Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2003 21 yıl SANSASYONALİZM Yaklaşık bir ay önce bulunduğumuz yerde bir Türk arkadaşın kızı özürlü çocuğunu öldürdü ve kendisi de tutuklandığı hapishanede intihar etti. Bu çok üzücü olay, nedense bana yaklaşık 10 yıl önce Amerika’daki Türk gazetesinde (Turkish Times) çıkan bir haberi anımsattı. Gazetenin birinci sayfasında büyük başlıkla verilen haber, Los Angeles kentinde yakalanan iki kalpazanın Ermeni olduğunu açıklıyordu. Haberin bizim gazetede neden yer aldığını uzun uzadıya düşünmüştüm. Acaba Turkish Times okurlarına bütün Ermenilerin kalpazan olduğunu iletmek mi istiyordu? Yoksa, okurlarının her ırktan her türlü insanın çıkacağını bilmediğini mi düşünüyordu? Eğer bu ikinci seçenek doğruysa, gazetemiz bizi aptal yerine koymuştu! Tatmin edici bir yanıt bulamayınca, yukarıda söz ettiğim üzücü haberi okuyana kadar konuyu unutmuştum. Amerika’da çıkan Yunan veya Ermeni gazetelerinin “Bir Türk Çocuğunu Öldürdü” diye gösterişli bir manşet atıp atmadıklarını bilemiyeceğim, fakat Turkish Times’ın neden söz ettiğim o haberi bize olağanüstü bir dille yansıttığına bir yanıt bulduğumu zannediyorum. Turkish Times’ı yayınlayanların gazetecilik anlayışı, bence sansasyonalizmin bir kanun olduğu Türk gazetelerinden gelmektedir. Dolayısıyla, iki Ermeni’nin kalpazanlığını nerdeyse bütün Ermenilerin tarihsel bir geleneğiymiş gibi göstermek, bilienen bir modelin uygulanmasından başka bir şey değildir. “Hırçın”, “kalleş”, “iki yüzlü”, “ahlaksız” gibi sözcüklere gazetelerimizde sık sık rastlarız. Bu sözcükler genelde komşu ülkelerin yöneticilerine yönlendirilen “haberlerin” başlıklarında yer alır. Esasında bu, gazetenin trajını artırmak amacıyla yapılan duygu sömürüsü ve halkın ön yargılarını kamçılayan karanlık bir oyundur. Bu oyunun hangi kişiye veya ülkeye karşı yapldığını kestirmek çok kolaydır. Çünkü, “hırçın Yunan’lılar yine ne yapmış, okudun mu” veya “Avrupa kalleşlerinin dediğini duydun mu” ve benzeri beyanlar konuşmalarda sık sık duyulur. Söylenenlerin gazatelerimizden birinden aktarıldığı garantidir. Türkiye’yi son ziyaretimde bu başlıklar Kuzey Irak Kürtlerine yönetiliyordu. Daha önceki yoluculuklarımda bu gibi yazıların Yunanistan, Ermenistan veya Suriye’ye yönlendirildiği dikkatimi çekmişti. Basının çok özgür ve tarafsız olduğu söylenen Amerka’da bile, sansasyonal gazeteler vardır. Büyük bir azınlıkta olan, ve dolayısıyla kurala istisnayı oluşturan, bu gibi gazeteler bikaç gruba ayrılabilir. Bunlardan kendilerini dedikoduya veren, inanılmaz haberler yazan (örneğin Mars’lı biriyle çifleştikten sonra yeşil bir bebek meydana getiren sarışın bir dünya kadının öyküsü gibi) National Enquirer, Star ve Globe gazeteleri vardır. Bunlara topluca “çaput” gazeteler denir. Öbür yandan katliam ve diğer suç haberleriyle dolu ve sayfalarının yarısından fazlası resimlerle sergilenen New York Daily News, New York Post, USA Today gibi gazetelere sansasyonal basın denir. Ülke gazeterinin büyük çoğunluğunu kapsayan diğer gazeteler haberleri ön yargısız ve tarafsız vermeye çalışır. Bir gazetenin politik eğilimi genelde “yorum sayfalarından” anlaşılır. Gazetenin politik yelpazedeki yeri verilen haberlerin “sağ” veya “sol” ağırlıklı olmasını etkilediği