Φ bozan Gönderi tarihi: 25 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 25 Mart , 2008 1. İş bu yazı talep üzerine gündemle ilgili hadisler hakkındaki mülahazalarımı hâvidir. 2. İş bu yazı çetecilere karşı bir yazıdır. İnsanların kendilerini toplumu ileri götürücü, çağdaşlaştırıcı yahut da özgür kılıcı olarak görmeye başlamaları hatt-i zâtında ruhi bir hastalığın bidayeti olarak kabul edilebilir. Bu kabul kişi tarafından makbul görülmese de tarihi hadiseler bizlere bu hususta ziyadesiyle malzeme verebilir. İp uçlarını açıklayacağım lakin evvela her insanın kendi yaşam tarzını kimseye zarar vermeden yaşama ve tarzı hayatını yaşatma hakkına malik olduğu öncülünü baştan önermek isterim. Hürr insanların kendi tarz-ı hayatını kendisinin belirleyemeyecek olduğuna inananların ve bu yüzden böyle kişilere dışarıdan ve tepeden yaşam şekli öğretmenin olağan olduğunu iddia edenlerin yazının geri kalanını okumasına da hiç lüzum yok zira biz onlara kısaca dayatmacı kişiler adını veriyoruz. Topluma dayatmacı bir şekilde kendi dilediği ve istediği tarz-ı hayatı kabul ettirmeye çalışanlar diğer insanların iradesini hiçe saydıklarından kendilerini insan, ötekileri ise henüz evrimini tamamlayamamış insan ile onun öncesi bir varlık arasına sıkıştırmak gayreti içerisindedirler. İş bu hal hastalığın birinci evresidir, burada mevcut ''ben'' ötekinin yaşam şeklini elinde tuttuğunu düşünmektedir daha da kötüsü gerektiği zaman kendi ideali için zaten kendisi için bir anlamı olmayan ötekinin yaşamını masaya da yatırabilecek olmasıdır. Esasında tüm çete ve örgütler sürü mantığı içerisinde bir organizasyonla kendilerini öteki adına düşünmekle mükellef kılarlar ki bu da hastalığın öteki yarısıdır. Bugün memleketin kısm-ı azamının farkında olmadığı ve kendisi için tehlike olarak görmediği bir takım hadiseleri tehlike addeden ve bu tehlikeyi ortadan kaldırmak üzere meydana atılan bir de bunun için türlü teşkilatlar kuran mantık bu hastalığın çok sarih bir timsalidir. Ona göre kendisi dışındaki herkes ajandır, ona göre kendi tarz-ı hayatı dışındaki her şekil yaşam anlayış ve algılayışı toplumu geri götürmektedir, ona göre bazı kişiler sistemin devamı için feda edilmelidir, ona göre demokrasi lazımdır fakat bu lüzumiyet ancak '' ama'lı bir demokrasidir, ona göre insanlar bilinçsizdir ve mutlaka bilinçlendirilmelidir, elbette burada onun bahsettiği bilinçlenmiş insan kendi örgütünün çıkarlarına hizmet eden kişilerden başka bir şey değildir. Kendisini merkeze alan kendisi dışındaki bütün kişileri çevrede gören sözüm ona haritaya her baktığında kurtarılması gerekli toprak parçaları gören kişi ya da kişiler örgütlü de olsa örgütsüz de olsa ruhi bir hastalığın pençesindedir. Şimdi son günlerde ortaya çıkan kimi örgüt ve çeteleşmelerin insanları nasıl ikna ettiklerine bakabiliriz; a Büyük bir tehlike vardır ve bu tehlike çok yakındır, hemen birşeyler yapılması gereklidir. Gerekirse silah bile kullanılmalıdır ( bazı kuvvacı örgütlerin silah üzerine yemin ettikleri görüntülü kayıtları hatırlayınız) b Büyük bir tehlike vardır fakat bu tehlikeyle mücadele edecek kişiler emniyet, savcılar vesaire ya bu tehlikeyi görmemektedir yahut da onlarla işbirliği içindedir. ( zaten bu örgütlere kalırsa vatandaşların da yarısı ajandır) c Bu yapılanmalar her zaman soyut şeyler üzerinden