Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2009 16 yıl HADİS-İ ŞERİFLERDE HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN AHİR ZAMANIN DECCALİYET SİSTEMİ İLE OLAN MÜCADELESİ DECCAL ÇIKINCA ONA KARŞI MÜMİNLERDEN BİR ADAM (HZ. MEHDİ (A.S.)) , YÖNELİR. Derken O MÜMİN KİMSEYE BİRÇOK SİLAHLILAR, DECCAL’İN MERKEZLERDE GÖZETLEME YAPAN SİLAHLILARI KARŞI ÇIKARLAR. (Mehdilik ve İmamiye s. 37, Sahih-i Müslim, 11/393'den nakil) Mümin şahıs (Hz. Mehdi (a.s.)) Deccal'ı görünce: "Ey insanlar! Resulullah'ın zikrettiği Deccal işte budur" der. Deccal hemen onunla ilgili emrini verir de o zat karnı üzerine uzatılır ve arkasından: "Onu alın da yaralayın!" der. Artık o zatın sırtı ve karnı döve döve genişletilir. Bu sefer onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar da fırlatır atar. İnsanlar Deccal'ın onu bir ateş içine attığını sanırlar. Halbuki o bir cennet içine atılmıştır. (Mehdilik ve İmamiye, s. 40) ÜMMETİMDEN BİR TAİFE, KENDİLERİNE DÜŞMANLIK EDENLERE GALİP OLDUKLARI HALDE HAK ÜZERİNDE MÜCADELEDE DEVAM EDERLER. HATTA ONLARIN SONUNCUSU MESİHÜD DECCAL İLE HARP EDER. (FİKRİ MÜCADELE EDER) Ramuz El-Ahadis, sf. 472 (Hanbelin Müsnedi -Ebu Davud-Tabarani -Hakim) ...Biz öyle bir ev halkıyız ki; Allah bizim için ahireti dünyaya tercih etmiştir. Benim Ehl-i Beytim muhakkak benden sonra bela, kaçırılma ve sürgüne uğrayacaktır. Benden sonra Ehl-i Beytim bela ve mihnetlerle karşılaşacaklar ve darbe maruz kalacaklardır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 14) ...Hz. Mehdi (a.s.) Resulullah'ın bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve çıkışından ümit kesildiği bir sırada çıkar. İki rekat namaz kılar. Namazdan dönünce şöyle der: "Ey insanlar! Ümmet-i Muhammed ve bilhassa onun ehl-i beyti çok belalar gördü, ve bizler kahr ve haksızlığa maruz kaldık." (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 55) Kıyamete (Deccal ile savaşa) kadar BENİM ÜMMETİMDEN BİR GRUP hak üzere galip olarak çarpışacaktır ( fikri mücadele edeceklerdir)(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 80) (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 80)
Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2009 16 yıl Yazar KURAN'DA VE PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'DEN RİVAYET EDİLEN HADİSLERDE HZ. MEHDİ (A.S.) Ahir zamanın müceddid-i ekberi, kutb-u azamı, en büyük velisi, mürşidi ve hidayet önderi olarak Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından Hicri 1400’de zuhurunun gerçekleşeceğini ve bir takım özelliklerinin rivayet edildiği hadislerle Kuran ayetleri arasında son derece mutabık işaretler bulunmaktadır. Bu durum Hz. Mehdi (a.s.)’ye, Kuran’ın birçok ayetinde işaretler bulunduğunu göstermektedir. Kuran’da yer alan bu işaretler hem Hz. Mehdi (a.s.) hem de onun İslam ahlakını tüm dünyaya hakim edeceği dönemle ilgili olmaları bakımından çok önemlidirler. KURAN’DA; TEVRAT VE İNCİL’DE, HZ. MEHDİ (A.S.)’DEN BAHSEDİLECEĞİNE İŞARET EDİLMEKTEDİR Naim buyurdu ki: Ben Hz. Mehdi (a.s.)’yi PEYGAMBERLERİN SUHUFUNDA (sahifelerde; Adem, Şit, İdris ve İbrahim peygamberlere indirilen sahife şeklindeki kitaplarda) şöyle bulurum: "HZ. MEHDİ (A.S)'NİN amelinde ne zulüm ne de ayıp yoktur." (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 21) İbni Münavi diyor ki: "DANYAL (A.S.)'İN KİTABINDA ŞÖYLE YAZILIDIR." ... HZ. MEHDİ (A.S.) ÇIKACAK ve Allah-u Teala daha önce fesada uğrayanları ve iman ehlini onunla kurtaracaktır. Sünnetler onunla ihya edilecek... (Bu hadis Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcuttur.) KENDİLERİNE KİTAP VERDİKLERİMİZ, ONU, ÇOCUKLARINI TANIR GİBİ TANIRLAR. BUNA RAĞMEN İÇLERİNDEN BİR BÖLÜMÜ, BİLDİKLERİ HALDE GERÇEĞİ GİZLERLER. (Bakara Suresi, 146) ... -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- İŞTE BİLİP-TANIDIKLARI GELİNCE, ONU İNKAR ETTİLER... (Bakara Suresi 89) ALLAH PEYGAMBERLERDEN; KENDİLERİNDEN SONRA GELECEK OLAN BİR ELÇİNİN VARLIĞINA İNANIP ONA YARDIMDA BULUNMALARI İÇİN KESİN BİR SÖZ ALMIŞTIR Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size BERABERİNİZDEKİNİ DOĞRULAYAN BİR ELÇİ GELDİĞİNDE, ONA KESİN OLARAK İMAN EDECEK VE ONA YARDIMDA BULUNACAKSINIZ." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti. (Al-i İmran Suresi, 81) Hani Biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; SENDEN (HZ. MUHAMMED (S.A.V.)’DEN), NUH'TAN, İBRAHİM'DEN, MUSA'DAN VE MERYEM OĞLU İSA'DAN. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık. (Ahzab Suresi, 7) HZ. MEHDİ (A.S.) TÜM DÜNYADA İSLAM AHLAKININ HAKİM OLMASINA VESİLE OLACAKTIR ... O (HZ. MEHDİ (A.S.)) ARZA SAHİB OLUR ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden O’na kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin, O’na katılsın. Zira O Hz. Mehdi (a.s.)'dir. Ahir zaman Mehdisinin Alametleri, Celalettin Suyuti, sf. 14 ONUN ADALETİ HERYERİ KAPLAYACAK ve insanlar arasında Hz. Peygamberin sünnet-i seniyyesi ile muamele edecektir. El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 20 Andolsun, biz Zikir’den sonra Zebur'da da: "ŞÜPHESİZ ARZ'A SALİH KULLARIM VARİSÇİ OLACAKTIR" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105) Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara vaadetmiştir: HİÇ ŞÜPHESİZ ONLARDAN ÖNCEKİLERİ NASIL 'GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ' KILDIYSA, ONLARI DA YERYÜZÜNDE 'GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ' KILACAK, KENDİLERİ İÇİN SEÇİP BEĞENDİĞİ DİNLERİNİ KENDİLERİNE YERLEŞİK KILIP SAĞLAMLAŞTIRACAK VE ONLARI KORKULARINDAN SONRA GÜVENLİĞE ÇEVİRECEKTİR... (Nur Suresi, 55) Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki ONU (HAK DİN OLAN İSLAM'I) BÜTÜN DİNLERE KARŞI ÜSTÜN KILACAKTIR; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 9) Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, DİĞER BÜTÜN DİNLERE KARŞI ÜSTÜN KILMAK İÇİN GÖNDERDİ. Şahid olarak Allah yeter. (Fetih Suresi, 28) Müşrikler istemese DE O DİNİ (İSLAM'I) BÜTÜN DİNLERE ÜSTÜN KILMAK İÇİN elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 33) ALLAH HZ. MEHDİ (A.S.)’YE BÜYÜK BİR BAŞARI VE ZAFER VERECEKTİR Herşeye Kadir olan Allah İmam Mehdi (a.s.) için TÜM ZORLUKLARI GİDERECEKTİR. BAŞARI VE ZAFER UNSURLARI ONUN KONTROLÜNDE OLACAKTIR. Kamaal al -Deen, Cilt 2, Sayfa 369; Bihar-ül Envar, Cilt 51, Sayfa 150; Cilt 52, Sayfa 283; Mikyaal al-Makaarem, Cilt 1, Sayfa 34. haber Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'YARDIM VE ZAFER (NUSRET)' VE YAKIN BİR FETİH. Mü'minleri müjdele. (Saff Suresi, 13) HZ. MEHDİ (A.S.) TÜM