Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Featured Replies

Gönderi tarihi:

İşte örnekler:

 

Bir kamu kuruluşunda çalışan F.K. adlı memur, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü eleştirdiği ''okur yorumu'' yüzünden davalık oldu. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, F.K'yı şikayet etti. F.K'nın ifadesi alındı.Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan "Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü Bilişim Suçları Bürosu'' internet sitelerini yakın takibe aldı. Sitelerde yer alan haberlerin altına düşüncelerini yazan okurların ''sakıncalı'' bulunan yorumları hakkında işlem yapılmaya başlandı.

 

2008 yılının son aylarında faaliyetlerini hızlandıran birim, internette yayın yapan yüzbinlerce siteyi takip etmeye çalışıyor. Polisin görev yaptığı birim, bir yandan da gelen şikayetleri değerlendiriyor.

 

Bilişim Suçları Bürosu'na şu ana dek en çok Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nden şikayet geldi. 18 kişinin haberlerin altlarına yazdıkları yorumlarda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e hakaret ettiğini öne süren Çankaya, bunlar hakkında işlem yapılmasını istedi.

 

Bilişim Şubesi'nde görev yapan polisler de şikayet üzerine gerekli çalışmaları başlattı. Polis, yorumların yazıldığı sitelerin yöneticilerinden, okurların ''internete bağlandıkları adresleri'' istedi. Sitelerden gelen bilgiler üzerine, kişilerin internete hangi IP'den bağlandığını tespit eden polis, bilgileri savcılığa ulaştırdı. Savcılık da bu kişiler hakkında işlem başlattı. Şikayet edilen bazı yorumcuların yurt dışında yaşadığı ve bu yüzden polisin savcılığa ''Bu kişiler bulunamadı'' bilgisini verdiği de öğrenildi.

 

Savcılığın ifadesini aldığı son kişi ise bir kamu kuruluşunda çalışan F.K... Memur olan F.K. bir gazetenin internet sitesine yazılan ''okur yorumu''ndan dolayı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından şikayet edildi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen imzasını taşıyan şikayet dilekçesinde, F.K'ya ait olduğu öne sürülen bir yorumda Cumhurbaşkanı Gül'e yönelik ''hakaret''te bulunduğu öne sürüldü.

 

F.K ise Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği ifadede, yorumda yazan düşüncelere katıldığını ancak yorumda yer alan son kelimeyi hiçbir zaman kullanmayacağını ifade etti. F.K, kendi ismiyle yazılan yorumun ''herkese açık'' bir bilgisayardan gönderildiğini belirterek, ''suç unsuru taşıdığı iddia edilen kelimeyi kimin yazdığının tespit edilmesi çok zor'' dedi. F.K'nın, Gül'e hakaret kastı olmadığını söylediği de öğrenildi.

 

Hukukçular ise bu uygulamanın sakıncalar doğurabileceğine işaret etti. İnternette yer alan yorumların ''düşünceyi ifade özgürlüğü'' kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirten hukukçular, "Yayın yapan sitelerden erişim bilgilerini almak, korku toplumu yaratır. Kimse düşüncelerini ifade edemez'' görüşünde birleşti.

 

Öte yandan, Hürriyet Gazetesi'nde yer alan habere göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ermenistan’a yapacağı ziyaret haberini okuduğu internet sitesine "İhanet budur, Gül’ün yaptığıdır" yorumunu gönderen M.K. isimli mühendis hakkında "Cumhurbaşkanı’na açıkça hakaret" suçundan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

 

alıntıdır-memurlar.net

Gönderi tarihi:

Fadıl takipte.

 

Bir süre sonra kullanıcılar savcılıkla başlarını derde sokmayacak şekilde eleştirmeyi de, laf sokmayı da öğrenir. Belki alakasız ama 1996 yılında statlarda küfürü önlemek için bir yöntem geliştirilmişti. Çevik kuvvete mensup yüzlerce polis maçın oynandığı statyumda sivil kıyafetlerle taraftarların arasına karışıyor, küfür eden taraftarları yaka paça gözaltına alıyorlardı.

