Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Tuncay Özkan'ı fotoğraflayan başörtülü gazeteci tartaklandı


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Kurt yorelerindeki feodal yapiyi ayakta tutan, yillarca korukleyen ANAP, DYP ve CHP partileridir. Sirf oy icin. Bizler ya da DTP degil. Bucak asiretlerinin kimler tarafindan ayakta tutuldugunu cok cabuk unuttunuz bakiyorum. Neden FEODAL zihniyeti gercek anlamiyla, ve sirf OY icin ayakta, kimlerin tuttugundan bahsetmiyoruz! DTP bu feodal sisteme karsi cephedir. Bilmeden konusmayalim lutfen!

 

Nasil cekinmeden FEODAL yapinin varliginin hesabi DTP'ye cikariliyor? Gercekler ortada! Bir arastirin bakalim ANAP, DYP ve CHP zimdiye kadar ne haltlar islediler asiretlerden oy almak icin! Devlet sirf korucu olmalari icin hangi asiretlere ne servetler yagdirdi! Gercekleri gorelim lutfen!*****

 

:) Badikan aşiretinden reisi Sırrı Sakık, Kanco aşireti lideri Ahmet Türk, Geylani Aşiretinden Hamit Geylani. "feodal yapı" nın ileri gelenleri mi feodal yapıyla mücadele edecek. demokrasi mücadelesi verecek ? Gerçekten ilginçmiş. Halkın kanını emen feodal yapının ileri gelenleri, feodal yapıya karşı demokrasi mücadelesi verecek.

 

Diyorum ya. Bir toprak ağasını meclis grup başkanı yapıp. ondan sonra aynı grup kürsüsünden ağalık düzenini eleştirmek gibi.

Gönderi tarihi:
Kadınların kara çarşafa sokulması! Bu bir özgürlük mü? Bu bir Anadolu değeri mi?

.

.

.

"başka hayatlara sıcak bakmak" gericiliği, çağdışılığı kabullenmek ve normal karşılamak değildir. Demokrasi böyle bir şey olmadığı gibi, gericilik ve çağdışıklıkta halk değeri falan değildir.

 

Ben cevap verdiğiniz başlıkla hiç ilgisi olmayan bu açıklamaları doğrusu yadırgadım.Galiba Mavi olmayan gökyüzü burada sadece girişilen TARAF gazetesi yalanlamasını haklı olarak etik bulmamış.Sizler korkuyorsunuz.Ne kadar ilginç kendinizden,kendi insanızdan açıkça korkyorsunuz!Ahmet Türk ve demokrasi ve toprak ağalığı...Bugün doğuda neden ağalık var,nede cehalet var;neden yoksulluk var?Hiç sordunuz mu kendinize!Bir kere olsun hatalardan,yanılgılardan sıyrılın ve sorun kendinize!

Gönderi tarihi:
Ben cevap verdiğiniz başlıkla hiç ilgisi olmayan bu açıklamaları doğrusu yadırgadım.Galiba Mavi olmayan gökyüzü burada sadece girişilen TARAF gazetesi yalanlamasını haklı olarak etik bulmamış.Sizler korkuyorsunuz.Ne kadar ilginç kendinizden,kendi insanızdan açıkça korkyorsunuz!Ahmet Türk ve demokrasi ve toprak ağalığı...Bugün doğuda neden ağalık var,nede cehalet var;neden yoksulluk var?Hiç sordunuz mu kendinize!Bir kere olsun hatalardan,yanılgılardan sıyrılın ve sorun kendinize!

 

birincisi topiğin başlığına cevap vermedim. Cevap verdiğim gericiliğin ve çağdışılığın halk değeri olarak sunulması. önce topicteki yazıları oku.

 

İkincisi doğuda neden cehalet ve yoksulluk var sorusunun en önemli cevaplarından birisi cümlenin içinde ağalık. Neden ağalık var sorusu ile, ağalık sistemine karşı ağalarla mu mücadele edilecek sorusu farklıdır.

 

Evet Ahmet Türk bir toprak ağasıdır. Ahmet Türk'in karşı olduğu şey ağalık sistemiyse. Önce kendi uçsuz bucaksız topraklarını o "yoksul halk" a dağıtabilir. Bir yandan yoksul halkın üstünde karın tokluğuna çalıştığı topraklardan kazandıklarıyla ağa olmak. Bir yandan ağalık sistemine karşı olduğunu söylemek. Feodal yapının halk üstündeki sömürüsünü kutsallaştırıp, halk değeri diye yutturmaya çalışıp ardından özgürlükçü olunmuyor.

 

Evet doğuda halk yoksultur, ama Ahmet Türk değildir, Sırrı Sakık değildir, Hamit Geylani değildir, hepsi son derece zengin insanlardır. Nasıl zengin olmuşlardır? birer ağa oldukları için. Yoksulları, kendi yoksullukları sayesinde süper zengin olanlar mı savunacak?

 

Halkın özgürlüğü ile, feodal yapının otonomi özlemi birbirinden farklı şeylerdir. Ha keza feodal şeyh, ağa tayfasının burjuva devriminin kendi çıkarlarını ve egemenliklerini zedeleyeceği korkusuyla başlattıkları ayaklanmaları birer "özgürlük destanı" olarak romantikleştiren zihniyetle bir yere varılmaz.

 

 

Ve, bana ajitasyon yapma dostum.

Gönderi tarihi:
birincisi topiğin başlığına cevap vermedim. Cevap verdiğim gericiliğin ve çağdışılığın halk değeri olarak sunulması. önce topicteki yazıları oku.

.

.

.

Ve, bana ajitasyon yapma dostum.

 

Ajitasyonu nereden çıkardın merak ettim dostum.senin için mavi olmayan gökyüzünün bu konuda yazdığı tüm iletileri okudum.ama ne gericilik ne de bölücülük adına birşey bulamadım.Hayır yaşlılık diyeceğim ama daha 24 yaşındayım.!Doğudaki halk yoksuldur.bu gerçek olandır.ahmet türk beni ilgilendirmez.bu da gerçek olandır.olay belki de kurulmuş bir ağalık düzenin de vermiş olduğu bir sonuçtur ama bu kesinlikle devletin orada yaptığı politik yanlışlıkları örtmez;hatta ahmet türkte bunun bir sonucudur.halkın özgürlüğü ve feodal yapı içiçe olan kavramlardır.özgür olan halk ekonomi özgürlüğe sahip olan halktır.

Gönderi tarihi:

biz mavi_gökyüzü arkadaşımızı ne gericilikle ne bölücülükle itham ettik.

 

"Kadınların kara çarşafa sokulması! Bu bir özgürlük mü? Bu bir Anadolu değeri mi?

 

 

15 yaşında bir kız çocuğunun sevgilisiyle el ele yürürken görüldüğü için aile meclisi kararıyla öldürülmesi de "Anadolu Değeri" mi? ergenliğe girer girmez kara çarşafa sokulan o kadının, bir iki yıl sonra haraç mezat evlendirilmesi de halk değeri midir? Biz daha çok kitap okuyarak. Daha çok tv izleyerek bu "başka hayatlara daha sıcak" mı bakmalıyız. Ben peşin peşin söyliyeyim isteğiniz kadar kitap okuyun, istediğiniz kadar farklı tv kanallarını takip edin. 21. yyda kadınların daha ergenliğe erişir erişmez kara çarşafa sokulmasını ne bir "anadolu değeri" ne de saygı duyulması ve biraz daha sıcak bakılması gereken "başka hayatlar" olarak görmek imkansızdır. Zira gericilik halk değeri diye yutturulamaz. sevimlileştirilemez.

 

 

 

Bir yandan bolca "özgürlük, demokrasi" terimleri öbür yandan gericiliği bir anadolu değeri olarak tanımlama. Bu ikisi ne kadar birbirine uyar onu anlamadım ben.

 

Kara Çarşaflı kadınların bir gazetenin önünde toplanıp eylem yapmasıda sıradan bir demokratik tepki ve normal bir eylem değildir. Hiç kimse saf olmadığı gibi, ajitasyonda, kara çarşaf sembolüyle meydan okumayı gizleyemez. Benzerine iran, pakistna gibi ülkelerde rastalayacağınız gövde gösterilerinin verdiği mesaj açıktır.

 

Tabi güneydoğu anadolu'nun gerici feodal ilişkilerini, çağdışı ailesel uygulamalarını eleştirme dahi ihtiyacı hissetmeden "Türkiye'ye demokrasiyi getirme" iddiasında olan DTP'nin siyasi tavrına benzettim ben bunu. Bir yandan bölgedeki gericiliği eleştirmek şöyle dursun muhafza edilmesi gereken bir "değer" olarak gören anlayış. Demokrasinin önce bireyin kendisi ve çevresince kabul görmesi gerektiği gerçeğiyle çatışır. Kadın olduğu için kendi partisinin yöneticileri tarafından eli sıkılmayan bir bayan DTP'li milletvekili bu olaydan 5 dakika sonra aynı salonda kürsüden parti olarak demokrasi dersi vermeye kalkmaktadır. Oysa o bayan milletvekili Türkiye'ye demokrasi dersi vermeden önce. Kadın olduğu için elini sıkmaktan kaçınan kendi parti arkadaşına. Sonrada bu durumu normal kabul edip "saygı" gösteren kendisine demokrasi dersi vermelidir.

 

Bir toprak ağasının grup başkanı olduğu partinin. Aynı toprak ağası genel başkanı kürsüden "eşitlik ve özgürlük" dersleri veriyorsa bu ilginç bir "eşitlik özgürlük" anlayışı koyar ortaya. Ağalık sisteminin bizzat temsilcisi olan bir toprak ağasını grup başkanı yapıp, ardından ağalık sistemini sözümona eleştirmek gibi. Bkz. Ahmet Türk.

 

"başka hayatlara sıcak bakmak" gericiliği, çağdışılığı kabullenmek ve normal karşılamak değildir. Demokrasi böyle bir şey olmadığı gibi, gericilik ve çağdışıklıkta halk değeri falan değildir."

 

bu yazıda ne mavigökyüzü nede başka bir tartışmacı gericilikle ya da bölücülükle itham edilmemektedir. Bu forum, birisinin gönüllü avukatı olmak için gereksiz polemikler yaratılacak bir forum değildir.

 

Gericiliğin saygı duyulması gereken bir halk değeri olmadığının altı çizilmiştir o yazıda. Kendilerine "halk adına siyaset yapan" insanlar diyen kimi doğulu siyasetçilerin, halkın yoksulluğunun en birincil nedeni olan feodal yapının temsilcisi olduğunun altı çizilmiştir.

 

Ajitasyonu nereden çıkardım, başka birşeyden bahsedilirken otomatikman "mazlum edebiyatı" ile cevap vermekten çıkardım. Bölgenin kendi iç dinamiklerinden kaynaklı geriliğin ve yoksulluğun hesaba katılmayıp "devletin politik yanlışları" nın her göze uyan numarasız gözlük gibi kullanılmasından çıkardım.

 

Feodal yapı dağıtılmadan ne halk özgür olur, ne de yoksulluktan kurtulur. Feodal yapının dağıtılması için devletin kararlılık göstermesi gerektiği gibi bölge halkınında en azından bunu istemesi gerekir. Cumhuriyet bırakın feodal yapıyı dağıtmayı doğuya yol yapmaya başladığında bile şeyhlerinin, ağalarının emriyle ayaklananlar ya da cumhuriyetin getirdiği yenilikler, feodal yapının aktörlerinin egemenliğini kıracağı için feodal aktörler tarafında saf tutan halk yığınları kendi geri kalmışlıklarının yolunu açarlar. Devlet gerekirse bunu halka rağmen yapmalı idi. Ancak bu halkın feodal yapıyı korumak için gönüllü gösterdiği çabayı ortadan kaldırmıyor.

