Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Şimdi, bir de Marks'ın ''Tarihsel Materyalizm'' kuramına göre, insanlığın geçirdiği sosyolojik gelişme aşamalarını burada gözününe almak, tartışmalarda kavram kargaşasına düşmemek için yararlı olur kanaatindeyim: * İlkel komünizm: Avcı ve toplayıcı dönemde, paylaşılan mülkiyete ve ilkel demokrasiye dayanan kooperatif aşiretler, kabileler. * Kölelik: Toplumun kabileden şehir devlete geçtiği, köleliğin, özel mülkiyetin ve aristokrasinin doğduğu, tarımın yaygın olduğu dönem. * Feodalizm: Kralın da dahil olduğu aristokrasinin yönetici sınıf haline geldiği, dinin önemli bir yer tuttuğu üçüncü dönem. * Kapitalizm: Burjuva sınıfının yönetici, proletaryanın da ezilen sınıf olduğu, parlamenter demokrasinin yaygın politik sistem, piyasa ekonomisinin işlediği ve üretim araçlarına ağırlıkla özel mülkiyetin sahip olduğu dönem. * Komünizm: İşçilerin devrim yaparak kapitalistleri kovduğu ve devletsiz, sınıfsız, mülkiyetsiz bir toplumun yarattıkları beşinci dönem. Demirefe, sanırım kavram kargaşası, senin ''Irkçılık'' kelimesini ''Kabilecilik'' anlamında kullanmış olman. Bu durumda, dediklerin doğru. Yoksa, Irkçılığın çıkış yeri ve zamanı açısından Dincilik ile bir ilgisi yok. Din konusuna gelince, benim yada Dayının yada senin yorumların farklı olsa da birleştiğimiz nokta, dinin kişinin vicdanına kalmış, bireysel bir tercih olması ve asla siyasallaşmaması, bir ''ötekileştirme'' aracına dönüşmemesi gerektiği. Sanırım bu açıdan bir sorun yok. Alıntı
Misafir Domuzbağı Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Hayır dönmeyelim. İyi ya bilim ortak sahiplik, demek birleştirici. Orada kalalım bence... Suyun ırkı olur mu? Havanın dini olur mu? Elektriğin, rüzgarın, dalgaların, kuşların, balıkların, ağaçların, dağların, yağmurların, bulutların ırkı dini mezhebi var mıdır? Yoktur... "Son buffalo öldürüldüğünde, son balık tutulduğunda, son kartal yere düştüğünde beyaz adam paranın kağıt olduğunu ve yenilemeyeceğini anlayacak." Kızılderili özdeyişi... Kuş ve balıkların pek yoksa da, koyun ve ineklerin hem ırkları, hem de dinleri var gibi. Koç, domuzdan daha Müslümancıl bir hayvana benziyor, ne dersiniz. Bir de Merinos ırkının, Karaman ırkı üzerindeki asimile edici etkisini, ayrıca Holhstein'in, yerli inek ırkımıza baskısını unutmamak lazım Saygılar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Kuş ve balıkların pek yoksa da, Niye canım, "JAPON BALIĞI" var ya! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 ''Irkçılık'' kelimesini ''Kabilecilik'' anlamında kullanmış olman. Yo, alakası yok. Koskoca bir "beyaz ırkçılık" konusu var. Ulusları bile aşmış. Kuzeyli beyaz ırklar, güneyli siyah ırkları yönetmeye yetkindir" düşüncesi yok muydu, yok mu, gelecekte olmayacak mı? Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Sn.Demirefe.. dayının dinini tamam ettiği kesin..başkalarının Din konularına pek girmemeye çalışırım.. Ayet okuduk kardeşim.. tamam ettim diyorsa tamamdır işte.. Araç ve amaç..Din araç olursa Hz.Muhammed daha güzel anlaşılacaktır..hiç geçmişi inkar etmedi..bu bilgi birikerek geliyor..çıkış noktası Hz.çİbrahim(ABRAHAM)..babam olur kendisi..dedi..Musa kardeşim olur dedi..İsa beni müjdeleyen kardeşimdir dedi..kitabında(kendisi neden yazdırıp imzalamadı altını..hala düşünüyorum..ayrı bir başlık bu )geçmişte bu FELSEFEYE hizmet etmiş olanları ve o günkü taraftarlarını dışlamadı.. Bu Felsefe İbrahimle ilk harekete geçmişti..İbrahim yada Abraham Tanrısını gökten yere indirdi..