satış yaparlar örneğin arabanı kaçırdılar dense adam arabasına bakar ve kaçmıyorsa buna kayıtsız kalabilir lakin vatan elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor, laiklik elden gidiyor denildiğinde mesele soyut olduğu için gitmediğini de gittiğini de kimse algılayamaz ve örgütler böylece adam toplar, insan kaynağı elde eder. Bu yüzden sevgili gençler birisi size gelip vatan elden gidiyor edebiyatı yahut da tehlike edebiyatının herhangi bir türünü yaparsa dikkat edip iki defa düşünün zira eğer bu çağrıya kulak asarsanız kendiniz tehlikeye adım atmış olursunuz, vatan değil.... bozan Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 26 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 26 Mart , 2008 ....... 1.İş bu yazı talep olmaksızın gündemle ilgili hadisler hakkında kalem, pardon klavyeye alınmıştır. 2.İş bu yazı hiç bir şahsa ve zümreye karşı değildir, NATO'ya CENTO'ya bağlıyızdır. İnsanların kendilerini toplumu cennete götürücü olarak görmeye başlamaları hatt-i zâtında ruhi bir hastalığın bidayeti olarak kabul edilebilir. Bu kabul kişi tarafından makbul görülmese de tarihi hadiseler bizlere bu hususta ziyadesiyle malzeme verebilir. İp uçlarını açıklayacağım lakin evvela her insanın kendi yaşam tarzını kimseye zarar vermeden yaşama ve tarzı hayatını yaşatma hakkına malik olduğu öncülünü baştan önermek isterim. Hürr insanların kendi tarz-ı hayatını kendisinin belirleyemeyecek olduğuna inananların ve bu yüzden böyle kişilere dışarıdan ve kutsal naslarla yaşam şekli öğretmenin olağan olduğunu iddia edenlerin yazının geri kalanını okumasına da hiç lüzum yok zira biz onlara kısaca dayatmacı kişiler adını veriyoruz. Topluma dayatmacı bir şekilde kendi dilediği ve istediği tarz-ı hayatı kabul ettirmeye çalışanlar diğer insanların iradesini hiçe saydıklarından kendilerini insan, ötekileri ise "belhüm edall" hayvandan da aşağı bir konuma sıkıştırmak gayreti içerisindedirler. İş bu hal hastalığın birinci evresidir, burada mevcut ''ben'' bu dünya ne kelime, hatta öte dünyayı elinde tuttuğunu düşünmektedir daha da kötüsü gerektiği zaman kendi ideali için zaten kendisi için bir anlamı olmayan ötekinin, hatta kendisinin yaşamını masaya da yatırabilecek olmasıdır. Esasında tüm çete ve örgütler sürü mantığı içerisinde bir organizasyonla kendilerini cennete, ötekileri cehenneme göndermekle mükellef kılarlar ki bu da hastalığın öteki yarısıdır. Bugün memleketin kısm-ı azamının farkında olmadığı ve kendisi için tehlike olarak görmediği bir takım hadiseleri tehlike addeden ve bu tehlikeyi ortadan kaldırmak üzere meydana atılan bir de bunun için türlü teşkilatlar kuran mantık bu hastalığın çok sarih bir timsalidir. Ona göre kendisi dışındaki herkes kafirdir, ona göre kendi tarz-ı hayatı dışındaki her şekil yaşam anlayış ve algılayışı toplumu cehenneme götürmektedir, ona göre bazı kişiler Allah için feda edilmelidir, ona göre demokrasi lazımdır fakat bu lüzumiyet ancak '' ama'lı bir demokrasidir, ona göre insanlar imansızdır ve mutlaka bilinçlendirilmelidir, elbette burada onun bahsettiği bilinçlenmiş insan kendi inançlarına hizmet eden kişilerden başka bir şey değildir. Kendisini merkeze alan kendisi dışındaki bütün kişileri çevrede gören sözüm ona haritaya her baktığında kurtarılması gerekli toprak parçaları gören kişi ya da kişiler