Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 * Eşcinsel insanlar, ergen yaştalarsa ve bu ilişkiye zorlama sonucu girmemişlerse, ne yaptıkları bizi hiç ilgilendirmez. Bu tercihlerinden dolayı onlara ahlaksız deme hakkımız da yok. * İki ergen erkek veya iki ergen kadın homoseksüel cinsel tercihleri varsa, onları ahlaksızlıkla suçlamaya hakkımız yok. Ancak, homoseksüel ilişkinin taraflarından biri, ergenlik yaşına gelmemiş, akli yeterliliğe sahip olmayan bir kişi ise, ha o zaman bu eylem suç olur, ahlaksızlık olur. Sayın BrainSlapper... Tabii ki insanların cinsel hayatları ve bununla birlikte cinsel tercihleri de diğer üçüncü şahısları ilgilendirmez... Ancak toplum yaşamına, ailevi yapılara, yeni yetişecek bireylere zarar vermediği sürece... Yazınızda belirttiğiniz "Ergen" kelimesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir ergen cinsellik konusunda doğru tercihi yapabilecek olgunlukta ve yaşantılarda değildir ve cinsel olgunlaşma tam olarak "18-21" yaşlarında yani Genç-Yetişkinlik Döneminin başında gerçekleşir ki iletinizi haddim olmayarak şöyle düzeltmek isterim: "İki Genç-Yetişkin erkek veya iki Genç-Yetişkin kadın homoseksüel cinsel tercihleri varsa, onları ahlaksızlıkla suçlamaya hakkımız yok." Ayrıca aslında "Cinsel Tercih" diye bir şey pratikte yoktur. Çünkü birey karşısındaki üç tercihten "onu, bunu ya da şunu" seçmez... Bu bir "oluş"tur... Yani birey geçmiş yaşantıları birlikte bir cinsel kimliğe ister istemez bürünür. Birey kendisini "o" olarak hissettiği cinsel kimliğe zamanla bürünür ama bir tercih yapmaz. "Şöyle mi olayım, böyle mi olayım" diye bir karar mekanizması yoktur. Eşcinsellikten haz alıyorsa, sadece öyle olmaya devam eder... Kaldı ki Eşcinsel eğilimlerin hemen hepsinin (hemen hepsi diyorum çünkü tüm eşcinselleri sorgulamak gibi bir lüksümüz yok) ve Cinsellik düşkünü olan kimselerin küçüklüklerinde Şiddet ve Cinsel İstismara/Tacize maruz kalmış ve travma geçirmiş kimseler olduğu tespit edilmiştir. Yani Psikoloji Eşcinselliği ve Cinsellik Düşkünlüğü'nü tedavi edilebilir olarak görmektedir ve bunu gerçekten tedavi edebilmektedir. Birde bu açıdan bakmak lazımdır... Yine bildiğim kadarıyla söylemek istiyorum ki Biyolojik olarak çift cinsiyetli (eğilimli) doğan kimseler bile genelde iki cinsiyetten birisine eğilim gösterip ameliyat ile o cinselliğe bürünmektedir. Ama tabii ki Psikolojide temel bir kabuldür; topluma ve diğer bireylere zarar vermeyen bir kimse, zarar vermediği sürece ve bu koşullarda tedavi edilmeye ihtiyacı olmadığını düşündükçe "Rahatsız/Hasta" olarak kabul edilmez... Bu açıdan "Ergen" değil ama "Genç-Yetişkin"lerin Eşcinsel tercihleri diğer bir üçüncü şahısları kesinlikle ilgilendirmemektedir... "Ergen"lerinki niçin ilgilendirmektedir? Ergenlerin cinsel organları henüz tam anlamı ile olgunlaşmamıştır ve psikolojileri de cinsel birlikteliği arzulamış olsa bile doyuma ulaşacak kadar güdülenmemiş olabilir. Ve bu yüzden yaşayacakları bir cinsel birliktelikleri başarısızlıkla sonuçlanma ihtimali yüksektir. Bundan başka cinsel birlikteliklerde ergenlerin, olgun insanlardan çok