Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Hakkari Osmanlılar Dönemi


_asi_

Önerilen İletiler

OSMANLILAR DÖNEMİ

 

Hakkari beylerinden Zahid Bey, beyliğini iki oğlu arasında paylaştırmıştı. Oğullarından Seyyid Mehmed, Vastan(Gevaş), Melik Bey ise Pay (Bey) Kalesini merkez edinerek kendilerine verilen yerleri yönettiler. İki ayrı beyin yönetiminde bulunan Hakkari ve çevresi 1534'te Osmanlılara bağlandı. Ancak, 1535'te Safevi Hükümdarı Şah Tahmasb'ın önerileri karşısında Seyyid Mehmed, Safeviler güdümünde bir yönetim kurmayı yeğledi.

Aynı yıl yörenin aşiret beyleri egemen oldukları yerlerdeki haklarını korumak, iç işlerinde bağımsız olmak ve Osmanlı toprak düzeninin dışında bir sistemle yönetilmek koşulu ile Osmanlılara bağlandılar. Yalnız bu beyler, sefer sırasında Osmanlı ordusuna asker vermekle yükümlüydüler. 1548'de Hakkari beylerinden Zahid Bey'in oğullarından Melik Bey, Van Beylerbeyi İskender Paşa'ca idam edildi. Bu olay Melik Bey'in oğullarının Osmanlılara karşı ayaklanmasına neden oldu. Bu sınır kentinde olayın büyümesini istemeyen Osmanlı Devleti ödün vermek zorunda kaldı. Yönetim, Melik Bey'in oğullarından Zeynel Bey'e verildi. Ama, Zeynel Bey'in amcası Seyyid Mehmed ile oğlu Zahid, Pinyaniş Aşiretinin de desteği ile yönetimi Zeynel Bey'den aldılar.

Zeynel Bey, Osmanlılara başvurarak kazanılmış hakkını elinden alan İran yanlısı amcası ile oğlunun cezalandırılmasını istedi. Uzun uğraşlardan sonra amcasını öldüren Zeynel Bey, yönetimi yeniden ele geçirdi. İran yanlısı kardeşi Bayındır Beyi de öldürten Zeynel Bey yörede Osmanlı egemenliğinin sürmesini sağladı. Bu olaylardan sonra Osmanlılar ile ilişkilerini geliştirerek, 1578'de padişah buyruğu ile oğlu İbrahim Bey'i Hakkari Beyliğinin başına geçirdi. Oğlunun Hakkari Beyi olmasından sonra, yöredeki bir kalede dinlenmeye çekildi. 1585'te Veziriazam Özdemiroğlu Osman Paşa yönetiminde Tebriz Seferine çıkan Osmanlı ordusu, Zeynel Bey'i de alarak Hakkari askerleri ile birlikte İran üzerine yürüdü. Merden denilen yerde yapılan savaşta Zeynel Bey öldü. Osmanlılar, Zeynel Bey'in yerine oğlu Zekeriya Bey'i atadı. Ama, Zekeriya Bey'in büyüğü olan Zahid Bey, bu atamaya karşı çıktı. Kardeşler arasındaki çatışma Zekeriya Bey ve iki oğlunun öldürülmesi ile sonuçlandı ve Zahid Bey yönetimi ele geçirdi. Bu olay üzerine Osmanlılar Veziriazam Sinan Paşa'yı Zahid Bey'in üzerine gönderdi. Uzun süren çarpışmalar sonunda iki taraf arasında anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre Zahid Bey Osmanlılara ödeyeceği 100.000. Flori altın karşılığı yönetimde kaldı.

Osmanlı egemenliğini savaş yoluyla değil antlaşmayla benimsedi. Osmanlı yanlısı bir politika benimsemesi 1550 yılından sonra gerçekleşti. Osmanlı yanlısı politikanın mimarı Zeynel Beydir. Onun ölümünden sonra yönetime gelen beylerden kimisi Osmanlı yanlısı, kimisi de İran yanlısı bir politika izledi. İki imparatorluğun sınırında bulunması ve onların kışkırtmasıyla kanlı taht kavgaları başladı. Yine bu imparatorlukların teşvikiyle bölgede "böl ve yönet" siyasetinin ürünü olan yerel aşiret federasyonu oluşturuldu (Bask-a rast, bask-a çep). Hakkari halkı tam 400 yıl bu bölünmenin acılarını çekti.

XVII ve XVIII. yy'larda da Hakkari Beyliği varlığını korudu. Yalnız 1688'de başlayarak yörenin yönetim biçimi "bağlı hükümet" ten " Ocaklık " biçimine dönüştü.