örgütlü de olsa örgütsüz de olsa ruhi bir hastalığın pençesindedir. Şimdi yıllardır çalışan kimi örgüt ve tarikatlarınn insanları nasıl ikna ettiklerine bakabiliriz; a Büyük bir tehlike vardır ve bu tehlike çok yakındır, kıyamet bile kopabilir, başımıza taş yağabilir, hemen birşeyler yapılması gereklidir. Gerekirse silah bile kullanılmalıdır ( bazı dinci örgütlerin silah üzerine yemin ettikleri görüntülü kayıtları hatırlayınız) b Büyük bir tehlike vardır fakat bu tehlikeye maruz kalacak kişiler bu tehlikeyi görmemektedir yahut da şeytanla işbirliği içindedir. ( zaten bu örgütlere kalırsa vatandaşların da yarısı münafıktır.) c Bu yapılanmalar her zaman soyut inançlar üzerinden satış yaparlar örneğin yolsuzluk yapılıyor dense buna kayıtsız kalabilir lakin din elden gidiyor, iman elden gidiyor, denildiğinde mesele soyut olduğu için gitmediğini de gittiğini de kimse algılayamaz ve örgütler böylece adam toplar, insan kaynağı elde eder. Bu yüzden sevgili gençler birisi size gelip din elden gidiyor edebiyatı yahut da cennet cehennem edebiyatının herhangi bir türünü yaparsa dikkat edip iki defa düşünün zira eğer bu çağrıya kulak asarsanız ülkeyi bölünme ve çatışmaya atmış olursunuz. Not: bozan'dan alıntıdır. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 26 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 26 Mart , 2008 İnsanların kendilerini toplumu ileri götürücü, çağdaşlaştırıcı yahut da özgür kılıcı olarak görmeye başlamaları hatt-i zâtında ruhi bir hastalığın bidayeti olarak kabul edilebilir. Aksine bilimlerde, kişiliğin çağdaşlığa uyum sağlayamayacağını kabullenip, çağ gerisinde kalmaya terk edilmesi, ruhi hastalık olarak isimlendirilir. Bu kabul kişi tarafından makbul görülmese de tarihi hadiseler bizlere bu hususta ziyadesiyle malzeme verebilir. Tarih bilimi hadiseler hakkında açıklama yaparken, geri kalmışlığın nedeninin yenileneMEmek olduğundan bahseder. "Malzeme" budur. İp uçlarını açıklayacağım lakin evvela her insanın kendi yaşam tarzını kimseye zarar vermeden yaşama ve tarzı hayatını yaşatma hakkına malik olduğu öncülünü baştan önermek isterim. Bunun asıl farkında olması gerekenler, çağlar öncesinin hükümlerini, törelerini insanlara dayatmaya çalışan zihniyetlerdir. Hürr insanların kendi tarz-ı hayatını kendisinin belirleyemeyecek olduğuna inananların ve bu yüzden böyle kişilere dışarıdan ve tepeden yaşam şekli öğretmenin olağan olduğunu iddia edenlerin yazının geri kalanını okumasına da hiç lüzum yok zira biz onlara kısaca dayatmacı kişiler adını veriyoruz. Bir önceki satırımda da yazdığım gibi, çağlar öncesi hükümleri dayatmacı zihniyetin, bu satırlardan ötesini yazmasına zaten gerek te yoktur. Zira yazacakları şeyler insanları çağdaşlaşmaya değil, ortaçağ karanlığına götürecektir. Topluma dayatmacı bir şekilde kendi dilediği ve istediği tarz-ı hayatı kabul ettirmeye çalışanlar diğer insanların iradesini hiçe saydıklarından kendilerini insan, ötekileri ise henüz evrimini tamamlayamamış insan ile onun öncesi bir varlık arasına sıkıştırmak gayreti içerisindedirler. İş bu hal hastalığın birinci evresidir, burada mevcut ''ben'' ötekinin yaşam şeklini elinde tuttuğunu düşünmektedir daha da kötüsü gerektiği zaman kendi ideali için zaten kendisi için bir anlamı olmayan ötekinin yaşamını masaya da yatırabilecek olmasıdır. Esasında