Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

ÜRETİM TOPLUMUNA DOĞRU... (2. Cumhuriyetçiler, MAO'nun kırmızı kitabı, LENİN kitapları, KADDAFİ sosyalizmi, PKK, ŞERİHAT özlemcileri ve ATATÜRK...)

Featured Replies

Gönderi tarihi:

.

 

Üretim Toplumuna Doğru...

 

Çünkü biz Türkler; Dünya cenneti bir ülkede yaşıyoruz. Doğal kaynaklarıyla, iklim koşullarıyla Tanrı / Doğa vermiş de vermiş…Ama bizler bu varlıklarımızı görmezden gelip, gözü çöplükte çapkınlar gibi, sürekli yabancı mallara özlem içindeyiz.

 

Kalkınma olgusu;ekonomik ve toplumsal yönüyle bir bütündür. Bir ülkenin nüfus yapısı da o ülkenin ekonomik yapısını yakından ilgilendiren etkenlerden birisidir. Çünkü nüfus artışı; azgelişmiş ülkelerin ekonomik ve toplumsal gelişmelerini etkiler. Bilindiği gibi; Türkiye’de hızlı bir nüfus artışı vardır. Üstelik nüfusu denetlemeye yönelik politikalar yalnızca ülkemizin Batısı’nda uygulanabilirlik bulmuş, buna karşın Doğusu’nda pek onay görmemiştir. Dolayısıyla beslenmeden öğrenime, sağlıktan işe almaya değin pek çok sorunla karşılaşan bu artan nüfus Batı’ya yönelmiştir. Batı’da sorunlarına çözüm bulmak yerine, Batı’da yeni yeni sorunlara neden olmuştur .

1980 öncesinin düzen değiştirme özlemleriyle yanan tutuşan bugünün 2.Cumhuriyetçileri; bu sorunlara çözüm uğruna, pek çok modeller tartışmışlardır. Örneğin; MAO’nun “Kırmızı Kitabı”nı, başucu kitabı belleyip Amerika’nın kültür emperyalizminden kurtulma söylevleri vermişlerdir ya da LENİN’in kitaplarını yutarcasına okuyup “Nasıl yapmalı?” diye sormuşlardır. O dönemlerde KADDAFİ’nin islam sosyalizmi bile tartışılmış ve sonuçta da bu tartışmalar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Ulusu’nun karşısına iki ayrı düşman kitle üretmiştir; PKK eşkiyasıyla, şeriat özlemcilerini…Ve o dönemlerde başlamıştır; Türklük ‘le kıvanç duyanların, “Vatan, Millet, Sakarya Edebiyatı T yaptıkları gerekçesiyle şovenistlikle suçlanmaları…

 

Oysa şöyle bir geçmişimize baktığımızda; yoklukla kazanılmış bir BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZ var…Üstüne üstlük Osmanlı’nın yedi düveline olan borcunu bile ödemiş, ayağında çarığı kalmamış Türk Ulusu…Böylesine yokluktan bir ülke yaratan bu Türk halkı; bugün, gerçekten olması gereken yerde midir?

 

Ve sonraki yıllar, II.Dünya Savaşı yılları; yaşayanlar bilirler…HITLER; tüm Balkanlar’ı ezip geçip de, Trakya’dan Kuzey’e neden yöneliyor?... Çünkü Alman Büyükelçisi Von Papen Türkiye’yi ve Türkler’i çok iyi tanıyor. HITLER’e ; “Türkler’i askeri gücünüzle korkutamayacağınız gibi, açlıktan da öldüremezsiniz. Çünkü en az 10 yıllık buğdayları silolarında” diyor. İlerleyen yıllarda bizler “Yerli malı, yurdun malı / Her Türk onu kullanmalı” ilkesiyle yetişiyoruz. Daha sonra Kıbrıs Barış Harekatı ya da Türklük onurunun ve gücünün dosta, düşmana birkez daha anımsatılışı…Ardından gelen ekonomik ambargolar ve o dönemde kendi yağımızla kavruluşumuz…Bir benzerini Türk Ulusu’nun BAĞIMSIZLIK SAVAŞI’nı verirken 1920’lerde yaşadığı gibi…Ve bir başka benzerini II. Dünya Savaşı yıllarında, 1940’larda yaşadığı gibi… Ve bugün de, bu ekonomik açmazlarımızdan çıkmak için, bir kez daha yaşamamız gerektiği gibi ; KENDİ YAĞIMIZLA KAVRULMAK… Çünkü biz Türkler; Dünya cenneti bir ülkede yaşıyoruz. Doğal kaynaklarıyla, iklim koşullarıyla Tanrı / Doğa vermiş de vermiş…Ama bizler bu varlıklarımızı görmezden gelip, gözü çöplükte çapkınlar gibi, sürekli yabancı mallara özlem içindeyiz...

