Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

KORUNMUŞ TAVAN

 

Kuran'da Allah, gökyüzünün son derece önemli bir özelliğine şöyle dikkat çeker:

 

Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 32)

 

Ayette belirtilen gökyüzünün bu özelliği, 20. yüzyıldaki bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

 

Dünya'yı çepeçevre kuşatan atmosfer, canlılığın devamı için son derece hayati işlevleri yerine getirir. Dünya'ya doğru yaklaşan irili ufaklı pek çok gök taşını eriterek yok eder ve bunların yeryüzüne düşerek canlılara büyük zararlar vermesini engeller.

 

Atmosfer, bunun yanı sıra, uzaydan gelen ve canlılar için zararlı olan ışınları da filtre eder. Atmosferin bu özelliğinin en çarpıcı yönü, atmosferin sadece zararsız orandaki ışınları, yani görünür ışık, kızıl ötesi ışınlar ve radyo dalgalarını geçirmesidir. Bunların tümü yaşam için gerekli ışınlardır. Örneğin atmosfer tarafından belirli oranda geçmesine izin verilen ultraviyole ışınları, bitkilerin fotosentez yapmaları ve dolayısıyla tüm canlıların hayatta kalmaları açısından büyük önem taşır. Güneş tarafından yayılan şiddetli ultraviyole ışınlarının büyük bölümü, atmosferin ozon tabakasında süzülür ve Dünya yüzeyine yaşam için gerekli olan az bir kısmı ulaşır.

 

Atmosferin koruyucu özelliği bunlarla da kalmaz. Dünya, uzayın ortalama eksi 270 C derecelik dondurucu soğuğundan yine atmosfer sayesinde korunur.

 

Dünya'yı zararlı etkilerden koruyan, yalnızca atmosfer değildir. Atmosferin yanı sıra "Van Allen Kuşakları" denilen ve Dünya'nın manyetik alanından kaynaklanan bir tabaka da, gezegenimize gelen zararlı ışınlara karşı bir kalkan görevi görür. Güneş'ten ve diğer yıldızlardan sürekli olarak yayılan bu ışınlar, insanlar için öldürücü etkiye sahiptir. Özellikle Güneş'te sık sık meydana gelen ve "parlama" adı verilen enerji patlamaları, Van Allen Kuşakları olmasa, Dünya'daki tüm yaşamı yok edebilecek güçtedir.

 

Dünya'nın manyetik alanının oluşturduğu manyetosfer tabakası, yeryüzünü gök taşlarından, zararlı kozmik ışın ve parçacıklardan koruyan bir kalkan gibidir. Yandaki resimde Van Allen Kuşakları adı da verilen bu manyetosfer tabakası görülmektedir. Dünya'nın on binlerce kilometre uzağındaki bu kuşaklar, yeryüzündeki canlıları uzaydan gelebilecek öldürücü enerjiden korumaktadır.

Tüm bu bilimsel bulgular, Dünya'nın özel bir şekilde korunduğunu kanıtlamaktadır. Önemli olan, bu korunmanın "gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık" ayetiyle 1400 sene önce Kuran'da haber verilmiş olmasıdır.

 

 

Van Allen Kuşakları'nın yaşamımız açısından önemini Dr. Hugh Ross şöyle anlatmaktadır:

 

Dünya, Güneş Sistemi'ndeki gezegenler arasında en yüksek yoğunluğa sahiptir. Bu geniş nikel-demir çekirdeği büyük bir manyetik alandan sorumludur. Bu manyetik alan Van Allen radyasyon koruyucu tabakasını meydana getirir. Bu tabaka yeryüzünü radyasyon bombardımanından korur. Eğer bu koruyucu tabaka olmasaydı, Dünya'da hayat mümkün olmazdı. Manyetik alanı olan ve kayalık bölgelerden oluşan diğer tek gezegen Merkür'dür. Fakat bu manyetik alanın gücü Dünya'nınkinden 100 kat daha azdır. Van-Allen radyasyon koruyucu tabakası Dünya'ya özeldir.21

 

Geçtiğimiz yıllarda tespit edilen bir parlamada açığa çıkan enerjinin, Hiroşima'ya atılanın benzeri 100 milyar atom bombasına eş değer olduğu hesaplanmıştır. Parlamadan 58 saat sonra pusulaların ibrelerinde aşırı hareketler gözlenmiş, Dünya atmosferinin 250 km üstünde sıcaklık sıçrama yapıp 2.500 0C'ye yükselmiştir.

 

Kısacası, Dünya'nın üzerinde, kendisini sarıp kuşatan ve dış tehlikelere karşı koruyan mükemmel bir sistem işler. İşte Dünya'yı çevreleyen gökyüzünün bu koruyucu kalkan özelliğini, Allah bizlere yüzyıllar öncesinden Kuran'da bildirmiştir.

Gönderi tarihi:

bilimselci arkadaşım diyorsunuz ki bilimsel düşünme, ilkeli olduğu için cin fikirlilikle isimlendirilemez.ben de diyorum ki siz, bizim cin fikirliliğimizi anladığınıza göre sizde de cin fikirlilik mevcut.

 

siz benden iyi bilirsiniz teist bilimadamları var. sormak istiyorum siz onları hangi kefeye koyuyorsunuz?

Gönderi tarihi:

bilimselci arkadaşım diyorsunuz ki bilimsel düşünme, ilkeli olduğu için cin fikirlilikle isimlendirilemez.ben de diyorum ki siz, bizim cin fikirliliğimizi anladığınıza göre sizde de cin fikirlilik mevcut.

 

siz benden iyi bilirsiniz teist bilimadamları var. sormak istiyorum siz onları hangi kefeye koyuyorsunuz?

 

Davet arkadaş,

Ayrıntılarla yazınca anlaşılamıyor galiba.

Anlayabilmeniz için sanırım daha kısa yazmak gerek.

Ama beni üzen nokta sizler,yine dünya görüşünüzle(dolayısı ile kişiliğinizi belirliyor)

ilgili olarak konuyu çarpıtmak için konunun bütününden ayrılıp,

sadece bir deyime takılarak,tartışma konusunu özünden saptırmış oluyorsunuz.

Bunu hep özellikle yapıyorsunuz.

Ama bizler sizlere yılmadan, usanmadan anlatmaya devam edeceğiz.

<<Kurnazca>> izahat tarzının, dünya görüşü ile ilgisi olduğunu

daha önceki iletilerimde tekrarladım durdum. Daha da kısası:

Bilimsel düşünce...

(Os. İlmî fikir, Fr. İdée scientifique)

Klasik bir tanımlamada özgür, eleştirici, araştırıcı,somut,

bağımsız ve dürüst olmakla nitelenir.

Metafizik düşünce...

<Bilimsel olmayan düşünce> (Os. Gayrı ilmî fikir, Fr. Idée non-scientifique)

Klasik bir tanımlamada itaatcı, kuralcı, soyut,

bağımlı ve değişken davranmakla nitelenir.

En iyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

Davet arkadaş,

Ayrıntılarla yazınca anlaşılamıyor galiba.

Anlayabilmeniz için sanırım daha kısa yazmak gerek.

Ama beni üzen nokta sizler,yine dünya görüşünüzle(dolayısı ile kişiliğinizi belirliyor)

ilgili olarak konuyu çarpıtmak için konunun bütününden ayrılıp,

sadece bir deyime takılarak,tartışma konusunu özünden saptırmış oluyorsunuz.

Bunu hep özellikle yapıyorsunuz.

Ama bizler sizlere yılmadan, usanmadan anlatmaya devam edeceğiz.

<<Kurnazca>> izahat tarzının, dünya görüşü ile ilgisi olduğunu

daha önceki iletilerimde tekrarladım durdum. Daha da kısası:

Bilimsel düşünce...

(Os. İlmî fikir, Fr. İdée scientifique)

Klasik bir tanımlamada özgür, eleştirici, araştırıcı,somut,

bağımsız ve dürüst olmakla nitelenir.

Metafizik düşünce...

<Bilimsel olmayan düşünce> (Os. Gayrı ilmî fikir, Fr. Idée non-scientifique)

Klasik bir tanımlamada itaatcı, kuralcı, soyut,

bağımlı ve değişken davranmakla nitelenir.

En iyi dileklerimle...

 

 

bilimselci arkadaş, detaylı veya detaysız dilediğiniz gibi yazabilirsiniz ben gayet iyi anlıyorum.niye deyime takılmayayım? konuya yaklaşım biçiminiz belli.TEİZM YADA TEİSTLER DOĞADAKİ GÖZLEMLERİNİ,BİLİMSEL OLARAK AÇIKLAMA KURNAZLIĞINI "BAYAĞI İYİ"BECERİYORLAR. bu sözler size ait bana değil. amacınız saldırı değil de ne???önce siz saldırın sonra bilimin temel ilkelerini anlatın. saldırdığınız noktayı eleştirince de çarptırıyorsunuz deyin.sonra anlamanız için sanırım kısa yazmak gerekir deyin.bizler sizlere yılmadan,usanmadan anlatmaya devam edeceğiz deyin.devam edin biz de ediyoruz.

 

teist bilimadamlarını nasıl değerlendiriyorsunuz???????????

Gönderi tarihi:

veremediğiniz cevap mı?

 

Gayet açık ve net cevaplar verdim. SİZ DİNİNİZİ BİLMİYORSUNUZ... KUR'AN'I OKUMUYORSUNUZ. Bazıları da bunu biliyor ve kullanıyor. H.Y. denen şarlatanın yalanlarının peşinden koşuyor, onun amacına hizmet ediyorsunuz. Sanıyorsunuz ki herkes sizin gibi... Kimse Kur'an'ı okumuyor... Buraya o saçmalıkları taşıyorsunuz ama arkasında duramıyorsunuz. Kendi fikrinizi ortaya koyamıyorsunuz. Bakın hepsine tek tek cevap verdim, hepsini çürüttüm. Hangi birine dönüp baktınız? Sizin için uğraştığımı sanmayın. Sizin amacınız belli. Başkaları aldanmasın diye uğraşıyorum. Hadi söylediklerinizin arkasında durun ve aşağıdaki soruya cevap verin...

 

 

"Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir." (Fussilet 12)

 

Yıldızlar atmosfer tabakalarının arasında mıdır?

Gönderi tarihi:

bilimselci arkadaş, detaylı veya detaysız dilediğiniz gibi yazabilirsiniz ben gayet iyi anlıyorum.niye deyime takılmayayım? konuya yaklaşım biçiminiz belli.TEİZM YADA TEİSTLER DOĞADAKİ GÖZLEMLERİNİ,BİLİMSEL OLARAK AÇIKLAMA KURNAZLIĞINI "BAYAĞI İYİ"BECERİYORLAR. bu sözler size ait bana değil. amacınız saldırı değil de ne???önce siz saldırın sonra bilimin temel ilkelerini anlatın. saldırdığınız noktayı eleştirince de çarptırıyorsunuz deyin.sonra anlamanız için sanırım kısa yazmak gerekir deyin.bizler sizlere yılmadan,usanmadan anlatmaya devam edeceğiz deyin.devam edin biz de ediyoruz.

 

teist bilimadamlarını nasıl değerlendiriyorsunuz???????????

 

Davet arkadaş,

Saldırı filan yok güzel kardeşim.

Şurada medenice tartışıyoruz,

bilimsel ilkeler gereği.

Metafizik yada teolojide görüşlerin güçlendirilmesi için

hep pozitif bilimden destek alındığını defalarca yazdım.

Ama nlaşılmadı ve hala soruyosun(soru işaretli son cümle).

Görüşlerinin alt yapısı inanç ve bilim ötesi olduğu halde,

ayakta tutmaları için pozitif bilime sarılmak zorunda kalıyorlar.

Ve bunuda kurnazlıkla yapmaya kalkıyorlar.

Ayrıca araştırıcı olmalarıda güzel birşey.

Bilimle yola çıkılmayan düşüncelerin/eylemlerin sonu karanlıktır.

Bunda anlaşılmayacak bir şey yok.

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

DAĞLARIN GÖREVİ

 

Kuran'da dağların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir:

 

Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık... (Enbiya Suresi, 31)

 

Dikkat edilirse ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir. Kuran'ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır.

 

Eskiden dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi. Ancak bilim adamları dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10-15 katı kadar yerin altına doğru uzandıklarını fark ettiler. Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir çivinin ya da kazığın çadırı sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir. Örneğin zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağı'nın 125 km'den fazla kökü vardır.24

 

 

-Dağların toprak seviyesinin oldukça derinlerinde kökleri vardır.25

-Şematik kesit. Kazık şeklindeki dağların toprağın içerisine iyice yerleşmiş kökleri vardır.26

 

-Dağların derin kökleri dolayısıyla şekil olarak kazıklara benzediklerini gösteren diğer bir resim.27

 

 

Ayrıca dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir. İki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer. Üstte kalan tabaka kıvrılarak yükselir ve dağları meydana getirir. Altta kalan tabaka ise yer altında ilerleyerek aşağıya doğru derin bir uzantı meydana getirir. Dolayısıyla daha evvel de belirttiğimiz gibi dağların yeryüzünde gördüğümüz kütleleri kadar, yer altına doğru ilerleyen derin bir uzantıları daha vardır. Bilimsel bir kaynakta dağların bu yapısı şöyle tarif edilir:

 

Kıtaların daha kalın olduğu dağlık bölgelerde yer kabuğu mantoya derinlemesine saplanır.28

 

Dünyaca ünlü deniz altı jeologlarından biri olan Prof. Siaveda ise, dağların yeryüzüne kökler şeklinde saplı olduklarından bahsederken, şöyle bir yorumda bulunmuştur:

