Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Anadolu alkolsüz bir yarımada olacak

Bırakın Erzurum’u, Balıkesir’de bile bir tek içkili restoran kaldı

 

Mine Şenocaklı

 

Anadolu’yu yıllardır karış karış gezen ve değişimi yakından gözleyen Mehmet Yaşin, gelecek için pek iç açıcı bir tablo çizmiyor. “Anadolu, alkolsüz bir yarımada olacak” diye giriyor söze... Gördüklerini aktarması yetiyor tabloyu anlamak için. “Bırakın Konya ya da Erzurum’u, turizm kenti Balıkesir’de bir tek içkili lokanta kaldı. O da ne kadar direnecek belli değil” diyor

Yıllardır Anadolu’yu geziyorsunuz. Değişimi çok iyi gözlemişsinizdir. Sizce Türkiye 10 yıl sonra nasıl bir ülke olur?

 

10 yıl sonrasını hayal ettiğim zaman benim için iyi bir Türkiye görmüyorum. Benim yaşam anlayışıma, yaşam gustoma hitap edecek bir Türkiye’de yaşayamayacağımı sanıyorum. Benim hayallerim vardı. Emekli olunca Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşamayı düşlerdim. Yaşamın daha kolay, daha ucuz olduğu, emekli maaşıma ilaveler yaparak yaşayabileceğim bir kasaba düşlerdim. Şimdi o düşlerim yok. Çünkü yaşayabileceğim kasabada beni yaşatmayacaklarını tahmin ediyorum.

 

Bu kadar mı kötümsersiniz?

 

Evet. Bir kere 10 yıl içinde Anadolu’nun birçok kentinde genç nüfus kalmayacak. Çünkü gençlere iş yok. Adıyaman’a gittiğimde ağlamaklı oldum. Gencecik insanlar caddelerde bir aşağı, bir yukarı dolaşıyor. Asgari ücretin yarısına bile çalışmaya razılar. Ama o da yok. Bu yüzden iş bulmak için herkes Batı’ya gelmeye başlayacak. Anadolu’nun nüfusu yaşlanacak.

 

İkincisi, Anadolu alkolsüz bir yarımada olacak. Yavaş yavaş oluyor da... Kimse bastırmıyor, dayatmıyor, dayatmalar başka türlü oluyor. Sanıyor ki halkımız muhafazakârlaşma yasayla oluyor. Küçük yerlerde yasayla olmuyor bu dayatmalar. Siz meyhanede görünmekten korkmaya başlıyorsunuz. Çünkü belediyeden iş alamıyorsunuz, esnafsanız muhafazakâr kesim sizden alışveriş etmiyor. O zaman da rakıyı kağıda sardırıp, evinize götürüp içiyorsunuz. Bu korku Anadolu’ya iyice sinmiş vaziyette. Bence 10 yıl sonra rakı, şarap, bira gibi alkollü içkiler hiç satılmayacak; şıra, boza ve şerbet rağbet görecek. Meyhaneler, birahaneler tabii ki olmayacak. Olanlar da kentin dışındaki birtakım yerlere doğru itilecek.

 

Prof. Binnaz Toprak’ın araştırmasından sonra Kayseri’den örnek vermiştiniz...

 

Kayseri’de içki içilecek tek yer var, o da Erciyes Dağı’nın tepesinde. Ama aklı başında kimse gidip oraya içki içmez, korkar. Biz bir kere tırmandık, sonra cesaret edemedik. İçtikten sonra eğer araba kullanıyorsanız aşağıya uçarsınız. Artık birçok kentte sadece turistik belgeli beş yıldızlı otellerde içki var. Ama bir süre sonra oralarda da ’Müslümansanız size servis yapmıyoruz’ diyebilirler. Nasıl ki Dubai’de otellerde içki yalnızca yabancılara serbestse öyle olabilir. Bizde de içki isteyenin pasaportuna bakılabilir...