 

halkın özgür olabilmesi için, özgür olmayı istemesi gerekiyor. Kimse populizm yapmasın. Ne kadar doğu insanın feodal yapıdan rahatsız ve onun kaldırılmasını istiyor. Yoksa feodal yapının korunması ve devletin ona dokunmaması için sonuna kadar savunacak insanlar mı çoğunlukta ?

 

 

Bugün Kuzey Irak'taki Barzani ve Talabani gibi otonomi sahibi olmak isteyen feodal aktörlerin mücadelesi ile "halkın özgürlük mücadelesi" birbirinden farklı konulardır.

Gönderi tarihi:

15 yaşında bir kız çocuğunun sevgilisiyle el ele yürürken görüldüğü için aile meclisi kararıyla öldürülmesi,töre cinayetleri adı altında kadınların NAMUS silahıyla vurulması,bir genç kızın başının zorla örtülmesi,ölümün şu veya bu şekilde kutsallaştırılması...bunlar halk değeri değildir;böyle birşey iddia etmedim.Bırakın değeri; değersizlikle bile tanımlanamaz bütün bunlar!

Sırf ailesi istiyor diye örtünmek zorunda kalan bir genç kızla devlet istiyor diye başını açmak zorunda kalan bir genç kız arasında hiçbir fark yoktur.Kim,nasıl ve hangi hakla buna karar verebilir?İlerici olmak yada çağdaş olmak ne zamandan beri kıyafetin ölçütlüğünde anlam kazandı yada ilerici olmanın açılmak,gerici olmanın kapanmak gibi basit cümlerle ifade edilir oldu?Benim için çağdaşlık kara çarşafa GERİCİ yamasıyla yaklaşıp kendisini İLERİCİ olarak gören GERİCİLERİN kendi çıkmazları içerisinde boğuldukları derya değil;ama size göre öyleyse?

 

Ulusal kurtuluş savaşı sonrası kurulan ulusal devletin, “egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” ilkesi, ülke genelinde tek bir hâkimiyet biçiminin yaratılmasını gerekli kılıyordu. Egemenliği üstlenmek durumunda olan ulusun, niceliksel gücü köylülüktü. Genel olarak köylüler, özel olarak da raporun konusu olan, Kürt köylüsü, feodal üretim ilişkileri içinde, maraba köylülerdi. Maraba köylülerin, nitelikli dönüşüme uğratılması, kapsamlı bir toprak proğramının uygulanmasına bağlıydı. Topraktaki feodal mülkiyet ilişkilerine, devlet aracılığıyla müdahale etmeden, farklı feodal otorite merkezlerini, ulusal devlet çatısı altında toplamak olanaksızdı elbette.

 

 

Ayrıca, “ulusal egemenlik”, toplumsal demokrasi üzerinde yükselebilir. Toplumsal demokrasi, feodal ilişkilerin tasfiyesi sonucu kurulabileceği düşüncesi, Bayar’ın raporunun özünü oluşturuyor. Toprak ağalığı sisteminin egemen olduğu, maraba ilişkileri içindeki köylülerle “ulusal egemenlik” de, demokrasi de, kurulamayacağı düşüncesi, raporun gizli öznesi gibidir. Bayar, Doğu Anadolunun değişimi için, iki önemli soruna vurgu yapar, “Doğu vilayetlerinde toprak dağıtımının, halkı toprak sahibi kılmanın ehemmiyeti” ni saptar ve “Köylüyü toprak sahibi yapmak, köylüyü hükümete bağlayacak tesirli bir tedbir” olarak görür.( S.65-Şark Raporu)

 

Celal Bayar tarafından hazırlanan bu raporda daha Cumhuriyetin ilk yıllarından beri kısmande olsa FEODALİTENİN yerleştiği Güneydoğuda halka toprak vererek onu hükümete bağlama çabaları görülmektedir.Toprak ağalığı,zorbalık,din adı altında yapılan ama kesinlikle dinle alakası olmayan yaptırımlar,ağalar,şeyhler...Bir sosyolog değilim,şu an toprak ağalığı ne ölçüde bir gerçeklik arz ediyor;bunu da bilmiyorum.Bu konuda yazdıklarınıza katılmakla beraber;devletin kural ve otoritesiyle olmadığı bir yerde bakarsınız ki devleti bile tanımayan güçlerin gösterisi başlar.Birileri sürekli ezer diğerleri ise bunu seyreder!Ezilen taraf ise buna susmakla katkıda bulunur.Halkımız burada üstüne düşen görevi fazlasıyla yaptı;sömürülürken bile ''bana dokunmayan yılan bin yaşasın''dedi ve bugüne geldi!Yalnız burada halk derken yapılan politik yanlışları,eğitimden yoksun bırakılan insanları görmemezlikten gelerek halkı nihai hedef almak çözüm değil sorunlar yığınının başlangıçı olur.Şeyhler din diye ağalara tabi kıldı bizi;ağalar töre diye kadın ve insan cinayetlerine mazeretler sundu...bunun yanında köyler boşaltıldı,evler yakıldı,insanlar topraklarından sürüldü,değerler yozlaştı....Ve sonra mı?Ben yiyecek ekmeğini bile bulamayan bir halktan toplumsal bir tepki beklemem,buna rağmen karnı ğereğinden fazla doyanları da alanlarda görme hülyasına düşmem!

Demokrasi dedik değil mi?Benim demokrasi anlayışımda başka insanların da söz söyleme hakkı vardır.Bakın siz özellikle Ahmet Türk'ten örnek vererek bir taraftan bir toprak ağalığını diğer taraftan demokrasi nidalarını aynı zihniyete sığdıramayacağınızı yazmışsınız.Çelişkidir bu da benim için.Meclis kürsüsünde DEMOKRASİ diye haykıran bir insan kendinde ne kadar demokrasi barındırır.Ben burada kalkıp da bir siyasi partinin avukatlığnı yapmayacağım.Yalnız siz benim iletilerimde bir taraftan ÖZGÜRLÜK,DEMOKRASİ kavramlarını yüceltirken diğer tafartan GERİCİLİ VE BÖLÜCÜLÜĞÜ halk değeri olarak göstermekle bu çelişkiyi benimde yaşadığımı anlatmaya çalışmışsınız.Eğer Laikliğin tehlikede olduğunu düşünüpde alanlar çıkan insanların yanında başörtüsüne el uzatılanların da alanlarda seslerini duyurmasını da demokkrasinin gereği olarak görmem gerici olmam için yetiyorsa gericiyim.Ve yazdıklarımın arkasındayım.Yine DTPyi kastederek PKK mecliste düşüncesine;dur bakalım arkadaşım,onu oraya getiren insanların hepsini yok sayarak sarfettiğin bu sözleri söyleme hakkkın yok!dediğim için bölücülükle yada onu halk değeri olarak sunmakla suçlanıyorsam varsın olsun!

 

Maslow'un hiyeraşiğini bilirsiniz.En alt tabakada fizyolojik,güvenlik gibi temel ihtiyaçlar;en üst tabakada ise kendini gerçekleştirme vardır.Siz daha en temel ihtiyaçları bile karşılama gücünden yoksun insanlardan kendisini gerçekleştirmesini bekleyemezsiniz.Ve kapitalizmin kölesi,gününü izdivaç programları,diziler ile bitirmeyi alışkanlık edinmiş,sadece eleştiren bir toplumdan hiç bekleyemezsiniz.

 

Gericiliğin saygı duyulması gereken bir halk değeri olmadığının altı çizilmiştir o yazıda. Kendilerine "halk adına siyaset yapan" insanlar diyen kimi doğulu siyasetçilerin, halkın yoksulluğunun en birincil nedeni olan feodal yapının temsilcisi olduğunun altı çizilmiştir.

Buna kendi imzamı da atarım ve şunu eklerim;Din küçümsenmeyecek kadar evrensel olan bir değerdir ve bu değer bizim halkımızın en temel değeridir.

 

Kitap,gazete...Ben kitap okumayı çok severim.Kitap okuyan insan benim için daha değerlidir.60 yıllık gibi kısa bir ömürde yaşayamadığım tecrübeleri,gezemediğim yerleri ve tanıyamadığım BAŞKA YAŞAMLARI tanıma,anlama,yaşama olanağı verir.Dahası bana başka kaderlerin varlığını hatırlatır.Tabiki kitap okuyan herkesten anlama eylemini bekleyemem;okuduğu kitaplar içerisinde sıkışıp kalan;kütüphaesini göstererek hava atan insanlar yok mu?Zaten onlara AT GÖZLÜLER derim kısaca!Değerli arkadaşım Taraf gazetesi deyince ısrarla bana şu kanal,şu kitap diyen arkadaşlarımızın tepkisinden dolayı kitap demiştim.Yoksa başkası okur/okumaz bu benim sorunum değil...

 

Dün Anayasa Mahkemesi yine tarihi bir karara imzasını attı.Türban kararı iptal!Kimiler çok sevinmiştir buna.Doğru ya tek düşman BAŞÖRTÜSÜ!Ben susup güzelim ülkemin demokrasi yasını tutmaya başladım bile.ya siz...?Ha zorbalığa gelince, ben Maho Ağanın zulmünü bizim Kibar Feyzo'nun yendiğini düşünmüştüm;aa pardon ama gelen gideni aratmştı!

Gönderi tarihi:
biz mavi_gökyüzü arkadaşımızı ne gericilikle ne bölücülükle itham ettik.

 

"Kadınların kara çarşafa sokulması! Bu bir özgürlük mü? Bu bir Anadolu değeri mi?

.

.

.

halkın özgür olabilmesi için, özgür olmayı istemesi gerekiyor. Kimse populizm yapmasın. Ne kadar doğu insanın feodal yapıdan rahatsız ve onun kaldırılmasını istiyor. Yoksa feodal yapının korunması ve devletin ona dokunmaması için sonuna kadar savunacak insanlar mı çoğunlukta ?

 

 

Bugün Kuzey Irak'taki Barzani ve Talabani gibi otonomi sahibi olmak isteyen feodal aktörlerin mücadelesi ile "halkın özgürlük mücadelesi" birbirinden farklı konulardır.

Gönüllü avukatlık ha!Zaten arkadaşımız gayet açık ve net kelimelerle yazdıklarının arkasında durmuş,duracaktırda.Ben yinede ısrarla gericilik ve bölücülüğün kendisini ifade etmediği ve bunu değerleştirmediği kanısındayım.Demokrasi herkesin söz sahibi olmasıysa vatanında hiçbir hak sizi başkalarının bu temel haklarıyla beraber başka ülkelere benzetme gibi bir hakkınınz yok.İran değil söz konusu;bu ülke ve bizim insanımız.

Gönderi tarihi:
15 yaşında bir kız çocuğunun sevgilisiyle el ele yürürken görüldüğü için aile meclisi kararıyla öldürülmesi,töre cinayetleri adı altında kadınların NAMUS silahıyla vurulması,bir genç kızın başının zorla örtülmesi,ölümün şu veya bu şekilde kutsallaştırılması...bunlar halk değeri değildir;böyle birşey iddia etmedim.Bırakın değeri; değersizlikle bile tanımlanamaz bütün bunlar!

Sırf ailesi istiyor diye örtünmek zorunda kalan bir genç kızla devlet istiyor diye başını açmak zorunda kalan bir genç kız arasında hiçbir fark yoktur.Kim,nasıl ve hangi hakla buna karar verebilir?İlerici olmak yada çağdaş olmak ne zamandan beri kıyafetin ölçütlüğünde anlam kazandı yada ilerici olmanın açılmak,gerici olmanın kapanmak gibi basit cümlerle ifade edilir oldu?Benim için çağdaşlık kara çarşafa GERİCİ yamasıyla yaklaşıp kendisini İLERİCİ olarak gören GERİCİLERİN kendi çıkmazları içerisinde boğuldukları derya değil;ama size göre öyleyse?

