Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Konya Cami


_asi_

Önerilen İletiler

KONYA CAMİLERİ

 

SADREDDİN KONEVİ CAMİSİ (Merkez)

 

Konya Şeyh Sadrettin Mahallesinde bulunan Sadrettin Konevi Camisi giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Mutasavvıf Sadrettin Konevi adına 1274’de yapılmıştır. Buradaki ikinci bir kitabede de camiyi Konya Valisi Ferit Paşa’nın 1899 yılında onarttığı yazılıdır.

 

Cami dikdörtgen planlı kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Anıtsal bir giriş kapısı bulunmaktadır. Girişin üzerindeki mekân kütüphane olarak kullanılmıştır. Giriş bölümünden bir kapı ile hazireye, oradan da Sadrettin Konevi’nin Türbesi’ne geçilmektedir.

 

Caminin ilk yapıldığı dönemde çinilerle kaplı olduğu günümüze gelebilen izlerden anlaşılmaktadır. Sivri kemerli mihrabı XIII.yüzyıl Selçuklu çinileri ile bezelidir.

 

Caminin yanındaki Sadrettin Konevi Türbesi Klasik Selçuklu kümbetlerinden bir örnektir. Gövdesi açık olup, üzeri ahşap çatı ve kafes şeklinde örülmüştür.

 

 

İPLİKÇİ CAMİSİ (Meram)

 

Konya Meram ilçesinde Alâeddin Tepesi’nin doğusunda, Kürkçü Mahallesi’nde, Alâeddin Caddesi’nde bulunan İplikçi Camisi’nin yanındaki medresenin vakfiyesinden öğrenildiğine göre; Sultan II. Kılıçaslan döneminde Vezir Şemsettin Altun-aba tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bununla berber caminin yapı üslubu ve ilgili vakfiyesine dayanılarak cami ve yanındaki medresenin XII. yüzyılın sonlarında yapıldığı bilinmektedir.

 

Cami ilk yapıldığı yıllarda ilk banisinden ötürü Ebülfazl Mescidi, daha sonra Ahmed Bey Camisi ismiyle anılmıştır. Bitişiğindeki Altun-aba Medresesi’nin vakfiyesinde belirtilen İplikçi Necibüddin Ayaz’ın bu medresenin mütevellisi olması ve yakınında da İplikçiler Çarşısı’nın bulunması nedeniyle cami, İplikçiler Camisi ismini almıştır.

 

İplikçiler Camisi günümüze orijinal şekliyle gelememiş, değişik zamanlarda onarılmıştır. Ahmed Eflaki’nin “Ariflerin Menkibeleri” isimli eserinde bu caminin yapımı ile bazı bilgiler bulunmaktadır. “ Seyyid Selahaddin bir gün Konya’ya geldi. Ebülfazl Mescidinde Cuma namazında bulundu. O gün Mevlana hazretleri vaaz ediyordu.” Bu sözlerden caminin XIII. yüzyılın ortalarında önemli bir dini merkez olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzdeki mihrabın altında bulunan mozaik kakmalı mihrap, XIII.yüzyılın başlarına tarihlendirilmektedir.

 

Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre de Kişci Mesudzade Hacı Ebubekir tarafından 1333 yılında genişletilerek yenilenmiştir. Bunun yanı sıra 1431 tarihli bir vakfiyede de caminin Turgut oğlu Ebülfazl Ahmet Bey tarafından yenilendiği belirtilmiştir. Sonraki yıllarda yangın sonucu harap olmuş, 1584 yılında şehrin tüccarlarından Hacı Emrullah tarafından yeniden onarılmıştır.

 

Caminin planı ile ilgili bazı çelişkiler bulunmaktadır. Prof. Dr. Selçuk Mülayim’den öğrendiğimize göre 1939 yılında yapılan onarım sırasında caminin yanında bir başka yapı daha oraya çıkmıştır. Cami muhtemelen bugün mevcut olmayan medresenin duvarına bitişikti. Bugün cami duvarında görülen kemer izinin medreseye ait olması ihtimal içerisindedir. Bununla beraber, caminin güney cephesi duvarı önünde yapılan kazıda eski bir minareye ait temel kalıntıları bulunmuştur. Bu kalıntıların ilk camiye ait olduğu sanılmaktadır.

