Gönderi tarihi: 25 Temmuz , 2009 16 yıl Polis kimin polisi, AKP nin polisi mi? Bu polislere kim hesap soracak İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ı tanırım… Yıllarca Ankara’da görev yaptı… Halkla yakın teması vardır. Demokrasiyi de bilir, özgürlüğü de… Ama şimdi onun polis müdürlüğünü yaptığı İzmir’den çok kötü manzaralar geliyor… Öğrencilerin üzerinde polis copları, tekme, tokat, orantısız güç kullanımı… Neden vuruyor o polis… Bu nasıl bir öfkedir… Ne yaptı o çocuklar… Ellerinde silah mı var? Polisi mi taşladılar. Hayır yalnızca pankart açtılar… Demokratik bir hak talebinde bulundular. Protesto ettiler. Dünyanın her yerinde, her gelişmiş demokraside olan bir şey bu… Peki bize gelince devlet neden anlamaya çalışmak yerine, sopasıyla geliyor… Çünkü başka bir şey bilmiyor o polis… Biliyorum o polis öfkeli… Az maaş aldığını düşünüyor. Gecekonduda oturuyor. Kızgın… Bu yüzden de vuruyor. Kırıyor. Copluyor… Peki şimdi ne olacak? Hadi bugüne kadar bu millet yediği dayakla kaldı… Bundan sonra da mı böyle olacak? Ey Ercüment Yılmaz; Eğer bu halkın polisi varsa, onu göstermenin şimdi zamanıdır… O gençlerin coplanmasını kim emretmiş. Eğer bir emir yoksa buna kim karar vermiş. Bakın bu olayla ilgili yüzlerce yorum geliyor. Vatandaş soruyor : Alperen protesto edince polisin sesi çıkmıyor. Ama masum gençler cop yiyor neden? Bu soruların daha da artmaması için İzmir Valisi ve Emniyet Müdürü bir şey yapmalı… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da o 600 lira pankart cezasını geri almalı… Almalı çünkü herkes soruyor: Bu ceza nereden çıktı? Böyle bir ceza sosyal demokrat bir belediyeye yakışır mı? Bu nedenle İzmir’i yönetenler, eğer o kenti o halk için o şehirde yaşayan gençler için yönetiyorlarsa gereğini yapmalılar… Demokrasi varsa bu böyle olmalı… Milyonlarca okur bir cevap bekliyor…
Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2009 16 yıl Yazar YÖK Çalıştayı'nda öğrencilerin gözaltına alınmasına Prof. Dr. Ahmet İnsel bu sözlerle tepki gösterdi. YÖK Çalıştayı’nı izleyen öğrenci Fatih Usta’nın "Bize söz hakkı vermiyorsunuz" diye bağırması üzerine içeri giren 2 sivil polis ağzını kapatıp, dışarı çıkardı. Bu sırada ayağa kalkan YÖK üyesi Prof. Dr. Burhan Şenatalar ve Prof. Dr. Ahmet İnsel tepki gösterdi. Prof. İnsel, "Çocukları bırakın ...." diye bağırdı. MİLLİ Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun açılış konuşmasıyla dün başlayan Yüksek Öğretim Kurulu Çalıştayı protestolara sahne oldu. The Marmara Oteli önünde toplanan Genç-Sen ve öğrenci kolektiflerine üye öğrenciler, harçlara yapılan zamları pankartlar açarak protesto etti. Gösteriler sırasında 11 öğrenci gözaltına alındı. ’Sorun çıkmayacak’ dediler Çalıştaya katılmak isteyen öğrenciler Fatih Usta, Emre Öztürk ve Lütfi Usluer, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eser Karakaş’a toplantıda sorun çıkarmayacaklarına dair söz vererek içeri alındı. Birinci oturum sırasında Fatih Usta ayağa kalkarak, "Demokratik eğitimden bahsediyorsunuz, ama bize söz hakkı vermiyorsunuz" diyerek bağırmaya başladı. Bu sırada içeri gelen sivil polis, Fatih Usta’nın ağzını kapatıp hızla dışarıya çıkardı. Bunun üzerine YÖK üyesi Prof. Dr. Burhan Şenatalar ve Galatasaray Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet İnsel, ayağa kalkarak tepki gösterdi. Prof. İnsel, "Çocukları bırakın faşistler" diye bağırdı. Ağzı kapatılarak salonun dışına alınan Usta, bir süre yerde sürüklendikten sonra otel dışına çıkarıldı. Terörist gibi alındık Öğrenci Emre Öztürk ise bir saat sonra salona gelip oturumu izlemeye devam etti. Birinci oturumun sonunda Prof. Dr. Eser Karakaş’ın söz vermesiyle kürsüye çıkan Emre Öztürk, "Sanki bir zanlıymış, teröristmişiz gibi yaka paça dışarı alındık. Eğer üniversiteler tartışılıyorsa, öğrencilerde olmalı. Devlet bu sene harçlara zam yapmasın, hatta almasın. Çünkü ödeyecek paramız yok" dedi. Çubukçu, toplantı sonrasında gazetecilerin, "Öğrencilere yapılan müdahaleyi nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu yanıtsız bıraktı. Memleket meselesi oldu Çalıştay’da meslek liselerinin memleket meselesi haline geldiğini, mesleki ve teknik eğitimin 2011 hedefinin asgari yüzde 50 olduğunu söyleyen Bakan Çubukçu, "Eğitime ilişkin gelişmeleri ve yapılması gerekenleri siyasi hesap konusu etmeden, sloganlara hapsolmadan çözmemiz gerekiyor" dedi. Yüksek öğretim kurumlarının toplumların kalkınmasında, gelişmesinde ve saygınlığında çok önemli role sahip olduklarını belirten Çubukçu, yüksek öğretimin bütçesini 2002’de 2.5 milyar TL iken 2009’da 8,8 milyar TL’ye yükselterek yüzde 250’lik bir artış sağlandığını vurguladı.
Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2009 16 yıl Yoldan geçen başbakanın arabasına metalci işareti ile selam vermek suçu!!?? ile gençlerin yirmidört saat boyunca göz altında tutulduğu ve parmak izlerinin alınmasından kimlik tespitine kadar türlü eziyetlere maruz bırakıldıkları bir ülkede... Daha konuşacak ne kaldı ki?
Gönderi tarihi: 26 Temmuz , 2009 16 yıl Yazar Yoldan geçen başbakanın arabasına metalci işareti ile selam vermek suçu!!?? ile gençlerin yirmidört saat boyunca göz altında tutulduğu ve parmak izlerinin alınmasından kimlik tespitine kadar türlü eziyetlere maruz bırakıldıkları bir ülkede... Daha konuşacak ne kaldı ki? MilletVekilliği nedir? MilletVekilliğinin asıl anlamı, halka hizmet etmesidir... Halktan daha üstün değildir, halkın temsilcisidir... Ama bize bakın; Alışmamış bilmem neyde don durmazmış... Adamları bize hizmet etmeleri için başa getiriyoruz; Ama bize yaklaştıklarında el-pençe divan duruyoruz... Tengeriin boşig yazdiklarinda ki gibi durmayip.. Bir MilletVekilliğinin bize hizmet etmedigi icin suratinda yumurta patlatdigimizi düsünelim Ne olur acaba? yumurtayi atanla yumurtayi yiyen ayni hizmete mi tabii tutulur.. Halkin kendi Güvenlik gücleri tarafindan.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.