 

Kıtalardaki dağlar ve okyanuslardaki dağlar arasındaki temel fark materyalindedir... Fakat her ikisinde de dağları destekleyen kökler vardır. Kıtalardaki dağlarda, hafif ve yoğunluğu az madde yerin içine doğru kök olarak uzanır. Okyanuslardaki dağlarda da, dağı kök gibi destekleyen hafif madde vardır… Köklerin fonksiyonu, Arşimed kanununa göre dağları desteklemek içindir.29

 

 

 

Ayrıca Amerikan Bilim Akademisi eski Başkanı Frank Press'in, dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth (Dünya) adlı kitabında, dağların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir.30

 

Başka Kuran ayetlerinde ise, dağların bu işlevine, "kazık" benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir:

 

Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7)

 

Yine bir başka ayette Allah, "Dağlarını dikip-oturttu" (Naziat Suresi, 32) şeklinde bildirmektedir. Bu ayette geçen "ersayha" kelimesi "köklü kıldı, sabit yaptı, demirledi, yere çaktı" anlamlarına gelmektedir. Bu özellikleri sayesinde dağlar, yeryüzü tabakalarının birleşim noktalarında yer üstüne ve yer altına doğru uzanarak bu tabakaları birbirine perçinler. Bu şekilde, yerkabuğunu sabitleyerek magma tabakası üzerinde ya da kendi tabakaları arasında kaymasını engeller. Kısacası dağları, tahtaları birarada tutan çivilere benzetebiliriz. Dağların sabitlenme etkisi, bilimsel literatürde izostasi olarak adlandırılmaktadır. İzostasi, manto tabakasının yukarı doğru uyguladığı kuvvetle, yerkabuğunun aşağı doğru uyguladığı kuvvet arasındaki dengedir. Dağlar erozyon, toprak kayması veya buzulların erimesi gibi nedenlerle ağırlık kaybederken, buzulların oluşumu, volkanik patlamalar veya toprak oluşumu nedeniyle ağırlık kazanabilirler. Bu nedenle, dağlar hafiflediklerinde sıvıların uyguladığı kaldırma kuvvetiyle aşağıdan yukarı itilir; ya da ağırlaştıklarında yerçekimi nedeniyle manto içine gömülürler. Yerkabuğu üzerinde bu iki kuvvet arasındaki denge, izostasi sayesinde sağlanır. Dağların bu dengeleyici özelliği bilimsel bir kaynakta şöyle aktarılmaktadır:

 

G. B. Airy, 1855'te yerkabuğunun su üstünde yüzen, keresteden yapılmış sallara benzetilebileceğini söylemiştir. Kalın kereste parçaları ince parçalara kıyasla su yüzeyinin daha üstünde yüzerler. Benzer olarak yerkabuğunun kalın kısımları da bir sıvı veya daha yoğun olan alt tabakalar üzerinde yüzecektir. Airy, dağların, düzlüklerde olmayan daha az yoğun kayalardan derin köklere sahip olduğunu savunuyordu. Airy, çalışmalarını yayınladıktan dört yıl sonra, J. H. Pratt alternatif bir hipotez sundu... Bu hipotezle dağlar altındaki kaya kolonlarının, düzlükler altındaki kaya kolonlarına göre daha uzun olmalarından ötürü, daha az yoğun olmaları gerekiyordu. Airy ve Pratt'in hipotezlerinin her ikisi de yüzeydeki düzensizliklerin, yerkabuğunun belirgin kısımlarındaki (dağlar ve düzlükler) kayaların yoğunluklarındaki farklarla dengelendiğini belirtmişlerdir. Bu denge durumu, "izostasi" olarak tarif edilmektedir.31

 

Bugün biliyoruz ki, yeryüzünün kayalık olan dış katmanı, derin faylarla kırılmıştır ve erimiş magma üzerinde yüzen plakalar halinde parçalanmıştır. Dünya'nın kendi ekseni çevresindeki dönüş hızının çok yüksek olmasından ötürü, yüzen plakalar eğer dağların sabitleştirici etkisi olmasaydı, hareket halinde olacaklardı. Böyle bir durumda yeryüzü üzerinde toprak birikmeyebilir, toprakta hiç su depolanmayabilir, hiçbir bitki filizlenmeyebilir, hiçbir yol, ev inşa edilemeyebilirdi; kısacası Dünya üzerinde hayat mümkün olmayabilirdi. Ancak Allah'ın rahmetiyle dağlar tıpkı çiviler gibi görev yaparak, yeryüzündeki hareketliliği büyük ölçüde engellerler.

 

Görüldüğü gibi, modern jeolojik ve sismik araştırmalar sonucunda keşfedilen dağların çok hayati bir işlevi, yüzyıllar önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de Allah'ın yaratmasındaki üstün hikmete bir örnek olarak verilmiştir. Bir ayette şöyle buyrulur:

 

... Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı... (Lokman Suresi, 10)

Gönderi tarihi:

Gayet açık ve net cevaplar verdim. SİZ DİNİNİZİ BİLMİYORSUNUZ... KUR'AN'I OKUMUYORSUNUZ. Bazıları da bunu biliyor ve kullanıyor. H.Y. denen şarlatanın yalanlarının peşinden koşuyor, onun amacına hizmet ediyorsunuz. Sanıyorsunuz ki herkes sizin gibi... Kimse Kur'an'ı okumuyor... Buraya o saçmalıkları taşıyorsunuz ama arkasında duramıyorsunuz. Kendi fikrinizi ortaya koyamıyorsunuz. Bakın hepsine tek tek cevap verdim, hepsini çürüttüm. Hangi birine dönüp baktınız? Sizin için uğraştığımı sanmayın. Sizin amacınız belli. Başkaları aldanmasın diye uğraşıyorum. Hadi söylediklerinizin arkasında durun ve aşağıdaki soruya cevap verin...

"Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir." (Fussilet 12)

 

Yıldızlar atmosfer tabakalarının arasında mıdır?

 

 

 

 

 

 

sizin verdiğiniz hiçbir cevap benim için net değil.size göre biz dinimizi bilmiyoruz ve Kur'an'ı okumuyoruz, öyle ise siz de bana göre iftiracısınız.biz dinimizin peşinden koşuyoruz, ve güzelliklerini paylaşmak istiyoruz.peki siz neyin ya da kimin peşinden koşuyorsunuz?

herkesi kendimiz gibi sansaydık siz ve sizin gibilerle tartışmazdık.

siz sadece Kur'an okumuşsunuz,arkadaşınızın bir sözü var okumakla anlamak ayrı şey demiş, size çok uyuyor.

saçmalık dediğiniz sizin sözlerinizdir.

evet kendi beyninizde gerçekleri ne de güzel çürütmüşsünüz.

Demek başkaları aldanmasın, amacınız insanları doğru olan yollarından döndürmek mi?