 

Caminin, birçok kez açılan cadde nedeniyle yıktırılması düşünülmüş, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 1945’de onarılmış, Konya Müzesi’nin l951’de Klasik Eserler bölümü olmuş, l960 yılında yeniden ibadete açılmıştır.

 

Günümüzde çevresindeki yol nedeniyle çukurda kalan caminin beden duvarları ile minaresi yükseltilmiştir. Eski fotoğraflarda minaresinin oldukça güdük olduğu görülmektedir. Bugün önceki minareye göre yüksek bir tuğla kaide üzerinde silindirik gövdeli olarak yükseltilmiştir.

Camini duvarları kesme taş ve tuğla dizilerinden örülmüştür. Duvarlar üzerinde düzenli sıralar halinde pencereler açılarak içerisi iyi bir şekilde aydınlatılmıştır. İbadet mekânı 30.00x40.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, XIII.yüzyıl Selçuklu plan şemasına uygun bir şekildedir. Mihrap duvarına enine gelişen plan şekliyle orta sahın daha geniş tutulmuştur. Mihrap duvarına dik olan yedi nef birbirlerine kemerlerle bağlanan örtü sistemi altında üç koridor halindedir. Girişten sonraki yan mekânlar çapraz tonozlarla, mihrap duvarına bitişik nef beşik tonozla örtülmüştür. Giriş ile mihrabı birleştiren eksen üzerinde üç sahın boyunca üç kubbe camiin planına ilginç bir görünüm vermektedir.

 

Günümüzde sıva ile örtülü iç mekanda XIX.yüzyılın barok üslupta bezenmiş mihrabının altında orijinal mihrap bulunmaktadır. Orijinal mihrap Anadolu Selçuklu sanatının en eski örneklerindendir. Firuze, mor çinilerin oluşturduğu geometrik kompozisyonlu çerçeve ile çevrili mihrapta firuze,lacivert renkte çinili ve rumi kompozisyonlu ikinci bir çerçeve görülmektedir.

 

 

 

SELİMİYE CAMİSİ (Karatay)

 

00114337.jpg

 

Konya Karatay ilçesinde, Mevlana Türbe ve Dergâhı’nın batısında bulunan Selimiye Camisi’ni Sultan II.Selim şehzadeliği sırasında Konya Valisi iken, 1558’de yapımını başlatmış, padişah olduktan sonra da 1570 yılında tamamlamıştır. Caminin Mimar Sinan tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Cami 1685 ve 1816 yıllarında onarılmış ve son onarımını Mimar Muzaffer (1881-1920) 1914 yılında tamamlatmıştır.

 

Osmanlı klasik mimari üslubunda olan caminin planı İstanbul’daki eski Fatih Camisi’ne benzemektedir. Kesme taştan yapılan caminin kuzeyinde yuvarlak altı sütunlu ve yedi kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Bu sütunlar birbirlerine kırmızı ve beyaz taştan kemerlerle bağlanmıştır. İbadet mekânına üç kapıdan girilmektedir. Bunlardan ana giriş kapısı mermerden olup, mukarnas dolguludur. Bu girişin üzerinde tarihsiz bir kitabe bulunmaktadır. Sağ taraftaki kapıda da “Camideki mümin sudaki balık gibidir, ondan zevk alır”, sol kapıda, “Camideki münafık kafeste bunalan kuş gibidir” anlamında sözler yazılıdır. İbadet mekânı iki kalın paye üzerine oturmuş oldukça yüksek merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbe mihrap önünde yarım bir kubbe ile, yanlarda da üçer küçük kubbe ile desteklenmiştir.

 

İbadet mekânının giriş kapısı ekseninde bulunan mihrabı gök mavisi renkte mermerden mukarnaslı olarak yapılmıştır. Minberi beyaz renkte mermerden olup, taş işçiliğinin güzel örnekleri arasındadır.

 

Caminin son cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi bulunmaktadır.

 

 

 

KAPU (İhyaiyye) CAMİSİ (Meram)

 

00114345.jpg

 

Konya’da Odun Pazarı semtinde, Sarraflar (Çıkrıkçılar) Caddesi üzerinde bulunan bu cami, eski Konya Kalesinin kapılarından birisinin yanında bulunduğundan Kapu Camisi ismi ile tanınmıştır. Camiyi Mevlâna’nın torunlarından postnişin Hasanoğlu Şeyh Hüseyin Çelebi 1658 yılında yaptırmıştır. Yapımından bir süre sonra yıkılan camiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlerlizade Seyyid Abdurrahman Efendi yeniden yaptırmıştır. Ancak cami 1867 yılı yangınında çevresindeki vakıf dükkânları ile birlikte yanmıştır. Bu olaydan sonra 1868’de cami üçüncü kez yapılmıştır. Bugünkü caminin kapı kemeri üzerindeki kitabesinden banisinin ismi yazılı olmamakla birlikte 1868’de yapıldığı yazılıdır.

