Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

22. Yüzyılda Bir Aşk Öyküsü


Ahmet Ünal ÇAM

Önerilen İletiler

22. Yüzyılda Bir Aşk Öyküsü

 

Orta yaşlı adam, salonun boydan boya cam olan doğu cephesinden şehri seyrediyordu. Peşinden bir koltuk geldi, “Oturmak ister misiniz?” diye oldukça düzgün bir ses adamın kulaklarını tırmaladı. Cihazların ses mekanizmalarında insan sesi kullanılmasından oldum olası nefret etmişti. Önce kızmak istedi ama sonra hatırladı, “10 dakikadan fazla ayakta ve 1 küçük bir saha dahilinde kalırsam, yanıma gelip sesleneceksin” diye programladığını hatırladı. “Hayır !” dedi öfkeli bir sesle. Sonra bu da onu rahatsız etti. Öfkeyle bağırmak bile, insan öfkesine tepkisizliğe ayarlanmış, yetenekleri çapında her isteği yerine getirmek zorundaki bir robota karşı olunca anlamsızlaşıyordu. Oysa bu robotların yapımında yıllarca çalışan ve emekli olmayı hiç istemeyip, danışman olarak görevini devam ettiren birisiydi.

 

Şehir manzarası da sıkmıştı artık. Füzyondan tekniği ile enerji elde edilmesinden beri, şehrin ışıklandırılması o kadar abartılmıştı ki, gecelerde bile her yer aydınlıktı.

22.JPG

İlk başlarda buna ne kadar sevinmişti. “Daha iyi ya, istediğim saatte fabrikaya gelip laboratuarda çalışabilecek, deneylerimi yapabileceğim.” Diye düşünmüştü. Oysa şimdi çocukluğundaki gibi bir yıldız seyretme şansı bile yoktu.

Son zamanlarda sık sık çocukluğunu hatırlar olmuştu. “Yaşlanıyor muyum?” yürüyen koltuğa oturdu, “Ayna” diye seslendi. Koltuk, duvarda beliren aynanın karşısına götürdü onu. İnsanları yıllarca perişan eden hastalıklarının çoğuna çare bulunmuştu ama tembelliğe bulunamamıştı. Şişman arkadaşlarına rağmen kendisi oldukça düzgün bir vücuda sahip görünüyordu. Yine de yaşlanıyordu işte. “Ne oluyor bana, ne bu hüzün”. Dayanamadı, yine çocukluğunu hatırladığı zamanlardaki gibi görüntü seyretmek için seslendi “Görüntü”. 4 boyutlu lazer görüntü cihazları ortaya çıktı, hazır olarak emir beklemeye başladı. “Ilgaz” diye seslendi. Odanın içi Ilgaz’ın yeşillik bir köyünün görüntüsüyle doldu. Yurt dışında görev aldığının 3. yılında babasının çekip gönderdiği görüntülerdi bunlar. İlk çıkan 4 boyutlu görüntü cihazlarıyla çekilmişti ama bunları seyretmeyi seviyordu. Babası, “Madem sen gelemiyorsun, köyü sana gönderiyorum” demişti elektronik mesajında. Mesajı alıp, görüntüyü biraz seyrettikten sonra, yedekleyip bir çekmeceye atmıştı. Sonra babasının ölüm haberi gelince, uzun süredir unuttuğu bir şeyi yapıp ağlamıştı. Yeni durumuna tepki verip, gözyaşlarını hastalık zanneden robotunu uzaklaştırmış, sonra da çekmeceden çıkarıp görüntüleri seyretmeye başlamıştı. Görüntülerin devamında babasını, annesini de görmüştü. Yanı başında ona gülümsüyor gibiydiler. Annesinin itirazlarına, “Yapma gurbetteki çocuğu üzeceksin” diye ikazına rağmen, babası bir gurbet türküsü tutturmuştu. Ne kadar gülmüştü annesinin ikazına ve babasının kendisini gurbette sayarak üzülmesine, Türkü söylemesine. Oysa şimdi bu gurbet türküsü, hatta her gurbet türküsü içini yakar olmuştu.

Arkadaşının Serdar’ın içeri girmesiyle “Görüntü kapan” diye emretti ama Serdar görüntüyü fark etmişti.

-Oooo… Hakan bey, hala mı nostalji, melankoli, hüzün… Yeter dostum ya…

-Tamam, sen de hemen üstüme gelme.

-Bana bak, sırf senin yüzünden robotlara yeni öğreti programları yüklüyoruz. Yok gözyaşı, yok ağlama.

-Ne ağlaması yahu?

-Ha… tamam, bu tam hijyenik ortamda gözüne toz kaçtı değil mi! Bana bak, hizmetlerine saygımızdan, sana verilen robotlara “Gözyaşı normaldir” diye tanımladık ama bağıra bağıra ağlamaya kalkarsan hiiiç kusura bakma.

Hakan gülümsedi;

-Ne olur ki?-Daha önce görmedikleri bu durum karşısında robotların kafası karışır, yangın var, savaş var filan diye bütün güvenlik merkezlerine mesaj gönderir.

Serdar, duvara doğru döner, önce “Görüntü” diye, sonra da kumsal diye bağırır. Odadaki tüm duvarlar şeffaflaşmıştı. Kumsal görüntüsünün içinde sadece iki adam ve eşyalar vardı.

-Beni eleştiriyorsun ama sen de eski kafalısın.

-O niye o?

- Sanki sesini duymayacaklarmış gibi, “Görüntü” derken cihazların tarafına döndün.

-Duymak mı! Hah hah ha… Sesime tepki vermek. Neyse, sen epeydir uğramıyorsun ama robot planlama bölümüne yeni bir arkadaş geldi.

-Eeee, nadir olan bir şey değil ki bu. Üstelik yüzlerce insan çalışıyor bu bölümde. Benle ilgisi ne?

-Düşün bakalım?

-Bana bak, yeni geldi dedin, sonuçta genç biri değil mi?

-Yooo, genç olması şart mı? Sadece bizim bölüme yeni geldi, daha bir ay oldu geleli..

-Sakın yine aynı saçmalık olmasın. Evlenmeyi filan düşünmüyorum.

-İyi canım, evlenip çocuk sahibi olacağına gençliğini tüket bakalım. Bu arada …DNA bağışladığını duydum.

-Tamam tamam…

-Artık ilgilenmiyorum senin evlenme işlerinle…Tamam mı! Ama yine de yaşlandığında yanında konuşacağın bir insan olması fena olmazdı.

 

---DEVAMI VAR ---

 

Yazılış : 29-1-2009 17:20 / 30-1-2009 15:20

Yazan : Ahmet Ünal ÇAM [email protected]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.