 

 

Kara çarşaf gericiliğin sembolüdür, bunu herhangi bir populizm veya halk fetişizmi değiştiremez. Bu halkın değerleri arasındada böyle bir şey yoktur. Sanki o genç kızları bluğ çağına erince önlerine çeşitli seçenekler sunuluyor bak kızım bu kara çarşaf istersen bunu seç, bak istersen böyle giyin diye. 21. yüzyılda hala kadınlar karaçarşafa sokuluyorsa bu çağdışılıktır, gericiliktir.

 

Kıyafet ne zamandan beri çağdaş olmanın ölçütü oldu? Böyle bir soruyuda anlamadım. Çok uzun zamandan beri. Gerek Türkiye'de gerekse dünyada kıyafet çadaşlıkta çok çok uzun zamandır ölçüttür.

 

 

Celal Bayar tarafından hazırlanan bu raporda daha Cumhuriyetin ilk yıllarından beri kısmande olsa FEODALİTENİN yerleştiği Güneydoğuda halka toprak vererek onu hükümete bağlama çabaları görülmektedir.Toprak ağalığı,zorbalık,din adı altında yapılan ama kesinlikle dinle alakası olmayan yaptırımlar,ağalar,şeyhler...Bir sosyolog değilim,şu an toprak ağalığı ne ölçüde bir gerçeklik arz ediyor;bunu da bilmiyorum.Bu konuda yazdıklarınıza katılmakla beraber;devletin kural ve otoritesiyle olmadığı bir yerde bakarsınız ki devleti bile tanımayan güçlerin gösterisi başlar.Birileri sürekli ezer diğerleri ise bunu seyreder!Ezilen taraf ise buna susmakla katkıda bulunur.Halkımız burada üstüne düşen görevi fazlasıyla yaptı;sömürülürken bile ''bana dokunmayan yılan bin yaşasın''dedi ve bugüne geldi!Yalnız burada halk derken yapılan politik yanlışları,eğitimden yoksun bırakılan insanları görmemezlikten gelerek halkı nihai hedef almak çözüm değil sorunlar yığınının başlangıçı olur.Şeyhler din diye ağalara tabi kıldı bizi;ağalar töre diye kadın ve insan cinayetlerine mazeretler sundu...bunun yanında köyler boşaltıldı,evler yakıldı,insanlar topraklarından sürüldü,değerler yozlaştı....Ve sonra mı?Ben yiyecek ekmeğini bile bulamayan bir halktan toplumsal bir tepki beklemem,buna rağmen karnı ğereğinden fazla doyanları da alanlarda görme hülyasına düşmem!

 

Halkımızı cicidir, süperdir, saf bir melektir. Devlet hiç eğitmediği için böyle olmuştur.

 

Böyle her göze uyan bir gözlük, bir joker, her kapıyı açan bir anahtar oldu bu. Efendim devlet eğitim vermedi o yüzden.

Cumhuriyet yurdun her karışına aynı şekilde yaklaşarak yola çıktı. Ve hatta doğuya özel bir önem verdi. Ama ne oldu? Karşısında feodal yapıya zeval gelmesin diye ayaklanan halk yığınlarını buldu. Bunu halka rağmen yapmaya çalıştı o zamanda tarih bilgisi sıfır olan sözüm ona "aydın" ların "direniş destanı" diye adlandırdığı olaylar yaşandı. Tabi dünyanın hiçbir ülkesinin tarihinde, ağalarını, şeyhlerini, cumhuriyete karşı korumak için ayaklananların yaptığına "özgürlük direnişi" denmez ama. Bkz Şeyh Sait Ayaklanması, Bkz Koçgiri ayaklanması, Bkz dersim ayaklanması.

 

Okulda bir görüşteki arkadaşların düzenledikleri foruma katılmıştım. Forumun konusu "dersim ayaklanması". İşte nasıl şanlı olduğundan, nasıl yüce olduğundan, efendim söyliyeyim nasıl kahramanlık dolu olduğundan ballandıra ballandıra bahsediliyordu. Söz aldım ve "Seyit Rıza adlı ağa niçin ayaklanmıştır?" diye sordum. Hemen Seyit Rıza'nın aslında ağa olmadığından on numara bir insan olduğundan, bakışlarının kartala benzediğine kadar bir sürü ajitasyon dinledim. Sonra malum "özgürlük için bağımsızlık için"cevabını aldım.

 

Meselenin özü ne? Cumhuriyetin getirdiği yenilikler ve reformların yüzyıllardır vilayeti yöneten aşiretlerin gücünü kıracağı için aşiret reisleri kendilerine devlet görevlilerinden daha fazla yetki tanıyan bir anlaşma istiyorlar. Tabi Cumhuriyet bunu kabul etmiyor. Ayaklanıyorlar.

 

Ağa tayfasının Cumhuriyet rejiminin yenilikleriyle güçlerini kaybedme tehlikesiyle karşı karşı kalıpa yaklanmaları "özgürlük destanı" oluyor.

Mesele mantık meselesidir. Mesele anlayış meselesidir. Mesele isteyip istememek meselesidir. Töre cinayetlerine hayır! diyenleri gördüm, kan davasına hayır diyenleri gördüm. Ama aşiret yapısına hayır diyeni hiç görmedim ben bölgenin aktörleri arasında. İster eğitimsiz bir seyyar satıcı olsun, ister bölgesel bir partiye üye gayet eğitimli bir politikacı ya da aydın olsun. Gerek töre cinayetlerinin, gerek kan davalarının sebebi olan feodal aşiret düzenine karşı çıkan bir aktör görmedim ben.

 

Feodal düzenin gönüllü bekçiliğini yapan insanlar geri kalmışlıklarının yoksulluklarının en birinclik sorumlusu kendileridir.

 

Dünyada feodal yapıyı, cumhuriyet devrimleriyle tamamen parçalayan ülkelerde. Daha devrim haber duyulur duyulmaz köylüler, derebeylerinin, ağalarının evini basmıştır. Devrim ordularının daha o ile ulaşmasına aylar varken insanlar çoktan ayaklanıp feodal beylerini indirmiştir koltuğundan. Doğuda ise olan tam tersidir.

 

Populizmi bırakıp gerçekçi olmak gerekir. Bölge halkının feodal yapıyı korumaktaki ısrarı, önce devletin jakobenist politiklarda sertleşmesine. DP iktidarı ilede. Yapıyı ortadan kaldırmak yerine, yapının aktörlerini feodal kimlikleriyle kabul edip onlar üzerinden oy toplama şeklinde evrilmiştir.

 

 

Demokrasi dedik değil mi?Benim demokrasi anlayışımda başka insanların da söz söyleme hakkı vardır.Bakın siz özellikle Ahmet Türk'ten örnek vererek bir taraftan bir toprak ağalığını diğer taraftan demokrasi nidalarını aynı zihniyete sığdıramayacağınızı yazmışsınız.Çelişkidir bu da benim için.Meclis kürsüsünde DEMOKRASİ diye haykıran bir insan kendinde ne kadar demokrasi barındırır.Ben burada kalkıp da bir siyasi partinin avukatlığnı yapmayacağım.Yalnız siz benim iletilerimde bir taraftan ÖZGÜRLÜK,DEMOKRASİ kavramlarını yüceltirken diğer tafartan GERİCİLİ VE BÖLÜCÜLÜĞÜ halk değeri olarak göstermekle bu çelişkiyi benimde yaşadığımı anlatmaya çalışmışsınız.Eğer Laikliğin tehlikede olduğunu düşünüpde alanlar çıkan insanların yanında başörtüsüne el uzatılanların da alanlarda seslerini duyurmasını da demokkrasinin gereği olarak görmem gerici olmam için yetiyorsa gericiyim.Ve yazdıklarımın arkasındayım.Yine DTPyi kastederek PKK mecliste düşüncesine;dur bakalım arkadaşım,onu oraya getiren insanların hepsini yok sayarak sarfettiğin bu sözleri söyleme hakkkın yok!dediğim için bölücülükle yada onu halk değeri olarak sunmakla suçlanıyorsam varsın olsun![/size]

 

Öff gerçekten arabesk bu. Çarpıtma ve arabesk edebiyat.

 

Kimseye gerici veya bölücü demedim. kimseyi böyle bir şeyle itham etmedim. Şu tartışma ve kendini savunma biçimide son yılların en sıkıcı ve bayağı formatı.

 

Birisinin yazısını eleştirirsin hemen karşısındaki tarafından herhangi bir şekilde itham edilmedi argümanlara karşı arabesk bir savunma gelir " vatanı sevmek faşistlikse, faşistim. Dini inançlara saygı istemek gericilikse gericiyim, şöyle yapmak bölücülükse bölücüyüm," vs.

 

Benim ne sana ne başka bir arkadaşımıza gerici veya bölücü dediğim yok. Böyle bir iddian varsa ya nerede böyle birşey söylemişim gösterirsin. Ya da okuduğunu anlamak üzerine biraz daha çalışırsın. Zira insanların yazdıklarını çarptmak büyük saygısızlıktır.

 

DTP konusuna gelirsek, DTP teröre destek veriyorsa. Bunu dile getirmek "onu seçen insanları yok saymak" diyerek eleştirilemez. Bir siyasi partinin yaptıklarını eleştirmek ve yaptığı şeyin ne olduğunu söylemek "ona oy verenleri yoksaymak" demek değildir. Bunu nereden çıkardınız?

 

DTP açık açık teröre destek vermektedir.

 

 

 

Buna kendi imzamı da atarım ve şunu eklerim;Din küçümsenmeyecek kadar evrensel olan bir değerdir ve bu değer bizim halkımızın en temel değeridir.[/size]

 

Bende din ve gericiliğin aynı şey olmadığını. Gericiliğinde bir halk değeri olmadığını tekrarlarım.

 

 

Kitap,gazete...Ben kitap okumayı çok severim.Kitap okuyan insan benim için daha değerlidir.60 yıllık gibi kısa bir ömürde yaşayamadığım tecrübeleri,gezemediğim yerleri ve tanıyamadığım BAŞKA YAŞAMLARI tanıma,anlama,yaşama olanağı verir.Dahası bana başka kaderlerin varlığını hatırlatır.Tabiki kitap okuyan herkesten anlama eylemini bekleyemem;okuduğu kitaplar içerisinde sıkışıp kalan;kütüphaesini göstererek hava atan insanlar yok mu?Zaten onlara AT GÖZLÜLER derim kısaca!Değerli arkadaşım Taraf gazetesi deyince ısrarla bana şu kanal,şu kitap diyen arkadaşlarımızın tepkisinden dolayı kitap demiştim.Yoksa başkası okur/okumaz bu benim sorunum değil...[/size]

 

şöyle ;

 

Türk basınından takip ettiğim tek gazete olan Taraf'ın olduğu gibi kalması dileğiyle...[/i]

 

Türk basınında okuduğum ve güvendiğim iki gazete biri Cumhuriyet diğeri Yeniçağ

 

 

Ben Taraf'ı okurum.Ama Cumhuriyet'i de okurum.Bilirim ki benim doğrularım başkasının doğrularıyla anlam kazanır.Kanal Türk'ü izlerim ama bunun yanında kumandanın tek tuşunda kilitli kalmam.

 

söylem değişmiş...

 

Ben gerçekten bir şey anlamadım. Siz takip ettiğim tek gazete Taraf'tır demişsiniz. Sardunyam arkadaşta Cumhuriyet ve yeniçağ olduğunu söylemiş. Ondan sonra siz bu yüzden onu başka hayatlara sıcak bakmamakla itham etmişsiniz.

 

Bakın o arkadaş sizi niye sadece taraf okuyorsunuz, niye başka gazete okumuyorsunuz, neden başka hayatlara sıcak bakmıyorsunuz vs diye itham etmemiş. Bir ileti önce "tek takip ettiğim gazete taraf" diyorsunuz. Başka bir arkadaş aynı şeyi başka gazeteler için söyleyince bunu "başka hayatlara sıcak bakmamak" olarak adlandırıyorsunuz. Yani kendi söylediğiniz şeyi başkası söyleyince bu anlama mı geliyor?

