İşte bebeklerimizi öldüren üç neden:

 

Türkiye’nin bebek ölümleriyle mücadelesi "yenidoğan"da tıkandı. Bunun üç temel nedeni var.

 

1. Ülkemizde yenidoğan üniteleri az ve kurulması çok pahalı.

2. İkincisi bu alandaki kadrolar yetersiz.

3. Prematüre doğanların sayısı artıyor.

 

Yunanistan’a İspanya’yı ekleyin. Üzerine Almanya’yı koyun. Bir İngiltere, bir de Çek Cumhuriyeti’ni katın. Hepsini toplayın. Bu bütün ülkelerde yılda ölen bebek oranı binde 21 çıkıyor.

Bizde kaç?

Bizde tek başımıza binde 21.7

Yani “Her ülkede bebekler ölür” gibi bir durum değil bizimki. Bizimki basbayağı bayağı bir durum... “Bebeklerini koruyamayan ülke” durumu...

Prof. Dr. Esin Koç’la, alnımıza yapışmış duran işte bu “21.7”yi konuştuk. Koç, bize hem 21.7’nin bildiklerimizin yanı sıra bilmediğimiz, çok masum görünen bir gerekçesini, akla hiç gelmeyen, ama hayat karartan bir sonucunu; hem neredeyse hiç içine girmediğimiz bir dünyanın cennetini ve cehennemini; hem de asıl onurlu, gelişmiş bir ülke nasıl olunurmuş, onu anlattı.

Diyeceğimiz, Koç’un verdiği bilgileri okumak için hamile olmak gerekmiyor, bebekleri ölen bir ülkenin vatandaşı olmak yeterli:

Devamı için

Basbakan söyledı,3 cocuk yapın dıye.Bu demekkı ılerde hem ölüm oranları hemde dogum oranları artacaktır.3 cocuk yapın derken sankı fırından 3 tane ekmek alın der gıbıydı.Bır basbakan aklıyla konusur agzıyla degıl,agzıyla konusan basbakan mılletın mıdesıne bakmadan bacak arasını yol gösterıyor.Türkıye sartlarında fazla cocuk yapmak cılgınlıkla esanlamlıdır,cıldırmak ısteyen 3 cocuk yapar Türkıyede.Basbakanın derdımı 3 cocuk olması o gemıcıkler alıyor kendı cocuklarına halkada cocuk yapmayı önerıyor.

 

 

saygılarla

Sağlık Bakanlığı’nın Dr. Zekai Tahir Burak Çocuk Hastanesi’nde yaşanan çocuk ölümleri üzerine yaptığı incelemeyi tamamlaması ve hastanede enfeksiyon salgını olduğunu belirlemesinin ardından SES Merkez Yönetim Kurulu bir açıklama yaparak “bu rapor endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koymuş oldu” dedi.

 

 

SES Genel Merkezi’nde yapılan basın açıklamasına SES Genel Başkanı Bedriye YORGUN, SES Genel Sekreteri Kemal YILMAZ ve SES Ankara Şube Başkanı İbrahim KARA katıldı. SES Genel Başkanı Bedriye YORGUN, SES Merkez Yönetim Kurulu adına basın açıklamasını okudu. YORGUN Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı raporun ilk günden beri dile getirdikleri iddiaları doğruladığının altını çizerek raporda ölüm nedenlerinin hastane enfeksiyonu salgını ve hemşire yetersizliği olmak üzere iki temel nedene dayandırıldığını belirtti. Raporda yer alan 2008 yılı Ocak-Ağustos başı arasındaki hastane verileri incelendiğinde Mayıs ayından itibaren yeni doğan ünitesinde kapasitenin üstünde bir yatış olduğunun, hemşire başına düşen bebek sayısının 8’e yükseldiğinin ve Mayıs ayında baş gösteren salgının Temmuz ayı sonunda pik yaptığının görüldüğünü söyleyen YORGUN, “Mayıs ayındaki artış doğru değerlendirilip bir salgına dönüşmeden gerekli önlemlerin alınsaydı bu acı tablo ile karşılaşmayabilirdik” dedi.

 

YORGUN, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı rapora katılmakla birlikte sorunun gerçek nedenlerini uygulanan sağlık politikalarının sonuçları olarak değerlendirdiklerini ifade etti. Suçlanan birkaç sağlık emekçisinin ve hemşire eksikliğine yapılan vurgunun, hastane yönetiminin ve Sağlık Bakanlığı’nın ölümlerdeki sorumluluğunu azaltmayacağının altını çizen YORGUN “Sağlık çalışanları bu yaşananları sorumlusu değil; ağır iş yükü altında ezilen, idari baskılara maruz kalan, gelecek kaygısı taşıyan mağdurlarıdır” dedi.

 

AKP Hükümeti'nin ısrarla sürdürdüğü “sağlıkta yıkım programının” her düzeyde “sağlıkta yıkım” getirdiğine değinen YORGUN; personel yetersizliği, siyasi kadrolaşma, performansa dayalı ücretlendirme, taşeronlaştırma ve özelleştirme uygulamalarının sonuçlarının artık görünür hale geldiğini ifade ederek AKP Hükümeti ve Sağlık Bakanlığı’nı sağlıkta dönüşüm programından vazgeçmeye çağırdı.

 

YORGUN, bu süreçte Mayıs ayında beliren tehlikeye karşı hiçbir tedbir almayan ve kamuoyuna sunulan belgelere rağmen hastane enfeksiyonu olduğunu reddederek hasta alımına devam eden hastane yönetiminin tam anlamı ile bir kötü yönetim örneği sergilediğine de vurgu yaparak “başta başhekim olmak üzere ilgili yöneticiler görevden alınmalıdır” dedi.