 

İç pazardaki malların fiyatlarını denetlemek için ithal ikamesine girişiyoruz , ardından yerli üretimimiz gerilemek şöyle dursun, bütünüyle pazardan siliniyor. İşte çikita muz ve neredeyse yokolan Anamur muzu örneği…İşte Amerikan pirinci ve Trakya’nın kuruyup giden çeltik fabrikaları…İşte tütüncülüğümüzün öldürülüşü, pazarımıza giren Japon ve Amerikan tütünleri…İşte kuş gribi bahanesiyle, köy tavukçuluğunun bitirilişi…İşte Bursa zeytinciliği üzerine son aylarda oynanan oyunlar…İşte açık süt içilmesin kampanyalarıyla, dev şirketlerin Pazar payının artışı…Her şey; rahmetli Kemal Sunal’ın; “Küçük Bakkal, Süpermarkete Karşı” filminin öyküsü gibi…Sonuçta; küçük ve belki de orta ölçekteki işletmelere yaşam hakkı tanımama, uluslar arası ya da ulusötesi Dünya devlerinin açık pazarı olma yolunda hızla yolalışımız...

 

Sözün özü , ulusal kimlik arayışlarında sapmaları olanlar için kullanılan, Orta Asya’dan atalarımızdan bir deyim bu ama; bu kez ekonomi bağlamında kullanılsa yerinde olacak gibi…İşte şöyle demek istiyorum; EY TÜRK ULUSU, TİTRE VE KENDİNE DÖN…Kendi kendine yeterli ekonomini yeniden canlandır, yaşat…ABD, AB buyurdu diye, tarım alanlarını, sanayileşme ve kentsel yerleşim alanlarına dönüştürerek topraklarını kirletme…Yerli malı kullanmanın erdeminden söz et yetişen çocuklarına…Ve üretmeden tüketmenin bir yanılgı olduğunu, sonuçta dışarıya avuç açmanın zorunluluk olacağını anlat…Ve de ÜRETİM TOPLUM MODELİ’ne ulaşmayı ilke edin, çokgelişmişlerin / sömürgenlerin açık pazarı olmayı değil…

 

Yoksa bu karmaşık ortamda, düzen arayışlarındaki düzenbazların elinde ; ekonomik bağımsızlığınla birlikte, ulusal bağımsızlığın da sözde kalacaktır...

 

 

 

 

 

 

 

_______________________________________

22.01.2006 Selma Erdal

Gönderi tarihi:

Ulusal bağımsızlık bilinci oluşmadıkça ve bu bilinç örgütlü bi şekilde yığınlarla ifade edilemediği ölçüde

 

bireylerin bu anlamdaki karşı koyuşları çokda belirleyici değildir.

 

televizyonlarıyla radyolarıyla gazeteleriyle ve herşeyden önce devlet anlayışıyla markalaşmalarına

 

topraklarımızda kurumsallaşmalarına destek çıkılırken bir elin parmaklarını geçmeyen bireylerin yerli malı

 

kullanmaktaki inancı bağımsızlığımızı garanti edebilirmi ;)

 

yerli malı kullanımını gerçekleştirebilmek için önce üretimin desteklenmeside gerekir bütün kaynaklarımızı

 

kurutan emperyalistlere pekeş çekmek için birbirleriyle adeta yarışır hale gelen hükümetlerin böylesi bir

 

derdi olmadığı sürece ve toplumsal bilinçde bu olgunluğa erişemediği sürece yarınları güvensiz yaşamaya

 

devam ederiz -_-

Gönderi tarihi:

.

 

 

 

Çünkü biz Türkler; Dünya cenneti bir ülkede yaşıyoruz. Doğal kaynaklarıyla, iklim koşullarıyla Tanrı / Doğa vermiş de vermiş…Ama bizler bu varlıklarımızı görmezden gelip, gözü çöplükte çapkınlar gibi, sürekli yabancı mallara özlem içindeyiz.[/b]

 

