Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

İşte ADALET, İşte KURTULUŞ, İşte TEK ÇÖZÜM.

 

Bugüne kadar Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası politikalarını savunarak ve uygulayarak ülkemizi derin açmazların içine sürükleyen hükümetler artık yüzünü halkına dönmek zorundadır.

 

Bu ülkenin dinamikleri, içinde bulunduğumuz ekonomik çöküşü, açlığı, yoksulluğu, işsizliği ve halkımızın sürüklendiği sefaletle birlikte, dışa ekonomik bağımlılığı aşabilecek potansiyeli kendi bünyesinde taşımaktadır.

 

Ülke kaynaklarının doğru-verimli ve halkın yararına kullanılması ile birlikte, kaynak dağılımında ve bölüşümdeki adaletsizliğin giderilmesiyle, bu çöküş ve sefalet elbette ki önlenebilir.

 

Bu ülkenin insanları toplumsal yarar içeren; çalışanların, emeklilerin, işsizlerin ve küçük çiftçinin çıkarlarını koruyacak bir programı hayata geçirmek için çaba harcamaya hazırdırlar

 

Unutmayalım ki, gerçek bir ulusal ekonomik program, ancak bu hedefler doğrultusunda ve emekçi kesimlerle birlikte hazırlanandır.

 

Halkın refah düzeyini yükseltmeyi, gelir dağılımındaki dengesizlikleri gidermeyi ve rant yerine üretimi artırmayı amaçlamayan hiçbir politika çözüm üretmeyecektir.

 

Ekonomik krizleri önlemenin ve toplumsal güveni sağlamanın yolu, bölüşümdeki adaletsizliğin, çarpıklığın ve haksızlığın giderilmesi ile mümkündür.

 

Yolsuzluklarla etkili bir mücadele; * Demokratik, sosyal hukuk devleti olgusunun hayata geçirilmesi;

 

Çalışma mevzuatının onaylanmış uluslararası sözleşmeler ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri ile uyumlu hale getirilmesi de dahil olmak üzere, Anayasa değişikliklerini de kapsayacak bir demokratikleşme paketi temelinde oluşturulacak ve halkımızın desteğine sahip bir ekonomik programın uygulanmasından geçmektedir.

 

*****************************************************

 

İşte ülkemiz halkının ve emekçi sınıfların yararına bir çözüm paketi.

 

Halkımızın ve emekçilerin İNSANCA BİR YAŞAM talebinin anahtarı;

 

***

 

Emeğin Alternatif Ekonomik Programı

 

1. Türkiye\'de devletin küçültülmesi yönündeki politikalar, kamu kesimi potansiyelinin kalkınma amaçlı olarak harekete geçirilmesi önünde engel oluşturmaktadır. Sosyal devletin gelişmesi ve kalkınmanın önünün açılması için devletin küçültülmesi saplantısından vazgeçilmeli ; üretim ve istihdamın önünü açacak, büyümeyi ve kalkınmayı hedefleyen politikalara dönülmelidir.

 

2. Devletin ekonomik ve sosyal fonksiyonlarını yeniden kazanması ve geliştirmesi, Türkiye\'nin geleceğini planlama yetilerini yeniden kazanmasıyla mümkündür. Özel sektör için yönlendirici, kamu sektörü için bağlayıcı iktisadi planlama, bölgesel ve sektörel bağlantıları etkin bir şekilde oluşturularak başlatılmalıdır. Demokratik planlamanın hiyerarşik her aşamasında, toplumun tüm kesimlerinin örgütsel temsilcileri aracılığıyla katılımı sağlanmalıdır.

 

3. Kriz koşullarının toplumun geniş kesimlerinde yarattığı yoksullaşmanın aşılabilmesi için sosyal devlet uygulamalarına hız verilmelidir.

 

4. Ekonomik krizin hızla aşılabilmesi için iç ve dış borç ödemeleri yeniden takvimlendirilmelidir . Kısa vadeli yabancı sermaye girişleri ve çıkışları kontrol altına alınmalıdır.

 

5. Banka sistemi planlı bir rasyonelleştirmeye tabi tutulmalı; bankaların mevduat ve kredi faizlerini ölçüsüz artırmaları engellenmeli ; mevduat garantisi küçük tasarruf sahiplerini koruyacak şekilde tedricen daraltılmalıdır. Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Bankası gibi kamu ihtisas bankaları asli görevlerini yapacak şekilde yeniden yapılandırılmalı , bu bankaların özelleştirilme süreci durdurulmalıdır.

 

6. Vergi tabanı yaygınlaştırılmalı vergi gelirleri artırılmalıdır. Sermaye gelirlerinin vergi gelirleri içindeki payını yükseltecek önlemler alınmalıdır. Vergi adaletini ve herkesten mali gücüne, servetine ve gelirine göre vergi alınması ilkesini sağlayacak bir vergi reformu gerçekleştirilmelidir.

