Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2009 16 yıl İnancımızı kaybettik... Kendimiz olan inancımızı ve güvenimizi... Yaratabilme ve kendine yetebilme yeteneği olan ender halklardan biriyken, sadece tüketebilme yeteneğine sahip asalaklardan olduğumuz inandırıldık.. Dinimizi kaybedip ahirette yanmakla korkutulduk, yada ülke bütünlüğünü bozup eşkiya kabul edilip vatan hainliğiyle susturulduk... Olan biteni anlıyorduk ama ne konuşmak bir işe yarıyordu nede susmak.. vazgeçtik sorgulamaktan, düşünmekten.. Bir süre sonra sadece bize hayat diye sunulanı yaşamakla yetindik... Bize miras bırakılan bağımsızlığı çocuklarımıza emanet edecek kadar bile yaşayamadık. hep korktuk kaybetmekten, korku içinde kaybettikçe en azıyla yetinir olduk... Başkalarının sofralarının artıklarıyla beslenmeye şükür ederken, kendi soframızı kendimizin doldurabileceğimiz gerçeğini unuttuk.. Üretip, var olabilecekken, tüketmek daha ucuz diye bize lütfedilenle yetinir olduk... Aç kalmayı kabul ettik günlerce, bir gün tok uyuruz hayaliyle... Ayağa kalkabilecekken, dizlerimizin üzerinde sürünmeyi nimetten saydık... Binlerce defa şans tanındı bize, bin yılda bir gelebilecek liderlere sahip olduk, kıymetini bilemedik onların sözünden çıktık.. Ne kadar büyük ve haşmetliydik, soframızın kenarındaki soytarıların kuklası olduk... Geçmişimizi inkar etmeyi modernlik sandık, geçmişimizi inkar ettikçe atalarımızdan utandık... Büyük ve zeki insanlarımız vardı bizim, insanlarımızın yaptıklarından utanır olduk... hep düştük, düşmek korkusuyla bir zaman sonra ayağa kalkamaz olduk... Sürünmek güzeldi üzerimize kimse basmadığı sürece, bir süre sonra sürünmeden yol almayı mucize saydık... Büyük işler yaptı... kısa vadede büyük işler yapmak masraflı diye, uzun vadede köleliği ucuza aldık... Utandık belki bir süre, sonra utanmak yerini tamahkarlığa bıraktı... Büyük bir milletik biz, artık ümmet olmak için başkalarının eteklerine kapandık... Layık olduğumuz yeri biliyorduk, bulunduğumuz yeri kaybetmemek için baş kaldırmadık... Aç kalmamak için değerlerimizi satışa çıkardık. Değerinden az verildi, biz değerini bilmediğimiz için aldığımızı başarı saydık... hep sustuk, ensemize vuruldu, biz takdir sandık... yine sustuk...yüce devletliye ses çıkarmamayı vatana hizmet saydık, yüce devletli aç bıraktı bizi, senede bir ay günde bir öğüne minnettar kaldık... çok mutlu olduk ramazan çadırlarında, ramazan bitince açlığımızın sorumluluğunu atalarımıza attık... bir manda bir sömürge olmamak için can verdik. şimdi karşısında canımızı verdiklerimizden dilenmek için kanla ıslatılan toprakları, yeşil dolarlara sattık... kalkıp utanmadan bununla gurur duyduk... şimdi avuclarımız acırcasına alkışlıyorken birilerini, aciz birer varlık olmayı unutmak için helal olsun diyoruz... bu adamlar yaptı.. kendimize inancımızı kaybettik, bir avuç çapulcunun elinde esareti hayat sandık...gücümüzü inkar ettik, birileri izin vermezse varolamayız sandık... bize söylenince secde ettik, tanrının kim olduğuna bakmadan.. bize söylenince başımızı kaldırdık, bize gerçeği gösterenlere... çok iyidik karnımız tokken, gidip ibadetimizi yaparken, imanlı kullarıydık tanrının... çocuklarımıza hangi esareti miras bıraktığımızı anlayamadık... esaret ve özgürlük arasında seçim yapabilme şansımız olsun diye... sırf bize bir seçenek tanısınlar diye canlarını veren atalarımızı, yüz yıl geçtiği halde bir türlü anlayamadık...!!!