önce totem,kabe gibi şekil ve suretlerle örnekledi..daha sonrada İNSAN ve Tanrısını TEVHİD eden düşünceyi ortaya koydu..bu ortaya koyuşta bazı ritüeller ile(bu gün dinlerin ritüelleştirdiği..devamlılaştırdığı davranışlar..namaz,oruç gibi..)anlatıldı..yani her hareketin ,yapın farzdır denilenlerin bir MAKSADI vardı..yapanı gören, bu hareketlerden ve davranışlardan bir anlam bir mana çıkarmalıydı.. Nasıl bir İsevi golü attımı ıstavroz çıkartıyor ise..nasıl Hakan Şükür golü atınca secde edip ellerini YUKARIDA bir Allaha açarak İnancını yüzbinlere hatta Tv.başındakilerle milyonlara anlatabiliyor ise bu gün..o günde aynıydı Sn.Demirefe.. Yazılı tarihin başlangıcı ile bu güne kadar gelen Dinler ve bu dinlerin MAKSADI..amacı..bu gün artık anlaşılmaya başlandı..Din baronlarının kıvrak operasyonları hep bu yüzden..çünki iletişim hızlandı..BİLGİ çok hızlı akıyor.. Sn.Demirefe..okuduklarımız..duyduklarımız ve gördüklerimiz bizim veri tabanımızdır..Hz.Muhammedin anlatmak istediğini dayı KENDİNE göre anladı..bunu paylaşıyor..geneli etkilemek adına asla yazmıyorum..sadece bu ZEVKLİ İnancı paylaşıyorum.. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Yo, alakası yok. Koskoca bir "beyaz ırkçılık" konusu var. Ulusları bile aşmış. Kuzeyli beyaz ırklar, güneyli siyah ırkları yönetmeye yetkindir" düşüncesi yok muydu, yok mu, gelecekte olmayacak mı? Tamam işte, ben de bunu diyorum. Çıkış zamanı ve noktası burası. Yani, teknolojik gelişmenin başladığı sömürgeciliğin geçerli olmaya başladığı dönemler. Sen ise, daha önceki yazılarında önce Irkçılık sonra dincilik demiştin de ben ona dikkat çektim. Tarihsel sıralanışı, soldan sağa Kabilecilik, Dincilik, Irkçılık şeklinde... Alıntı
Φ ibrahimevren Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 hindistan'ın sosyalist bir ülke olmadığını bende biliyorum.sosyalist ülkelerden örnek versem konunun akış yönü değişecekti.zira sosyalist ülkelerde yapılan insanlık dışı uygulamaları da gördü bu dünya.. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2009 .........İlk şöyle söyleyeyim, İslam dediğiniz kavram yaşayan, değişen bir kavram. Aslı gökte levhi mahfuzda korunan bir şey değil. Dolayısıyla ılımlılaşa da bilir, sertleşe de bilir. Din tüm diğer kültür ürünleri gibi insanların toplam zihinlerinde yaşayan bir kavram. Dil gibi, sanat gibi, felsefe gibi, bilim gibi... İlk yanlış değerlendirme burdan başlıyor. Dini kutsuyor, dogmalaştırıyor, tanrı katında aslı mevcut, bir nüshası yeryüzüne indirilmiş gibi düşünüyoruz. Din bir insanlık kültür ürünüdür ve insanlar tarafından yaratılmıştır. Gökten indirilmemiştir. İlk olarak dedim ama, başka şey söylemeye gerek kalıyor mu bilmiyorum. Yine de kısaca söyleyeyim: İnsanlar ılımlı ele alırsa ılımlı olur, radikal ele alırsa radikal olur. İnsanların tutumuna bağlı... Teşekkür ederim demirefe Ben bu konuda biraz daha farklı düşünüyorum.Önce şunu belirteyim;ben din konusunda çok birikimli değilim.Yalnız söz konusu İslam ise,bildiklerimden yola çıkarak çok farklı çıkarımlarda bulunurum. Kendi adıma,gelişim söz konusu olduğu zaman,şapka çıkartılacak olan bakışım değişim söz konusu oldu mu bunu yaparken bir daha aynaya bakmam gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Gelişimin gereklikliliği tartışalamaz,değişimin yapısı ise düşündürücü. Gelişim ve değişim ile tartılacak bir din daha doğsrusu İslam anlayışına dönelim. İslam dini bildiğim kadar reformu red eder.Kutsal kitabında tevhid baş tacıdır.Namaz kılmak,oruç tutmak vs birer farzdır. Bunlar ile oynamak zaten dinin kendi özünden uzaklaştırmak olmaz mı? Bu değişim olabilir ama gelişim değildir. Bir de şu,İslam dini kendini doğru din olarak ifade eder.Bunun gerekçesi değişmezliği.Yanılıyorsam,doğru bakış açısını bekliyorum. iSLAM DİNİNDE REFORM DEĞİL,YORUMLAMA VARDIR. Bakın,İran'lı bir arkadaşım,3 vakit namaz kıldıklarını söyleyince çok şaşırmıştım.Bu özde değil,yorumlamada ki farktır. Yukarda ki bir iletinizdi yanılmıyorsam,milliyetçilik kavramına daha çok yorum olarak yaklaşmışsınız.