 

Dün Anayasa Mahkemesi yine tarihi bir karara imzasını attı.Türban kararı iptal!Kimiler çok sevinmiştir buna.Doğru ya tek düşman BAŞÖRTÜSÜ!Ben susup güzelim ülkemin demokrasi yasını tutmaya başladım bile.ya siz...?

 

Türban yasağı ile ilgili bir topic var. Orada tartışıyor insanlar.

 

Ancak, başkalarını "tek düşman başörtüsü" anlayışında olmakla itham ederken dikkat edin bu yaklaşımınızla biriside sizi "tek demokrasi kriteri, türbana özgürlük" olan birisi olarak itham edebilir.

 

Ki bence kimi insanların "türban özgürlüğü" ne gösterdikleri hassasiyetin onda birini laiklik konusundada görsek türban sorunu kendiliğinden çözülür. Ama gazeteciler sorunca "ben laikim" dememek için elli takla atan bakanların olduğu, tarikatların devlet kurumlarında günbegün daha çok yayıldığı bir ortamda laiklik kaygılarını "hayal ürünü" olarak adlandırmak moda ya.

 

Ha zorbalığa gelince, ben Maho Ağanın zulmünü bizim Kibar Feyzo'nun yendiğini düşünmüştüm;aa pardon ama gelen gideni aratmştı!

 

O filmde oluyor işte. Gerçek hayatta Kibar Feyzo mesela Diyarbakır'ın bir köyünde bunları yapsa herhalde aşiret reisine karşı geldiği için aile meclisi kararıyla öldürülürdü. Maho Ağa'da hiçbir parti kabul etmese bile en köyü ihtimal bağımsız milletvekili falan olurdu şahane oy alarak. Yani orada insanlar için "bizim" olan "Kibar Feyzo" değil, "Maho Ağa" oluyor.

Gönderi tarihi:

Sayın Cyrano TAKİP ettiğim tek gazete TARAF ile OKUDUĞUM gazeteler arasındaki anlam farkını belirtmeye gerek var mı bilmiyorum.Evet takip ettiğim tek gazete Taraf(Türk medyası)okuduğum tek gazete değil!Nitekim akşama kadar spor gazetelerine varana kadar tüm gazetelere bulduğu gibi anında saldıranlardanım.Bu SÖYLEM değişikliği değil;sadece literattürde yer alan OKUMAK veTAKİP ETMEK gibi aslımda birbirini hiçte çağrıştırmayan iki eylem arasında ki ince fark!

Türk basınından takip ettiğim tek gazete olan Taraf'ın olduğu gibi kalması dileğiyle...[/i]

 

Ben Taraf'ı okurum.Ama Cumhuriyet'i de okurum.Bilirim ki benim doğrularım başkasının doğrularıyla anlam kazanır.Kanal Türk'ü izlerim ama bunun yanında kumandanın tek tuşunda kilitli kalmam.
birde bunu dikkate alarak bir defa da benim için okursanız sevinirim.

 

Kıyafet ne zamandan beri çağdaş olmanın ölçütü oldu? Böyle bir soruyuda anlamadım. Çok uzun zamandan beri. Gerek Türkiye'de gerekse dünyada kıyafet çadaşlıkta çok çok uzun zamandır ölçüttür.

 

Bakın ben çok merak ettim bu ölçütlüğün sınırını.Biraz bilimsel bir sav gibi geldi ortaya atılış şekli;bunu bana açıklarsanız inanın çok sevinirim.

Ve seçeneklere gelince;Sayın Cyrano size sunulan seçenekler neydi ki?Kemalist olmak,sağcı olmak vs bunlar bir seçenek mi?Bence hayır!Seçenek size seçme hakkını sunar;istediği yaşama hakkını seçeneklerle açıklama neyi sunar?

 

Celal Bayar tarafından hazırlanan bu raporda daha Cumhuriyetin ilk yıllarından beri kısmande olsa FEODALİTENİN yerleştiği Güneydoğuda halka toprak vererek onu hükümete bağlama çabaları görülmektedir.Toprak ağalığı,zorbalık,din adı altında yapılan ama kesinlikle dinle alakası olmayan yaptırımlar,ağalar,şeyhler...Bir sosyolog değilim,şu an toprak ağalığı ne ölçüde bir gerçeklik arz ediyor;bunu da bilmiyorum.Bu konuda yazdıklarınıza katılmakla beraber;devletin kural ve otoritesiyle olmadığı bir yerde bakarsınız ki devleti bile tanımayan güçlerin gösterisi başlar.Birileri sürekli ezer diğerleri ise bunu seyreder!Ezilen taraf ise buna susmakla katkıda bulunur.Halkımız burada üstüne düşen görevi fazlasıyla yaptı;sömürülürken bile ''bana dokunmayan yılan bin yaşasın''dedi ve bugüne geldi!Yalnız burada halk derken yapılan politik yanlışları,eğitimden yoksun bırakılan insanları görmemezlikten gelerek halkı nihai hedef almak çözüm değil sorunlar yığınının başlangıçı olur.Şeyhler din diye ağalara tabi kıldı bizi;ağalar töre diye kadın ve insan cinayetlerine mazeretler sundu...bunun yanında köyler boşaltıldı,evler yakıldı,insanlar topraklarından sürüldü,değerler yozlaştı....Ve sonra mı?Ben yiyecek ekmeğini bile bulamayan bir halktan toplumsal bir tepki beklemem,buna rağmen karnı ğereğinden fazla doyanları da alanlarda görme hülyasına düşmem!

Lütfen bunları bi daha okuyun;o zaman göreceksiniz ki;

 

Halkımızı cicidir, süperdir, saf bir melektir. Devlet hiç eğitmediği için böyle olmuştur.

gibi bir yanlışa düşmemekle beraber;sadece olayı halka,halkın vurdumduymazlığına da indirgemediğimi ve

 

Cumhuriyet yurdun her karışına aynı şekilde yaklaşarak yola çıktı. Ve hatta doğuya özel bir önem verdi. Ama ne oldu? Karşısında feodal yapıya zeval gelmesin diye ayaklanan halk yığınlarını buldu. Bunu halka rağmen yapmaya çalıştı o zamanda tarih bilgisi sıfır olan sözüm ona "aydın" ların "direniş destanı" diye adlandırdığı olaylar yaşandı. Tabi dünyanın hiçbir ülkesinin tarihinde, ağalarını, şeyhlerini, cumhuriyete karşı korumak için ayaklananların yaptığına "özgürlük direnişi" denmez ama. Bkz Şeyh Sait Ayaklanması, Bkz Koçgiri ayaklanması, Bkz dersim ayaklanması.

daha Türkçe T'sini bilmeyen insanlara o dediğiniz karış karış giden eğitimin nasıl gittiği;o dönemde yaşanan isyanların nasılda böyle basitçe;FEODAL YAPIYA ZEVAL GELMESİN DİYE DİRENEN şeklinde ifade edilmiş olduğunu anlamış değilim.

Seyit Rıza Ağa neden isyan etmiştir;asıl amaç nedir?Bakın Dersim İsyanı hakkında fazla bilgi sahibi değilim;zaten Şark Meselesine dair raporlarda bu güç çatışmalarınının genel anlamda Devlet otoritesini bu bölgeye taşımak ile bu otoriteyi kaybetmek istemeyenler arasında süregeldiği belirtilir.

 

Bakın arkadaşım kalkıp da bazı klelimeleri hemen kuru felsefe babından alıp da karşıdakileri bu şekilde suçlamanın bir anlamı yok.Ben bundan kendi adıma çok sıkıldım.Ben bu forumda ki arkadaşlardan olmadık kelimelerle itham edildim;en sonunda ne oldu biliyor musunuz?Beni arkadaş listelerimdekilerle grup kurmakla suçladılar.Bakın bu ülkede herşey o kadar basittir ki!Anında vatansever;bi de bakmışsınız o anda vatan haini çıkmışsınız.Bu ülkede bölücü olmak da bu kadar basit gerici olmak da emin olun!

Aslında çok şey var yazılacak;şu an bir dönemin tüm ağırlığını taşıdığım için kelimeler biraz dağınık olabillir;kendimi de tam ifade edemedim;onun için affınıza sığınıyorum....

 

 

O filmde oluyor işte. Gerçek hayatta Kibar Feyzo mesela Diyarbakır'ın bir köyünde bunları yapsa herhalde aşiret reisine karşı geldiği için aile meclisi kararıyla öldürülürdü. Maho Ağa'da hiçbir parti kabul etmese bile en köyü ihtimal bağımsız milletvekili falan olurdu şahane oy alarak. Yani orada insanlar için "bizim" olan "Kibar Feyzo" değil, "Maho Ağa" oluyor.

Ee Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz hesabı...bu arada emin olun ki tek DEMOKRASİ kriterim türban olduğundan değil;türbanın iptal edilmişliğinden dolayı herhangi bir kriterin türbanla bitirilişndeydi.

Gönderi tarihi:
Bakın ben çok merak ettim bu ölçütlüğün sınırını.Biraz bilimsel bir sav gibi geldi ortaya atılış şekli;bunu bana açıklarsanız inanın çok sevinirim.

 

Nesini merak ettiniz ?

 

Cüppe ve sarıklı bir adam, karaçarşaflı ya da burkalı bir kadın, herhalde sokaklarında böyle giyinmiş insanların sayısı ile o ülkenin çağdaşlığı arasında bağ kurmak çok zor olmasa gerek.

 

Yada , gençkızların daha bluğ çağına erer ermez karaçarşafa sokulduğu bir tane çağdaş ülke gösterebilir misiniz ?

 

İstersen bilimsel olarak ülker ve toplumlar bazında. yada ülkemizin şehirleri ve semtleri bazındada örneklendiririm. Ama buna gerek dahi duymuyorum.

 

Çağdaş ülkelerde insanlar, dinlerini, ırklarını, kabilelerini, mezheplerini, aşiretlerini sembolize eden kıyafetlerle dolaşmazlar. Bunların yaygın olduğu ülkeler çağdaşlaşmanın ya başında ya gerisinde olan ülkelerdir.

 

Ve seçeneklere gelince;Sayın Cyrano size sunulan seçenekler neydi ki?Kemalist olmak,sağcı olmak vs bunlar bir seçenek mi?Bence hayır!Seçenek size seçme hakkını sunar;istediği yaşama hakkını seçeneklerle açıklama neyi sunar?

 

Biz kemalist olmaktan, sağcı ya da solcu olmaktan yani bir düşünce sistematiğinden bahsetmiyoruz. Karaçarşaflı kadınların halini "tercih" olarak görmenin mantığını sorguluyoruz. %99 u hayatlarının belli bir evresinde düşünceleri ve bireysel tercihleriyle değil. Daha bluğ çağına erir ermez aileleri tarafından kara çarşafa sokulan kadınlardır. Daha henüz herhangi bir toplumsal bilince ve görüşe sahip olamayacak yaşta çarşafa sokulup, topluma karşı yabancılaştırılan, toplumdan soyutlanan genç kızların durumu bir "tercih" midir?. Bunu kendi iradeleriyle mi seçmişlerdir?