 

Cem Uzan'ın hakemlere bahşiş gibi rüşvet dağıttığı o yıl oynanan Beşiktaş-İstanbulspor (Cem Uzan'ın dı o zamanlar istanbulspor) maçında yeni açıktaydım. Böyle konularda yaratıcılığı meşhur olan beşiktaş taraftarlarının hakemin beşiktaş aleyhine verdiği haksız bir karardan sonra hakeme yönelik yaptıkları tezahüratı hatırlıyorum ;

 

Kutu kutu pense

Elmamı yerse

Arkadaşım hakem

Arkasını dönse

 

hakem ne demek istediklerini, hangi yaygın stat küfürüne gönderme yaptıklarını anlıyordu. Araya karıştırılmış çevik kuvvet polisleri anlıyordu. Amirleri anlıyordu. Ama küfür var mı? Yok. Sorunda yoktu o halde. O uygulama devam ettiği sürece beşiktaş taraftarıda bu tezahüratı kullanıyordu hakeme küfür etmek istediği zaman.

 

Akıl veriyor falan değilim tabii ki :)

Gönderi tarihi:

Demokratik bir ülkeyiz vesselam!Atatürk'e hakaret edenleride polis izliyormu acaba?

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Türkiye tam anlamı ile bir POLİS DEVLETİ oldu...

Tayyip Erdoğan'a "Padişah" demekte haklılar, zira zaten öyle...

 

Zamanında (ki hala) Asker, herhangi bir siyasi ya da toplumsal konuda söz söylese,

Avrupalı ve Türkiyeli kimseler! hemen ayağa kalkardı "Asker Siyasete karışıyor. Darbeci asker. Asker özgürlüğe etki ediyor. Asker ülkeyi kargaşaya sokacak. Asker şöyle, asker böyle" diye.

Bugün ise bu söylemleri yapan tek bir kimse bile çıkıp da "Türkiye artık bir Polis Devletidir" diyerek eleştirmiyor ya da eleştiremiyor.

Halbuki ikisi de silahlı birer teşkilat...

Ve aslında Polisin siyasete karışabilmesi ve toplumsallaşabilmesi, Askerinkinden çok daha tehlikelidir.

 

Bugün bir haber okudum, gerçi dünden beridir var;

Ergenekon davasının altında Fethullah'ın yönlendirmesi yatıyormuş, Amerikan gazetesinde çıkmış haber.

Polis'e yapılacakları, Fethullah belirtliyormuş;

Hhiç şaşırmadım...

 

Polis Teşkilatına bakıyorum;

Fethullahçı yapılanmayı söylemeye gerek bile yok;

Gizliden gizliye yapmayı bırakın, açık açık yapılandı ve oldu-bitti bile...

 

Savcılık ve Hakimliğe bakıyorum;

Adamlar bunları mülakatla atamayı yani istediklerini atamayı yasalaştırdılar...

Fazla söze gerek yok...

 

İçGüvenlik ve Yasalar-Uygulama adamların ellerinde...

 

Bugün ne oluyor?

Her tarafta jurnalciler var, işmarcılar...

Erkete durmuşlar, bekliyorlar...

İnternette istediğiniz gibi yorum bile yapamıyorsunuz...

Açıkta konuşamıyorsunuz, eleştiremiyorsunuz...

 

Susurluk'ta "Sustukça Sıra Size Geliyor"du,

Ergenekon'da ise "Konuştuka Sıra Size Geliyor"...

 

Abdülhamit neler yaptı?

Önce İslamcılığa yöneldi...

Sıkı bir Polis ve İstibdat rejimi kurdu...

Ülkeyi 30 küsur yıl yönetti...

30 küsur yol boyunca "Devletin (saltanatının) bekası" için yapılanın haddi hesabı kalmadı...

