Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Ergenekon davasinda neden "Susurluk"da oldugu gibi,bir "MECLIS TAHKIKAT KOMISYONU"kurulmadi.Normalde iddia edildigi gibi bu kadar büyük bir teskilat Türkiye'nin güvenligi ile ilgili bir riziko olusturmus ise,meclis catisi altinda inceleme komisyonlari kurulup olayin siyasi ve güvenlik yönleri arastirilarak gerekli görülen durumlarda yargiya havale edilmesi gerekmezmiydi.Bu davayi direk yargiya havale etmek ve böyle davalarda hicbir deneyime sahip olmayan savcilari görevlendirmek sizce ne kadar dogruydu.Iddianamenin hazirlanmamis olusu,gözaltina alinanlarin neden gözaltina alindiklarini bilmemeleri,gözaltina alma usulunün kisilik haklarina tecavüz niteligi tasiycak sekilde olmasi ne oranda dogrudur.

 

Yargilama sonunda olasi yogun sucsuz bulunmasi durumunda,AIHM'de acilacak olan tazminat davalarinin büyük ihtimalle Türk devletinin aleyhine sonuclanacagi varsayimindan olaya bakarsak Türkiye bu yükü nasil kaldiracaktir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Yerel seçime kadar AKP'yi mazlum gösterip oylarını arttırabilmek için, polisin gizlice yapması gereken her türlü tutuklama basında yer almaya devam edecek, AKP'nin anlaşamadığı kim varsa Ergenekon'la ilintili gösterilecek gibi geliyor. Artık bu kişiler suçluymuş, suçsuzmuş orası çok önemli değil. Seçim için her yol mübah ya!

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Yerel seçime kadar AKP'yi mazlum gösterip oylarını arttırabilmek için, polisin gizlice yapması gereken her türlü tutuklama basında yer almaya devam edecek, AKP'nin anlaşamadığı kim varsa Ergenekon'la ilintili gösterilecek gibi geliyor. Artık bu kişiler suçluymuş, suçsuzmuş orası çok önemli değil. Seçim için her yol mübah ya!

 

Saygılar...

 

Secimi kazanmasi AKP icin ve Türkiye icin ne anlama geliyor sizce.Yani her seyin secime endekslenmesinin perde arkasinda ne var?

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Secimi kazanmasi AKP icin ve Türkiye icin ne anlama geliyor sizce.Yani her seyin secime endekslenmesinin perde arkasinda ne var?

 

 

saygilarla

Her şeyden önce seçimi kazanmak güven tazeleyip, sonradan yapacakları için güç toplamak. Seçimi kazanan bir parti, seçim sonrası istediklerini rahatça yapabilir ve itirazlara da fazla kulak asan olmaz. AKP'nin Fettullah Gülen şefliğinde, bir Türkiye orkestrası kurmak istediği ülkemizdeki tam hükümranlığa giden yolda önündeki tüm engelleri kaldırıp, itirazsız itaatkar ve ruhanilikle de yönetilebilen, eleştrinin olmadığı, karşıt görüşlerin susturulduğu, tamamen kendi kontrolünde ülke hedefine adım adım yaklaşma hedefi kuvvetlice hissediliyor. Demokrasi içinde eleştriler mümkünken, dini otorite altında eleştri yapabilmek çok daha zor olur. Zira yapılan her şey itiraz edilemez dinsel otoritenin öngördüğü uygulamalar olduğundan, sorgulanması zor. Osmanlı veya Batı olsun tarih boyunca fetva yoluyla, dini otoriteyi de elinde bulundurmaya özen göstermiş. Böylece yönetime karşı gelmek dine de karşı gelmek anlamına geldiğinden iktidarları güçlenmiş, kontrolleri artmış.

 

Sonunda bu bir iktidar kavgası. Belki diğer partiler de aynı amacı güdüyor. Fakat AKP iktidarda olmanın avantajlarını çok iyi kullanıyor. Sürekli basına, yargıya, orduya, yasamaya müdahelelerde bulunma çabasında tehditkar, düşük jargonlu bir üslup takınıyor. Bu konuda gelmiş geçmiş en hırslı iktidar diyebilirim. Bu yüzden AKP'ye karşı kim varsa, karşısında Ergenekon savcısı Erdoğan'ı buluyor. Türk ulusu olarak haksızlığa uğradığını düşündüğümüzün yanında durmayı çok severiz. Linç etmeyi severiz. Fevri kabulleri, sabretmesi uzun süren karar süreçlerine tercih ederiz. AKP'de bunun farkında.

 

AKP bölgemizdeki ABD-Rus kapışmasında, ABD desteği alırken, karşılığında ABD'nin yeşil kuşak projesine de hizmet ediyor. Konu temelde dünyanın enerji kaynaklarını elde etme ve süper güçlerin rakibini alt etme kavgası. Bu süreçte bu iki güçten birine yakın olan yönetimlerin de karnının doyması sağlanıyor.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Her şeyden önce seçimi kazanmak güven tazeleyip, sonradan yapacakları için güç toplamak. Seçimi kazanan bir parti, seçim sonrası istediklerini rahatça yapabilir ve itirazlara da fazla kulak asan olmaz. AKP'nin Fettullah Gülen şefliğinde, bir Türkiye orkestrası kurmak istediği ülkemizdeki tam hükümranlığa giden yolda önündeki tüm engelleri kaldırıp, itirazsız itaatkar ve ruhanilikle de yönetilebilen, eleştrinin olmadığı, karşıt görüşlerin susturulduğu, tamamen kendi kontrolünde ülke hedefine adım adım yaklaşma hedefi kuvvetlice hissediliyor. Demokrasi içinde eleştriler mümkünken, dini otorite altında eleştri yapabilmek çok daha zor olur. Zira yapılan her şey itiraz edilemez dinsel otoritenin öngördüğü uygulamalar olduğundan, sorgulanması zor. Osmanlı veya Batı olsun tarih boyunca fetva yoluyla, dini otoriteyi de elinde bulundurmaya özen göstermiş. Böylece yönetime karşı gelmek dine de karşı gelmek anlamına geldiğinden iktidarları güçlenmiş, kontrolleri artmış.

 

Sonunda bu bir iktidar kavgası. Belki diğer partiler de aynı amacı güdüyor. Fakat AKP iktidarda olmanın avantajlarını çok iyi kullanıyor. Sürekli basına, yargıya, orduya, yasamaya müdahelelerde bulunma çabasında tehditkar, düşük jargonlu bir üslup takınıyor. Bu konuda gelmiş geçmiş en hırslı iktidar diyebilirim. Bu yüzden AKP'ye karşı kim varsa, karşısında Ergenekon savcısı Erdoğan'ı buluyor. Türk ulusu olarak haksızlığa uğradığını düşündüğümüzün yanında durmayı çok severiz. Linç etmeyi severiz. Fevri kabulleri, sabretmesi uzun süren karar süreçlerine tercih ederiz. AKP'de bunun farkında.

 

AKP bölgemizdeki ABD-Rus kapışmasında, ABD desteği alırken, karşılığında ABD'nin yeşil kuşak projesine de hizmet ediyor. Konu temelde dünyanın enerji kaynaklarını elde etme ve süper güçlerin rakibini alt etme kavgası. Bu süreçte bu iki güçten birine yakın olan yönetimlerin de karnının doyması sağlanıyor.

 

Saygılar...

 

Erdogan dün yaptigi konusmada,AB'ne santaj yaparcasina,eger karsimiza hala zorluklar cikarilirsa bizde NABUCCO-DOGAL GAZ boru hattini masaya yatiririz dedi.Almanya Erdogan'in bu cikisindan rahatsizlik duyarak,AB üyeligini NABUCCO ile santaj yaparak elde etmeye calisirsaniz bizde ona göre önlemlerimizi aliriz dedi.

 

Erdogan'in bu cikisi siyasi temayüllere ne kadar uygundur,Türkiye'nin AB serüveninde böyle bir santaj ne kadar dogrudur,böyle bir politikanin Türkiye'ye getirileri ve de götürüleri neler olabilir.Erdogan AB'den ümidini keserek mi son bir defa böyle bir cikis yaparak AB'yi etkilemeye calisti yoksa bu Dogalgaz hattindan rahatsiz olan ülkelermi var?

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Erdogan dün yaptigi konusmada,AB'ne santaj yaparcasina,eger karsimiza hala zorluklar cikarilirsa bizde NABUCCO-DOGAL GAZ boru hattini masaya yatiririz dedi.Almanya Erdogan'in bu cikisindan rahatsizlik duyarak,AB üyeligini NABUCCO ile santaj yaparak elde etmeye calisirsaniz bizde ona göre önlemlerimizi aliriz dedi.

