Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 17 yıl Türkiye mercek altında telekulaklar 20 milyon insanı dönüşümlü olarak dinliyor... Nereye gidiyoruz, Hitler Almanya'sına doğru mu, yoksa İslami paravanın arkasına saklanmış Yahudiliğin BOP'unda ortadoğuda güçlü, demokratik, laik bir hukuk devleti istemeyenlerin bölünmüş, parçalanmış, hukuktan ve laiklikten uzaklaşmış eyaletler birliği Türkiye'sine mi, bizi neden dinliyorlar, şantajcı, korku imparatorluğu ve faşizan yönetimden korkarak geri çekilmemizi mi istiyorlar ya da böyle mi umuyorlar? Neden dinliyorlar ve kukla hükümetleri bu ülkede neden iktidara getiriyorlar? Her türlü kanunsuzluk kanun olsun diye mi? Hukuk ortadan kaldırılsın diye mi, Atatürk'ün güçlü Cumhuriyeti bütün bunların önünde tek engel olduğu için mi? pkk terör örgütü bu ülkede kaç yıldır kanlı eylem yapıyor, keç ailede ocak söndürdü, kaç şehit verdik, kaç gazi kolunu bacağını yitirdi? Peki şimdi ne oldu, pkk mecliste üstelik sadece DTP' içinde değil iktidar partisi içerisinde de...! Ergenekon dedikleri şeyde ortada var olmayan bir uydurma terör örgütü, hiç bir eylem yok, kan yok, şehit yok, örgütün militanları yok, cephane yok, delil yok ne var peki bir SENARYO, ama bu senaryo ile paşalar cezaevinde, tertemiz insanlar terör örgütü mensubu yaftası ile ölüm döşeğinde ya da mezarda... Bu ülkede akıl almaz şeyler oluyor, TSK'ya güven sarsılıyor, halk yalnızlaştırılıyor, fikirsel bölünme reaileteye taşınmak isteniyor, teröristler mecliste, Atatürk'çüler hapiste yaşıyor!!! Bu ülkede bütün bunlar nasıl oluyor ve medya bütün bunların üstünü örtüp dilediğince çarpıtıyor!!! Taraf isminde bir gazete Yasemin Çongar denilen Washington'dan bildiren, Ahmet Altan denilen babası Çetin Altan gibi dönmeyi demokrasi bilmiş $ demokratlarının, yanlı, kasıtlı, bölücü, en tehlikeli silahtan daha tehlikeli bir gazete ve benzerleri ile ülkemizde çok büyük oyunlar oynanıyor... Bizi dinliyorlar ve neden dinlendiğimizi bilmiyoruz bile... Dünyanın gelişmiş ülkelerinde böyle birşey olsa ne olurdu soruyorum dostlar size? Türkiye Cumhuriyetinden, faşizan cumhuriyete doğru yolculuğumuzda geldiğimiz nokta çok vahim yazık bugünlerimize ve yarınlarımıza...
Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 17 yıl Yazar Senin de gözün kör olmuş be hacım EY "Ergenekon için söylenen her söze kandım / Pervane misali ampule yandım" havasına girip, burunlarından hiç kıl aldırmayan benim demokrat abilerim, ablalarım, kardeşlerim... Sözüm sizedir... Görüyorum ki... Oktay Ekşi’nin, "Eskişehir’de bulunan bombalar" ile "Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalar" arasındaki eşleştirmeyi es geçmesi karşısında celallenmiş durumdasınız... Ha bire giydiriyorsunuz... İyi, güzel de abilerim, ablalarım... Siz de bazı şeyleri es geçmiyor musunuz? Mesela... "Mezara tahliye" vakasına neden gözünü kapatıyorsun, zalime zulmünü haykırmakla meşhur Cengiz Abi... Mesela... "Agarta" saçmalığıyla kafa bulan, matrak ve şahane bir yazıyı ne zaman kaleme alacaksın Ahmet Abi? Mesela... "7 Temmuz Planı" üfürmesinin kimin işi olabileceğine dair hiç olmazsa iki