Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kilis gelenek görenekler


_asi_

Önerilen İletiler

GELENEKLER

 

EVLENME GELENEKLERİ

 

Geçmiş dönemlerde evlilikler, doğal olarak görücü usulüyle yapılmaktaydı. Askerden dönen delikanlı “kabı kacağı” birbirine çalıyor, sinirli davranıyorsa, artık onu baş göz etmenin zamanı gelmiştir. Örtüsünü giyen ana, yanına birkaç yakınını da alarak; ya tarif üzerine ya da sorup soruşturarak kız aramaya başlar. Gördüğü kızı öperken; onun yanaklarını okşayıp yüzünde boya olup olmadığını kontrol eder. Görücüye çıkan kız da, üst üste zubunlar (zıbın) giyerek, vücuduna dolgun görüntüsü vermeğe çalışır ve kahve sunarken, yüzünü mangal ateşine tutarak, yanaklarının kızarmasını sağlar.

 

Kilis ve yöresinde düğün giderleri oldukça ağırdır. Kız kalını (başlık bedeli; para yada altın) yüksektir. Para nedeniyle bekar kalanlara, geç evlenenlere sık rastlanır.

 

 

Kız İsteme

 

Kilis kırsalının çoğunda Türkmen oymakları oturur. Kaçma, kaçırma gibi olaylar olmaz. Kız istemeye kadınlı erkekli gidilir ve kadınlı erkekli karşılanırlar. Kahve, çay sunumuyla birlikte sohbet edildikten sonra işin aslına, yani ziyaret nedenine gelinir. Oğlan ve istenilen kız da hizmet gördükten sonra dışarı çıkartılır. Oğlan tarafının en yaşlısı söze başlar: “Allah’ın emri Peygamber Efendimizin kavli ile kızınızı oğlumuza alıp evlat yapmayı isteriz.” sözlerinden sonra yine oğlan tarafının kadınlara söze girer: ”Maşallah ne de güzel kız. Tam oğlumuza göre oğlumuz da güzel anom (anam). Sırma bıyık, galem gaş (kalem kaş).” Konuşmalar sürerken (kız tarafı kızının, oğlan tarafı oğlunun özelliklerini sayar) yaşı geçkin erkekler de: "Sizle gardaşlık olmaya geldik. Bahçanızdaki gülü koparmaya geldik.” der.

 

Bu konuşmaları kız tarafı dinledikten sonra odada belli bir süre sessizlik olur ve bu kez kız tarafı konuşmaya başlar: “Takdir-i İlahi bozulmaz. Allah yazdıysa ne diyelim?” diyerek, düşünmek için izin / zaman ister. Daha sonra kız tarafı oğlan evine haber gönderir, bu haber götürene yörede “müjdeci” denir. Müjdeciye, oğlan evi bahşiş verir. Oğlan tarafı kız evine tatlı (özellikle künefe), mevsimine göre meyve (özellikle nar) ve üzerlik götürür. Kız tarafı da, şerbet ikram eder. Göz değmesin diye üzerlik yakılır. Daha sonraki ziyarette önceden bildirilen “kalınlık” konusu konuşulur (kalınlık/başlık parası kesilir ve alınacaklar belirlenir) ve karara bağlanır. Bir çıkın içinde yedi kat muşambaya sarılı olan “kalın” kız evinin, sözü dinlenen - söz sahibi olan kişisine verilir; nişan tarihi (nişan yılın her ayında yapılır, ama düğünler hasat sonrası yapılır) saptanarak, nişan hazırlıklarına başlanır.

 

 

Damadın (Damat) Donatılması

 

Gelin getirilerek damadın evine indirildikten sonra, damadın donatılmasına geçilir. Öğleden sonra, önce davul zurna çalınır ve maniler söylenerek damat tıraş edilir. Tıraş bittikten sonra damat, ata bindirilerek yine mani ve “hay huylarla” köyün ortasındaki meydanlığa getirilir. damadın esvaplarını (giysi), kız kardeşi, yoksa anası, anası da yoksa yakın akrabalarından biri bir tepsi üzerinde götürür. Damat götürülürken birkaç adımda bir durulur ve maniler söylenir.

 

“İndim geldim Hamadan, / Öldüm kan ağlamadan / Dutta yaprak kalmadı / Yarama bağlamadan / Şu dağlar Ulu dağlar / Etrafı sulu dağlar (Etrafı koyu dağlar) / Ben yarimi yitirdim (Ben derdimi söylesem) / Gün döner bulut ağlar.”