Çok da doğru bir yaklaşım.Yorum,gerçekten bir kavram için ölçütün kendisidir. Ama din de özellikle bazı noktalarda yorum yoktur,yoruma izin yoktur daha doğrusu. Belirli bir disiplini vardır;ceza ve mükafat için kıstasları vardır. Ilımlı İSLAM yaklaşımı bana çok doğru gelmiyor,İslam İslamdır.Bazıları bu dini uçlarda yaşar,bazıları uzaktan.Bu dinin kendisinden birşey eksiltmez yada o dine herhangi bir artı kazandırmaz,sonuç yine insanın bakışı ve yorumudur. BOP demiştiniz daha önce,evet bu da BOP! Hayır dönmeyelim. İyi ya bilim ortak sahiplik, demek birleştirici. Orada kalalım bence... Suyun ırkı olur mu? Havanın dini olur mu? Elektriğin, rüzgarın, dalgaların, kuşların, balıkların, ağaçların, dağların, yağmurların, bulutların ırkı dini mezhebi var mıdır? Yoktur... "Son buffalo öldürüldüğünde, son balık tutulduğunda, son kartal yere düştüğünde beyaz adam paranın kağıt olduğunu ve yenilemeyeceğini anlayacak." Kızılderili özdeyişi... Yazdıklarınızı okuyunca aklıma nedense;"su bedava,hava bedava...yaşıyoruz bedava" dizeleri geldi.Ne alaka diyeceksiniz,belki haklılığınız belki de aklıma derinden işlenen kelimelere bakışınız. İnanın ki bunu tüm samimöiyetimle söylüyorum;ben herşeyden önce insan diyenlerdenim.Ve eğer bilsem ki o insan masum;ben ötekileştiren insan dışında din de olsa çıkarırım hayatımdan. Ama demirefe,insan da ötekileştirenken;dinler bana pek de insan hayatından çıkarılası olarak gelmiyor. Irk ve mezhebi olmayanlar,insan yok iken hiçbir mana ifade etmezler. Verdiğiniz özdeyişte çok güzel.Çok teşekkür ederim. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Ayet okuduk kardeşim.. tamam ettim diyorsa tamamdır işte.. Tabii ben ayetleri manifesto olarak algılamadığım için bence bir anlam ifade etmese de, sana itiraz yok Sayın Dayı.... Sen özgün bir adamsın ve fikirlerin de, onları ifade ediş şeklin de özgün... Sayın Davut, kimliklendirmenin tarihsel dizilimi üzerinde bir kesinleştirme yapmaya çalışmayı düşünmemiştim. Irkçılık mı önce gelir, dincilik mi... Hmmm... Bunun bir muhabbeti olacağını pek sanmıyorum. Öyle olsa ne değişir, böyle olsa ne değişir? Ötekileştirmenin tarihini yazmak çok zor, çünkü daha ilk bir hücreliler ortaya çıktığında, en iyi ve hazır konsantre besin kaynağı olarak "öteki" bir hücrelileri gördüler... Sayın Gökyüzü, benim ayrıntılarla değil, özle ilgilendiğimi bilirsin. Ayrıca bir açıklama yapmayacağım. Söylediklerini bana yanıt olarak algılamıyorum, aramızdaki düşünce biçimi farklılıklarının ifadesi olarak alıyorum. Bu yüzden yanıt vermeyeceğim, tabii ki aynı biçimde düşününceye kadar tartışacağız, baktık düşünmüyor, dayatma ve baskı ile aynı biçimde düşünmeye zorlayacağız diye bir şey olamaz. Bu forumu önceden beri izleyenler bilir, ben eleştiri ve görüşlerimi öz ile, ilke ile ilgili ortaya koyarım. Eğer bir günümüz uygulamasını eleştirdiysem de, bunun kökeninin nerden kaynaklandığını düşündüğümü mutlaka belirtmişimdir. Herhangi bir kitabı, bu kutsal bir kitap da olabilir, önce bir hızlı geçer, ne anlatmak istediğini sezinledikten sonra baştan tek tek okumaya başlarım. Bu, tümele yönelik anlama çabasından kaynaklanan bir davranış. Aradan cımbızla çekilen cümlelere pek itibar etmem. Tümelde amaçlanan nedir, o önemli. "Dinde zorlama yoktur" cümlesi örneğin. Bu cımbızlanmış olarak bana hiç bir şey ifade etmez. Ben tümele, genel amaçlanana bakarım. Bir kere zaten ayetler benim için bir manifesto değil, sadece yazılı cümlelerdir. Harfler ve sözcüklerden oluşan, belli bir anlam oluşturmaya yönelik dizgeler. O yüzden herhangi bir kutsallık bağlamında ele almam... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Verdiğiniz özdeyişte çok güzel.Çok teşekkür ederim. Evet, duvarlara asılası, kafalara sokulası bir sözdür. Suda yaşayan son balığın yüze vurması, gökte uçan son kuşun yere düşmesi, zıplayan, koşan son ceylanın yere serilmesi her insanın en büyük kabusu olması gerekirken, hiç kimsenin bu kabusu yeterince umursadığı yok. Gökyüzünde kanat çırpan bir kuş, mavi gökyüzü ve pamuk bulutlar, değeri ölçülemeyecek hazinelerdir. Bu istilacı korkunç canlı türünün bunlara nasıl duyarsız kalabildiği bir muamma. Canlı türü diyorum, hayvan türü demiyorum. Hayvanlar anlasa alınabilir ve bu türün kendilerine mensubiyetini reddedebilirler. Zavallı Kızılderililer... Adları bile beyazların onlara taktığı ad... Onlar kendilerini ne olarak adlandırırlardı, kendilerine ne derlerdi, bilen var mı? Ben bilmiyorum. Her canlıyı kutsal kardeş sayan bir dinleri vardı. Manitu'larının gökte sonsuz yeşil çayırları vardı. Yalın, kesin, net bir inanç. Manitu'nun melekleri var mıydı, erkek mi dişi mi yoksa cinsiyetsiz mi olduklarını tartışırlar mıydı, Çayen'lerin Manitusu daha sevecen, Apachi'lerinki daha gaddar mıydı, mezhepleri, tarikatları, bir ton saçmalıkları var mıydı? Sanırım yoktu ama bunları bile bilmiyoruz. Belki de keşke uygarlaşmasaydık! Amazon ormanlarının ortasında açığa çıkan bir kabileye uygarlığın tanıtılması mı, yoksa tanıtılmaması mı gerektiği tartışma konusu... Uygarlığımızın bir virüs gibi dünyayı kemirdiğini savunanlar arttı. Gerçi bir kaç kabile tanımayacak da ne olacak? bence battı balık yan gider, tanıtın! Bir çığlık daha duyulsun "bu gezegene ne yaptınız?" diye! O çığlık da kalabalıklar arasında yitip gitsin... Beyazların ona Geronimo dediği son Apache savaşçısı Gokhlayeh de, son beyaz işgalciyi kovamayacağını anlayınca teslim olmuştu... Dünyadaki yeşil çayırları beyaz adamlardan kurtaramayacağını anlayınca Manitu'nun gökteki yeşil çayırlarına uçtu... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Evet, duvarlara asılası, kafalara sokulası bir sözdür. Suda yaşayan son balığın . . . yeşil çayırları beyaz adamlardan kurtaramayacağını anlayınca Manitu'nun gökteki yeşil çayırlarına uçtu... Daha önce düşündüklerinize tanıktım şimdi duygularınıza.Çok güzel cümleler,çok güzel bir bakış.Yüreğinize sağlık! Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Sorularımızın tamamı hayatın içindendir..ve cevaplarıda mutlaka hayatın İÇİNDE vardır.. Hayatın içinden çıkabilmiş dışını görebilmiş,yani DIŞINDAN soru sorabilecek kimse varmı.. Hayatın Dışından anlatanlar bu günkü Din tüccarları taifesidir..gider gelir onlar her tarafa.. ÖTE,ye sadece onlar gider gelir PATRONLA bağlantıyı onlardan başkası asla kuramaz..hatta bağlantı kurmaya çalışanı camide linç ederler.. örnekleme için ENEL HAK diyen Hallacı Mansura bkz.. Beyaz adam sadece kırmızıları değil siyahlarıda,yetmedi beyazıda yedi bitirdi..fakat hala doymak bilmiyor.. ne boğaz varmış maşallah.. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2009 Sorularımızın tamamı hayatın içindendir..ve cevaplarıda mutlaka hayatın İÇİNDE vardır.. Hayatın içinden çıkabilmiş dışını görebilmiş,yani DIŞINDAN soru sorabilecek kimse varmı.. Hayatın Dışından anlatanlar bu günkü Din tüccarları taifesidir..gider gelir onlar her tarafa.. ÖTE,ye sadece onlar gider gelir PATRONLA bağlantıyı onlardan başkası asla kuramaz..hatta bağlantı kurmaya çalışanı camide linç ederler.. örnekleme için ENEL HAK diyen Hallacı Mansura bkz.. Beyaz adam sadece kırmızıları değil siyahlarıda,yetmedi beyazıda yedi bitirdi..fakat hala doymak bilmiyor.. ne boğaz varmış maşallah.. Sadece beyaz adam mı Dayı İnsanlar masum değil,siyahlar ve beyazlar değil,insanlar. Hallacı Mansur ,ENEL HAK'ın bağnazlıkla olan hesabı. Çok eksik kaldı,çok sıradanlaştı insana dair güzel kavramlar. Kimi zaman daracağında kimi zaman Sokrates'e aşılandığı zannedilen zehirde... Soru sormaktan vezgeçtim,hayatıma dair ne varsa sıfırlandı.