Φ instantkarma Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2008 Mevlana ve Zen Mevlânâ'nın hayatını az çok herkes bilir. Mevlânâ yaklaşık 50 yaşına kadar sıradan bir sufi gibi yaşamış. Daha sonra Tebrizli Şemseddin dediği gezgin bir zat ile tanışmış ve hayatındaki herşey değişmiş. Semâ uygulaması, ney vs.gibi değişikliklerin yanında her ne kadar Tebrizli Şemseddin Mevlânâ'yı hocası olarak kabul etmiş olsa da Mevlânâ'nın bu gizemli kişinin etkisiyle çok büyük değişime girdiği açıktır. Meşhur Mesnevi'de Tebrizli Şems ile tanışmasından sonra yazılmıştır. Hatta halktan bazı kesimler Mevlânâ'daki bu değişikliği endişe ile karşılayıp Tebrizli Şems'i öldürmüştür. Tebrizli Şemseddin hakkında Tebrizli olması ve gezgin bir derviş olması dışında çok az bilgi vardır. Kendisi hiçbir şey yazmamıştır, bilgimiz dolaylı olarak Mevlânâ'nın şiirleridir. Çin'deki Shao-lin (sanırım doğru yazdım) tapınağındaki kayıtlarda ise Dünya'nın pek çok yerinden hatta Şam gibi uzak şehirlerden öğrencilerin olduğuna dair bir bilgi okumuştum. Bu tapınak, Çin'deki en eski ve bugün de hala aktif olan, Bodhidharma'nın da yakınlarındaki bir mağarada uygulama yaptığı bilinen bir yer. İşin bana ilginç gelen yanı ise Mevlânâ'nın aşağıdakiler ve diğer birkaç şiirini okuduktan sonra ortaya çıktı. Birliğe ulaş ... Şu beş duyudan, altı yönden varını yoğunu birliğe çek, birliğe. Kendine gel, benlikten çık, uzak dur, insanlara karış, insanlara, insanlarla bir ol. İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz. Kendine kaldın mı bir damlasın, bir dane. ... (Mevlânâ Celâleddin, Say Yayınları, Çev.A.Kadir) Ben neyim? Olduğum gibi kim görebilir beni, ne rengim var benim, ne nişanım. Benim de bildiğim sırlar var, diyeceksin ama, hem o sırlarım ben, hem o sırları saklayanım. Bu gönül ne vakit durulacak, bilmem. Ama şu anda hiç kımıldamadan duran da benim, yürüyüp giden de ben. Ben bir denizim, kendi varlığı içinde taşan, uçsuz bucaksız, alabildiğine geniş, kıyısız, hür bir deniz. İki dünya da yok oldu gitti bende. Artık ne bu dünyadan sorsunlar beni, ne o dünyadan. Sen bizim tıpkımızsın, dedim, ey can! Amma yaptın, dedi, o da ne demek? Şu gördüklerin hep ben'im. Yoksa, dedim, sen o musun? Hey, kendine gel, sus, dedi, benim ne olduğum, dedi, dile gelmez. Öyleyse, dedim, işte sana dilsiz, dudaksız konuşan biri, yoklukta ayaksız yürümedeyim, gökteki ay gibi, işte sana elsiz ayaksız durmadan koşan biri. Böyle koşup durmak, dedi bir ses, senin nene gerek. Bak bana, apaçık ortadayım da gene gizliyim. Sen beni gör asıl, beni! Eşi bulunmaz bir gizli maden olmuşum; eşi bulunmaz bir deniz olmuşum ben, Tebriz'li Şems'i gördüm göreli. (Mevlânâ Celâleddin, Say Yayınları, Çev.A.Kadir) Buradan hiçbir sonuca varılamayacağı açık olsa da yine de Tebrizli Şemseddin'in doğu bilgeliğinden etkilenmiş olduğunu düşünmeden edemiyor insan. 2 Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2008 Bilgi birikerek bu güne geldi..birikerek yoluna devam edecek.. İnançlarımız yönündeki bilgilerde her koldan birikerek geldi..İnançlarımız ile ilgili ilk ve Orijinal bilgi Ezotorik(içe dönük,az sayıda insanın kendi aralarında paylaştıkları bilgi)bir sistem ile geldi bu güne..asla kayıt altına alınıp kalıplaştırılmadı..değişik çoğrafyalarda ve çağlarda değişik ritüeller ile tekrarlandı,anlatıldı yada anlatılmaya çalışıldı..bu bilgilerin sadece dış kabuğu koruyucu tabakası olan DİN,ler doğdu..