tüm çete ve örgütler sürü mantığı içerisinde bir organizasyonla kendilerini öteki adına düşünmekle mükellef kılarlar ki bu da hastalığın öteki yarısıdır. Hastalığın birinci yarısı; çağlar öncesine ait belli bir inanç kültürü adına tarikatlar kurmak, hastalığın ikinci yarısı ise; dünyada o inanç kültürüne ait olmayan tek insan kalmayıncaya dek cihad zihniyetidir. Bugün memleketin kısm-ı azamının farkında olmadığı ve kendisi için tehlike olarak görmediği bir takım hadiseleri tehlike addeden ve bu tehlikeyi ortadan kaldırmak üzere meydana atılan bir de bunun için türlü teşkilatlar kuran mantık bu hastalığın çok sarih bir timsalidir. Ona göre kendisi dışındaki herkes ajandır, ona göre kendi tarz-ı hayatı dışındaki her şekil yaşam anlayış ve algılayışı toplumu geri götürmektedir, ona göre bazı kişiler sistemin devamı için feda edilmelidir, ona göre demokrasi lazımdır fakat bu lüzumiyet ancak '' ama'lı bir demokrasidir, ona göre insanlar bilinçsizdir ve mutlaka bilinçlendirilmelidir, elbette burada onun bahsettiği bilinçlenmiş insan kendi örgütünün çıkarlarına hizmet eden kişilerden başka bir şey değildir.Geçmişe ait inanç kültürleri çerçevesinde tarikat kurmuş (örgütleşmiş) kişiler ne yazık ki, kendi gurupları dışındaki gurupları doğru düşünen insan olarak görmemekte ve hatta kâfir, zındık olarak nitelemektedirler. Onlara göre kendi tarz-ı hayatı dışındaki her şekil yaşam anlayış ve algılayış yanlış olmaktadır. Kendisini merkeze alan kendisi dışındaki bütün kişileri çevrede gören sözüm ona haritaya her baktığında kurtarılması gerekli toprak parçaları gören kişi ya da kişiler örgütlü de olsa örgütsüz de olsa ruhi bir hastalığın pençesindedir. Kendileri dışındaki tüm insanlığı, çağdaşlığı hastalık ve imansızlık olarak gören, kurtuluşu ulemaların çizeceği yolda sayan, ulemalardan ölüm fetvaları alan bu zihniyet çağ dışı hastalığa tutulmuşlardır. Panzehiri ise çağdaşlaşma ve bilimselliktir. Şimdi son günlerde ortaya çıkan kimi örgüt ve çeteleşmelerin insanları nasıl ikna ettiklerine bakabiliriz;a Büyük bir tehlike vardır ve bu tehlike çok yakındır, hemen birşeyler yapılması gereklidir. Gerekirse silah bile kullanılmalıdır ( bazı kuvvacı örgütlerin silah üzerine yemin ettikleri görüntülü kayıtları hatırlayınız) b Büyük bir tehlike vardır fakat bu tehlikeyle mücadele edecek kişiler emniyet, savcılar vesaire ya bu tehlikeyi görmemektedir yahut da onlarla işbirliği içindedir. ( zaten bu örgütlere kalırsa vatandaşların da yarısı ajandır) c Bu yapılanmalar her zaman soyut şeyler üzerinden satış yaparlar örneğin arabanı kaçırdılar dense adam arabasına bakar ve kaçmıyorsa buna kayıtsız kalabilir lakin vatan elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor, laiklik elden gidiyor denildiğinde mesele soyut olduğu için gitmediğini de gittiğini de kimse algılayamaz ve örgütler böylece adam toplar, insan kaynağı elde eder. Geçmişe ait ithal kültürle yoğrulup, katılaşmış bu kişiler, cumhuriyet, demokrasi ve laisizmi savunan kitleyi, ithal kültür sömürüsüne karşı ajan addederler, imansız sayarlar. “Dinsizin kafası vurula” fetvasını uygular, insan yakarlar ve gırtlak keserler. Onlara göre, Atatürk cumhuriyetini ve laisizm ilkesini canları pahasına korumaya kararlı olanlar, çağdaş ajandırlar(!) Bu yüzden sevgili gençler birisi size gelip vatan elden gidiyor