 

Bugün bakıyoruz;

Aynı...

İslamcılık, Ulusun en başındaki kişiden,

En önemli İçGüvenlik Teşkilatına kadar her hücrede ağını örmüş durumda.

Hukuk, Meclis, Güvenlik, Ülke Yönetimi, Meclis adamların ellerinde.

Tübitak, Türk Tarih Kurumu ya da Üniversiteler ellerinde.

 

Ben Türkiye'de iki kuruma dokunalamaz diye biliyordum; Meclis ve Rektörlük.

Rektörler kedi gibi; kulağından tutulup değiştiriliyor, içeri alınıyor, susturuluyor.

 

Hala Din, insanları kullanmanın en önemli "kukla ipi"...

 

Ya hu yeter yaa...

Madem ki yıkacaksınız bu devleti; bari bunu Şeref ve Onurun adını lekeleyerek yapmayın.

Açık açık deyin ki;

"Kardeşim biz ne Cumhuriyeti, ne Devrimi, ne Çağdaşlığı benimseyemiyoruz, sindiremiyoruz.

Bu ülke Laiklik ve Demokrasi temellerine kuruldu ama biz bu temellere ihanet ediyoruz;

Siz, bizim gibi ihanet edebilecek kadarCIK olmadığınız için sizi fişleyip içeri alıyoruz;

Olay budur..."

 

O zaman diyelim ki;

"Ya hu adamlar en azından dürüstler!"

 

Fethullahçı Basın, çıkıp ÇYDD'yi kötülüyor;

Neymiş efendim "İnsanları 'Dinci-Dinci Değil' diye fişlemişler".

ÇYDD devlete bağlı olmayan, çağdaç bir amaca yönelik kuruluş.

Elbette ki kendi amacı doğrultusundaki insanları eğitecek, elbette ki o yönde burslar verecek.

Destek verdiği insanların ya da yaptığı etkinliklerin "Olumsuzluğu" ya da "Rejim Karşıtlığı" var mı?

Yok!

Gidipte Dinci-Şeriatçı bir kimseyi okutacak ve Rejim Düşmanı yetiştirecek değil ya?

 

Peki bunun daha beterini Dinci-İslamcı Kesim yapmıyor mu?

 

Bakıyoruz "İlim Yayma Cemiyeti"ne ya da Fethullahçı Şirketlere...

Yıllardır Üniversite ortamındayım...

Öğrenci olduğu halde Dinci kesimden aldığı burslarla ailesine para yollayan adamlar bile tanıdım.

Para aldıkları yerlerin haddi hesabı yoktu.

Kaldı ki Fethullahçı olduğu halde ÇYDD'lerden Burs alanlar da vardı.

Dinci Kesim'in burs vermediği kişiler niçin alamıyordu biliyor musunuz?

Fişleniyorlardı...

"Bu adam namaz kılmaz"

"Şu adam oruç tutmaz"

"Şu ADD'ye üyeymiş"

"Şu ÇYDD'ye üyeymiş"

"Ötekisinin abisi İmam Hatipliymiş"

"Berikinin Dayısı Hoca Efendiye mensupmuş"

"Şuradaki başörtüye ılımlı ama takmıyor"

"Oradakinin eşi başörtülü"

"Şunu odasında Kuran okurken gördük; Kuran okuyor"

Bilmem kimin nikahı artık!

 

Fethullahçı Basın, bu fişlemelerden niçin bahsetmiyor?

Rejim Karşıtı Yapılanma ise sorunumuz;

Polis, bu yapılanmanın üzerine niçin gitmiyor?

 

Eğer insanları Fişlemek onurlu bir davranış değilse;

İnsanları inanç ve ibadetleri ile fişlemek

Ve sırf aynı ibadetleri gerçekleştirmiyor diye muhtaç olan adamı bundan mahrum bırakmak ne kadar Onurlu ve Şereflicedir.