 

Söylediklerimizin arkasında duruyorum işte cevap

 

BÖYLECE ONLARI, İKİ GÜNDE (İKİ EVREDE) YEDİ GÖK OLARAK YARATTI VE HER GÖĞE KENDİ İŞİNİ BİLDİRDİ.

 

1.troposfer

2.stratosfer

3.mezosfer

4.termosfer

5.ekzosfer

6.iyonosfer

7.manyetosfer

 

 

EN YAKIN GÖĞÜ KANDİLLERLE SÜSLEDİK

 

Dünyamız, güneş sistemin içinde yer alan ve güneş etrafında dönen dokuz gezegenden biri.

Güneş, Samanyolu galaksisini oluşturan yaklaşık 200 milyar yıldızdan biri.

Samanyolu galaksisi de evrendeki yaklaşık 250 milyar galaksiden biri.

 

Güneş sistemi olarak değerlendirdiğimizde, bize en yakın galaksi, içinde bulunduğumuz yaklaşık 200 milyar yıldızla oluşan samanyoludur.

 

 

VE ONU KORUDUK

 

 

Spiral kollar, galaksinin döndüğünü akla getirmektedir. Galaksimiz dönmese idi

Bütün yıldızlar galaksimizin merkezine düşerdi.

 

 

 

İŞTE BU, MUTLAK GÜÇ SAHİBİ VE HAKKIYLA BİLEN ALLAH’IN TAKTİRİDİR.

 

Amenna

 

 

Bu açıklamalardan sonra yazacaklarınızı tahmin ettiğim için, zahmet etmenize gerek yok ben

cevap vereyim(fussilet anlamı “genişçe açıklandı” demektir.)

Gönderi tarihi:

Davet arkadaş,

Saldırı filan yok güzel kardeşim.

Şurada medenice tartışıyoruz,

bilimsel ilkeler gereği.

Metafizik yada teolojide görüşlerin güçlendirilmesi için

hep pozitif bilimden destek alındığını defalarca yazdım.

Ama nlaşılmadı ve hala soruyosun(soru işaretli son cümle).

Görüşlerinin alt yapısı inanç ve bilim ötesi olduğu halde,

ayakta tutmaları için pozitif bilime sarılmak zorunda kalıyorlar.

Ve bunuda kurnazlıkla yapmaya kalkıyorlar.

Ayrıca araştırıcı olmalarıda güzel birşey.

Bilimle yola çıkılmayan düşüncelerin/eylemlerin sonu karanlıktır.

Bunda anlaşılmayacak bir şey yok.

 

İyi dileklerimle...

 

 

 

 

demek ki iman ederekte bilim yapılabiliyor, iman etmek bilim yapmaya engel değil.

cevabınız için teşekkür ederim.

Gönderi tarihi:

demek ki iman ederekte bilim yapılabiliyor, iman etmek bilim yapmaya engel değil.

cevabınız için teşekkür ederim.

 

Davet arkadaş,

 

Yazılarımızı hep kendi değer yargılarınız ölçüsünde değerlendiriyorsunuz.

Hep söylüyoruz işte, somut meseleler tartışılırken çağdaş bilimsel ilkelerle

değerlendirisen/sonuçlandırırsan doğru. Metafizik yada teolojik görüşlerle

değerlendirip, sonuca bağlamaya, hipotez oluşturmaya kalkışırsan bilim

bunu kabul etmiyor, tanımıyor.

Tabiiki inançlı insanlar da bilimle uğraşır. Ama uğraşlarının sonucu bilimsel

ilkeler çerçevesinde (kaçınılmaz olarak)sonuçlandırırsa mesele yok. Ama bunu

inanca bağlaması arada bağ kurup bilimsel ilkelerle izah etmeye kalkışması,

kurnazlık, ve yanlış olacaktır. Artık tartışmamızı bir kurala bağlamak gerekecek.

 

BİLİMSEL İLKELERLE UYMAYAN HER TÜR DÜŞÜNCE VE PRATİK DOĞRU DEĞİLDİR.

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

sizin verdiğiniz hiçbir cevap benim için net değil.size göre biz dinimizi bilmiyoruz ve Kur'an'ı okumuyoruz, öyle ise siz de bana göre iftiracısınız.biz dinimizin peşinden koşuyoruz, ve güzelliklerini paylaşmak istiyoruz.peki siz neyin ya da kimin peşinden koşuyorsunuz?

herkesi kendimiz gibi sansaydık siz ve sizin gibilerle tartışmazdık.

siz sadece Kur'an okumuşsunuz,arkadaşınızın bir sözü var okumakla anlamak ayrı şey demiş, size çok uyuyor.

saçmalık dediğiniz sizin sözlerinizdir.

evet kendi beyninizde gerçekleri ne de güzel çürütmüşsünüz.

Demek başkaları aldanmasın, amacınız insanları doğru olan yollarından döndürmek mi?

 

Söylediklerimizin arkasında duruyorum işte cevap

 

BÖYLECE ONLARI, İKİ GÜNDE (İKİ EVREDE) YEDİ GÖK OLARAK YARATTI VE HER GÖĞE KENDİ İŞİNİ BİLDİRDİ.

 

1.troposfer

2.stratosfer

3.mezosfer

4.termosfer

5.ekzosfer

6.iyonosfer

7.manyetosfer

EN YAKIN GÖĞÜ KANDİLLERLE SÜSLEDİK

 

Dünyamız, güneş sistemin içinde yer alan ve güneş etrafında dönen dokuz gezegenden biri.

Güneş, Samanyolu galaksisini oluşturan yaklaşık 200 milyar yıldızdan biri.

Samanyolu galaksisi de evrendeki yaklaşık 250 milyar galaksiden biri.

 

Güneş sistemi olarak değerlendirdiğimizde, bize en yakın galaksi, içinde bulunduğumuz yaklaşık 200 milyar yıldızla oluşan samanyoludur.

VE ONU KORUDUK

Spiral kollar, galaksinin döndüğünü akla getirmektedir. Galaksimiz dönmese idi

Bütün yıldızlar galaksimizin merkezine düşerdi.

İŞTE BU, MUTLAK GÜÇ SAHİBİ VE HAKKIYLA BİLEN ALLAH’IN TAKTİRİDİR.

 

Amenna

Bu açıklamalardan sonra yazacaklarınızı tahmin ettiğim için, zahmet etmenize gerek yok ben

cevap vereyim(fussilet anlamı “genişçe açıklandı” demektir.)

 

Fussilet'in (ayetin) savunulacak tek tarafı yoktur... Tamamen çağdışı inanç örneğidir..

 

Hangisinin arkasında duruyorsun?

 

Madem arkasında duruyorsun kıvırmadan cevap verin.. (bu kaçıncı soruşum bilemiyorum) Ama sakın H.Y. sitelerine bakma bunların cevabını bulamazsın...

 

"En yakın göğü kandillerle süsledik"

 

1- Yıldızlar Troposfer'in içinde midir?

 

64 - . Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette övgüye layıktır.