 

‘Bırakın içmeyi, Ramazan’da Erzurum’da yemek yeme cesaretini bile gösteremem’

 

Kayseri daha önce nasıldı?

 

Hep muhafazakârdı. Ama daha makûldü. Şöyle makûldü; Anadolu’da her ilin bir şehir kulübü vardı. O şehir kulübüne avukatı, bürokratı, savcısı, hakimi, ama daha çok içki sevenler gelir, yer, içer, sohbet ederdi. Bir de öğretmenevleri vardı böyle. 10 yıl önce Anadolu’da kalacak otel bulmak çok zor olurdu, biz de gazeteci olarak hep öğretmenevlerinde kalırdık, şimdi benim bildiğim, benim uğradığım hiçbir öğretmenevinde içki yok. Bırakın öğretmenevlerini, Kayseri’yi, Erzurum’u, Balıkesir’de bile içkili tek restoran kaldı. Balıkesir, Türkiye’nin en turistik ilçelerine sahip şehirlerinden biri. Şehrin içinde, eski yolun üzerinde 3 içkili restoran vardı. İçlerinden bir tek Tenekeli Meyhane direndi, çünkü 50 yıllık bir geçmişi var. Bakmayın Tenekeli adına, çok hoş bir yer. Dedeleri teneke çalıp karga kovalarmış, o yüzden ‘Tenekeli’ diye kalmış lakapları. Onlara gittim, adamcağız, ’Artık dayanamayacağım, kapatacağım’ dedi. ’Baskı mı var?’ diye sordum. ’Hayır’ dedi, ’Ama akşam belli bir saatte sokağın çıkışını trafik polisi kesiyor. Buradan çıkanlara alkol muayenesi yapıyor. Bir ayda 100 kişinin ehliyetini aldılar. Şimdi kimse gelmiyor. Tabii bir de buraya gelenler ’Görünürsek belediyeden ihale alamayız, dışlanırız’ diye düşünüyor’ dedi. Tenekeli, Balıkesir’deki son meyhane. Balıkesir’den bahsediyoruz, hemen şurası... Yani yasalarla değil, bu tür baskılarla içki satılmıyor. Bir de şu var; Anadolu insanı zaten muhafazakârdı. Ama zorunlu olarak da hoş görüyordu kendisinden olmayanı. Yani sol kesimi, liberal kesimi ya da laik kesimi... Ama şimdi iktidardan aldığı güçle daha bir baskıcı, daha bir dışlayıcı tavırlara girdi.

 

Size hiç mahalle baskısı yapıldı mı?

 

Hayır. Yabancılara çok söz etmiyorlar. Ama Ramazan’da içerseniz bilemem. Ha ben asla o cesareti gösteremem. Bırakın içkiyi, ben Ramazan’da Erzurum’da yemek yeme cesaretini bile gösteremem. Bunlar yasalarla uygulanan baskılar değil elbet. AKP hükümetinin diğer partilerde olmayan bir yeteneği var. Sabırlılar, acele etmiyorlar herşeyi adım adım, milim milim, ama hedeflerinden hiçbir şekilde sapmadan yapıyorlar. Bundan 8 yıl önceki Türkiye’ye bakın, şimdiki Türkiye’ye bakın. Çankaya’ya bile türban girdi. Başbakan’ın eşi türbanlı, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın eşi türbanlı... Her ne kadar siyasi simge denmese de türban bir simge. Onu taktığınız zaman kocanıza yardımcı oluyorsunuz, kocanızın imajını düzeltiyorsunuz, iş almasını, terfi almasını kolaylaştırıyorsunuz. AKP, yavaş yavaş hedefine doğru gidiyor.

 

Benim gibi yaşamak isteyenlerin geleceği karanlık ama Anadolu’ya sorarsanız, onlar mutlu!

 

Restoranların kapılarına asılan tabelalar bile değişmeye başladı. Önceleri “Burada içki servisi yapılmaz” yazıyordu. Şimdi, “Burada içki servisi yapılmamış bardakla servis yapılır” diye yazıyor...

