Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 17 yıl Enteresan bir süreci yaşıyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi esnasında verilmesi hukuken mümkün olmayan bir karara imza attı Anayasa Mahkemesi. Birilerine dur demek gerekiyordu. Olmadı, ters tepti ve sandıktan %47 çıktı. Ardından iktidara geçen parti üniversitelerde başörtüsü serbestliğini öngören bir düzenlemeyi Anayasa Maddesi değiştirerek yaptı. Anayasanın bizzat kendisinde anayasa değişikliklerinin şekil bakımından denetleneceğine dair hüküm bulunmasına rağmen esas bakımından denetim yaparım dedi. AKP'ye kapatma davası açılmasıyla gelinen süreçten önce de; bazı insanların bir takım kaos yaratmayla ilgili sözleri yansıdı kulaklarımıza. Sürekli gerilim yükseliyor gerilim yükseliyor, tansiyonu düşürün gibi sözler söylendi. %47'de herhangi bir tansiyon olmadığı halde. 2 gün evvel kan verdim o zaman da fazla düşmüş, bayılmışım. Dün, iddianameyi kabul etti. Ancak, bir ilke daha imza attı. Cumhurbaşkanını da yargılamanın içine dahil etti. Cumhurbaşkanının bir mahkeme önünde yargılanması mümkün değil. Vatana ihanetten yargılamaya dair bir madde Anayasada var ancak onun içinde Meclisin hayli önemli bir çoğunluğunun onayı gerekiyor. İddianameyi kabul edip, Cumhurbaşkanı yönünden red etmesi gerekiyordu çünkü kabul etmesi imkansızdı. Şöyle söyleyelim. Anayasa Mahkemesi sokaktan bir adam olan Bekir'i önünde yargılayabilir mi? Yargılayamaz. Cumhurbaşkanı da yargılayamazdı. Şimdi dönüp, Cumhurbaşkanından da savunma isteyecekler büyük ihtimal. Yüce Divan sıfatı olmayacağı kesin ama hang gerekçeyle nasıl savunma isteyeceği de biraz karışık... AKP'ye yandaş medya olarak değerlendirilen bir kısım medya kaç gündür iddianamenin iadesi gerektiğini ve haklı gerekçeleri belirttiler. Rapörtörde iddianamenin iade edilebileceğini de edilmeyebileceğini de belirtti. En azından Cumhurbaşkanı bu iddanamenin dışında bırakılabilinirdi. Bundan olarak husumet sarahate kavuşmuştur. Pekiyi şimdi ne olacak...Dün iki yol var dedim. 1. yol, yine Anayasa Mahkemesinin önüne gidecek ve görüldüğü üzere Anayasa Değişikliklerini sadece şekil bakımından denetlemeye dair yetki kuralını Anayasa Mahkemesi umursamıyor ve parti kapatılmasıyla ilgili düzenlemeyi Anayasaya Aykırı bulması hiç zor olmayacaktır. 2. yol, Anayasa Mahkemesinin kapatılmasıdır. Pekiyi, bunun sonucu ne olur. İşte o zaman kaos olur. İşte o zaman çok büyük tepkiler doğar. Ben bile tepki koyarım. İstenen bu mudur? Askerin ve toplumun önemli bir kesiminin Anayasa Mahkemesinin kaldırılmasına sessiz kalmayacağı aşikardır. AKP bunu yapar mı? İşleyen süreç, AKP'ye sadece bunu yapması gerektiğini dayatıyor. İsmet ÖZEL, "Toparlanın Gitmiyoruz" konulu konferanslarının memleketime düşen ayağında Avrupa Birliğine illaki girmek zorunda olduğumuz konusunda söylenenlerin; av esnasında av hayvanlarını belli bir geçite sürmeye ve oradaki çapraz ateşe almak için oluşturulmuş tuzağa düşürmeye benzetiyordu. AKP; bir tuzağa sürülüyor. Kendisini korumak için Anayasayı değiştirmesi şart. Ancak, değişiklik bir sonuç doğurmayacak. Seçime gitmek bir sonuç doğurmayacak. Ne yapması gerekiyor... İstenen kaos, işte bu noktadan doğacak. Anayasa Mahkemesinin varlığına karşı girişilecek eylem kaosu tetikleyecek. Ülkeyi Anayasa Mahkemesinin varlığı bölecek. Bu da, naçizane benim; Deniz Ülke Arıboğan'ın tezlerine karşı tezim olsun...
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 17 yıl Cumhurbaşkanın davaya dahil edilmesi bendede ciddi anlamda bir rahatsızlık uyandırdı. Madem anayasada Cumhurbaşkanına vatana ihanet dışında hiç bir şekilde soruşturma açılamayacağına dair bir kural var bu kural neye dayanarak ihlal edilmiştir. Kendilerinin üstündeki bir güce bu şekilde meydan okuyan 5-6 yargıtay savcısının işi değildir bu,kısacası onları aşan bir durum söz konusu ne kadar komplo teorisi ürettiysemde bir türlü işin içinden çıkamadım.. Hadi AKP nin kapatılma davasını bir nebze anlayabiliyorum peki ya Cumhurbaşkanını???Burada ciddi anlamda hukuk kuralları ve anayasa ihlali söz konusu peki bu duruma mudahele edecek herhangi bir birim yokmudur? Kırmızı kitapın sahibi ihtiyarlarmı devreye girdi.Bknz:kurtlar vadisi pusu Hepsi bir tarafa bu dava ile bozulan ekonomik düzen hiç kimsenin umurunda değilmi?
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 17 yıl Bekir dün iddianameyi komik, boş, geçersiz buluyordun ve direk iade edilmesi gerektiğini söylüyordun. Oysa Anayasa Mahkemesi AKP'yi kapatma istemini oy birliğiyle kabul etti. Kimi üyeler iddianameden cumhurbaşkanının adının çıkarılmasını istedi. Herhande Anayasa mahkemesinin tüm üyeleri komik, boş ve geçersiz bir iddianameyi kabul etmediler. Yani bir kaç gün önce. Sanki bir başsavcı iddianamesi değilde, acemi bir avukatın dilekçesini eleştirir bir tarzda eleştirdiğin metin. Oy birliğiyle kabul edildi. Yok Anayasa Mahkemesinin tüm üyeleri komik ve boş bir iddianameyi onaylamıyorsa. Anayasa Mahkemesi iddianameyi kabul etti. O halde Anayasa Mahkemesi kapansın. Niye çünkü AKP hakkındaki iddianameyi kabul etti. AKP yandaşı medyanın iadesi yönünde yazılar yazdığı halde hemde Mahkeme gerekçesinde o "haklı gerekçeler" de sunulan iddialara cevap vermiş. İddia sahipleri yorumlarlar. DTP hakkında kapatma davası açılınca, "herkes hukuğa saygılı olsun" ,"anayasa mahkemesinin kararına saygılı olun" , "yargıya intikal etmiş bir konuda konuşamam" bunları söyliyenler kimlerdi? Akp'li bakanlar milletvekilleri. Mahkemenin yaptığı işlem aynı, başsavcının yaptığı işlem aynı. Bir parti hakkında kapatılması istemiyle dava açıyor, mahkeme davayı görüşmeye karar veriyor. O zaman birşey yok. Aynı başsavcı, aynı davayı AKP'ye açıyor. Bu bir anda dünyanın en kötü şeyi oluyor. DTP'ye dava açıldığında hukuka saygı, mahkemenin vereceği kararı beklemek ve saygı duymaktan bahseden AKP'li kurmayların aklına birden yine, "demokrasi" geliyor ve parti kapatmak dünyanın en kötü şeyi oluyor. Parti kapatmayı imkansız hale getirecek yasa değişikliği yapalım. İktidarda olan bir parti sahir bir zamanda parti kapatmayı zorlaştıracak bir yasa değişikliği yapabilir. Yaparda. Ancak kendisine açılan bir davayı geçersiz kılacak bir yasa değişikliği yapması hukuğun bireyler için yasa yapılamayacağı ilkesi gibi bir parti için yasa yapmak olarak terstir. Bekir'in bahsettiği Anayasa Mahkemesini kapatma gibi söylemlerin ciddiye alınacak tarafı dahi yoktur. Bu tür söylemler ve talepler ilkel bir hukuk anlayışını gösterir. Kararlarını beğenmediği mahkemeleri kaldırmak. Bunun süslenecek tarafıda yoktur. AKP'nin yapacağı bellidir. Kendisini Anayasa Mahkemesinde savunmak. AKP'nin ve onun destekçilerinin gösterdikleri tavır herşeyden önce AKP'nin suçlu olduğunu kabul etmek anlamına geliyor. Ve suçluyu kurtarmak için çözüm arama tartışması gibi. Suç üstü yakalanmanın paniği gibi. İktidar partisinin kapatılması büyük bir kriz yaratır. Yaratacağı sonuçları öngörmek zordur. Ama eninde sonunda nihayete erecek bir kriz olur. İktidar partisinin kendisini kurtarmak için anayasayı değiştirmesi, anayasa mahkemesinin konumuyla oynaması ise. Türkiye'de sonun başlangıcı olur. İdare'nin yargısal denetimden çıkması anlamına gelir. İktidar olmanın tüm yasalardan bağımsız olmasını getirir. Bugün bunu savunanlar yarın, karşıt görüşte oldukları iktidara gelince çok ararlar anayasal denetimi. Kaldıki Ancak bu işin siyasi boyutudur. Anayasa Mahkemesi'nin görevini yaparken. Kriz çıkar mı çıkmaz mı gibi bir soru gündemi değildir. Kararı üzerinde bir etkende olamaz.