 

Celal Bayar tarafından hazırlanan bu raporda daha Cumhuriyetin ilk yıllarından beri kısmande olsa FEODALİTENİN yerleştiği Güneydoğuda halka toprak vererek onu hükümete bağlama çabaları görülmektedir.Toprak ağalığı,zorbalık,din adı altında yapılan ama kesinlikle dinle alakası olmayan yaptırımlar,ağalar,şeyhler...Bir sosyolog değilim,şu an toprak ağalığı ne ölçüde bir gerçeklik arz ediyor;bunu da bilmiyorum.Bu konuda yazdıklarınıza katılmakla beraber;devletin kural ve otoritesiyle olmadığı bir yerde bakarsınız ki devleti bile tanımayan güçlerin gösterisi başlar.Birileri sürekli ezer diğerleri ise bunu seyreder!Ezilen taraf ise buna susmakla katkıda bulunur.Halkımız burada üstüne düşen görevi fazlasıyla yaptı;sömürülürken bile ''bana dokunmayan yılan bin yaşasın''dedi ve bugüne geldi!Yalnız burada halk derken yapılan politik yanlışları,eğitimden yoksun bırakılan insanları görmemezlikten gelerek halkı nihai hedef almak çözüm değil sorunlar yığınının başlangıçı olur.Şeyhler din diye ağalara tabi kıldı bizi;ağalar töre diye kadın ve insan cinayetlerine mazeretler sundu...bunun yanında köyler boşaltıldı,evler yakıldı,insanlar topraklarından sürüldü,değerler yozlaştı....Ve sonra mı?Ben yiyecek ekmeğini bile bulamayan bir halktan toplumsal bir tepki beklemem,buna rağmen karnı ğereğinden fazla doyanları da alanlarda görme hülyasına düşmem!

Lütfen bunları bi daha okuyun;o zaman göreceksiniz ki;

 

 

Arkadaşım bir fareyi bile aç bırakırsan sonunda sana saldırır. Bununda eğitimle bilmemneyle o kadar alakası yoktur. Fransa'da boyunlarında hangi derebeynin malı olduğu yazılı olan metal levhayla yaşıyan ama cumhuriyet devrimi başlar başlamaz o derebeylerinin evini başına yıkan insanlarda Sorbone mezunu değildi. Orada da gericilik vardı, oradada din istismarcıları doğuda olanın belki yüz katı biçimde halkı etkileri altına almışlardı.

 

Bir insanın kendisini aç bırakan, kendisi yarı aç , yarı tok yatarken sefahat süren bir insanın yaptığını anlaması için eğitime de gerek yoktur. Ona karşı sesini çıkarmaması belki açıklanabilir.

 

Ancak devlet kendisini aç bırakan, yoksul bırakan ağaya karşı harekete geçtiğinde. Ağasını korumak için ayaklanması insanların işte bunu açıklayamazsın. Bunu yapan halk kendi açlığının ve yoksulluğunun sorumlusu olur. Hiçbir ajitasyon ve demogojide başka suçlu bulmaya yetmez.

 

Biz burada "niye ağalarına karşı ayaklanmamışlar" falanda demiyoruz. Cumhuriyet o ağaların beylerin hükümdarlığına son vermek için harekete geçtiğinde, ağaların beylerin yanında saf tutmaları ve cumhuriyete karşı ayaklanmalarından bahsediyoruz. Bunu eğitimsizlikle falanla filanla açıklayamazsınız. Bir halkın özgür olabilmesi için bunu istemesi gerekir.

 

daha Türkçe T'sini bilmeyen insanlara o dediğiniz karış karış giden eğitimin nasıl gittiği;o dönemde yaşanan isyanların nasılda böyle basitçe;FEODAL YAPIYA ZEVAL GELMESİN DİYE DİRENEN şeklinde ifade edilmiş olduğunu anlamış değilim.

Seyit Rıza Ağa neden isyan etmiştir;asıl amaç nedir?Bakın Dersim İsyanı hakkında fazla bilgi sahibi değilim;zaten Şark Meselesine dair raporlarda bu güç çatışmalarınının genel anlamda Devlet otoritesini bu bölgeye taşımak ile bu otoriteyi kaybetmek istemeyenler arasında süregeldiği belirtilir.

 

:)

 

Arkadaşım Türkiye'nin geri kalanındaki köylüler üniversite mezunu muydu? Cumhuriyet devrimleri ile feodal yapıdan kurtulan halkar hep eğitimli köylüler miydi de Doğu'nun eksikliği bu olsun. Böyle bir şey mümkün mü?

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Reform,Rönensas,yeni yerler keşfetme,matbanın buluşu...Resmi tarih bize batıdaki aydınlanma serüvenini böyle anlatır.Kilisenin dokunulmaz olduğu,feodalizmin en erişilmez güç olduğu;doğunun aydınlık;batının karanlık olduğu bir oratçağ zihniyeti!Bugün ise durum çok farklı.Dengeler değişti.Tarihin akışı içerisinde önde gidenler ''gelişmiş olan ülkeler,genel anlamdda batı'' ve hemen arkasında gelişmekte olan ülkeler ile gelişmemiş ülkeler;genel anlamda doğu.

 

Evet bugün gelişmiş olan ülkeler;İngiltere,Fransa...insani değerlerin herşeyden daha önemli olduğu,toplumsal refah seviyesinin ilerde olduğu,demokratik ülkelerdir.Gelişmemiş olan ülkeler kendi dünyasında boğulup kalmış,insan ve insani değerlerin yok sayıldığı,yoksul ülkleerdir.Batı gelişmiştir;ama karaçarşafın o caddelerde olmamasından değil;doğu gelişmemiştir;ama kara çarşafın o caddelerde olmasından değil!Değerli arkadaşım toplumsal dinamikleri de hesaba katarsak;sürekli sömürülen,yoksul bırakılan devletlerin gelişip gelişmemesini kara çarşafta aramamak gerek die düşünüyorum ve ısrarla yine soruyorum;

 

Bakın ben çok merak ettim bu ölçütlüğün sınırını.Biraz bilimsel bir sav gibi geldi ortaya atılış şekli;bunu bana açıklarsanız inanın çok sevinirim.

 

Biz kemalist olmaktan, sağcı ya da solcu olmaktan yani bir düşünce sistematiğinden bahsetmiyoruz. Karaçarşaflı kadınların halini "tercih" olarak görmenin mantığını sorguluyoruz. %99 u hayatlarının belli bir evresinde düşünceleri ve bireysel tercihleriyle değil. Daha bluğ çağına erir ermez aileleri tarafından kara çarşafa sokulan kadınlardır. Daha henüz herhangi bir toplumsal bilince ve görüşe sahip olamayacak yaşta çarşafa sokulup, topluma karşı yabancılaştırılan, toplumdan soyutlanan genç kızların durumu bir "tercih" midir?. Bunu kendi iradeleriyle mi seçmişlerdir?

 

Neden başörtüyü/çarşafı bir tercih olarak görmüyorsunuz;sizi anlamış değilim.Bunu yapmayın insanlara.Bırakın bir kadın ne giymek istiyorsa onu giysin.Ha deseniz siyasi amaçla takan var.Evet derim de;böyle insanları yok saymak da neyin nesi!%99 u dediğiniz gibi zorla örtülsede %1 i görmemezlikten gelmeyin.

 

Bir insanın kendisini aç bırakan, kendisi yarı aç , yarı tok yatarken sefahat süren bir insanın yaptığını anlaması için eğitime de gerek yoktur. Ona karşı sesini çıkarmaması belki açıklanabilir.

 

Ancak devlet kendisini aç bırakan, yoksul bırakan ağaya karşı harekete geçtiğinde. Ağasını korumak için ayaklanması insanların işte bunu açıklayamazsın. Bunu yapan halk kendi açlığının ve yoksulluğunun sorumlusu olur. Hiçbir ajitasyon ve demogojide başka suçlu bulmaya yetmez.

 

Bakın şimdi gerçekten merak ettim neden devletin ağaları yenemediğini!!!Arkadaşım özür dilerim aman ben doğuda yaşayan,büyüyen biri olarak dediklerinize katılmıyorum.Evet doğuda ağa var,şeyh var,bunu kutsallaştıran insanlar var;ama doğuda yoksulluk,eğitimsizlik ve silahlarla büyüyen bir nesi de var!Lütfen olayı tüm yönleriyle görmeye çalışalım.

Gönderi tarihi:
Neden başörtüyü/çarşafı bir tercih olarak görmüyorsunuz;sizi anlamış değilim.Bunu yapmayın insanlara.Bırakın bir kadın ne giymek istiyorsa onu giysin.Ha deseniz siyasi amaçla takan var.Evet derim de;böyle insanları yok saymak da neyin nesi!%99 u dediğiniz gibi zorla örtülsede %1 i görmemezlikten gelmeyin.

 

İşte memleketimize has "özgürlükçülük" anlayışı.

 

Neden bir tercih olarak görmüyorum? O insanların çok azı hariç, kendi tercih ettikleri için değil. Küçük yaşlarda ailelerinin zoruyla çarşafın içine sokuldukları için. "Bırakın bir kadın ne giymek istiyorsa onu giysin" gerçekten özgürlükçü olmak için sloganlar yetmez. Gerçekçi ve bilimsel bakışada sahip olmak gerekir. Kadınların karaçarşafın içine sokulmasını onların bireysel tercihi olarak görmenin mantığını anlamak mümkün değildir. Afganistanda ve Pakistan'da burkaya sokulan kadınlarınki ne kadar bireysel tercihse bu da o kadar bireysel tercihdir. Suudi arabistanda sünnet edilen kadınlarınki ne kadar bireysel tercihse buda o kadar bireysel tercihtir. Tercih için alternatifler olur. Alternatifler arasından seçilen tercihtir. Karaçarşafa sokulan kadınlara alternatif bir yaşam mı sunulmuştur? Yoksa aileleri tarafından bu mu dayatılmıştır. Ve onların ne kadar tersini tercih etme şansı vardır? Bir kadının karaçarşafa sokulup toplumdan soyutlanmasını saygı duyulması gereken bireysel tercih olarak görüyorsanız bence okuduğunuz kitapları bir kere daha okuyun.

 

Evet doğuda ağa var,şeyh var,bunu kutsallaştıran insanlar var;ama doğuda yoksulluk,eğitimsizlik ve silahlarla büyüyen bir nesi de var!Lütfen olayı tüm yönleriyle görmeye çalışalım.

 

:) şimdi gülücem gerçekten.

 

Ağalık, şeyhlik varsa elbette yoksullukta, eğitimsizlikte olur. Yoksulluğun ve eğitimsizliğin birincil sebebi zaten budur. Bunun değişmesi içinde o bölgenin halkının bunu istemesi gerekir önce.

Gönderi tarihi:
İşte memleketimize has "özgürlükçülük" anlayışı.

 

Evet işte memleketimize has ÖZGÜRLÜKÇÜ anlayış.İran da açık gezmemek bir tercih değildir;ama Türkiye de tüm genç kızlarımızın açık derse girmesi de bir tercih değildir.Az önce bir iletiniz de sözüm ona Nazım Hikmet Ran'ı tanımayan bir insana verilen cevap ile burdaki cevap emin olun ki çok çelişyor.Tercih diyorsunuz;olamaz diyorsunuz;karaçarşaf yada başörtü BİR TERCİH olamaz diyorsunuz.Peki bunları söylerken neye dayanıyorsunuz arkadaşım.Ve bilimsel olan savınızı neden benimle paylaşmıyorsunuz.

 

Sayın Cyrano insanlar inandıkları inanç,ideolji vs uygun olarakk yaşamak ister.İslam dini başörtüyü farz kılmıştır;inanan kişi bunu yaşamak istiyorsa kusura bakmayın ama kimseye laf düşmez.Ben bunu ta baştan beri söylüyorum;ben asla zorla örten bir zihniyeti savunmam;ama %99 dahi bu zorbalığın eseri ise de %1 i görmemezlikten gelemezsiniz.Afganistan,İran bence de zorbalığın had safha da olduğu coğrafyalardan!Dediğiniz gibi orada herşey tercih değildir;alternatifler yoktur.Ve lütfen bana sürekli oraları mgöstermeyin.Ben bizim olan ülke için alternatifler ve terciihler arasında ki dengeyi anlamaya çalışıyorum.Ha çok gösterirseniz benim için çağdaşlık insan olmaktır ve buna rağmen çağdaşlık naraları atan BATI VE ONUN UŞAKLARI OLAN EMPERYALİST güçlerin,ülkelerin ezen,sömüren ve yıkan tarafları ile burada olurum.Ve tercihlere gelince İNSAN KANI ÜZERİNE KURULAN SİYASİ DENGELERE HERGÜN YENİ KURBANLAR VERİLİRKEN orada dur deriz;siyasete insanı alet edemeyeceksiniz.Bir türbanlının çektiği sıkıntıları siaysi kaygılarla görmemezlikten kimse gelemez ve aynı şekilde;

 

şimdi gülücem gerçekten.