 

Erdogan'in bu cikisi siyasi temayüllere ne kadar uygundur,Türkiye'nin AB serüveninde böyle bir santaj ne kadar dogrudur,böyle bir politikanin Türkiye'ye getirileri ve de götürüleri neler olabilir.Erdogan AB'den ümidini keserek mi son bir defa böyle bir cikis yaparak AB'yi etkilemeye calisti yoksa bu Dogalgaz hattindan rahatsiz olan ülkelermi var?

 

AB'nin NABUCCO projesini gündeme getirmesinin nedeni, Rusya'nın şantajından bıkmış olması ve elini kolunu rahatlatmak istemesidir.

 

AB bir şantajcıdan kaçarken, diğer şantajcıya neden teslim olsun ki?

AB karşılıklı güven ve samimiyet, karşılıklı çıkar, demokrasi üzerine kurulmuş bir birliktir.

Bu birliğe şantajcıların, güven vermeyenlerin, radikal söylemlere sahip olanların girmesi yasaktır.

Erdoğan bunu biliyor. Avrupa'nın Türkiye'yi tamamen dışlaması için onlara gerekçe sunuyor.

Türk Halkının "Polat Alemdar" tarzından hoşlandığını bildiği için, Bunu yaparken de Türkiye'de puan kazanmaya devam ediyor.

 

Erdoğan'ın söylemleri ve politikaları birbiriyle uyumlu ve tek bir hedefe doğru gitmektedir: Türkiye'yi Batı'dan ve AB'den uzaklaşmak, İslam dünyasına yönelmek ve orada sanki islam ülkeleri lider bekliyorlarmış sanarak bunun üzerine fantaziler kurmak.

 

Türkiye'deki dincilerin hiç hesap etmedikleri birşey var: İslam Dünyası bir lider beklentisi içinde değil. Türkiye'nin Batı'dan koparak islam dünyası içinde liderliğe oynaması İslam dünyasında sadece rahatsızlık yaratır ve bölünmeyi çoğaltır.

Batı Liginde yeralan Türkiye'nin İslam Ülkeleri nezdindeki mevcut rolü, aileden, ama aile ile yaşamayan, kil ve saygın akraba konumundadır. Aileye dönünerse, dönmesi bütünleştirici olmaz ayrıştırıcı olur.

 

İran, Mısır ve Suudi Arabistan üçlüsünden herbişri kendini kendini İslam dünyasının lideri sanmaktadır. Bu liderlikm kavgasına bir de Türkiye'nin katılmasından acaip rahatsız olurlar.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
AB'nin NABUCCO projesini gündeme getirmesinin nedeni, Rusya'nın şantajından bıkmış olması ve elini kolunu rahatlatmak istemesidir.

 

AB bir şantajcıdan kaçarken, diğer şantajcıya neden teslim olsun ki?

AB karşılıklı güven ve samimiyet, karşılıklı çıkar, demokrasi üzerine kurulmuş bir birliktir.

Bu birliğe şantajcıların, güven vermeyenlerin, radikal söylemlere sahip olanların girmesi yasaktır.

.

..

 

O zaman Türkiye'de yaratilan korku sendromunuda bu anlamda degerlendirebilirmiyiz?

Erdogan'in dincilik temelinde siyaset yaptigi daha dogrusu hedefinin o oldugu ama takiyye yaptigi bilinmektedir.Bir takim medyanin onun pesinde olmasi onun siyasetini desteklemesini de bu anlamda ele alirsak Türkiye'nin basina tam bir corap örülüyor diyebilirmiyiz sizce?

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
AB'nin NABUCCO projesini gündeme getirmesinin nedeni, Rusya'nın şantajından bıkmış olması ve elini kolunu rahatlatmak istemesidir.

 

AB bir şantajcıdan kaçarken, diğer şantajcıya neden teslim olsun ki?

 

Şantajcı cümlesi yerine Devletlerin çıkarları demek daha doğru ! Bu anlamda Şantajsız olan var mı ki.. Hele AB Ülkeleri !

 

AB karşılıklı güven ve samimiyet, karşılıklı çıkar, demokrasi üzerine kurulmuş bir birliktir.

Bu birliğe şantajcıların, güven vermeyenlerin, radikal söylemlere sahip olanların girmesi yasaktır.

 

Bu kelimeler kabul edilemez olduğu kadar zaten İnandırıcıda değildir... Türkiyede kim bunu duysa güler sanıyorum...!

 

Erdoğan bunu biliyor. Avrupa'nın Türkiye'yi tamamen dışlaması için onlara gerekçe sunuyor.

 

''AB'nin nasıl melem bir şey olduğunu ispatlamak'' denseydi daha doğru cümle olurdu...

 

Türk Halkının "Polat Alemdar" tarzından hoşlandığını bildiği için, Bunu yaparken de Türkiye'de puan kazanmaya devam ediyor.

 

Sadece Türk Halkı değil ! Michael Rubinde Erdoğan için Usame bin Ladin'den daha TEHLİKELİ... demişti. !

 

Erdoğan'ın söylemleri ve politikaları birbiriyle uyumlu ve tek bir hedefe doğru gitmektedir: Türkiye'yi Batı'dan ve AB'den uzaklaşmak, İslam dünyasına yönelmek

 

Bunun yerine Stratejik olarak bulunduğu coğrafyanın önemini bilmek daha iyi olurdu...

 

Türkiye'deki dincilerin hiç hesap etmedikleri birşey var: İslam Dünyası bir lider beklentisi içinde değil. Türkiye'nin Batı'dan koparak islam dünyası içinde liderliğe oynaması İslam dünyasında sadece rahatsızlık yaratır ve bölünmeyi çoğaltır.

Batı Liginde yeralan Türkiye'nin İslam Ülkeleri nezdindeki mevcut rolü, aileden, ama aile ile yaşamayan, kil ve saygın akraba konumundadır. Aileye dönünerse, dönmesi bütünleştirici olmaz ayrıştırıcı olur.İran, Mısır ve Suudi Arabistan üçlüsünden herbişri kendini kendini İslam dünyasının lideri sanmaktadır. Bu liderlikm kavgasına bir de Türkiye'nin katılmasından acaip rahatsız olurlar.

 

Türkiyedeki ''Dinciler'' Türkiye'nin kurtulmasının İslam Dünyasının kurtulması olarak gördüğü doğrudur... Ama bunu en çok İran Devleti ve Arap Halkları istemektedir...! Suud ve Mısır'ın İktidarlarının konumu bilinmektedir... !

Gönderi tarihi:

Ergenekonu kimler kurduysa onlar yıkıyor galiba.Yeni bir dönem başlıyor bu aşikar.Türkiye'nin lehine mi olacak bu.Ergenekonsuz daha iyi olacağı da kesin.Kemalist, ulusalcılar bir şekilde Ergnekon'la ilişkilendirilip, korku psikolojisi oluşturulmak isteniyor düşüncesi de iki açıdan dogru olabilir.Ya hakikaten Kemalistler de bu işin içinde ya da bir şekilde eklemleniyorlar bir yerden, lakin bu düzen değiştiriliyor...

Gönderi tarihi:
Ergenekonu kimler kurduysa onlar yıkıyor galiba.Yeni bir dönem başlıyor bu aşikar.Türkiye'nin lehine mi olacak bu.Ergenekonsuz daha iyi olacağı da kesin.Kemalist, ulusalcılar bir şekilde Ergnekon'la ilişkilendirilip, korku psikolojisi oluşturulmak isteniyor düşüncesi de iki açıdan dogru olabilir.Ya hakikaten Kemalistler de bu işin içinde ya da bir şekilde eklemleniyorlar bir yerden, lakin bu düzen değiştiriliyor...

 

ANKARA- Eski Özel Harekat Müdürü, Bülent Ecevit’in eski koruma müdürü, DSP Milletvekili Recai Birgün, Ergenekon yapılanmasından yeni Ergenekon’un yapısına, tasfiye sürecinin ayrıntılarından, CIA bağlantısına, silahlardan 50. hükümetin yıkılmasındaki Ergenekon bağlantısına kadar her şeyi İNTERNETHABER’e yorumladı. “Yeşil’i tanıyordum” diyen Birgün, Yeşil’in faaliyetleri ve bugün yaşayıp yaşamadığına kadar bir çok bilinmeyene ışık tutacak bilgiler verdi. İşte o röportaj:

 

OPERASYONU CIA YAPIYOR

Tasfiyeyi yapan sadece Türkiye’deki bir grup değil. Bu olamaz da. Dış destekli. Zaten eski Ergenekon dış merkezden kontrollüydü. Yenisi de öyle dış merkezden kontrollü olacaktır. Yani CIA kontrollü. Zaten bunu herkes biliyor ve söylüyor. Herkesin gördüğü dış kontrol ve bu dış kontrolün kimleri çalıştırdığı da görülüyor.