 

ÇYDD yaptığı zaman bunu çığırtmak,

Ama kendi tarafları daha beterini yaptığında yapılmasına göz yummak hatta aracı olmak ne kadar Onurlu ve Şereflicedir.

 

Paraya ihtiyacı olduğu halde, sırf inanç konusunda aynı düşünmüyor diye;

Son derece ahlaklı, onurlu ve şerefli arkadaşlarım zar zor hatta derslerini aksatıp çalışarak okumak zorunda kalıyorlardı; bu adamların cirit attığı yerlerde, parasız kaldıkları için.

Ama son derece onur yoksunu onca insan, yalandan başını kaldırmayan, bir yüzü diğerine uymayan onca insan; sırf onların arasında diye zerre kadar sıkıntı çekmeden okuyor ve sonrada yobazlığın kalesi olacak yerlere kapak atıyorlardı.

Bu mudur hak, adalet ve amaçladıkları asr-ı saadet?

 

Ya hu kahretsin; Türkiye falan mı kaldı sanıyorsunuz ortada siz?

İslam Devleti olduk, daha ne olalım!

 

Adamın birisi bir karikatür çizmiş;

Masanın üzerinde Nutuk, Atatürk resmi, Bayrak falan var.

Suç aletlerinin konulduğu bir masa bu ve yanında Polis var;

Şu ekipmanlarını gösteriyor...

"Ergenekon Soruşturması"nda ele geçen suç aletleri...

 

Amerikan tipi "Suçlama"...

Önce birisinin evine tabancayı koyar ya da koydurursunuz...

Sonra ertesi gün eve baskın yapar buldurursunuz...

Elinizde deliliniz vardır artık...

 

Ergenekon baskınından önce ATO başkanı Sinan Aygün,

Evindeki silahı bulup Polise bildirmeseydi ne olacaktı hali?

Hala içerideydi şu an!

Peki bulundu da ne oldu silah?

Nereden geldiği araştırıldı mı?

Hayır...

Kimin koyduğu bulundu mu?

Hayır...

Peki Sinan Aygün, en ufak ekonomik çalkantıda konuşan Aygün;

Bugün çıkıp tek kelime söyleyebiliyor mu televizyonlarda?

Hayır...

 

Kültürel ve Ahlaki olarak "Aman!" demeye önem veririz.

Ve aslında karşımızdaki insan düşmanımız da olsa, o kişinin de onuru önemlidir (ya da ben yanlış biliyorum).

"Canına haksızca kıyılıyor bile olsa, en azından cana kıyan kişinin dalga geçmeden bunu yapması, en son noktada bizim için önemlidir"

 

Ama adamlar dalga geçerek yapıyorlar yaptıklarını.

Bu ülkeyi, dalga geçe geçe tüketiyorlar.

Benim kanıma dokunan bu işte...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Fadıl takipte.

 

Bir süre sonra kullanıcılar savcılıkla başlarını derde sokmayacak şekilde eleştirmeyi de, laf sokmayı da öğrenir. Belki alakasız ama 1996 yılında statlarda küfürü önlemek için bir yöntem geliştirilmişti. Çevik kuvvete mensup yüzlerce polis maçın oynandığı statyumda sivil kıyafetlerle taraftarların arasına karışıyor, küfür eden taraftarları yaka paça gözaltına alıyorlardı.

 

Cem Uzan'ın hakemlere bahşiş gibi rüşvet dağıttığı o yıl oynanan Beşiktaş-İstanbulspor (Cem Uzan'ın dı o zamanlar istanbulspor) maçında yeni açıktaydım. Böyle konularda yaratıcılığı meşhur olan beşiktaş taraftarlarının hakemin beşiktaş aleyhine verdiği haksız bir karardan sonra hakeme yönelik yaptıkları tezahüratı hatırlıyorum ;

 

Kutu kutu pense

Elmamı yerse

Arkadaşım hakem

Arkasını dönse

 

hakem ne demek istediklerini, hangi yaygın stat küfürüne gönderme yaptıklarını anlıyordu. Araya karıştırılmış çevik kuvvet polisleri anlıyordu. Amirleri anlıyordu. Ama küfür var mı? Yok. Sorunda yoktu o halde. O uygulama devam ettiği sürece beşiktaş taraftarıda bu tezahüratı kullanıyordu hakeme küfür etmek istediği zaman.