 

SON DÖNEM

 

XIX. yy' da Hakkari yöresi, Osmanlı Devleti'nin merkezi otoritesinin tam anlamıyla kurulamadığı Doğu Anadolu Bölgelerinden biriydi. Çeşitli aşiretlerin yörenin aşılması güç dağlarla kaplı oluşu, ulaşımı, dolayısıyla da asker sevkıyatını büyük ölçüde engellemekteydi. Kışın yoğun kar nedeniyle kapanan yollar ancak yazın birkaç ayında ulaşıma açılabilmekteydi.

XIX.yy başında Hakkari yöresi Van Eyaleti'ne bağlıydı. Bölgedeki Hakkari ve Mahmudi "hükümet" ; Kotuz ve Möküs (Mekes) "ocaklık" idi. Son ocaklık sahiplerinden Hakkari Beyi Şenbolu Nurullah ile Cizreli Bedirhan beyler, XIX.yy ortalarında, Nasturi'e karşı saldırılar düzenlediler. Bölgede Hıristiyanlığın Nasturi mezhebine mensup büyük bir Asuri nüfusu vardı. 19.yüzyılın başlarında bölge imparatorlukları olan Osmanlı ve İran oldukça zayıflamışlardı (batı karşısında). Sanayi devrimini gerçekleştirip, ateşli silah üstünlüğünü ele geçiren batılıların sömürmek için ilk uğrak yerlerinden biri de Orta doğu coğrafyasıydı. Onlar için bölgedeki hıristiyan azınlığını yanlarına çekmek zor olmadı. Osmanlı ve İran imparatorlukları da onlara karşı müslüman halk olan Kürtleri kullandılar. Hakkari bölgesi böyle bir çatışma için oldukça elverişliydi. Hakkari Asurileri batı yanlısı bir politika izledikleri için önce Botan Beyi Bedirhan Bey tarafından ezildiler. Botan Beyi 1843-45 yılları arasında Hakkari Asurileri üzerine üç sefer düzenledi. Artık Kürtlerle Asuriler arasında sömürgeci güçler tarafından körüklenen kanlı bir iç savaş başlamıştı. Bu iç savaş Birinci Dünya savaşında Rus Ordularının bölgeye girmesiyle daha da tırmandırdı. Birbirleriyle savaşmaktan yorgun düşen ve direnme gücünü yitiren hen Kürtler hen de Asuriler 1915 yılında bölgeyi terk etmek mecburiyetinde kaldılar. Hakkari Kürtleri Kuzey Irak'ın Bahdinan bölgesine, Hakkari'li Nasturiler ise İran'ın Urimiye çevresine sığınmışlardı. İran'da Koçanıs Marşımun'u Bünyamin Şıkak aşireti reisi İsmail Ağa (Sımko) tarafından öldürülmesi çelişkileri daha da derinleştirdi. İran'da yeni bir güç olmaya aday görünen Nasturi kuvvetleri, Osmanlıların Musul'dan giden kuvvetleri tarafından dağıtıldı. İran'dan Irak'a geçen Nasturiler Cumhuriyetin kurulmasıyla topraklarına dönmeye başladılar. 1843'te Tiyari, 1846'da ise Tuhum nahiyelerine yapılan bu saldırılar, yöredeki başıboşluğu iyiden iyiye körükledi. Nasturiler'in kıyıma uğraması ve mallarının yağmalanması üzerine, İstanbul Hükümeti, Osman Paşa'yı yörede asayişi sağlamakla görevlendirildi.

1847'de Hakkari'ye gelen Osman Paşa, Şenbolu Nurullah ile Bedirhan Bey'in ocaklıklarını ellerinden aldı.1847 yılında Osmanlılara karşı yapılan Bedirhan isyanına Hakkari Beyi Nurullah da katılmıştı. Yenilgiye uğrayan isyandan sonra Nurullah Bey İran'ın Berdasor kalesine sığındı. 1949'da teslim oldu ve götürüldüğü Girit adasında öldürüldü. 1880'de Şemdinli ailesinden Seyyit Ubeydullah İran'a karşı büyük bir isyan hareketi başlattı. Ruslarla batılıların devreye girmesi ve İran-osmanlı devletlerinin anlaşmaları üzerine Tebriz kapılarına dayanan isyan yenilgiye uğradı. İstanbul üzerinden yeniden Şemdinli'ye gelen Seyyit Ubeydullah'ın yeni bir ayaklanma girişiminde bulunması üzerine yakalanarak Mekke'ye sürgüne gönderildi ve orada öldü.