2.Cumhuriyetçileri;[/color][/b] bu sorunlara çözüm uğruna, pek çok modeller tartışmışlardır. Örneğin; MAO’nun “Kırmızı Kitabı”nı, başucu kitabı belleyip Amerika’nın kültür emperyalizminden kurtulma söylevleri vermişlerdir ya da LENİN’in kitaplarını yutarcasına okuyup “Nasıl yapmalı?” diye sormuşlardır. O dönemlerde KADDAFİ’nin islam sosyalizmi bile tartışılmış ve sonuçta da bu tartışmalar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Ulusu’nun karşısına iki ayrı düşman kitle üretmiştir; PKK eşkiyasıyla, şeriat özlemcilerini…Ve o dönemlerde başlamıştır; Türklük ‘le kıvanç duyanların, “Vatan, Millet, Sakarya Edebiyatı T yaptıkları gerekçesiyle şovenistlikle suçlanmaları…

 

Oysa şöyle bir geçmişimize baktığımızda; yoklukla kazanılmış bir BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZ var…Üstüne üstlük Osmanlı’nın yedi düveline olan borcunu bile ödemiş, ayağında çarığı kalmamış Türk Ulusu…Böylesine yokluktan bir ülke yaratan bu Türk halkı; bugün, gerçekten olması gereken yerde midir?

 

Ve sonraki yıllar, II.Dünya Savaşı yılları; yaşayanlar bilirler…HITLER; tüm Balkanlar’ı ezip geçip de, Trakya’dan Kuzey’e neden yöneliyor?... Çünkü Alman Büyükelçisi Von Papen Türkiye’yi ve Türkler’i çok iyi tanıyor. HITLER’e ; “Türkler’i askeri gücünüzle korkutamayacağınız gibi, açlıktan da öldüremezsiniz. Çünkü en az 10 yıllık buğdayları silolarında” diyor. İlerleyen yıllarda bizler “Yerli malı, yurdun malı / Her Türk onu kullanmalı” ilkesiyle yetişiyoruz. Daha sonra Kıbrıs Barış Harekatı ya da Türklük onurunun ve gücünün dosta, düşmana birkez daha anımsatılışı…

 

 

Sözün özü , ulusal kimlik arayışlarında sapmaları olanlar için kullanılan, Orta Asya’dan atalarımızdan bir deyim bu ama; bu kez ekonomi bağlamında kullanılsa yerinde olacak gibi…İşte şöyle demek istiyorum; EY TÜRK ULUSU, TİTRE VE KENDİNE DÖN…

_______________________________________

22.01.2006 Selma Erdal

Bu Selma Erdal hanımefendi kimdir bilmiyorum ama yorumları çok "vahşi"ce olmuş.

Önce klasik "biz bize yeteriz" düsturundan girmiş;ama ilginçtir yemek-yiyecekten girmiş ve konuyu kültüre bağlamış.Çok ilginç değildir ki,klasik Türk mantığından hareketle de bütün bir "protest" kültür ögelerinden biri olan ve bizim ülkemizde asla anlaşılamayan MAO ve LENİN' kadar gitmiş.Ve nedense ÖZÜ sorgular bir halde tekrar "Biz"e geri dönmüş.Mao ve Lenin'i anlamayınca ya da yanlış yorumlayınca bunun sorumlusu onlar değil,sendedir.Çok basit bir örnek,nedense Nietzsche'nin FAŞİST olduğu yorumlanır ama bunu tam tersi yönde okuyanlarda var.Bu Nietzsche'nin sorunu değil,okuyan ve yorumlayanın sorunudur.

"Türk Ulusu" der durur bu bey ve hanımlar...Birbirlerine karşıt olmayan Mao ve Lenin birdenbire bu yazılarda düşman kesilirler.Okumaktan ziyade,kafadan muhabbete girme nedense bu bey ve hanımların en büyük özelliğidir.

Her topluluk ve her millet,ataları ile gurur duyabilir ve bu gayet doğaldır;doğal olmayan bunu başkalarına karşı kullanmaktır.Çocukken yaptığımız gibi "benim babam senin babanı döver" şekilde horozlanma şeklinde bunu göstermektir.yukarıdaki bayan da bunu yapmaktadır.

Birincisi,tüketici en önemli özellik genellikle malın dayananıklılığı ve kalitesidir.Bunlar her iki malda da uyuşuyorsa bu sefer de malın ederi devreye girer ve tüketici böylece malı seçer.

İkincisi,eğer bu tüketici sırf yerli sermayeye katkı olsun diye alıyorsa küçük bir ayrıntıyı dikate almıyor demektir:Sermeye GLOBAL -bayılıyorum bu kelimeye,nerede kullanılırsa kullanırsın saygı uyandırıyor nedense- bir halde,ve artık sermayenini kimin elinde olduğu belli değil.Yani sermayenin bir "milliyeti" yok,olmayınca da verdiğin paranın nereye gideceği belli olmuyor.yerli diye aldığın mal,meğerse aslında yutdışı bağlantılıu bir şirkete ait olabiliyor ya da o para dönüp dolaşıp o sevmediğin yabancı sermayenin cebine giriyor.