 

Akıl veriyor falan değilim tabii ki :)

Ben de çarşının altında kapalıdaydım ve bu tezahüratı hatırlıyorum. Aklıma Metin Akpınar ve Zeki Alasya'nın Devekuşu Kabare'de oynadığı Yasaklar oyunu geldi. TRT sansürlemesin diye Minik Kelebek diye bir çocuk şarkısını değiştiriyorlardı. Parodi şöyleydi:

 

-o minik kelebek,minik kelebek tamam. (...) lakin o “uç özgürce uç durmak ne demek!” ne demek?

 

-hoppala buyurun bakalım ya. efendim şey demek, “özgürce uç,durma!” demek.

 

-ha kelebek dilediği gibi uçsun, istediği bo*u yesin,sonra “kanun namına dur!” deyince de “durmak ne demek?” öyle mi? yok öyle şey! bu kelebek dağ başında mı yaşıyor?

 

-öyle ya, kelebek dediğiniz istiklal caddesi’nde yaşar.

 

-valla nerde yaşarsa yaşasın bu memleketin kanunlarına uymak zorundadır.

 

-kelebek mi?

 

-yok,karga!

 

-hangisi?

 

-neden bahsediyoruz?

 

-kelebekten?

 

-evet, kanunlara uymak zorundadır?

 

-tabii.

 

-vergisini vermek zorundadır?

 

-evet?

 

-zamanı gelince de askere gitmelidir?

 

-kelebek?

 

-yok o kadar da değil tabi,dişi kelebek askere gider mi?

 

-tabii değil mi ya? peki şimdi ne yapacağız efendim? (…)

 

-yayın yasaklarına uygun bir hale getireceğiz.

 

-nasıl olacak bu?

 

-gayet basit,şimdi yardımcımla şipşak hallederiz,alışkanlık ne de olsa

 

 

:)

Gönderi tarihi:
Ben de çarşının altında kapalıdaydım ve bu tezahüratı hatırlıyorum. Aklıma Metin Akpınar ve Zeki Alasya'nın Devekuşu Kabare'de oynadığı Yasaklar oyunu geldi. TRT sansürlemesin diye Minik Kelebek diye bir çocuk şarkısını değiştiriyorlardı. Parodi şöyleydi:

 

-o minik kelebek,minik kelebek tamam. (...) lakin o “uç özgürce uç durmak ne demek!” ne demek?

 

-hoppala buyurun bakalım ya. efendim şey demek, “özgürce uç,durma!” demek.

 

-ha kelebek dilediği gibi uçsun, istediği bo*u yesin,sonra “kanun namına dur!” deyince de “durmak ne demek?” öyle mi? yok öyle şey! bu kelebek dağ başında mı yaşıyor?

 

-öyle ya, kelebek dediğiniz istiklal caddesi’nde yaşar.

 

-valla nerde yaşarsa yaşasın bu memleketin kanunlarına uymak zorundadır.

 

-kelebek mi?

 

-yok,karga!

 

-hangisi?

 

-neden bahsediyoruz?

 

-kelebekten?

 

-evet, kanunlara uymak zorundadır?

 

-tabii.

 

-vergisini vermek zorundadır?

 

-evet?

 

-zamanı gelince de askere gitmelidir?

 

-kelebek?

 

-yok o kadar da değil tabi,dişi kelebek askere gider mi?

 

-tabii değil mi ya? peki şimdi ne yapacağız efendim? (…)

 

-yayın yasaklarına uygun bir hale getireceğiz.

 

-nasıl olacak bu?