1853'te Kırım Savaşı patlak verince, Şemdinlili (Büyük) Seyyid Taha, Dağıstan'daki Şeyh Şamil ile birlikte Ruslar'a karşı cihad ilan etti. Seyyid Taha'nın ölümünden sonra, bu kez kardeşi Şeyh Salih, Azerbaycan ve Doğu Anadolu'daki aşiretleri Ruslar'a karşı kışkırttı. Ancak , Ruslar Cizre'de bulunan İzzeddin Şir'in Van Valisi Selim Paşa'ya olan düşmanlığından yararlanarak yöre halkını ayaklandırdılar. İzzeddin Şir, Yezidi ve Nasturiler ile birleşti. Bir yıl içinde ayaklanma büyüdü; İzzeddin Şir'e bağlı birlikler, Musul ve Bitlis'e dek uzanan bölgeyi ele geçirip yağmaladırlar. Ne var ki 1855 baharında, Diyarbekirli Hacı Timur Ağa komutasındaki yöreden devşirilen başıbozuklar ile gönüllülerin oluşturduğu birlikler ayaklanmayı bastırdı.

II. Abdülhamid'in Çarlık Rusyası ile İngiltere'nin Doğu Anadolu'daki etkinliğini baltalamak amacıyla Hamidiye Alaylarını kurmasında Şeyh Ubeydullah'ın merkeze karşı tutumunun da payı olmuştur.

II.Abdulhamid, Doğu Anadolu'da otorite sağlamak, yeni bir toplumsal ve siyasal yapı oluşturmak, Ermeniler'in çalışmalarına engel olurken Ermeniler ile Müslüman halk arasındaki dengeyi koruyabilmek için, doğudaki aşiretlerle iyi ilişkiler geliştirmenin zorunlu olduğuna inanıyordu. Bu amaçla, 1884'te Hakkari'ye gönderilen Ethem Paşa, aşiret reisleriyle ilişkilerin geliştirilmesine çalışmıştı. II.Abdulhamid, ayrıca Doğu Anadolu'daki aşiretleri Hamidiye Alayları biçiminde örgütlerken, onlardan asker olarak yararlanmayı düşünüyordu. Hamidiye Alayları'na tanınan bazı ayrıcalıklar (en önemlisi, aşiret mensuplarına, evlerinden uzaklaşmadan kendi yurtlarında askerlik yapma olanağı tanınması ) pek çok aşiretin alaylara katılmasına neden olmuştur. Hamidiye Alayları, II. Abdulhamid'in amaçladığı, Doğu Anadolu'nun bütünlüğünü sağlamamışsa da, I.Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında bölgenin savunmasına katkıda bulunmuştur.

İkinci Meşrutiyetin ilanıyla İstanbul'a gelen Seyyit Ubeydullah'ın oğlu Seyyit Abdulkadir Osmanlı ayan meclisine seçildi ve şurayı devlet başkanlığını (Sayıştay Başkanlığı) yaptı. 1925'te Şeyh Sait isyanıyla ilişkisi olduğu gerekçesiyle Diyarbakır'da oğlu Mehmet'le birlikte idam edildiler.

 

YÖNETİM YAPISI VE NÜFUS DURUMU

 

Hakkari Sancağı XIX.yy'da, Van Vilayeti'nin güneydoğusunda yer alıyordu. Kuzeyinde Van Merkez Sancağı, doğuda İran, güneyde Musul, güneydoğuda Diyarbekir vilayetleri ile batıda Bitlis vilayeti ve yine Van Merkez Sancağı ile çevriliydi.

Hakkari Sancağı'nın yüzölçümü XIX.yy sonlarında, 25.000 km2'yi bulmaktaydı. Bu toprakların 10.000 km2'si ekilebilir nitelikteydi. Dağların 10.000 km2'lik bölümü çıplak, yalnızca 5.000 km2'lik bölümü ağaçlık idi.

Osmanlı Devleti'nin 1831'deki yönetsel bölümlenmesine göre, Hakkari, Van Eyaleti'ne bağlı bir "hükümet" idi. 1867 Vilayet Nizamnamesi'ne göre, Hakkari, Van ile birlikte, "Maa Hakkari Van" adıyla Erzurum Vilayeti'ne bağlı bir sancaktı.

1877'de Van, yalnızca Merkez Sancağı olan küçük bir vilayete dönüştü. Van Vilayeti, Hakkari yöresinde Çölemerik (Hakkari), Beytüşşebap, Şemdinan (Şemdinli) ve Gever (Yüksekova) kazalarını kapsamaktaydı.

1892' Devlet Salnamesi'ne göre, Van Vilayeti'nin Van Merkez Sancağı ve Hakkari Sancağı'ndan oluştuğu görülmektedir. Hakkari Sancağı'nın 1892'deki merkezi günümüzdü Van İli içinde bulunan Albak (Başkale) idi. Aynı salnameye göre, Hakkari Sancağı'nın kazaları, sırasıyla şunlardı: Albak, Gever, Şemdinan, Mahmudi (günümüzde, Van'ın Özalp Kazası, 1903'te Van Merkez Sancağı'na bağlanmıştır), Mamüret ül-Hamid, Beytüşşebap, Çölemerik ve İmadiye (günümüzde, Irak sınırları içinde).

