Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

E. SOSYAL DEVLET

 

Bir toplumdaki bireylere tanınan sınırsız özgürlükler ve bu arada devletin organlarına tanınan sınırsız yetkiler ve bu organlarca hukuk kuralları gözetilmeksizin yapılan uygulamalar ekonomik ve sosyal yönden güçlü olanların güçsüz olanlara yaşama hakkı tanımaması onları ezmesi ve sömürmesi ve dolayısıyla gelir dağılımında dengesizliğin ortaya çıkması sonucunu doğurur. Bir toplumdaki birey ve gruplar arasındaki menfaat çatışmalarını dengelemek devletin en asli görevlerinden birisidir. İşte sosyal devlet kişileri faaliyetlerinde kural olarak özgür bırakan, fakat geniş tabanlı ve efektif bir özgürlük için düzenleme ve uygulamalar yapan devlettir.

 

1961 Anayasasının gerekçesinde sosyal devlet “fertlere yalnız klasik hürriyetleri sağlamakla yetinmeyip aynı zamanda onların insan gibi yaşamaları için zaruri olan maddi ihtiyaçlarının karşılanmasını kendisine vazife edinen devlettir” şeklinde tanımlanmıştır.

 

Anayasa Mahkemesinin 18.2.1985 gün ve E.84/9, K.85/4 sayılı kararında sosyal hukuk devleti açıklanmıştır. Buna göre: “Sosyal hukuk devleti, insan hak ve hürriyetlerine saygı gösteren, ferdin huzur ve refahını gerçekleştiren ve teminat altına alan, kişi ile toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye ilişkilerini dengeli olarak düzenleyen, özel teşebbüsün güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayan, çalışanların insanca yaşamasını ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, iktisadi ve mali tedbirler alarak çalışanları koruyan, işsizliği önleyici ve milli gelirin adalete uygun bir biçimde dağılmasını sağlayıcı tedbirleri alan, adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini yükümlü sayan, hukuka bağlı, kararlılık içinde ve gerçekçi bir özgürlük rejimi uygulayan devlettir.”

 

Sosyal hukuk devletinden beklenen hususlar bu kararda çok açık bir şekilde özetlenmiştir.

 

Sosyal devlet “sosyal güvenlik” ve “sosyal eşitlik” ilkelerine dayanır. Sosyal güvenlik bireylerin varolma yani ayakta kalabilme şartlarının eksikliği veya ortadan kalkması sonuçlarını doğurabilecek kriz durumlarında (fakirlik, hastalık, işsizlik) devreye girecek kurumların (sosyal sigorta, sosyal yardımlar gibi) oluşturulması ve desteklenmesidir. Sosyal eşitlik ise eşitlik türlerinden birisi olarak aşağıda incelenecektir.

 

Ancak hemen belirtelim ki, kendisini sosyal devlet olarak ilan eden her devletin bu nitelikte olduğu söylenemez, sosyal devlet olma niteliği bir devletin “sosyal” adına somut olarak ne gibi düzenleme ve uygulamalar yaptığına, politik olarak nelere öncelik verdiğine bağlıdır. Unutmamak gerekir ki Doğu Avrupa’daki sosyalist sistemlerin yürümemesinin sebeplerinden birisi de ideoloji ile gerçeklik arasındaki açık çelişki, kağıt üzerinde tanınan temel haklardır. 1974 Tarihli Doğu Alman Anayasası 19.maddesi 3.fıkrasına göre “Her vatandaş sömürü, ezilme ve ekonomik bağımlılıktan uzak bir şekilde eşit hakka ve yeteneklerini tamamiyle geliştirme, gücünü toplum yararına kendi özgür iradesine göre ve sosyalist toplum içindeki şahsi ihtiyaçlarına göre arttırma imkanına sahiptir. Kişi özgürlüğünü ve onurunu bu şekilde gerçekleştirir. Vatandaşlar arasındaki ilişkilerde karşılıklı saygı, yardım ve sosyalist ahlak kuralları esastır.”