Gönderi tarihi: 16 Temmuz , 2009 16 yıl Yazar Neden sadede tüketimdeki vergiler kaldırılıyor yada azaltılıyor. örneğin elektronik eşyaların satılmasındaki vergi oranı düşürülüyor ve uzatılıyor. Ama üretim ve sanayi sektöründeki vergiler arttırılıyor.. Bu devletin amacı ne? bu halkın sadece tüketmesi mi? Tüketici bir toplum olmasımı? Bütün ihtiyaclarını dışarıdan karsılayan bir ulke olmamız mı? Bir düşünün. Satın aldıgnız eşyaların, gıda maddelerin kacının üzerinde Türk Malı yazıyor? Bir düşünün neden bir maddenin üzerinde Türk Malı yazıyorsa, o malın bir kusuru yada hatası oluyor? Bir düşünün bilgisayar alacaksınz vergisi yüzde sekiz... Bu ülke kaç bilgisayar üretebiliyor? Kısa bir süre öncesine kadar dünyanın en büyük tarım ülkelerinden biriydik biz.. son bir kaç senedir tahıl ürünlerini ithal eder olduk neden? Çünkü dışarıdan bu ürünleri getirmek burda üretmekten daha ucuza geliyor. Ama neden? Bizim topraklarımız dahamı verimsiz artık? Bizim ürünlerimiz dahamı kalitesiz? Bunun tek bir nedeni var devletimizi bizim üretmemizi istemiyor. Bunun için tarımdaki vergileri indirmiyor ve bize daha pahalıya geliyor... Çiftçimizi eziyor, zor durumda kalanlara kredi veriyor sonra bu kredileri ödeyemez hale geldiklerinde üretim güçlerini elinden alıyor.. Bunu kim yapıyor? bu ülkenin devleti... Dünya üzerindeki en kaliteli tütünü, fındığı, pamuğu ve tahılı biz üretiyoruz neden bunu dışarıya satamıyoruz? Bırakın dışarıya satmayı kendi halkımızın ihtiyacların bile karılayamıyoruz neden? Yer altı kaynkalarımızı kullanmıyoruz. yerüstü kaynaklarımızı ise boşa harcıyoruz.Her yıl milyarlaca kilowatsaat elektik boşa gidiyor. Biz elektrikli ulaşım aracı metro kullanmak varken, petrolle çalışan tuhaf ucubik otobüslerle toplu ulasım yolunu seciyoruz neden? Petrol için bu kadar dışarıya bağımlı baska bir ulke yok dunya üzerinde biz inatla buna bel baglamaya inat eidyoruz neden? Dünya üzerindeki en pahalı akaryakıtı kullanıyoruz... dunya uzerinde akaryakıt üzerinde en fazla vergiyi biz ödüyoruz kalkıp toplu ulaşım için bu yolu seciyoruz neden? Dunya üzerinde ısınmak için dogalgaza en fazla parayı biz ödüyoruz. Dogalgaz yataklarına bu kadar yakınken, en zengin dogalgaz varlıgına sahipken neden bu kadar zararlı anlasmalara imza atıp bunu basarı kabul ediyoruz? ve neden bir allahın kulu kalkıp noluyo diye sormuyor? her türlü teknolojiye insan ve beyin gücüne sahipken nasıl oluyorda biz teknolojiyi ısrarla dısarıdan pahalıya alıyoruz? neden? neden bu insanlar bu gercekleri görmezden gelip şıhlardan şeyhlerden dervişlerden medet umup, Allah'ı bile inkar edip, yarattığı kullardan medet umuyoruz neden? ne zaman uyanıp gerçekleri göreceğiz? yoksa bir manda bir sömürge olmak, birilerinin sözünden çıkmayıp, ne derse eyvallah demek daha kolay olduğu için mi? ne bekliyorsunz?
Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2009 16 yıl Bu ülkede bilgisayar üretmek mi, sürekli geriye gittiğimizi düşündükçe sevgili Lostsoul, bu gerçekten imkansız gibi geliyor.En gündemdekilere bir baktığımızda, turizm fiyatlarına uygulanan kdvlerinin %8den %18e çıkması turizmde gelinen son durumu daha da kötü yapmakta. Fındık üreticileri resmen ağlamakta, fındık dünyada değerli görülen, besin değeri yüksek bir gıda olmasına rağmen Türkiye'de fındık üretimi yerine yavaş yavaş yaban mersinine geçiliyor. Yakın bir zaman sonra fındığı da dışardan almaya başlayacağız. Tıpkı ülkemizde çıkarılan işlenip gelen bir çok değerli taş gibi. Elektriğe yapılan zamları duymayan kalmadı sanırım. Dünde benzine gelen zamları duyduk. Ama hamdolsun kriz mi yok canım teğet geçer bizi. İnsanların gündemini o kadar basit tv dizileri, saçma kadın programları ve dünyadan bir haber ana haber programlarıyla dolduruyorlar ki, halkın bilinçlenmesini tamamıyla engelliyorlar. Dün biraz izledim birkaç tvnin haberlerini; tatilere hayvanlarını götürmek isteyenler için hava yolları özel uçuşlar başlatmış, artık hayvanlarınız sarsılmadan sizinle gelebiliyorlarmış.Yunan bir inek otlanırken Türrkiye sınırlarına geçmiş, şuan gözaltındaymış...Ne kadar önemli haberler sizin de fark ettiğiniz gibi. Uyanmak tepki göstermek lazım, ama birçoğumuz hala uyuyoruz. Çünkü birçok konuda uyutuluyoruz.Lütfen daha bilinçli olalım, biraz okuyalım, araştıralım.
Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2009 16 yıl Devrim ve Demokrasi ile ilgili minik bilgiler.. 1923 Devrimi, Cumhuriyeti ilan ederken, anti-emperyalist, tam bağımsızlıkçı bir felsefi idealden yola çıkıyordu; öyle olduğu için, dinle devleti birbirinden ayırıyordu, yani “laik”ti; bir yönüyle de “demokratik”ti. Bağımsız bir ülkede, laik ve demokratik bir yönetim. İçinde yaşadığı çağla bütünleşmesi böyle mümkündü... 1923 Devrimi’ni yapanlar, Müslüman bir toplumun kireçlendirdiği takıntılardan kurtarmak için, laik uygulamalara öncelik tanıdı. Ardından demokrasiye geçti. Ancak, bir noktada gecikmesi oldu: Toprak reformu yapmadan yola çıktı ve yola çıkarken de “sol” partileri yasakladı. CHP, 1950’de iktidarı, böyle bir ortamda devretti. Oysa 1961 Anayasası 1950’de yapılmalıydı... Ama ne olursa olsun, bata çıka, demokrasi yürüyecektir ülkemizde. Demokrasisiz Cumhuriyet olmaz Türkiye’de. Öte yandan Cumhuriyetsiz demokrasi de mümkün değildir; iç içedir bu iki kavram. Öyle olduğu için, anayasamızda “Devrim yasaları”, içi boş bir madde değildir. Ya demokrasisiz demokrasi? Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik olmadan demokrasi de olmaz. Demokrasiyi de soyutlamadan kurtarmak gerekiyor... Sayglar... DİPNOT...
Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2009 16 yıl Yazar Bu ülkede bilgisayar üretmek ! evet bugün durduğumuz yerde bu sadece ütopik bir düşünceden ibaret... bunan elli sene önce bu ülke kendi otomobilini yapamaz demişlerdi.. Bu ülkenin insanı dahil kimse buna inanmadı, üstelik çalışmaları engellemek için herkes elinden geleni yaptı. Sonuç Türk Malı ilk otomobil üretildi ve bu otomobil hala çalışır durumda.. tam elli yıl geçmiş olmasına rağmen... Yalabileceklerimizi yapmamamız için hepsi birer hayal gibi gösteriliyor bize... Bilgisayar ve elektronik mühendislerimiz, bilim adamlarımız, yeterli altyapıımız ve kaynağımız yokmu bunun için? Metrobüs gibi ucubik bir icat için milyonlarca doları sokağa atabiliyorken, kendi bilgisayarımızı üretmek için neden bir adım bile atmıyoruz... cevap basit aslında... Yaratıcılığımızın ve yararlı olabileceğimizin farkına