 

Konya’da yapılmış olan Osmanlı camilerinin en büyüklerinden biri olup, düzgün kesme taştan yapılmıştır. Caminin önünde on mermer sütunlu son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerindeki sütunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Caminin basık kemerli basık kemerli giriş kapısının bezemesi bulunmamaktadır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı daha vardır.

 

İbadet mekânının üzeri içten sekiz kubbe, dıştan da çatı ile örtülüdür. Taş mihrap ve ahşap minberi oldukça sadedir. Yanındaki minarenin şerefeye kadar olan bölümü taştan, üzeri de tuğladandır. Şerefe ile külah arasında da çini kuşaklara yer verilmiştir.

 

Caminin batısındaki şadırvanı Müftü Seyyid Abdurrahman tarafından 1812 yılında yaptırılmıştır.

 

 

 

AZİZİYE CAMİSİ (Karatay)

 

00114346.jpg

 

Konya’da Çarşı içerisinde bulunan Aziziye Camisi’nin olduğu yer, Bezirgânlar Hanı arsası idi. Burada Sultan IV.Mehmet’in kızlarından Hatice Sultan’ın eşi Musahib Mustafa Paşa tarafından XVII.yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmış ve altında dükkanları bulunan yüksek cami bulunuyordu. Bu cami 1867-1868 yıllarında yanmış ve Sultan Abdülaziz ile annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın maddi katkıları ile Aziziye Camisi’nin yapımına 1872 yılında başlanmış,1874 yılında da tamamlanmıştır.

 

Aziziye Camisi klasik Osmanlı mimarisi ile Barok mimari üslubunun karışımı ile yapılmış bir camidir. Aziziye Camisi XIX.yüzyıl Türk mimarisine egemen olan bir üsluptadır. Bununla beraber Osmanlı mimarisi içerisinde belirli bir üsluba dahil edilemediği gibi, değişik yeniliklerin denendiği bir yapıdır.

 

Kesme taştan yüksek bir kaide üzerinde olan camiye merdivenle çıkılmaktadır. Caminin geleneksel avlusu bulunmamaktadır. Bu nedenle şadırvanları minare kürsülerine bitişik olarak yapılmıştır. Son cemaat yeri altı sütunlu ve üç kubbelidir. İbadet mekânı kare planlı olup, üzerini merkezi bir kubbe örtmüştür. Kubbe kasnağının çevresinde sivri külahlı ağırlık kuleleri ile dört köşeli alışılagelenden farklı biçimde dört büyük ağırlık kulesi daha bulunmaktadır. Bu ağırlık kuleleri caminin dış görünümüne farklı bir biçim vermektedir. Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunmaktadır. Bu duruma Osmanlı mimarisinde pek karşılaşılmamaktadır.

 

İbadet mekânı her cephedeki yuvarlak kemerli büyük pencereler ile aydınlatılmıştır. Mihrap ve minber Konya yöresinde Göktaşı olarak isimlendirilen mavimtırak mermerden yapılmıştır. Özellikle mihrap kapıları üzerinde de iyi bir hattat elinden çıkmış yazılar bulunmaktadır.

 

Caminin çifte minaresi taş bir kaide üzerinde yivli gövdelidir. Şerefeleri Türk minarelerine göre oldukça değişik biçimde olup, şerefe üzerinde kemerlerle birbirine bağlanan sütunlu bir balkon konumundadır.

 

 

EŞREFOĞLU CAMİSİ (Beyşehir)

 

00114719.jpg

Konya, Beyşehir ilçesinde, Beyşehir Gölü ile kale arasındaki düzlükte, İçeri Şehir Mahallesinde bulunan Eşrefoğlu Camisi, Eşrefoğlu Beyliğinin kurucusu Seyfeddin Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin ibadet mekanına açılan kapısı ile portali üzerindeki iki ayrı kitabeden birisinde 1296, diğerinde de 1290-1300 tarihleri yazılıdır. Bu da gösteriyor ki, cami 1296-1300 yılları arasında yapılmıştır.