 

2- Madem gökler atmosfer tabakalarını anlatıyor, atmosferden sonrakiler onun değil midir?

 

"Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir." (Hac 65)

 

2- Gök yerin üzerine nasıl düşebilir ? Galaksinin merkezi dünya mıdır? Ya da gökyüzü bir tavan mıdır?

 

 

"O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

 

Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler. " (Fussilet 10-11)

 

3- Evren dünyadan sonra mı varolmuştur?

 

Buyrun cevap verin...

Gönderi tarihi:

Davet arkadaş,

 

Yazılarımızı hep kendi değer yargılarınız ölçüsünde değerlendiriyorsunuz.

Hep söylüyoruz işte, somut meseleler tartışılırken çağdaş bilimsel ilkelerle

değerlendirisen/sonuçlandırırsan doğru. Metafizik yada teolojik görüşlerle

değerlendirip, sonuca bağlamaya, hipotez oluşturmaya kalkışırsan bilim

bunu kabul etmiyor, tanımıyor.

Tabiiki inançlı insanlar da bilimle uğraşır. Ama uğraşlarının sonucu bilimsel

ilkeler çerçevesinde (kaçınılmaz olarak)sonuçlandırırsa mesele yok. Ama bunu

inanca bağlaması arada bağ kurup bilimsel ilkelerle izah etmeye kalkışması,

kurnazlık, ve yanlış olacaktır. Artık tartışmamızı bir kurala bağlamak gerekecek.

 

BİLİMSEL İLKELERLE UYMAYAN HER TÜR DÜŞÜNCE VE PRATİK DOĞRU DEĞİLDİR.

 

İyi dileklerimle...

 

 

 

 

Bilimselci arkadaş, ben Allah’a inanıyorum bilimi de onun yaratmadığı bişey olarak değerlendiremem.siz inançsızlığınız gereği buna inanmayabilirsiniz.

Bu benim gerçeğim istediğiniz kadar açıklayın benim gerçeğimi değiştiremezsiniz.

Size göre bilimsel ilkelere uymayan her tür düşünce ve pratik doğru değil.

Bana göre ise bilimi ya da herhangi bişeyi Allah’ın dışında tutmak mümkün değil.

Gönderi tarihi:

Fussilet'in (ayetin) savunulacak tek tarafı yoktur... Tamamen çağdışı inanç örneğidir..

 

Hangisinin arkasında duruyorsun?

 

Madem arkasında duruyorsun kıvırmadan cevap verin.. (bu kaçıncı soruşum bilemiyorum) Ama sakın H.Y. sitelerine bakma bunların cevabını bulamazsın...

 

"En yakın göğü kandillerle süsledik"

 

1- Yıldızlar Troposfer'in içinde midir?

 

64 - . Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette övgüye layıktır.

 

2- Madem gökler atmosfer tabakalarını anlatıyor, atmosferden sonrakiler onun değil midir?

 

"Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir." (Hac 65)

 

2- Gök yerin üzerine nasıl düşebilir ? Galaksinin merkezi dünya mıdır? Ya da gökyüzü bir tavan mıdır?

"O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

 

Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler. " (Fussilet 10-11)

 

3- Evren dünyadan sonra mı varolmuştur?

 

Buyrun cevap verin...

 

 

 

 

 

Sizin sözleriniz tamamen “sözde” çağiçi inançsızlık örneğidir.

 

Hepsinin arkasında duruyorum.

 

Kıvırmak bana değil size yakışır.

 

1. yıldızlar traposfer in içinde değildir. Olduğunu da kimse iddia etmedi.Kur’an’da yıldızlar traposferin içindedir demedi.

 

 

2.herşey Rabbimizin dir.

Ayetleri özellikle karıştırdığınızın farkındayım.

 

 

Hac(*) Sûresi

 

63 - Allah’ın gökten yağmur indirdiği, böylece yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmedin mi? Şüphesiz, Allah çok lütufkârdır, hakkıyla haberdardır.

 

Burada bahsedilen gök traposfer dir.

 

Atmosfer tüm hava dolaşımı, bulutlar ve fırtınalar, kısacası meteorolojik olayların hepsi troposferde, yani en çok 8?13 km. arasında olur.

 

Sanırım buradaki gök tanımını anlamışsınızdır.

Devam edelim….

 

 

Hac(*) Sûresi

 

64 - . Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette övgüye layıktır.

 

Gökler: atmosfer katmanları,

 

 

Hac(*) Sûresi

 

65 - Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.

 

 

Sahip olduğumuz atmosferin yeryüzünü ve yaşamı koruyucu bir çok özelliği vardır ve bunlar ancak günümüz bilimiyle tespit edilebilmiş olan özelliklerdir. Bunlardan ilki atmosferin göktaşlarından yeryüzünü korumasıdır. Dünyanın çevresinde 10bin kilometrelik bir atmosfer vardır. Bu atmosfer saydam gazlardan oluşsa da, buradan geçmek isteyen gök taşları için koruyucu bir kalkan görevi görür. Atmosferdeki sürtünmeden dolayı dünyaya yönelmiş olan göktaşları yanarlar ve tamamına yakını yeryüzüne düşmeden küle dönüşür. Ulaşabilenler tamamına yakını ise, yanmadan dolayı küçülüp etkisiz hale gelirler. Eğer atmosferin bu etkisi olmasa Dünya’nın ne duruma geleceğini anlamak için sadece ayın yüzeyine bakmamız yeterli olacaktır. Ay koruyucu bir atmosfere sahip olmadığı için sürekli olarak meteor bombardımanı altındadır. Meteorların çarpmalarından dolayı ay yüzeyi büyük kraterlerden oluşmuştur.

 

 

Şüphesiz ki insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.

Esirgemek=korumak

 

Allah atmosferi korumasa acaba ne olur ya da neler düşer?

 

Dünya galaksinin merkezi midir?

Değil ise yıldızların merkeze düşmeleri sonucuyla neler olabilir?

Bunları siz cevaplayabilirsiniz.

 

Evet dünya ev gökyüzü de korunmuş tavandır.

 

 

 

 

 

 

FUSSİLET=GENİŞÇE AÇIKLANDI

 

 

9. De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.”

 

 

Bilim adamları, Dünya'nın 4,6 milyar yıl önce oluştuğuna inanıyorlar. O zamandan bu yana, gezegenimizin dış yüzeyi değişik süreçlerin etkisiyle biçimlenmiştir. Başlangıçta çok sıcak olan Dünya'nın yüzeyinin, ergimiş kayaların oluşturduğu bir denizle kaplı olduğu, yaklaşık 4 milyar yıl önce soğumaya ve farklı katmanlara ayrılmaya başladığı düşünülüyor. En ağır maddeler içe doğru çökerek çekirdeği, yani, Dünya'nın hala sıcak çok sıcak olan merkezini; daha düşük yoğunluktaki maddeler ise çekirdeğin çevresindeki katmanları oluşturdu.