 

 

SİLAHLAR GÜNEYDOĞU’DAN

 

SORU: Ergenekon operasyonu sırasında bulunan silahları nasıl değerlendiriyorsunuz?

BİRGÜN: Bulunan bu silahları üç ayrı kategoride değerlendirmek lazım.

 

1. Dönmez’den çıkan silahlardır ki, bunlar devletin depolarından çıkanlardır. Menşei bellidir ve illegal yollarla çıkmıştır.

 

2. İbrahim Şahin’den çıkan silahlardır ki bunlar devletin depolarında ve illegal yollarla sağlanan silahlardır. Lav silahları Doğu ve Güneydoğu bölgesinden gelme olabilir. Çünkü o bölgede görev yapanlar bilir ki, bölgede rahatlıkla temin edilebilecek silahlardır. Glock marka silahlar da bölgede satılır. Kaleşnikof, mermi ve el bombaları da keza öyledir.

 

3. Ortalığa bırakılan silah ve mühimmat ise hatıra olarak alınmış olanlardır.

 

MENŞEİ BULUNUR

 

SORU: Bu silahlar nereden gelmiştir ve nereden geldiği bulunabilir mi?

BİRGÜN: Bu silahların incelenmesi halinde Güneydoğu menşeli olduğu görülecektir. Geriye doğru inceleme yapılırsa kolaylıkla bulunur. Mermilerin bulunması mümkün olmayabilir ama el bombalarının menşei kolaylıkla bulunur. En azından hangi birimden hatta hangi bölükten çıktığı belirlenebilir.

 

ŞEKER GİBİ BOMBA DAĞITILIRDI

 

ASKER İTİLİP KAKILIYOR

Türkiye’de bir yapı değişikliği var. İş dünyası değişti. Para el değiştirdi. Siyasetçi ve bürokrasi değişti. Değişmeyen ve değiştirilemeyen bir tek asker kalmıştı. Asker boyutuna el atıldı. Uzunca bir süredir asker yıpratılıyor. Şimdi itilip, kakılmaya başlandı. Bence asker bu görüntüye üzülüyor ama yapacak bir şeyi yok. Çıkışı yok.

 

 

 

 

Ben bölgede görev yaparken edindiğim deneyimlerimden biliyorum ki, el bombaları şeker dağıtılır gibi dağıtılırdı orada. Özal harekatta görev yaparken, tanıdığımız bir öğretmen, bir arkadaşımız hatıra olsun diye el bombası isterdi ve biz de verirdik. Kimse bunun art niyetli olduğunu hesap bile etmezdi.

 

BÖLGENİN ŞARTLARINDA NORMALDİ

 

Hatıra olarak alınan bu el bombaları, mermiler şimdi ortalığa bırakılıyor. Bölgede görev yapan kişilerin, operasyon için kırsala gittiğinde ne kadar mermi attığını kim bilecek ki? Nasıl kontrol edilecek ki? Görevden gelip, ‘1000 tane mermi attım, 2 tane lav attım, 4 tane el bombası attım” derse buna inanmak zorundasınız. Bir lav mermisini, 1 el bombasını ya da birkaç mermiyi hatıra olarak saklayabilir. Hatta daha fazlasını. Oralarda normal karşılanırdı böyle şeyler. Dahası bu kişiler yarın Batıya gidince sıkıntıya düşebileceğini düşünüp, stok yapabilir. Bölgede görevi sona erince batıya gelince mermi bulmak sıkıntısı olabilir diye düşünerek, bazı mühimmatı kendisine ayırmış olabilir. Bugün ortalığa dökülenlerin bir bölümü bu tür silahlar ve mermilerdir.

 

DERİN YAPI VAR

 

SORU: Peki bu Ergenekon yapılanması hakkında neler biliyorsunuz? Gerçekten böyle bir yapılanma olduğunu gösteren bilgil

 

CIA ERGENEKON'UN YENİSİNİ KURDU

Şimdi yapılan bir tasfiye operasyonudur. Yeni Ergenekon kuruldu ve eskisini tasfiye ediyor. Bunun dışındaki her şey teferruattır. Detaylar önemli değil. Ana fotoğraf budur. Ben yeni gelen derin devleti itici buluyorum. Yaptıklarını beğenmiyorum. Eski Ergenekon kendisini Ulusalcı, Atatürkçü, laik ve cumhuriyet yanlısı olarak tanımlıyor. Öyleyse yeni gelen bunun karşıtı olmak zorunda. Eskisinin çizgisine bakınca yenisinin kimler olduğunu anlayabilirsiniz. Yeni derin devletin kimler tarafından kurulduğunu ve oluşturulduğunu da görebilirsiniz.

eriniz var mı?

BİRGÜN: Bakın, adı Ergenekon ya da başka bir şey olsun bilemem ama ben bu tür bir yapılanma olduğuna kesinlikle inanıyorum. 50. hükümetin başını yiyen de budur. O dönemi hatırlarsanız, olayları düşünürseniz, hükümetin istifası için yapılan çağrıları, baskıları, siyasi ve askeri demeçleri hatırlarsanız bunun izlerini görebilirsiniz. Güneydoğu’da çalıştık ve orada bir çok olay gördük. Bu yapıya ilişkin, varlığına ilişkin duyumlar, izlenimler elbette gördük. Ama bu yapının ucu nedir, başı kimdir bilemeyiz. Zaten bu bilinemez de.

 

ESKİSİ GİBİ ÇALIŞACAK

 

SORU: Yeni Ergenekon daha legal mi olacak? Karanlık işler olmayacak mı yani?

BİRGÜN: Yeni Ergenekon da eskisinin yaptığı gibi derin ve gizli bir takım işler yapacak. Bu tür yapıların doğası gereği yapacaktır. Toplumda bazı işler, olaylar göreceğiz yakında. Ve o zaman onu kimlerin yaptığını anlayacağız. Ve ne tür bir yapılanma olduğunu ve neyi amaçladığını da daha iyi anlayacağız.

 

ABD DESTEĞİNİ ÇEKTİ

 

ABD kontrol dışına çıkan Ergenekon’u destekleyemeyeceği bir duruma geldi. Daha önceden de biliniyordu. Neden şimdi? Çünkü artık kendi çıkarlarına uygun değildi bu yapı. Bu nedenle kendisine uygun yeni bir Ergenekon’u kurdu ve eskisinin tasfiyesi için düğmeye bastı.

 

16 BOMBADAN BURAYA GELEMEZLERDİ

 

MEDYA ASKERE KARŞI

KULLANILIYOR

Kazıyı canlı yayanlamak, kimse operasyona müdahale edemesin diyedir. Askerin müdahale gücü de böylece kırılıyor.

 

Bu medya servisinin bir başka nedeni de itibarları sıfırlamak içindir. Artık Kanadoğlu'nu kim dinler...

 

Yani bakın 3 yıllık bir karakol polisi bile bilir ki, 16 tane el bombasından bu noktaya ulaşılamaz. Daha geniş bir operasyon olduğu her polis biliyordur. Çünkü, Türkiye’de polis istemezse bir savcı bu tür bir operasyonu yapamaz.

 

MEDYA DESTEĞİ ASKERİ DURDURMAK İÇİN

 

SORU: Soruşturmanın her aşaması neden bu kadar açık? Yöntem bu mudur?

BİRGÜN: Bu operasyonun medya ile birlikte yapılması, tüm bilgilerin medyaya servis edilmesi de bilinçli bir yöntem. Yani, kazıyı canlı yayınlamak, ifadelerin, ele geçen belgelerin, telefon dinlemelerin açık bir şekilde yapılmasının ilk nedeni; kimse operasyona müdahale edemesin diyedir. Yani kamuoyu bilmeden bir general gözaltına alınırsa, müdahale gelebilir. Anında kamuoyuna bilgi verilerek, olası müdahaleler önleniyor. Müdahale edebilecek yerlerin önü kesiliyor. Askerin müdahale gücü de böylece kırılıyor.

 

İTİBARLAR BİLİNÇLİ SIFIRLANIYOR

 

SORU: Askerin müdahale etmeyeceği kişiler ile ilgili de aynı yöntem izleniyor.

BİRGÜN: Medya servisinin bir başka nedeni de mevcut kişilerin itibarının sıfırlanması içindir. Yani bu yargılama sonucunda üç-beş kişi ceza alabilir. Ama bir çok kişi de serbest kalacaktır. Ama bu kişiler topluma geri döndüğünde eski itibarları kalmayacaktır. Sözleri dinlenmez olacaktır. Toplumsal ve sosyal ilişkileri zedelenecektir.

 

KANADOĞLU’NU KİM DİNLER ARTIK?