 

Türk mimarisinde ağaç direkli camiler grubuna giren Eşrefoğlu Camisi, Eşrefoğullarının hakim olduğu yerlerde yapmış olduğu en önemli eserdir. Ayrıca ağaç direkli camiler grubunun en büyük ve en orijinal eserdir. Vakfiyesinden caminin yanı sıra bir han ve bir çifte hamamın yapıldığı öğrenilmektedir.

 

Caminin dikdörtgen olmasına rağmen değişik bir planı vardır. Caminin kuzeydoğu köşesini 45 derecelik bir açı ile kesen ve ekseninden yana kaymış portali ve minaresi arasındaki duvardan ötürü, yapı dikdörtgen bir plan şeması göstermektedir. Araştırmacılara göre bu plan şekli yapının ana yol üzerinde olduğu ve cephenin de ona uydurulduğu, böylece kesik bir dikdörtgen planın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Selçukluların yapmış olduğu diğer yapılarda oluğu gibi burada da ön cephe duvarı kesme taştan, diğer bölümler de moloz taştan yapılmıştır. Yapıda son derece başarılı bir taş işçiliği olduğu da görülmektedir. Ön cephede, portalin sol yanında bir silme duvarı kaplamaktadır. Bunun üzerine de mazgallar yerleştirilmiştir.

 

Portalin sağında yer alan yüksek minare değişik zamanlarda yapılan yanlış uygulamalardan ötürü özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Minarenin kaidesi altında sivri kemerli bir niş içerisinde antik bir lahtin oluşturduğu bir sebil bulunmaktadır.

 

00114720.jpg

 

Caminin portali mazgallardan biraz daha yüksek tutulmuş, bezemeleri ile dikkati çekmektedir. Burada Sıvas Gökmedrese ve Çifte Minareli Medrese portalleri arasında büyük bir üslup benzerliği görülmektedir. Böylece Eşrefoğulları döneminde Selçuklu taş işçiliği geleneğinin devam ettiği açıkça görülmektedir. Portal ile ön cephe duvarı ve kuzey duvarı arasında kalan firuze ve mor renkli çinilerle kaplı ana mekânda Türk çini sanatında tek örnek olun sırlı tuğla ve mozaik kaplı ikinci bir portal bulunmaktadır.

 

Bu portalden içerisine girilen iç mekân altı sıra halinde kırk sekiz ağaç direğin üzerindeki konsolların ve kirişlerin taşıdığı düz bir tavan ile üzeri örtülmüştür. Buradaki direklerin başlıkları, konsolları ve tavan kirişleri çoğu günümüzde dökülmüş olmasına rağmen kalem işleriyle bezendiği görülmektedir. Ayrıca ahşap konstrüksiyonlu camilerde olduğu gibi ahşap üzerine boyama tekniği burada da uygulanmıştır. Altı sıra halinde 5.50 m. yüksekliğinde mukarnas başlıklı direkler mihrap duvarına dik yedi sahın meydana getirmiştir. Bunlardan ortada bulunan sahın diğerlerinden daha yüksek ve daha geniştir. Merkezdeki dört direğin üzeri ulu cami plan şemalarında olduğu gibi açık bırakılmıştır.

 

Mihrap önünde tuğladan üç sivri kemere oturan mihrap önü kubbesi bulunmaktadır. Üzeri dışarıdan kendisini en belirgin biçimde gösteren ve camiye özellik kazandıran piramidal bir çatı ile örtülmüştür. Kubbe içeriden göz alıcı renklerde sırlı tuğlalar ve çinilerle bezenmiştir. Kubbenin ortasında girift kufi yazı ile Allah. Muhammet, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’nin isimleri yazılıdır.

 

00114722.jpg

 

Caminin mozaik çini mihrabı 4.58 m. genişliğinde, 6.17 m. yüksekliğindedir. Selçuklu üslubunda yapılmış olan mihrap bütünüyle çinilerle kaplıdır. Mavi beyaz renklerin eğemen olduğu mihrapta firuze renk hâkimdir. Mukarnaslı mihrapta, mukarnasların altındaki motifler Konya Karatay Medresesinin kubbe içi çinileri ile büyük benzerlikler göstermektedir.