bir gerçektir. Örneğin solcu olan New York Times, Amerika’nın sağlık sorununu işlerken, sağcı Wall Street Journal, dinsel vakıfların başarılarını konu olarak ele alabilir. Fakat günün önemli haberlerini iki gazete de, politik eylemlerinin etkisi altında kalmadan, sunarlar. Bu haberler o gün yazılan yorumlara zıt olsa bile. Anlatıldığına göre, Wall Street Journal’ın haber bürosuyla yorumcuları arasında büyük problemler yaşanırmış, çünkü gazetenin yorum sayfalarında yazılanları çok kez gazetenin kendi haberleri yalanlarmış. Bir bakıma, kendilerine çelişkili haberleri bile yazmaya çekinmeyen Wall Street Journal’ı kutlamak gerek. Türkiye’de de işi ciddiye alan gazeteler vardır. Fakat bunlar Türkiye gazetecilik anlayışının istisnalarıdır. Bir çok diğer ülkelerin, özellikle bize komşu olanların, gazetelerinin de bizimkiler gibi sansasyonal olduğunu bir çok kişi bana söylemiştir. Fakat başkalarının yanlışı bizim yanlışımızı düzeltmez. Bence gazetelerin en büyük görevi demokratikleşmede öncülük yapmalarıdır. Ve demokrasi tam oturduğunda onun ön koruyucuları olmalarıdır. Bizim gazeteler, sansasyonilizimle, ön yargıları ve batıl inançları körüklemekle, değil demokrasiye öncülük etmek, tomplumu daha da geriye götürmektedirler. İnsan hakları, demokrasi ve basın özgürlüğünü sık sık dile getiren gazetelerimiz, bunlarda samimi olduklarını göstermedikleri müddetçe kimseyi eleştirme hakları yoktur. Duygu sömürüsünü yüce yerlere çıkartan basın, hangi mantıkla aynı yöntemleri kullanan politikacıları eleştirebilir? Sevgiler Editör
Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2003 21 yıl Merhaba, Sevgili editor, sansasyonalizm sadece gazeteler icin mi gecerli peki? Hergun TV kanallarinda izledigimiz, radyo haberlerinde dinledigimiz seylerin gazete kupurlerinden hic bir eksigi yok bence. Hatta fazlasi bile var. Ayrica Turkiye sartlarinda hergun TV seyreden kisilerin hergun gazete okuyan kislere oranina baktigimizda Radyo-TV sansasyonalizminin ne kadar onemsenmesi gerektigi de gayet acik olacaktir. Bir tarafta kendilerini aklamaya calisan dolandiricilar, banka hortumculari, para aklayicilar, oteki tarafta mafyacilar, tekelciler, vs. vs. Insanlarimiz hergun, gunduz ve gece, bu Madya Savascilarinin ustukapali gerilla taktiklerine sahit oluyorlar. Ancak bu savaslari organize eden, bu catismalardan gelir saglayan o kucuk azinligin gozden kacirdigi kucuk bir unsur var. Olan halk'a oluyor, onlarin umurlarinda degil. Halk'da artik bunlara karsi bilenmeye basladi. Son secimlerde oy oranlarinin nasil degistigi, Ecevit, Ciller, Erbakan, Yilmaz gibi karakterlerin nasil ortadan cekilmek zorunda kaldigini hepimiz gorduk. Maymunun gozu yavas yavas aciliyor. Bence bundan sonra kuru sansasyonalizm artik eskisi kadar derin etkiler yapamayacak. Insanlarimiz artik bos laflara oy vermek yerine, harekete, olusuma, gerceklige oy vermeye basliyor. Medyamizin da su anda yapabilecegi en iyi sey, biraz karakter sahibi olup, ulusallastirici, birlestirici, egitici-ogretici programlara yer vermesi olur. Birde bos, negatif elestiri ile pozitif, yapici elestiri arasindaki farki idrak edebilsek... yarinlar cok daha guzel olacak. Yazilarinin hayraniyim. Sevgiler, saygilar.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.