 

Damadın eski esvapları abdallara (yörede davul-zurna çalan kişi) verilir, yeni esvapları “Maşallah” çekilerek (Kutlu olsun!Kutlu olsun! / Maşallah,Maşallah) giydirilir.

 

Bu sözleri genelde kadınlar söyler; erkeklerin de söylediği olur. Kadınlar söylerse ardından erkekler yineler.

 

“Allah Başacak sevindire dost, dost / Ehe, yoh, yoh, yoh” sözlerinden sonra - varsa oğlanın erkek kardeşine “akbili" (darısı başına anlamında söylenen söz)çekilir.

 

“Akbili…………….. de / Dost dost,ehe,yoh…,yoh ,”

 

Damada esvap giydirilirken arkadaşları ona şakayla karışık eziyet eder ve onu biraz hırpalar. Ama çok yakın arkadaşları ona kıyamaz, eziyetlerin kendilerine yapılmasını ister.Yüzlerine kil, kül, un, beyaz toprak, havare (yiyinti,yiyecek)… gibi şeyler sürerek gülüşür, şakalaşırlar. Daha sonra damat ata bindirilir. Maniler, ezgiler, haylar-huylar, yoh yohlar çekilir. Yol alınırken damadın yanındaki bir adam arada bir, atın önünü keserek ya da önüne yatarak hiç ezgi söylememiş gençlere mani söylettirir. Mani söylenmezse, atı yürütmez.

 

 

Kına Yakmak

 

Gerdek gecesinden evvelki geceye kına gecesi denir. damadın kınasını delikanlılar, gelinin kınasını da, genç kızlar yakar. Kına erkeğin yalnız sağ elinin serçe parmağına (yalnız serçe parmağına), gelinin el ve ayak parmaklarına yakılır.

 

Damat, maniler söylenerek kına yakılacak yere götürülür ve evliler damadı yanlarında tutarlar. Ergen kişilerin damadı alarak kınasını yakabilmeleri için, evlilerin isteklerini yerine getirmeleri; onların arzularını öğrenip, yapmaları gerekir. Evliler, gençlerden ezgi söylemelerini, oyun oynamalarını, horoz gibi ötmelerini, eşek gibi anırmalarını isteyebilir. Bu istekler itiraz edilmeden yerine getirilmeli.Yapılmazsa kınayı, evlilerin yapacağı duyurulur. Bu da, ergenler için çok ayıptır. Sonunda evli kişilerin dedikleri yapılır, kınayı yapacak gençler seçilir ve bunlar da maniler, ezgiler eşliğinde damadın kınasını yakarlar.

 

Damat kınası şenlik içinde yakılırken, kız kınasının yakıldığı evde yas vardır. Ağıt, ağlama, feryat-figan içindedir kız evi. Bu yas gelişigüzel değil, töreye göredir.

 

Geline önce banyo yaptırılır. Onun en çok sevdiği arkadaşları etrafına dizilir; biri su döker diğeri sabunlayarak yıkamaya başlar ve kızlar hep bir ağızdan tatlı ve hüzünlü bir ahenkle şu kaymayı söyler:

 

“Altına attılar ağır cecimi (ince nakışlı kilim) / Boynuna taktılar yağlı sicimi / Tezin ağlatmayın gelin bacımı / Ağlama kız gelin yazın bu imiş.

 

 

Şu dağın ardına duman mı durdu / Yemenigin (ökçesiz hafif ayakkabı) içine yılan mı girdi / Amin uşağına kıran mı girdi / Ağlama kız gelin yazın bu imiş.

 

Şu dağın ardına ekerler küncü (susam) / Ekerler biçerler sararlar genci / Genç bana göndermiş ayva turuncu / Ağlama kız gelin yazın bu imiş.

 

Anan seni Has Dağı’nda haslamış / Zülfünü gül dalında ıslamış / Anan seni iller (eller) için beslemiş / Ağlama kız gelin yazın bu imiş.

 

Bir dor atlı çıktı Cerit ilinden / Yürek doldu geldi garbi yelinden / Bir tas su istemedim zemzem gölünden / Sular bulanık içilmez oldu / Anadan babadan geçilmez oldu / Ağlama kız gelin yazın bu imiş.”

