Gönderi tarihi: 29 Şubat , 2008 17 yıl Cumhuriyetimiz, M. Kemal ATATÜRK önderliğinde büyük fedakârlıklar ve mücadelelerle kurulmuştur. Bu uğurda binlerce şehit veren, bayrağını, dilini, devletini, milletini şerefle korumuş yiğitlerin evlatlarıyız biz. Bugün geldiğimiz noktada; bize miras bırakılan ve gururla yaşattığımız Cumhuriyetimizin üzerine oyunlar oynanıyor. "Ilımlı İslam" şekliyle geldiler ve kök saldılar. İslâm'a yükledikleri yeni misyon; "SİYASAL ve İDEOLOJİK CİHAT" olarak algılanmalıdır. Aynı zamanda emperyalistlerce kendisine "BOP eş başkanı" sıfatı yüklenen Başbakan; "Ilımlı İslam" projesiyle geleneksel milli duruştan vazgeçmiş, ulusal-stratejik birikimlerimizi ya satarak, ya da reddederek geleceğimizi tehlikeye atmış, ülkemizi dış güçlerin ve karanlığın kuşatmasına bırakmıştır. Bu kuşatma nedeniyle ülkemiz insanı; hiç hak etmediği bedeller ödemekte, geleceğimiz pazarlanmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde bağımsızlığından ve onurundan vazgeçmemiş bir ulusun gençleri olarak bu durumu içimize sindiremiyor ve Büyük Türk Ulusu'na sesleniyoruz: Üniter yapımızı bozmak, ulusal birliğimizi parçalamak için oynanan oyunları maddeler halinde tüm yurtsever vatandaşlarımızın dikkatine sunuyoruz: 1) Üniter devlet; devletin, ülke, millet ve egemenlik unsurları yasama, yürütme ve yargı organları bakımından teklik özelliği gösteren devlet şeklidir Üniter yapı. İşte bu anlamda değiştirmek istedikleri Türk Üniter yapısıdır.Üniter yapımızı bölmeye yönelik çalışmalar, özelikle sivil Anayasa değişikliği adı altında yapmaya çalışıyorlar . 2) Ulusal bütünlük; Anayasamızda, devletin şekli, dili, bayrağı, sınırlılıklarımız ve sorumluluklarımız belirlenmiştir. Buna göre; Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı her birey "Türk"tür ve her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, alt kimliği ne olursa olsun, bu ülkenin asli unsurudur. 301. maddenin kaldırılmaya çalışılması; ulusal bütünlüğün yok edilmesi, Türk kimliğinin ortadan kaldırılması çabalarına paralel olarak, "Alt kimlik/Üst kimlik" tartışmaları ile Anayasamızda ifadesini bulan "Türklük" bilinci baltalanmak istenmektedir. 3) Bölücü terör ve Tarikat faaliyetleri; 24 yıl önce ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde komşu ülkelerce desteklenilip üs verilen hatta eğitilen PKK militanlarınca ülkemizden toprak talebiyle başlatılan bölücü terör son yıllarda verilen tavizler sonucu; silahlı mücadeleden çıkarak siyasi bir hal almış; temsilcileri TBMM'ye girmiş ve meclis kürsüsünden dokunulmazlık zırhıyla; PKK taleplerini seslendirilmeye başlamıştır.Terörle mücadele için yetki isteyen TSK' ya aylarca bu yetki verilmemiştir.Kimi tarikatların üyesi olmak; devlette atanma için referans olmuş, özellikle "tarikatçılar" devletin tüm kademelerinde kadrolaşmış ve devleti içten ele geçirmişlerdir. Ölen tarikat şeyhlerinin cenazelerine bakanlar ve milletvekilleri katılır olmuşlardır. 