1903 Devlet Salnamesi'nde aynı yönetsel bölünme korunmakla birlikte, Beytüşşebap ve İmadiye kazalarının Hakkari Sancağı'na bağlı olmadığı görülmektedir. 1916'da ise, yine Van Vilayeti'ne bağlı olan Hakkari Sancağı, Çölemerik, Gever, Şemdinan, Mamüret ür-Reşad, Muradiye(bügün Van'a bağlıdır), Beytüşşebap ve Hoşap (günümüzde Van iline bağlı ) kazalardan oluşmaktaydı.

 

1897 Van Vilayet Salnamesi, Hakari Sancağı'nın Merkez Kazasının Albak olduğu kaydetmektedir. Aynı salnameye göre, bu kazaya bağlı nahiyeler de, Şekfeti, Şivelan, Masru, Suvartan, Kemerburç, Seralpak idi.

 

Cuinet, 1892'de, Çölemerik Merkez Kazanın 3 nahiyesi ve 120 köyü olduğunu kaydetmektedir. Yine Cuinet'nin verilerine göre, Hakkari Sancağı'nın bugünkü Hakkari İli'nde kalan kesiminde 6 kaza, 27 nahiye ve 768 köy bulunmaktaydı.

Cuinet'ye göre, 1891'de Hakkari Sancağı'nın ( Çölemerik, Albak, Gever, Şemdinan, Mahmudi, Nordiz; Çal, Mamuret ül-Hamid, Beytüşşebap'ı, Uramar ve İmadiye kazalarını kapsamaktadır) toplam nüfusu 300.000 idi. Bunun 180.000'ini Müslümanlar oluşturmaktaydı. Hristiyan nüfus içinde ise, toplam 92.000 ile Nasturiler çoğunluktaydı. XIX.yy sonunda, Hakkari Sancağında 4.000 kadar da Yezidi yaşamaktaydı.

Cuinet'ye göre 1891'de, toplam nüfusu 33.000 olan Çölemerik Kazasında 15.000 Nasturi ve 16.900 Müslüman yaşamaktaydı. Nüfusu en çok olan kaza 43.890 kişiyle Çal idi. Çal'ı Çölemerik, Gever (26.200) ve Uramar (25.910) izlemekteydi. Hakkari'de 85.000 Müslüman'a karşılık 75.000 Nasturi ve 2.000 Keldani yaşamaktaydı.

1897 Van Vilayet Salnamesine göre, Çölemerik Kazasında 8.902'si erkek ve 7.000'i kadın olmak üzere toplam 15.902 Müslüman; 6.402'si erkek, 4.338'i kadın olmak üzere toplam 10.758 Hristiyan yaşamaktaydı. 1897 Van Vilayet Salnamesinde 37.664 toplam nüfusuyla Beytüşşabap Kazası en kalabalık kaza olarak kaydedilmiştir. Beytüşşebap'ı 26.660 ile Çölemerik ve 22.868 ile Gever izlemekteydi. Aynı salnamede, Hakkari Sancağının toplam nüfusu 103.773 olarak verilmiştir.

XIX.yy sonunda, Çölemerik-Merkez Kaza'nın toplam nüfusu 33.900 idi. 1914'te ise, bunun 36.145'e çıktığı görülmektedir. Shaw'a göre, 1914'te Çölemerik-Merkez Kaza'nın nüfusunun dinsel dağılımı şöyleydi.

 

Müslüman 31.848

Ermeni Gregoryen 3.461

Yahudi 836

Toplam 36.145

 

 

Cuinet'ye göre, Çölemerik Kenti'nin nüfusu XIX,yy sonunda toplam 4.600 idi. Cuinet'nin verilerine göre, en çok nüfuslu Çal Kazası'nın merkezi Çal Kasabası'nda 1.000'i Müslüman ve 200'ü Yahudi olmak üzere, toplam 1.200 kişi yaşamaktaydı.

1897 Van Vilayet Salnamesi'ne göre, Beytüşşebap Kazası'nın merkezi Elki'nin XIX.yy sonundaki nüfusu ise, 600 Nasturi'den oluşmaktadır. Çal Kazası nüfusunun yaklaşık ¾'ünü oluşturan 31.960 Nasturi, I.Dünya Savaşı yıllarında önce İran'a daha sonra da Irak'a göç edince, kazanın nüfusu bir anda büyük düşüş kaydetmiştir.

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.