 

Ağıtlar yakılırken genç kızların yanına yaşlı bir kadın gelir ve “Darısı sizlere…Bahtınız açık olsun…Ağ (ak) bağırlı olun…” diye dua eder. Bu arada gelinin tüm yakınlarına, yordamın (hazırlıklar) tamam olup olmadığı sorulur; izin istenir ve izin geldikten sonra kına yakılmaya başlanır. Gelin bir sandalyeye oturtulur, yönü kıbleye çevrilir. Kınayı yakacak kız, önce başından üç kere geçirir ve tütsüleyerek “Tu,tu,tu” diye nazarı alır ve nazarı gözden uzak yere atar.

 

 

Düğün Evine Odun Getirme Geleneği

 

Özellikle Kilis’in köylerinde düğün başlamazdan önce, köyün genç ve yetişkin kızları, odun getirmeye çağrılır. Tüm kızlar odun getireceği ipi alarak; düğün evine, oradan da toplanıp oduna çıkarlar. Gelirken sıraya dizilip topladıkları odunlarla köye birlikte girerler. Hangi kızın “şeleği (şelek, sırta alınan yük) ” daha büyükse, onun üzerine “bayrak” dikilir. Odun “şelekleri”, oyunlar oynanarak, ezgiler söylenerek eve getirilir. Bu sırada düğün evinin işareti de, damına dikili olan “bayraktır”. Oduna giden genç kızlara düğün sahibi o gün, iyi bir ziyafet verir.

 

 

Çeyiz Serme

 

Düğün haftası gelince, düğünden iki veya üç gün önce atlarla davul,zurna eşliğinde, kız evine gidilir ve kızın yapmış olduğu çeyizler alınır. Erkekler “yoh, yoh” çağırır, avratlar “zılgıt çekerek/çalarak” yanıt verir. Çeyiz (özellikle nakışlı, işlemeli örtüler)alınırken “keyf edilir (eğlenilir)." “Darısı kızın kardaşına!” diye “akbili” çağrılır ve “Maşallah! Maşallah!” çekilir. Ertesi gün, damat evinde çeyiz serilir. Oğlan ve kız evi orada “keyf” eder, yemekler yenir, içecekler içilir. Bu esnada aşağıda belirtilen mani söylenir:

 

“İnce eğirdik ipliği, / Mehemedin köynekliği, / Mehemede bir gız aldık, / Yedi dağın kekliği .”

 

Öğle yemeği yenildikten sonra, ikindi zamanı oğlan evinden kız evine kınalı nakış gider. Hamur yoğrulur ve bu hamur nakış, çiçek biçiminde dökülür.

 

Kız evinde kına gecesi düzenlenir. Çiçek biçiminde bükülmüş nakış içine kına ezilir. Kına yakımı için çeyizden bir gün sonra “keyfe” gidilir; kıza kına yakılır ve aşağıdaki mani söylenir. Bu törenlere oğlan katılmaz.

 

“ Havışa (avlu) koyduk teşti (leğen) / Bulutlar geldi / Kız anası izin ver / Saat – örneğin – yediyi geçti.”

 

Kınada kız gelinlik giymez. Başka bir asbap (esvap) giyer ve kızın yüzü örtülüdür. Kınaya gelenler aşağıdaki tekerlemeyi söyleyip “zılgıt çekerek” ağlayan, kızı avutmaya çalışırlar

 

“ Bahçada iğde dalları yerde / Ağlama gelin, damati evde. / Evlerinde kara taş / Gelin ağlar gözü yaş / Damatiyi sorarsan / Sırma bıyık galem gaş.”

 

Kız alınırken de keyifle gidilir. Gelini ata bindirip, getirirler. Herkes görsün diye, yol uzatılır. Gelin kapıya vardığında, kaynana ve kayınbaba karşılar; oğlanın kolunu verirler. Bu sırada kayınbaba ve kaynana iki uçtan “Kuran / Kuranıkerim” açar; gelinle damadı kapıdan girerken altından geçirirler. Damat, gelini çeyiz odasına sokar; kaynana da kapıyı üstlerine kapatır. Kısa bir süre baş başa kalırlar. Bunun amacı damadın geline “hoş geldin” demesidir.

 

Gelin evinden çıkarken ve çıkarılmadan önce :

 

“Havışa goyduk teşdi / Bulutlar geldi geçti / Gız anası izin ver / Saat altıyı geçti.”

 

Gelini evinden çıkarıp ata bindirdikten sonra oğlan evinden gelen avratlar:

 

“Sizin saçak, bizim saçak / Gız anasının pürçeğinde (saçı) sıcak.” tekerlemesini; kızı oğlan evine getirince:

 

“Hey çin çini zin zini / Öpem ağzın içini / Hoş geldin sefa geldin / Mehemedin güverçini.”