 

Sizce AKP’nin hedefi ne?

 

Ben AKP’nin hiçbir zaman laik olacağını düşünmüyorum. Hergün biraz daha Ortadoğu’ya doğru, Ortadoğu’nun da liberal olmayan Arap ülkelerine doğru yandaş olacağımızı düşünüyorum.

 

Peki kentlerin görünümü nasıl olacak 10 yıl sonra?

 

Kentler belki bugünkü dağınıklığından, derbederliğinden kurtulacak. Daha düzgün caddeleri olan, TOKİ’nin yaptığı birbirine benzer apartmanlarla dolu, ama genel karakterinden uzaklaşmış kentler olacak. Tabii bu kentlerde bir resim galerisi olmayacak, çünkü onların inancında resim yasak. Bir tiyatro olmayacak. Yani Anadolu düzgün caddeli ama yaşam gustosunu yükseltecek hiçbir eylemin olmadığı, genç kahkahaların atılmadığı ihtiyar kentlerle dolacak. Görüntü de muhafazakâr bir görüntü olacak doğal olarak. Şimdi dahi öyle. Artık sokaklarda başı açık ya da modern giyimli kadın gördüğümde çok şaşırıyorum. Kadınların çoğu pardösülü, türbanlı. Erkeklerimiz tıpkı başbakanımız ve cumhurbaşkanımız gibi badem bıyıklı. Tek tipe doğru gidiyoruz...Velhasıl benim kızım Amerika’da öğretim görevlisi olduğu için çok mutluyum. Daha önceki yıllarda kızımın buradaki bir üniversitede olmasını hayal ederdim, şimdi o hayallerimden vazgeçtim. O kadar aydınlık bir çocuğun, gelip adım adım karanlığa giden bir Türkiye’de yaşamasını istemiyorum.

 

İyi ama eğer halkın yüzde 70’i muhafazakârsa ve böyle mutluysa, bir orta yol bulunamaz mı?

 

Siz bana benim fikirlerimi sordunuz anlattım. Ama Anadolu halkına sorarsanız, onlar bu yaşamdan mutlular. Zaten başka bir yaşam bilmiyorlar. Onlar Osmanlı’dan miras kalmış, biraz haremlik selamlığı delmiş muhafazakâr yaşamdan çok mutlu oluyorlar. Yine kadınlar erkeklerin ellerini sıkmıyor, yine gelinler kayınpederlerinin yanında görünmüyor, kahve, sigara içmiyor. Onlar zaten böyle yaşıyorlardı. Şimdi tek istedikleri birkaç kuruş daha fazla para kazanmak. O parayı da niye kazanmak istiyorlar bilmiyorum. Eğer harcamayacaklarsa... Benim karamsar tablom, benim de içlerinde yer aldığım yüzde 30 azınlık için geçerli. Ben azınlıktayım. Bu ülke hepimizin, ama ben hepimizin olan bu ülkede onların hayatını yaşamak istemiyorum. Ama bu ideoloji benim hayatımı yaşamama da izin vermiyor. Artık İstanbul’da dahi Ramazan’da kaç tane meyhane, kaç tane restoran açık? İstanbul dünya başkenti. Demek istediğim, benim gibi yaşamak isteyen insanların geleceği karanlık. Ama çoğunluk mutlu. Onun için de AKP yüzde 47 oy alıyor. Şu da var; ben onlardan hiç rahatsız olmadım. Ben hayatımda hiç kimseye ne ‘Başını aç’ dedim, ne ‘Otur benimle rakı, şarap iç’ dedim. Ben şunu talep ediyorum; öldükten sonra çekeceğim cezanın sorumluluğunu bana bıraksınlar, sağlığımın sorumluluğunu da bana bıraksınlar. Ben içki içiyorum, ’Ya, bırak’ diyorlar. Efendim, ’Namaz kıl beş vakit’ diyorlar. Ee ne olur? ’Cehennemde yanarsın.’ Bırak o sorumluluğu ben yaşayayım. Dinin sorumluluğunu kişilere verdiğiniz zaman bu sorun biter zaten.