Şimdi sıfırın altında eksilerde hayat ile cebelleşen ben,sadece şu mektuba takılı kalmanın verdiği boşluk ile insanıma ağlıyorum...bakın ne demiş Seattle beyaz adama... "Bir Kızılderiliyim ve anlamıyorum… Gökyüzünü, toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilirsiniz ya da satarsınız? Bunu anlamak bizler için çok güç! Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormanlardaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız! Beyazlar için durum böyle değildir. Bir beyaz ölüp yıldızlar alemine göç ettiği zaman, doğduğu topraklarını unutur. Bizim ölülerimiz ise bu toprakları unutmaz. Çünkü Kızılderili gerçek anasının toprak olduğuna inanır. .......... Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. Çam ormanlarının kokusunu taşıyan ve yağmurlarla yıkanıp temizlenmiş meltemleri severiz. Hava önemlidir bizler için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur! Ancak size bu toprakları satacak olursak, havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekir. Çocuklarınıza, havanın kutsal bir şey olduğunu öğretmeniz gerekir. Hem nasıl kutsal olmasın ki hava? Atalarımız doğdukları gün ilk nefeslerini bunun sayesinde almışlardır. Ölmeden önce son nefeslerini de gene bu havadan almazlar mı? ........... Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir! Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi, ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır! Bildiğimiz bir gerçek daha var: Sizin Tanrı'nız bizimkinden başka bir Tanrı değil! Aynı Tanrı'nın yaratıklarıyız. Beyaz adam bir gün belki bu gerçeği de anlayacak ve kardeş olduğumuzu fark edecektir. Siz Tanrı'nızın başka olduğunu düşünmekte serbestsiniz! Ama Tanrı, hepimizi yaratan Tanrı için Kızılderili ve beyazın farkı yoktur. Ve Kızılderililer gibi Tanrı da toprağa değer verir. Bu toprağa saygısızlık, Tanrı'nın kendisine saygısızlıktır. Beyaz adamı bu topraklara getiren ve ona Kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrı'nın kaderini anlayamıyoruz! Tıpkı buffaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlayamadığımız gibi. Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş. Yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş! İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı başlamış olacak!…" demirefe'nin verdiği özdeyiş ile nerden nereye...sevgiler hepinize Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Newton çarkını bilir misiniz? Üzerinde tüm renkler vardır. Hızla çevirdiğinizde ise bembeyaz olur. İşin kötüsü, insanlar her zaman beyazda bir keramet olduğuna inanacaklar. Bu düşünce asla kırılamayacak. Beyaz olan daima göz kamaştıracak. Bundan kaçınılabileceğini düşünmüyorum. Bazılarına dübeş gelir, bazılarına şeşbeş... Bazılarına ise düşeş... Bunu bazısı "düşes" anlar. Evet, düşesler de hep duru beyaz tenli olarak tahayyül edilir. Bundan kaçınılamayacak ya! İlla beyazı üstte tutmaktan kaçınılamayacak. Yok yani rahatsız olduğum yok, ancak bu hiç önemli değil. Ben kendimin ne olduğumu hiç önemsemem. Önemli olan "gerçek" in ne olduğu... GERÇEK... Ne büyülü, ne öldüren cazibeli bir sözcük... Gerçek... Bu sözcüğe vurgunum ben. Onun esrarına ermek için hemen şu an canımı verirdim... Yok hemen değil... Yarın olsa? Yok yok biraz daha... Nasılsa olacak bir şey için aceleye ne gerek? Yok yahu, elli sene daha isterim. Acele değil, erteleme isterim. 