 

-gayet basit,şimdi yardımcımla şipşak hallederiz,alışkanlık ne de olsa

 

 

:)

 

 

biliyorum bu parodiyi trt müfettişleri "uç uç kelebelek durmak ne demek" dizesini "dur dur kelebek uçmak ne demek" diye değişrmekle işe başlayıp türk sanat müziği eserine çeviriyorlardı şarkıyı.

 

Yasaklar, beyoğlu beyoğlu, deliler, reklamlar, geceler oynandığı döneme göre oldukça muhalif bir o kadar da başarılı bir mizah yapıyordu devekuşu kabare. Ben çocuktum o zamanlar, arkadaşlarla her akşam yedikule'den Samatya'ya palmiye çay bahçesine giderdik, orada videodan kasetleri izlettirilirdi müşterilere.

 

Yine izlerim yine sıkılmam ama, bu oyunların dans ekibinde ki boydan boya mavi tayt giymiş bıyıklı, kabarık saçlı , bot giymiş adamlar var ya. O ızdırap verici manzaraya katlanabileceğimi sanmıyorum :)

 

Tabi birde büyük usta , nezih insan, güzel şahsiyet Ferhan Şensoy. Anap iktidarının altın yıllarında bir oyunu vardı Soyut Padişah;

 

- Padişahım padişahım. Hayrettin paşa saf değiştirmiş. Emrindeki donanmayı Venedikli'lilere satmış.

 

- Ulan hayrettin paşa memleketin donanmasını Venedikli'lere nasıl satar? Sakın bu herif Anap'lı olmasın.

 

:)

Gönderi tarihi:
biliyorum bu parodiyi trt müfettişleri "uç uç kelebelek durmak ne demek" dizesini "dur dur kelebek uçmak ne demek" diye değişrmekle işe başlayıp türk sanat müziği eserine çeviriyorlardı şarkıyı.

 

Yasaklar, beyoğlu beyoğlu, deliler, reklamlar, geceler oynandığı döneme göre oldukça muhalif bir o kadar da başarılı bir mizah yapıyordu devekuşu kabare. Ben çocuktum o zamanlar, arkadaşlarla her akşam yedikule'den Samatya'ya palmiye çay bahçesine giderdik, orada videodan kasetleri izlettirilirdi müşterilere.

 

Yine izlerim yine sıkılmam ama, bu oyunların dans ekibinde ki boydan boya mavi tayt giymiş bıyıklı, kabarık saçlı , bot giymiş adamlar var ya. O ızdırap verici manzaraya katlanabileceğimi sanmıyorum :)

 

Tabi birde büyük usta , nezih insan, güzel şahsiyet Ferhan Şensoy. Anap iktidarının altın yıllarında bir oyunu vardı Soyut Padişah;

 

- Padişahım padişahım. Hayrettin paşa saf değiştirmiş. Emrindeki donanmayı Venedikli'lilere satmış.

 

- Ulan hayrettin paşa memleketin donanmasını Venedikli'lere nasıl satar? Sakın bu herif Anap'lı olmasın.

 

:)

Uyku Dede'nin yanındaki evimizden giderdim Palmiye'ye. Küçük Paris'in Champ Elysse'sinin bir parçasıydı orası. Ferhan Samsunludur. 19 Mayıs'ta kurtuluşun Samsun'dan başladığı günde hatırlamak güzeldi :)

Gönderi tarihi:
Türkiye tam anlamı ile bir POLİS DEVLETİ oldu... Ergenekon davasının altında Fethullah'ın yönlendirmesi yatıyor....

 

Abdülhamit neler yaptı?

Önce İslamcılığa yöneldi...

Sıkı bir Polis ve İstibdat rejimi kurdu...

 

Dün Taylan abi forumdaşın bir belirlemesini günün en mükemmel belirlemesi ilan etmiştim. Bu günün en mükemmel belirlemesi de bu! Fethullah - Abdülhamid bağlantısı süper bir tespit!

 

Başka söze gerek duymuyorum...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.