HİTLER'in hikayesi ise safsatadan ileri gidemez.Biraz tarih bilgisi olanlar neden saldırmadığını gayet kolay anlar.Başını Rusya'ya çeviren ve amacı SSCB'yi yok etmek olan birinin başka bir şey göreceği düşünülemez bile.Düşünenler sadece bu bey ve hanımlar kategorisine girerler.

Orta Asya'dan gelenler titreyerek kendilerine gelebiliyorlarsa neden daha önce titremediniz diye sormak gerekiyor? Madem bu kadar basit,de hadi artık titreyin...

Ulusal bağımsızlık bilinci oluşmadıkça ve bu bilinç örgütlü bi şekilde yığınlarla ifade edilemediği

 

yerli malı kullanımını gerçekleştirebilmek için önce üretimin desteklenmeside gerekir bütün kaynaklarımızı

kurutan emperyalistlere pekeş çekmek

En beğendiğim cümle olmuştur nedense "ULUSAL BAĞIMSIZLIK BİLİNCİ OLUŞMADIKÇA VE BU BİLİNÇ ÖRGÜTLÜ Bİ ŞEKİLDE YIĞINLARLA..." falan da filan...

Bunu 60'larda M.Belli amcamızın taraftarları söylerdi ve bu şimdi de D.Perinçek'in cümlesidir.Bu "ulusal bilinç" nedir acaba? Memlekette kaç ayrı "ulus" var, ama hala bunların aynı "ulus" olduğu iddia ediliyor.Tamam,hepimiz aynı gemideyiz ve bir şey olursa batarsak hep beraber batacağız;neden sadece bir "ulus" batacak mantığından hareket ediliyor acaba?Çok Milliyetçi olmak dedikleri böyle konuşmayı gerektiriyor galiba...YIĞIN,hakikaten yığından başka bir şey değiliz,burasını beğendim.

"Yerli malı yurdun malı herkes kullanmalı" diyerek az mı portakal-elma ve bilumum meyva yedik,ama nedense sadece yedik,ki biz zaten her şeyi yeriz...Hala da yiyoruz.

Gönderi tarihi:

elbette ki benimde kendimi yakın hissettiğim bir çizgi wardır ama bu asla Doğu Perinçek yada Mihri Belli

 

çizgisi değildir

 

emperyalizme karşı mücadelenin anlamı elbetteki bağımsızlık mücadelesidir buda benim yurtseverlik

 

anlayışımla bağdaşır bence buna inanmayanlar kendilerinin ne kadar yurtsever olduğunu sorgulasın

 

siz herşeye muhalefet edip aklınızca her konuya haksızca bir derinlik katıp insanlara etiket yapıştıracağınıza

 

bence kendi özgün fikirlerinizi yazınız burda kimse siz insanların kimliklerini değerlerini sorgulayasınız diye

 

yazmıyor helede ben hiççççççç......

Gönderi tarihi:
  • Yazar

emperyalizme karşı mücadelenin anlamı elbetteki bağımsızlık mücadelesidir buda benim yurtseverlik

 

anlayışımla bağdaşır bence buna inanmayanlar kendilerinin ne kadar yurtsever olduğunu sorgulasın

 

siz herşeye muhalefet edip aklınızca her konuya haksızca bir derinlik katıp insanlara etiket yapıştıracağınıza

 

bence kendi özgün fikirlerinizi yazınız burda kimse siz insanların kimliklerini değerlerini sorgulayasınız diye

 

yazmıyor helede ben hiççççççç......

 

 

Size katılıyorum sevgili şevval...

Maalesef her konuda haksızca bir derinlik katıp insanlara etiket yapıştırmaktan öteye gödemeyen ve bahse geçen herhangibir konuya katkıda bulunulacağı yerde kişileştirmeden öte düşünce belirtilmemesi ve belirtilememesi bencede büyük bir problem...

Sevgiler...

 

 

.

Gönderi tarihi:

Körler sağırlar birbirini ağırlar misali yazılmış iki yazı.Bunlar benim son yazılarımdır,artık muhalefet olmaksızın birbirinizin söylediklerine alkış tutar,hiç bir farklı yorum dinlemez,yazıp eğlenirsiniz.

 

Ulusal bağımsızlık bilinci oluşmadıkça ve bu bilinç örgütlü bi şekilde yığınlarla ifade edilemediği ölçüde

 

bireylerin bu anlamdaki karşı koyuşları çokda belirleyici değildir.