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 17 yıl Bekir dün iddianameyi komik, boş, geçersiz buluyordun ve direk iade edilmesi gerektiğini söylüyordun. Oysa Anayasa Mahkemesi AKP'yi kapatma istemini oy birliğiyle kabul etti. Kimi üyeler iddianameden cumhurbaşkanının adının çıkarılmasını istedi. Herhande Anayasa mahkemesinin tüm üyeleri komik, boş ve geçersiz bir iddianameyi kabul etmediler. Yani bir kaç gün önce. Sanki bir başsavcı iddianamesi değilde, acemi bir avukatın dilekçesini eleştirir bir tarzda eleştirdiğin metin. Oy birliğiyle kabul edildi. Yok Anayasa Mahkemesinin tüm üyeleri komik ve boş bir iddianameyi onaylamıyorsa. Anayasa Mahkemesi iddianameyi kabul etti. O halde Anayasa Mahkemesi kapansın. Niye çünkü AKP hakkındaki iddianameyi kabul etti. AKP yandaşı medyanın iadesi yönünde yazılar yazdığı halde hemde Mahkeme gerekçesinde o "haklı gerekçeler" de sunulan iddialara cevap vermiş. İddia sahipleri yorumlarlar. DTP hakkında kapatma davası açılınca, "herkes hukuğa saygılı olsun" ,"anayasa mahkemesinin kararına saygılı olun" , "yargıya intikal etmiş bir konuda konuşamam" bunları söyliyenler kimlerdi? Akp'li bakanlar milletvekilleri. Mahkemenin yaptığı işlem aynı, başsavcının yaptığı işlem aynı. Bir parti hakkında kapatılması istemiyle dava açıyor, mahkeme davayı görüşmeye karar veriyor. O zaman birşey yok. Aynı başsavcı, aynı davayı AKP'ye açıyor. Bu bir anda dünyanın en kötü şeyi oluyor. DTP'ye dava açıldığında hukuka saygı, mahkemenin vereceği kararı beklemek ve saygı duymaktan bahseden AKP'li kurmayların aklına birden yine, "demokrasi" geliyor ve parti kapatmak dünyanın en kötü şeyi oluyor. Parti kapatmayı imkansız hale getirecek yasa değişikliği yapalım. İktidarda olan bir parti sahir bir zamanda parti kapatmayı zorlaştıracak bir yasa değişikliği yapabilir. Yaparda. Ancak kendisine açılan bir davayı geçersiz kılacak bir yasa değişikliği yapması hukuğun bireyler için yasa yapılamayacağı ilkesi gibi bir parti için yasa yapmak olarak terstir. Bekir'in bahsettiği Anayasa Mahkemesini kapatma gibi söylemlerin ciddiye alınacak tarafı dahi yoktur. Bu tür söylemler ve talepler ilkel bir hukuk anlayışını gösterir. Kararlarını beğenmediği mahkemeleri kaldırmak. Bunun süslenecek tarafıda yoktur. AKP'nin yapacağı bellidir. Kendisini Anayasa Mahkemesinde savunmak. AKP'nin ve onun destekçilerinin gösterdikleri tavır herşeyden önce AKP'nin suçlu olduğunu kabul etmek anlamına geliyor. Ve suçluyu kurtarmak için çözüm arama tartışması gibi. Suç üstü yakalanmanın paniği gibi. İktidar partisinin kapatılması büyük bir kriz yaratır. Yaratacağı sonuçları öngörmek zordur. Ama eninde sonunda nihayete erecek bir kriz olur. İktidar partisinin kendisini kurtarmak için anayasağı değiştirmesi, anayasa mahkemesinin konumuyla oynaması ise. Türkiye'de sonun başlangıcı olur. İdare'nin yargısal denetimden çıkması anlamına gelir. İktidar olmanın tüm yasalardan bağımsız olmasını getirir. Bugün bunu savunanlar yardın, karşıt görüşte oldukları iktidara gelince çok ararlar anayasal denetimi. Ancak bu işin siyasi boyutudur. Anayasa Mahkemesi'nin görevini yaparken. Kriz çıkar mı çıkmaz mı gibi bir soru gündemi değildir. Kararı üzerinde bir etkende olamaz. CYRANO; geçen bir ara yine demiştim. Başkasına kızıp bana cevap veriyorsun. İkinci husus, sana ben orjinal bir adam olduğumu ayrıca belirttim. Herkesin söylemediği birşeyi söyleyebilirim diye. Anayasa Mahkemesi üyelerinin iddianameyi oybirliği ile kabul etmeleri onu hukuka uygun hale getirmez. Başka ne getirir diye sorulabilinir. O ayrı hikaye. %98 ile bir anayasanın kabulü onu meşru yapmaz. Ben iddianameyi komik buluyordum, geri iadesi edilmesi hakkında birşey dediğimi hatırlamıyorum. Belki de söylemişimdir. Anlaşılan Anayasa Mahkemesi üyeleri komik bulmamışlar. Evet, o iddianameyi yine acemi bir avukatın elinden çıkmış metin olarak değil, bir gazetenin köşe yazarının elinden çıkmış bir metin gibi değerlendirir ve eleştiririm. Siz de o iddianamenin içerisindekileri gördünüz. İçerisinde doğruların olması, tamamının doğru olduğu anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesinin bir kül halinde iddianameyi kabul etmesi de onu acemi bir yazım olmaktan kurtarmaz. DTP konusunda herhangi bir söz söylemedim. Bir partinin nasıl kapatılıp kapatılmayacağı hakkında da bir söz söylemedim. İktidar partisi veya ekonomik göstergeler de umrumda değildir. Ortada, yasa adı altında hukukun hakkından gelinmektedir. Dahası bazı noktalarda Anayasa Mahkemesi yasanın da üzerinden tank gibi geçip onu eğip bükmektedir... Şimdi, siz yukarda yazdıklarımı tekrar bir okuyup düşünün. AKP, bir noktaya sürülüyor mu sürülmüyor mu? Denilebilir ki; AKP çıksın savunmasını yapsın ve laik demokratik cumhuriyete karşı eylemlerin odağı olmadığını ispat etsin. Aslında burada yapılacak olan, onların bu eylemlerin odağı olduğunun ispat edilmesidir. Lakin, açıkça görüldüğü üzere Cumhurbaşkanı dahi yargılanacak olduktan sonra; bu yargılamanın yasal veya adil olacağını düşünmek mümkün değildir. AKP kapatılmıştır. Geriye sadece yazılacak gerekçe kalmıştır... Savunmanın hiçbir hükmü yoktur...AKP'nin yapacağı savunma şekil noksanının tamamlayacaktır...