 

7. Bütçelerin faiz ödeme öncelikli bir aktarma organına dönüşmesine son verilmeli; kamu mali sistemindeki parçalı yapıyı sona erdirecek, kamu hizmetlerinde etkinliği ve saydamlığı artırıcı düzenlemeler içerecek kapsamlı bir bütçe ve harcama reformu gerçekleştirilmelidir. Bütçe dışı harcama ve fonlar bütçe kapsamına alınmalıdır. Devletin her kademesinde üretken olmayan ve kamu yararı taşımayan harcamalarda tasarrufa gidilmelidir.

 

8. Yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gidilmeli; siyasal sorumluları açığa çıkarılmalıdır.

 

9. Kayıt dışı ve yasadışı iktisadi faaliyetler önlenmelidir.

 

10. Tarımın başta sanayi olmak üzere diğer sektörlerle organik bütünlüğünü gözeten uzun vadeli bir master plan oluşturulmalıdır.

 

11. Dengeli bir kalkınmayı sağlamak, gelir dağılımını iyileştirmek hedef olarak alınmalıdır. Bu amaçla çalışanların uygulanan politikalar ve kriz nedeniyle oluşan ücret kayıpları telafi edilmelidir.

 

12. Toplumsal güveni sağlayabilmek için derhal demokratikleşme adımları atılmalıdır. Bu bağlamda Anayasa değiştirilmeli; yasalar çağdaş, demokratik düzenin gereklerine uydurulmalıdır. Hukuk devleti olmanın temel koşulu olan hukukun üstünlüğü ilkesi hayata geçirilmelidir. Çalışanların haklarının tanınması doğrultusunda ILO normlarına uygun düzenlemeler yapılmalıdır

santiegose

Gönderi tarihi:

Öncelikle size anlamlı ve çözüm üretici güzel bir yazını için size teşekkür ederim sevgili seDatsan...

Gerçekten de bugün içinde bulunduğumuz durum pek iç açıcı görünmüyor.... Ülkemiz içten ve dıştan sürekli kemirilerek zayıflatılmakta, sosyal ve hukuksal anlamda yıpratılmakta, politik ve ekonomik anlamda işlevsizleştirilmektedir... Durum böyle olunca her duyarlı vatandaş gibi bizlerde buna tabiki seyirci kalamamız mümkün değil. Kısacası Haktan, adaleten ve insandan yana çözüm üretenlerin yanında olmak ve birlikte bir duruş sergilemek hepimizin görevidir... Yazınızdaki tamamıyla çözüme yönelik düşüncelere katılmamak ve destek vermemek mümkün değil...

 

İzin verirseniz bende bu konu ile ilgili olarak yazınıza birşeyler eklemek istiyorum...

 

___Doğuştan eşit insanlar olduğumuzu, haklarımızın bulunduğunu, her insan için ''yaşamak'' olayını başa almamız gerektiğini iyice kavramalı; özgür yurttaşlar olarak birlikteliğimizi, birliğimizi korumalıyız...

___Yasalara, anayasaya, cumhuriyet ilkelerine, ''inkılaplar'' a uymalıyız...

___İş, emek, çalışma, yetenek konularında fırsat eşitliklerine, hakça dağıtımlara düzenli ve yeterince yer vermeyi ciddi olarak üstlenmeliyiz...

___Yapaylığa, yalana, kayırıcılığa dayanan görevlerden kesinlikle uzak durmalı; yöneticilerimizi iyi seçmeliyiz...

___Hortum, mafya, işkence kaynaklarını kurutmalı; terörle, töre ile, açlıkla, ayrımcılıkla, sağlıksızlık ve eğitimsizliklerle gelen yıkım ve ölümlere ivedi çözüm bulmalı; ''israf'' tan, başta yöneticiler, ulusça kaçınmalıyız...

___Sanayinin yanında ziraata ve yalnız kent, varoş yaşantılarına değil, çiftçi üretimlerine, köy olanaklarına da önem vermeli; salt ''oy'' ardında koşmamalıyız...

 

diye düşünüyorum...

Sevgiler...

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
  • Yazar

EKONOMİ VE POLİTİKA

 

İptallerin gösterdiği

TÜPRAŞ özelleştirme kararının iptali ve Galataport ihalesinin Devlet Plânlama Teşkilâtı’ından Özelleştirme İdaresi’ne iadesi “Buzdağı”nın su yüzündeki görüntüleridir. Buzdağının suyun altındaki bölümünün ne olduğunu fazla bilmediğimiz gibi, buzdağının büyüme ihtimalinin yüksek olduğu da ortadadır. Buzdağı büyüdüğünde, ağırlığı ile suya gömülür ve görüntüde bir şey kalmayabilir.

Buzdağını kısaca çözümlemeye çalışırsak, ilk gözümüze batan şeyin, kamu işlerinin hiçbir hukuk kuralına uyulmadan, ülkenin ve halkımızın çıkarı gözetilmeden, tam bir esnaf kafa yapısı ile gerçekleştirilmeye çalışıldığı gerçeği olduğunu görürüz. Her iki olayda da, basından yansıdığı kadarı ile, işin esasına dahî girilmeden, daha başlangıçta usûl hatalarının yapılmış olması iki açıdan çok vahimdir. Bir defa, bu denli önemli usûl hatası yapılırken, kim bilir ne kadar esas hatası yapılmış ve halkın çıkarının çiğnenmesine göz yumulmuştur. İkincisi ise, iptale yol açan usûl hataları, esasa yönelik ciddî kuşkular taşımaktadır. Örneğin, global satış işleminin hem rekabet ilkesine ham de ekonomi yararına aykırı olduğu ortadadır.