daha bencil olduklarını ve öncelikle kendi doyumlarını düşündüklerini bilirsiniz. Bu yüzden partnerlerine büyük ihtimalle bir doyum yaşatamayabilirler ve bu da partnerinin kendine güvenine zara verir. Vesair gibi bir çok nedenden dolayı bir Ergen'in Eşcinselliğe eğilimi artabilir ve böylelikle kendisini o kefeye koyarak o tercihe yönelebilir. Bu bir Ergen için yanlış tercihtir ve o yüzden psikolojik destek görmesi gerekir. "Yanlış Tercih" terimini niçin kullandığıma gelirsek... Bundan sanıyorum iki+ sene kadar önceydi, Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde liselere bir takım çeteler dadanmıştı. Bunlar liseli gençlerle temasa geçip anlattığım gibi kendisine güvenini yitirmiş gençleri eşcinselliğe yönlendiyorlardı, sanıyorum fuhuş sektörü için... Sonunda bunlar yakalandılar ve o çocuklar direkt olarak psikologlara yönlendirilip tedavi altına alındılar... Bunu net'ten teyit etmek için arayacağım, umarım ulaşabilirim... Sayın BrainSlapper umarım yalnış anlamazsınız bu sadece bir düzeltme yazısıydı... Yanlış düşündüğünüzü iddia etmiyorum... Saygılarımla... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Yapılan yorumlar (inançsızlar tarafından) hepsi bozacının şahidi şiracı kabilinden nedenmi " Eşcinsel insanlar, ergen yaştalarsa ve bu ilişkiye zorlama sonucu girmemişlerse, ne yaptıkları bizi hiç ilgilendirmez. Bu tercihlerinden dolayı onlara ahlaksız deme hakkımız da yok." Bu kafa yapısına sahip kişi veya kişiler sanki dini inançta ergen olmayanları cinsi arzularına istek için kullanıyorlar ve yahut din öyle söylüyor iması yapıyorlar ve buradan eşcinselliğ sanki meşru bir şey gibi sunuyorlar " İNSAN" için asıl ergen yaşta yaptığı önemlidir ve eşcinsellik aykırı bir ilişkidir kimse inananlara kendi yaşam tarzlarını dayatıp "AHLAK" abidesi havalarına yatıp sanki sütten çıkmış ak kaşık olduğunu yazmasın herkes kendi yoluna. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Yapılan yorumlar (inançsızlar tarafından) hepsi bozacının şahidi şiracı kabilinden nedenmi " Eşcinsel insanlar, ergen yaştalarsa ve bu ilişkiye zorlama sonucu girmemişlerse, ne yaptıkları bizi hiç ilgilendirmez.Bu tercihlerinden dolayı onlara ahlaksız deme hakkımız da yok." Bu kafa yapısına sahip kişi veya kişiler sanki dini inançta ergen olmayanları cinsi arzularına istek için kullanıyorlar ve yahut din öyle söylüyor iması yapıyorlar ve buradan eşcinselliğ sanki meşru bir şey gibi sunuyorlar " İNSAN" için asıl ergen yaşta yaptığı önemlidir ve eşcinsellik aykırı bir ilişkidir kimse inananlara kendi yaşam tarzlarını dayatıp "AHLAK" abidesi havalarına yatıp sanki sütten çıkmış ak kaşık olduğunu yazmasın herkes kendi yoluna. Sayın sarıgöl, Bir hayat tarzını dayatma gibi bir durum yok. Aksine, ben de, kendi ahlak anlayışımızı kimseye dayatmaya hakkımız olmadığını vurguladım. Ve bu nedenle, akli yeterliliğe sahip olduktan sonra, kimsenin kimseye herhangi bir dayatmada bulunmaya hakkı yok dedim. Yani anlatmaya çalıştığım şey, sizin iletinizde en son dile getirdiğiniz şeydir: Herkes kendi yoluna. Kimse kimseye bişey dayatamaz.Kimse kimseye bişey dayatamayacağı için, Hintli'ye de kendi ahlak anlayışımızı dayatıp, onu ahlaksızlıkla suçlayamayız. Adamı deli olarak nitelendirmek mümkündür. Ancak, bu deli nitelendirmesini, kızı ile evlenmesinden dolayı değil, bu evliliği "vahy almak" gibi bir gerekçeye dayandırmasından dolayı yapabiliriz. Saygılar. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Adamı deli olarak nitelendirmek mümkündür. Ancak, bu deli nitelendirmesini, kızı ile evlenmesinden dolayı değil, bu evliliği "vahy almak" gibi bir gerekçeye dayandırmasından dolayı yapabiliriz. Sayın BrainSlapper. "VAHY" olayı bellidir muhataplarıda bellidir bu itibarla hintli (meczup) kendini bağlar (eylemi) bu itibarla istisnadır dolayısı ile istisnalar kaideyi bozmaz. Saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Sayın BrainSlapper. "VAHY" olayı bellidir muhataplarıda bellidir bu itibarla hintli (meczup) kendini bağlar (eylemi) bu itibarla istisnadır dolayısı ile istisnalar kaideyi bozmaz. Neye göre bellidir? Nasıl bellidir? Kıstas nedir? Onu soruyorum zaten. Saygılar. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Neye göre bellidir? Nasıl bellidir? Kıstas nedir? Onu soruyorum zaten. Saygılar. brain slapper. Farkındamısın'ki anlayamadığını, anlamadığını,anlamıyorsun. Veyahut işine gelmiyor. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 brain slapper. Farkındamısın'ki anlayamadığını, anlamadığını,anlamıyorsun. Veyahut işine gelmiyor. 'Kişiyi kendin gibi bil' demişler, ama bazı durumlarda bu deyiş doğru olmayabiliyor. Alıntı
Misafir İ'tezele Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Ben size bahsettiğiniz akıl kıstasını nasıl kullanıyorsunuz diye sordum! Hakaret eden ben değilim ve nedense hep sizin gibi dini bütün (!) insanlar! Şimdi kişisel tartışmaları boşverinde, madem aklınıza bu kadar güveniyorsunuz, Sayın BrainSlapper'ın oldukça mantıklı şekilde sorduğu bu sorunun benzerini cevaplayın bence! Ve eğer bunların akıl işi olduğunu (daha doğrusu vahy yoluya akıl işi) savunacaksanız bir daha akıldan bahsetmeyin... Ve eğer bunların akıl işi olmadığını söyleyecekseniz bence yine bir daha akıldan bahsetmeyin! Lütfen başkalrının iletilerini baz alarak şahsıma cevap yazmayın. 1. Muhammed'in vahy aldığını kabul etmek akıl işi midir? Konu burada Muhammed'in vahy aldığını kabul etmenin akıl işi olup olmaması değil, Hz. Muhammed ile hintli bir ensestin arasındaki farktır. Konu Muhammed'in vahy alıp almamasının akıl işi olup olmadığı tartışmasına gelirse, ben o konuyu es geçerim. 2. İbrahim'in çocuğunu kemeye kalkaması. Bizler İbrahim'i zaten kur'an'ın öğretisine göre tanıyoruz (müslümanlar olarak söylüyorum). İnanmıyorsanız, İbrahim'in yaşayıp yaşamadığından bile emin olamazsınız. Bir de kesmeye ''kalkan'' demişsiniz. Siz bu rivayete inanmadığınıza göre, İbrahim'i neyin engellediğini düşünüyorsunuz. Kesmek üzereyken siz mi engel oldunuz? Nerden geliyor bu teminat? İbrahim çocuğu gerçekten kestiyse şayet bugün kurban bayramında neden koç ya da her neyse kesiliyor. Eğer bir şeyler engel olduysa, bunlar nedir ve siz bunları nasıl açıklıyor, nerden biliyorsunuz? 