 

 

10. O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

 

11. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.

 

 

Yüzeydeki ergimiş maddelerin yeterince soğuması sonucunda bilim adamlarının, çok sayıda yanardağla kaplı olduğunu düşündükleri katı kabuk meydana geldi. İlk kıtalar, büyük olasılıkla, yanardağlardan püskürerek yüzeyi kaplamış, soğumuş ve yerkabuğunu kalınlaştırmış olan ergimiş kayalardan oluşuyordu. Okyanuslar ise, yanardağlardan püsküren gazların soğumakta olan yüzeyle temas ederek yoğunlaşması sonucunda oluşan küçük su damlacıklarının alçak düzeyli yerlerde birikmesiyle ortaya çıkmış olabilir. Dünya'nın ilk atmosferi de büyük olasılıkla bu volkanik gazlardan oluşuyordu.

 

 

Göktaşı parçalarından elde edilen fiziksel ve kimyasal kanıtlar, Yer dahil olmak üzere Güneş sisteminin yaklaşık 4.6 milyar yıl önce oluştuğunu göstermektedir. Bununla birlikte Dünya üzerinde şimdiye kadar bulunan en eski kayaçlar yaklaşık 3.8 milyar yıl öncesine tarihlenmektedir. Bu nedenle Yer’in tarihinin ilk 0.8 milyar yılı hakkında doğrudan bir kayıt bulunmamaktadır. Dünya atmosferinin bugüne kadar geçirmiş olduğu evreler dört ana başlık altında incelenebilir

 

 

Dünyamızın bundan 4.6 milyar yıl önceki ilk atmosferi evrende en bol bulunan hidrojen (H) ve helyumdan (He) oluşuyordu. Ayrıca bu elementlerin yanında metan (CH4) ve amonyak (NH3) gibi hidrojen bileşikleri de ilk atmosferin bileşiminde yer almaktaydı. Bugün pek çok bilim adamı ilk atmosferin dünyanın çok sıcak olan yüzeyinden uzaya kaçtığını tahmin etmektedir.

Dünyanın ikinci ve daha yoğun atmosferi dünyanın iç kısımlarındaki erimiş kayalardan volkanik aktiviteler yoluyla yüzeye çıkan gazlar tarafından oluşturulmuştur. Volkanların o zamanlarda çıkardığı gazların bileşimi ile bugünkü bileşiminin aynı olduğu varsayılmaktadır. Bu gazlar %80 subuharı (H2O), %10 karbondioksit (CO2) ve yüzde bir kaç azottur (N).

 

Yeryüzünde canlı yaşamının ne zaman başladığı, bunun anaerobik mi, aerobik mi olduğu vb sorular atmosferin evriminde son derece önemlidir. Bilimsel bulgular biyolojik dönem öncesinde Dünya atmosferinde serbest oksijenin olmadığını ortaya koymaktadır. Yaşamın temel organik yapı taşlarının kimyasal sentezi hakkındaki laboratuvar çalışmaları, bu yapıların oksijenin varlığında oluşamayacaklarını göstermektedir. İlkel atmosferlerin oluşumuyla ilgili kuramsal çalışmalarda, oksijenin o kuşullarda bulunmaması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Yaşamın ilk oluşumlarına benzedikleri düşünülen günümüzün en basit mikropları üzerinde yapılan çalışmalar ise oksijen içeren bir atmosferde bu mikropların yaşayamayacaklarına işaret etmektedir.

Günümüz atmosferinde azottan sonra en bol bulunan oksijenin (O2) bugünkü düzeyine ulaşması oldukça yavaş gelişen bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir. Bu süreçte subuharı güneşten gelen yüksek enerjili ışınlar tarafından hidrojen ve oksijene ayrılmıştır (fotodissosiyasyon). Bunlardan oksijen dünya atmosferinde kalırken, daha hafif bir gaz olan hidrojen uzaya kaçmıştır ( H’nin günümüz atmosferindeki hacimsel oranı % 0.0006 kadardır).

Bundan 2-3 milyar yıl önce, mevcut O2 oldukça düşük bir düzeyde olmasına karşın, bazı ilkel bitkilerin gelişimi için yeterli olmuş olmalıdır. Belki de ilk bitkiler tamamen oksijensiz (anaerobik) bir ortamda gelişmişlerdir.

 

Atmosferin bugünkü O2 düzeyine ulaşması bitki gelişiminin bir sonucudur. Bilindiği gibi bitkiler fotosentez esnasında CO2 ve suyu kullanarak kendi besinlerini yaparken çevreye de O2 verirler. Bu nedenle bitki gelişiminden sonra atmosferik oksijen miktarı hızla artarak bundan bir kaç yüz milyon yıl önce bugünkü düzeyine ulaşmıştır.

 

Bilimsel çalışmalar başka hiçbir gezegende aerobik atmosfer bulunmadığını göstermektedir. Yaşam diğer özelliklerinin yanında bu yönüyle de dünyayı benzersiz kılmaktadır.

 

 

 

Fussilet Sûresi

 

12 - Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.

 

 

 

3.hayır evren dünyadan sonra varolmamıştır.siz öyle olduğunu mu düşünüyorsunuz?

 

Gördüğünüz gibi, fussilet suresinde birçokşey genişçe açıklanmış.

En yakın göğü……galaksi

Kandiller…..yıldızlar

En yakın göğü…..başka galaksiler olduğunu da gösterir.

 

 

 

Size sormak lazım istediğiniz şekilde açıklansaydı iman mı edecektiniz?

 

 

 

Fussilet Sûresi

 

26 - İnkâr edenler dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin. Baskın çıkmak için o okunurken yaygara koparın.”

 

 

Sanırım yapmaya çalıştığınız bu.

Gönderi tarihi:

Kusura bakmayın ama ciddiyetten uzaksınız...

 

7 kat gök için "atmosfer tabakaları" diyorsunuz, sonra da "en yakın gök" için "galaksi" diyorsunuz... Siz ne dediğinizi biliyor musunuz?

 

Hala göklerin (!) dünyaya nasıl düşebileceği konusuna açıklık getiremediniz...

 

"hayır evren dünyadan sonra varolmamıştır.siz öyle olduğunu mu düşünüyorsunuz?" demişsiniz..

 

Kur'an'ı inkar mı ediyorsunuz?

Gönderi tarihi:

Kusura bakmayın ama ciddiyetten uzaksınız...

 

7 kat gök için "atmosfer tabakaları" diyorsunuz, sonra da "en yakın gök" için "galaksi" diyorsunuz... Siz ne dediğinizi biliyor musunuz?

 

Hala göklerin (!) dünyaya nasıl düşebileceği konusuna açıklık getiremediniz...

 

"hayır evren dünyadan sonra varolmamıştır.siz öyle olduğunu mu düşünüyorsunuz?" demişsiniz..

 

Kur'an'ı inkar mı ediyorsunuz?

 

Meteor parçaları nerden düşüyor sanırsın ? Yerden mi çıkıyorlar.. !

