Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2006 19 yıl Hergün televizyonlar, gazeteler memleketin ne kadar hızla kalkındığını anlatıyorlar. Tele-vole iktisatçıları, sütüdyo konukları patronlar ile ellerini ovuşturarak, özelleştirmenin güzelleştirme olduğunu, her özelleşen kurum ile borsanın YEŞİLE büründüğünü anlatıyorlardı. Manşetler kocaman harflerle, bütçe hedeflerine ulaşıldığını yazıyordu. Sn.Başefendi, çok katlı alışveriş merkezlerinin kurdelesini keserken “İşte büyyük Türkiye” diye kükrüyordu. Şaha kalkmış bir ülkeden... Zenginlik, kalkınma, gelişmişlikten bahsediyordu. Öbür tarafta bir başkası ihracat rakamları veriyor, bir başkası büyüyen döviz rezervlerini gösteriyor, bir diğeri hasta yatağında zevcesiyle ilan-aşk muhabbetlerine girip kikirdiyordu! Dışarıda ise başka bir ülke, başka bir dünya yaşanıyordu. İftar çadırından aldığı ekmeği büyük bir hırsla göğsüne bastırmış küçük bir kız çocuğu kendisine yönelen objektiflere korku ve endişeyle bakıyordu. Ürkek...mahzun..utangaç... Öyle bastırmıştı ki ekmeği göğsüne... Sanırsınız ki, elindeki ekmeğin alınmasından korkuyordu... Bakışı, duruşu, ekmek çalarken yakalanmış minik bir serçeyi andırıyordu. Oysa o sadece saatlerdir bekleyip aldığı ekmeği kazasız belasız evdeki annesine, kardeşlerine götürmeye çalışıyordu. O yaşta, o çocuk, bir ekmeğe muhtaç olmanın utancını yaşıyordu! İçerdeyse kurdeleler kesiliyor... Nutuklar söyleniyor... Özel okullara teşvikten bahsediliyordu. *** Dışarıda ise yağmur yağıyordu. Rüzgarla karışık yağmurun soğuk nefesi iftar çadırı önünde bekleyen küçük kız çocuğunun suratında dolanıyordu. Çocuk üşüyordu. Kameralar, objektifler karşısına çıkmasa... Flaşlar soğuktan kızarmış suratında patlamasa... Bedeni biraz daha büyük olabilse... Kollarını biraz daha geniş açabilse... Üşümüş elleriyle bir ekmek daha kavrayacaktı. Sonra doğruca eve koşacaktı. Kimbilir eve ulaşabilmek için kaç cadde, kaç sokak, kaç ıssız patikadan geçecek, dere tepe aşacaktı. Kapıyı vuracak, evde aç bekleyen kardeşlerine ekmeği uzatacak, o gün de öyle savılacaktı. Belki eve hiç ulaşamayacak, organ mafyasına gözünü, böbreğini, yüreğini kaptıracaktı. Burası büyyük Türkiye’ydi! Kalkınan, büyüyen, zenginleşen, patronların kasalarını doldurduğu, cirolarının tavan yaptığı ülke ! Kalkınan, kalkınmış olan, yağmalanan ve yağmalanmakta olan! Bu nasıl kalkınmaydı, insanlar bir ekmek kapmak için bataklıkta birbirlerini eziyorlardı? Kalkınan neydi, kimdi-kimlerdi? Yüreksizler, yüreğini pazarlamış olanlar ve bununla gurur duyanlar içerde “zenginlik” üzerine nutuklar sallıyordu. Dışarıda yardım çadırlarının önünde minicik çocukların yürekleri bir parça ekmek için çarpıyordu. Soğuktu, yağmur yağıyordu. Küçük kız çocuğu ekmeği yüreğine bastırıyordu. Aslında o, daha minicikken yaralanmış, kanayan yüreğini saklıyordu... ------------------------------------------------------------------------------------ Sen utanma küçük kız, sen utanma yavrucağım. (( Sen yavrucağım, serin tut o küçük "İNSAN YÜREĞİNİ" . Asıl utanması gerekenler, Seni ve sizleri, bir ekmeğe muhtaç eden, YÜREKSİZLERDİR. ((
Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 19 yıl Sessizligin icindeki ses, bu yazilardada iste gecerli... Duymasini bilene, görmesini bilene... Sedatsan bizlerle paylasdigin icin tesekkürler...
Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 19 yıl Yazar Binlerce insanın aç-açık ortada kaldığı, milyonlarca insanın açlık sınırının bile altında yaşadığı, yine milyonlarca yurtdaşımızın, bir aylık kira parası bile etmeyen 380 YTL gibi insanlık ayıbı bir ücrete mahküm edildiği ülkemizde, diğer taraftan LAİLA, RENİA vs. gibi eğlence merkezlerinde zengin elit tabakaya mensup kişiler, bir gecede milyarlık yemek ve içkiler tüketmektedirler. Gelir dağılımındaki bu devasa adaletsizliğin ve korkunç çarpıklığın giderilesi bir yana daha da arttığı açıkça ortadadır.
Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 19 yıl Yazar ÇOCUĞUN ADI; ŞAZİYE Şaziye henüz 12 yaşında. 12 yaşında çocuklar önlük giyer, okula gider. 12 yaşındaki kız çocuklar, ‘büyüyünce ne olacaksın’ diye sorulduğunda genellikle, “öğretmen olacağım” der. Şaziye ise 12 yaşında, çoktan yaşamın yükünü vurmuş sırtına. Yaşayamadan çocukluğunu, bir bez bebek sahibi olamadan ve oynamaya doymadan çıkıp sabahın köründe düşmek yollara. Yaşıtları dersle oynaşırken, kuru ekmek parçasını zeytin taneleriyle çarpıp bölüp toplamak. Ay sonunu hesaplamak. Ve yorulmak, yorulmak... Oyunsuz yaşamlarda, ustabaşının buyruk sesinin hoyratlığında boğulmak. Şaziye 12 yaşında; 220 YTL aylıkla ailesinin geçimini almış minicik omuzlarına. Aile 6 nüfuslu. Şaziye çalışacak, para kazanacak, eve, ailesine bakacak. Büyümeden, büyüyemeden, büyümüş gibi yapacak. İstanbul’un varoşlarında, çamurdan sokaklarında düşe kalka koşturacak. Ve soracaklar ona, belki on beşinde, belki yirmisinde, ‘yaşam nedir’ diye. Susup eğecek başını öne. Çalışmaktan, koşuşturmaktan ve erken yaşta kocamaktan başka bir hayat var mıdır, bilmiyor ki Şaziye? *** Meryem, Şükran, Tekoşin, Zehra ve Yakup; 5 kardeş, İstanbul İkitelli’de yaşıyor. Mardin’den göçeli epey oluyor. 5 kardeşten Zehra, Şükran ve Meryem konfeksiyonda çalışıyor. Okul gitmeyi isterlermiş, ama evde birilerinin çalışıp ekmek parası kazanması gerekiyor. Çünkü çalışılmazsa aç kalınıyor. Okumak iyi de, aç yaşanmıyor. Gerçi matematik hesabı olarak Şaziye, Meryem, Zehra, Yakup, Şükran ve Tekeoşin’e milli gelirden 5 bin dolar düşüyor. Ama onlar 5 bin dolarlık hesapla, İstanbul’un arka sokaklarında, minicik ayaklarıyla işe koşturuyor. Türkiye’de bugün tam tamına 5.5 milyon okul çağında çocuk okula gidemiyor. Oysa ekonomi tıkırındadır! Oysa memleket hızla kalkınmaktadır! Hatta Avrupa’dan Amerika’ya yedi düvel bizi kıskanmaktadır! Nitekim bakın televizyonlara, beş yıldızlı otellerde dansözlerin başından dolarlar dökülmektedir! Döviz rezervleri büyümektedir. Kimin canıyla? Hangi çocukların kanıyla? Daha birkaç gün önce 15 yaşında bir kız çocuğu yandı tutuştu Bursa’da fabrikada. Çocukların yaşamlarını çaldınız ulan! Çaldığınız, yakıp yaktığınız minnacık bedenlerin üstünde tepindiniz. Yediniz içtiniz, semirdiniz. Çocukların kanıyla!
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.