edebiyatı yahut da tehlike edebiyatının herhangi bir türünü yaparsa dikkat edip iki defa düşünün zira eğer bu çağrıya kulak asarsanız kendiniz tehlikeye adım atmış olursunuz, vatan değil.... Çağ öncesine ait kültür ithalcileri, yırtınsalar da, gelişen teknoloji, gelişen iletişim, evrensel kültür güncel olarak gençliğe ulaşmakta, gericilerin tüm debelenmeleri sonuçsuz kalmaktadır. Bu gurup gençleri korkutmaya kalksa da gençler, halkının demokratik ve laik yaşamı için mücadeleyi, insan olmanın, haklarının gereği sayarlar. Gençlerimiz için Atatürk devrimleri kesintisiz devam ediyor... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 26 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 26 Mart , 2008 Burada yazılanları yadırgamak aslında kendi savunduğundan da habersiz olmak gibi bir şeydir bazıları için... Çünkü sayın Bozan anlattığı tipten insanlarla aynı fikir yapısından olmadığı için bu kadar eleştirel üslupla yazmış olsa da aslında bu fikirlerin üstadları çok da farklı düşünmemektedir... Şöyle özetleyebiliriz onların zihin yapısını: "Toplumsal evrim sürecinde özellikle doğu halkları geri kalmış ve aydınlanma ile daha da hızlanan batı yükselişi evrimin ileri aşamasında bir toplum meydana getirmiştir; bu toplumun din vb. manevi kutsal anlayışına ihtiyacı ilerleyen süreçte hiç kalmayacak olsa da şimdilik özellikle daha radikal kesimleri yatıştırma adına din yine de basamak olarak kullanılacak ve günden güne pasifizasyonla artık maddi kutsallara, insan aklının kendi oluşturduğu pozitif ahlakına ve hukukuna tamamen geçilecektir" Ancak birçok ütopyanın yok olma sebebi olan insanın ve evrenin doğası burada da kendini göstermiş ve sözünü ettiğimiz anlayış 20.yy ile birlikte iyiden iyiye gerilemiştir... Toplum bu kesimden insanlara göre sadece kendilerinin ahlakının işleneceği ham maddedir ve şekil verildikçe kendilerinin gerçek mirasçıları, halefleri haline gelebileceklerdir; yani bu elit tabakanın seçkin bulmadığı hiçbir yere gelebilecek değildir, geldiğinde de elit yapıya ve ideallerine zarar vereceğinden uzaklaştırılmalıdır... Ben belirli yerlerde hata yapmış da olabilirim ama özellikle konunun uzmanı siyaset bilimci, sosyolog vb. dalların insanları düzeltme ya da onaylamada bulunursa sevinirim... Sayın Bozan hocamız jakobenizmi, pozitivizmi, seçkinciliği bir parça belirtmiş ve gayet güzel bir uyarı ile gerginlikten uzak durmanın önemini vurgulamıştır... Ancak kendisi bu işin çete boyutunda ele alınabileceğini sanırım iyiniyetle kabul etmiş olsa da iş daha da ileri boyutlara varmakta, devlet seçkinlerinin kendi idealleri doğrultusunda yaptığı dayatmalar söz konusu olmaktadır... Saygılar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 26 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 26 Mart , 2008 Dün bir imam kildirdigi cenaze namazinda... Yaptıkları insanların acılarını sömürmek zaten... Ölümden nemalanan, ölüm korkusundan geçinen ölüm tacirleri... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 28 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 28 Mart , 2008 Tam bir basbakan agzi. Gencler size birisi vatan elden gidiyor derse iki kere düsünün,ya vatan yada kendiniz diyin ve kendinizde karar kilin,birakin vatani nasil olsa artik batti batacak.Fetocular,Naksiler,Osmanlicilar,Eygiciler,Gülcüler Türbancilar, isi idare ediyorlar,birakin vatani,size ne vatandan,o günler 1920 lerde kaldi.artik vatan matan yok. saygilarla Alıntı