100 sene daha olsa memnun olurum! Kendimle çeliştim değil mi. Hayat bir çelişki değil mi zaten? Not: Bütün bunlar bir duygusal içten dışa vurumdur. Ne olur aleyhimde delil olmasın, rica ediyorum. Ne kadar mantıkçı olsam da ara sıra, sık olmamak kaydıyla duygusallık da iyidir... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Fıkra: Siyahi adam ölmüş ve tanrının huzuruna çıkmış. Tanrı meleklerine onu cennete götürmelerini söylemiş. Melekler tam götürürlerken siyahi adam dönüp tanrıya şöyle bir bakmış. Tanrı: -"Durun!" demiş. "bana söylemek istediğin bir şey mi var kulum?" -"Sadece kafama takılan bir soru var, onu soracaktım" demiş siyahi adam. -"Buraya gel" deyip yanına oturtmuş tanrı onu. "Sor bakalım, neyi merak ettin?" -"Benim tenimi niye siyah yarattın, onu soracaktım." Tanrı güneşin yakıcı ışınlarından korunması için bunun gerekli olduğunu, aksi halde güneşin radyasyonunun DNA sında zararlı mutasyonlara neden olacağını uzun uzun açıklamış. Siyahi adam ayağa kalkıp: -"Çok düşüncelisin tanrım. Sana müteşekkirim" deyip gidecekken yine duraklamış. Tanrı bir soru daha soracağını anlayıp beklemiş. Adam: -"Peki saçlarımı niye kıvırcık yarattın?" diye sormuş. Tanrı yine açıklamalara başlamış. Ormanlardan, dikenli çalılardan söz etmiş. -"Bunlar saçlarına takılmasın diye saçını kıvırcık yaptım" demiş. Adam yine teşekkür edip gidecekken yine duraklamış. Dudaklarını niye kalın yarattığını, tüm derisi siyahken niye avuçlarının açık renk olduğunu ve daha bir çok şeyi sormuş. Tanrı sabırla ormanlardan, vahşi doğadan söz ederek tüm sorularına cevaplar vermiş. Adam hepsinin yanıtını alıp meleklerle birlikte yürümüş. Tam kapıdan çıkmış ki, birden geri girip bağırmış: -"Peki niye beni Manhattan'ın tam göbeğinde yarattın?" Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Bu gün doğanlar dahil en kabadayı 100 yıl sonra hiç birimiz yokuz.. peki abi bu gün doğanlar dahil 100 yıl önce hangimiz vardık.. yine HİÇ birimiz.. Eski fotoğraflara bakın arşivlerden..şehirlerinde insanlarında çehreleri yüzleri değişmiş..ve bu değişim devam edip gidecek..işte biz bu gidişin çok kısa bir dilimini SEYR edebileceğiz..seyrettiklerimizi kayıt altına alıp gelecektekilere ANI HATIRA,larımız olarak bırakacağız..bu ANILARIMIZ güzel olmalı.. geleceğin inşaasının güzel temeller üzerinde yükselebilmesi için.. dayı ütopya yapma şimdi..nasıl olacak onuda söyle bari.. dayı için ütopya değil..dayı anılarını güzel yazmakla meşkul..biliyorki kalacak olan anılar.. Dün BUZ oldu katılaştı,elle tutulur gözle görülür hale geldi..bu gün ise SU gibidir..homojen,tutulamaz,şeffaf, bir rengi var denilemez..bu yüzden içinde bulunduğumuz bu GÜN,bu AN yada, anlaşılamaz..yarın ise henüz BUHAR,gaz yani..ne görülür ne bilinir.. Dün,ü değiştirip yeniden şekillendiremiyeceğimize göre,bu GÜNÜ anlayıp bu günü biçimlendirmeliyiz..dünün buz olmuş elimizin altındaki bilgileriyle..ki..geleceğe yani o BUHAR halindeki zamana hükmedebilelim.. Sn.Mavi.. Sn.Demirefe.. Suretlerimizi hiç görmedik..hiç bir maddi menfaatimizde yok birbirimizden..fakat anlaşılması güç bir sevgi yada ilgi doğuverdi..değilmi..işte İNSAN bu..bizim İÇ,imizdeki sesi sizin İÇ,inizdeki kulak duydu.. yada sizin İÇ,inizdeki sesi bizim İÇ,imizdeki kulak duydu.. Anlatmaya çalıştığım işte bu İÇimizdeki İNSAN.. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Ütopya değil Dayı biliyorum. İnsan nedir'i biliyorum artık,çelişkilerini,hatalarını ve güzelliklerini. Dün gece yine bu forumda yazmıştım,eskiden iyi niyetim bana derdi ki;"sorunlar olmayacak,herşey düzelecek,sonuçta hepimiz insanız,neden anlaşmayalım ki!" Bugün ise istediğim sadece empati. 