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 17 yıl Bekir yazdıklarımın hepsi birebir cevap şeklinde değildir. O yüzden alıntı yapmadım. Sadece söyeldiklerinden eleştirdiğim noktları belirttim. Artı dün kimleri eleştirdiğimide açık açık yazdım. Anayasa mahkemesinin kaldırılması konusuna gelince. Bunu senin orjinalliğin falan olarakta görmüyorum. 2 yıl önce AKP yandaşı medyada aylarca tartışılan bir konuyu "bekir söylenmeyeni söyledi" olarak değil. İnsanların hukuk anlayışlarını ortaya koymak için belirtiyorum. Bende sana daha önce bir şey söylemiştim. Sen iddianameyi "eleştirirken" bunun bir ceza yargılaması olmadığını. Bunu niye söylemiştim çünkü senin iddianameye yaklaşma şeklin buydu. Kaldı ki Cumhurbaşkanı yargılanmayacak. Tayyip Erdoğan yargılanmayacak. AKP yargılanacak. Bu partinin siyaset yasağı istenen 71 üyeside dahil bu dava sonucunda kimseye ceza verilmeyecek. Savcı iddianamesindede hiçbir şahıs için ceza istenmemektedir. Zira siyaset yasağı bir ceza değildir. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Saadet Partisi'nden ayrılırken erbakan ve kurmayları için temel eleştirileri "sürekli partiyi kapattırıyorlar" dı. Şimdi AKP içinden aynı sesler yükseliyor nabız yoklama toplantılarında "iyi yönetilmiyoruz" şeklinde. Adnan Menderes idam edilmeden önce kendisine refakat eden kardeşine bir şey söylemişti "görüyor musun Ethemcim memleketi ne hale getirdik" Rahmetli Menderes yaşanan fırtınada kendi sorumluluğu ve payının farkındaydı ölmeden önce. Yargılama olur, sunulan deliller, dava neticesi, karar, gerekçeler bunlar değerlendirilir. Ama yargılamaya karşı olmak ve buna sunulan gerekçelerin hukuk anlayışıyla bir alakası yok. AKP yi yargılayacak o halde anayasayı değiştirelim. Anayasa mahkemesini kaldıralım. Sonra yargıtayı, sonra danıştayı. Yargılamadan kurtulmak için anayasayı değiştirmek. Yada anayasa mahkemesini kaldırmak. Tartışmaya bile değmez. DTP'ye kapatma davası açılırken gösterilen tavırın aynısını göstermesi gerekirdi AKP'nin. Anayasa Mahkemesi bir partiye kapatma davası açınca "görevini yapıyor" başka partiye kapatma davası açınca "demokrasiyi öldürüyor" olmaz. İşin siyasi boyutu, kriz boyutu farklı bir konudur. Hukuki boyutu farklı bir konudur. Hiçbir mahkemenin karar alırken, "kriz çıkar" diye bir şeyi gözönüne alması ya da "AB ile ilişkilerimiz bozulur" gibi bir şeyi göz önüne alması söz konusu olamaz. AKP kapatılırsa bu herşeyden önce ülkenin anayasa mahkemesinin aldığı karar olur. Bir partinin kapatılması siyasi krize yol açıyorsa bunun sorumlusu mahkeme değil siyaset kurumu olur. Başka partilerin aynı işleme maruz kaldığında ve sonrasında değilde, ancak kendi partisine dava açılınca akla geliyorsa "demokrasi" bunun demokrasiyle alakası yoktur. Mahkemenin sorumluluğu, doğru ve yanlış karar vermesiyle sınırlıdır. Verdiği kararların siyasal veya ekonomik sonuçları asla ve asla onun sorumluluğu değildir. Olamazda. AKP mahkeme karşısında kendini savunmak yerine. Kendini kurtarmak için hukuğu çiğnerse anayasa mahkemesini kaldırmak gibi uçuk senaryolara başvurursa bunun yaratacağı kriz. AKP nin kapatılmasının yaratacağı krizle ölçülemez bile. Çünkü bu artık idarenin yargısal denetimden muaf olmasını doğurur. Buda sonun başlangıcıdır rejim açısından. Geri dönüşü olmaz. Devletin üst kademesinde bulunanlar yasaların verdikleri kadar değil. Güçleri olduğu kadar söz hakkı sahibi olur. Devletin üst kademesinde kimin en fazla fiili gücü vardır oda bellidir ordunun.
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 17 yıl AKP kapatılmıştır. Geriye sadece yazılacak gerekçe kalmıştır... Savunmanın hiçbir hükmü yoktur...AKP'nin yapacağı savunma şekil noksanının tamamlayacaktır... Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun Bekir? Ben senin gibi düşümüyorum,bu altı aylık süreç çok şeylere gebe bir süreçtir.Benim fikrim bir çok konuda AKP nin taviz vermesi istenilecek partide buna mecbur olduğundan istenilen her tavizi verecektir ondan sonrada herhangi bir gerekçe ile dava düşecektir.. AKP şuan çok büyük bir güç bu ülkede ve gittikçe güçlendiğide aşikar,işyerinde,markette,dolmuşta,sokakta,lokantada herkes bu konuyu konuşur olmuş ve hiç kimseden davanın lehine tek kelime söz duymadım,tam tersi son derece öfkeli halk.. Bu durumda AKP kapatılsa Tayyip Erdoğan yasaklansa bile onun işaret edeceği kim olursa olsun aynı güce sahip olacaktır.Benim ısrarla RP benzetmem bu yüzdendir. Peki partinin kapatılması için girişimde bulunanlar bu gerçekleri bilmiyorlarmı? Ha birde şunu düşünmüyor değilim,bu olay AKP ye değil bu olay başlı başına Tayyip Erdoğana karşı girişilen bir eylemdir,Ne yapıldıysa adamı halkın gözünden düşürmeyi başaramadılar ve ülkede gerçekten bu kadar gelmiş geçmiş tüm siyasileri unutturacak bir kişilik olma yolunda hızla gidişine dur demek içindir.Türk siyaseti Tayyip'ten önce Tayyip'ten sonra bir hal almıştır,buda ister istemez bazı kesimleri ürkütmüştür... Diyorum ya önümüzde çok hareketli günler var. Adnan Menderes idam edilmeden önce kendisine refakat eden kardeşine bir şey söylemişti "görüyor musun Ethemcim memleketi ne hale getirdik" Rahmetli Menderes yaşanan fırtınada kendi sorumluluğu ve payının farkındaydı ölmeden önce. Herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal olmasın Ethem Menderes Adnan Menderes'in kardeşi değildir.
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 17 yıl Ha birde şunu düşünmüyor değilim,bu olay AKP ye değil bu olay başlı başına Tayyip Erdoğana karşı girişilen bir eylemdir,Ne yapıldıysa adamı halkın gözünden düşürmeyi başaramadılar ve ülkede gerçekten bu kadar gelmiş geçmiş tüm siyasileri unutturacak bir kişilik olma yolunda hızla gidişine dur demek içindir.Türk siyaseti Tayyip'ten önce Tayyip'ten sonra bir hal almıştır,buda ister istemez bazı kesimleri ürkütmüştür... ayrıca yakışıklı ve uzun boylu da değil mi? başlı başlına karizma
Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 17 yıl Cumhurbaşkanının iddianameye dahil edilmesinde bir gariplik yok. Olmasa garip olurdu. O zaman "bütün bu odak olma durumları olurken Abdullah Gül de orada yok muydu? Niye adı geçmiyor?" denecekti. Tıpkı "MHP de türban için çalıştı, niye ona dava yok?" dendiği gibi. Bunun açıklaması ise, MHP nin ilk kez böyle bir gaflete düşmesi ve sürekli bir odaklık durumu olmaması. Örneğin Merve Kavakçı olayında sorumlu davranmış, kendi kadın milletvekillerinden türbanlarını çıkarmalarını istemişti. Gerçi güvenilmez bir partidir, ama "odak" olmamıştır. Hatta aklımın bir köşesinden MHP manipüle edilip AKP yi tuzağa çekmiş olabilir mi diye bir düşünce de geçiyor. Ya da AKP nin gerçek rengini ortaya çıkarmak için içine batırılan bir turnusol kağıdı işlevi görmüş olabilir mi? Düşünüyorum, neydi o "çene altı formülleri" bilmem neler, akıllı olan bunları ne düşünür, ne düşünse de ağzına alır, Yasa ile kıyafet tanımlamaya kalkışmaya kargalar bile güler, dünyaya rezil oluruz. Bu kadar basit bir yeme geldilerse bu AKP kurmaylarına ne demeli bilmem ki? İrtica odağı olmasa bile bu öngörüsüzlük yüzünden kapatılması elhak yerinde olur! Ayrıntı ama, başbakanın karizmasına da inanmıyorum. Tersine bakışlarını itici ve tehlikeli buluyorum. Ses tonunu da çok gereksiz tizleştiriyor. Hiç bir doğru dürüst danışmanı yok mu diye çok hayret etmişimdir. O kadar imagemaker'ler var, biri de mi bunları kendisine söylemedi?