varırsak eğer bizi kimse durduramaz... Etinden ve sütünden faydanılanan birer koyun gibi kullanılmak varken, bizi yönetenler dahil kimsenin işine gelmez, aklımızdan ve yaratıcılığımızdan faydalanmak.. Bütün espirisi bu aslında bugün yaşadıklarımızın. Kendimize yeten bir toplum haline gelirsek, özgürlüğümüze gercek anlamda kavuşabiliriz. Aksi halde dışa bağımlılık, ithal mal ve hizmetlere koşulsuz bağlılık, bunlardan vazgecmemek için değerlerimizden vazgecmek haline gelir bir süre sonra... Biz özgürlüğümüz ve geleceğimizin teminatı için gerekn devrim yaslarını bundan 80 yıl önce hayata geçirdik.. 80 yıl içinde bu yasaları bozmak ve değiştirmek için elimizden geleni yaptık. Şimdi ise elimizden son kalan kaynaklarımızı yok pahasına kaybedip son umutlarımızıda bir kaç dolar karşılıgında günü kurtarmak için satılıga cıkarıyoruz.... Bu ülkenin en büyük gücü tarımdır. Dünya üzerindeki en verimli topraklara sahip ülkeyiz.. Nasıl oluyorda böyle bir ülkenin tarım politikası olmuyor ve bu ulke devleti çiftcisini ezmekten başka hicbir yola basvurmuyor? Dünya üzerindeki en zengin orman alanlarına sahip ülkelerden biriyiz ama nasıl oluyorda bu ülkenin devleti orman arazilerinin yok edilmesini sağlamk için yasalar çıkarıyor? Bugün güzel İzmir'imizin ciğerleri yandı.. Her yıl en değerli orman arazilerimizin yakılıp yok ediliyor. Devlet ne yapıyor? Bunlara önlem alıp korumak varken bir yasa çıkarıyor ve sözde orman vasfını kaybeden bu toprakların satılmasına izin veriyor? Ne düşündüğünüz, nerde olduğunuz, kimi desteklediğiniz önemli değil.. Lütfen biri bana açıklasın: -Bir toprak parçası orman olma vasfını nasıl kaybeder? hangi toprak parçası ekilirse ve bakılırsa ağaç yetiştirilmesine elverşili olmaz? Allah aşkına biri açıklasın bana bunu? bir toprak nasıl doğurganlığını kaybeder ve üzerinde bir ot bile bitmez? Bunun siyasi düşünceyle fikirle ilgisi yok mantıklı bir insan açıklasın bana bunu...? Cumhuriyet döneminde çıkarılan devrim yasalarından biride ormanlarla ilgili yasaydı. Ülke ormanlarına kasıtlı olarak zarar verenler vatana ihanetle, idamla yargılanırdı... Bugün ise akepe hükümeti cıkardıgı yasayla ormanları yakanları ödüllendirmek için, bu arazilerin üzerine mülk yapıp bunlardan rant elde edilmesine izin veriyor... aslında haklılar kimin yemyeşil bir coğrafyaya ihtiyacı varki? yemyeşil dolarlar içinde yaşayıp refaha ermek varken? bu ülke üzerinde yaşayan tek bir ağaca bile kasten zarar vermek vatana ihanet olarak kabul edilmiş... Bunun ne anlama geldigini görebilmek için çöl haline gelip, dışarıdan su ithal edip para ödememiz mi gerekiyor? herkes bilir çölde yasayan araplar icin su benzinden pahalıdır... düşünün bizim ulkemizde su benzinden pahalı olursa biz ne hale geliriz? neyseki hamdolsun arap şeyhlerimiz gelip bize kule dikerler ve bizde mutlu oluruz.... her gün biraz daha çöle dönüyor topraklarımız.. bu kadar verimli bu kadar zengin olduğu halde.. peki biz bu kadar zengin bir halkmıyız? tanrının bize verdiği hediyeyi kullanmamak için elimizden geleni yapıyoruz.. bu hangi dine hangi inanışa sığar? nasıl bir yönetim şeklidir ki bu, belkide sahip olduğu tek varlığı ortadan kaldırıp bizi biraz daha köle haline getirmek için yasalar çıkartır? ve nasıl bir halktır ki bu bu yönetim şeklinden memnun olup kör bir cehaletle, tuhaf insanların önünde secde eder? hicmi korkmaz olduk artık Allah'tan? onun yarattığı kullarının önünde el pençe divan durup eyvallah der....
Gönderi tarihi: 19 Temmuz , 2009 16 yıl Bu ülkeye bir devrim gerek;devrim önce zihinleri yerle bir etmeli.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.