23 yıl bana ne öğretti tam olarak bilmiyorum,öğrendiğim birşey var mı insan adına,bunu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey;tüm insanlar iyi değil. Tüm insanlar kötü değil. Ütopya değil,içimizden insanlar ile buluşmak.Bakınız Dayı,bu siteye göz atarken diğer taraftan başka bir sitede şunlar yazılı; "Dünyamıza benziyordu. Trafik sıkıştı, elektrikler kesildi, balıklar tükendi, kekik suyuna batırılan incirler bitti. Ve 'dünyanın sonu geldi' diyecek tek bir kişi bile kalmadı. Ve hayal kuşu kanat çırptı. Bizim dünyamızı ise 'kurda, kuşa, aşa' diyerek tohum saçan bilge kişiler ve geleceğin tohumlarına değer verenler kurtaracak. " Atlas Dergisinde sıralanan bir "Geleceğin Tohumları" O tohumları ekecek olan yine içimizde ki insandır Dayı,ütopya değil iyi insanların dünyasıdır bizi ayakta tutan. demirefe, fıkranızı okurken önce güldüm,sonra kendime döndüm...son sorulan soruda biraz kırgınlık vardı benim için! Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Bütün insanlar kötü yada bütün insanlar iyi olsaydı yaşamın tadı tuzu olmazdı emin ol Mavi.. Yada sürekli gündüz olsaydı gece hiç olmasaydı.. Çirkini bilmeseydik güzeli nasıl anlayabilirdik..edepsizi görmeden edepliyi nasıl bilebilirdik..NEFRETİMİZ olmasaydı SEVGİYİ nasıl bulabilirdik.. Kendi öfkemizden o azgın dalgalı denizimizden yine kendi SAKİN sütlimanımıza sığınabiliriz..dalgalanmada durulmada yine bizim gönül denizimizde düşünce alemlerimizde olup bitiyor..dışımızda olup bitenlerde bu dalgalanma ve durulmaların NEDENİ oluyor..dışımızda olup bitenler değişmiyor..değişen bizim görüşümüz bakışımız algılamamız oluyor..çelişki ve zıtlık olarak gördüklerimiz bizim bakışımız değiştiğinde yerli yerine MERKEZİNE oturuyor.. İNSAN anlaşılacak..başka şekli yok..hangi İnsan dayı.. herkese en yakın olan İnsanı tanıyacak herkes..kendi İnsanını İnsanlığını tanıyacak..basit aslında ya neyse.. Sn.Mavi.. Gelen nesilin KEMALATI giden nesilden yüksek oluyor..bu kaçınılmaz.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2009 İkisinin temelde farkı yok, eğer işi ideolojik olarak varlık meseleniz haline getirdiyseniz saldırgan bir tutum izleyeceğiniz kesin... Dinci bir insanın yaşam felsefesi dinden ibarettir, öteki dünyası bu dünyası buna göre ayarlanmıştır esasen bunun manen olduğundan daha çok fikren olduğunu sanıyorum, o yüzden şekilselleşiyor ve kalıplara sokuluyor, kriterleri belirleniyor ve insanlar bu kriterlerle yaşamaya alışıyor... Bunun karşılığını alacağına inanıyor, akıllıcamı, doğrumu tartışmıyor, hangi inanç türü olursa olsun farketmiyor, ırkçılıkta aynı kökten geliyor bence, üstün taraf olma kaygısı, güçlü olma çabası, bütünün bir parçası değil, parçanın bütünü olduğu sanısı... Her iki unsurda insanlar arasında can ve kan almaya sebep olmuştur, bundan sonrada olacaktır... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 İnsan, iyiyle, kötünün;güzelle, çirkinin ayrımını bilen,güzeli çirkinleştirebilen,çirkini güzelleştirebilen karşıtların kavşağında seçeneklerle karşı karşıya olan,karşıtların dünyasında olan girift canlı ve dünya yazılmış alnına.Yok olduğunda dünyaya zararı dokunmayacak tek canlı, ne kadar ilginç değil mi?Ait değiliz dünyaya sanki.Varlığımız zarar veriyor dünyaya yokluğumuza baktığımızda.İyi-kötü,güzel-çirkin,ağlamak-gülmek,bilmek-bilmemek,yaşamak ve ölmek bizim için anlamlı.Gökkuşağı gibi dünya.Siyahından, beyazına,Müslümanın'dan Hıristiyan'ına,Budist'inden, Ateist'ine,Türkçeden,Çinceye,büyüğünden küçüğüne.Hepimiz biriz esasında tek renk gibi ve yağmur yağdığında yedi renge ayrılan gökkuşağının güzelliği gibi.Sorun şu ki gökkuşağı sorgusuz sualsiz birbirine kızmayan, kendiliğinden bir araya gelen ve o güzelliği temaşa etmemizi sağlayan renklerin cümbüşü, insana ise bu hazır verilmemiş ve seçeneklerle sunulmuş gökkuşağı renk cümbüşünü oluşturma.