 

Bakın seversiniz sevmezsiniz, beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz Sabih Kanadoğlu, bu ülkenin başsavcılığını yapmış, onursal başsavcı olarak toplumda sözü dinlenen biriydi. 367 gibi hukuki bir durumu ortaya çıkartmış, sözleri ile hukuki değerlendirmeleri ile toplumu, siyaseti etkileyebilen bir gücü vardı. Ama şimdi Sabih Kanadoğlu denilince akla İbrahim Şahin, Susurluk, silahlar, derin devlet gibi şeyler geliyor. Hiç ilgisi olmasa bile bu böyle. Zaten gözaltı bile

YEŞİL'İ TANIYORUM

Yeşil’i tanıyorum. Görüştüm. 2000 yılında edindiğim izlenim, bazı yakınlarından aldığım ifadelerden elde ettiğim izlenim Yeşil’in o tarihte sağ olduğu yolundaydı. Ve ben Yeşil’in öldürülmüş olabileceğine ihtimal vermiyorum. Öldürülmüş olsa, hemen duyulurdu. Çünkü onu öldüren mutlaka hasmı, karşıt bir grup olacaktır. Bu tür bir infazı isim yapmak ya da nam salmak için bile hemen duyururlardı.

olmadı. Ama İbrahim Şahin ile aynı anda operasyon yapılınca toplumun hafızasında böyle yer etti. Yani itibarı zayıflatıldı. Şimdi bir daha 367 gibi bir hukuki yorumu yapabilir mi? Yapsa da dinleyen, ciddiye alan olur mu? Bu nedenle bu tür bir medya servisi yapılıyor. Medya da neye hizmet ettiğini bilmeden buna alet oluyor.

 

TETİKÇİYDİ RANTÇI OLDU

 

SORU: Yeşil ne yapardı? Kimin elemanıydı?

BİRGÜN: Bu tarihlerde 60’ına yaklaşmış olmalı. Benim tanıdığım yıllarda bir tetikçiydi. Kendisine bilgi gelirdi, ‘kim PKK’ya çalışıyor, kim para desteği veriyor, kim silah sağlıyor’ buna ilişkin bilgiler gelirdi. Elbette gözümüzle görmedik ama bilirdik ki, Yeşil bu tür kişileri alır, infaz ederdi. Daha sonra Batı’ya geldi. Burada mafyaya, rant işine girdi. Ve bunun sonucunda hedef oldu.

 

Sanıyorum, ilk başta MİT elemanıydı. Ama devlet içindeki istihbarat birimleri arasında sıkça yaşanan ‘adam kapma’ olayı sonucu Jitem’e çalışmaya başladı.

 

YEŞİL HİÇ ARANMADI Kİ!..

 

SORU: Madem yaşıyor, bunca zaman nasıl bulunamadı?

BİRGÜN: Ben hala Yeşil’in yaşadığına inanıyorum. Bana göre Yeşil Türkiye’de hiç bir zaman aranmadı. Aransa bulunurdu. Türkiye’de polisin arayıp da bulamayacağı hiç kimse yoktur. Ama bu tür arama dediğiniz bir özel ekiple yapılır. Yetkili kılınan bir özel ekip kurulur ve bulunması istenirse herkes bulunur. Yeşil de bulunurdu. Ama hiç aranmadı. Kağıt üzerinde arama, arama sayılmaz.

Gönderi tarihi:
Türkiyedeki ''Dinciler'' Türkiye'nin kurtulmasının İslam Dünyasının kurtulması olarak gördüğü doğrudur... Ama bunu en çok İran Devleti ve Arap Halkları istemektedir...! Suud ve Mısır'ın İktidarlarının konumu bilinmektedir... !

 

Kaç tane İranlı tanıyorsun? Kaç tane Arap tanıyorsun?

Dışarıdan gazel okumayın.

 

İranlıların Türklere bakışı ile eski kafalı Avrupalıların bakışı arasında fark yoktur: Barbar Türkler

Şiddet ile Ortadoğuda hakimiyet kurmuş olsalar dahi son tahlilde barbar olan bir ırk.

Müslüman Azerbaycan ile Hristiyan Ermenistan savaştığı sırada, sırf Azerbaycan Türk olduğu için Ermenistan'a yardım eden bir İran.

 

Arapların Türklere bakışı da ancak nefret ile açıklanabilir. Aralarında yaşadım, biliyorum.

İslamın sahibi iken, dışarıdan gelen barbar Türkler tarafından ikinci plana itilmişliğin verdiği kuyruk acısı.

Ayrıca Türkleri İslam'ı sulandıran, Orta Asyanın mistik budistik inançlarını İslama katan bir toplum olarak görürler. Türkleri müslüman bile saymazlar.

 

Sen kalkmış bana İranlılar ve Araplar Türklerin İslam coğrafyasına dönmesini canla başla bekliyor diyorsun.

İran ve Araplar Türkiye'nin İslam coğrafyasına dönmesini bir nedenle isterler:

 

Birinci Lige çıkan bir takımın, geriye ikinci lige dönmesini arzulaayan ikinci lig takımları gibi bir istek duyarlar.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Kaç tane İranlı tanıyorsun? Kaç tane Arap tanıyorsun?

Dışarıdan gazel okumayın.

 

İranlıların Türklere bakışı ile eski kafalı Avrupalıların bakışı arasında fark yoktur: Barbar Türkler

Şiddet ile Ortadoğuda hakimiyet kurmuş olsalar dahi son tahlilde barbar olan bir ırk.

Müslüman Azerbaycan ile Hristiyan Ermenistan savaştığı sırada, sırf Azerbaycan Türk olduğu için Ermenistan'a yardım eden bir İran.

 

Arapların Türklere bakışı da ancak nefret ile açıklanabilir. Aralarında yaşadım, biliyorum.

İslamın sahibi iken, dışarıdan gelen barbar Türkler tarafından ikinci plana itilmişliğin verdiği kuyruk acısı.

Ayrıca Türkleri İslam'ı sulandıran, Orta Asyanın mistik budistik inançlarını İslama katan bir toplum olarak görürler. Türkleri müslüman bile saymazlar.

 

Sen kalkmış bana İranlılar ve Araplar Türklerin İslam coğrafyasına dönmesini canla başla bekliyor diyorsun.

İran ve Araplar Türkiye'nin İslam coğrafyasına dönmesini bir nedenle isterler:

 

Birinci Lige çıkan bir takımın, geriye ikinci lige dönmesini arzulaayan ikinci lig takımları gibi bir istek duyarlar.

 

Saygılar.

 

Şimdi biz nefret desek sinirlenirler. Şu satırlara bakalım. Burada cevap verilen tezin doğru olduğunu falan iddia etmiyorum. Ama araplar ve iranlılar için topluca yapılan tanımlamalara bakar mısınız ?

 

"Aralarında yaşadım biliyorum" hepsi şöyleler böyleler.

 

Ermenistan'a yardım eden bir iran devleti. Peki İran sokaklarında hükümetin ermeni yanlısı politikasını protesto eden yüzbinler. Onlar ingiliz falan mı ?

Gönderi tarihi:
Kaç tane İranlı tanıyorsun? Kaç tane Arap tanıyorsun?

Dışarıdan gazel okumayın.

 

Siz kaç tane Arap ve İran?lı tanıyorsunuz ve içerdenmi gazel okuyorsunuz.

 

 

İranlıların Türklere bakışı ile eski kafalı Avrupalıların bakışı arasında fark yoktur: Barbar Türkler

 

Somut bir örnek,yoksa ben yazdım olurki inandırıcılığı olmaz öyle değimli.

 

Şiddet ile Ortadoğuda hakimiyet kurmuş olsalar dahi son tahlilde barbar olan bir ırk.

 

Bu yazı ne demek kimi kastettiğiniz pek anlaşılmıyor.

 

Müslüman Azerbaycan ile Hristiyan Ermenistan savaştığı sırada, sırf Azerbaycan Türk olduğu için Ermenistan'a yardım eden bir İran.

 

Karabağ savaşında İran'ın Ermenilere savaş yardımı yaptığı doğru değildir. Ancak bu savaşta, İran Ermenistan'a amborgo uygulamayarak normal ticari ilşkilerine devam etmiştir. Zaten İran batı tarafından dışlanmış , ambargoya tabi tutulmuştu. Tek çıkış noktası Rusya'ya ile ticari ilişkilerini sürdürmektan başka çıkış yolu da yoktu.

 

Peki o dönemde Türkiye Ermenistan'a ambargo uygulamanın ötesine geçebilmiş mi? Moskova elçimiz Erivan'a giderek bu savaşta tarafsız olduğumuzu deklere etmiş midir etmemiş midir? Ermenistan'a giden ekonomik yardımlar için deniz ve hava sahalarımızı açık bırakan biz değil miydik? İğneyi önce kendimize batıralım değimli yoksa sırf muhalefet olsun diye ?REALİST? düşünceden vazmı geçeceğiz yoksa.