 

Ya yüzde 50 oy alırlarsa?

 

10 yıl sonra Anadolu’da hiç içkili restoran olmayacak diyorsunuz.

 

Yol Üstü Lezzet Durakları’nı yaparken dikkat ediyorum, tabelalar sürekli değişiyor. İlk önceleri ‘Burada içki servisi yapılmaz’ yazıyordu. Şimdi, ‘Burada içki servisi yapılmamış bardakla servis yapılır’ diye yazıyor. Çünkü Anadolu’da ‘Burada içki satılmaz’ desen de, o bardağı eskiden alkol konmuştur korkusuyla kullanmazlar. Hatta evden kendileri getirirler bardaklarını... Belki büyük otellerde içki olacak. Hoş, Urfa’da otellerde bile içki verilmiyor. Ama bir ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı en önemli kokteyllerde su kadehi kaldırıyorsa, halkına da siz içki kadehi kaldırtamazsınız. İçki içmek illa ki sarhoş olup naralar atmak, rezalet çıkarmak değildir ki! O zaman bütün Avrupa, Amerika rezil olurdu. Tabii bizde böyle görülmüyor... Çok eskiden Mardin Midyat’a gittiğimde şöyle bir şey yaşardım. Midyat, ikiye ayrılmıştı; Süryani Midyat ve Müslüman Midyat. Aradan bir köprü geçerdi. Biz Müslüman Midyat’ta kalırdık, ama içki içmek için köprüyü geçip Süryani Midyat’a giderdik. Şimdi her yer öyle oluyor. Oysa demokrasi çoğunluğun azınlığın haklarını savunması değil midir? Bizde öyle olmuyor. Çoğunluk azınlığın haklarını ihlal ediyor. Bizim gibilerin hayatlarını kısıtlamasalar barış içinde yaşayacağız. Ama dışlıyorlar.

 

Baskı var mı diye sormuştunuz, Anadolu’da cuma günleri oluyor aslında. Malatya’da iş yaparken bir dükkan sahibi Cuma vakti, ‘Şimdi sizi çok güzel bir camiye götüreceğim’ dedi. Ben dizlerimdeki rahatsızlığı öne sürmek zorunda kaldım. O, beni Cuma namazına gitmeye zorlamak için söylemedi elbette. Onlar için Cuma namazını kılmamak diye bir şey yok. İlla ki kılınacak. Bana ikram olacak diye kentin en güzel camiine götürüyor üstelik. Ama bana bir sor bakalım, ben Müslüman mıyım, ateist miyim? İlk zamanlar acemilikten işi Cuma vaktine denk getirebiliyordum. Ama artık hiç getirmiyorum. Çünkü hem iş yarım kalıyor hem de onları reddetme saygısızlığı yapmak istemiyorum. Anadolu’da meyhanede görünmemek nasıl iş alabilmek için geçerli bir argümansa, Cuma namazında görünmek öyle bir argüman. Benim sülalemin de büyük bir bölümü muhafazakâr. Benim onlarla bir alıp veremediğim olamaz. Ama onların da olmasın. Benim dileğim bu. Siz 10 yıl sonra Türkiye nerede olur deyince benim uykularım kaçtı. Beni hayal dünyasına soktuğunuz için... Aslında bugünü düşündükçe de uykularım kaçıyor. Ha şu var, bu iktidarın 10 yıl kalacağı düşüncesiyle yola çıkarak hayal kurdum.

Ama bu ihtimal de yüksek bir ihtimal değil mi?

 

Evet. Şimdi korkuyorum yüzde 50’ye çıkarlarsa diye... Yüzde 47’de yapamadıklarını yüzde 50’de nasıl yapacaklarını düşünüyorum. Bu değişim, bu başkalaşım daha cesur olacak, daha hızlanacak çünkü...