şöylede diyebiliriz..Hz.İbrahimi milat alır isek söz konusu SIR,lar hep insandan insana yani bir kitap olarak değil bir Öğretim ve eğitim sistemi(Ezotorik)ile YAŞATILIP hissettirilip İDRAK ettirilmek suretiyle bu güne geldi..dış kabuğunda kalıp ticaret yapanlar hep çoğunlukta olmayı güç olmayı tercih edip Dinler kuruldu..iyide oldu..bu Dinlerin İÇ kısmında..en İÇ kısmında..bu SIR,lar bu güne kadar geldi.. Bu SIR olan bilgi neydi..bu kadar gizli tutuldu..içe dönük,kalabalıklara anlatılamayan..anlatanı yada söyleyenin hemen kafası uçurulan,derisi yüzülen bu SIR..bu İlahi bilgi neydi.. Tevratın Kabalası..Kuranın Tasavvufu..bunun gibi diğer İÇsel öğretiler..hepsinin çıkışı orijini Hz.İbrahim..yada Abraham..BRAHMA..yada başka bir isim..ne farkederki..tümü bu SIRLI İlahi bilgiyi o felsefeyi Hayata uygulamayı becerebilmiş efendi abiler..davutu süleymanı musası isası aynı SIRLI ilahi bilginin süzülerek geldiği tertemiz RAHİMLER..yada zihinler BEYİNLER.. Bu benzerliklerede şaşırma..Mevlana ile bir Brahmin aynı şeyi söylerlerse.. zaten Mevlanaya Müslüman Brahmin derler.. dayı sen bu SIRRI biliinmi dersen.. dayı BİR şey bilir.. o BİR şeyin içindedir her şey.. o BİR şeyde dayının içindedir..işte böyle bir şey.. 2 Alıntı
Φ instantkarma Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2008 dayı sen bu SIRRI biliinmi dersen.. dayı BİR şey bilir.. o BİR şeyin içindedir her şey.. o BİR şeyde dayının içindedir..işte böyle bir şey.. 'Herşey Bir'e döner. Peki öyleyse Bir nereye döner?' Sevgiler, Dayı 2 Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2008 'Herşey Bir'e döner. Peki öyleyse Bir nereye döner?' Sevgiler, Dayı ''BİR''de her şeye döner..çünki ''BİR''in her şeyi VAR..her şeyinde ''BİR''sahibi sahipleneni var.. ''BİR'' her şeye dönmeseydi HİÇ bir şey ZAHİR olmazdı.. 1 Alıntı
Φ instantkarma Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2008 ''BİR''de her şeye döner..çünki ''BİR''in her şeyi VAR..her şeyinde ''BİR''sahibi sahipleneni var.. ''BİR'' her şeye dönmeseydi HİÇ bir şey ZAHİR olmazdı.. Peki, 'Öz', 'Varoluş'tan önce midir, sonra mı ? Yada ikisi de birbirinden mi ? Öncelik-Sonralık diye bir şey yok mu ? Yani, hem 'Öz' hem de 'Varoluş' aynı mı ? İkisi de 'Zahir' mi ? 1 Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2008 Peki, 'Öz', 'Varoluş'tan önce midir, sonra mı ? Yada ikisi de birbirinden mi ? Öncelik-Sonralık diye bir şey yok mu ? Yani, hem 'Öz' hem de 'Varoluş' aynı mı ? İkisi de 'Zahir' mi ? Şuraya yazdıklarımız önce düşüncemizde ÖZ,ümüzde yani Batınımızda İÇ,imizde..buraya yazmasak kalacak bizim GAYBIMIZDA,kimse bilmeyecek.. Bir çınar tohumu filiz olup büyüyecek..tohumdaki genetik yazılım gözle görünür hale gelecek..bu ZAHİRE çıkış var oluş işte..bir çınar tohumuda çürüyüp gidecek,içindeki genetik yazılım dağılacak toprağa.. İnsanda böyle işte..gerçek VAR oluş kişinin bu evrende ne aradığını bilmesi..kim olduğunu anlaması..genetik yazılımını ZAHİR,e çıkarması gerektiğini bilmesi.. zor iş zor.. ZAHİR sonradır..Sıfatlar alemidir ZAHİR..Vücudu yoktur..sürekli değişir..