 

 

Arapların Türklere bakışı da ancak nefret ile açıklanabilir. Aralarında yaşadım, biliyorum.

İslamın sahibi iken, dışarıdan gelen barbar Türkler tarafından ikinci plana itilmişliğin verdiği kuyruk acısı.

 

İslam evrenseldir ve sahibide ?ALLAH c.c.? tır. Arapların baas ideolojisi Türklere emperyalist gözle bakar fakat bu bakış Halk nazarında değildir elits kesimde mevcuttu bir zamanlar aynen bizde uygulanan uluslaşma sürecinde olduğu gibi yoksa dışardan gelen barbar Türkler sözü masaldır.

Kuyruk acısı İsrail katlederken realist olup başka ırklar yaparken kuyruk acısı sözü yakışık almaz.

Siz hangi Arapları tanıdınız yani nerelerde bulundunuz veya kaç kişi ile irtibatınız oldu merak ettim.

 

Ayrıca Türkleri İslam'ı sulandıran, Orta Asyanın mistik budistik inançlarını İslama katan bir toplum olarak görürler. Türkleri müslüman bile saymazlar.

 

Bu yazılanlar bizim tek parti yönetimi,onların baas yönetimi zamanının tortularıdır yoksa bir şiir var, geçtı borun pazarı, sür eşeğini niğde?ye misali artık eski çamlar bardak oldu şimdi sloganik takılanlar google?ye müracaat edebilir.

 

Sen kalkmış bana İranlılar ve Araplar Türklerin İslam coğrafyasına dönmesini canla başla bekliyor diyorsun.

İran ve Araplar Türkiye'nin İslam coğrafyasına dönmesini bir nedenle isterler:

 

Birinci Lige çıkan bir takımın, geriye ikinci lige dönmesini arzulaayan ikinci lig takımları gibi bir istek duyarlar.

 

Demokratik ve teknolojik anlamda batı birinci lig?tir doğru Fakat Türklerin İslam coğrafyasına dönmesini Müslümanlar halk olarak ister ama yönetimler istermi onu bilemem sonra Ahlaki anlamdada bir lig var acaba batı orda kaçıncı kümede acaba?

Gönderi tarihi:
O zaman Türkiye'de yaratilan korku sendromunuda bu anlamda degerlendirebilirmiyiz?

Erdogan'in dincilik temelinde siyaset yaptigi daha dogrusu hedefinin o oldugu ama takiyye yaptigi bilinmektedir.Bir takim medyanin onun pesinde olmasi onun siyasetini desteklemesini de bu anlamda ele alirsak Türkiye'nin basina tam bir corap örülüyor diyebilirmiyiz sizce?

 

saygilarla

 

Şunu da ekleyelim isterseniz;devletin bu tasfiyesi sadece kendine dokunanla sınırlı,daha açık yazayım;çıkara göre tehlike olanlar gözaltında;aslı failler ise hala o çıkarda.

Gönderi tarihi:
Şimdi biz nefret desek sinirlenirler. Şu satırlara bakalım. Burada cevap verilen tezin doğru olduğunu falan iddia etmiyorum. Ama araplar ve iranlılar için topluca yapılan tanımlamalara bakar mısınız ?

 

"Aralarında yaşadım biliyorum" hepsi şöyleler böyleler.

 

Ermenistan'a yardım eden bir iran devleti. Peki İran sokaklarında hükümetin ermeni yanlısı politikasını protesto eden yüzbinler. Onlar ingiliz falan mı ?

Benimle tartışma hayatın boyunca, bişr kez olsun: "BrainSlapper, evet haklısın, cevap verdiğin tez hakkikaten yanlış, evet İran Ermenistan'ı destekledi, ama kardeşim, sen de kantarın topuzunu kaçırmışsın, bir toplumu tamamen yargılamışsın" diyebil de, ben de "hakikaten ya, özür dilerim" diyeyim.

 

Ama insanlarla uğraşmöaktan, fikirlere sıra getiremiyoprsun ki.

Ama işim gücün benle uğraşmak olduğu için, doğruları teyid etmekten doğruları ortaya koyamıyorsun.

******

 

Ben, yukarıdaki yazımda, tez sahibi "Araplar ve İranlılar ister" deyince, ben de onun kullandığı kelimelerle cevap verdim. O Arkadaşın kastettiği Araplar ve İranlılar "İslami ümmet bilincine sahip Araplar ve İranlılar" idi. Ben de o anlamda cevap verdim. Tümünü kastetmedim. Bu açıklama cümlesini şimdi değil de o zaman yazmamıiş olmam da benim eksikliğim olmuş.

 

Elbette, Türkiye'yi seven Araplar da var. Ama Türkiye'yi seven Arapların ortak özellikleri dinsiz olmaları.

Yani Türkiye'yi sevmelerinin nedeni, Atatürk devrimleri ve Türkiye'deki laik düzen.

Türkiye'yi sevme senedenleri, yukarıdaki arkadaşımızın iddia ettiği gibi "Türkiye'nin müslüman olması" değil yani.

 

Son tahlilde, tez sahibinin "Araplar ve İranlılar ister" derken kastettiği, "İslami ümmet bilincine sahip Araplar ve İranlılar" Türkiye'yi sevmezler.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Demokratik ve teknolojik anlamda batı birinci lig?tir doğru Fakat Türklerin İslam coğrafyasına dönmesini Müslümanlar halk olarak ister ama yönetimler istermi onu bilemem sonra Ahlaki anlamdada bir lig var acaba batı orda kaçıncı kümede acaba?

 

Ahlaki anlamda da İslam ülkelerinden kat kat önde oldukları kesin.

 

Sen, sokakta öpüşmeyi ahlaksızlık sayarsın, o seni ilgilendirmeyen şeylere müdahale etmeni ahlaksızlık sayar.

Sen, kadın-erkek birlikte oturmayı, yemeyi-içmeyi ahlaksızlık sayarsın, o insanlara yerel ahlakın dikte edilmesini ahlaksızlık sayar.

Sen, gayliği, lezbiyenliği ahlaksızlık sayarsın, o insanların başkalarını ilgilendirmeyen tercihlerine müdahale edilmesini ahlaksızlık sayar.

Sen, insanların tanışmasını, flirt etmelerini ahlaksızlık sayarsın, o evlenecek insanların düşüncelerinin, isteklerinin dijkkate alınmamasını ahlaksızlık sayar.

Sen erkeğin küpe takmasını, kızın piercing yaptırmasını ahlaksızlık sayarsın, o insanların kılık kıyafetine müdahale edilmesini ahlaksızlık sayar.

 

Ahlak'ta birinci lig neresi?

 

Sizin köyün ahlakı mı?

Yoksa, diğer insanların haklarına tecavüz etmedikçe, insanların istedikleri gibi yaşamalarına, giyinlelerine, yemelerine, içmelerine müdahaleyi ahlaksızlık ve suç sayan ahlak mı?

 

*

 

Cem Yılmaz'ın bir tespiti vardı:

 

Halkımız tv yıldızlarını, televole kahramanlarının çok ahlaksız olduklarını iddia eder hep.

Ama gelin görün ki, aynı halkımız, kendi yediği nanelerin çetelesini tutmaz, baldıza da *****, 3 aylık bebeğe de tecevüz eder, kendi halinde bisitlek turu yapan kadına da tecavüz eder öldürür, turist kadınları dağa da kaldırı, pandik atar, her belediye otobüsünde fordçuluk da yapar, sokaktan geçen her dişiye laf da atar, ama acaip ahlaklı olur.

 

Gazetelerin 3. sayfalarını okuyun, ahlak liginde nerede olduğumuzu görürsünüz.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Konunun basligi Ergenekonda ki yanlisliklardir.Baska yönlere kayilmis,isterseniz tekrar konuya dönelim,bakin Ergenekonda 11.ci dalga baskini yapildi ve bu fasist baskin ile hem Türkiye'nin en büyük sendikasinin baskani hemde yine iki basin mensubu göz altina alindi.Bunlara biz GESTAPO metodu derken birileri bizi irkcilikla sucluyordu.Yani bu konular üzerinde yapilan yanlislari tartisalim.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Elbette, Türkiye'yi seven Araplar da var. Ama Türkiye'yi seven Arapların ortak özellikleri dinsiz olmaları.

Yani Türkiye'yi sevmelerinin nedeni, Atatürk devrimleri ve Türkiye'deki laik düzen.

Türkiye'yi sevme senedenleri, yukarıdaki arkadaşımızın iddia ettiği gibi "Türkiye'nin müslüman olması" değil yani.

 

Son tahlilde, tez sahibinin "Araplar ve İranlılar ister" derken kastettiği, "İslami ümmet bilincine sahip Araplar ve İranlılar" Türkiye'yi sevmezler.[/b]

 

Saygılar.

