Zıplanacak içerik

YOKSULLUK KADER MİDİR? KAYNAK DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK MİDİR?

Featured Replies

Gönderi tarihi:

YOKSULLUK NEDİR VE KİMLER YOKSULDUR ?

 

 

Yoksullar, yoksulluk, yoksunluk, göreli yoksulluk, risk yoksulluğu, mutlak yoksulluk... Özellikle 2000 ve 2001 krizlerinden sonra gerek akademik çevrelerde gerekse medyada en çok tartışılan konulardan biri oldu yoksulluk. Krizden sonra sayıları dünya ölçeğinde yüz milyonları bulan bir kesim ortaya çıktı ve bu kesim hakkında çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Sokaklarda yaşayanlar, krizden sonra işsiz kalanlar, “açım” diye Boğaz Köprüsü’ne çıkanlar, pazar yerlerinden arta kalan sebze ve meyveleri toplayanlar, iftar çadırları önünde binlere ulaşan yemek kuyruklarında sabahtan akşama bir tabak yemek için bekleyenler, holding medyasının timsah gözyaşlarıyla diline doladığı Garibanizm söyleminin malzemesi olarak gündeme geldiler.

 

Doğaldır ki medya krizle birlikte daha da artan yoksulluğu yapısal bir sorun olarak değil krizin aşılmasıyla atlatılacak dönemsel bir sorun olarak ele aldı. Medyanın gündemini Irak’a yönelik Amerikan saldırısı, Irak’a asker gönderme, AB üyeliği, seçimler işgal etmeye başladığında ise yoksulluk ve yoksullar gündemden düştüler. Gözyaşları ve acıklı müzikler eşliğinde ağır çekimde “sergilenen” yoksullar ve yoksulluk bu tartışmanın bir yüzüydü. Diğer tarafı ise gerek Türkiye’de gerekse dünyada, çeşitli çevrelerce hâlâ tartışılmakta.

 

Onlarca kavram, hesaplama, kuram ve tartışmanın içinde anlaşılmaya ve anlatılmaya çalışılan yoksulluk hâlâ üzerine söz söylenmesi ve açıklanması zor bir kavram olarak duruyor akademik çevrelerin önünde. Önüne eklenen pek çok sıfatla giderek bulanıklaşan ve karmaşıklaşan yoksulluk, işaret ettiği kesimi, yoksulları da, bölük pörçük edilmiş durumda. Yeni bir toplumsal kesimin adı olmaya aday bir kavram olarak ortaya atılan yoksullar ve beraberindeki yoksulluk tartışmaları ne yoksulluğun ne olduğu ne de yoksulların kim olduğu sorularının cevabını verebilmiş değil.

 

Gelin "YOKSULLUĞUN NE OLDUĞU VE KİMLERİN YOKSUL OLDUĞU" sorularını birlikte cevaplayalım.

 

 

Muktlak yoksulluk, göreli yoksulluk, İnsani Gelişme Endeksi (İGE), İnsani Yoksulluk Endeksi (İYE) vb. yaklaşımlara göre yapılan yoksulluk ve yoksullar tespitleri pek çok tartışmayı da beraberinde getiriyor. Örneğin Dünya Bankası tarafından günlük bir dolar ve iki dolar olmak üzere iki ayrı yoksulluk çizgisi belirlenmekte. Yoksulluk çizgisi günlük bir dolar olarak belirlendiğinde Pakistan’da yüzde 15,2 olan yoksulluk oranı yoksulluk çizgisi günlük iki dolar olarak belirlendiğinde yüzde 84,7 oluyor. Endonezya’da yüzde 15,2 olan yoksulluk çizgisi, iki dolarlık yoksulluk çizgisi baz alındığında yüzde 66,1 oluyor. Türkiye’de ise yoksulluk çizgisi bir dolar iken nüfusun yüzde 2,4’ü yoksulluk çizgisi iki dolar olarak alındığında nüfusun yazıda 18’i yoksul oluyor.

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:
  • Yazar

Küreselleşme sürecinin ideolojisini yapanların çok iyi bildikleri bir şey var: Toplumda sınıflar varsa, işçiler hareketlenmişse, işçiler kendisi için sınıf olma kimliğine kavuşmuşsa, daha yüksek ücret ve daha iyi yaşam istemeyi öğrenmişlerse artık siyasal iktisadı da biliyorlardır, taleplerini buna göre biçimlendiriyorlardır.

 

O zaman bu bilinci ve bu bilincin kaynağı olan örgütleri yok etmek ya da en azından zayıflatarak dumura uğratmak gerekir. Bunun için bir terbiye edici büyük bir korku gerekir.

 

Kapitalizmde işsizlikten, bir gelirden yoksun kalmaktan daha büyük korku olamaz. Esneklik, rekabet bu korkunun oluşturulduğu ve hayata geçirildiği önemli araçlar olmuştur. Esneklik, rekabet ve işsizlik önce sendikaları zayıflatmış, ardından sendikaya üye olmanın "sakıncalırını" göstermiştir. Çünkü ücretleri kontrol etmek için işçileri kontrol etmek gerekir, işçileri kontrol etmek için örgütleri olan sendikaları zayıflatıp, etkisizleştirmek gerekir, işçileri korkutmak gerekir.

 

İşte sendikasızlaştırma ile yoksulluk bu nedenle paralel ilerler. Bir ülkede reel ücretler üzerinde önemli bir sürükleyicilik işlevi gören sendikaların güç kaybetmesi ile birlikte, reel ücretlerdeki düşüşün hem işçilere hem de toplumun geri kalan kesimlerine bir olumsuzluk olarak, bir yoksullaşma süreci olarak yansıdığı çok açık...

 

İşsizliğin arttığı, enformel istihdamın yaygınlaştığı, değişik ücret düzeylerinin ve verimliliğin olduğu, emek piyasalarının yeniden yapılandırıldığı, sosyal güvenliğe ve sosyal harcamalara ayrılan payların azaltıldığı, sendikaların ılımlı ve uyumlu sosyal kontrol araçlarına dönüştürüldüğü, sendikasızlaştırmanın gerçekleştirildiği yerlerde yoksulluk da bu gelişmelerin düzeyine bağlı olarak hızlı ya da yavaş olarak artmaktadır...

  • 4 ay sonra...
Gönderi tarihi:
  • Yazar

Yoksulluk kaynak dağılımındaki çarpıklığın ve adaletsizliğin sonucudur.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Hadi bakalım, din bezirganları, bu konuya da bir yorum yazın.

Yoksulluk kader miymiş görelim, bilelim.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.