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Bekir yazdıklarımın hepsi birebir cevap şeklinde değildir. O yüzden alıntı yapmadım. Sadece söyeldiklerinden eleştirdiğim noktları belirttim. Artı dün kimleri eleştirdiğimide açık açık yazdım. Anayasa mahkemesinin kaldırılması konusuna gelince. Bunu senin orjinalliğin falan olarakta görmüyorum. 2 yıl önce AKP yandaşı medyada aylarca tartışılan bir konuyu "bekir söylenmeyeni söyledi" olarak değil. İnsanların hukuk anlayışlarını ortaya koymak için belirtiyorum. Bende sana daha önce bir şey söylemiştim. Sen iddianameyi "eleştirirken" bunun bir ceza yargılaması olmadığını. Bunu niye söylemiştim çünkü senin iddianameye yaklaşma şeklin buydu. Kaldı ki Cumhurbaşkanı yargılanmayacak. Tayyip Erdoğan yargılanmayacak. AKP yargılanacak. Bu partinin siyaset yasağı istenen 71 üyeside dahil bu dava sonucunda kimseye ceza verilmeyecek. Savcı iddianamesindede hiçbir şahıs için ceza istenmemektedir. Zira siyaset yasağı bir ceza değildir. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Saadet Partisi'nden ayrılırken erbakan ve kurmayları için temel eleştirileri "sürekli partiyi kapattırıyorlar" dı. Şimdi AKP içinden aynı sesler yükseliyor nabız yoklama toplantılarında "iyi yönetilmiyoruz" şeklinde. Adnan Menderes idam edilmeden önce kendisine refakat eden kardeşine bir şey söylemişti "görüyor musun Ethemcim memleketi ne hale getirdik" Rahmetli Menderes yaşanan fırtınada kendi sorumluluğu ve payının farkındaydı ölmeden önce. Yargılama olur, sunulan deliller, dava neticesi, karar, gerekçeler bunlar değerlendirilir. Ama yargılamaya karşı olmak ve buna sunulan gerekçelerin hukuk anlayışıyla bir alakası yok. AKP yi yargılayacak o halde anayasayı değiştirelim. Anayasa mahkemesini kaldıralım. Sonra yargıtayı, sonra danıştayı. Yargılamadan kurtulmak için anayasayı değiştirmek. Yada anayasa mahkemesini kaldırmak. Tartışmaya bile değmez. DTP'ye kapatma davası açılırken gösterilen tavırın aynısını göstermesi gerekirdi AKP'nin. Anayasa Mahkemesi bir partiye kapatma davası açınca "görevini yapıyor" başka partiye kapatma davası açınca "demokrasiyi öldürüyor" olmaz. İşin siyasi boyutu, kriz boyutu farklı bir konudur. Hukuki boyutu farklı bir konudur. Hiçbir mahkemenin karar alırken, "kriz çıkar" diye bir şeyi gözönüne alması ya da "AB ile ilişkilerimiz bozulur" gibi bir şeyi göz önüne alması söz konusu olamaz. AKP kapatılırsa bu herşeyden önce ülkenin anayasa mahkemesinin aldığı karar olur. Bir partinin kapatılması siyasi krize yol açıyorsa bunun sorumlusu mahkeme değil siyaset kurumu olur. Başka partilerin aynı işleme maruz kaldığında ve sonrasında değilde, ancak kendi partisine dava açılınca akla geliyorsa "demokrasi" bunun demokrasiyle alakası yoktur. Mahkemenin sorumluluğu, doğru ve yanlış karar vermesiyle sınırlıdır. Verdiği kararların siyasal veya ekonomik sonuçları asla ve asla onun sorumluluğu değildir. Olamazda. AKP mahkeme karşısında kendini savunmak yerine. Kendini kurtarmak için hukuğu çiğnerse anayasa mahkemesini kaldırmak gibi uçuk senaryolara başvurursa bunun yaratacağı kriz. AKP nin kapatılmasının yaratacağı krizle ölçülemez bile. Çünkü bu artık idarenin yargısal denetimden muaf olmasını doğurur. Buda sonun başlangıcıdır rejim açısından. Geri dönüşü olmaz. Devletin üst kademesinde bulunanlar yasaların verdikleri kadar değil. Güçleri olduğu kadar söz hakkı sahibi olur. Devletin üst kademesinde kimin en fazla fiili gücü vardır oda bellidir ordunun. CYRANO, Söylediklerinin bir kısmı benim yazdıklarıma cevap...DTP, ile başlayan paragrafı üzerime alınmıyorum zira ne DTP'nin kapatılıp kapatılmaması konusunda birşey söyledim ne de hukukçuların çıkacak sisayi krizi engellemeleri gerektiğini düşünmüyorum. Hatta, başka bir yerde Anayasa Mahkemesi üyeleri atanmış kişilerdir, Avrupa Birliği veya ABD karşısında da karar alabilirler zira memurdurlar ve her halükarda maaşlarını alacaklardır dedim... Ben de, mahkemenin sorumluluğunun doğru ve yanlış karar vermek olduğunu (hukuk içerisinde) söylüyorum. Gelelim ceza yargılaması meselesine. Bunun ceza yargılaması olmadığını ben zaten söylüyorum ancak CMK'nın yargılamaya ilişkin esasları uygulanacak da diyorum. Ceza Muhakemesi Kanunu. Benim orjinal tespitim Anayasa Mahkemesinin kaldırılması meselesi değil. Benim, orjinal tespitim konunun başlığı ve "Anayasa Mahkemesinin varlığına dair girişilecek eylem kaosu tetikleyecek" tir. Dikkatli okumanı rica ediyorum. Dahası, benim orjinal olmamdaki sebep, 11 kişinin oybirliğiyle alındığını söylediğin kararın hukukiliği meselesidir. Sen diyorsun ki, aha öyle diyordun ama karar oybirliğiyle alındı. Ben de, o, onların görüşüdür bence doğru değil diyorum. Abraham Lincoln bir karar esnasında heyete soruyor ve 5 hayır çıkıyor. Lincoln; 5 hayır 1 evet; evetler kabul edilmiştir diyor...Doğru hatırlıyorumdur umarım. Savcı iddianamesini 71 kişi hakkında siyaset yasağı istemektedir ki, 5 yıllık siyaset yasağı verilmesi bir cezadır. CMK uygulanacağına göre savunma ve deliller hakkında uygulanacak hükümler bellidir. Şimdi, gelinen süreçte ben anayasayı değiştirsinler demiyorum. Değiştirseler de bu bir işe yaramaz zira iptal edilir diyorum. Şu anki süreci hiçbir değişiklik değiştirmez diyorum. Yani ki, baskın seçime gitseniz, anayasayı değiştirseniz, referandum yapsanız, hepsi iptal edilecektir diyorum. Hatta, buna gerekçe olarak da; türban hakkındaki anayasa değişikliğinin sadece şekil bakımından denetlenme yetkisi olduğu halde esasa girerek inceleme hakkında karar almalarından dolayı diyorum.... Anayasa Mahkemesini kaldıralım demiyorum, hatta ilk önce buna ben karşı çıkarım diyorum. Yargılama esnasında parti kapatmanın zorlaştırılmasına dair yapılacak bir değişiklik de anayasa mahkemesinden dönecektir diyorum. Bu noktada en orjinal kaos senaryosu AKP'nin Anayasa Mahkemesini kapatmaya çalışması olacaktır diyorum...İşte söylediklerim bunlar. Anayasa Mahkemesi kapatılsın demiyorum, Anayasa değiştirilsin demiyorum sadece geleceğe yönelik neler olabilir diye hesap ediyorum... Şunları da söyledim. İddianame, Anayasa Mahkemesine verildiğinde AKP kapatılmıştı. Şimdi geriye, şekil noksanlarını tamamlamak ve gerekçeyi yazmak kalıyor...Şimdi lütfen ilk başta yazdığımı bir daha değerlendirin... AKP'lilerin ne dediklerine değil, benim ne dediğime bakın... SAYGILARLA...