Caminin ağaç işleri de son derece itinalı ve sanatkârane yapılmıştır. Bugün kapı ve pencere kapaklarından bazıları Konya İnce Minareli Medresedeki Taş ve Ahşap Eserler Müzesinde sergilenmektedir. Bunların yanı sıra hünkâr mahfili ve minberi ağaç işlerinin en fazla dikkati çeken öğeleridir. Özellikle ceviz ağacından minber, kapı ve pencere kapakları kündekâri tekniğinde yapılmıştır. Giriş kapısı üzerindeki kemerde “Amilehu İsa” olarak ustanın izmi yazılıdır.

 

Caminin güneybatı köşesinde mukarnas başlıklı iki ahşap sütunun taşıdığı on üç basamakla üzerine çıkılan 2 m. yüksekliğinde hünkâr mahfili bulunmaktadır. Hünkâr mahfili ceviz ağacından dantel gibi işlenmiş şebekelerle çevrilidir. Mihrap önü kubbesi önünde bulunan hünkar mahfili Mustafa bey isimli bir vezir oğlu tarafından 1574-1575 yılında Osmanlı döneminde yapılmıştır. Mahfilin kirişleri ve tabanını alt yüzü nakış ve oymalarla bezelidir. Girişin üzerinde yer alan kadınlar mahfili çinilerle kaplı olup ahşap korkulukları ve iki yan duvarlara kadar uzanan parmaklıkları ile ahşap işçiliği yönünden de ilginç bir bölümüdür.

 

Caminin üzeri toprak damlı iken 1941yılında yapılan onarımla, eğimli bir çatı haline getirilmiş, 1956 yılında da üzeri bakır levhalarla kaplanmıştır.

 

Caminin yanındaki, doğu duvarına bitişik türbe, Eşrefoğlu Süleyman Beyindir. Bu türbeyi Süleyman Bey ölümünden birkaç yıl önce 1301-1302 yılında yaptırmıştır. Türbe kesme taş duvarlı olup, üzeri konuk bir piramidal külahla örtülmüştür. Türbenin çini, ağaç ve taş işçiliği son derece önemlidir.

 

 

 

ULU CAMİ(Ereğli)

 

 

00114726.jpg

Konya Ereğli ilçesi, Cami-i Kebir Mahallesi’nde bulunan Ulu Cami’yi, Karamanoğlu İbrahim Bey’in oğlu Mehmet Bey 1426 yılında yaptırmıştır. Bununla beraber caminin yapımı ile ilgili bazı çelişkiler bulunmaktadır. Selçuklular zamanında yapılıp, Karamanoğulları tarafından onarılarak kullanıldığı da iddia edilmiştir. Ayrıca 40 m. yüksekliğindeki minaresinin Selçuklular tarafından gözetleme kulesi olarak yapıldığı da ileri sürülmüştür. Minarenin yapım tarihi yazılı olmamasına rağmen buradaki “Sinetün” sözcüğü Ebcet hesabına göre h.510 (1116) yılına işaret etmektedir. Bu durumda minare Anadolu Selçuklu Sultanı I.Mesut dönemine (1098-1150) aittir. İ.Hakkı Konyalı’ya göre; Minarenin mimarı da Mehmet Mecnun Havlanoğlu Mehmet Dımışla’dır.

 

Ulu Cami’nin kuzeydoğu köşesinde bulunan minare kırmızıya yakın renkte kesme taştan yapılmış, kaide ile küp arasına sülüs yazı ile Ayet’el Kürsi yazılmıştır. Şerefe altındaki geniş kuşakta ise mavi zemin üzerine siyah renkte kufi bir yazının izleri görülmektedir. Külahın altında pencereyi andıran açıklıklardaki çiniler ise yer yer dökülmüştür. Şerefe altı 1994 yılında çökmüş ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmışsa da bu onarım minarenin orijinal görünümünü bozmuştur.

 

Ulu Cami’nin ibadet mekânı 26.00x30.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, kuzeydoğu yönünde uzanmaktadır. İçerisinde 32 sütun tavanı desteklemekte olup, bu sütunlar üç dizi halindedir. Kemerlerle birbirine bağlı olan bu sütunların sekizi yığma, diğerleri de devşirme malzemeden meydana gelmiştir. Sütun başlıklarından bazıları Roma ve Bizans dönemine aittirler.