 

Her hangi bir İnsanın her hangi bir konuda yazı yazarken takındığı tavır objektifliğin'in yanısıra genelleme yapmamasıdır

yoksa her zaman yazdığım gibi "ADAMA SORARLAR" Türkiye'yi seven Arapların ortak özelliklerinin "DİNSİZ" olmaları ve Türkiye'nin LAİK olması imiş yahu anketmi yaptın yoksa nedir sorun yoksa şu yazdığın hayalmi.

 

Arapların Türklere bakışı da ancak nefret ile açıklanabilir. Aralarında yaşadım, biliyorum.

 

Neyse şimdi gelelim ikinci iletiye.

 

Sen, sokakta öpüşmeyi ahlaksızlık sayarsın, o seni ilgilendirmeyen şeylere müdahale etmeni ahlaksızlık sayar.

 

Hadi sokakta öpüşmek modern batının veya çağdaşlığın kriteri peki bu durumu "SOKAKTA ÖPÜŞMENİN" AHLAKİ olduğunu iddia edenler bari olayı biraz daha ileri götürüp yorgan döşeğide sokağa taşıyıp sokakta istediklerini yapsınlar üstelik ben sokakta öpüşen diye bir kriter koymadım ve bu benim sorunum değil sokakta öpüşmeme İnsanoğlunun bilinen tarihinin bir sonucudur nede olsa İnsan "BİLNÇ" sahibi.

Beni ilgilendirmeyen konulara karışmam müdahale etmek haddimizemi bak İsrailli barak ve Livni'nin seks tercihlerine karışıyormuyuz Ehud Barak travesti, Livni sevici isterlerse sokakta öpüşsünler bize ne.

 

Sen, kadın-erkek birlikte oturmayı, yemeyi-içmeyi ahlaksızlık sayarsın, o insanlara yerel ahlakın dikte edilmesini ahlaksızlık sayar.

 

İsteyen istediği gibi oturur yer içer ve isterlerse kucak,kucağa oturur, yerel Ahlak denilen (size göre) şeyi dikte eden kim

madem yerel sonra dikte eden kim birde kimse kimsenin özeline karışamaz yemek yemenin ahlaksızlığını'da burada duydum.

 

Sen, gayliği, lezbiyenliği ahlaksızlık sayarsın, o insanların başkalarını ilgilendirmeyen tercihlerine müdahale edilmesini ahlaksızlık sayar.

 

Ben gay,lezbiyen falan,filanı ahlaksızlık saymak resmen ters ilişki doğaya bile ters ama karışmam bana ne bak barak ve livni'ye karışıyormuyum.

 

Sen, insanların tanışmasını, flirt etmelerini ahlaksızlık sayarsın, o evlenecek insanların düşüncelerinin, isteklerinin dijkkate alınmamasını ahlaksızlık sayar.

 

İnsanların tanışması evlenmek için en normal bir durumdur bak yerel diye "güya" takıldığın din İslam bu duruma ne der öğrenmek için.

 

Sen erkeğin küpe takmasını, kızın piercing yaptırmasını ahlaksızlık sayarsın, o insanların kılık kıyafetine müdahale edilmesini ahlaksızlık sayar.

 

Yavuz Sultan Selim küpe takmıştı. kızın piercing yaptırması modern İnsan düşünsün. İnsanların kılık kıyafetlerine karışmak gerçekten ahlaksızlık bazıları çıplaklığı sever ne var bunda ve kim müdahale etmiş, ha suud veya İran denirse o zaman oralara gitmesinler ve Nev York ortadoks Yahudilerinin sokağına uğramasınlar...

 

Ahlak'ta birinci lig neresi?

 

Sizin köyün ahlakı mı?

Yoksa, diğer insanların haklarına tecavüz etmedikçe, insanların istedikleri gibi yaşamalarına, giyinlelerine, yemelerine, içmelerine müdahaleyi ahlaksuızlık ve suç sayan ahlak mı?

 

Sizin köy yazmakla olayı katagorize edip modern batılımı oldunuz benden kabul. İnsanların yaşadığı kaliteli toplumlarda ADABI MUAŞERET diyede bir kural vardır ve diğer İnsanların haklarına müdahale etmeme hususu genel bir kaide olması gerekir yoksa çıplak gezip travesti olmak veya lezbiyenlik AHLAKİ kriter değildir kimseyide buna kimse zorlayamaz AHLAKİDİR diye çünki değildir...

 

Cem Yılmaz'ın bir tespiti vardı:

 

Halkımız tv yıldızlarını, televole kahramanlarının çok ahlaksız olduklarını iddia eder hep.

Ama gelin görün ki, aynı halkımız, kendi yediği nanelerin çetelesini tutmaz, baldıza da *****, 3 aylık bebeğe de tecevüz eder, kendi halinde bisitlek turu yapan kadına da tecavüz eder

 

Bu dediğiniz halkımız modern batıya uygun davranıyormuş malum üç aylık bebeğe tecavüz eden rakıyı içip öyle işe girişmiş yakışır.

Bir kaç kişinin işlediği suç bütün toplumu bağlamaz bu itibarla Belçika ve İsviçrede yürüyen Milyonlar (çocuk seksi) bütün o toplumla ilişkilendiremeyeceği gibi Cem Yılmaz'ın televole ve tv yıldızlarıda onun olsun ve AHLAKİ kriterleri ile mutlu ve umutlu yaşasınlar...

Gönderi tarihi:
Elbette, Türkiye'yi seven Araplar da var. Ama Türkiye'yi seven Arapların ortak özellikleri dinsiz olmaları.

Yani Türkiye'yi sevmelerinin nedeni, Atatürk devrimleri ve Türkiye'deki laik düzen.

Türkiye'yi sevme senedenleri, yukarıdaki arkadaşımızın iddia ettiği gibi "Türkiye'nin müslüman olması" değil yani.

 

Son tahlilde, tez sahibinin "Araplar ve İranlılar ister" derken kastettiği, "İslami ümmet bilincine sahip Araplar ve İranlılar" Türkiye'yi sevmezler.[/b]

 

Saygılar.

 

Yine aynı şey. Arkadaşım sen insanların beyinlerini okuma yeteneğine mi sahipsin ?

 

Böyle olanlar iranlılar ve araplar sana gelip topluca Brain arkadaş biz Türkiye'yi sevmiyoruz mu dediler ? Ya da dinsiz olan araplar ve iranlılar gelip biz Türkiye'yi çok seviyoruz mu dediler ? Büyük bir araştırma yaptın binlerce insanla anket yaptında sonucunda çıkan istatistik mi bu ? Ya da bu ülkelerde böyle araştırmalar yapılmışta bu sonuç mu çıkmış ?

 

Yüzmilyonlarca insandan bahsederken sen nasıl böyle tasnifler yapıyorsun ? İnsanlar arasında dinli ve dinsiz olmaları dışında düşünsel hiçbir fark yok mu ? Dinli ve dinsizler kendi aralarında aynı siyasi düşüncelere mi sahip ? Dünyaya aynı gözle mi bakıyorlar ? Aynı ideolojilere mi sahipler ? Dünyaya birazda başka gözlüklerle bakmayı deneyin.

 

 

Müslüman Azerbaycan ile Hristiyan Ermenistan savaştığı sırada, sırf Azerbaycan Türk olduğu için Ermenistan'a yardım eden bir İran.

 

Sen dünyaya sadece müslümanlar, hristiyanlar, yahudiler tasnifleriyle, dinliler ve dinsizler tasnifleriyle bakıyor olabilirsin. Ancak bu dünyada herkesin böyle baktığı anlamına gelmez.

 

Zaten ancak böyle bir bakış böyle sığ yaklaşımları üretir. Mantıklı adam, müslüman azerbaycan/Hristiyan Ermenistan penceresinin dışında, jeopolitik ve stratejik olarak Ermenistan - Azerbaycan çatışmasının nerede durduğunu. iki ülkenin savaştıkları yıllarda hangi kutuplara dahil olduğunu. İran'ın Azerbaycan'ı hangi noktalarda terbiye etmek istediğine falan bakar.

 

Ama ne gerek var . "sırf Azerbaycan Türk olduğu için Ermenistan'a yardım eden bir İran." atarsın böyle bir slogan oldu bitti.

 

Glasnos'tan beri Azerbaycan'ın İran'ın "baş düşman " olarak kabul ettiği ABD'ye yakın bir ülke olduğu. Ermenistan'ın ise İran'ın devrimden beri müttefik olduğu Rusya'ya yakın bir ülke olduğu. İran'ın Azerbaycan'ı yola getirip kendi safına çekmek için Ermeni tehdidini bir koz olarak kullanma stratejisi izlediğini. Rusya, İran, Çin arasında ABD'nin bölgedeki yayılma staratejileri ve egemenliğine karşı alternatif bir güç oluşturma gayretlerinin olduğunu falan göz önüne alır.