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Cumhurbaşkanının iddianameye dahil edilmesinde bir gariplik yok. Olmasa garip olurdu. O zaman "bütün bu odak olma durumları olurken Abdullah Gül de orada yok muydu? Niye adı geçmiyor?" denecekti. Tıpkı "MHP de türban için çalıştı, niye ona dava yok?" dendiği gibi. Bunun açıklaması ise, MHP nin ilk kez böyle bir gaflete düşmesi ve sürekli bir odaklık durumu olmaması. Örneğin Merve Kavakçı olayında sorumlu davranmış, kendi kadın milletvekillerinden türbanlarını çıkarmalarını istemişti. Gerçi güvenilmez bir partidir, ama "odak" olmamıştır. Hatta aklımın bir köşesinden MHP manipüle edilip AKP yi tuzağa çekmiş olabilir mi diye bir düşünce de geçiyor. Ya da AKP nin gerçek rengini ortaya çıkarmak için içine batırılan bir turnusol kağıdı işlevi görmüş olabilir mi? Düşünüyorum, neydi o "çene altı formülleri" bilmem neler, akıllı olan bunları ne düşünür, ne düşünse de ağzına alır, Yasa ile kıyafet tanımlamaya kalkışmaya kargalar bile güler, dünyaya rezil oluruz. Bu kadar basit bir yeme geldilerse bu AKP kurmaylarına ne demeli bilmem ki? İrtica odağı olmasa bile bu öngörüsüzlük yüzünden kapatılması elhak yerinde olur! Ayrıntı ama, başbakanın karizmasına da inanmıyorum. Tersine bakışlarını itici ve tehlikeli buluyorum. Ses tonunu da çok gereksiz tizleştiriyor. Hiç bir doğru dürüst danışmanı yok mu diye çok hayret etmişimdir. O kadar imagemaker'ler var, biri de mi bunları kendisine söylemedi? Cumhurbaşkanı odak olma konusunda bir takım faaliyetlerde bulunmuş olabilir ancak Cumhurbaşkanı listenin sonunda da yer bulmaktadır. Hukuk abesle iştigal etmez. Siyaseten yasaklamanız mümkün değil, yargılamanız mümkün değil...Ama listenin siyasi yasak istenen kişileri arasında yer alıyor...Kaldı ki, partiyle ilişiği kalmamış...Karıncanın ayıyla boğuşması gibi bir durum...Abuk subuk bir örnek oldu kusura bakmayın. Dünyada başka bir örneği olmadığı için bu vakıanın uygun örnek bulamıyorum...İddianamede kendisinin AKP'deyken yaptığı eylemlere değinebilirsiniz ancak siyaset yasağı istemek de nereden çıktı. Ve yine diyorum ki, Abdullah Gül'den de savunma istenecektir. Hangi yetkiyle, yüce divan sıfatı değil. Ne amaçla...
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun Bekir?Ben senin gibi düşümüyorum,bu altı aylık süreç çok şeylere gebe bir süreçtir.Benim fikrim bir çok konuda AKP nin taviz vermesi istenilecek partide buna mecbur olduğundan istenilen her tavizi verecektir ondan sonrada herhangi bir gerekçe ile dava düşecektir.. AKP şuan çok büyük bir güç bu ülkede ve gittikçe güçlendiğide aşikar,işyerinde,markette,dolmuşta,sokakta,lokantada herkes bu konuyu konuşur olmuş ve hiç kimseden davanın lehine tek kelime söz duymadım,tam tersi son derece öfkeli halk.. Bu durumda AKP kapatılsa Tayyip Erdoğan yasaklansa bile onun işaret edeceği kim olursa olsun aynı güce sahip olacaktır.Benim ısrarla RP benzetmem bu yüzdendir. Peki partinin kapatılması için girişimde bulunanlar bu gerçekleri bilmiyorlarmı? Ha birde şunu düşünmüyor değilim,bu olay AKP ye değil bu olay başlı başına Tayyip Erdoğana karşı girişilen bir eylemdir,Ne yapıldıysa adamı halkın gözünden düşürmeyi başaramadılar ve ülkede gerçekten bu kadar gelmiş geçmiş tüm siyasileri unutturacak bir kişilik olma yolunda hızla gidişine dur demek içindir.Türk siyaseti Tayyip'ten önce Tayyip'ten sonra bir hal almıştır,buda ister istemez bazı kesimleri ürkütmüştür... Diyorum ya önümüzde çok hareketli günler var. Herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal olmasın Ethem Menderes Adnan Menderes'in kardeşi değildir. Suheda, bence söylediklerin AKP için daha tehlikelidir. Ama, ben bir öngörüde bulunuyorum. Diyorum ki, şapkadan tavşanı çıkartan "BU" Anayasa Mahkemesi değil midir? 367 meselesi. Türban konusunda şekille denetim yapması gerekirken ben esasa giriyorum diyen "BU" Anayasa Mahkemesi değil midir? Türban konusunda ne kadar laik/çi (AKP'lilerin ağzıyla) reflekse sahip olduğunu bildiğimiz "BU" Anayasa Mahkemesi değil midir? Refah Partisini kapatma kararına imza atan Ahmet Necdez Sezer'in 8'di galiba, üyesini atadığı "BU" Anayasa Mahkemesi değil midir? Pekiyi en önemli soru: Cumhurbaşkanını dahi yargılamayı seçmiş olan "BU" Anayasa Mahkemesi değil midir? Benim gibi düşünmek zorunda değilsin, kimse de değil. Ben, Anayasa Mahkemesinin parti kapatmayla ilgili tutumuna bakıyorum ve diyorum ki; "bir parti üyelerini "kan emici vampir", "habir ur" olarak telakki eden iddianameyi de BU ANAYASA MAHKEMESİ kabul edip, o partiyi kapatmıştır" diyorum. Anayasa Mahkemesi, dediğin şeyleri hesap etseydi Refah Partisini kapatmazdı. Demokrat Parti-Adalet Partisi örneği...Tam uymayabilir ama yakındır...Ya da daha geriye de gidilebilinir ...Hasılı, AKP, iddianameden sonra yaptıklarıyla laikliğe uygun olduklarını ispat etmeyecekler iddianameden önce yaptıklarının laikliğe aykırı olmadığını ispatlayacaklar. Davanın düşmesi herhangi bir gerekçe ile olmaz. Davanın düşmesi de pek mümkün görünmüyor. Parti kendini fesh eder ve siyaset yasağı istenen herkes ölürse dava konusuz kalabilir o ayrı hikaye. Anayasa Mahkemesi taviz istemiyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının söylediği iddia edilen "Türban değişikliğini getirmeseydiler dava açmazdım" mealindeki mesele artık Anayasa Mahkemesinin önündedir ve iptal edilecektir. Yani ki, başka bir beklentileri yoktu ve onu da şimdi kendileri çözüyor. Bunun haricinde ne beklentileri olur bilmiyorum. Bu olay, tek adama karşı değil bir zihniyete karşı girişilmiştir bence. Ya bizim istediğimiz gibi yaşarsınız veya ...Türbanla ilgili meselenin iddianamede bu kadar yer almasına bakarak bunları söylüyorum... Partinin kapatılması için girişimde bulunanlar gerçekleri bilebilir. Ancak, onların işi geleceği hesap etmek değildir. Verili durumu dikkate alırlar. Paradoksal bir cümle kurayım. 367 ile ilgili karardan hemen önce e-muhtıra yayınlandığında Anayasa Mahkemesi 367 kararını aldı. Belki önceden de o kararı almayı düşünüyorlardı belki de muhtıra bu kararı aldırdı. Neydi mesele. Abdullah GÜL, Cumhurbaşkanı olmasın. Pekiyi, seçime gidileceği kesin olarak görülen bir süreci tetikleyen bu karardan sonra Cumhurbaşkanının yine Abdullah GÜL olacağını öngörmemişler midir? Bazen, kısa vadeli planlar uzun vadelilerin önüne geçer. Tamamen yanlış varsayımlar da olabilir. Ancak, süreç çok keskin kararlar üzerinden gidiyor ve sonucunun da keskin olacağını düşünüyorum. Selam ve saygılarla...
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Bu olay, tek adama karşı değil bir zihniyete karşı girişilmiştir bence. Ya bizim istediğimiz gibi yaşarsınız veya ...Türbanla ilgili meselenin iddianamede bu kadar yer almasına bakarak bunları söylüyorum... Teşhis doğru. Ortaçağ karanlığına, onu savunan zihniyete karşı alınmış bir yasal önlem. Demokratik, laik, Atatürk ilkelereri yanlısı bir duruş. Evet, ortaçağ hüküm ve töreleriyle değil, çağdaş, evrensel, güncel ahlak yasalarla yaşamanız, yaşamamız gerekiyor. İddanamenin içeriği sadece türban değil. Türban sadece 2-3 made de geçiyor. Yaşasın demokratik düzen, yaşasın laisizm, yaşasın Atatürk ilke ve ınklapları.
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Cumhurbaşkanı ... listenin siyasi yasak istenen kişileri arasında yer alıyor... Alsın, yasaklansın! Ne çıkar? Cumhurbaşkanlığı siyasi bir faaliyet olmadığı için görevini sürdürür. Karınca ile filan benzetilecek bir durum yok ortada. Cumhurbaşkanı oldu diye yaptığı işler unutulsa mıydı, türban yüzünden ülkesini Avrupa'da mahkemeye veren bir insan. Tabii ki iddianamede yer alacak. Siyasetten men gelirse görevi bittiğinde bu cezası işler, bir anormallik yok.