 

Kızın gelişi gerdek gecesinden bir ya da iki gün önce olur. Bir gün önce gelirse, o gece kına yakılır. Kadın kınası yapılırken o gece belli bir saatten sonra kız evinden gelenler giderler; ancak bir avrat gelini beklemek için orada kalır. Erkekler de,başka bir yerde oturur.

 

Sabah olduğunda ev sahibi kahvaltıyı hazırlar. Öğleye doğru da tefçi / defçi (en iyi defçi Periş kadındır)gelir. Öğleden sonra gelenler için geline mavi ya da pembe esvap giydirilir ve “tağaya (pencere önüne) oturturlar.

 

Bu sırada başka bir evde erkekler keyf ederler ve damat tıraş edilir. Akşama doğru da “eli udumlu (beceri, yetenek))” iki kadın gelini süsler, giydirir. İki taze gelin (yeni evlenmiş) de, gelinlik giyip (duvak vurmazlar) ellerine mumlar alarak, gelini konukların huzuruna çıkartırlar ve yüksek bir yere (kürsü.sandalye) oturturlar. Ut (ud), darbuka, tef çalınarak düğün başlar. Gelinin iki yanına geçen, koluna giren taze gelinler, “yoğurt koydum dolaba” ezgisi eşliğinde, gelini üç kez dolaştırırlar.

Bu arada gelinin sağ yanağına şekerle “ay yıldız”, alnına “Maşallah” yazılır. Önüne bir mangal ateş getirilir; üzerlik atılarak “Bakın komşular bakın / Bundan bir hisse kapın / Gelinimiz çok güzel / Bir pençe üzerlik atın.” tekerlemesi söylenir.

 

Daha sonra gelin sandalyeye oturtulur. Uğurlu olduğuna inanıldığı için başından parayla şeker saçılır ve bunlar genç kızlar tarafından kapışılır. Kapanın bahtı açıldığına ve en kısa zamanda gelin olacağına inanılır.

 

Eğlencenin bitimine yakın camiden çıkarılan damat; arkadaşları, iki kolunda sağdıçları (sağdıç kişi ergen, kamil kişidir) ve hocalarla birlikte ilahiler okuyarak; ilahiler bitince ezgiler söyleyerek; eğlenerek eve gelirler. Hoca kapıda dua okuduktan sonra, damadı arkadaşları sille tokat içeri / odaya atarlar, iterler. Bundan amaç yaşadığı bu acıyı gelinden çıkarmasıdır. İçeride oğlanın eline kızın eli verilir, havışın ortasında yedi kere dolaştırılarak (buna “cille/yüz görümlüğü, gerdek gecesi gelinle damadı el ele dolaştırma adeti ” denir) ezgi söylenir zılgıt çalınır.

 

 

Gelin Getirme

 

Kilis’in köylerinde gelin damadın evine götürülürken, ata bindirilir. Atın üzerine ve gelinin elinin altına bir yastık verilerek, arkasına bir oğlan çocuğu bindirilir. Bu usul gelinin oğlan çocuk doğurması içindir. Atın üzengilerinden birer kız tutar, başından ve kuyruğundan da ayrı ayrı adamlar tutar.

 

Damadın bağlanmaması (cinsel anlamda iktidarsızlığı önlemek) için; yöresel giysilerle süslenilmiş atın kuyruğundan bir kıl çekilerek, üzengilerinin ve yularının aralarından birer taş geçirilir.

 

Gelin yeni evine yaklaşırken elindeki yastığı bir delikanlı alıp kaçar, yastığı damadın başına çalar. Damat, yastığı kaçırana bahşişini verdikten sonra evinin damına çıkar ve gelini damda karşılar. Bunun anlamı, hanenin sahibi benim, yuvada benim sözüm geçer.

 

Gelin, köyün dışında bir köye gelin gidiyorsa, yol üzerindeki köylerin kadınları gelinin yüzünü açarak bakarlar, baktırmamak ayıplanır, kınanır. Yollardaki çobanlar, çiftçiler gelinin yolunu bağlar (çobanlar sürüyü gelinin yolu üzerine çeker), gelin de bunlara bahşiş (terlik,mendil,kese…) verir.