Gönderi tarihi:

Meteor parçaları nerden düşüyor sanırsın ? Yerden mi çıkıyorlar.. !

 

Meteor mu? :blink: Kıvırmak için yapmayacağınız şey yok... Meteor da nereden çıktı yahu? Gök=Meteor :D

Gönderi tarihi:

Kıvırmak lafını sana iade ediyorum yamyum.. :)

 

 

Demir..

 

Demir, Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kuran'ın "Hadid", yani "Demir" adlı Suresi'nde şöyle buyrulur:

 

... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)

 

Demir dünya üzerinde üçüncü en yaygın elementtir ve yer kabuğunun yüzde beşini oluşturur. Demir elementi, Dünya'da bu kadar fazla miktarda bulunmasına karşın, demirin oluşumu Dünya dışında gerçekleşmiştir. Modern astronomik bulgular, Dünya'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.41

 

Kuran'da bu bilimsel gerçek mucizevi bir şekilde bildirilmektedir.

 

Hadid Suresi'nin 25. ayetinde, demir için kullanılan "enzelna" yani "indirme" kelimesi, mecazi olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin, yağmur ve güneş ışınları için kullanılan "gökten fiziksel olarak indirme" şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, ayetin yukarıda ifade ettiğimiz bu önemli bilimsel gerçeğe işaret ettiği görülmektedir. Sadece Dünya'daki değil, tüm Güneş Sistemi'ndeki demir, dış uzaydan elde edilmiştir. Çünkü Güneş'in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesi için yeterli değildir. Güneş'in 6000 0C'lık bir yüzey ısısı ve 20 milyon 0C'lik bir çekirdek ısısı vardır. Demir ancak Güneş'ten çok daha büyük yıldızlarda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veya Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz ve patlar. Demirin uzaya dağılması işte bu patlamalar sonucunda mümkün olur.42

 

Bilimsel bir kaynakta bu konu ile ilgili olarak şu bilgiler yer almaktadır:

 

Daha yaşlı Süpernova olaylarını gösteren deliller de vardır: Deniz tabanında biriken demir-60 yaklaşık 5 milyon yıl önce Güneş'ten 90 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir Süpernova patlamasının delili olarak yorumlanmıştır. Süpernova patlamasında oluşan demir-60, 1.5 milyon yıl yarılanma ömrü olan radyoaktif bir izotoptur. Dünya'nın yer altı katmanlarında bulunan demir-60 izotopu, yakın uzayda bulunan elementlerin nükleosentez geçirip, önce Dünya atmosferine oradan da yer altı katmanlarına saplanması sonucu oluşmuştur.43

 

Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi demir madeni Dünya'da oluşmamış, Süpernovalardan taşınarak, aynı ayette bildirildiği şekilde "indirilmiştir". Bu bilginin Kuran'ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, herşeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Allah'ın sözü olan Kuran'da yer almaktadır.

 

Günümüz astronomi bilgileri bize diğer elementlerin de Dünya'nın dışında oluştuğunu göstermektedir. Ayetteki "demiri de indirdik" ifadesinde geçen "de" vurgusu bu gerçeğe dikkat çekiyor olabilir. Ancak ayette, demire özellikle dikkat çekilmesi ise, 20. yüzyılın sonlarında elde edilen bilgiler dikkate alındığında son derece düşündürücüdür. Ünlü mikrobiyolog Micheal Denton, Nature's Destiny (Doğa'nın Kaderi) adlı kitabında demirin önemini şu sözleriyle vurgulamıştır:

 

Tüm metaller içinde demirden daha çok hayati önem taşıyanı yoktur. Bir yıldızın çekirdeğinde demirin birikmesi süpernova patlamasını tetikler ve böylece hayat için gerekli olan atomların tüm evrene yayılmasına imkan verir. Demir atomlarının Dünya'nın ilk aşamalarında çekirdekte oluşturduğu yerçekimiyle üretilen ısı, Dünya'nın başlangıçtaki kimyasal farklılıklarına neden olmuş ve atmosferin oluşumu ile sonuçta hidrosferin meydana gelmesini sağlamıştır. Dünya'nın merkezinde bulunan erimiş demir, dev bir mıknatıs görevi yapar ve dünyanın manyetik alanını oluşturur. Bu alan sayesinde Dünya'nın yüzeyini yüksek enerjili yıkıcı kozmik radyasyondan koruyan Van Allen radyasyon kuşakları oluşur ve hayati önem taşıyan ozon tabakasını kozmik ışın yıkımından korur.

 

Demir atomu olmaksızın evrende karbona bağlı yaşam olması mümkün olmazdı; süpernovalar olmaz, Dünya'nın ilk dönemlerinde ısınması gerçekleşmez, atmosfer ya da hidrosfer olmazdı. Koruyucu manyetik alan olmaz, Van Allen radyasyon kuşakları oluşmaz, ozon tabakası olmaz, (insan kanında) hemoglobini meydana getirecek hiçbir metal bulunmaz, oksijenin reaktifliğini yatıştıracak metal oluşmaz ve oksidasyona dayanan bir metabolizma meydana gelmezdi.

 

Hayat ve demir ile kanın kırmızı rengiyle uzaktaki bir yıldızın ölümü arasındaki bu gizemli ve yakın ilişki sadece metallerin biyoloji açısından önemli olduğunu göstermekle kalmaz, aynı zamanda evrenin biyolojik yönden önemini vurgular.44

 

 

El-Hadid Suresi Kuran'ın 57. suresidir, El-Hadid kelimesinin Arapça'daki sayısal değeri ise 57'dir. Sadece "hadid" kelimesinin sayısal değeri 26'dır. Yandaki periyodik cetvelde de görüldüğü gibi 26 sayısı demirin atom numarasıdır. Üstün kudret sahibi olan Allah, Hadid Suresi'nde indirdiği ayetle hem demirin nasıl oluştuğuna dikkat çekmekte hem de ayetin içerdiği matematiksel şifreler ile bilimsel bir mucizeyi bize göstermektedir.

 

 

Demir atomunun önemi, bu açıklamalarla rahatlıkla anlaşılmaktadır. Kuran'da özellikle demire dikkat çekilmesi de bu madenin önemini vurgulamaktadır. Peygamberimiz (sav) döneminde demir kullanılıyor ve çeşitli aletler imal ediliyordu; ancak demirin insan hayatındaki önemi hakkındaki bilgiler çok yetersizdi. Dünyanın çekirdeğinde demir bulunduğu, insanın kanında demir olduğu ve demirin canlılık için hayati önemi, 20. yüzyıla kadar henüz bilinmeyen gerçeklerdi. Tüm bunların yanı sıra Kuran'da demirin önemine dikkat çeken bir sır daha vardır.