Φ denizz Gönderi tarihi: 28 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 28 Mart , 2008 gençlere bir kaç mütevazi öğüt,te denizz den.öncelikle, bu ülkeyi işgalden kurtarıp bu devleti bize hediye eden o büyük insana ve arkadaşlarına firavun deyicek kadar kendinden geçmiş kişileri zerre kadar kaale almayın.( forumdaki eski iletilerde küçük bir gezinti sizlere gerekli kanaati vericektir) ülkenin kuruluş hamuru ile üniter,laik,demokratik yapısıyla problemi olanlara.özgürlükler deyip kıblesi en totaliter rejimlerin olduğu yöne dönük olanlara. demokrasi kavramını ağzına sakız edip özel hayatında demokrasinin d,sini bile uygulamayanlara.dayatmalardan bahsedip asıl dayatmanın katmerlisine gözüne kapayanlara.parayı çok sevenlere.aşktan,meşkten,anlamayan ve bilmeyenlere.hayatı çoşkuyla,zevklerle güle oynaya yaşayan, gülümseyen insanlara kıskançlıkla bakan ve haset duyanlara.güce ve kudrete biat edenlere.bireyselliği çok öne çıkarıp,toplumsal faydayı unutanlara.çevre bilinci olmayanlara.estetik ve sanatsal zevki gelişmemişlere. biz demeyip ben diyenlere. günlük ve dönemsel çıkarları için ,sahibinin sesi olmaya dünden razı olanlara.inanmayın.kanmayın.böyleleri sizlere,ve ülkelerine sadece zaman kaybettirir. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 29 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 29 Mart , 2008 ***** ne kötüdür başkalarını hakir görme. ahhh birde güzel Türkçemize kıymasalar ama bunlarda maksatlı canım. Türkçe'yi Osmanlıcaya kaydırmak için özel eğitim aldı birileri... şşşş aramızda Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 30 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 30 Mart , 2008 gençlere bir kaç mütevazi öğüt,te denizz den.öncelikle, bu ülkeyi işgalden kurtarıp bu devleti bize hediye eden o büyük insana ve arkadaşlarına firavun deyicek kadar kendinden geçmiş kişileri zerre kadar kaale almayın.( forumdaki eski iletilerde küçük bir gezinti sizlere gerekli kanaati vericektir) ülkenin kuruluş hamuru ile üniter,laik,demokratik yapısıyla problemi olanlara.özgürlükler deyip kıblesi en totaliter rejimlerin olduğu yöne dönük olanlara. demokrasi kavramını ağzına sakız edip özel hayatında demokrasinin d,sini bile uygulamayanlara.dayatmalardan bahsedip asıl dayatmanın katmerlisine gözüne kapayanlara.parayı çok sevenlere.aşktan,meşkten,anlamayan ve bilmeyenlere.hayatı çoşkuyla,zevklerle güle oynaya yaşayan, gülümseyen insanlara kıskançlıkla bakan ve haset duyanlara.güce ve kudrete biat edenlere.bireyselliği çok öne çıkarıp,toplumsal faydayı unutanlara.çevre bilinci olmayanlara.estetik ve sanatsal zevki gelişmemişlere. biz demeyip ben diyenlere. günlük ve dönemsel çıkarları için ,sahibinin sesi olmaya dünden razı olanlara.inanmayın.kanmayın.böyleleri sizlere,ve ülkelerine sadece zaman kaybettirir. Sayin Deniz o insanlari tüm dünya uluslari kabul ediyor,onlarin büyüklügünü yaptiklari kahramanliklari,Onlar Allahin Türk milletine bir lütfüdur.Onlarin büyüklügünü kabul edemiyenler ise, Islami teror dini haline getirenler,Peygamberi insanlarin nazarinda komiklestirenlere yardim edenler yani yobazlardan baskalari degildir.**** saygilarla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.