4) İktidar Dini , Ilımlı İslam ;Onlar Müslüman'ız diyor ama Müslümanların dini olan İslam'ı reddediyor.Onun yerine Ilımlı İslam getirmek istiyor Diktatörce. Türban diye tutturmasının asıl amacı, kendi ideolojisini kabul ettirmek adınadır , İslam'da örtünmenin beş şekli vardır. Dileyen istediği gibi örtmekte serbesttir.Bunun adı baskıdır, zorla yeni geliştirdiği din oyununu kabul ettirmektir. Oyun çünkü ; bunlar tamamen emperyalist emellere hizmet için geliştirilmiş taktiklerdir. Öyle olmasa ulusal duruşundan ödün vermez, icraatlarıyla hizmetleriyle oy almaya çalışırdı, insanların dini duygularını sömürmezdi. [/color]Bugün Türbanla özgürlük kazandığını düşünen/düşündürülen kızlarımız, yarınlarını esaret altına aldıklarını bilmeden destek veriyorlar bu oyuna.. 5) TSK'nin etkisiz hale getirilme girişimleri ; Kopenhag kriterleri olarak dayatılan maddelerin başında TSK'nın etkisizleştirilmesi gelmekte, Üniter yapının bozulmasının önü açılmakta, bölücü ve teokratik siyasi faaliyetlere özgürlük talep edilmekte, Cumhuriyetin temel ilkeleri Atatürk devrimleri tasfiye edilmek istenmektedir. 6) Laiklik ; Anayasamızın teminatı altında bulunan laikliğe karşı türban üstünden sürdürülen karşı devrim girişimlerinin yarattığı tehlikeler ortadadır. Birileri ise, hem laiklik yıkıcılığı, hem de teminatı rolüne soyunmuştur. Oysa, laikliğin teminatı ancak Anayasamızdır. Hiç kimse kendini Anayasanın üzerinde göremez. Hele bu şahıs "BOP Eş Başkanı Tayip Erdoğan ise; ASLA olamaz! Çağdaş, bilimsel eğitim ve öğretimin yerine konulmaya çalışılan tarikat eğitimi bu konuda bize her şeyi anlatmaya yetiyor. Anayasanın 10,ve 42.maddelerinde yapılan değişiklik ile "Türbana" üniversitelerde izin veriliyor, sonuçta laik devlet hançerleniyor. Tarikat şeyhlerinin güdümünde üniversite değil; medrese eğitimi amaçlanıyor. Örnek aldıkları model ise; El-Ezher ve Yeni Malezya Üniversiteleridir. Bu üniversitelere, Türk Üniversiteleriyle denklik tanımak için yasal çalışmalar başlatılmıştır. Türban, kadının bedenini, inancını, sosyal varlığını yok sayarak; ÖZGÜRLEŞTİRMEKTEN çok bir BASKI aracı olarak kullanılmaktadır. Kadınlarımızın üzerinden din siyasete alet edilmektedir. Beraberinde getirdiği bölünme ise, Müslüman ve Müslüman olmayan şeklindedir. Bu serbestlik(!) kamu alanlarında, İlkokullarda, Orta öğretimde de istenmeyecek midir? Bu iç karışıklığa sebebiyet vermeyecek mi? Bunun adı baskı değil midir ? Gidişat ılımlı İslâm'dan şeriata adım adım geçildiğini gösterirken susmak sessizce beklemek aydınlık yarınlar isteyen vatandaşlarıyla bağdaşan bir tavır mıdır? Tüm bunlar mahalle baskısı değil midir? Bir başbakan Türbana gelinceye kadar, eğitim, sağlık, ekonomi, tarım, hayvancılık, ithalat, ihracat, açlık, işsizlik sorunlarına eğilmek ve, istihdam sağlamak zorunda değil mi? Eğitim kurumlarında bu kargaşaya bölünmeye sebebiyet vermek hizmet değil, eğitimi baltalamak, ülke huzurunu bozmak ve orta çağ karanlığına çekmek isteme girişimleridir. 7) Yeni YÖK Kanunuyla amaçlanan paralı eğitimdir; Çağdaş bireylerin, yetişmesine engel olacak, yeni YÖK kanunu kapıdadır. Oysa eğitimdir toplumları yücelten ve değerli kılan. Yarınlarımıza, çocuklarımıza verilen eğitim öğretim yok artık, Atatürk ilke ve İnkılaplarından çok uzaktır. Amaç sorgulayan, eleştiren, araştıran beyinler yetiştirmek değil; bağnaz, teslimiyetçi beyinler yetiştirmektir. Üniversitelerde giderek şiddet tırmanmakta, kitabı kalemi tercih edenden çok, taşı sopayı tercih eden, şiddete itilen öğrenciler artmaktadır. Bu kargaşadan yararlanmaya çalışan iktidar; çözümsüzlüğü, çözüm olarak sunmaktadır. Aydınlık yarınlarımızın, geleceklerini karartmalarına ve eğitim-öğretim haklarını ellerinden almalarına izin vermeyelim. 