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Alsın, yasaklansın! Ne çıkar? Cumhurbaşkanlığı siyasi bir faaliyet olmadığı için görevini sürdürür. Karınca ile filan benzetilecek bir durum yok ortada. Cumhurbaşkanı oldu diye yaptığı işler unutulsa mıydı, türban yüzünden ülkesini Avrupa'da mahkemeye veren bir insan. Tabii ki iddianamede yer alacak. Siyasetten men gelirse görevi bittiğinde bu cezası işler, bir anormallik yok. Hakkınız olduğunu düşündüğünüz bir şeyi korumak için dava açmanız siyaseten men cezasını gerektirir diyorsunuz yani...Saçma...Dahası; o davayı açan Hayrunnisa GÜL'dür. Cumhurbaşkanı Hayrunnisa GÜL' müdür? Siyasetten men cezası gelemez diyorum ben de...Gelse nasıl işleyecek bana bir de onu anlatabilir misiniz? Bu dava 1 yıl sonra sonuçlandı diyelim. Karar verildiği anda siyasetten men cezası uygulamaya konulacak ve 5 yıl boyunca siyasi yasak olacak. Cumhurbaşkanımız ne zaman seçildi. Yakınlarda...Yani dava sonuçlandığında Cumhurbaşkanlığnın 1,5 yıllık kısmı dolmuş olacak. Cumhurbaşkanı (konu hakkında tartışma olmakla beraber) 5,5 yıl daha orada olacak. Yani ki, cezanın sonucu yok. Bir daha Cumhurbaşkanı seçilebilir mi? 5+5 formülüne göre bilmiyorum. 7+5 oluyor. Pekiyi, Cumhurbaşkanı 5 yıl görev yapacak olsa ve 5+5 formülüne göre kendisine konulan siyaset yasağı ikinci Cumhurbaşkanlığı seçimine engel midir? Cumhurbaşkanlığı siyaset üstü bir yerdir. Her ne kadar Cumhurbaşkanları en büyük siyaseti yapsalar da Cumhurbaşkanlığı siyasi yasağın uygulanamayacağı bir alandır. Siyasetten men gelirse görevi bittiğinde mi işler yoksa hemen mi işlemesi gerekir bir araştıralım isterseniz. Soru haline getirelim. Tayyip Erdoğan hakkında verilecek bir men kararı ne zaman işler. Karar verildiği anda mı? Evet, Cumhurbaşkanı hakkında niye görev süresi bittiğinde diyorsunuz. Bunu diyebilmeniz için açık kanuni düzenleme şarttır. Bu konuda bir düzenleme biliyorsanız bizimle paylaşmanızı rica ederiyorum... Maraba, Türban kaç tane madde de geçiyor bir daha bakın...
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Siyasetten men gelirse görevi bittiğinde mi işler Bilemeyeceğim, siz söyleyin. Men kararı verilsin de ne zaman işlerse işlesin. Şöyle örnek vereyim: Adam hapse mahkum olmuş ama bulunamıyor. Ne zaman yakalanır, o zaman içeri girer.
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Demirefe, ben yukarda cevap verdim sorunuza...Cumhurbaşkanı kaçak durumunda değildir, yerinde duruyor. Yani yakalandığında uygulamak mümkün değildir... Suheda, bir yazardan destek keldi tezine... Benden sonra tufan! Ortada şaşılası bir durum yok, her şey kitabına uygun cereyan ediyor. Nasıl planlanmış, nasıl öngörülmüşse aynen öyle gelişiyor olaylar; elifi elifine hem de... Beklenen şuydu: "Kapatma davası açılması, üstüne bir de ekonomik kriz, Türkiye hem ekonomik hem siyasi olarak biraz karışırsa umut doğabilir..." Sonrasında da "Ağzından yel alsın" dememiz gereken ihtimal... Olan-bitene bakınca, ben, "Her şey kitabına uygun cereyan ediyor" demeyeyim de, ne diyeyim? Bu işleri başımıza açanın kim olduğunu projenin müelliflerinden biri olan ülkemizin en önemli yazarı dün açıkladı işte: Başbakan Tayyip Erdoğan... Akıl da vererek: Anayasa Mahkemesi yine de kapatma kararı almayabilirmiş... Mahkeme üyelerinin bugünden belirlenmiş kesin kararları olduğuna inanmıyormuş... Davanın görüşülmesi sırasında sergilenecek davranışlar davanın sonucunu etkileyebilirmiş... Özetle "Bundan böyle uslu çocuk olursan partin kapatılmayabilir" öğüdü bu. Önümüzdeki süreçte ekonomide nelerle karşılaşabileceğimiz de vaktiyle Merkez Bankası başkanlığı da yapmış aynı medya grubundan bir yazarın sütununda açıkça yazılmıştı dün: "Ülkemizde, krizin yansımaları kısa dönem içinde kendisini gösterecek: Döviz fiyatları artacak. Faiz düşüşleri duracak. Hatta faizlerde yükselme bile yaşanabilir. Dış borç bulunması zorlaşacak veya borç faizleri yükselecek. Özellikle, küçük bankaların dış borçlarını yenilemeleri zorlaşacak. Yabancı doğrudan yatırımlar durma noktasına gelecek. Özelleştirme gelirleri azalacak veya duracak. Şirketlerin borç ödeme kapasitesi düşecek. TMSF gibi kurumlar borçlarını tahsilde zorlanacak. Bankaların, geri dönmeyen kredileri artacak." "Hadi canım sen de" demeden hepinizin bu senaryoyu ciddiye almasını tavsiye ederim. Başlarda hiç ciddiye almadığınız için her yeni gelişmeyle şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleniyorsunuz çünkü... Bu ikili, yani ülkemizin en önemli yazarı ile Merkez Bankası başkanlığı da yapmış yazar, aylar önce, başımıza gelecekleri açıkça yazmışlar, Başbakan Erdoğan'a daha o zaman "Uslu çocuk ol, yoksa!" uyarısında bulunmuşlardı. Önemli yazar, "Cumhur kelimesini ilâhî bir kavram haline getirirseniz Türkiye'yi içinden çıkamayacağı büyük bir kavgaya sokarsınız" cümlesinin hemen üstünde şunu yazmıştı: "Bakın bu, çok ama çok tehlikeli bir gelişmeyi başlatır." (7 Temmuz 2007). Başlayan onun sözünü ettiği süreç işte. Oysa söz dinleyip 'cumhur' (yani halk) ile meşgul olacağına 'uslu çocuk' olabilseydi Başbakan Erdoğan tıpkı kendinden önceki başbakanlar gibi, başına bunlar gelmeyebilirdi. 'Uslu çocuk' olmak ne demek, Merkez Bankası başkanlığı da yapmış yazardan öğrenmiştik aynı günlerde (9 Temmuz 2007): "Bütün dünyada ülkeler elit bir sınıf tarafından yönetilir. Bu sınıf, bürokratlar, medya sahipleri ve çalışanları, yargı organları üyeleri, üniversite mensupları, sanatkârlar ve bunları finanse edenler ile ülkenin zenginleri tarafından oluşturulur. Gelişmekte olan ülkelerde, bu sınıfa 'silahlı kuvvetler'i de eklemek gerekir. Zaten, anayasalar da bu esasa göre hazırlanmıştır. / Ülkelerin yönetim biçimi ister demokrasi ister krallık olsun, bu güçler her zaman sahnededir. Aslında, demokrasi denilen şey, 'kral'ın belli bir süre için seçilmesi ve zamanı gelince değişim olanağının korunmasıdır. " Demokrasi bu; peki ya siyasetçiler, onlar ne için var? Cevabı aynı yazıdan alalım: "Siyaset adamları genel olarak yönetici sınıfın temsilcileridirler. Halka söylenmesi gerekeni söyler, ama denileni yaparlar. Bu yüzden, halk, haklı olarak, çoğu zaman siyasetçilerin söylediklerine inanmaz. Yine bu yüzden, siyasetçiler 'iş yapacak' değil, 'denileni yapacak' kişiler arasından seçilirler. // Tayyip Bey'i, Deniz Bey'i ve Devlet Bey'i kafanızda yan yana oturtun. Kimi 'başbakan' görmek isterseniz ona oy verin. Artık, hiçbirinin hâkim sınıfları karşısına almaya çalışacağını sanmıyorum." Bu iki yazar, herhalde 'medya sahibi' yakınlarının da bilgisi dâhilinde yaptıkları bu uyarılarla tutulması gereken yolu belirtmişler aslında. Hatta Merkez Bankası kökenli yazar şunu bile yazmış: "Kamusal alanlarda 'simge haline gelmiş bulunan başörtüsü' yasağını kaldırmaya kimsenin gücü yetmez." 'Kâhin' denecek kadar uzak görüşlü yazarlara buradan bir kez daha şapka çıkarıyorum. Merkez Banka'lının yazısında Anayasa Mahkemesi'nin bile adı geçiyor. Ne güzel değil mi? Ben her iki yazının taşıdığı anlamı hemen keşfetmiş, ilk okuyuşumda duyduğum hisleri "Bırakalım, ülkeyi Aydın Doğan yönetsin" başlıklı bir yazıya dökmüştüm. Başına buyruk bir başbakanımız var, ne yapalım, beni de dinlemedi.