 

Dikdörtgen planlı caminin duvarları moloz taştan örülmüş, üst örtüsü düz bir çatı ile kapatılmıştır. Cami çeşitli dönemlerde onarım geçirmiştir. Bunu belirten bir kitabe giriş kısmında olup, bunlardan birine göre Abdülcabbarzade Cemaleddin Paşa tarafından 1819’da, Ereğli eşrafından Emin Bey tarafından da 1889’da onarılmıştır. Abdülcabbarzade Cemaleddin Paşa’nın yapmış olduğu belirten kitabe:

 

“Gelûp Abdülcabbar-zâde Cemaleddin nezafetle

İdup bu camii tamir, bihamdi’lâh nezâfetle

Derûnunda ibâdet etmeye kıl Es’adâ tarih

Bu cami, bekle her demde nemâzı kıl cemaatle

Sene 1234 (1819)”.

 

Bu kitabenin yanında üç dizi halinde Emin Bey’in yaptığı onarımı belirten kitabe bulunmaktadır:

 

“Birleşince sây-ü bezl-i ehl-i dinle sıdk-ı Emin

Kıldı tecdid ez esasgâh mir-i Eminle Müminin

Fi Ketebehu 1308 (1889)”.

 

Son olarak 1940 yılında yapılan onarım caminin mimari ve sanat tarihi yönünden bazı özelliklerini yitirmesine neden olmuştur.

 

 

 

 

LALA MUSTAFA PAŞA CAMİSİ(Ilgın)

 

Konya Ilgın ilçesi, çarşı içerisinde bulunan Lala Mustafa Paşa Camisi, külliye ile birlikte 1576 yılında yaptırılmıştır. Külliyenin ana noktasını oluşturan cami kesme taştan yapılmış, 16.00x17.30 m. ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri pandantifli kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe ayrıca ikişer tane payanda kemeri ile de desteklenmiştir. Caminin ana duvarları iki sıra pencereler üzerindeki yatay silmelerle ikiye bölünmüştür. İç mekân mihrap yönü dışında üç yöne doğru sivri kemerlerle genişletilmiştir. Caminin içerisinde 1.35 m. derinliğinde kemerlerin üzerine mahfiller yerleştirilmiştir. Bunlardan kuzeydeki mahfil taş konsolların yardımıyla öne doğru çıkarılmıştır. İbadet mekânı kuzey ve diğer iki yönde dört sıra pencere ile aydınlatılmıştır. Güney ve kuzey yönlerinde ise dikdörtgen pencereler bulunmaktadır.

 

Caminin önündeki son cemaat yeri ikisi baklavalı, ikisi mukarnaslı dört sütunun taşıdığı beş bölüme ayrılmıştır. Bunların üzeri kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinden iki renkli taşla örülmüş yuvarlak kemerli bir kapıdan ibadet mekânına geçilmektedir. Bu kapı üzerinde iki satırlık yapım kitabesi bulunmaktadır. Kitabe siyah zemin üzerine rumi ve bitkisel bezeli kompozisyonlar içerisindedir. Giriş kapısının iki yanına birer niş yerleştirilmiştir. Bunların yanında sivri kemerli dikdörtgen ve alınlıkları olan birer pencere ile birer kapı yerleştirilmiştir. Bu kapıların birinden sağdaki minareye, diğerinden de üst kattaki mahfile çıkılmaktadır. Köşede yer alan minare beden duvarlarının üzerine oturtulmuştur. Pabuç kısmı üzerinde on altıgen gövdeli minarenin ortasında bir de bezemeli kuşak bulunmaktadır. Tek şerefenin altı mukarnaslıdır.

 

Caminin mihrabı iki yanında yivli sütunçelerle sınırlandırılmıştır. Mihrap, mukarnaslı olup, beş kenarlı bir niş halindedir. Bu nişin köşeleri zikzaklarla hareketlendirilmiştir. Mihrap yüzeylerinin her birine birer rozet işlenmiştir. Bunların altında da bitkisel süsleme nişine yer verilmiştir. Ahşap minber korkulukları, ajurlu geometrik kompozisyonları ile dikkati çekmektedir. Minberin kuzeybatı köşesine de ahşap bir müezzin mahfili yerleştirilmiştir.

 

 

SULTAN II.SELİM CAMİSİ (Karapınar)

 

00114729.jpg

 

Konya Karapınar ilçesi’nde bulunan Sultan II.Selim Külliyesi’nin bölümlerinden birini oluşturan cami, külliye ile birlikte Sultan II.Selim’in şehzadeliği döneminde, 1563 yılında yaptırılmıştır.