8) Yolsuzluk ve yoksulluk ; Yolsuzluklarla mücadele edecekleri iddialarıyla iktidar olanlar, önce sahte fatura kesenlere ve hazine arazisi işgal edenlere af çıkartarak destek oldular, Ali Dibo'larla tüm devlet daireleri ve belediyelerde ahbap, eş, dost ve dünürlere ihaleler verdiler. Öyle ki kendilerinden olmayan hiç kimse iş alamaz duruma geldi. Başbakan ve Bakanların çocukları inanılmaz işler yapmaya ve gayrimenkul sahibi olmaya başladılar. Medya bunlara göz yumarken, işi o kadar ileri götürdüler ki atadıkları bürokratların aldığı rüşvetlere bu "rüşvet değil bahşiş "deme pişkinliğini dahi gösterdiler. Yolsuzlukla mücadele yerine yolsuzluk yapana sahip çıktılar. Yoksulluğun ortadan kalkması için istihdam yaratma kayıt dışı insan çalıştırılmasını önlemek yerine, işveren katkıları ve sigorta primlerini artırarak kaçak işçi ve ruhsatsız işyerleri çalışmasını teşvik ederek, insanları kölelik ücretine mahkûm ettiler; bir kutu erzak ve yarım ton kömüre muhtaç bıraktılar. İş vaadiyle, iki yardımla, karşılığında oylarını alarak ülkenin geleceğine ipotek koydular. 9) Türkiye Ekonomisi ; Türk ekonomisine ciddi katkı sağlayan, hayvancılık, tarımcılık sekteye uğratılmış, verimli topraklarından faydalanmak yerine, dışardan ithal mallar almakla yabancıların güdümüne girilmiştir. İthal etmemiz gereken kotalar belirlenmiş, kota altında kaldığımızda cezalar ödenmiştir. Toplam dış borcumuz, milli gelirin yarısından fazladır. İhracatı engelleyip, İthalata destek vermekle cari açık ciddi boyuta getirilmiştir. Değerlerimiz ve ekonomimiz ,Türk Bankacılığı tamamen yabancıların eline geçmiş, dış güçlere bağımlı hale getirilmiştir. Türkiye dünyada paranın hiç bir yatırıma dönüşmeden en çok para kazanan ülkesidir. Türk ekonomisinin bu gücünü engellemek için bağımsızlığımız elimizden alınmış ve güçlere teslim edilmiştir. 10) Özelleştirme Safsatası; satılan değerlerimiz, milli servetlerimiz elden çıkarılmaktadır. 24.5 milyar dolarlık özelleştirme gelirinin buharlaşması da işin cabası. Yapılan özelleştirmelere rağmen borçlarımızın katlanarak artması, duyarlı her yurttaşımızı biraz daha karamsarlığa sürüklemektedir. Bankalar, Türk Telekom, GSM, Fabrikalar, Barajlar, en önemli kurumlarımız tüm değerlerimiz özelleştirmeyle satılmaya devam ediyor. Ülkeye yabancı sermaye girmiyor, sadece topraklarımızdan veriyoruz. İşçilerimizin işlerini elinden alıyorlar, üç kuruş maaşla köleliğe zorlanıyor gariban vatandaşlarımız. Yaşanılan işsizlik; yalnızca ekonomik olarak değil sosyal yapımız olan aile birliğini de ciddi anlamda tehdit ediyor. 11) Yabancılara yapılan toprak satışları; ülkemizin siyasal bağımsızlığını giderek tehdit etmeye başlamıştır. Yabancılar, emlak, arazi satın alıp topraklarımıza yerleşiyorlar. Caddeler, yabancı mağaza ve Cafe isimleri ile dolduruldu, Türkçe tabelalı işletmeler yok denecek kadar azaldı. Yabancılar, birçok yerleşim biriminde köy kurma derecesine gelmiş büyük çoğunlukta bulunmaktadırlar. Ülkemize konuşlandırılmak istenen uluslar arası askeri güçler ise siyasal bağımsızlığımızın en önemli tehditlerinden birisi olacaktır. 