TÜPRAŞ özelleştirmesinde, karşı taraf dava açmış iken, gerekli süreleri beklemeden, yangından mal kaçırır gibi, teslim işlemini gerçekleştirmek de devlet ciddiyeti ve hukuk ahlâkı ile bağdaşır bir davranış olarak görülemez. İşin devlet yanı böyle gelişirken, özel sektör yanı nasıl gelişmiştir? TÜPRAŞ’ı koyun pazarlığı ile hediye olarak alan şirketler grubunun aklına hiç mi hukuka uymak, yargıya gidilmiş olduğuna göre, yargı kararını beklemek gelmedi! Hukuk özel sektöre gerekli değil mi! Üstelik de, bu hukuk sistemi zaten özel sektörün kendi hukuk sistemi ve kendisini korumaya yönelik değil mi! Acaba özel sektörün mantığı şöyle mi? Nasıl olsa sistem benim sistemim olduğuna göre, uyup uymamak da benim en doğal hakkımdır! Özel sektör için “hak” kavramının bir geçerliliği yoktur; çünkü, özel sektör “hak” kavramı ile değil, “güç” kavramı ile çalışmaktadır, daha doğrusu, işlerini yürütmektedir.

Usûl hataları yanında, özellikle TÜPRAŞ satışında akıl almaz strateji hatası, dünyada rafinaj işlemlerinde giderek sıkışık durum gözlenirken ve Türkiye’nin de bu mücadelede önemli bir konumu varken, bu bölgenin en büyük entegre tesisinin kamu elinden çıkartılmasına göz yumulmasıdır. Bu yöneliş bir strateji hatasından öte, ülkeye ve ekonomiye yapılmış bir hainliktir. Günümüzün hâlâ en önemli enerji kaynağı olan petrol ve petrolü işleme konusunda bu denli basiretsiz ve miyopik davranış hiçbir haklı gerekçe ile açıklanamaz.

Bir açıklama var. O da, özel kesimin âcil kaynak, iktidarın ise dış destek gereksinimi! Bu iki nedenin Türkiye’ye gösterdiği hat, gelişmiş kapitalist merkezlerin tüm dünyaya dayattığı küreselleşme akımı üzerinde sadakatle yürümektir. Böyle bir teslimiyet, açıktır ki, Türkiye’yi sözde siyasal bağımsızlık görüntüsü altında, ekonomik sömürgeleşmeye sürüklemektedir.

Bu itiliş ve sürüklenişin şimdilik oldukça güçlü pistonu siyasal erktir. Dincilik ve tarikat ilişkileri üzerinde yükselen bu erk, dincilikle karışık cemaat ve feodal ilişkilerle ülkenin ve ekonominin sömürgeleştirilmesini perdeleyebilmektedir. Ancak, yine şimdilik, bu yönelişin önünde Cumhurbaşkanı ve kısmen adalet mekanizması ciddî engel oluşturmaktadır. Bu engeller de içte burjuvazi ve dışta sömürgecilerin birleşik gayretleri ile devrilebilir, hatta bu gidişle devrilmeye mahkûm gibi gözükmektedir.

Olağan bir burjuva demokrasisi içindeki parlamenter sistemlerde, Türkiye’deki görüntünün aksine, yürütme erki yasama erkinin emrindedir. Türkiye’de ise, parlamento neredeyse yürütme erki tarafından teslim alınmış, yürütme de, yetkisiz ve usulsüz bir biçimde başbakanın emir komuta zinciri altına alınmış bir görüntüdedir. Galataport ihalesinin iptaline karşı başbakanın verdiği tepki hukuka saygı ve işbölümü anlayışına uygun görülemez. Kısacası, parlamenter sistem görüntüsü altında fiilen bir tür başkanlık sistemi yürütülmektedir ve toplumun çıkarlarını koruyacağına yemin etmiş olan parlamenterler, maalesef, bu duruma seyirci kalmakta, hatta sessizlikleri ile bu gidişe destek vermektedirler.

O zaman politikada son söz, yazıda da son paragraf halkı göreve davet etmekle ilgili olmaktadır. Genel seçimlerde, halkımızın partilere yönelişi akılcı temeller üzerinden olmalıdır. Halka seçim döneminde seçim primi veren siyasilerin, iktidara gelince halka hizmete yönelik olmayacağı bilinmelidir. Siyasîlerin sermaye kesimine seçim primi verdiği görülmüş müdür! Seçim öncesi halka seçim primi veren siyasîler, hizmet süreleri boyunca sermaye kesimine rant aktarmaktadır. Bu oyunu göremeyen halk, ezilmekten kurtulamaz!

İzzettin Önder

 

[email protected]

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.