 

İçinde demirden bahsedilen Hadid Suresi'nin 25. ayeti iki matematiksel şifre içermektedir:

 

"El-Hadid", Kuran'ın 57. suresidir. "El-hadid" kelimesinin Arapçadaki sayısal değeri, yani ebcedi hesaplandığında karşımıza çıkan rakam da aynıdır: "57". (Ebced hesapları ile ilgili bilgi için bkz. Kuran'da Ebced Hesabı bölümü)

 

Sadece "hadid" kelimesinin sayısal değeri 26'dır. 26 sayısı ise demirin atom numarasıdır.

 

Öte yandan 2004 yılında gerçekleştirilen bir kanser tedavisinde demir oksit tanecikleri kullanıldı ve olumlu gelişmeler kaydedildi. Almanya'daki dünyaca ünlü Charite Hastanesi'nde doktor Andreas Jordan başkanlığındaki ekip, kanser hastalığının tedavisi için geliştirdiği yeni bir yöntemle -manyetik likid hipertermia (yüksek ısılı manyetik sıvı)- kanser hücrelerini yok etmeyi başardı. Hastanede ilk kez 26 yaşındaki Nikolaus H. adlı bir öğrenciye uygulanan bu yöntem sonucunda, bu kişide üç aydır yeni kanser hücrelerine rastlanılmadı.

 

Kullanılan bu tedavi şekli özetle şu şekildedir:

 

1- İçinde demir oksit tanecikleri bulunan sıvı, özel bir şırıngayla tümörün içine gönderiliyor. Bu tanecikler, tümör hücrelerine dağılıyor. Bu sıvının 1cm3'ünde demir oksitten oluşan ve alyuvarlardan 1.000 kat daha küçük milyonlarca parçacık bulunmakta ve bunlar kolaylıkla kan damarlarında dolaşabilmektedir.45

 

2- Hasta, daha sonra güçlü manyetik etkisi olan bir aletin altına yatırılıyor.

 

3- Dışarıdan uygulanan bu manyetik akım, tümörün içindeki demir taneciklerini hareketlendirmeye başlıyor. Bu esnada demir oksit tanecikleri içeren tümördeki ısı artı 45 0C'ye kadar çıkıyor.

 

4- Sıcağa karşı kendini koruyamayan kanser hücreleri birkaç dakika içinde zayıflatılıyor ya da yok ediliyor. Daha sonra yapılan kemoterapiyle tümör tamamen kaybolabiliyor.46

 

Bu tedavide sadece kanserli hücreler, demir oksit parçacıkları içerdikleri için, sağlıklı hücreler manyetik akımdan olumsuz etkilenmemektedir. Bu yöntemin yaygınlaştırılması, ölümcül olabilen bu hastalığın tedavisi açısından çok büyük bir gelişmedir. Kanser gibi yaygın bir hastalığın tedavisinde, Kuran'daki ifadeyle "insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demir"in kullanılması son derece dikkat çekicidir. (Hadid Suresi, 25) Nitekim Kuran'da bu ayetle demirin insan sağlığı açısından bu yöndeki faydalarına da işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Gönderi tarihi:

Bu konuya yine bu başlık altında cevap vermiştik. Ancak Arman nickli vatandaşın aklı, bu konularda kopyala-yapıştırdan başka bir bir şeye ermediğinden farkında değil... Dahası korkusundan cevapları bile okuyamıyor... Biliyor ki, karşılığında verilecek cevabı yok. Kopya aldığı H.Y'da bile...

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ndpost&p=130183

Gönderi tarihi:

Kainat'ın yaratılması Tevrat'tan alınmadır.Tevrat'tada 7 gün davası vardır.4 günde dünya 2 günde kainat yaradılmıştır.(Tabiiki dünyadan bakarsanız dünya kocaman kainat ufak görünür.) Ve son gün yani pazar günü tanrı ayak ayak üstüne atıp dinlenmiştir.Ayak ayak üstüne atıp uyumak yasaktır yahudilikte.İslamdada bazı hadislerde ayak ayak üstüne atılmıyacağı söylenir.

Gönderi tarihi:

Kusura bakmayın ama ciddiyetten uzaksınız...

 

7 kat gök için "atmosfer tabakaları" diyorsunuz, sonra da "en yakın gök" için "galaksi" diyorsunuz... Siz ne dediğinizi biliyor musunuz?

 

Hala göklerin (!) dünyaya nasıl düşebileceği konusuna açıklık getiremediniz...

 

"hayır evren dünyadan sonra varolmamıştır.siz öyle olduğunu mu düşünüyorsunuz?" demişsiniz..

 

Kur'an'ı inkar mı ediyorsunuz?

 

 

 

ne dediğimi çok iyi biliyorum, okuyun bağlantıları görmeğe çalışın

 

fussilet

 

10. O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

11. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin”

dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.

12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.

 

 

atmosfer katmanları korunmasaydı neler olabileceğini okumadınız mı?

 

 

haşa ben Kur'an'ı inkar etmiyorum, karıştırdınız galiba siz inkar ediyorsunuz.

Kur'an evreni sonradan yarattık demiyor.

 

Kainat'ın yaratılması Tevrat'tan alınmadır.Tevrat'tada 7 gün davası vardır.4 günde dünya 2 günde kainat yaradılmıştır.(Tabiiki dünyadan bakarsanız dünya kocaman kainat ufak görünür.) Ve son gün yani pazar günü tanrı ayak ayak üstüne atıp dinlenmiştir.Ayak ayak üstüne atıp uyumak yasaktır yahudilikte.İslamdada bazı hadislerde ayak ayak üstüne atılmıyacağı söylenir.

 

 

 

 

 

En’âm Sûresinin 25 . Ayetinde

 

İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.

Gönderi tarihi:

her şeyi akılla izah etmeye çalışmak ne kadar da akılsızlık. aklımıza uygun sandığımız şeylerin bir zaman sonra doğru olmadığını görürüz hepimiz. hz. mevlana akıl mahluktur oda yanılır demiş. ancak zamanla kuran da yazılanların şuan için sizin kavrayamadığınız şeylerin nasıl gerçek olduğunu göreceksiniz.

 

fussilette en yakın göğü yıldızlarla süsledik dediğinde yıldızların troposferin içinde olduğunu siz nereden çıkarıyorsunuz yamyam.

dünyadan baktığınızda troposferi görmüyoruz değilmi.? yıldızları görüyoruz onlarda dünyadan kandiller gibi gözüküyor.

 

ancak benim anladığım en yakın göğü kandillerle süsledik denildiğinde bize en uzak yıldızın mesafesini düşünüp, onun ışığının kaçbin yılda dünyaya ulaştığını düşünüp ve birde bunun en yakın gök diye bahsedilmesinde dehşete düşüyorum. en uzak gökler de neler var kimbilir ve en yakın gök ile en uzak göğün arasında ne kadar mesafe var acaba.

 

biz inananlar düşünürken Allah'tan daha iyi bilemeyeceğimizi O'nun izni olmadan kavrayamayacağımızı hiç unutmayız. bu size tuhaf gelebilir.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.