 

O bir lezzet kaşifi...

 

Tam 22 yıl gazetecilik, 10 yıl dergicilik yaptı. Türkiye’de gezmediği kent ve kasaba kalmadı, “Artık köyleri geziyorum” diyor. Atlas Dergisi’ni çıkardı, genel yayın yönetmenliğini yaptı. Hürriyet Dergi Grubu’nun yöneticiliğini üstlendi. Üç yıldır CNN Türk’te yayınlanan ’Yol Üstü Lezzet Durakları’ programını hazırlıyor. Anadolu’nun müthiş mutfak kültürünü lezzete dönüştüren lokantalarını tanıtıyor. Atlas Dergisi, İstanbul Life ve Hürriyet’in haftasonu eklerinde yazılar yazıyor...

Gönderi tarihi:

Bire bir doğru tespitleri var. Her dediğine katılıyorum.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

‘Türkiye, Ortadoğu’da işportacı olur’

 

Mine Şenocaklı

 

Beykent Ünİversitesi Rektör YardImcIsI Prof. Ünsal Oskay:

 

Ne dersiniz, Türkiye 10 yıl sonra Ortadoğu’da ağabeylik yapıyor olabilir mi?

 

Bugün Türkiye’nin Ortadoğu’da yıldızı parlasa bile, Ortadoğu dediğin Arap ülkeleri değil mi? 1948’de İsrail ortaya çıktığında ilk tanıyanlar Sovyet Rusya ve Türkiye’ydi. Arap ülkeleri ise pek tepki göstermedi. Onlar Arap ortaklığına da pek itibar etmezler. Suudilerin, Mısır’ın, Suriye’nin çıkar çevreleri ayrıdır. Hepsi kendi burjuvazisine sahiptir. Burjuvazi ise kendisini düşünür. Araplar, Amerika’nın Irak’a müdahalesine bile uzaktan, göstermelik düzeyde tepki veriyor. Bir şey yapmıyorlar. Irak, şu dar zamanda Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgali yüzünden tazminat ödüyor. Oysa bazı Arap ülkeleri tarafından Irak’ın Kuveyt’e saldırması teşvik edildi, yapabileceği söylendi, yaptıktan sonra başına ne geleceği ise söylenmedi. Dolayısıyla Türkiye’nin de Arap ülkelerinde sempati kazanması çok mümkün değil. Bu bir gösteriş.

 

Ama Başbakan Erdoğan ’Yeni Osmanlı’ diye bile tanımlandı...

 

Arap ülkelerinin Osmanlı döneminde güya saadet içinde yaşadıkları söylenir. Ama Araplar için Osmanlı çok da makbul bir şey değildir. Yerel iktidar çevreleri Fransızları, İngilizleri tercih ettiler, Osmanlılar ise Rusların Ortadoğu’ya gelişini önlediler. Onun için Batı, Osmanlı’yı himaye etti. Ta ki, buharlı gemiler ve şimendiferler Rusların bu taraflara asker göndermesini dengeleyene kadar. Türkiye, Amerika’nın yarısı kadar gücü, kuvveti olan bir ülke olsaydı Filistin ve İsrail arasında arabuluculuk gibi roller üstlenebilirdi. Korkarım, böyle bir rol için Amerika’nın aradığı dost, beraber çalışacağı ülke İran.

 

Neden?

 

Çünkü İran güçlü... Rejimiyle, iktisadi hayatıyla, petrolüyle, teknolojik gelişimiyle bölgede bir güç. İran’ın, İsrail’i vurması da söz konusu değil. Amerika’nın planı İsrail, Gürcistan ve İran’ı bir yerde toplamak... Onları topladıktan sonra önce Suudileri, belki Mısır’ı filan daha ılımlı hale getirecek. Çünkü bölgede demokrasi istiyor.