ÖZ her an yeni bir oluştadır..bu oluş hep mükemmele ve güzele doğrudur..ÖZ,ün muradı olan bu TASARIM,bu sıfatlar alemide denilen EVREN ve içindekiler sadece İnsan tarafından anlam ve mana ifade ediyor..yani sadece insan denilen CAN bu bilince sahip..işte bu bilinç ile evrensel bilinç çok yakın akraba.. Tanrı bu tasarımını yine kendi tasarımı olan beş fonksyonlu bir kamera olan insan kadavrasından(Bedeninden) gözlemliyor ZEVK edip SEYR ediyor.. bunu bilen dayıda KEYF ediyor.. Buda dayının fantazisi olsun..ne dersin..fazla uçuk gelmesin.. 1 Alıntı
Φ instantkarma Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2009 Buda dayının fantazisi olsun..ne dersin..fazla uçuk gelmesin.. [/b] Sevgili Dayı, Uçmadan yükseğe konmak mümkün mü ? Şu halde, Evrensel bilinç ( mutlak bilinç ), hepimizin Öz'ü. Varoluş ise, herkesin kendi özünden yola çıkarak, Birliğe ulaşma aşkı ile çabalamaları sonucu yaşantıların, deneyimlerin toplamı/bileşkesi olmalı...Paylaşmak, bir arada olmak, sohbet bunun için var değil mi 1 Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2009 Sevgili Dayı, Uçmadan yükseğe konmak mümkün mü ? Şu halde, Evrensel bilinç ( mutlak bilinç ), hepimizin Öz'ü. Varoluş ise, herkesin kendi özünden yola çıkarak, Birliğe ulaşma aşkı ile çabalamaları sonucu yaşantıların, deneyimlerin toplamı/bileşkesi olmalı...Paylaşmak, bir arada olmak, sohbet bunun için var değil mi EVET.. hepimizin ÖZ,ü..ÖZ,ü de üstü örtülü ekserisinde..o yüzden Kabalası Tasavvufu hep çok az kişi ile vardırırlar kişileri VAR oluşunun bilincine.. Ya hu instantkarma..bu sohbet oldukça yüksek ve ZEVKLİ imiş..bak tekrar güncellemen gözlerimi yaşarttı..neler yazmışız öyle..unutmuşum..teşekkür ederim.. 1 Alıntı
Φ instantkarma Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2009 EVET.. hepimizin ÖZ,ü..ÖZ,ü de üstü örtülü ekserisinde..o yüzden Kabalası Tasavvufu hep çok az kişi ile vardırırlar kişileri VAR oluşunun bilincine.. Ya hu instantkarma..bu sohbet oldukça yüksek ve ZEVKLİ imiş..bak tekrar güncellemen gözlerimi yaşarttı..neler yazmışız öyle..unutmuşum..teşekkür ederim.. Aman Sevgili Dayı ben teşekkür ederim, gönüllerimiz bir Mesele, bir çocuk saflığıyla yaşamak ve görmek, görebilmek, bu zor bir şey gibi görünüyor ama... bir gün batımı, toplanan karga sürülerindeki sonsuzluk hissini ve ZEVK'i deneyimlemek...bunu paylaşabilmek gibi olabilir. Belki de fazla saçmalıyorum ha ne dersin ? 1 Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2009 Aman Sevgili Dayı ben teşekkür ederim, gönüllerimiz bir Mesele, bir çocuk saflığıyla yaşamak ve görmek, görebilmek, bu zor bir şey gibi görünüyor ama... bir gün batımı, toplanan karga sürülerindeki sonsuzluk hissini ve ZEVK'i deneyimlemek...bunu paylaşabilmek gibi olabilir. Belki de fazla saçmalıyorum ha ne dersin ? Bu gezegendeki çok renkliliği ve çok sesliliği ZEVK etmek için VAR İNSAN.. kahretmek kahrolmak için değil..ama kargada ama güvercinde..en güzelide Kendinde olan çok sesliliği ve renkliliği kıskanmadan paylaşabilmek..dayatmadan paylaşabilmek.. paylaştıkça çoğalan tek şeyde SEVGİ,mizdir..en güzel tarafımızdır.. Gözler bakar..GÖREN içteki ÖZün GÖZÜ,dür.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.