DÜNYAYI MANEN FETHEDECEKTİR Ebu Basir şöyle diyor: İmam Cafer Sadık (a.s)’a “Ey Resulullah’ın evladı! Siz Ehl-i Beyt’in Kâimi kimdir?” diye sorduğumda şöyle cevap verdi: ... HZ. MEHDİ (A.S.) DÜNYAYI FETHEDECEK, İsa b. Meryem (a.s) nazil olarak onun arkasında namaz kılacaktır. O ZAMAN YERYÜZÜ ALLAH’IN NURUYLA AYDINLANACAK, ALLAH’TAN BAŞKASINA İBADET EDİLEN HER YER, ALLAH’A İBADET EDİLEN YERLER HALİNE GELECEK; MÜŞRİKLER İSTEMESE DE, DİN O GÜN SADECE ALLAH’IN DİNİ OLACAKTIR.” (Bihar-ul Envar, c. 51, s. 146) Uzak yerlerdeki talebeleri Hz. Mehdi (a.s.)'ye biat edecek. Zulümü ve zalimleri fikren etkisiz hale getirecek, ülkeler düzelecek, CENAB-I HAK KENDİSİNE (HZ. MEHDİ (A.S.)’YE) İSTANBUL'U (MANEN) FETHETTİRECEKTİR." Ukayli "En-Necmu's-sakıb fi Beyanı Enne'l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam ve'l kamal Resullah (SAV) şöyle buyurmuştur: "EHLİ BEYTİMDEN BİR ADAM (HZ. MEHDİ (A.S.)), (DÜNYAYA) SAHİP OLUNCAYA KADAR kıyamet kopmaz. O (HZ. MEHDİ (A.S.)), İSTANBUL'U VE CEBEL'İ (dağı- İstanbul’un 7 Tepe’sini) (MANEN) FETHEDECEKTİR" Mer'iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi'si "Feraidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-MuntazarUkayli "En-Necmu's-sakıb fi Beyanı Enne'l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam ve'l kamal “… HZ. MEHDİ (A.S.) VE TALEBELERİ … (ROMA’YI) TESBİH VE TEKBİRLE FETH EDECEKLERDİR… O şehrin (VATİKAN’IN) surları bir bir yıkılacaktır...” (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, sf. 204) Hz. Peygamber (sav) Hz. Ali’ye (a.s) şöyle buyurdu: “İLKLERİ SEN VE SONLARI İSE ALLAH’IN TÜM DÜNYAYI FETHETMEYİ KENDİSİNE NASİP KILACAĞI HZ. MEHDİ (A.S.)’DİR.” (Bihar-ul Envar, c. 52, s. 378) ŞÜPHESİZ, BİZ SANA APAÇIK BİR FETİH VERDİK. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin. (Fetih Suresi, 1-3) ALLAH'IN YARDIMI VE FETİH GELDİĞİ ZAMAN, VE İNSANLARIN ALLAH'IN DİNİNE DALGA DALGA GİRDİKLERİNİ GÖRDÜĞÜNDE, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3) HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN İKTİDAR SAHİBİ OLMASI ... MEHDI (A.S.)'NIN KURANİ HÜKÜMRANLIĞI (KURAN AHLAKININ HAKİMİYETİ) ALEMİN DOĞU VE BATISINI KAPLAYACAKTIR... (el-Mehdiyy-il Mev'ud, c: 1, s: 254- 255.) ONLAR Kİ, YERYÜZÜNDE KENDİLERİNİ YERLEŞTİRİR, İKTİDAR SAHİBİ KILARSAK, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi, 41) ANCAK İMAN EDENLER, SALİH AMELLERDE BULUNANLAR VE ALLAH'I ÇOKÇA ZİKREDENLER İLE ZULME UĞRATILDIKTAN SONRA ZAFER KAZANANLAR (VEYA ÖÇLERİNİ ALANLAR) BAŞKA. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. (Şuara Suresi, 227) HZ. MEHDİ (A.S) TEVRAT'I VE İNCİL'İ, TAHRİF OLMUŞ KISIMLARINDAN ARINDIRARAK KURAN'A UYGUN OLAN KISIMLARINI ORTAYA ÇIKARACAK VE MUSEVİLERE TEVRAT'LA, HIRİSTİYANLARA DA İNCİL'LE HÜKMEDECEKTİR Cabir b. Yezid el-Co'fi, İmam Muhammed Bakır'dan rivayet ediyor: "...Hz. Mehdi (a.s.)'nin Hz. Mehdi (a.s.) diye isimlendirilmesinin sebebi şudur ki; gizli bir işe doğru yönlendirilecek, Tevrat ve diğer Semavi kitapları Antakya'da bir mağaradan çıkartacak ve YAHUDİLER ARASINDA TEVRAT'LA HIRİSTİYANLAR ARASINDA İNCİL'LE HÜKMEDECEKTİR. (El-Mehdiyy-il Mev'ud, c. 1, s. 254-255) "Ona Hz. Mehdi (a.s.) denilmesinin nedeni, Şam'da bulunan dağlardan birine yönelmesidir. Oradan (GERÇEK) TEVRAT KİTAPLARINI ÇIKARACAK, YAHUDİLERE KARŞI DELİL GETİRECEKTİR." (Suyuti, el-Havi li'l Feteva, II. 81) KİTAP EHLİNDEN ve müşriklerden inkar edenler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları durumdan) kopup-ayrılacak değillerdi. (O DELİL DE) ALLAH'TAN GÖNDERİLMİŞ-BİR ELÇİ (Kİ,) TERTEMİZ SAHİFELERİ OKUMAKTADIR; (Beyyine Suresi, 1-2) HZ. MEHDİ (A.S.) VE HZ. İSA (A.S.) AHİR ZAMANDA GÖREV ALACAKLARDIR HZ. İSA PEYGAMBER (A.S.) İMAM-I ZAMAN (HZ. MEHDİ (A.S.))’A YARDIMCI OLMAK, ONA BAĞLILIĞINI DİLE GETİRMEK VE ONUN ARDINDA NAMAZ KILMAZ İÇİN gökten inecektir. Şeyh Sadook, Al-Amaali, Oturum 39, Sayfa 181; E'qd al-Dorar, Sayfa 157 ve 230 “GÖNDERİLMİŞLERE SELAM OLSUN.” (Saffat Suresi, 181) İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. SEN DE GÖNDERİLEN ELÇİLERDENSİN. (Bakara Suresi, 252) GERÇEKTEN SEN, GÖNDERİLEN (ELÇİ)LERDENSİN. Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). (Yasin Suresi, 3-4) “BİRBİRİ ARDINCA GÖNDERİLENLERE ANDOLSUN” (Mürselat Suresi, 1) Andolsun, GÖNDERİLEN KULLARIMIZA (ŞU) SÖZÜMÜZ GEÇMİŞTİR: GERÇEKTEN ONLAR, MUHAKKAK NUSRET (YARDIM VE ZAFER) BULACAKLARDIR. VE HİÇ ŞÜPHESİZ; BİZİM ORDULARIMIZ, ÜSTÜN GELECEK OLANLAR ONLARDIR. (Saffat Suresi, 171-173) HZ. MEHDİ (A.S.) VESİLESİYLE YERYÜZÜNDE ZULÜM SON BULACAKTIR Seleme b. Züfer şöyle der: “Bir gün Hüzeyfe’nin yanında “Hz. Mehdi (a.s.) kıyam etmiştir” denildiğinde, Hüzeyfe: “Eğer Hz. Mehdi (a.s.) kıyam etmişse sizler Resulullah’ın zamanına yakın kimselersiniz ve ashab henüz aranızda yaşamaktadır. O halde gerçekten mutlu ve saadet ehli kimseler olursunuz. Ama hayır, bu doğru değildir, HZ. MEHDİ (A.S.) İNSANLARIN KÖTÜLÜK, CANİLİK VE ZULÜMDEN BIKTIĞI ve hiçbir gaib (gizli yaşayan) onun kadar aziz ve sevgili olmadığı BİR ZAMANDA KIYAM EDECEKTİR.” DEDİ. (El-Havi, c.2, s.159) HZ. MEHDİ'NİN (a.s.) HÜKÜMRANLIĞI ZAMANINDA ZALİMLERİN VE MÜSTEKBİRLERİN HÜKÜMRANLIĞI, MÜNAFIKLARIN VE HAİNLERİN SİYASİ NÜFUZU NABUD (YOK) OLACAKTIR (SON BULACAKTIR). (El-Mehdiyy-il Mev'ud, c. 1, s. 252) HZ. MEHDİ (A.S.) BÜTÜN GAM VE ZULMETLERİ GİDERECEK GÜNEŞTİR. İhsanda bulunduğu zaman pek bereketli bir yağmurdur. (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 188) Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "RABBİMİZ, BİZİ HALKI ZALİM OLAN BU ÜLKEDEN ÇIKAR, BİZE KATINDAN BİR VELİ (KORUYUCU SAHİ GÖNDER, BİZE KATINDAN BİR YARDIM EDEN YOLLA" DİYEN ERKEKLER, KADINLAR VE ÇOCUKLARDAN ZAYIF BIRAKILMIŞLAR ADINA CEHD ETMİYORSUNUZ? (Nisa Suresi, 75) Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, ONLARI DA YERYÜZÜNDE 'GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ' KILACAK, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve ONLARI KORKULARINDAN SONRA GÜVENLİĞE ÇEVİRECEKTİR. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55) HZ. MEHDİ (A.S.) VE TALABELERİ VESİLESİYLE DÜNYADA SEVGİ VE MERHAMET HAKİM OLACAKTIR İMAM-I ZAMAN (HZ. MEHDİ (A.S.))’IN bereketiyle İNSANLARIN KALPLERİ KARŞILIKLI SEVGİ VE BİRLİKLE DOLACAKTIR. (Bihar-ül Envar, cilt 53, sayfa 187; Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, sayfa 52) (HZ. MEHDİ (A.S.) ZAMANINDA) SEVGİ VE ŞEFKAT DÜNYANIN KÖŞE BUCAK HER YERİNE HAKİM OLACAKTIR. (İkbal’ul-A’mal Sayfa 507; Bihar-ül Envar, cilt 21, sayfa 312) Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) KENDİSİNİN ONLARI SEVDİĞİ, ONLARIN DA KENDİSİNİ SEVDİĞİ MÜ'MİNLERE KARŞI ALÇAK GÖNÜLLÜ, KAFİRLERE KARŞI İSE 'GÜÇLÜ VE ONURLU,' ALLAH YOLUNDA CEHD EDEN (ÇABA HARCAYAN) VE KINAYICININ KINAMASINDAN KORKMAYAN BİR TOPLULUK GETİRİR. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi, 54) HZ. MEHDİ (A.S.) ÇOK SABIRLI BİR İNSAN OLACAKTIR İMAM MEHDİ (HZ. MEHDİ (A.S.)), Davut Peygamber (a.s.)’in sakınmasına ve EYÜP PEYGAMBER (A.S.)’İN SABRINA sahiptir. Kefaayah al-Asar, Sayfa 43 VE ONLARIN İÇİNDEN, SABRETTİKLERİ ZAMAN EMRİMİZLE DOĞRU YOLA İLETİP-YÖNELTEN ÖNDERLER KILDIK; ONLAR BİZİM AYETLERİMİZE KESİN BİLGİYLE İNANIYORLARDI. (Secde Suresi, 24) HZ. MEHDİ (A.S.) AHİR ZAMANIN DARWİNİZM, MATERYALİZM, KOMÜNİZM, ATEİZM GİBİ DECCALİ FİKİR SİSTEMLERİNİ FİKREN YIKIP KURAN AHLAKINI VE PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN SÜNNETİ SENİYYESİNİ HAKİM EDECEKTİR. Üstad Said Nursi Hazretleri Emirdağ Lahikası’nda, Hz. Mehdi (a.s.)’nin birinci görevinin, yaptığı çalışmalarla ahir zamanda insanlığı etkisi altına alan Materyalizm ve Darwinizm’i tam olarak susturup fikren yok etmek olduğunu şöyle ifade etmiştir: Birincisi: ...Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve MADİYYUN (MATERYALİZM) VE TABİYYUN (Darwinizm ve evrim teorisi) BEŞER İÇİNDE İNTİSAR ETMESİYLE (YAYILMASIYLA) HER ŞEYDEN EVVEL FELSEFEYİ VE MADDİYUN FİKRİNİ (materyalizm ve darwinizmi) TAM SUSTURACAK BİR TARZDA İMANI KURTARMAKTIR." (Emirdağ Lahikası, mektup sf. 337) O, suçlu-günahkarlar istemese de, HAKKI GERÇEKLEŞTİRMEK VE BATILI GEÇERSİZ KILMAK İÇİN (böyle istiyordu.) (Enfal Suresi, 8) “Hayır, BİZ HAKKI BATILIN ÜSTÜNE FIRLATIRIZ, O DA ONUN BEYNİNİ DARMADAĞIN EDER. BİR DE BAKARSIN Kİ, O, YOK OLUP GİTMİŞTİR. ...” (Enbiya Suresi, 18) “DE Kİ: "HAK GELDİ, BATIL YOK OLDU. HİÇ ŞÜPHESİZ BATIL YOK OLUCUDUR." (İsra Suresi, 81) ... ALLAH, BATILI YOK EDİP-ORTADAN KALDIRIR VE KENDİ KELİMELERİYLE HAKKI HAK OLARAK PEKİŞTİRİR (gerçekleştirir)... (Şura Suresi, 24) HZ. MEHDİ (A.S.) PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN SOYUNDAN OLACAKTIR Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa ALLAH BENİM EHL-İ BEYTİMDEN (SOYUMDAN) BİR ZATI (HZ. MEHDİ'Yİ) GÖNDERECEK. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92) Gerçek şu ki, ALLAH, ADEM'İ, NUH'U, İBRAHİM AİLESİNİ VE İMRAN AİLESİNİ ALEMLER ÜZERİNE SEÇTİ; ONLAR BİRBİRLERİNDEN (TÜREME TEK) BİR ZÜRRİYETTİR. Allah işitendir, bilendir. (Al-i İmran Suresi, 33-34) HZ. MEHDİ (A.S.), PEYGAMBERLERE ATILAN İFTİRALARA BENZER İFTİRALARLA İMTİHAN OLACAKTIR Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “BU GAYBETİN SAHİBİNDE (HZ. MEHDİ (A.S.)’DE) DÖRT PEYGAMBERİN SÜNNETİ VARDIR. MUSA’DAN BİR SÜNNET, İSA’DAN BİR SÜNNET, YUSUF’DAN BİR SÜNNET VE MUHAMMED’DEN BİR SÜNNET, Allahın selamı hepsinin üzerine olsun.DEDİM Kİ: MUSA’NIN SÜNNETİ NEDİR? BUYURDU Kİ: ÇEKİNİP DİKKATLE GİZLENMEK. DEDİM Kİ: İSA’NIN SÜNNETİ NEDİR? BUYURDU Kİ: İSA’NIN HAKKINDA SÖYLENENLER, ONUN HAKKINDA DA SÖYLENECEK. DEDİM Kİ: YUSUF’UN SÜNNETİ NEDİR? BUYURDU Kİ: ZİNDAN VE GAYBET. DEDİM Kİ: MUHAMMED’İN -SALLALLAHU ALEYHİ VE ALİH- SÜNNETİ NEDİR? BUYURDU Kİ: KIYAM ETTİĞİNDE RESULULLAH’IN YOLUNDAN GİDECEKTİR. Yalnız o Resulullah’ın eserlerini açıklayacaktır. ... Dedim ki: Allahın rızasını nereden bilecektir? Buyurdu ki: “Allah onun kalbine rahmetini nazil edecektir.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 191) ANDOLSUN SENDEN ÖNCE DE ELÇİLER YALANLANDI; ONLARA, YARDIMIMIZ GELİNCEYE KADAR YALANLANDIKLARI VE EZİYETE UĞRATILDIKLARI ŞEYE SABRETTİLER. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun, GÖNDERİLENLERİN HABERLERİNDEN BİR BÖLÜMÜ SANA DA GELDİ. (Enam Suresi, 34) HZ. MEHDİ (A.S.) DÖNEMİNDEKİ MÜNAFIKLARI ÇEHRELERİNDEN TANIYACAKTIR ... Ebu Basir'den: İmam Caferi Sadık aleyhisselam '"Suçlular çehrelerinden tanınacak' (Muhammed Suresi, 30), ayeti hakkında şöyle buyurdu: ALLAH ONLARI TANIR, LAKİN BU AYET KAİM (HZ. MEHDİ (A.S.)) HAKKINDA NAZİL OLMUŞTUR. HZ. MEHDİ (A.S.) ONLARI (MÜNAFIKLARI) ÇEHRELERİNDEN TANIYACAK VE ASHABI İLE BİRLİKTE ONLARI (MANEN) DARMADAĞIN EDECEK." (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 283) Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? EĞER BİZ DİLERSEK, SANA ONLARI ELBETTE GÖSTERİRİZ, BÖYLELİKLE ONLARI SİMALARINDAN TANIRSIN. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir. (Muhammed Suresi, 29-30) HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN ZUHUR ETTİĞİ AHİR ZAMANDA ÇOK UZUN SÜRELİ VE BÜYÜK BİR EKONOMİK KRİZ YAŞANACAKTIR ... İbrahim el Kerhî'den: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu:... İşte o Hz. Mehdi (a.s.)dir. Onlara Allah kerametler bağışlamıştır. Ve mukaddes mekanda yer vermiştir. ... Ey İbrahim! O, ŞİDDETLİ SIKINTILARDAN ve belâlardan korku ve AÇLIKTAN sonra Ehli Beyt'i sevenlerin kalbindeki ÜZÜNTÜYÜ GİDERECEKTİR. Onun zamanında yaşayanlara ne mutlu! (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 94-95 İŞLERİN KESAD GİTMESİ OLACAKTIR. HERKES "SATAMIYORUM, ALAMIYORUM, KAZANAMIYORUM!" DİYE YAKINACAK. (Kıyamet Alametleri, s. 152) Çarşı ve pazarların tekarubu kıyamet alametlerindendir. DEDİM Kİ «PAZARLARIN TEKARUBU NE DEMEKTİR?» ŞUNLARDIR: HERKESİN AZ KAZANÇTAN YAKINMASI... İbni Merduveyh Ebu Hüreyre (R.A.) dan...)(Kıyamet Alametleri, Pamuk yayınları, s.146 Andolsun, biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye YILLAR YILI KURAKLIĞA VE ÜRÜN KITLIĞINA UĞRATTIK. (Araf Suresi, 130) Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ONA AÇLIK VE KORKU ELBİSESİNİ tattırdı. (Nahl Suresi, 112) KİM DE BENİM ZİKRİMDEN YÜZ ÇEVİRİRSE, ARTIK ONUN İÇİN SIKINTILI BİR GEÇİM VARDIR... (Taha Suresi, 124) Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek ONUN HALKI YALVARIP-YAKARSINLAR DİYE, MUTLAKA ONLARI DAYANILMAZ BİR ZORLUK (YOKSULLUK) VE SIKINTIYLA YAKALAYIVERMİŞİZ. (Araf Suresi, 94) (Zindana gidip:) "Yusuf, ey doğru (sözlü insan)... Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar." Dedi ki: "Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın." (Yusuf Suresi, 46-47) Sonra BUNUN ARKASINDAN (KURAKLIĞI) ZORLU YEDİ YIL GELECEKTİR, SAKLADIĞINIZ AZ BİR MİKTAR DIŞINDA, DAHA ÖNCE BİRİKTİRDİĞİNİZİ YİYİP BİTİRECEKTİR."Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar." (Yusuf Suresi, 48-49) Yusuf Suresi’nde yer alan bu ayetlerde, hapiste olduğu sırada Hz. Yusuf’tan, dönemin hükümdarının gördüğü bir rüyayı yorumlamasının istendiği bildirilmiştir. Hz. Yusuf bu rüyanın “uzun süreli ekonomik bir zorluğa” işaret ettiğini söylemiştir.
Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2009 16 yıl Yazar Hz. Mehdi (a.s)’nin gelişi ve varlığı konusunda çeşitli yanılgılara düşen çok sayıda insan vardır. Bu yanılgılardan bazıları şöyledir: 1. Hz. Mehdi (a.s.) gelip geçmiştir, eskiden çıkmıştır. 2. Hz. Mehdi (a.s.) şahsi manevidir, yani görünmez bir ruh gibidir. Dolayısıyla şahıs olarak beklemenin bir anlamı yoktur. 3. Hz. Mehdi (a.s.) gelecektir ama yüzyıllar sonra gelecektir. 4. Hz. Mehdi (a.s.) herhangi bir insan olacaktır. Hz. Mehdi (a.s.), Bediüzzaman’ın eserlerinde; “Hz. Mehdi (a.s.)'nin üç görevi vardır“ diye bildirdiği görevlerden 2. ve 3. görevleri yapacak, materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle fikri mücadele yapmayacak, iman hakikatlerini anlatmayacak sadece Risaleleri okuyacak herhangi bir siyasi liderdir. Dolayısıyla fazla dikkat çekici birisi değildir. 5. Hz. Mehdi (a.s.) diye bir kişi hiç yoktur ve hiçbir zaman da gelmeyecektir. 6. Hz. Mehdi (a.s.) gelebilir ama bu konuları araştırmak doğru değildir. Hz. Mehdi (a.s.) geldiğinde bizi vazife başında bulması gerekir dolayısıyla incelemeye gerek yoktur. Gelirse gelir, gelmezse gelmez. 7. Başının üstündeki bir meleğin bütün insanların göreceği şekilde “Bu Mehdi'dir, ona uyun” demesi, Hz. Mehdi (a.s.)’ye tank, top, silahın etki etmemesi gerekir. Böyle özellikleri olmayan kişi de zaten Hz. Mehdi (a.s.) değildir. 8. Ahir zamanda çok fazla sayıda Mehdi gelecektir. Üç, beş, on tane Mehdi gelebilir. Hepsi de sessizce Mehdilik görevlerini yapıp vefat ederler dolayısıyla bu gerçeği çok az kişi bilir. Hz. Mehdi (a.s)’nin gelişi ile ilgili Resulullah (s.a.v)’i bu kadar açık ve sarih hadis-i şerifi, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin bu kadar net ve anlaşılır sözü varken bu konuyu bu derece karmaşık ve anlaşılmaz bir hale getirmek ve kapatıp ört bas etmeye çalışmak, ahirzamanın garip ve vahim özelliklerinden bir tanesidir. Hz. Mehdi (a.s)’nin gelişi ve varlığı ile ilgili yukarıda anlattığımız yanılgılara düşen yüz milyonlarca insan vardır. Hz. Mehdi (a.s)’nin bu yüzyılda geleceğini düşünen ise başlangıçta 313 kişi olacaktır. Şu andaki genel durumdan da bu şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Resulullah Efendimiz (sav) hadis-i şeriflerinde Hz. Mehdi (a.s)’nin yanında 313 kişinin toplanacağını bildirmiştir. Açık ve sarih hadislere göre Hz. Mehdi (a.s)’yi anlayabilecek 313 kişi dışında kimse olmayacaktır. Anlamamalarının nedenleri de yukarıda sayılan yanılgılardır. İnsanların bir kısmı Hz. Mehdi (a.s)’nin varlığını gerçekten anlamayacak, bir kısmı da şeytani bir gaye ile anlamazlıktan gelecek ve Hz. Mehdi (a.s)’nin zuhuruna kadar bu durum böyle devam edecektir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de Hz. Mehdi (as)'nin imanın nuru ile anlaşılacağını ve onu farkederek yanında bulunacak kişilerin çok az sayıda olacağını şöyle bildirmektedir: Bu vazifenin istinad ettiği (dayandığı) kuvvet ve manevi ordusu yalnız ihlas, sadakat ve tesanüd (birlik) sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir (talebelerdir). Ne kadar da az olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar. İşte o pek kesretli, o muktedir ordu, Al-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselam'dır ve Hz. Mehdi'nin en has ordusudur. (Emirdağ Lahikası, s. 259) Hz.Mehdi (a.s.)’nin zuhuruna ait bütün alametler ortaya çıkmış olmasına ve bu işaretlerin son derece açık ve aleni olmasına rağmen Hz. Mehdi (a.s.)'nin bilinememesi çok büyük bir mucizedir. Ancak insanların büyük bölümünün gözüne perde çekilmiştir ve insanlar bu açık gerçeklere rağmen Hz. Mehdi (a.s)’yi fark edememektedirler. Bu durum ahirzamanın şiddetinin azametini, vahametini, basiretin ve ferasetin ne kadar ortadan kalkmış olduğunu, insanların nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu göstermektedir. Ancak Hz. Mehdi (a.s.)’nin gerçekten tek bir şahıs olduğunu ve bu yüzyılda zuhur edeceğini Allah’ın izniyle bütün dünya ileride anlayacaktır.
Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2009 16 yıl Yazar Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki: “BU İŞİN SAHİBİNDE (MEHDİ’DE) YUSUF’A BİR BENZERLİK VARDIR.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 189) (“Bu işin sahibi” yani, velayetin sahibi demektir. Bütün imamlarımız velayet sahibidir. Bununla birlikte mezkur hadislerimizde geçen velayetin sahibi sadece onikinci imamımız Hz. Mehdi aleyhisselam’dır. (Ç.)) "Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır Aleyhisselam'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Bu GAYBETİN (MEHDİ’NİN) SAHİBİNDE DÖRT PEYGAMBERİN SÜNNETİ VARDIR:... Dedim ki: "HZ. YUSUF’UN SÜNNETİ NEDİR?" BUYURDU Kİ: "ZİNDAN VE GAYBET."... (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 190) ... SONRA HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM HZ. YUSUF’A BENZEMEKTE ve onun halkı gördüğünü ama halkın onu göremediğini ve Hz. Ali’nin de buyurduğu gibi gökten nida olunana dek onun görülmeyeceği kesindir. (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 167) Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, Kuran'ın Yusuf kıssasında anlatılan Hz. Yusuf’un hayatıyla, Hz. Mehdi'nin hayatı arasında çok büyük benzerlikler olduğu haber verilmiştir. Peygamberimiz (sav)'in verdiği bu bilgi doğrultusunda Kuran ayetlerine bakıldığında, Hz. Mehdi ile ilgili hadislerle çok mutabık olayların yer aldığı görülür (En doğrusunu Allah bilir). Hz. Yusuf, Yaşadığı Dönemin Mehdisi’dir Allah Kuran'da, her dönemde insanlar için “hidayete yönelten bir elçi” gönderdiğini bildirmiştir. Bütün peygamberler hidayet ile gönderildiği, hidayete erdiren, vesile olan kişiler olduğuna göre, her peygamber birer Mehdi'dir. “Hz. Yusuf da yaşadığı dönemin Mehdisi”dir. Bu yönüyle de, ahir zamanda ortaya çıkacak olan Hz. Mehdi'nin hayatıyla, Hz. Yusuf'un hayatı büyük benzerlikler göstermektedir. Hz. Yusuf Gibi, Hz. Mehdi’ye de Allah Katından Özel Bir İlim Ve Hikmet Verilmiştir Kuran'da Hz. Yusuf’a Allah Katından özel bir ilim ve hikmet verildiği bildirilmektedir: "Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek..." (Yusuf Suresi, 6) "... Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik..." (Yusuf Suresi, 21) "Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz." (Yusuf Suresi, 22) Kuran'da Hz. Yusuf ile ilgili olarak verilen bu bilgilerden, Hz. Mehdi'nin de sözlerin yorumunu iyi bileceği; özel bir ilim ve hikmet sahibi olacağı anlaşılmaktadır. Nitekim rivayetlerde de Hz. Yusuf gibi, Hz. Mehdi’nin de Allah tarafından kendisine verilmiş “özel bir güce sahip olduğu” bildirilmektedir. O, kimsenin bilemediği gizli bir gücün sahibi olduğu için kendisine Mehdi denilmiştir. (Ahir zaman Mehdisinin Alametleri, Müellif: Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Kahraman Neşriyat. S. 77) Büyük İslam alimlerinden Muhyiddin Arabi, eserlerinde Hz. Mehdi’nin dikkat çeken başlıca 9 özelliğini şu şekilde belirtmektedir: 1. Basiret sahibi olması 2. Kutsal kitabı anlaması 3. Ayetlerin manasını bilmesi 4. Tayin edeceği kimselerin hal ve hareketlerini bilmesi 5. Öfkelendiğinde bile merhamet ve adaletten ayrılmaması 6. Varlıkların sınıflarını bilmesi 7. İşlerin girift taraflarını bilmesi 8. İnsanların ihtiyacını iyi anlaması 9. Bilhassa kendi zamanında ihtiyaç hissedilen gaibi ilimlere vukufu bulunması (bilmesi) gaibi (gizli, görünmeyen) ilimlerden haberdar olması. Hz. Yusuf Gibi Hz. Mehdi de, Belirli Bir Döneme Kadar Yaşadığı Toplumda Tanınmayacaktır Ama Hüccet (Mehdi) halkı tanır, halk ise onu tanıyamaz. Tıpkı Yusuf gibi. Yusuf halkı tanıdığı halde onlar Yusuf’u inkar ederlerdi. Sonra Hz. Ali şu ayeti okudu: “Kullara yazıklar olsun, Resül onlara geldikçe onunla alay ediyorlardı.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 162) Yaşadığı toplumdaki insanlar Hz. Mehdi’nin üstün özelliklerini, yürüttüğü hayırlı faaliyetleri açıkça gördükleri halde, Hz. Mehdi ve cemaatini tam olarak fark edemeyeceklerdir. Hz. Mehdi’nin bu durumu Hz. Yusuf’un hayatıyla büyük benzerlik göstermektedir. Kuran’ın, “(Kuraklık başlayınca) Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler, ONU TANIMADIKLARI HALDE kendisi onları hemen tanıdı.” (Yusuf Suresi, 58) ayetiyle, kardeşlerinin Hz. Yusuf’u tanıyamadıkları, ancak Hz. Yusuf’un kendi kardeşlerini tanıdığı haber verilmiştir. Hadislerin işaretine göre, Hz. Mehdi de, aynı Hz. Yusuf gibi olacak; ilk başlarda o insanları görecek ama insanlar onu fark edemeyeceklerdir. Hz. Yusuf Gibi, Hz. Mehdi de Kendisinden Ümidin Kesildiği Bir Dönemde Ortaya Çıkacaktır "Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?" dediler. "Ben Yusuf'um" dedi. "Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz." (Yusuf Suresi, 90) Kardeşleri bir düzen kurarak Hz. Yusuf'u bir kuyuya atmış, babalarına da ‘Hz. Yusuf'u bir kurdun yediğini’ söyleyerek üzerine yalandan kan sürülmüş gömleğini getirmişlerdir. Babası bu anlatılanların bir düzen olduğunu anlamıştır. Ancak babası da, kardeşleri de uzun yıllar Hz. Yusuf'tan haber alamamışlardır. Daha sonra Allah, beklemedikleri bir zamanda, Hz. Yusuf'u Mısır’ın hazinelerinin başında “güç ve iktidar” sahibi olarak karşılarına çıkarmıştır: (Yusuf) Dedi ki: "Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir yönetici) kıl. Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de) bilenim." (Yusuf Suresi, 55) İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır'da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız. (Yusuf Suresi, 56) Bu ayetler, Hz. Mehdi'nin de çıkışından ümidin kesildiği, insanların “Mehdi” diye bir kimsenin olmadığı iddiasında bulundukları bir dönemde ortaya çıkacağına işaret etmektedir. Yine ayetlerin işaretine göre bu dönemde Allah Hz. Mehdi'yi, “güç ve iktidar sahibi ve tüm inananların manevi lideri olarak” ortaya çıkaracaktır. Peygamberimiz (sav) de bu durumu hadislerinde şöyle müjdelemiştir: İnsanların ümitsiz olduğu ve "Hiç Mehdi falan yokmuş" dediği bir sırada Allah Mehdi'yi gönderir... (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 55) ...Mehdi, Resulullah'ın bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve çıkışından ümit kesildiği bir sırada çıkar... (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 55) Hz.Yusuf Gibi, Hz.Mehdi’ye Karşı da Kıskançlık Duyulacaktır Onlar şöyle demişti: "Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir." "Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz." (Yusuf Suresi, 8-9) Kuran'da kardeşlerinin Hz. Yusuf’a karşı büyük bir kıskançlık duydukları ve bu sebeple onu öldürmeyi dahi göze aldıkları bildirilmiştir. Bu amaçla ona zarar verebilmek için tuzak kurmuş, Hz. Yusuf'u bir kuyunun dibinde ölüme terk etmişlerdir. Ayette Hz. Mehdi döneminde de, bazı kişilerin Hz. Mehdi'ye karşı kıskançlık duyacaklarına ve bu sebeple ona cephe alacaklarına işaret etmektedir. Yine bu kişilerin, kıskançlık nedeniyle Hz. Mehdi'ye karşı mücadele veren karşıt güçler içerisinde yer alacakları ve Hz. Mehdi'yi etkisiz hale getirebilmek amacıyla ona bir düzen kurulacağı anlaşılmaktadır. Hz. Yusuf Gibi Hz. Mehdi’ye de Haksızlık Yapılacaktır Kuran'da Hz. Yusuf’a pek çok defa düzen kurularak haksızlık yapıldığı anlatılmıştır. Önce kardeşleri onu öldürme amacıyla bir tuzak kurmuş, ardından da yanında kaldığı vezirin hanımı Hz. Yusuf'a iffetine ilişkin iftira atmıştır. Bu konuyu bildiren ayetlerden bazıları şöyledir: "Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın...” (Yusuf Suresi, 9) İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın." (Yusuf Suresi, 10) Akşam üstü babalarına ağlar vaziyette geldiler. Dediler ki: "Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik, yarışıyorduk. Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin." (Yusuf Suresi, 16-17) Kadın dedi ki: "Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak." (Yusuf Suresi, 32) Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı. (Yusuf Suresi, 35) Kuran'da Hz. Yusuf hakkında verilen bu bilgilerden, Hz. Mehdi'nin de ortaya çıkışından önce aynı şekilde çeşitli haksızlıklara maruz kalacağı anlaşılmaktadır. Peygamber Efendimiz (sav)'in aşağıdaki hadislerinde de Hz. Mehdi'ye pek çok kez haksızlık yapılacağı haber verilmiştir: ...Biz öyle bir ev halkıyız ki; Allah bizim için ahireti dünyaya tercih etmiştir. Benim ehl-i beytim (soyum) muhakkak benden sonra bela, kaçırılma ve sürgüne uğrayacaktır. Benden sonra ehl-i beytim (soyum) bela ve mihnetlerle (eziyet, sıkıntı) karşılaşacaklar ve darba maruz kalacaklardır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14) ... (Mehdi) İki rekat namaz kılar. Namazdan dönünce şöyle der: "Ey insanlar! Ümmet-i Muhammed ve bilhassa onun ehl-i beyti çok belalar gördü ve bizler kahr (azap) ve HAKSIZLIĞA MARUZ KALDIK (uğradık)." (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55) Hz. Yusuf Gibi, Hz. Mehdi’ye de İftira Atılacak ve Tuzak Kurulacaktır (Babası) Demişti ki: "Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, YOKSA SANA BİR TUZAK KURARLAR. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır." (Yusuf Suresi, 5) Sonra onlarda (YUSUF’UN İFFETİNE İLİŞKİN) DELİLLERİ GÖRMELERİNİN ARDINDAN, mutlaka onu belli bir vakte kadar ZİNDANA ATMAK (GÖRÜŞÜ) AĞIR BASTI. (Yusuf Suresi, 35) Kuran'da, masum olduğuna dair deliller çok açık olmasına rağmen, yine de Hz. Yusuf’un haksız yere ve kasıtlı olarak suçlu gösterildiği bildirilmiştir. Bu durum Hz. Mehdi'nin de ortaya çıkışından önce çeşitli iftiralara, tuzak ve komplolara maruz kalacağına işaret etmektedir. Nitekim Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, “Hz. Mehdi'nin de yaşadığı toplumda zulüm, cefa, eziyet ve baskı göreceği” haber verilmiştir. Ama Allah halkın nefislerine karşı ZULMÜ, CEFASI VE İSRAFI YÜZÜNDEN, onu (Mehdi’yi) halktan gizleyecektir. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 162) Hz. Yusuf Gibi, Hz. Mehdi’ye de Bir Kısım Kadınların Komplo Kurması ve Bir Kadının Hz. Mehdi’nin İffetine Yönelik İftira Atması Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: "İsteklerim senin içindir, gelsene" dedi. (Yusuf) Dedi ki: "Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez." (Yusuf Suresi, 23) Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: "Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?" (Yusuf) Dedi ki: "Onun kendisi benden murad almak istedi."... (Yusuf Suresi, 25-26) Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)ağır bastı. (Yusuf Suresi, 35) Kuran'da vezirin karısının, masum olduğunu bildiği halde Hz. Yusuf'un iffetine yönelik iftira attığı bildirilmiştir. Vezirin karısı, bu iftirasını güçlendirebilmek için şehirdeki birtakım kadınları da kendisine şahit tutmuştur. Ayetlerin işaretinden Hz. Mehdi'ye karşı da bir grup kadının birlik olup komplo kuracakları ve ona da, “bir kadına karşı suç işlediği iddiasıyla iftira atılacağı” anlaşılmaktadır. Hz. Yusuf kendisine kurulan bu komplo sebebiyle hapis cezasıyla cezalandırılmış ve uzun yıllar haksız yere hapiste kalmıştır. Bu durum, Hz. Mehdi'nin de, masum olduğu halde, bu tarz yalan ve uydurma bahanelerle haksız yere hapisle cezalandırılacağına işaret etmektedir. Hz. Yusuf Gibi, Hz. Mehdi Devrindeki Yönetim de Onun Haklı ve Suçsuz Olduğundan Emin Olacak; Ama Bazı Siyasi Nedenlerle Onu Hapsetme Görüşü Ağır Basacaktır Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)ağır bastı. (Yusuf Suresi, 35) Hz. Yusuf'un masum olduğu delillerden çok açık bir şekilde anlaşılmıştır. Ancak yönetici konumundaki kimseler bu delilleri çok aleni şekilde gördükleri halde, bazı siyasi sebeplerle Hz. Yusuf'a karşı kurulan düzeni kabul etmiş ve onu suçlu bulmuşlardır. Hz. Yusuf'un bu durumundan, Hz. Mehdi'nin de kendisini savunmak ve haklı olduğunu ispatlamak için çok güçlü deliller sunacağı, ancak yönetici konumundaki kişilerin bu açık delillere rağmen bazı siyasi sebeplerle onu hapisle cezalandıracakları anlaşılmaktadır. Hz. Yusuf Gibi Hz. Mehdi’nin de Gaybet (Hapis) Dönemi Olacaktır Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin." (Yusuf Suresi, 15) ... böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. (Yusuf Suresi, 42) Sedir-i Seyrefi der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık Aleyhisselam'dan duydum ki: Şöyle buyurdu: "Bu işin sahibinde (Mehdi'de) Yusuf'a bir benzerlik vardır." Şöyle arzettim: "Sen bize bir GAYBETİ (hapsi) veya HAYRETİ bildiriyor gibisin." Hz. Yusuf ilk olarak kuyuda, daha sonra da uzun yıllar boyunca bir zindanda hapsedilmiştir. Yusuf aleyhisselam biri kısa diğeri uzun süre, iki defa insanların gözünden kaybolmuştur. Birincide, Yusuf (as) kuyuya bırakılmış, kısa bir süre sonra oradan geçen kafile onu oradan çıkarmış, ikincide ise haksız yere zindana atılmış, uzun bir müddet orada kalmıştır. Fakat sonradan masumluğu anlaşılarak, zindandan da çıkartılmıştır. Hz. Mehdi de Hz. Yusuf gibi hayatının çeşitli dönemlerinde pek çok kez hapsedilecektir. Ancak aynı Hz. Yusuf gibi Hz. Mehdi'nin de masum olduğuna dair deliller çok açık olacaktır. Rüyasında Onbir Yıldız, Güneş ve Ay’ın Hz. Yusuf’a Secde Etmeleri, İslam Dünyasının Hz. Mehdi’nin Manevi Liderliği Altında Toplanmasına İşaret Etmektedir "Hani Yusuf babasına: "Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) ONBİR YILDIZ, GÜNEŞ’İ VE AY’I gördüm; bana secde etmektelerken gördüm" demişti.(Yusuf Suresi, 4) "(Babası) Demişti ki: "Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır." (Yusuf Suresi, 5) Hz. Yusuf, rüyasında Yıldız, Güneş ve Ay’ı kendisine secde ederlerken görmüş, ilerleyen yıllarda da Allah, Hz. Yusuf'u Mısır’a yönetici kılmıştır. Bu durum Hz. Mehdi'nin hayatına yönelik de çok önemli işaretler içermektedir. Bilindiği gibi genellikle İslam ülkelerinin bayraklarında Yıldız, Güneş ve Ay amblemleri yer almaktadır. Hz. Yusuf ile ilgili bu ayetlerin işaretinden, İslam ülkelerinin Hz. Mehdi'nin manevi liderliği altında toplanıp birlik olacakları, Hz. Mehdi'nin de bu şekilde tüm Müslümanların manevi lideri olacağı anlaşılmaktadır. Yusuf Suresi’nde Ahir Zamandaki Ekonomik Krize de İşaretler Vardır (Zindana gidip:) "Yusuf, ey doğru (sözlü insan)... Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar." Dedi ki: "Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın." (Yusuf Suresi, 46-47) Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir." Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar." (Yusuf Suresi, 48-49) Ayetlerde, hapiste olduğu sırada Hz. Yusuf’tan, dönemin hükümdarının gördüğü bir rüyayı yorumlamasının istendiği bildirilmiştir. Hz. Yusuf bu rüyanın “uzun süreli ekonomik bir zorluğa” işaret ettiğini söylemiştir. Peygamberimiz (sav)'in Hz. Yusuf’un hayatında Hz. Mehdi'nin hayatıyla benzerlikler olacağını bildirmiş olması, o dönemdeki gibi Hz. Mehdi'nin çıkışından önce de yeryüzünde ciddi boyutlarda bir ekonomik kriz yaşanacağına işaret etmektedir. Ayette işaret edilen ekonomik sıkıntının, günümüzde dünya çapında yaşanan büyük ekonomik kriz olması kuvvetle muhtemeldir (en doğrusunu Allah bilir). Yine Hz. Yusuf’un “kuraklığı zorlu yedi yıl” sözleriyle bahsettiği kıtlık ve ekonomik zorluk yılları, 2007 ve 2008 yıllarına işaret ediyor olabilir (en doğrusunu Allah bilir). Hz. Yusuf, “inek ve buğday”dan bahsedilen rüyayı yorumlamış ve o dönemde yaşanacak ekonomik zorluğa karşı, “tarıma önem verilmesinin çözüm olacağını” söylemiştir. Bilindiği gibi “inek ve buğday”, tarım ve hayvancılığın en önemli kalemleridir. Dolayısıyla Hz. Yusuf’un yaptığı yorumdan, “ahir zamanda Hz. Mehdi'nin çıkışından önce yaşanacak ekonomik kriz sırasında da, tarım ve hayvancılığa önem verilmesinin çözüm olacağı” anlaşılmaktadır. Ayetlerin işaretinden bu ekonomik krizin “blok olarak tek bir dönem” ya da “tekrarlı bir dönem” de olabileceği anlaşılmaktadır.
Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2009 16 yıl Yazar İmam Rabbani Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.)’nin zuhurunun YÜZYIL BAŞLARINDA OLACAĞINI bildirmiş, kendi döneminde yüzyıl başından on sekiz sene geçmiş olmasına rağmen bu zuhurun gerçekleşmediğini ifade etmiştir: Halbuki bu doğuş, Mehdi'nin zuhuru zamanında olacak zuhur değildir. Zira, ONUN ZUHURU, YÜZ BAŞLARINDA OLACAKTIR. Şu anda dahi, yüz başını, on sekiz sene geçmiş vaziyettedir. İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 381. Mektup, s.1184 İmam Rabbani Hazretleri’nin “ONUN ZUHURU YÜZ BAŞLARINDA OLACAKTIR” ifadesi HZ MEHDİ’NİN ZUHUR ALAMETLERİNİN YÜZYIL BAŞLARINDA TAHAKKUK ETMEYE BAŞLAYACAĞI ANLAMINDADIR, yoksa yüzyıl başında Hz. Mehdi (a.s.) hemen zuhur edecek, İslam ahlakı hemen hakim olacak ve Hz. Mehdi (a.s.) görülür görülmez hemen halk tarafından tanınacak ANLAMINDA DEĞİLDİR. Nitekim İmam Rabbani Hazretlerinin söylediği gibi HİCRİ 1400 YILINDAN GÜNÜMÜZE KADAR OLAN 30 YILLIK SÜREÇ İÇERİSİNDE HZ. MEHDİ’NİN ZUHURU İÇİN PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.)’İN BAHSETTİĞİ HEMEN HEMEN BÜTÜN ALAMETLER ÇIKMIŞTIR. (Hz. Mehdi (a.s.)’nin çıkış alametleri için bkz. http://www.hazretimehdi.com/cikis.php) İmam Rabbani Hazretleri’nin bu sözünde kullandığı “ŞU ANDA DAHİ, YÜZ BAŞINI, ON SEKİZ SENE GEÇMİŞ VAZİYETTEDİR.” ifadesi de önemlidir. İmam Rabbani Hazretleri bu sözüyle eğer ki Mehdi çıkmış olsaydı, keşif ve keramet sahibi veli bir insan olarak kendisinin de yüzyıl başından o ana kadar geçen 18 yıl içerisinde yaşanan zuhur alametlerinin tahakkukundan Hz. Mehdi’yi imanın nuru ile hissedeceğine ve farkedeceğine işaret etmektedir. Oysa ki İmam Rabbani Hazretleri’nin kendi döneminde yüzyıl başını onsekiz sene geçmiş olmasına rağmen Hz. Mehdi’nin çıkış alametleri gerçekleşmemiş, dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s.) de zuhur etmemiştir. Dolayısıyla İmam Rabbani Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.) zuhur eder etmez İslam ahlakının bütün dünyaya hakim olacağı, dolayısıyla da Hz. Mehdi (a.s.)’nin bakan herkes tarafından hemen tanınacağı yönünde bir izahta ve imada bulunmamaktadır. Ancak kendisi gibi derin ilimlere sahip veli şahısların Hz. Mehdi (a.s.)’yi farkedebileceklerine dikkat çekmektedir. Hz. Mehdi (a.s.) ilk zuhur ettiğinde herkes tarafından hemen tanınmayacağı, halkın arasında olmasına rağmen bilinmeyeceği ancak KEŞİF VE KERAMET SAHİBİ VELİ İNSANLARIN ONU İMAN NURUNDAN, İMANIN DERİNLİĞİNDEN VE İMAN HEYBETİNDEN TANIYABİLECEKLERİ Said Nursi Hazretleri’nin ifadelerinden de anlaşılmaktadır: Halbuki demiştik: Bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyarı elinden alınmaz. ÖYLE İSE O EŞHAS (yani ahir zamanın mühim şahısları –HZ. MEHDİ (A.S.) ve HZ. İSA (A.S.)), hattâ o müthiş Deccal dahi ÇIKTIĞI ZAMAN ÇOKLARI, HATTÂ KENDİSİ DE BİDAYETEN (BAŞLANGIÇTA) Deccal olduğunu BİLMEZ. BELKİ NUR-U ÎMÂNIN DİKKATİYLE, O EŞHAS-I ÂHİR ZAMAN (yani ahir zamanın mühim şahısları HZ. MEHDİ (A.S.) ve HZ. İSA (A.S.)) TANINABİLİR. (Sözler, ss. 343-344) İmam Rabbani gibi keşif ve keramet sahibi veli bir insan olan Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Mektubat adlı eserinde Hz. İsa’nın da yeniden dünyaya geldiğinde hemen herkes tarafından bilinemeyeceğini, ancak yakınındaki DERİN İMANLI TALEBELERİ TARAFINDAN İMANIN NURU İLE TANINACAĞINI ifade etmiştir: ... HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELAM GELDİĞİ VAKİT, herkes ONUN HAKİKÎ ÎSA, olduğunu bilmek lâzım değildir. ONUN MUKARREB VE HAVASSI (derin imanlı yakın talebeleri), nur-u iman (imanın ışığı) ile ONU TANIR. Yoksa bedahet (birdenbire ve açıkça) derecesinde HERKES ONU TANIMAYACAKTIR... Mektubat, s. 60 GEREK İMAM RABBANİ HAZRETLERİ’NİN SÖZLERİNDEN GEREKSE SAİD NURSİ HAZRETLERİ’NİN AÇIKLAMALARINDAN HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN ZUHURUYLA BİRLİKTE İSLAM AHLAKININ BÜTÜN DÜNYAYA HEMEN HAKİM OLACAĞI, HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN HEMEN HERKES TARAFINDAN BİLİNECEĞİ ANLAMI ÇIKMAMAKTADIR. Hz. Mehdi (a.s.) zuhur ettiğinde İslam ahlakı dünyanın dört bir yanına hemen hakim olacak olsa, o zaman Hz. Mehdi (a.s.)’yi herkes tanır ve farkederdi. Öyle bir ortamda Hz. Mehdi (a.s.) hiçbir zorlukla karşılaşmazdı. Oysa ki Hz. Mehdi (a.s.)’nin halk tarafından tanınmayacağı hatta bu yönüyle Hz Yusuf’a benzerlik taşıyacağı, zorluklarla ve baskıyla karşılaşacağı, Hz. Musa gibi öldürülme, tuzak kurulma, gözaltına alınma, sürgün edilme gibi her türlü tehlikeyle içiçe olacağı, gaybette yaşayacağı Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde de açıkça belirtilmiştir: ... SONRA HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM HZ. YUSUF’A BENZEMEKTE ve ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN) HALKI GÖRDÜĞÜNÜ AMA HALKIN ONU (HZ. MEHDİ (A.S.)) GÖREMEDİĞİNİ ve Hz. Ali’nin de buyurduğu gibi GÖKTEN NİDA OLUNANA DEK ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)’NİN) GÖRÜLMEYECEĞİ KESİNDİR. (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 167) "Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır Aleyhisselam'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Bu GAYBETİN (MEHDİ’NİN) SAHİBİNDE DÖRT PEYGAMBERİN SÜNNETİ VARDIR:... Dedim ki: "HZ. YUSUF’UN SÜNNETİ NEDİR?" BUYURDU Kİ: "ZİNDAN VE GAYBET."... (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 190) İmam Zeyn-ul Abidin aleyhi's-selâm şöyle buyurmuştur: "Bizim Kaim'imiz (Mehdi) ile Allah'ın resulleri arasında bir takım benzerlikler vardır. Nuh, İbrahim, Musa, İsa, Eyyub ve Muhammed sallâ'llâhu aleyhi ve alih peygamberlerin her biri ile bir benzerliği vardır. Nuh ile uzun ömürlü olmasında, İbrahim ile, doğumunun gizli olması (doğumunun evde olmasında) ve halktan uzak durmasında; MUSA İLE, KORKU HALİ (MEHDİ'YE YÖNELİK TEHLİKELERİN YOĞUNLUĞUYLA; ÖLDÜRME, TUZAK KURMA, TUTUKLANMA, GÖZALTINA ALINMA, SÜRGÜN GİBİ HER TÜRLÜ TEHLİKEYLE İÇ İÇE OLMASIYLA) ve GAYBETTE YAŞAMASINDA (SÜREKLİ GİZLENEREK YAŞAMASINDA); İsa ile halkın onun hakkındaki ihtilafa düşmesi (bir kısım insanların, 'Mehdi gelecek', bir kısımının da 'gelmeyecek', bir kısmının ‘Mehdi çok daha ileride gelecek’ ya da ‘gelmiş geçmiştir’ demesinde, bir kısmının ise ‘Mehdi hiç gelmeyecektir’ demesinde); Eyyub ile, beladan sonra kurtuluşun yetişmesinde (Hz. Mehdi'ye de birçok zorluk, sıkıntı ve dert gelmesi; ancak aynı Hz. Eyüp gibi Allah'ın rahmetiyle hepsinden kurtulmasıyla); Muhammed sallâ'llâhu aleyhi ve alih ile de kılıçla kıyam etmesinde (Peygamberimiz (sav)'in kutsal emanetleri olan mübarek sancağı, kılıcı ve hırkasının, Mehdi'nin yanında olmasıyla), benzerliği vardır." (Kemal'ud-Din s. 322, 31. babin 3. hadis) Sedir-i Seyrefi der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam'dan duydum ki: Şöyle buyurdu: "BU İŞİN SAHİBİNDE (HZ. MEHDİ (A.S.)’DE) YUSUF'A BİR BENZERLİK VARDIR." ŞÖYLE ARZETTİM: SEN BİZE BİR GAYBETİ VEYA HAYRETİ BİLDİRİYOR GİBİSİN. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 189)
Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2009 16 yıl Yazar Yüce Allah, sonsuz akıl sahibidir. Sonsuz ilim ve nimet sahibidir. Ve Rabbimiz sonsuz güzelliktedir, sonsuz sevgi sahibidir. Sonsuz güzelliğinin bir tecellisi olarak insanı yaratmıştır ve onu suret suret kılmıştır. İnsan ise, Allah’ın kendisine vermiş olduğu ruhu taşımaktadır. Bunun anlamı ise şudur: İnsan, Yüce Rabbimiz’in rahmeti ve dilemesi ile her şeyin çok fazlasına sahip olabilir. İnsanlar genellikle dünya hayatında bunu bilmeden yaşarlar. Bu nedenle uçsuz bucaksız bir sevgi gücüne ve akla sahip olabileceklerini düşünmezler. Bunun bir sonucu olarak, karşılarındaki insanı Allah’ın ruhu olduğu için sevemez bunu akıllarından dahi geçirmezler. Karşılarındaki insanın, Allah’ın ruhu olmasından kaynaklanan bir ruh derinliği olduğunu dolayısıyla bu ruh derinliği içinde onunla içli ve güçlü bir sevgi yaşayabileceklerini bilemezler. Kuşkusuz ki bu çok büyük bir eksikliktir. Tüm bu sebeplerle bu insanların sevgi anlayışları genel anlamda son derece yüzeyseldir. Gösterdikleri ve yaşadıkları sevgi bedenle sınırlıdır. Ya da eve, arabaya, gelecek güvencesine... Bunun bir sonucu olarak bedene zarar geldiğinde, ev, araba ortadan kalktığında, gelecek tehlikeye girdiğinde sevgi de biter. Bu anlayışta bunun ötesi yoktur. Bunu telafi edip yeniden oluşturacak bir sistem yoktur. Hepsi geçici değerlere bağlı olduğundan, dünya hayatı da geçici olduğundan, bunların zamanla ortadan kalkıp yok olması dolayısıyla sevginin de yok olması kaçınılmazdır. Nitekim böyle de olur. Kişi, karşısındaki insanı Allah’ın ruhu olduğu için sevdiğinde ve Allah’tan gelecek sonsuz bir sevgi ve sevme ihtimali olduğunu bildiğinde ise, bu duygunun tükenmesi Allah’ın dilemesi dışında imkansızdır. Zamanla, hastalıklarla, yokluk ve zorluklarla azalan değil; zaman geçtikçe olgunlaşan, derinleştikçe artıp çoğalan bir sevgi yaşayabileceğinin farkında olur. Bunun bir sınırı yoktur. İnsanın asıl hali ahiretteki halidir. Orada acizlikler yoktur, güçlükler yoktur. Orada Allah, dilediği mükemmel beden ile insanı istediği şekilde tecelli ettirecektir. Allah’ın ruhunu taşıyan bir insanın sırf ruhun aldığı zevki hissederek sevgiyi yaşaması, o kişinin gözlerindeki, aklındaki derin kişiliği ve varlığı keşfederek onunla zihninde derin bir bağlantı kurabilmesi ancak Allah’a bağlanması ve Allah’ı anlaması ile mümkün olabilir. İnsan, Allah’ın ruhunu taşıdığını bilerek sonsuz nimet içindedir. Allah’ın dilemesi ile her şeye sonsuz kere sahip olabilir. Elbette ki sevgiye de. Yüce Rabbimiz bir ayetinde gerçek sevginin ancak Allah’ın katından insana bahşedileceğini haber vermiştir: İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)
Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2009 16 yıl Yazar İman edenleri, iman etmeyen insanlardan ayıran en büyük sırlardan biri, dünya hayatında karşılaştıkları zorluklar, sıkıntılar, hastalıklardır. Bir kısım insanlar için inkara sebep olan şeyler, Müslümanlar için birer nimettir, kendilerini Allah'a yaklaştıran birer vesiledir. İşte bu, imtihanın sırrıdır. Bu sır ile müminler, dünyada inkarcılardan tamamen farklı bir hayat yaşarlar. Hastalık, özellikle de ağır hastalık, bir insanın yalnızca kendisinin yaşayıp bildiği, zorluğunu yalnızca kendisinin çektiği özel bir imtihandır. Fakat her şey gibi hastalık da Allah'tan gelir. Ve elbette ki bunun şifası da yine Allah'tandır. Hastalığa dayanıp sabretmek, hastalığın Allah'tan geldiğini bilerek güzel bir tevekkülle tevekkül etmek, samimi, gerçek, halis Müslümana has bir özelliktir. Yüce Rabbimiz Allah, Hz. Eyüb'ü bu konuda örnek verir: Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 83-84) Müslüman, nimetin Allah'tan geldiğini bildiği gibi zorluk ve sıkıntıların da Allah'tan geldiğini ve bunun özel bir imtihan olduğunu bilir. Rabbimiz'e olan sevgisi ve imanı nedeni ile bu zorluklara güzel bir sabır ile sabredilmesi gerektiğinin bilincindedir. Bu sabrın, Allah'a sevginin ve Allah'a olan dostluğun göstergesi olduğunun farkındadır. Bunların tümünün Allah'ın yalnızca "Ol" emri ile son bulacağını, bunların varlığının imtihanın bir sırrı olduğunu ve Allah dilediğine göre bunların nimet olarak görülmesi gerektiğini bilmektedir. Bu şuur açıklığına sahip olan insanın yaşadığı zorluklara karşı sabrı ve tevekkülü, samimi olmayan bir insanın başarabileceği bir şey değildir. İnsanların büyük bir bölümü için ise hastalık ve zorluklar, (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'a karşı küskünlüğe, hatta Allah'a karşı inkara birer bahanedirler. Kendisini Müslüman tanıtan bazı insanlar bile, zorlukları Allah'tan gelmiş büyük belalar olarak addederek, Allah inancından uzaklaşır, birer Müslüman olarak üzerlerine düşen görevleri yapmaktan uzaklaşırlar. Samimi Müslümanların birer imtihan ve nimet olarak gördükleri ve sabretmelerinin karşılığında cennetle müjdelendikleri bu ortamlar, genellikle aksini düşünen insanlar için red ve inkarın vesilesi olarak karşılanırlar. Kuşkusuz ki bu, dünyada da ahirette de en büyük kayıpları beraberinde getiren bozuk ve çarpık bir anlayıştır. Hz. Yusuf, Vezir'in karısının isteklerini reddetmesine ve hiçbir suçu olmamasına rağmen hapsi tercih etmiştir. Ve yıllarca haksız yere orada kalmıştır. Zahiren bakıldığında, nefsani menfaati bir kenara bırakarak yıllarca zindanı tercih etmek, Allah'tan gereği gibi korkmayan, imtihanın sırrını kavrayamayan insanlar için mümkün gözükmemektedir. Fakat Hz. Yusuf, Allah'a olan sevgisinden, Allah'tan güçlü korkusundan dolayı, böyle bir ortamın kendisine özel olarak yaratıldığının, imtihan edildiğinin farkındadır. Kendisine nimetlerin en güzelini yaratacak olan Rabbimizin o sırada böyle bir ortamı yaratmasının özel bir anlamı ve hikmeti olduğunun bilincindedir. Bunun karşılığının inşaAllah ahirette sonsuz nimet olabileceğine iman etmiş, Allah'a olan güçlü sevgisi onu en doğru harekete yöneltmiştir. İnsanın imtihanın sırrını görebilmesi, zorluk ve hastalıklara güzellikle ve şükürle karşılık verebilmesi, güzel bir tevekkülle tevekkül edebilmesi için gereği gibi Allah'tan korkması gerekmektedir. Elbette ki her şeyin Allah'tan geldiğini bilmek ve her çözümü Allah'ın yaratacağına iman etmek, insanı en büyük kurtuluşa götüren yollardan biridir. Yüce Rabbimiz ayetlerinde şöyle bildirir: Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 155-156)
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.