Sevgili SEVVAL, kinini başaka şekilde kusmanı beklemezdim zaten.Demek yukarıdaki eleştiriden bunu anladın?

 

elbette ki benimde kendimi yakın hissettiğim bir çizgi wardır ama bu asla Doğu Perinçek yada Mihri Belli

 

çizgisi değildir

 

emperyalizme karşı mücadelenin anlamı elbetteki bağımsızlık mücadelesidir buda benim yurtseverlik

 

anlayışımla bağdaşır bence buna inanmayanlar kendilerinin ne kadar yurtsever olduğunu sorgulasın

 

siz herşeye muhalefet edip aklınızca her konuya haksızca bir derinlik katıp insanlara etiket yapıştıracağınıza

 

bence kendi özgün fikirlerinizi yazınız burda kimse siz insanların kimliklerini değerlerini sorgulayasınız diye

 

yazmıyor helede ben hiççççççç......

Bu YURSEVERLİK zavarzingosu da çok ilginç! Herkes bir tanım yapıyor ve bu durumda diğeri hain oluyor ve "kendini sorgulasın" demek bunun kanıtı."İnsanlara etiket yapıştırıyorsun" diyen biri çıkıp "sorgulasın" diyor diğeri için... Emperyalizmin ne olduğunu bilmeyen biri nasıl emperyalizme karşı savaş verebilir, çok ilginç?

Daha meta'nın kapital dünyada nasıl dolaştığını bilmeyen biri emperyalizme karşı nasıl savaş verebilir? Yerli malı düsturu ne kadar emperyalizmin içinde ne kadar dışında siz artık düşünün.derinliğin haksızcası nasıl oluyor acaba?Konuş babam konuş,yaz babam yaz başka bir numara yok zaten...

 

Size kakılıyorum sevgili şevval...

Maalesef her konuda haksızca bir derinlik katıp insanlara etiket yapıştırmaktan öteye gödemeyen ve bahse geçen herhangibir konuya katkıda bulunulacağı yerde kişileştirmeden öte düşünce belirtilmemesi ve belirtilememesi bencede büyük bir problem...

Sevgiler...

Bu da "körlerin" ve "sağırların" bir diğer ayağı...Eğer kişiselleştirdimse seninle değil "Selma Erdal" kimse onunla onunla kişileştirdim,sana ne oluyor onu anlamadım? Biribirinizi alkışlayacaksanız alkışlayın,sadece "kin" kokuyor bu davranışlar.Size ait olan ve yansıtacak bir yeri bulamadığınız o duygu...

 

Bu buradaki son yazımdır,burada olmamın nedenleri tamamen yokolmuştur.Öncelikle EMİLY'e ve sonra da SEVVAL,ALATURKA,SU DAMLASI ve İNTERLOCK'a ortak sırrımız sakladıkları için teşekkür ederim.Ortak sırrımız ise şu idi:ZIPLAYAN DANA ve HAKANBARANYİLDİRİM aynı kişidir.

Bir sebepten dolayı bunu yapmak zorunda kaldım ve bu arkadaşlar nedenini de biliyor ve nedenini de saklayacaklarına eminim,yine onlara teşekkür ederim.

Hepinize güle güle...

Gönderi tarihi:

 

Bu buradaki son yazımdır,burada olmamın nedenleri tamamen yokolmuştur.Öncelikle EMİLY'e ve sonra da SEVVAL,ALATURKA,SU DAMLASI ve İNTERLOCK'a ortak sırrımız sakladıkları için teşekkür ederim.Ortak sırrımız ise şu idi:ZIPLAYAN DANA ve HAKANBARANYİLDİRİM aynı kişidir.

Bir sebepten dolayı bunu yapmak zorunda kaldım ve bu arkadaşlar nedenini de biliyor ve nedenini de saklayacaklarına eminim,yine onlara teşekkür ederim.

Hepinize güle güle...

Ne kadar tuhaf bende niye bana selam vermiyor diye düşünyodum.kız değiliz ondan meğermiş.sırf kızlarla takılıyomuş.ama olsun ya.gitmene çok üzüldüm.çok gülerek ve severek okuyodum dana kardeş.hemde zıplayanından.nedenini merak etmiyo değilim yinede söyleme sen.birde hakanbaranyıldırımı okuyayım bakalım.yinede merak etim,okadarda tanışalımdedik ama pas vermedi.ben ısrar ediyom kardeş.barışçıl ve kavga sevmeyen bir kardeşin olarak tanışmak isterim.ulaş bana.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.