 

Ağalık, şeyhlik varsa elbette yoksullukta, eğitimsizlikte olur. Yoksulluğun ve eğitimsizliğin birincil sebebi zaten budur. Bunun değişmesi içinde o bölgenin halkının bunu istemesi gerekir önce.

 

Halkın istemesi gerek diye ısrarla tüm yanlışların bedelleri sizi güldürecekse buyrun gülün!

 

Okuduğum kitaplar bir kez daha okuma önerinizi dikkate alacağım.Ama okuduğum kitaplar bana insan olmayı öğrettti.Size de tavsiye ederim.İsterseniz listeyi veririm.

Gönderi tarihi:
Evet işte memleketimize has ÖZGÜRLÜKÇÜ anlayış.İran da açık gezmemek bir tercih değildir;ama Türkiye de tüm genç kızlarımızın açık derse girmesi de bir tercih değildir.Az önce bir iletiniz de sözüm ona Nazım Hikmet Ran'ı tanımayan bir insana verilen cevap ile burdaki cevap emin olun ki çok çelişyor.Tercih diyorsunuz;olamaz diyorsunuz;karaçarşaf yada başörtü BİR TERCİH olamaz diyorsunuz.Peki bunları söylerken neye dayanıyorsunuz arkadaşım.Ve bilimsel olan savınızı neden benimle paylaşmıyorsunuz.

 

Buradaki konu kara çarşaf. Türban değil.

 

Sayın Cyrano insanlar inandıkları inanç,ideolji vs uygun olarakk yaşamak ister.İslam dini başörtüyü farz kılmıştır;inanan kişi bunu yaşamak istiyorsa kusura bakmayın ama kimseye laf düşmez.Ben bunu ta baştan beri söylüyorum;ben asla zorla örten bir zihniyeti savunmam;ama %99 dahi bu zorbalığın eseri ise de %1 i görmemezlikten gelemezsiniz.Afganistan,İran bence de zorbalığın had safha da olduğu coğrafyalardan!Dediğiniz gibi orada herşey tercih değildir;alternatifler yoktur.Ve lütfen bana sürekli oraları mgöstermeyin.Ben bizim olan ülke için alternatifler ve terciihler arasında ki dengeyi anlamaya çalışıyorum.Ha çok gösterirseniz benim için çağdaşlık insan olmaktır ve buna rağmen çağdaşlık naraları atan BATI VE ONUN UŞAKLARI OLAN EMPERYALİST güçlerin,ülkelerin ezen,sömüren ve yıkan tarafları ile burada olurum.Ve tercihlere gelince İNSAN KANI ÜZERİNE KURULAN SİYASİ DENGELERE HERGÜN YENİ KURBANLAR VERİLİRKEN orada dur deriz;siyasete insanı alet edemeyeceksiniz.Bir türbanlının çektiği sıkıntıları siaysi kaygılarla görmemezlikten kimse gelemez ve aynı şekilde;

 

Birincisi islam dini kara çarşafı farz kalan kılmamıştır.

 

İkincisi Dini emirleri yerine getirip getirmemek, yetişkin insanların iradeleriyle karar verecekleri bir konudur. Ne devletin, ne toplumun, ne de ailenin bireyi bu konuda zorlaması kabul edilir birşey değildir. Çağdaşlık buralardan başlar. Anlamıyorumki 12-13 yaşında asilesinin isteğiyle kara çarşafa sokulan bir kız çocuğunun durumunu "kendi inancının gerektirdiği gibi giyiniyor" masalının arkasına saklamak niye.

 

%99 u zorlaysa %1'in gönüllü tercihi diye. %99'un başına gelenide gönüllü tercih diye adlandıramayız. Afganistan'da da burka giyen kadınların %1'den fazla oranı belkide gönüllüdür.

 

Şule Yüksel, 70'li yıllarda nur tarikatının ileri gelenleriyle anadoluyu dolaşıp genç kızlara örtünmelerini salık veren hanımefendi. Kendisi ailesinin zoruyla örtündüğünü anlatır.

 

Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kendisi abisinin zoruyla örtündüğünü ve bu yüzden günlerce ağladığını anlatır.

 

Bu gün "türban" olarak adlandırılan örtünme biçiminde olan iki ünlü isim bile aile baskısıyla örtündüğünü ifade ederken. Kaldı ki kara çarşaf. Gencecik bir kızın ailesinin baskısıyla o korkunç kıyafetin içine sokulup yaşamdan ve toplumdan soyutlanmasını nasıl "inancını yaşamak" olarak görüyorsunuz. Soruyorum ne farkı var, Afganistanda burkaya sokulan kadınlardan. Arabistanda sünnet edilen kadınlardan? Onları örnek vermeyecekmişim.

 

Halkın istemesi gerek diye ısrarla tüm yanlışların bedelleri sizi güldürecekse buyrun gülün!

 

Beni güldüren. sebep ve sonucun iki ayrı problem olarak ortaya konması. Eğer halk kendi yoksulluğunun sebebi olan ağalık sisteminin değişmesini istemiyorsa ve devlet bunu tepeden inme yaparsa bunun adı jakobenizmdir. O zaman devlet kötü olur. Ağalar kahraman olur. Bkz. Dersin, koçgiri ayaklanmaları.

 

 

Okuduğum kitaplar bir kez daha okuma önerinizi dikkate alacağım.Ama okuduğum kitaplar bana insan olmayı öğrettti.Size de tavsiye ederim.İsterseniz listeyi veririm.

 

size terbiye sınırlarına dönmenizi ve beni tanımlarken kullandığınız "saygı sınırları içerisinde tartışıyor" özelliğini edinmenizi tavsiye edip. Şu dakikadan itibaren yazdığınız hiçbir şeyi ciddiye almıyorum. Zira karşısındakine hakaret etmeden tartışamayanları kesinlikle ciddiye almam.

 

Benim insan olmak konusunda herhangi bir problemim yok.

Gönderi tarihi:
İşte memleketimize has "özgürlükçülük" anlayışı.

 

Neden bir tercih olarak görmüyorum? O insanların çok azı hariç, kendi tercih ettikleri için değil. Küçük yaşlarda ailelerinin zoruyla çarşafın içine sokuldukları için. "Bırakın bir kadın ne giymek istiyorsa onu giysin" gerçekten özgürlükçü olmak için sloganlar yetmez. Gerçekçi ve bilimsel bakışada sahip olmak gerekir. Kadınların karaçarşafın içine sokulmasını onların bireysel tercihi olarak görmenin mantığını anlamak mümkün değildir. Afganistanda ve Pakistan'da burkaya sokulan kadınlarınki ne kadar bireysel tercihse bu da o kadar bireysel tercihdir. Suudi arabistanda sünnet edilen kadınlarınki ne kadar bireysel tercihse buda o kadar bireysel tercihtir. Tercih için alternatifler olur. Alternatifler arasından seçilen tercihtir. Karaçarşafa sokulan kadınlara alternatif bir yaşam mı sunulmuştur? Yoksa aileleri tarafından bu mu dayatılmıştır. Ve onların ne kadar tersini tercih etme şansı vardır? Bir kadının karaçarşafa sokulup toplumdan soyutlanmasını saygı duyulması gereken bireysel tercih olarak görüyorsanız bence okuduğunuz kitapları bir kere daha okuyun.

 

 

 

:) şimdi gülücem gerçekten.

 

Ağalık, şeyhlik varsa elbette yoksullukta, eğitimsizlikte olur. Yoksulluğun ve eğitimsizliğin birincil sebebi zaten budur. Bunun değişmesi içinde o bölgenin halkının bunu istemesi gerekir önce.

 

Sayın CYRANO türban(ya da başörtüsü) meselesinde konuyla ilgili değerlendirmeler çerçevesinde konuya yaklaşılırken ortaya konan mantığın ya da bakışın mantıki temelinin bence ilginç olan bir boyutu dikkatimi çekti.Türban meselesinin bireysel tercih mahiyetinde değerlendirilemeyeceğini tercih etme ortamı dışında gelişen bir olgu olduğunu söylüyorsunuz.Burda bireysel tercih derken bu kelime gurubuna hangi anlamı yüklediğimiz ve bundan ne anladığımız önemli değil mi?Kendimiz dışındaki çevremizde gördüğümüz her insanın giyimi,hayat tarzı,inancı bize göre kendilerinin bireysel tercihidir değil mi?Çevremizdeki o insanların giyinişleri,inanışları,hayat tarzları aldıkları eğitimle,ailesinin kendisini yetiştirme tarzıyla,bulundukları sosyal ortamdan etkilenmeyle ilgilidir.İnançlı bir ailenin kızı bulunduğu ailevi ortam gereği ailesinin anlayışı doğrultusunda yetiştirilir bir başkası da örneğin inançsızsa ailede kendi kızını kendi anlayışı doğrultusunda yetiştirir.Aile dindarsa başörtüsüne bakışı ölçüsünde kızının da başörtüsü takmasını ister o anlayışı kızına yerleştirmeye çalışır.Tam da bu noktada şu cümleler dökülüyor dillerden:Efendim o kızın tercih etme hakkı yok küçük yaşta başörtüsü taktırıyorlar kıza zorla.O küçük kızın nasıl eğitileceği hangi anlayışla yetiştirilmesi gereğini bir başkası onlar adına nasıl üzerine vazife olarak alıyor ya da bu hakkı kendinde görüyor bu kadar komik bir bakış mantık temellendirmesi olur mu?Yani aile o şekilde yetiştirmek istiyorsa kızını bundan kime ne?Onlar gibi olmayı istemezsiniz,onların bakışını eleştirebilirsiniz ama onlar adına size düşünme hakkını kim veriyor?Bir başkası da çocuğunu bunun tam tersi bir anlayışta yetiştirirken ben de kalkıp bu çocuk bu şekilde yetiştirilirken tercih hakkı yoktu bundan dolayı böyle giyiniyor böyle düşünüyor benim onun hakkındaki düşüncem kararım onunkinden daha mantıklı değerli desem ne kadar akıllıca olur bu?Bir başkası benim benimsediğim hayat tarzına fiili bağlamda ona zarar vermediği derece nasıl karışabilir?Ben de başkasının hayat tarzına karışamam tabiatıyla.Efendim Arabistan'da,Afganistan'da kadınların durumu böyleymiş.Evet dediğiniz gibi de bu durum bize şunu yaptırmayı mı gerektiriyor?Haydin oraya gidelim tepeden inme demokrasi götürelim yasaklarla bu işi halledelim.ABD'nin mantığı da yaptığı işlere kılıf olması açısından böyle işliyor.Gittiği yere demokrasi götürüyorum mantığıyla gittiğini söylüyor,insanları öldürmekle kendi dediğini yaptırmakla daha demokratik,daha özgür,daha modern bir ortam oluşturacağını savunuyor yaptığı işi meşrulaştırıyor kim inanır buna?Yada bir başka ülkenin demokratik olmaması ona oraya savaş açmayı oraya diktatörce demokrasi görtürme hakkını mı veriyor?O ülkenin yönetim tercihi seni fiili bağlamda savaş tehdidiyle etkilemediği sürece ne ilgilendirir değil mi?Bunun demokrasiyle ne alakası var?