 

Azerbaycan Ermenistan çatışmasında. Ermenistan'ın arkasında Rusya, Azerbaycan'ın arkasında ABD vardı. Yani İran'ın "baş düşman" olarak gördüğü ülke.

Gönderi tarihi:

Ergenekon davasinda yapilan en büyük yanlislik,bence ,Basbakan Erdogan'in "BEN ERGENEKON'UN SAVCISIYIM"diyerek Baykal'inda"SEN ERGENEKONUN SAVCISI ISEN BEN DE AVUKATIYIM"demesine yol acmasi dolayisiyla yargiyi acikca siyasi bir konuma cekmis olmasi dersem acaba yanilmismi olurum.

 

Son bir iki gündür,Erdogan'in savcilik görevinden istifa etmis gibi"KIMSE BU DAVADA SAVci veya AVUKAT OLAMAZ.Hükümet bu davada taraf degildir,eger savcilik gerekiyorsa ben milletin savcisiyim"diye aniden dönüs yapmasi,birileri tarafindan kulaginin cekilmis olmasi anlamini icermiyormu.Yani durdugu noktanin yanlis oldugunun ona söylenmis olmasi demek degil mi bu dönüsün nedeni?bIR BASBAKAN YÜRÜYEN BIR DAVA ÜZERINDE BU SEKILDE POLEMIKLERE DÜSEREK YARGIDAKI YANLISLIKLARI PEKISTIRME HAKKINA SAHIPMIDIR?

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

CHP Ergenekon savcilarinin hukuk disi uygulamalari icin bunun kabul edilemez oldugunu ileri sürüp Müfettisler kuruluna basvurmus ve Savci Öz ve digerleri icin bir denetleme yapilmasini istemisti.Müfettisler kurulu Adalet Bakanlinina yani MEHMET ALI SAHIN'e bagli oldugu icin Bakandan bu yönde bir izin cikmayinca CHP'li Atilla Kart simdi HSYK(HAKIMLER SAVCILAR YÜKSEK KURULU)na basvurdu.

 

Gerek gözalti yöntemleri gerek hukuk disi tutuklamalar ve aylari bulan yargisiz infazlar onca hukukcunun ve bilhassa Barolar Birligi baskaninin,Yargitay Onursal bassavcisinin,AIHM eski Türk yargicinin elestirilerine ragmen kilini bile kipirdatmayan Adalet bakaninin tutumu Ergenekon davasinin siyasete alet edildigini ve Ergenekon davasiyla secim yatirimi yapilmaya calisildigi ortadadir.Suclari sabit olmayan insanlarin hicbir gerekce gösterilmeden aylarca cezaevinde tutuklu kalmalari insan haklarina yapilan bir saldiridir.

 

Iktidarin en büyük manipülasyonu ve dolayisiyla Ergenekon davasinda ki en büyük yanlis Susurluk olayi ile Ergenekon olayinin birlestirilmesi oyunudur bence.Iktidar dolayisiyla iktidarin güdümündeki Ergenekon ve Hrant Dink savcilarinin bütün davalari Ergenekon dosyasina eklemeye calismalari aslinda savcilarin ve iktidarin bu davada ifas ettiklerinin bir belgesidir.Cünkü ne Hrant Dink cinayeti,ne Susurluk olayi ile bugün tutuklananlarin hic bir ilgisi yoktur.Prof.Dr.Yalcin Kücük dün aksam yaptigi bir söyleside elindeki üc kitabi göstererek beni Basbakana suikast tertipetmekle sucladilar,evet ben basbakana bomba attim diyerek elindeki kitaplari gösterip "ISTE BENIM BOMBALARIM BUNLARDIR,BUNLARI BASBAKANA ATTIM,BENI ÜC DEFA MAHKEMEYE VERDI ÜC DEFASINDA DA HAKLI CIKTIM ISTE BENI BU YÜZDEN TUTUKLADILAR."Diyerek bir iktidarin ne kadar acz icinde oldugunu da vurgulamis oldu.

 

Yanlislar hala devam etmektedir..

 

 

saygilarla

 

Yalcin Kücük'ün kitaplarinin adlari asagidadir:

 

-Isyan-CALIGULA

-Sarali Cumhur

-Epilepsi orgazm

Gönderi tarihi:

Ümraniye’de 27 el bombasının ele geçirilmesi üzerine başlayan soruşturma medyada 10’uncu dalga operasyonları adı verilen göz altına almalarla devam etmektedir. Ergenekon kavramı, ilk olarak Can Dündar ve Celal Kazdağlı’nın Show TV’de yaptığı “40 Dakika” adlı programda, devletin içindeki yasa dışı yapılanmaların tartışıldığı 7 Ocak 1997 tarihli bölümünde dile getirilmiştir. Savcıların talebi ile İstanbul 13.ağır Ceza Mahkemesi’nce Temmuz 2008’de kabul edilen iddianamede, Ergenekon Terör Örgütü olarak yer almıştır.

 

Terör örgütü olarak nitelenen bu yapının yöneticilerinin; Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal Alemdaroğlu, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve Türk Ortodoks Patrikhanesi basın sözcüsü Sevgi Erenerol olduğu iddia edilmiştir. Burada dikkat çeken husus, genellikle kendisini “ulusalcı” olarak gören ve iktidara karşı sert muhalefet yapan siyasi akıma mensup kişilerin bu oluşumda yer almalarıdır. Dolayısıyla bir terör örgütü mü etkisiz hale getiriliyor yoksa iktidara sert muhalefet edenler mi tasfiye edilmek isteniyor sorusu akla gelmektedir.

 

Öncelikle belirtmek gerekir ki Ergenekon, Atlantik ötesinden dış istihbarat desteğiyle yürütülen bir operasyondur. NATO’nun yöneticisi konumundaki ABD ile İngiltere’nin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme planlarının Türkiye’yi olumsuz etkileyeceğini düşünen ve bu konuda sessiz kalamayacağını her fırsatta ifade eden TSK’ya Türk halkının gösterdiği tarihi sevgi ve güveni aşındırmak, devlet kurumları arasında ikilik yaratmak amacıyla yürütülen bir psikolojik harekat çalışmasıdır. Demokrasi, insan hakları, terör ve çetelerle savaş gibi kavramlar bu operasyonları gizlemek adına kullanılan şifrelerdir. Operasyonları yürüten savcı ve polislerin operasyonun her aşamasında özellikle tutuklamaların anında medyada yer alması, hatta bir kısmının canlı olarak yayınlanması, tutuklananlar üzerinde psikolojik baskı kurulması, yapılan planlı gece kazıları ile operasyonun kamuoyunda meşru gibi gösterilmesi, kamuoyu desteği sağlanması, tutuklananları suçlu ve kamu vicdanında mahkum etme çabalarının hedeflenmesi dikkat çekicidir.

 

Gözaltına alma süreçlerinde önemli kişilerin yanında mafya ve çete üyeleri de aynı süreçte yan yana resmedilmektedir. Önceki suçlar kamuoyunda çok iyi bilinen ama her ne hikmetse üzerine tam anlamıyla gidilmeyen sabıkalılarla hiç bir şekilde yan yana gelmesi mümkün olmayan ve devletin üst kademesinde başarılı ve onurlu bir şekilde görev yapmış kişiler aynı oluşum içindeymişçesine senaryolar üretilerek adeta bir ‘rövanş’ alınmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki bu sağlıksız oluşumun sonucunda açılan yaraların rövanşını da ileride başkaları almak isteyebilir. Yapılmak istenen, Türkiye’yi kendi çıkarlarına uygun olarak şekillendirmek ve yönetmek isteyen, ancak bu konuda bazı temel kurumları kendisine en büyük engel olarak gören Batı destekli planlayıcı aktörlerin, kendileri tarafından kullanılmaya müsait olan bu iktidar vasıtasıyla milletin sevgi ve güvenine uygun olarak hareket eden bu kurumları yıpratma ve ülke yönetiminde etkisiz hal getirme çabaları haince devam etmektedir.

 

Bugün iktidarda olanlar, kısa vadeli siyasi çıkarları uğruna bunu bir fırsat olarak görmekte ve dış güçlerin emellerine hizmet eden bir davranış içine girmekte hiç tereddüt etmemiştir. Bu ülkenin yetiştirdiği ve en üst kademelerde kamu görevi verdiği ve Atatürkçü düşünce sistemini yaşamına yansıtan toplumda saygın yeri olan bazı kişileri, kendi düşüncesinde olmayan siyasi iktidar tarafından engel olarak görülmekte ve “yargı bağımsız çalışsın, yargıya güvenelim” söylemleri ile siyasi bir linç mekanizması yargı eliyle gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.