 

Cami, Karapınar bölgesine özgü göktaş denilen koyu gri, düzgün kesme taştan yapılmıştır. Külliyenin en önemli bölümünü oluşturan cami önünde U şeklinde sıralanmış imaret odalarının bulunduğu avlunun güneyinde yer almaktadır. Caminin önünde sekiz sütunun taşıdığı bir şadırvan bulunmaktadır.

 

Cami kare planlı olup, cephesi ve beden duvarları oldukça sadedir. Yalnızca doğu batı ve güney cephelerinin ortalarına ve köşelerine duvar payeleri yerleştirilmiştir. Böylece XVI.yüzyıl camilerinin güzel bir örneği olarak ortaya çıkmıştır. Kuzey cephesindeki son cemaat yerinin iki yanında dışa taşkın minare kaideleri ve birer şerefeli on altıgen gövdeli altı mukarnaslı şerefeleri ile iki minare cepheye hareket kazandırmıştır.

 

00114731.jpg

 

Caminin ana duvarlarının alt hizasında iki sıra halinde kesme bazalt taşı kullanılmış, bunun üzerine de sarıya yakın düzgün kesme taşlardan altta daha geniş, üstte bir saçakla kesilmiş üç kademe halinde beden duvarları yapılmıştır. Caminin kuzey cephesi dışında ikişer tane altlı ve üstlü pencereler bulunmaktadır. Güney, doğu ve batı cephelerinde kubbeyi taşıyan kasnağın altındaki kademede de küçük ve yuvarlak birer pencereye yer verilmiştir. Kuzey cephede ise, son cemaat yerine açılan iki altlık ve bir de üst pencere bulunmaktadır. Kuzey cephesindeki son cemaat yeri altı beyaz mermer sütunun taşıdığı beş kubbe ile örtülmüştür. Son cemaat yerinin ortasında bulunan camiye giriş kapısı Gödene taşı ile sarı renkteki taşların alternatif olarak sıralanmasından meydana gelmiş basık kemerlidir. Kapının üzerine istiridye biçiminde bir alınlık ve yapım kitabesi yerleştirilmiştir. Hatifi isimli bir şairin yazdığı altı satırlık bu kitabede Yavuz Sultan Selim tarafından 1564 yılında yapıldığı yazılıdır. Bu kitabenin iki yanındaki boşluğa da Sultan Abdülmecid tarafından 1847’de yapılan onarımı belirten bir kitabe yerleştirilmiştir. Buradaki ahşap kapı kanatları kündekâri tekniğinde olup, 1941 yılına kadar yerinde olduğu tespit edilen bronz ejder başı şeklindeki halkaları kayıptır.

 

İbadet mekânını örten 14.80 m. çapındaki kubbe pandantifler üzerine oturtulmuştur. Kubbenin ortasına Fatır suresi yazılmış, içerisi kıvrık dal, rumi ve palmetlerden oluşan kalem işleri ile bezenmiştir. Mihrap ve minber beyaz mermerden olup, klasik üslupta yapılmıştır. Minberin üzerinde eklektik üslupta ahşap bir fener asılıdır. Bu fener caminin 1847 yılındaki onarımı sırasında buraya konulmuştur. Mihrabın iki yanında bulunan şamdanların, üzerindeki yazıdan Evliya Çelebi’nin ölümünden kısa bir süre önce kendisi veya yakınları tarafından buraya hediye edildiği anlaşılmaktadır.

 

 

MUALLİMHANE CAMİSİ (Seydişehir)

 

Konya Seydişehir ilçesi, Hükümet Meydanı’nın güneyinde, Alaylar Mahallesi’nde bulunan Muallimhane Camisi, kitabesinden öğrenildiğine göre Pir Mehmet oğlu Hacı Recep adına Kuran okutulmak ve öğretilmek üzere 1529 yılında Muallimhane olarak yaptırılmıştır. XVI.yüzyıl Osmanlı mimarisinde Muallimhane ismi altında Kuran öğretilen ve okutulan buna benzer örnekler bulunmaktadır. Bu yapılar aynı zamanda mescit olarak da kullanılmıştır.