 

Başörtüsü meselesinde de olduğu gibi kişi başını örtüyorsa kendi tercihiyle örtmüş veya bir zamanlar zorla örttürülmüş şimdi de zorla örtüyor olsa bile konuya kendi tercihi değil birileri zorla kapattırıyor bunların arkasında başka güç var mantığıyla yaklaşmak o insanlar adına onların kabul etmeyeceği bir hüküm vermek çok mu demokratiktir?Konuya temel olan asıl bakış ön plana çıkarılmaktan çekinildiği için fazlaca kırıp dökmekten korkulduğu için garip garip bakış açıları geliştirilmekte yapılanlara mesnet aranmaktadır.Ondan sonra biz başörtüsüne karşı değiliz türban şeklindeki bağlamaya karşıyız,biz de dindarız,bizim de anneannemiz başörtülü,zaten onlar türbanı zorla takıyorlar kendi tercihleri değil gibi sığ savunma mekanizması mantık tezahürlerine tanık oluyoruz.Sorunumuz başörtüsünün bağlanma şekli,başörtüsünü bağlayanların bağlamayı tercih etme haklarının olup olmaması değil ki...Sorunumuz irtica ve bu bağlamada dinin potansiyel irtica tehditini taşıyor olması ve dinle ilgili her türlü ilişkili konunun irticayla bağlantısının kurulması akabinde tehdit hissiyatının oluşması.İrtica tehditi yok mu var.Var da ne kadar nerden,kimden geliyor hususunda karşı cenahın tek söylediği dinini vicdanında yaşa dini bir edayla dini bir istekle çıkma karşıma dini bağlantılı her söylemin,eylemin tehdittir benim için.Sen kimsin bu vatanın,devletin emanetçisi; peki onlar kim bu vatanın,devletin düşmanı mı?Bu tehdit bugün algılanmıyor olsaydı üniversiteye başörtülü girmek din ve vicdan hürriyeti bağlamında da değerlendirilirdi AKP'ye de laiklik ilkesi bağlamında da dava açılmazdı.Burda hukuğun,din ve vicdan hürriyetinin ötesinde başka bir hal var.Konunun zemini bu zeminlerden çıkmış durumda.Bu mücadele anlaşmazlık 85 yıllık bir mevzu.Muhafazakar halk bir kitleyi dinine düşman olarak görüyor ki görmesi için bir çok sebep var,devleti yöneten bürokratik anlayışın temsilcileri de (iktidar demiyorum) muhafazakar kesimi rejime potansiyel düşman olarak algılıyor ki algılaması içinde yine birçok sebep var.Bu mücadele salt demokrasi,laiklik,özgürlük mücadelesi değil.Muhafazakar halk yönetime hakim olan anlayışı ne zaman kendine düşman görmezse,hakim anlayış da bu kesimi ne zaman düşman olmaktan çıkarırsa her işimiz halolacak.Bunun çabasına hiç tanık olmadım onu söyleyeyim sadece kutuplar var ve bu kutupların birbirine hakim olma çabası var yıllardır ortada olan...Hani irtica tehditi vardı ya bir de bu ülkede dine tahammül edemeyen dini bu ülkeden tecrit etmek isteyenlerin oluşturduğu tehdit de var...

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:
Ve onların ne kadar tersini tercih etme şansı vardır? Bir kadının karaçarşafa sokulup toplumdan soyutlanmasını saygı duyulması gereken bireysel tercih olarak görüyorsanız bence okuduğunuz kitapları bir kere daha okuyun.

 

Bunları bana yazan sizsiniz emin olun ki buda saygı sınırını zorlayan cümleler;çünkü ben bundan rahatsız oldum.Ciddiye alınıp alınmamam da benim için çok önemli değil ama arkadaşım yazdıklarınız oldukça kırıcı!

 

Kimse başkası gibi düşünemez.Herkes yaşadıkları,gördükleri ile hayatı anlamdırır.Ben herkes isteyerek örtündü gibi bir masala sığınmadım.O zaman şöyle desem;%99 için %1 görmemezlikten gelemeyeceğimiz gibi %1 için de %99 u da görmemezlikten gelemeyiz.

 

İkincisi Dini emirleri yerine getirip getirmemek, yetişkin insanların iradeleriyle karar verecekleri bir konudur. Ne devletin, ne toplumun, ne de ailenin bireyi bu konuda zorlaması kabul edilir birşey değildir. Çağdaşlık buralardan başlar. Anlamıyorumki 12-13 yaşında asilesinin isteğiyle kara çarşafa sokulan bir kız çocuğunun durumunu "kendi inancının gerektirdiği gibi giyiniyor" masalının arkasına saklamak niye.

 

Katlıyorum ve ekliyorum;zorbalığın her türlüsüne karşıyım.Hiçkimse kalkıp da başkalarını kafasına göre yada kendisine göre biçimlendiremez.

 

Şule Yüksel, 70'li yıllarda nur tarikatının ileri gelenleriyle anadoluyu dolaşıp genç kızlara örtünmelerini salık veren hanımefendi. Kendisi ailesinin zoruyla örtündüğünü anlatır.

 

Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kendisi abisinin zoruyla örtündüğünü ve bu yüzden günlerce ağladığını anlatır.

 

Bakın bunları yeni öğrendim.Ben devlet yurtlarında kaldığım zamanlarda memlekete giderken kapanan kızlara az şahit olmadım.Farkındayım.Yalnız bunun yanında örtünmenin bu kadar siyasallaşmasının(siyasallaştıranlar sağolsun) ve ortaya çıkan mağduriyetinde farkındayım.

 

Evet ağalara,şeyhelere göz kapayan bir halk var yada uyutulan bir halk!Ben bunu inkar etmedim.Proplem ve sonuçları arasında ki ilişkiyi anlamaya çalıştım sadece!Mutlaka vardır bunlar.Ağa olup da kendi insanını sömürenler yok mu?Daha geçenlerde bir köy ağası değilse de bugün yerini almış bir şehir eşkiyası kızının evlendiği alevi gencin evini yakıp yıkmış.Düşünün bu kadar kolay mı yakıp yıkmak!İmamlarımız(tabi genellemiyorum)işine geldiği gibi bize dini anlattı ve bugün sokak ortasında öldürülen gencecik kızlarımızın ölümünden sorumlu tutulan töreler de bunun meyvesi.Bunların da farkındayım.Halk suçlu;bana dokunmayan yılan bin yaşasın derken bile zehirlendiğinin farkında değildi.Ama orada sadece bunlar yaşanmadı.

 

Benim insan olmak konusunda herhangi bir problemim yok.

 

Kesinlikle yok.Ben zaten öyle demek istemedim bile demiyeceğim;çünkü böyle birşey ne düşünürüm ne de yazarım.İnsanlaşan bendim dedim çünkü benim geçmişimde insanları yok sayan biri vardı.Bunu demek istedim.Özür dilerim yanlış kelimeler seçtim.Listede kastım ''bi daha okuyun'' diye gelen düşüncelerinizdi.Bu gerçekten kendimi birden işe yaramaz hissetmeme yetmişti.

Gönderi tarihi:
Sayın CYRANO türban(ya da başörtüsü) meselesinde konuyla ilgili değerlendirmeler çerçevesinde konuya yaklaşılırken ortaya konan mantığın ya da bakışın mantıki temelinin bence ilginç olan bir boyutu dikkatimi çekti.Türban meselesinin bireysel tercih mahiyetinde değerlendirilemeyeceğini tercih etme ortamı dışında gelişen bir olgu olduğunu söylüyorsunuz.Burda bireysel tercih derken bu kelime gurubuna hangi anlamı yüklediğimiz ve bundan ne anladığımız önemli değil mi?Kendimiz dışındaki çevremizde gördüğümüz her insanın giyimi,hayat tarzı,inancı bize göre kendilerinin bireysel tercihidir değil mi?Çevremizdeki o insanların giyinişleri,inanışları,hayat tarzları aldıkları eğitimle,ailesinin kendisini yetiştirme tarzıyla,bulundukları sosyal ortamdan etkilenmeyle ilgilidir.İnançlı bir ailenin kızı bulunduğu ailevi ortam gereği ailesinin anlayışı doğrultusunda yetiştirilir bir başkası da örneğin inançsızsa ailede kendi kızını kendi anlayışı doğrultusunda yetiştirir.Aile dindarsa başörtüsüne bakışı ölçüsünde kızının da başörtüsü takmasını ister o anlayışı kızına yerleştirmeye çalışır.Tam da bu noktada şu cümleler dökülüyor dillerden:Efendim o kızın tercih etme hakkı yok küçük yaşta başörtüsü taktırıyorlar kıza zorla.O küçük kızın nasıl eğitileceği hangi anlayışla yetiştirilmesi gereğini bir başkası onlar adına nasıl üzerine vazife olarak alıyor ya da bu hakkı kendinde görüyor bu kadar komik bir bakış mantık temellendirmesi olur mu?Yani aile o şekilde yetiştirmek istiyorsa kızını bundan kime ne?Onlar gibi olmayı istemezsiniz,onların bakışını eleştirebilirsiniz ama onlar adına size düşünme hakkını kim veriyor?Bir başkası da çocuğunu bunun tam tersi bir anlayışta yetiştirirken ben de kalkıp bu çocuk bu şekilde yetiştirilirken tercih hakkı yoktu bundan dolayı böyle giyiniyor böyle düşünüyor benim onun hakkındaki düşüncem kararım onunkinden daha mantıklı değerli desem ne kadar akıllıca olur bu?Bir başkası benim benimsediğim hayat tarzına fiili bağlamda ona zarar vermediği derece nasıl karışabilir?Ben de başkasının hayat tarzına karışamam tabiatıyla.Efendim Arabistan'da,Afganistan'da kadınların durumu böyleymiş.Evet dediğiniz gibi de bu durum bize şunu yaptırmayı mı gerektiriyor?Haydin oraya gidelim tepeden inme demokrasi götürelim yasaklarla bu işi halledelim.ABD'nin mantığı da yaptığı işlere kılıf olması açısından böyle işliyor.Gittiği yere demokrasi götürüyorum mantığıyla gittiğini söylüyor,insanları öldürmekle kendi dediğini yaptırmakla daha demokratik,daha özgür,daha modern bir ortam oluşturacağını savunuyor yaptığı işi meşrulaştırıyor kim inanır buna?Yada bir başka ülkenin demokratik olmaması ona oraya savaş açmayı oraya diktatörce demokrasi görtürme hakkını mı veriyor?O ülkenin yönetim tercihi seni fiili bağlamda savaş tehdidiyle etkilemediği sürece ne ilgilendirir değil mi?Bunun demokrasiyle ne alakası var?