 

Ergenekon hikayesi bir takım bulgular veya suç teşkil eden faaliyetlerin üzerinden yürütülen siyasi bir operasyondur. Tabi ki, yargı suç teşkil eden olayların üzerine gidecektir ve gitmelidir de. Ancak bunu fırsat bilen siyasi iktidar bu operasyonu, Türk toplumunda totaliter rejimleri aratmayacak bir baskı aracı olarak kullanmaktadır. Demokratikleşme diye yola çıkanlar ülkedeki temel insan hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmakta, genel bir korku ortamı yaratarak özellikle muhalifleri sindirmeye ve susturmaya çalışmaktadır. Yapılan hukuksuzluklar işin ayrı bir boyutudur. Evrensel hukuka aykırı biçimde yürütülen gözaltı süreçleri bunun en belirgin kanıtıdır. Gözaltındaki bir zanlının ölmesi, bir başka tutuklunun halen iddianamesi bile ortada yokken, sağlığının bozulması, felç geçirmesi, bir başkasına uygun tedavi olanaklarının sağlanmaması, Cumhuriyet başsavcılığı yapmış bir kişinin evine nasıl girildiği ve arama yapıldığı, YÖK başkanlığı yapmış bir bilim insanına uygulanan muameleler, Türk yargısına olan güveni çok ciddi bir biçimde sarsmıştır. Yasalara aykırı olarak, gizli yürütülmesi gereken soruşturma, medya aracılığı ile ortalığa dökülmüştür. Bu bile başlı başına davayı siyasi hale getirmiştir. Medyanın da yardımı ile kamuoyu önünde, hukukun ayaklar altına alındığı uygulamalara maruz kalanların, devlet içindeki görev ve düşünceleri göz önüne alındığında, iktidarın intikam sürecine girdiğini anlamamak saflık olur.

 

Son Ergenekon dalgasına bakıldığında; iktidarın liberallerle açılmış olan arasının düzeldiği ve liberal kesimin desteğinin yeniden sağlandığı, Kürt kökenli vatandaşlarımızla mesafeli olan ilişkinin, Kürtçe TV ile birlikte Doğu ve Güneydoğu halkı için önemli olan İbrahim Şahin gibi isimlerin de tutuklanması ile iktidar lehine dönme ihtimalinin artırabileceği, iktidarın içinden çıktığı milli görüşçü tabanın da duygularını okşayacak şekilde “28 Şubat’ın intikamı alınıyor” görüntüsü verilmesinin sağladığı, yerel seçimlere az bir zaman kala ve ekonomik krizin göz önünde olduğu bir durumda, medyanın tamamının Ergenekon ile yatıp kalkması sonucunda gündemin iktidar lehine şekil aldığı açıkça görülmektedir. Hukuki olması gereken bu konu siyasi sonuçlar yaratmaktadır.

 

İşin bir boyutu da, Ergenekon isminin kasıtlı olarak bu olayda kullanılmasıdır. Ergenekon Türk tarihinde önemli bir yeri olan ve Türklerin Orta Asya’dan çıkışını temsil eden, yani Türklerin var oluş felsefesinin temelini oluşturan bir kavramdır. Ergenekon isminin polisiye bir meselede çetelerle birlikte anılması her Türk’ü rahatsız etmekte ve yaralamaktadır. Zaten yıllardır Türk halkı üzerinde oynanan kültürümüzü bozma ve yozlaştırma çabalarına bir de Ergenekon eklenerek süreç devam ettirilmektedir. Bir başka boyutu da, uluslararası boyutta terör örgütü ilan edilmiş olan PKK’nın başı olarak İmralı’da buluna bölücübaşı hain yattığı yerden örgütünü yönetmeye devam ederken, güya terör örgütü lideri dedikleri komutanlara her türlü hukuksuzluk reva görülmektedir.

 

Sonuç olarak, ülkeyi antidemokratik oluşumlardan kurtarmayı vadeden operasyon ülkeyi yeniden bölmüştür. Soruşturmada psikolojik harekat usulleri uygulanarak ve özellikle gizli yürütülmesi gereken soruşturmada elde edilen bilgiler medya aracılığı ile servis edilerek sistemli bir yıpratma çalışması ve yargısız infazlar yürütülmektedir. Ergenekon ile sadece geçmişin, 1960’ın, 1970’in, 1980’in, 28 Şubat’ın intikamı alınmakla kalınmayıp, Batının planları için en büyük engel olarak gördüğü TSK yıpratılmaya çalışılmaktadır. Laikliğe sahip çıkmak için sokağa dökülenlere karşı yapılan bir tertiptir. Üniter ulus devletinin, Atatürk Türkiyesi’nin yok edilmek istenmesidir.

Gönderi tarihi:

Ergenekon,tamamen ulusalci,Atatürk'cü ve bagimsiz Türkiye diye mücadele verenlere karsi yürütülen Fetullah-Liberal-Milli Görüs destekli ABD-AB patentli bir operasyondur,operasyonun yürütülme tarzi hedef aldigi kitle ve kisiler incelendiginde bunun tamamen Türkiye üzerinde oynanan oyunlarin ve hazirlanmis komplolarin artik neticelendirilmesi olarak ortaya cikmaktadir.

 

Öteden beri Türkiye Cumhuriyeti devletiyle sorunlari olan kesimlerin,"DEMOKRASI BIZIM ICIN BIR ARACTIR"diyerek iktidar koltuguna yerlestirlilen Islamci ve Milli Görüscü Erdogan ve yandaslarinin,iktidar olduktan sonra,devletin tüm imkanlarini kullanarak,halki manipüle etmeyi basaran Makyavelist AKP iktidari en son secimlerde de,bölücü örgütün oylarini alabilmek ugruna onlarin sloganlarini kullanip oy oranini arttirmakla kalmamis ülkede tam bir dikta ortami olusturmustur.Ancak fasist rejimlerde görülecek sekilde devlet imkanlarini kendi cikarlari ugruna kullanirken ayni zamanda özellestirme kapsaminda ülkenin pazarlamasini yapmis ve bugünde IMF'nin kuyrugunda para alabilmek icin 40 takla atmaya baslamistir.

 

Ergenekon,diye bir örgüt mevcut degildir,Ergenekon Fetullahci emniyet örgütlerinin taktigi ve aslinda amaci isminden belli olan bir komplodur.Ergenekon Atatürk milliyetciligine vurulmaya calisilan arkasinda birtakim tarikatlarin ve özellikle Erdogan'in oldugu bir darbedir,sivil darbedir.Darbe hep askerle olmaz,sivil darbe iste ERGENEKON yalanlari ve sahte sahitlerle,telefon dinlemelerle yapilmaktadir.70 milyon Türk insaninin telefon konusmalari Basbakanin emriyle dinlenmektedir.Buna Abdülhamid siyaseti denir.Abdülhamid 31 yil böyle istibdatla ülkeyi yönetti,ajanin pesine ajan takarak ajani ajana karsi kullanarak insanlar arasinda korkular yaratti.Türkiye kurtulus savasi sonunda bile yasamamis oldugu bir baski rejimini yasamaktadir.Arkasina aldigi 3-5 ne idügü belirsiz satin alinmis medya ile AKP daha dogrusu Erdogan(Cünkü AKP Erdogansiz yürüyemez) ülkede komplolar hazirlatmakla kalmiyor ayni zamanda millete bir korku sendromu yasattiriyor.

 

Yandas medyanin iki gündür panik havasinda olmasi bazi kurumlara dil uzatmaya baslamasi bosuna degildir.

Yandas medya AKP yandasi savci Öz'ün yanina HSYK tarafindan atanan 3 yeni savci icin dünden beri HSYK(HAKIMLER SAVCILAR YÜKSEK KURUMU)ya atmadiklari camur birakmadilar.HSYK güya saibeli bir kurummusda neden savci atanmasi gerekiyormusda,Ergenekonu sulandiracaklar mi gibi ahlak sinirlarini asan bir yaklasimla ülkede yaratilan korku sendromunun bira önce sona ermesinden korktuklarini ve umduklarini bulamiycak olmalarinin telasina düstüler.Özellikle ikinci Cumhuriyetciler ve Fetullahci medya bu panigi cok belirgin yasamaktadir.

 

Allahi,kendilerine alet edenlerin dinci olmalari bu Ergenekonda takindiklari tavirla nasilda yag gibi suyum üstüne cikti.Allah'in adini agizlarindan düsürmeyenlerin daha suclari ispat edilmemis insanlara nasil iftira attiklarini gördükce onlarin ne menem müslüman olduklarida ortaya cikmaktadir.Devletine,askerine,devletin kurucusuna,bagimsizligini kazanmasi icin canla basla mücadele edenlere dil uzatanlar müslüman olamazlar.Kim olur derse o da müslüman degildir.

 

 

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.