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Aziz Nesin zamanin cumhurbaskani Kenan Evrene dava acmak istediginde neden o halde davayi geri cevirdi.. Ozamanda yargi bagimsiz degilmiydi veyahut ozamanlari yargi baskalarinin elindeydide simdimi bagimsiz oldu ?
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Başına buyruk bir başbakanımız var, ne yapalım, beni de dinlemedi. yaniii Fehmi Bey i bile dinlememiş düşünün artık...! "beni de" ------------------------------------------- YILMAZ ÖZDİL-01,04,2008 Hürriyet Ne oldum deme... ANAYASA Mahkemesi'nin verdiği bu karar, şahsım ve demokrasi adına hayırlı bir karardır... Ekranları başında bu kararı heyecanla bekleyen ve beni bizzat arayarak tebrik eden vatandaşlarımıza, teşekkür ederim." Kim dedi bunu? Tayyip Erdoğan. "Anayasa Mahkemesi'nin bugün aldığı karar, bir hukukçu olarak söylüyorum, çok yerinde bir karar... Sadece Tayyip Erdoğan için değil, milletimiz için de çok olumlu karar." " Bunu diyen? Bülent Arınç." "Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, hiç tartışmasız, evrensel hukuk standartlarında bir karardır. Bu çağdaş karar sayesinde, açıkça, düşünce özgürlüğü üzerindeki engeller kaldırıldı diyebiliriz." Bu? Zafer Üskül. "Anayasa Mahkemesi, hem kendi itibarı adına, hem hukuk adına, hem de kamu vicdanı adına çok önemli bir karar verdi. Adaletli bir karar verilmiştir. Aksine bir karar, adalet ilkeleri açısından tartışma yaratabilecek bir karar olurdu." Bu laflar kimin? Cemil Çiçek'in. * Ne zaman dediler bunları? 19 Temmuz 2001'de. Aynı Anayasa Mahkemesi, Tayyip Erdoğan'ın siyaset yasağını kaldırdığında! * Boşuna demiyor Başbakanımız... "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Geçmişi hep hatırlatın, unutturmayın. Neredeeeen, nereye geldik!"
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Sahi, o yerli filmin adı neydi? Kenan Evren, 12 Eylül döneminde “Aydınlar Dilekçesi”ni hazırlayanlar için “Vatan haini” deyince; Aziz Nesin Evren Paşa'ya manevi tazminat davası açmıştı… Ancak, Yargıtay “Cumhurbaşkanı'na dava açılamaz, bu Anayasa'ya aykırıdır” kararıyla süreci noktalamıştı… Dünkü Sabah'ın “Dün Dündür” manşeti “Bu ne yaman çelişki, ey Statüko” dedirtiyordu… * * * Dört Anayasa Mahkemesi üyesinin, iddianamenin Cumhurbaşkanı Gül'le ilgili kısmının iade edilmesi gerektiği yönünde oy kullanmaları tam da bu yüzden: Anayasa'nın 105.maddesine göre cumhurbaşkanının sorumsuzluğu var. Cumhurbaşkanları sadece “vatana ihanetten dolayı” yargılanabiliyor… Cumhurbaşkanı Evren ise başka muamele… Köşk'teki Abdullah Gül'se başka! “367 Kumpası”nda da aynısı olmuştu… 1989'da Özal'ın seçiminde “üçte iki” şartını aramak nedense hiç kimsenin aklına gelmemişti; ancak 18 yıl sonra Gül'ün önüne “367 engeli” çıkarılmıştı… Anayasa Mahkemesi, o kararının üzerinden iki ay geçtikten sonra, bu defa da Anayasa değişikliği paketi içindeki 367'yi şart olmaktan çıkarmıştı! * * * Herkes hukuka uyacak, saygı duyacak ama yargının kendisi uymayacak, öyle mi? Kısaca: “Ya tuz kokarsa!” vaziyeti… * * * Yargıtay Başsavcısı bir meslektaşımıza konuşurken kapatma davası açmış olmasını AKP'nin türbana özgürlük getirmek istemesine bağlamıştı… Türbanla ilgili Anayasa değişikliği dosyası Anayasa Mahkemesi'nin gündeminde iken… Yalçınkaya'nın bu konudaki kararı beklemeyip kapatma davası açmasına ne demeli? Başsavcımız, mahkemenin türban lehinde karar verme olasılığından mı çekindi, acaba? Konumuz bunlar değil... Konumuz KAOS... Yukarda Fehmi Koru'nun bugünkü yazısı var. AKP'ye kapatma davası açılması ve ekonominin kötüye gitmesi durumunda kaos olur mu olmaz mı birazcık tartışılıyor... Kaos nerden doğacak. Yapılacak değişiklik (Sami Selçuk; şekli bir değişikliğin bu davada uygulanmayacağını o yüzden bir küll halinde birçok kanunu içerik olarak değiştirmeyi salık veriyor ve o zaman AKP, kapatma engelinden kurtulabilinir diyor-Bence hiçbir durumda böyle olmayacaktır) Anayasa Mahkemesince ya iptal edilecek ya da uygulanmayacaktır bu dava için. Bu durumda yapacağı savunmanın da kapatılmasını engellemeyeceğini söyleyen ben AKP'nin kurtuluş yolunu da aramıyorum... Pekiyi ben neyi arıyorum... KAOS NERDEN ÇIKACAK...AKP İNTİHAR EDECEK Mİ? Soru bu; AKP süreci beklerse intihar edecek...AKP, Anayasayı değiştirirse intihar edecek...AKP, Anayasa Mahkemesini kaldırırsa intihar edecek...Ama en orjinali Anayasa Mahkemesini kaldırmaya çalışarak olur herhalde... Bunaldım yahu... Bu işin çıkışının olayı akışına bırakmak ve aynı minval üzere devam etmek olduğunu düşünüyorum...Bence, AKP; Anayasa Mahkemesinde açılan kapatma davasını umursamamalı, hatta savunma dahi vermemeli (Böyle Polyannacılık olmaz-Saçmalama Bekir) ve hiçbir şey olmamış gibi devam etmelidir...Edebilir mi? Şu anda dahi AKP'nin yapacağı herhangi bir yasal mevzuat değişikliğinin meşruluğunu tartışmaya açmakta olanlar var... Bu konuda orjinal bir metin İddianamede kanun teklifine imza attığı için siyasi yasak talebinde bulunulan milletvekilleri vardır. Savcı iddianameyi Anayasa değişikliği sebebiyle açtığını bir takım görüşmelerde, basınla yaptığı görüşmelerde ortaya koymuştur. (...) AK Parti'den 330 milletvekili bu değişikliğe imza atmıştır. Eğer 330 milletvekili iddianameye siyasi yasak talebiyle konulmuş olsaydı –ki olabilirdi, savcının bunu yapma yetkisi vardı – ve mahkeme de bu istikamette karar almış olsaydı, bu o zaman parti kapatma davası olmazdı, Meclis'i kapatma davası olurdu..." Ve bir soru da şöyleydi: Yakında bazı anayasa mahkemesi üyelerinin yaş haddi dolacak ve Abdullah GÜL, buralara atama yapacak. Yargılama devam ettiği esnada size yargılayacak kişiyi atamanız nasıl bir saçmalık...Acaba, Abdullah GÜL'ün şu an için yapacağı bütün atamalar meşruluk açısından ne olacak... Hasılı amma garip bir süreç yaşıyoruz... Ben, KAOS' u merak ediyorum...Bunlar daha kaos değil...AKP'nin işi çok zor da; benimkisi daha zor galiba...
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Ben cumhurbaşkanı ile örnek verdiğim adam arasındaki benzetmeyi, kaçak olma bakımından kurmadım. Cezanın uygulanamaması bakımından kurdum. Böyle benzeyenle benzetilen arasında her bakımdan birebir ilişki kurulsa, "aslan gibi adam" dediğimin beni "bana hayvan dedi" diye mahkemeye vermesi gerekirdi. Aziz Nesin'in durumu da böyle tam benzeşmiyor. Cumhurbaşkanının adı sadece iddianame içinde yer alıyor. Kimse sadece cumhurbaşkanı için dava açıyor değil. Sürekli konu teferruata saptırılıyor. AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuştur ve kapatılması gerekiyor. Budur! "Laiklik karşıtı eylem olmadı" deyin de öyle tartışalım...