 

 

 

Kamu Hizmeti; devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinmeleri karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler dizisi olarak tanımlanır. Toplumsal yaşamın zorunlu gereksinmelerini karşılayan hizmetler, nitelikleri gereği kamu hizmeti olarak kabul edilir. Düzenlilik, süreklilik, kar amacı gütmeme kamu hizmetinin en önemli öğelerini oluşturur. Çünkü bu unsurların yokluğu ya da aksaması toplum yaşamını altüst edebilir. Kamu hizmeti tanımına giren hizmetler; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, ulusal ve yerel savunma, belediye hizmetleri, demiryolu hizmetleri, elektrik, su, gaz, yol, baraj, liman, kanalizasyon, haberleşme, altyapı vb. hizmetlerdir. Bu alanlardaki faaliyet kural olarak devlet tarafından yerine getirilir. Ancak devlet tarafından, özel girişimcilerin de kamu hizmeti alanını bozmadan devreye sokulması da yaygın olarak görülen bir uygulamadır.

 

Bugün kamu hizmetlerinin, içeriği ve niteliklerini bir kenara bırakılarak piyasaya terk edilmesi, özelleştirilmesi, başka bir ifade ile kamu alanının daraltılması, günümüz kapitalizminin öncelikli hedefi durumundadır. Piyasaya terk edilmesi öngörülen alanların toplumun tüm kesimlerini, özellikle emekçi ve yoksul halk kesimlerini etkileyecek alanlar olması (örneğin eğitim, sağlık gibi) konunun önemini daha da arttırmaktadır. Çünkü piyasa için önemli olan talebin yüksek olmasıdır. Kamu hizmetleri nitelikleri gereği, kendiliğinden yüksek bir talep potansiyeli taşır. Yüksek talep ise ister istemez, şirketlerin, ulusal/uluslararası tekellerin iştahını kabartan, onları bu alanlara yönlendiren temel faktördür.

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
  • Yazar

Bugünkü küreselci neoliberal burjuva “tasarrufçuluğu”nun bir unsuru olarak “devletin küçültülmesi” teori ve pratiği, dolaysız olarak emeği hedef almaktadır; bu yaklaşıma göre, emek yine bir taraftır, ancak, haklarına ve doğrudan kendisine saldırılmakla birlikte, edilgen, tam köleleşmeye mahkum edilen ve elinde avucunda olanın en son derecesine kadar gaspedilmeye ve sırtından sermayeye yeni kaynaklar oluşturulmaya çalışılan, ihtiyaçlarıyla, sesi ve soluğuyla dışlanan bir taraf. Oysa, taraf olan, gereğince taraf olmalıdır.

 

Sırtından kaynaklar aktarılarak taraf oluşu teslim edilen emek, toplumsal bir kategori olarak işçi sınıfı ve emekçiler, kendi nesnel çıkarları bakımından, devletin küçültülmesi sorunu karşısında bir tutum almak durumundadırlar. Bu tutum ne olmalıdır? Ya da bir başka söyleyişle, kapitalistler ve sözcülerinin devletçiliği suçlarken her türden devletçiliği sosyalizme eşitleyerek göstermeye çalıştıkları gibi, sosyalizm ya da bilinçli işçi veya nesnel çıkarları itibarıyla işçi ve emekçiler, ağır, hantal, arpalıklar toplamı haline getirilmiş devasa bir devlet aygıtından mı yanadırlar yoksa basit ve ucuz bir devletten yana mı? Hangi tür devlet kimin devletidir? Ucuzluğu ileri sürülerek gerekçelendirilen “küçük” devlet aslında kimindir? Politik bakımdan hangi devlet demokratiktir, işçi ve emekçiler demokrasi mücadelelerini hangi devletle taçlandırmak, nasıl bir devlet iktidarı için mücadele etmek zorundadırlar?

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.