satır oynatmayacak mısın Gülay Abla... Mesela... "Ergenekoncular nükleer silah üretmiş olabilir" sallamasına küçük de olsa bir gönderme yapmayacak mısın Emre kardeş? Mesela... "Sinan Aygün neden alındı? Neden bırakıldı?" sorusunun yanıtını vermeyecek misin "Çok şey biliyor gibi yapanlar" kabilesinden Şamil birader? Mesela... "Kasa" denilen adamın "beş parasız" çıkmasına dair şöyle dokunaklı ve yüreklere işleyen bir makale döktürmeyecek misin Ahmet Taşgetiren üstat? Mümtazer Hoca da ifade verecek mi? ESKİ "ülkücü", eski "Çillerci", eski "Kurşunu atan da, yiyen de şereflidir" konseptinin yaratıcısı... Yeni "demokrat", yeni "AKP yandaşı", yeni "Zaman gazetesi yazarı"... Muhterem Mümtazer Türköne hocamız, gayet haklı, gayet yerinde, gayet isabetli saptamalarda bulunmuş... Şunları söylüyor: BİR: NATO ülkelerinde "Gladyo" adı verilen devlet içinde yapılanmış, devlet için operasyon yapan, hukuk dışı örgütlenmeler işbaşındaydı. İKİ: Bu yapılar, NATO ülkelerinde 1990’ların başında tasfiye edilmiştir... ÜÇ: Ergenekon operasyonu, "Türk Gladyosu"nun biraz gecikmiş bir tasfiyesinden ibarettir. Bu saptamalar el hak doğrudur... Ancak... Bir sorun var! "Türk Gladyosu"nun şahlanış yıllarında Mümtazer Hocamız, "Türk Gladyosu"nun sırtını sıvazlayan hükümetin başının "başdanışmanı" değil miydi? Anımsayalım: "Kurşunu atan da, yiyen de şereflidir" vecizesi, Güneydoğu kentlerinde oraya buraya bombaların atılması durumu, Azerbaycan’da darbe tezgáhlanması, Kürt işadamlarına yönelik suikastlar, Türkmen bölgesinde kılık değiştirmiş Ergenekoncuların "Türk Lawrence" piyesi çevirmeleri falan... Madem bugün "Ergenekon" davası, "Türk Gladyosu"nu tasfiye ediyor... O halde... "Türk Gladyosu"nun şahlanış yıllarında pek mühim vazifeler icra eden Mümtazer Hoca’nın da, Savcı Zekeriya Bey’imizin karşısına geçip bildiklerini anlatması gerekmez mi? Aman Mümtazer Hocam, hemen paniğe kapılma! "Sanık" sıfatıyla değil canım, "tanık" sıfatıyla... Özden Örnek Paşa’nın yapması gereken 5 şey BİR: Eğer "Darbe Günlükleri", gerçekten de kendisinin kaleminden çıkmamış ise... "Kim **** benim adıma günlük tutan müptezel?" diyerek ortalığı ayağa kaldıracak bir çıkış yapmalıdır. İKİ: Bazen susmak gerekir, bazen de konuşmak... "Bahriye’nin altın çocuğu"na yakışan ise bunun stratejisini çizmektir... Aksi takdirde aynı zamanda hem laikler, hem de demokratlar tarafından kuşatılmış olacaktır. ÜÇ: Bazı durumlarda "eşlerin gözyaşlarıyla açıklama yapmaları"nda yarar olabilir... Ama bundan önce düşmanların sayısını azaltmak için çaba sarf etmek gerekir. Bunca düşman varken eşin gözü yaşlı açıklaması aleyhte kampanyayı azdırabilir. DÖRT: Madem olay, daha düne kadar herkesin alkışladığı "Paşa oğlunun paşa belgeseli"ne bulaşmaya kadar vardı... O zaman acaba "artık adam olmuş" oğulun, bu suçlamalara karşı mukavemet göstermesi gerekmez mi? BEŞ: "Hem Tayyip’le iş tut / Hem de Tayyip’i devirmenin günlüğünü tut" imajı biraz haksız biçimde üzerine yapıştı kaldı... Bu tür yerleşmiş imajları devirmek için bazen çok sarsıcı hareketler yapmak gerekir ki sanırım Özden Paşa için böyle bir dönem geldi de geçiyor bile... Ahmet