İnsan güzeli,iyiyi seçmede kötüyle, çirkinle mücadelede ve zor bir mücadele.İnsan nasıl bir makineden geçmeli ki dünyada güzele,iyiye olan meyli agır basmalı?İşte insanı şekillendirme de de yine sayılamayacak seçenek var yolun üstünde.İyiyi,güzeli bilen, farkında olanlardan, farkında olarak veya olmayarak gerçek iyiden ve güzellikten uzaklaşanlardan olmamak dileğiyle.İnsan olmak ağır bedeller ödemektir ve aynı ölçüde güzellikleri yaşama seçeneğini de hayatında görmektir. Öylesine bir yazı... Muhabbetle... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Sn.FUZULİ.. Güzeldi..paylaştığın için teşekkür ederim..çok kısa bir ilave yapalımmı.. Alt kimliklerimiz Kadın Erkek.. Üst kimliğimiz HUviyetimiz İNSAN.. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Sn.FUZULİ.. Güzeldi..paylaştığın için teşekkür ederim..çok kısa bir ilave yapalımmı.. Alt kimliklerimiz Kadın Erkek.. Üst kimliğimiz HUviyetimiz İNSAN.. Yapın Sn. Dayı tabiki yapın.Ortak noktamız ''insan'' olmak.Teferruatta farklılığımız olsa da.Lakin şurası da bir gerçek Sn.Dayı.Şeytan ayrıntıda gizli ki ayrıntılar insan olmamız kadar gerçek. Muhabbetle... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Yapın Sn. Dayı tabiki yapın.Ortak noktamız ''insan'' olmak.Teferruatta farklılığımız olsa da.Lakin şurası da bir gerçek Sn.Dayı.Şeytan ayrıntıda gizli ki ayrıntılar insan olmamız kadar gerçek. Muhabbetle... Ayrıntılar bütünü meydana getirir..hiç bir ayrıntıyı yok sayamayız elbette..işte şeytan denilen,de sadece bir ayrıntıdan ibaret.. Bütün dediğimiz BİR İnsan olsun..meleğide cinide şeytanıda bu BİR İnsanın teferruatı olsun.. olsunmu.. Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Newton çarkını bilir misiniz? Üzerinde tüm renkler vardır. Hızla çevirdiğinizde ise bembeyaz olur. İşin kötüsü, insanlar her zaman beyazda bir keramet olduğuna inanacaklar. Bu düşünce asla kırılamayacak. Beyaz olan daima göz kamaştıracak. Bundan kaçınılabileceğini düşünmüyorum. Bazılarına dübeş gelir, bazılarına şeşbeş... Bazılarına ise düşeş... Bunu bazısı "düşes" anlar. Evet, düşesler de hep duru beyaz tenli olarak tahayyül edilir. Bundan kaçınılamayacak ya! İlla beyazı üstte tutmaktan kaçınılamayacak. Yok yani rahatsız olduğum yok, ancak bu hiç önemli değil. Ben kendimin ne olduğumu hiç önemsemem. Önemli olan "gerçek" in ne olduğu... GERÇEK... Ne büyülü, ne öldüren cazibeli bir sözcük... Gerçek... Bu sözcüğe vurgunum ben. Onun esrarına ermek için hemen şu an canımı verirdim... Yok hemen değil... Yarın olsa? Yok yok biraz daha... Nasılsa olacak bir şey için aceleye ne gerek? Yok yahu, elli sene daha isterim. Acele değil, erteleme isterim. 100 sene daha olsa memnun olurum! Kendimle çeliştim değil mi. Hayat bir çelişki değil mi zaten? Not: Bütün bunlar bir duygusal içten dışa vurumdur. Ne olur aleyhimde delil olmasın, rica ediyorum. Ne kadar mantıkçı olsam da ara sıra, sık olmamak kaydıyla duygusallık da iyidir... Tek gerçek SEN,sin..Gerçeğe,gerçeğine çok yakınsın.. Bırak delil olsun..hemde GERÇEK,senin kendi GERÇEĞİN olan deliller olsun duygusal HAL,lerin.. Kendi gerçeğini,kendi ASLINI kendi Hakikatini bulduğun AN, yüz yılın bin yılın ne önemi var.. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2009 Ayrıntılar bütünü meydana getirir..hiç bir ayrıntıyı yok sayamayız elbette..işte şeytan denilen,de sadece bir ayrıntıdan ibaret.. Bütün dediğimiz BİR İnsan olsun..meleğide cinide şeytanıda bu BİR İnsanın teferruatı olsun.. olsunmu.. Baktığımız yer aynı da Sn. Dayı gördüklerimiz farklı ve işte orası ayrıntı ve işte o ayrıntılar bütün kadar gerçek ve o ayrıntılar dünyadaki kaderimiz.İnsan o ayrıntılar kadar insan. Muhabbetle... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.