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl heyecanlı, endişeli ve düşündükçe ter basan ... hukuk'un olduğu yerde kaos olur mu? yoksa kaos'u yaratan hukuk mu? hak hukuk mu? gak guguk mu? hakemsiz oynansın maçlar ya da maç sırasında beğenmediğimiz kararı veren hakemi oyundan atalım... not:cevap değildir.
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl ayrıca yakışıklı ve uzun boylu da değil mi? başlı başlına karizma Godziciğim fiziksel görüntüsü benim göz zevkime pek hitap etmiyor ama ne yalan söyliyeyim hitabetini ve ses tonunu çok beğeniyorum.Konuşurken kendinden emin bir hava veren insanları takdir ederim.. Suheda, bir yazardan destek keldi tezine... Bekir, Yazarla aynı fikirdeyim bu"uslu çocuk ol"kısmı tamda benim düşündüğüm gibi.. Birde şu kısım; "Bütün dünyada ülkeler elit bir sınıf tarafından yönetilir. Bu sınıf, bürokratlar, medya sahipleri ve çalışanları, yargı organları üyeleri, üniversite mensupları, sanatkârlar ve bunları finanse edenler ile ülkenin zenginleri tarafından oluşturulur. Gelişmekte olan ülkelerde, bu sınıfa 'silahlı kuvvetler'i de eklemek gerekir. Zaten, anayasalar da bu esasa göre hazırlanmıştır. / Ülkelerin yönetim biçimi ister demokrasi ister krallık olsun, bu güçler her zaman sahnededir. Aslında, demokrasi denilen şey, 'kral'ın belli bir süre için seçilmesi ve zamanı gelince değişim olanağının korunmasıdır. " Her kelimesinin altına imzamı koyarım..
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Ben cumhurbaşkanı ile örnek verdiğim adam arasındaki benzetmeyi, kaçak olma bakımından kurmadım. Cezanın uygulanamaması bakımından kurdum. Böyle benzeyenle benzetilen arasında her bakımdan birebir ilişki kurulsa, "aslan gibi adam" dediğimin beni "bana hayvan dedi" diye mahkemeye vermesi gerekirdi. Aziz Nesin'in durumu da böyle tam benzeşmiyor. Cumhurbaşkanının adı sadece iddianame içinde yer alıyor. Kimse sadece cumhurbaşkanı için dava açıyor değil. Sürekli konu teferruata saptırılıyor. AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuştur ve kapatılması gerekiyor. Budur! "Laiklik karşıtı eylem olmadı" deyin de öyle tartışalım... Ne deyip demeyeceğim noktasında bir tartışma mecraı koymayı abes addediyorum... Benzeyen benzetilen arasındaki örnekleme yaparken biraz dikkate sevk etmeye çalıştım. Cumhurbaşkanı, halihazırda duruyor. Bu sebeple; kendisine verilen cezanın uygulanmamasını gerektirecek herhangi bir yokluk hali söz konusu değildir. Verilen ceza verildiği anda hüküm doğurur. Cumhurbaşkanına siyasi yasak konulması hangi sonucu doğuracak hukuki olarak...HİÇ... Teferruata sapmaktan bahsediyorsunuz. Sadece Cumhurbaşkanı için oylama yapıldığını hatırlatma gereği hissediyorum. Zira, konunun en hassas bölümlerinden birisi Cumhurbaşkanıdır. Özel, Özerk bir Kurum-Kişi... Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak nasıl birşeydir ben merak ediyorum ancak; bana iddianame üzerinden laiklik karşıtı hangi eylem var onu belirtin diyorum... LAİKLİK KARŞITI- AYKIRI DAHİ DEMİYORUM...KARŞITI...Kafanız mı karıştı...Lüzumu yok...Beyninizi bulandırmayın...Ne de olsa ben AKP için "Laiklik karşıtı eylem olmadı" demiyorum. Zira böyle saçma bir cümle kuramam.
Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2008 17 yıl Anayasa mahkemesi olsaydi 1960 ihtilali olmazdi ile basliyayim. Fikir yürütmek,görüs belirtmek tabiiki herkesin hakkidir ama benim isime gelmedigi zaman yargiyi suclamak hakkina sahip degilim,eger ben bu hakka sahip olursam bir baskasida o yargiyi savunma hakkina sahip olur.Bu yargi Öcalan'i yargiladiginda herkes alkislamisti,ama AKP ye kapatma davasi acilinca birileri hemen yargiyi büyütecin altina koyup,bu birkac yargicin isi degildir,bunun altinda baska nedenler vardir,özgürlüge karsidir,demokratik degildir falandir filandir tarzinda hukuki görüsler belirtmeye basladilar.Hukuk adami AKP nin hukuksuz yönetiminide söyleyebilendir.AKP nin 5 yildir yaptigi yapmaya calistigi hersey ortadadir.Adim adim Laikligi ortadan kaldirip devlete dinsel bir statü kazandirmak oldugunu artik herkes görmektedir,bunu yaparken ayni zamanda ülke icin birseyler yapiyor gibi görünen calismalarlada halki aldatma metodunu isletmektedir.Ergenekon la ilgili kimse yargiyi suclamiyor nedense,yoksa ayni yargi degilde baska bir ülkenin yargisimidir Ergenokonu takip eden yargi?Bir tarafta yargiyi elestireceksin cünkü kendi partinin kapatilmasi söz konusudur,ama diger tarafta yargiyi alkislacaksin cünkü kendi partinin karsi oldugu kesimler tutuklanmaktadir,böyle ikili oynamak ülkeye hicbir fayda getirmez,gercekleri görmemiz gerekir,gercek ise AKP nin bu ülkeye kaos ve güvensiz bir ortam getirmis oldugudur.Cari aciklar ,dis borclar,ülkenin satilmasi,verilen tavizler bunlari saymiyorum.Hukuktan anliyorsaniz hukuka saygili olursunuz anlamiyorsaniz birakinda lütfen adamlar islerini yapsinlar. saygilarla
Gönderi tarihi: 4 Nisan , 2008 17 yıl Anayasa mahkemesi olsaydi 1960 ihtilali olmazdi ile basliyayim.Fikir yürütmek,görüs belirtmek tabiiki herkesin hakkidir ama benim isime gelmedigi zaman yargiyi suclamak hakkina sahip degilim,eger ben bu hakka sahip olursam bir baskasida o yargiyi savunma hakkina sahip olur.Bu yargi Öcalan'i yargiladiginda herkes alkislamisti,ama AKP ye kapatma davasi acilinca birileri hemen yargiyi büyütecin altina koyup,bu birkac yargicin isi degildir,bunun altinda baska nedenler vardir,özgürlüge karsidir,demokratik degildir falandir filandir tarzinda hukuki görüsler belirtmeye basladilar.Hukuk adami AKP nin hukuksuz yönetiminide söyleyebilendir.AKP nin 5 yildir yaptigi yapmaya calistigi hersey ortadadir.Adim adim Laikligi ortadan kaldirip devlete dinsel bir statü kazandirmak oldugunu artik herkes görmektedir,bunu yaparken ayni zamanda ülke icin birseyler yapiyor gibi görünen calismalarlada halki aldatma metodunu isletmektedir.Ergenekon la ilgili kimse yargiyi suclamiyor nedense,yoksa ayni yargi degilde baska bir ülkenin yargisimidir Ergenokonu takip eden yargi?Bir tarafta yargiyi elestireceksin cünkü kendi partinin kapatilmasi söz konusudur,ama diger tarafta yargiyi alkislacaksin cünkü kendi partinin karsi oldugu kesimler tutuklanmaktadir,böyle ikili oynamak ülkeye hicbir fayda getirmez,gercekleri görmemiz gerekir,gercek ise AKP nin bu ülkeye kaos ve güvensiz bir ortam getirmis oldugudur.Cari aciklar ,dis borclar,ülkenin satilmasi,verilen tavizler bunlari saymiyorum.Hukuktan anliyorsaniz hukuka saygili olursunuz anlamiyorsaniz birakinda lütfen adamlar islerini yapsinlar. saygilarla Metnin tamamı bana mı yazılmıştır yoksa gazetelerde okuduklarınız üzerinden bazı yazarların eleştirilerini mi değerlendiriyorsunuz... Bunu öğrendikten sonra bu mesaja cevap vereyim...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.