HAKAN Aldatılmış hainler Türk halkının en bol ve en kolay harcama yapma sebebi âhiret sebebidir. Bu alan; Allah’ın, dinin, sevabın devreye sokulduğu alandır. Daha açıkçası, bu alan, Allah ile aldatmanın tüm hararetiyle işletildiği alandır. Müslüman ülkelerde, özellikle Türkiye’de haram kazanç simsarları bugün en çok bu alanı kullanmaktadır. Bu alan, Türkiye’de çok büyük bir ‘aldatılmış hainler zümresi’ de yaratmıştır. ‘Aldatılmış hainler’ tâbiri, literatüre bizim kazandırdığımız bir tâbirdir. Sözlü olarak ilk kez, Hulki Cevizoğlu’nun sunduğu Cevizkabuğu programında, yazılı olarak da ilk kez ‘Allah ile Aldatmak’ kitabında kullandık ve açıkladık. Aldatılmış hainler, hainliklerini okşayan söylemlerle aldatılanlardır. Yani onların aldatılması mazlum ve mağdurluklarından değil, hainlik damarlarının okşanması yüzündendir. Bakın nasıl: ‘Aldatılmış hainler’, paraları şöyle denerek çarpılanlardır: “Paralarınızı bize verin, biz bu paralarla şirketler kurup servet ve sermayeyi Kemalist dinsizlerin elinden alacak, büyük servetler kazanarak size iki ayrı kazanç kapısı açacağız: 1. Laik Mustafa Kemal devletini yıkıp yerine şeraite dayalı Müslüman bir devlet kurarak size büyük sevaplar kazandıracağız, 2. Kazandığımız kârlardan size pay çıkararak, paralarınıza faizsiz-helal kazanç sağlayacağız. Böylece, bir taşla iki kuş vurmuş olacaksınız: Hem dünyanız ihya olacak hem âhiretiniz.” İşte, Allah ile aldatmanın hain ve alçak tezgâhı böyle işletildi. Ve ‘aldatılmış hainler’ böyle uyutulup soyuldu. Soygunun sadece Avrupa’daki Müslümanlardan götürdüğü para, elli milyar Avro civarında. Deniz Feneri Soygunu denen ve Alman hükûmeti tarafından takibe alınan vurgun buna dahil değildir ve o vurgunun rakamının da birkaç milyar Avro civarında olduğu söylenmektedir. Türkiye içi Mercümek, Yimpaş, Kombassan, İhlas gibi ‘Allah ile aldatarak soyan holdingler’in götürdükleri paranın rakamı, yukarıda verdiklerimizin üstünde bir rakamdır. Bu vurgunlar, elbette ki birçok masum, temiz, gerçek dindar insanı mağdur etmiş, ocağını söndürmüştür ama soyulanların büyük bir kısmının ‘Aldatılmış hain’ sınıfına girdiğini çok iyi bilmekteyiz. Birçok masumu yaktılar ama birçok hain de cezasını buldu. Başka bir deyişle, aldatan hainlerle aldatılmış hainler ********* birbirinden buldu. Türkiye’ye bakın, son yıllarda milyar Avroluk ve Dolarlık vurgun ve soygunların hemen tamamı, Allah ile aldatma tezgâhı işletilerek gerçekleştirilmiştir. Bu alan, riski en az olan alan, bu alan harcaması hiç olmayan alan, ama bu alan en vicdansız ve en zalim alan… Burada görülmesi ve ibretle değerlendirilmesi gereken gerçek şudur: Âhiret sebebiyle harcama yapmak veya yaptırmak için nasihat yeterli olmaktadır. Musibete asla gerek yoktur. Tam aksine, Türk halkının musibetle yüz yüze gelmesinin temel sebeplerinden biri de âhiret diye aldatılarak yaptığı harcamalardır. Bu bakımdan, Türk halkını soymanın en rahat, en keyifli ama insanlık için en zararlı, en namer şekli âhiret gerekçesini kullanmaktır. Yani Allah ile aldatmak. Bu aldatma alanının nasıl işlediğini anlamak için bizim ‘Allah ile Aldatmak’ kitabımızın okunması lazımdır. Bu konuda o kitabın yerine konacak başka bir şey yoktur. Ancak biz, o kitabın iki satırlık bir özetini size verebiliriz. Bu özet, ‘Allah ile aldatılmayın’ emrini veren Kur’an-ı Kerim’in şu ayetidir: “Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler.” (Tevbe Suresi, 34) Yani Allah ile aldatarak soyanların başında dini temsil ettiğini söyleyenlerle din söylemi kullananlar vardır. Ve bunlar, “Sizi Allah’a götüreceğiz” diyerek soyarlar ama sonuç Allah’tan uzaklaştırma ve uzaklaşma olur. Bir uyarı, bundan daha veciz ve etkili biçimde nasıl yapılır! EMEVÎ OYUNUNA DİKKAT! Türk halkını aldatan dinci vurguncuların adları bu ayette elbette geçmiyor. Bazıları buna dayanarak, “Bu ayet bizim için değil, Yahudi ve Hıristiyan din adamları için inmiştir; bizi bağlamaz.” diyebilirler. Nitekim, onların fikir ve ruh babası olan Emevî Kralı Muaviye böyle bir iddiada bulunmuştur. Hem de sahabe neslinin karşısında. Bugünkü Allah ile aldatma soyguncuları bu iddiayı haydi haydi ileri süreceklerdir. Nitekim, bu Muaviye hezeyanı iddiayı zaman zaman telaffuz ettiklerini bilmekteyiz. Evet, ayet onlardan asırlar önce indi ve peygamberlik bittiği için yeni bir ayet de gelmeyecek. Ama ayetin dikkat çekmek istediği hikmet, ruh ortada. Ayetin iniş sebebinin rahipler ve hahamlar olduğunu ileri sürerek bu ayetin Allah ile aldatma tezgâhına vurduğu darbeden kendilerini korumak istiyorlar. Oysaki bizim için önemli olan, ayetteki temel gerekçedir. Tefsir terimini kullanırsak, bizim için önemli olan ‘illet’dir. İllet, Allah ile aldatarak soymak veya soyulmaktır. Bu nerede varsa ayet orada geçerlidir. Her halde, Cenabı Hak, Kur’an’da, ‘Müslümanım’ diyerek soyanları istisna etmemiştir. İşin teknik-dinsel yanına gelince, orada söylenecek olan da şudur: Ayetin hükmü geneldir. Çünkü tefsir ilminin temel kurallarından birine göre, “Bir ayetin iniş sebebinin özel oluşu, ondaki anlam ve mesajın genelliğine engel değildir.” Özgün ifadesiyle, “Sebebin hususiyeti nassın umûmiyetine mâni değildir.” O halde, iman edenlere hitapla başlayan bu ayette altı çizilen gerçekten hepimizin ders alması gerekir. “Allah ile aldatarak soyanların Haçlı, zünnarlı olanlarını eleştiririz ama sarıklı-takkeli olanlarına dokunamayız” yolunda bir savunma veya mazereti Kur’an’a dayandırmaya kalkmak ayrı bir imansızlıktır. Böyle bir gerekçe, İslam ve iman adına ileri sürülemez. Sürülürse buna din değil, ‘din perdesi altında dinsizlik’ denir. Böyle bir iddia sadece şeytanın işine yarar, Müslümanın değil. Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 17 yıl Yazar Telefon dinleme aynen devam! Yargıtay kararına rağmen dinlemeler devam ediyor. Yargıtay’ın 4 Haziran’da ülke genelini kapsayacak şekilde haberleşmenin izlenmesinin hukuka aykırı olduğu yönündeki kararına rağmen, Emniyet’in tüm Türkiye’deki telefon, faks ve internet haberleşmesini izlemeye, yani kimin kiminle görüştüğü, mesaj ve faks alıp gönderdiğine ilişkin detay kayıtlarını almaya devam ettiği, MİT’in ise Ankara için izleme kararı aldığı ortaya çıktı. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı Başkanı Fethi Şimşek’in TBMM’de kurulan Telekulak Komisyonu’na verdiği bilgiye göre Emniyet’in, Yargıtay kararından önce aldığı anlaşılan tüm Türkiye’deki haberleşmeyi izleme yetkisi gelecek hafta sona erecek. MİT Ankara’yı izliyor! Fethi Şimşek, komisyonda ilginç bir bilgi daha verdi. Buna göre, Yargıtay’ın “genel izlemenin” hukuka aykırı olduğu yönündeki kararına rağmen MİT Ankara için izleme kararı aldırdı. Oysa Yargıtay kararında tüm Türkiye genelindeki izleme kararları için “Amacı ne olursa olsun hiç bir kuruma demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar şüpheli görülerek ülke genelini kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceği” belirtilmişti. Buna göre tüm Ankaralılar “şüpheli” sayılarak Milli İstihbarat Teşkilatı’na genel bir izleme yetkisi verilmiş oldu. Bu şekilde her il için ayrı ayrı genel izleme yetkisi alınmasıyla Yargıtay kararı aşılarak tüm ülke genel izlemeye tabi tutulabilecek. ‘Herkes şüpheli mi?’ Yargıtay 9. Ceza Dairesi, jandarmaya “kendi sorumluluk alanı ile sınırlı olmak kaydıyla” tüm telefon, faks ve internet yazışmalarını izlemesine olanak veren mahkeme kararını bozarken “Amacı ne olursa olsun hiç bir kuruma demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar şüpheli görülerek ülke genelini kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceğini” belirtmişti. Emsal olmamış! TBMM İnsan Hakları telekulak alt komisyonu üyesi CHP’li Ahmet Ersin, konuyu VATAN’a şöyle değerlendirdi: “Telekomünikasyon İletişim Başkanı’nın dünkü komisyonda bizlere yaptığı bu açıklamayla ortaya çıktı ki, Jandarma için Yargıtay’ın verdiği karar Emniyet ve MİT için emsal olmamış. Evet MİT Kanunu ve Emniyet’in kuruluş yasalarında bu yetkileri var. Var ama, bu yetki var diye Emniyet’in 70 milyon kişiyi, MİT’in de tüm Ankara’yı telefon görüşmelerinin sinyal bilgileriyle dahi olsa gözaltında tutması, hem insan hakları hem de Anayasa’ya aykırı.” 11 MOBİL DİNLEME ARACI CHP’lİ Ersin, önceki gün komisyona bilgi veren Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in “Ortam dinlemesi yapmıyoruz. İstihbarat olarak böyle bir donanıma da sahip değiliz” açıklamasına da dikkat çekti. “Oysa daha önce TİB’den gelen uzmanlar komisyonumuza Türkiye’yi güçlü dinleme izleme cihazlarına sahip 11 mobil araç ithal edildiği bilgisi vermişlerdi” diyen Ersin, “Emniyet bunu kullanmıyorsa bu araçları kim ithal etti, nerede, kimler tarafından ne amaçla kullanılıyor?” sorusunu gündeme getirdi. Ersin, “Türkiye’de şu anda amiyane tabirle 11 tane ******* mayın gibi ortalıkta dolaşan ve hangi amaçla kullanıldığı bilinmeyen mobil izleme dinleme aracı var” diye konuştu.
Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2008 17 yıl Asil hesap vermeleri gerekenler disarda gezerken bazi insanlari tutukladilar,tutuklananlar Atatürkcü ve Laik,suclu vede tutuklu olmayanlar ise ,bölücüler,Kürtcüler,Ermeni yandaslari,AB-ABD taseronlari,Atatürk düsmanlaridir.Bakin son günlerde vAtatürke veryansin edioyrlar kimler ediyor yukarda suclu ama tutuklu olmayanlar listesinde olanlar.**** saygilarla
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.