12) Çevre ve İnsani tehlike ;Ülkemize kurulmaya çalışılan nükleer santraller ise yaşanabilecek çevre sorunu ve sağlıklı nesiller yetiştirmek konusunda çok büyük bir tehdittir. Nükleer santral projesi, 100 yıl geçse de etkileri derin izler bırakacak, gelişmiş ülkelerin bile atığını ne yapacağını bilemediğinden depoladığı insani tehlikedir. Ancak, yandaş, arkadaş, akrabalara verilecek kaymaklı ihaleler, iktidarın gözünü kör etmektedir. 13) Sağlık ve emeklilik yasası; Sosyal Güvenlik Reformu adıyla yapılan yasal değişikliklerle, vatandaşlarımız sadaka düzenine, yoksulluğa ve sistem içinde kaybolmaya mahkûm edilmektedir. SSK'ya yatırılan primlere rağmen, SSK batıyor. 'Kurtaralım', 'Nasıl?' işverenden alınan SSK primini artırarak...Vatandaşa yük üstüne yük ekleniyor. 14) Köylü artık milletin efendisi değil; Tarım ve hayvancılık küresel ekonomiye tercih edilmiş, kendi toprağında işsiz kalan köylü, büyük kentlerde varoşların kahvehanelerini doldurmaya başlamıştır. 15) Büyük Ortadoğu Projesi; BOP adı altında oynanan oyun gerçekten çok büyüktür. Dünya enerji savaşımının kalbi olan Ortadoğu'da Türkiye'ye biçilen rol, federatif, güçsüz bir Asya ülkesi rolüdür.(Bor-toryum, petrol ortaklığı, Terör, İran savaşı, Irak senaryosu, İstihbarat ortaklığı) Bunların hepsi çok büyük bir emperyalist oyunun Legolarıdır. 16) Ermeni Soykırımı ; Emperyalistler, Osmanlı Devleti'ndeki Hıristiyan unsurları ve özellikle Ermenileri, Osmanlılara karşı kullanmayı alışkanlık haline getirmişlerdi. Ermenilere, gerçekleşmeyeceği kendilerince de bilinmesine rağmen, Doğu Anadolu Bölgesi'nin büyük bir bölümünün de içinde yer aldığı "HAYALİ" Ermenistan vaat edilmiştir. Tıpkı Kürt kökenli Türk vatandaşlarımıza "HAYALİ" Kürdistan vaatleri gibi. Tarih yeniden sahneleniyor dün Osmanlıyı Ermeni oyunuyla parçalamak istiyorlardı, bugün dinle, Kürtler kullanılarak yeniden yaşatılmak isteniyor benzer emperyalist oyunlar. İslam Dini, "ILIMLI(!)" hâle getirilerek;"SÖZDE" Kürdistan Devleti senaryoları işleniyor beyinlere. Bu tarihi yanılgıların yeniden yaşatılmasına izin vermeyelim. 17) Medya; Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir iktidar bu şekilde medyadan destek görmemiştir. Medya yapılan tüm olumsuzluklara, kadrolaşmaya, tarikat faaliyetlerine, adam kayırma ve yolsuzluklara sessiz kaldığı gibi destek olmuştur. Medya TMSF medyası-Doğan medya-Dinci medya-Dünür ve "tarikat" Medyası olarak oluşmuş; tamamı koşulsuz destek sağlamış; arada sesini yükseltenler ise; Emin Çölaşan gibi uzaklaştırılmış ve kıyıma uğramıştır. 18) Avrupa Birliği Üyelik kriteri-Koşulu ve Vakıflar Yasası; Pontus ve Süryani soykırımını tanıyın !, Türk Ceza yasasındaki 301. Maddeyi kaldırın !, Pkk ya karşı silahlı mücadeleyi bırakıp, sosyal, kültürel ve siyasi çözüm bulun! Üniversitelerde Kürtçe dersler verilsin! Gümrük birliği Ek Protokolü'nü uygulayın ve limanlarınız ile hava alanlarınızı Rumlara açın! Orduyu denetim altına alın! Heybeliada Ruhban(Papaz) Okulu'nu açın! Fener Rum Patriği'nin Ekümenliğini tanıyın !, Dicle ve Fırat suları bölgedeki barajlar ve GAP'ın yönetimini Uluslar arası AB yönetimine devredin! Tam üyeliği şimdilik düşünmeyin ama "imtiyazlı ortaklık" için bile Kıbrıs Rum Devleti'ni tanıyın, KKTC'yi yok edin! Bu süreçte ebedi kölelik ve ödünler yer almaktadır. AB üyeliğinin birinci şartı; Kemalizm'in yok edilmesidir. ABD, işgal etmeyi planladığı ülkelerde ulusal bütünlüğü kim parçalıyorsa ona arka çıkmış ve destek vermiştir. Din, hürriyet, özgürlük ve haklar adı altında karışıklıkları kışkırtmıştır. Tıpkı 