 

‘Bu gidişle Topkapı Sarayı’nı da satarız’

 

Peki ama İran Cumhurbaşkanı Ahmedi Nejat anlaşır mı Amerika’yla?

 

Anlaşır. Amerika, onlara daha rahat şartlar sağlar.

 

Yani nükleer silah yapımına göz mü yumar?

 

Evet. Amerika belki İsrail’den de bıktı çünkü.

 

Peki bu arada Türkiye’nin rolü ne olur?

 

Türkiye Ortadoğu’da işportacı, yine işportacı olur. Bizim ordudan başka hesaba katmamız gereken bir faktörümüz yok. O ordunun da hangi şartlarda, kimin yanında yer alacağını veya kimin yanına çekileceğini bilemeyiz. Siyaset bilimi çok değişkendir; öyle ezbere vatan, millet nutuklarıyla, ideolojilerle, din, imanla filan zerre kadar ilgisi yoktur, maddi unsurlarla çalışır.

 

İşportacı tanımı biraz ağır kaçmadı mı hocam?

 

Neden? Başbakan öyle, bakanlar öyle, muhalefet öyle. Çoktan beri öyle. Her şeye para gözüyle bakıyorlar. Vaktiyle, Çin’in milliyetçi lideri Çan Kay Şek’e diyorlar ki, “Hükümet tepetaklak gidecek, çünkü hep kendi adamlarına iş veriyorsun. Hısım akrabaya banka kurduruyorsun.” Çan Kay Şek’in verdiği ibretlik bir cevaptır. “Ne diyorsunuz, ben dayımın oğluna, kendi oğluma, akrabama birtakım çıkarlar sağlamazsam halkın gözünde itibarım kalmaz. ‘Adam olsaydı, dayısının oğluna iş bulurdu. Oğluna gemi aldırırdı’ derler” diyor. Aynı bizim gibi.

 

10 yıl sonra değişen bir şey olmayacak mı peki?

 

Tablo hazır... Sultanahmet Camii lüks otele dönüştürülebilir mi acaba? Ha, Ayasofya’ya dokunmazlar, onun turistik amacı çok.

 

O kadar da değil hocam?

 

Bu şimdilik bir espri. Ama toplum hiç beklemediği şeyleri görebilir. Muhafazakârlar, dindarlar yapmazlar diye düşünebilirsin. Ben de öyle düşünüyordum. Şimdi düşünmüyorum. Bir gün Sultanahmet Camii’nin otel olacağını düşünmek zorunda kalabiliriz. Haydarpaşa Garı’nı ortadan kaldırmayı düşünen zihniyet, yarın öbür gün Sultanahmet Camii’nin çevresini cami hiç görülmeyecek şekilde tanzim edebilir, Beylerbeyi Sarayı’nı da otel yapar. Çünkü onlara göre para azizdir. Rıhtımı da satarım, Topkapı Sarayı’nı da satarım. Ha, milleti ve kendi vicdanımı rahatlatmak için Türk bayraklarının ebadını büyütürüm. Hiçbir şey paldır küldür yapılmaz. Daha önce yapılacağını tasavvur etmediğimiz şeyler yapılmıyor mu? ’İstanbul’un silüetini bozmayız, o bizim medeniyetimizin göstergesidir’ deniyordu, yüksek oteller yapılmadı mı? Sultanahmet’teki Four Seasons’ın içindeki ek bina neyin üzerine inşaa ediliyor? 2 bin yıllık tarihin üzerine! Görmüyor musun, 2 bin yıl dünyaya hükmeden medeniyetin son mirasçısı biziz. Bu gurur verici bir şey. Onu unutuyorsun, tarihi kapatıyorsun. O otel yapılacak da ne olacak? Yukarıda restoran, aşağıda kumarhane olacak. En aşağıda da senin 2 bin yıllık tarihin! Yapan kim? Din, iman, tarih, vatan, millet diyen, en milliyetçi kesim. 20-30 yıl daha Türkiye ayılmaz.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.