 

 

Şobaş Geleneği

 

Bugün bile Kilis ve çoğunlukla köylerinde görülen “şobaş”, toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerinden biridir. Düğünün son günü öğle yemeğinden önce yapılır. Düğüne katılanlar, belli bir düzen içinde büyük bir alanda toplanırlar. İlk “şobaş” olacak kişi en başa, birinci sıraya oturur. Bu kişi, genellikle damadın en yakın bir büyüğü veya yörenin en saygın kişisidir. Daha sonrakilerin ilk “şobaşçıdan” daha yüklü bir para vermesi ayıp kabul edilir ve bu görgüsüzlüktür. Abdal (davulcu,zurnacı,köçek), “şobaş” olacak kişinin önünde durarak, adını söyler ve “şobaş!” diye bağırır. Aldığı parayı herkese gösterip, yüksek sesle miktarı belirterek, yazıcı heyetine teslim eder. Düğüne katılan ve “yük’ü” olan herkes “şobaş” olur. Toplanan bu paralar düğün sahibinin masraflar için harcanır. Öğleden sonra ikindi zamanı, davul, zurnalarla gelin getirilir.

 

 

 

CENAZE GELENEKLERİ

 

Cenaze olan evde o gün yemek pişirilmez.Yemek komşulardan ve akrabalardan gelir. Ce-naze başka bir köydeyse, yas için gidildiğinde, aynı gün dönülmez, yatılırsa; o köyde üç gün kalmak gerekir. Cenaze evine gidenler geç kalmışsa yani ölüyü görememişse, kendilerine ölünün esvapları gösterilir. Hatta adam gibi biçim verilerek, elbiseler duvara asılır.

Ölünün yıkama suyunu bazı köylerde genç kızlar getirir ve ayaklarını, yakını özellikle oğlu yıkar. Ölen genç ve itibarlı bir kişisiyse mezarlığa silah atılarak ve kılıç oyunları oynanarak gidilir.

Cenaze defnedildiği gün,yakın akrabası kadınlar saçlarını keserler.

 

 

Kazma Takırtısı

 

Kilis köylerde sık rastlanan geleneklerden birisidir. Özellikle yaşlı ölümlerinde sıkça gö-rülür. Ulaşımın zor olduğu dönemlerde, komşulara akrabalara yük olmamak için, ölü sahibi cenaze işlemlerine başlamadan önce bir koyun veya keçi kestirerek yemek işine yardımcı olur. Yaşlı kadınlar, cenazeye katılmayan gelinler veya kızlar yemek hazırlığına başlarlar.

Diğer taraftan çevre köylerden de cenazeye katılanlarla cenaze defnedilir. Defin işlemi sonunda eve gelen cemaat ilk yemeği dualar eşliğinde yer. Bundan sonra günlerce ölü evinde yemek pişmez. Komşular,akrabalar, eş-dost cenaze evine yemek taşır.

 

 

Lahte (Lahid) Gitme

 

Ülkemizde diğer yörelerde pek görülmeyen bir adettir. Cenazenin gömüldüğü günden itibaren üç gün sabah namazını müteakip mezara gidilerek “Kuran / Kuranıkerim” okunması işlemine “Lahte Gitme” denir. Bu gelenek günümüzde kısmen devam etmektedir.

 

 

Tevhit Çekme

 

Ölünün gömülmesinden sonra tevhit çekilir.Tevhit, cenazenin gömülmesinden üç gün sonra veya ilk cuma gecesi, yatsı namazını müteakip çekilir.

Yörede,“Tevhit çektirmemek” affedilmez bir hata olarak kabul edilir. Her ölü sahibi bu kurala uyar. Tevhide katılanlara “Tevhit şekeri” verilir.

 

 

Üç Gün Hayratı

 

Ölüm olayının üçüncü gününde “hayrat yemeği” yapılarak, yoksullara dağıtılır. Ancak hayratta “semirsek kavurmak” daha eftaldir .Semirsek (içine kıyma ya da peynir konularak yağda kızartılan bir çeşit puf böreği) zeytinyağında kızartılır. Kızartma işini, öncelikle ölenin kızı veya oğlu yapmalıdır. Semirsek kızartılırken çıkan zeytinyağının kokusuna meleklerin geleceği inanılır.

 

 

Kırkıncı Gün

 

Semirsek kavurma işi ölümün kırkıncı günü yeniden tekrarlanır. Bu işlemler sırasında ölü yakınları da, ayrılık acısına yavaş yavaş alıştırılmış olurlar.

 

 

Elli İkinci Gece

 

Cenazenin defninden “51.”, “52.”, “53.” geceleri “Yasin-i Şerif” okutulur. Çünkü bu gecelerin birinde kemiklerin birbirinden ayrılacağına inanılır. Okunan “Yasin-i Şerif’le” ölünün bu olaydan acı duymadığına inanılır.

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.