5555 "Sayılı Vakıflar kanunu" ile azınlık vakıflarına mal-mülk edinme hakkı verilmesi gibi. Türkiye'yi tam bir "din" savaşlarının yapıldığı denetiminin ve kontrolünün yapılmasının asla mümkün olamayacağı, bir kaos ortamına sokmak ve başkalaştırmak içine düzenlenmiş bu yasa, onaylanmıştır. Bugüne kadar hiç bir hükümetin onaylamadığı bölmek, parçalamak amaçlı bu yasaya hiç çekinmeden AKP hükümeti imza atmıştır. Türkiye'de bu yasal dayanakla, gerek siyasi, gerek dini örgütlenmeler, tarikat veya misyonerlik örgütü şeklinde vakıflar kuraca bilecekler ve bu hakkı hoyratça kullanacaklardır. Cumhuriyetimiz Lozan'da üstlenilenlerin ötesinde, yükümlülükler altına sokulmaktadır. 19) AB& ABD Hedefindeki Kemalizm ; Neden Kemalizm hedef alınıyor ? Neden Türk' lük değil de, Müslümanlık temel alınıyor ? Çünkü ; Kemalist'ler ödün vermez, duruşundan, onurundan, Türk benliğinden. Dimdik ayakta duran Kemalistler, emperyalist güçleri rahatsız ediyor. Binlerce yıl baş edemedikleri güç Kemalizm'dir ve hep karşısında yenik düşmüşlerdir. Şimdi Kemalizm'i , seçtikleri İktidar ve cuntalarının Ilımlı İslam oyunuyla, yıkmak istiyorlar. Soruyoruz, ABD Irak'ta 1,5 milyon Müslümanları katlederken dinci Başbakan neredeydi ? Neden hesap sormadı ? En büyük insanlık kıyımı gerçekleşirken, Terörü besleyen ABD ile işbirliğine neden giriyor ? Tüm bunların cevabı açık değil mi ? Çağdaş Cumhuriyetimiz mi, yoksa dine dayalı, çağdışı ve insan haklarından uzak bir rejim mi emperyalist güçlerin işine geliyor ? Ben Müslüman'ım diye çıkan diktatörün, Türk'ü yok etmek isteyenlerle ne denli sıkı ilişki içinde olduğunu görmek mümkün. Ne mutlu " Türk'üm diyene ! diyemeyen ve bunu o da Ne mutlu Lazım, Kürdüm, Ermeniyim der demeci ile açıkça göstermiyor mu ? Uyanalım bu hipnozdan, oyundan. Bu ülke kanla, onurla kurulmuşken, Kemalizm'i çiğnetmek, sildirmek, değiştirmelerine izin vermek ihanettir! Haykıralım Dünya'ya, "ATALARIMIZIN " kanı ile sulanmış bu topraklardan bir karış vermek yerine, canımızı vermeyi yeğlediğimizi, şehitlerimizin kanının yerde kalmayacağını, kalamayacağını, onursuzca yaşamaktansa vatan uğruna ölmeyi yeğlediğimizi herkes bilsin! Bir İSTİKLAL savaşı daha veriliyor, vatanımıza, Cumhuriyetimize, Atamızın mirasına, şehitlerimize sahip çıkalım! Atatürk devrimlerine ve Laik Türkiye Cumhuriyeti'ne zarar verecek her türlü çaba boşa çıkarılacaktır. Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti sahipsiz değildir. Cumhuriyetimizi yükseltecek ve yaşatacak bizleriz. Uyanalım, Uyandıralım Türk Ulusu !!!
Gönderi tarihi: 2 Mart , 2008 17 yıl Basbakanin *ulusa seslenis*konusmasi icin hazirlanmis olan ilk metinde Harekatin sürdügü kayitliydi,son anda yapilan bir degisiklikle Harekatin bittigi ilave edilmis,bu ilave ile cekilmeden son anda haberdar olduklari anlasilmisti, ve bazi basin organlarida basin özgürlügü kapsaminda ilk metni yayinlamislardi,Basbakanlik basin müsavirliginden yapilan aciklamada bunun basin kurallarina aykiri oldugu,Harekatin devam ettigi sözünün *Ambargolu metinler*kapsaminda olmasina ragmen kasitli olarak basin tarafindan kamuoyuna sunulmustur denildi. Lafa sira geldiginde mangalda kül birakmayanlar gerceklerle yüzgöz olduklarinda halkin bilgi edinmesinide engellemeye calismaktadirlar. saygilarla
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.