 

Başörtüsü meselesinde de olduğu gibi kişi başını örtüyorsa kendi tercihiyle örtmüş veya bir zamanlar zorla örttürülmüş şimdi de zorla örtüyor olsa bile konuya kendi tercihi değil birileri zorla kapattırıyor bunların arkasında başka güç var mantığıyla yaklaşmak o insanlar adına onların kabul etmeyeceği bir hüküm vermek çok mu demokratiktir?Konuya temel olan asıl bakış ön plana çıkarılmaktan çekinildiği için fazlaca kırıp dökmekten korkulduğu için garip garip bakış açıları geliştirilmekte yapılanlara mesnet aranmaktadır.Ondan sonra biz başörtüsüne karşı değiliz türban şeklindeki bağlamaya karşıyız,biz de dindarız,bizim de anneannemiz başörtülü,zaten onlar türbanı zorla takıyorlar kendi tercihleri değil gibi sığ savunma mekanizması mantık tezahürlerine tanık oluyoruz.Sorunumuz başörtüsünün bağlanma şekli,başörtüsünü bağlayanların bağlamayı tercih etme haklarının olup olmaması değil ki...Sorunumuz irtica ve bu bağlamada dinin potansiyel irtica tehditini taşıyor olması ve dinle ilgili her türlü ilişkili konunun irticayla bağlantısının kurulması akabinde tehdit hissiyatının oluşması.İrtica tehditi yok mu var.Var da ne kadar nerden,kimden geliyor hususunda karşı cenahın tek söylediği dinini vicdanında yaşa dini bir edayla dini bir istekle çıkma karşıma dini bağlantılı her söylemin,eylemin tehdittir benim için.Sen kimsin bu vatanın,devletin emanetçisi; peki onlar kim bu vatanın,devletin düşmanı mı?Bu tehdit bugün algılanmıyor olsaydı üniversiteye başörtülü girmek din ve vicdan hürriyeti bağlamında da değerlendirilirdi AKP'ye de laiklik ilkesi bağlamında da dava açılmazdı.Burda hukuğun,din ve vicdan hürriyetinin ötesinde başka bir hal var.Konunun zemini bu zeminlerden çıkmış durumda.Bu mücadele anlaşmazlık 85 yıllık bir mevzu.Muhafazakar halk bir kitleyi dinine düşman olarak görüyor ki görmesi için bir çok sebep var,devleti yöneten bürokratik anlayışın temsilcileri de (iktidar demiyorum) muhafazakar kesimi rejime potansiyel düşman olarak algılıyor ki algılaması içinde yine birçok sebep var.Bu mücadele salt demokrasi,laiklik,özgürlük mücadelesi değil.Muhafazakar halk yönetime hakim olan anlayışı ne zaman kendine düşman görmezse,hakim anlayış da bu kesimi ne zaman düşman olmaktan çıkarırsa her işimiz halolacak.Bunun çabasına hiç tanık olmadım onu söyleyeyim sadece kutuplar var ve bu kutupların birbirine hakim olma çabası var yıllardır ortada olan...Hani irtica tehditi vardı ya bir de bu ülkede dine tahammül edemeyen dini bu ülkeden tecrit etmek isteyenlerin oluşturduğu tehdit de var...

 

MUHABBETLE...

 

Hayır arkadaşım ben bunları söylemiyorum, çok açık söylüyorum bunları sen benim ağzımdan uyduruyorsun. Bu çok kızdığım bir davranıştır. Ve konu türban değil karaçarşaf.

 

Komik olan ne biliyor musun? Karaçarşaftan mı yoksa, türbandan mı bahsedildiğini ya anlamadan. Yada karaçarşaftan bahsedildiği halde böyle yorumlamak işe geldiğinden butür şeyler yazmak. Arkadaşım alıntıladığın yazıda türbandan mı bahsediliyor?

 

benim adıma fikir yürütüp. Ardından benim adıma birşeyler yazıp, sonra bunlara cevap vereceksen buyur yap. Ben buna karışmam. Ama bari benim yazımı alıntılama bunu yaparken.

 

Ben bu tartışmanın başındaki konudan yani karaçarşaftan bahsediyorum. O halde ya siz ikisini aynı şey olarak görüyorsunuz. Ya da işinize öyle geliyor. Başka sonuç çıkmıyor.

 

Kadınların kara çarşafa sokulmasını kendi iradeleriyle, kendi bireysel tercihleriyle gerçekleşmiş bir eylem olarak görmüyorum. Bunu bir halk değeri olarakta görmüyorum. Kadını sosyal yaşamdan ve diğer insanlardan soyutlayan korkunç birşey olarak görüyorum.

 

Ha keza kara çarşaf konusunda dahi. Gidip zorla açalım tarzı birşey mi söylüyorum ? Karaçarşafın herhangi bir dinin emri olmadığı, saygı duyulması gereken bir halk değeri olmadığı, ve kati bir çoğunlukla insanların bireysel tercih olarak değil aile zoruyla gerçekleştirdikleri bir eylem olduğunu söylemek, gidip zorla kafasını açalım mı demektir?

 

Akraba evliliğinin zararlı birşey olduğunu söylemek. Gidelim devlet zoruyla bunları boşayalım mı demektir?

 

Başlık parasıyla kadınların mal gibi satılmasının korkunç bir şey olduğunu söylemek. Gidip başlık parasıyla evlenenin elinden eşini alalım mı demektir?

 

Ha nedir? Devletin çocukları ve gençleri korumak gibi bir görevi vardır. Bunu devlet herzaman güçle, zorla yapmaz. Yani devle para karşılığı zorla evlendirilen genç kızları korumak için, gidip zorla kocasının evinden getirmez onu. Ne yapar? İlke olarak "ya bize ne ailesi öyle istiyor" şeklinde bir kabulu reddeder önce. Yetişkin olduğunda kendi iradesi ve kendi bireysel tercihiyle eşini seçmesini sağlayacak, eğitim, bilinçlendirme, mülakat gibi yöntemlere başvurur.

 

Peki, devlet 13 yaşında ailesi tarafından bir genç kızın kara çarşafa sokulmasına "bize ne ailesi öyle istiyor" şeklinde bir kabulmu benimser? Böyle mi davranmalıdır? 13 yaşında karaçarşafa sokulan bir genç kızın durumunu gerek devlet, gerekse biz "bireysel inanç ve tercih" olarak mı görmeliyiz? Anlattığım budur.

Devletin, bireysel tercihiyle başını örten bir kadının tercihine saygı duyması gerektiği gibi. Çocukların ailelerinin zoruyla örtünmelerini engelleyecek önlemler alması da gerekmektedir. Heleki bu karaçarşaf gibi çocuğun hayat boyu toplumla olan ilişkisini oldukça katı bir şekilde belirleyecek bir giyinme biçimi sözkonusuysa. Karaçarşaf kadını toplum yaşamından soyutlamak, tecrit etmek, kendisini gizlemek için kullanılan bir giysidir. Ailesi böyle bir konuda çocuk adına karar verip onu buna zorlayabilir mi? Hayır. Kesinlikle zorlayamaz. Ve gerek toplum, gerekse devlet ailenin bu tarz bir davranışına saygı duymak, kabul etmek zorunda değildir. Çocukların ömür boyu kendisini toplum yaşamından soyutlayacak, ve kendisini aile üyeleri dışındaki insanlara karşı gizleyecek bir davranışa itilmelerini engellemek gibi görevi vardır. Bunu gidip zorla o kişinin karaçarşafını yırtıp çıkartarak yapmaz elbette. Ama ailelerin butür davranışlarda ve zorlamalarda bulunmalarını engelleyecek önlemler alır.

Gönderi tarihi:
Hayır arkadaşım ben bunları söylemiyorum, çok açık söylüyorum bunları sen benim ağzımdan uyduruyorsun. Bu çok kızdığım bir davranıştır. Ve konu türban değil karaçarşaf.

 

Komik olan ne biliyor musun? Karaçarşaftan mı yoksa, türbandan mı bahsedildiğini ya anlamadan. Yada karaçarşaftan bahsedildiği halde böyle yorumlamak işe geldiğinden butür şeyler yazmak. Arkadaşım alıntıladığın yazıda türbandan mı bahsediliyor?

 

benim adıma fikir yürütüp. Ardından benim adıma birşeyler yazıp, sonra bunlara cevap vereceksen buyur yap. Ben buna karışmam. Ama bari benim yazımı alıntılama bunu yaparken.

 

Ben bu tartışmanın başındaki konudan yani karaçarşaftan bahsediyorum. O halde ya siz ikisini aynı şey olarak görüyorsunuz. Ya da işinize öyle geliyor. Başka sonuç çıkmıyor.

 

Kadınların kara çarşafa sokulmasını kendi iradeleriyle, kendi bireysel tercihleriyle gerçekleşmiş bir eylem olarak görmüyorum. Bunu bir halk değeri olarakta görmüyorum. Kadını sosyal yaşamdan ve diğer insanlardan soyutlayan korkunç birşey olarak görüyorum.

 

Ha keza kara çarşaf konusunda dahi. Gidip zorla açalım tarzı birşey mi söylüyorum ? Karaçarşafın herhangi bir dinin emri olmadığı, saygı duyulması gereken bir halk değeri olmadığı, ve kati bir çoğunlukla insanların bireysel tercih olarak değil aile zoruyla gerçekleştirdikleri bir eylem olduğunu söylemek, gidip zorla kafasını açalım mı demektir?

 

Akraba evliliğinin zararlı birşey olduğunu söylemek. Gidelim devlet zoruyla bunları boşayalım mı demektir?

 

Başlık parasıyla kadınların mal gibi satılmasının korkunç bir şey olduğunu söylemek. Gidip başlık parasıyla evlenenin elinden eşini alalım mı demektir?

 

Ha nedir? Devletin çocukları ve gençleri korumak gibi bir görevi vardır. Bunu devlet herzaman güçle, zorla yapmaz. Yani devle para karşılığı zorla evlendirilen genç kızları korumak için, gidip zorla kocasının evinden getirmez onu. Ne yapar? İlke olarak "ya bize ne ailesi öyle istiyor" şeklinde bir kabulu reddeder önce. Yetişkin olduğunda kendi iradesi ve kendi bireysel tercihiyle eşini seçmesini sağlayacak, eğitim, bilinçlendirme, mülakat gibi yöntemlere başvurur.

 

Peki, devlet 13 yaşında ailesi tarafından bir genç kızın kara çarşafa sokulmasına "bize ne ailesi öyle istiyor" şeklinde bir kabulmu benimser? Böyle mi davranmalıdır? 13 yaşında karaçarşafa sokulan bir genç kızın durumunu gerek devlet, gerekse biz "bireysel inanç ve tercih" olarak mı görmeliyiz? Anlattığım budur.

Devletin, bireysel tercihiyle başını örten bir kadının tercihine saygı duyması gerektiği gibi. Çocukların ailelerinin zoruyla örtünmelerini engelleyecek önlemler alması da gerekmektedir. Heleki bu karaçarşaf gibi çocuğun hayat boyu toplumla olan ilişkisini oldukça katı bir şekilde belirleyecek bir giyinme biçimi sözkonusuysa. Karaçarşaf kadını toplum yaşamından soyutlamak, tecrit etmek, kendisini gizlemek için kullanılan bir giysidir. Ailesi böyle bir konuda çocuk adına karar verip onu buna zorlayabilir mi? Hayır. Kesinlikle zorlayamaz. Ve gerek toplum, gerekse devlet ailenin bu tarz bir davranışına saygı duymak, kabul etmek zorunda değildir. Çocukların ömür boyu kendisini toplum yaşamından soyutlayacak, ve kendisini aile üyeleri dışındaki insanlara karşı gizleyecek bir davranışa itilmelerini engellemek gibi görevi vardır. Bunu gidip zorla o kişinin karaçarşafını yırtıp çıkartarak yapmaz elbette. Ama ailelerin butür davranışlarda ve zorlamalarda bulunmalarını engelleyecek önlemler alır.

 

Haklısın Sayın CYRONA sen türbandan bahsetmiyormuşun karaçarşafı gördüm ama türban meselesindeki bakış açısı aynı sizin bu konudaki bakışınızla irintiliydi dikkatim o yönde yoğunlaşmış.Bu bakış tarzını sizin türban meselesinde de sürdürdüğünüz gibi bir yanılgıya düştüm özür dilerim.Kavramlar çok önemli hakikaten karaçarşaf farklı bir durum türban farklı bir durum ikisine de aynı bakmamak lazım değil mi?Türbana da aynı mantıkla bakıyorsanız cevabım geçerlidir.Kara çarşafı sevmesem de devlet nasıl bir önlem alır hususunda zorla yaptırım uygulamın dışında başka bir yöntem kullanmayacağını bilmediğini de biliyorum...

 

MUHABBETLE...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
.Kara çarşafı sevmesem de devlet nasıl bir önlem alır hususunda zorla yaptırım uygulamın dışında başka bir yöntem kullanmayacağını bilmediğini de biliyorum...

 

İmam Nikahı / Resmi Nikah oranını nasıl tersine çevirmiştir devlet?

 

Zorla mı?

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.