Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2006 19 yıl Uzun yıllardır, ülkenin halkı ve emekçileri, adı rengi amblemi ne olursa olsun ülkeyi yöneten hakim (sermaye-patron)sınıfın iktidarları eliyle, gerek ülke içindeki, gerekse ülke dışındaki vurguncu sermaye tarafından hep ezilmiş ve sömürülmüşlerdir. Karşımıza çeşitli adlar ve maskelerle çıkan, yerine göre birer siyasi parti niteliğinde, yerine göre ocak-dernek görüntüsünde işte bu din istismarcısı ve etnikite kışkırtıcısı güruhlar, halkımızın böylesine hassas olduğu kutsal değerlerini, sürekli kötüye kullanarak ve pervasızca istismar ederek, dahası sömürerek iktidara gelmiş ve kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda politikalar yürüterek bir yandan ülkemizi dışa bağımlı yapıp, borç batağına batırırken, bir yandan da ülke halkını, her geçen gün daha faza sömürerek, açlığa, işsizliğe, yoksulluğa ve sefalete sürüklemişlerdir. İşte geçmişten buyana, ülkeyi yöneten sermaye partilerinin iktidarları, ülkemizi dinsel-mezhepsel etnik köken farklılıklarını her fırsatta kötüye kullanıp, türlü istismarlara kalkışmış, toplumun çeşitli kesimlerini birbirine karşı kışkırtmaya yönelmiş, bu neticede toplumun farkı kesimlerine mensup insanları, dinsel-mezhepsel ve etnik faklılığı olan öteki insanlara karşı kin nefret, husumet ve düşmanca davranışlara girişmiş hatta binlerce insanımızın hayataına mal olan kavga ve çatışmalara sürüklenmiştir. Ülkemizde geçmişten beri sermaye sınıfı ve onların güdümündeki bazı kesimlerce, bu ülkenin alt gelir gruplarının, emekçilerinin ve ezilenlerinin felsefi düşünceleri, dini inançları, manevi değerleri ve yurtsever duyguları sürekli istismar edilmiş, halk bu kutsal değerler kullanılarak defalarca kandırılmış, sonrasında ise halk kitleleri işsiz, yoksul ve aç bırakılarak ekonomik anlamda sömürülmüşlerdir. Bu sömürü politikası, 1945'li yıllardan buyana, gerek sermaye-patron sınıfının kendisi, gerekse onların güdümündeki bazı rant ve çıkar çevreleri tarafından pervasızca yürütülmüştür. Bütün bunlarda ki amaçlardan en önemlisi, ülkenin farklı kesimlerinden ezilen ve emekçi insanların, ortak haklar, ortak talepler ve ortak sorunlar için birlik ve beraberlik içerisinde olmasını engellemek. Herkesin etrafında birleşeceği, ortak haklar, ortak talep ve sorunlar için birlik ve beraberlik olmasını istemeyen ülkeyi yönetenler, halkımızı, çeşitli dinsel-mezhepsel ve etnik farklılıklarıyla birbirine karşı yalıtarak, ayrıştırarak kamplara ayırmaktadırlar. Oysa hepmiz bu toprakların çocuklarıyız. Hepimiz İNSANCA BİR YAŞAM istiyoruz. Bu talebimizin en önemli ve somut açıklaması ise, bölüşümdeki haksızlığın-çarpıklığın ve adaletsizliğin düzeltilmesi, emeğimizin karşılığının verilmesi, insan onuruna yakışır bir hayat düzeyi ve nihayetinde İNSANCA BİR ÜCRET isteğimizdir. Ülkemizin kaynakları yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, bizlerin emeği ve alınteri, sadece zengin bir zümre ve elit bir tabakanın hizmetindeyken, Devletin tüm yapı ve organları, tüm yasalar ve uygulamalar sermaye sınıfının ve komprador takımının emrinde ve kontrolünde iken, Bizler , İNSANCA BİR YAŞAM talep ederken, bunun mücadelesini verirken, acaba çok şey mi istiyoruz. Hayır biz hakkımız olanı istiyoruz, bizim olan ve olması gerekeni istiyoruz.
Gönderi tarihi: 9 Mart , 2006 19 yıl Yazar Devlet gelirlerinin yüzde 70'nin dolaylı vergilerden sağlandığını ve hane başına düşen ortalama tüketim harcamasının yüzde 25'inin dolaylı vergiler şeklinde devlete aktarıldığı artık su götürmez bir gerçek. İlkin, devletin vergilerden sağladığı gelirlerle, bizzat bu vergileri kullanarak yaptığı harcamalar arasında ilişki kurmak çok önemli ve gecikmiş bir sorgulama alanı olduğunu belirtelim. Kimin ne kadar vergi ödediğini araştırmak, hatta bundan yola çıkarak vergilerin adaletsiz dağılımından söz-et-me-mek sormak-sorgulamamak olduğu gibi kanıksamak mubah sayılagelmiştir.Devlet harcamalarının azlığından, ya da neo-liberal moda gereği, çokluğundan sözetmek de mubahtır. Ama gel gör ki, kimin ne kadar vergi ödediği sorusu ile, kimin bu vergi gelirleriyle finanse edilen devlet harcamalarından ne kadar yararlandığı sorusu her nedense pek birlikte sorulmaz. Eğer çalışanlar olarak, devlete vergiler yoluyla 10 YTL verip, karşılığında kötü okul ve sağlık hizmetleri, v.s. biçiminde sadece 3 YTL'lik bir şeyler geri alabiliyorsak isyan etmenin zamanı gelmiştir. 7 YTL'miz başka birileri tarafından, başka bir takım yerlerde kullanılmaktadır. Nerede bu bizden topladığınız paralar, niye bize geri gelmiyor, gelenler de niye kalitesiz diyebilmeliyiz. İşte bizzat bu sorgulama için kimin devlete ne verdiğinin, kimin devletten ne aldığının bilinmesi gerekir. İşte bu noktada kullandığımız toplumsal kategorilerin ve siyaseti hangi kurumlar ve mekanizmalar ile yaptığımız önem kazanır. Tüketimden alınan aşırı, çarpık ve haksız dolaylı vergilerle birlikte Kâr ve Rant üzerinden yeterince alınamayan vergilerin, üzerine gitmek, bu çarpıklıktan sistemi sorgulamak ve bu konuda açık taleplerde bulunmak zamanı gelmiştir.
Gönderi tarihi: 26 Mart , 2006 19 yıl Yazar İNSANCA YAŞLAM HERKESİN HAKKIDIR. İNSAN OLAN BU HAKKINA SAHİP ÇIKAR.
Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2006 18 yıl Yazar Kendisine İNSAN diyen herkesi, savaşı, sömürüyü, işgali, işkenceyi, insanlık dışılığı önlemye ve eşitliğin adaletin, demokrasinin tesis edilmesi için insanca yaşam mücadelesine çağırıyorum.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.