 

Caminin giriş kapısı üzerinde Arapça sülüs yazı ile yazılmış iki satırlık bir kitabesi vardır:

“Ammerehaza el Mekteb'el - Talim'ül Kur'an ibtiga-eüvechillah'ül-alim'ül-Hannan

El-hac Receb bin Pir Mehmed el-raci rahmet-i Rabbih'ül-Mennan Fi sene sitte ve selasine ve tis'a miete h.936 (1529)”.

 

Cami dikdörtgen planlı olup moloz taştan yapılmıştır. İbadet mekânı dört ince ahşap direk ile tavanı taşımaktadır. Mihrap basit bir niş görünümündedir. Minberi ağaçtan olup, sadedir. Minaresi kesme taştan ve tek şerefelidir.

 

Caminin mihrap duvarında bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabe bugün Askerlik Şubesi ile yanan Hükümet Konağının yerinde bulunan eski kışlaya aittir. Sultan II.Mahmut z<amanında, 1834’te Seydişehir’de bir kışla yapılmış ve kapısı üzerine de dört satırlık bir kitabe yerleştirilmiştir. Kışla yıkıldıktan sonra Muallimhane Camisi onarılırken kitabenin yok olmaması için mihrap duvarına yerleştirilmiştir. Kitabenin cami ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

 

Kitabe:

 

”Bu şehre kışla bünyad eyledi kim derununda

Ne kaabil söylese anlarla ceyş-i düşme n-i bedhah

Cihada Böyle sarf-ı himmet etdikçe dilirane

Ne bala kışla kim mes-i cihada oldu cevlangah”.

 

Caminin duvarına bitişik olarak bir türbe bulunmaktadır. Türbe içerisinde Muallimhane Camisi’nin ve türbeyi yaptıran Hacı Recep’in babası Hacı Mehmet’in mezarı bulunmaktadır. Diğer mezarların üzerinde yazı bulunmamakla beraber Hacı Recep ile diğer ikisinin de ailesine ait olduğu sanılmaktadır.

 

Türbe 4.10x6.55 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapı olup, kesme taştan yapılmıştır. Kuzey yönünde basık kemerli bir kapı ile içeriye girilmektedir. Giriş kapısındaki sivri kemer ve ayaklardan da anlaşıldığına göre burada günümüze gelemeyen bir revak bulunuyordu. Türbenin üzeri bir kubbe ile örtülmüş, batı yönündeki bir yarım kubbe de onu tamamlamıştır.

 

 

SEYYİD HARUN CAMİSİ (Seydişehir)

 

00114746.jpg

 

Konya Seydişehir ilçesinin güneyinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak, Menakıb-ı Seyyid Harun-ı Veli isimli el yazması bir eserde bu caminin Seyyid Harun tarafından yapıldığı yazılıdır. Buna dayanılarak caminin 1302-1320 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Cami değişik zamanlarda onarım geçirmiş, en son onarımı da XX.yüzyılın sonlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır.

 

Cami moloz taş ve kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Caminin giriş kapısı kuzeyde, mihrabı da dikdörtgenin dar kenarında, güneyde bulunmaktadır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır. Mihraptan giriş kapısına doğru iki sıra halinde düzenlenmiş ve birbirlerine kemerlerle bağlanmış yedişer sütunla ibadet mekânı iki nef ile üç sahna bölünmüştür. Caminin üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. İç mekânda kuzeydoğu ve kuzeybatıda ahşap merdivenlerle çıkılan iki mahfile yer verilmiştir. Bu mahfiller bir yandan caminin duvarlarına, diğer yanlarında da sütunlara dayalı kemerli kirişler üzerine oturtulmuştur. Caminin batı duvarında, alt sırada iki, doğuda dört, mihrap yönünde de iki penceresi bulunmaktadır. Üst sıradaki pencerelerle birlikte toplam 15 pencere ile cami içerisi aydınlatılmıştır.

 

00114747.jpg

 

Caminin orijinal mihrabı bilinmemektedir. Bugünkü mihrap sonradan ahşap olarak yapılmıştır. Caminin kuzeybatı köşesinde minaresi bulunmaktadır. Minare kesme taştan kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

 

Caminin kuzey cephesinde üç kümbet bulunmaktadır. Bunlardan kuzey cephesine bitişik olan üç kümbetten birisi Seyyid Harun-ı Veli’ye aittir. Caminin kuzeydoğusuna bitişik olan diğer kümbet Halife Sultan Türbesi’dir. Caminin kuzey duvarına bitişik diğer kümbet ise Rüstem Bey ile Sultan Hatun’a aittir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.