3. İsa'nın tanrının oğluyum demesi. Müslümanlar bu konuya karşı çıkar ve kabul etmezler. Sorunun muhatabı ben değilim. İsa da bir insandır. Tanrı'nın oğlu olmak ona sonradan atfedilmiştir. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 1. Muhammed'in vahy aldığını kabul etmek akıl işi midir?Konu burada Muhammed'in vahy aldığını kabul etmenin akıl işi olup olmaması değil, Hz. Muhammed ile hintli bir ensestin arasındaki farktır. Konu Muhammed'in vahy alıp almamasının akıl işi olup olmadığı tartışmasına gelirse, ben o konuyu es geçerim. Konu renkli yerdir Sayın İ'tezele. Başlığa bakarak bunu kontrol edebilirsiniz. 2. İbrahim'in çocuğunu kemeye kalkaması.Bizler İbrahim'i zaten kur'an'ın öğretisine göre tanıyoruz (müslümanlar olarak söylüyorum). İnanmıyorsanız, İbrahim'in yaşayıp yaşamadığından bile emin olamazsınız. Bir de kesmeye ''kalkan'' demişsiniz. Siz bu rivayete inanmadığınıza göre, İbrahim'i neyin engellediğini düşünüyorsunuz. Kesmek üzereyken siz mi engel oldunuz? Nerden geliyor bu teminat? İbrahim çocuğu gerçekten kestiyse şayet bugün kurban bayramında neden koç ya da her neyse kesiliyor. Eğer bir şeyler engel olduysa, bunlar nedir ve siz bunları nasıl açıklıyor, nerden biliyorsunuz? Haklısın İbrahim var mı yok mu, tek bir karakter mi, kollektif bir karakter mi bilmiyoruz, elimizde kanıt yok. Yaptığımız şey, hikayeyi doğru kabul edip, "aklımıza, mantığımıza, bilgimize, tecrübemize" dayanarak yorum olduğunu tespit ettiğimiz bölümleri çıkarmak ve kendi yorumumuzu/görüşümüzü eklemektir. Elimizde şöyle bir kayıt var: "Allah İbrahimden oğlunu kurban etmesini istedi. İbrahim tam kesecek iken, Cebrail geldi, kesmene gerek yok, Allah senin samimiyetine inandı al bu koçu kes dedi. Bunun nüzerine İbrahim, oğlu yerine, koçu kesti." Hikayeyi doğru kabul ediyoruz. Hikaye, akıl ve mantık süzgecinden geçirilerek, hangi kısımların yorum, hangi kısımların "olabilecek nitelikte" olduğu belirlenir. Hikayedeki kısımları inceliyoruz... Allah İbrahimden oğlunu kurban etmesini istedi. Bu tür iddialar tarihrte hep olmuş, mesela en son örnek Hintlinin hikayesi "Allah kızımla evlenmemi istedi". Allah'a ilişkin en ufak bir kanıt yok. Ama benzer iddialar olduğu için, bu iddiayı "belki olabilir" kategorisaine atıyoruz. Devam edelim. İbrahim tam kesecek iken, Cebrail geldi, kesmene gerek yok, Allah senin samimiyetine inandı al bu koçu kes dedi. Bunun tamamen uydurmasyon/yorum olduğunu, bu olayın bir benzerinin hiçbir zaman olmamış, yaşanmamış olmasından anlıyoruz. Gökten koyun geldiğine şahit olan yoktur. Cebraili de gören yoktur. Buradan anlıyoruz ki, hikayenin burası yorum/uydurmasyon. Devam edelim. Bunun nüzerine İbrahim, oğlu yerine, koçu kesti. Bu doğrudur. Zira koç, koyun, keçi, dana, davar hergün kesilmektedir. Bu şekilde hikayenin olabilir ve olmayabilir kısmını ayırıyoruz. Elimizde şu kalıyor: 1. Allahtan vahy aldığına inananarak veya halüsinasyon görerek İbrahim oğlunu kesmek istiyor. 2. Birisi onu durduruyor. 3. İbrahim bunun üzerine koç kesiyor. Durduran kişinin, Cebrail falan olmadığını, zira Cebrail'in varlığına şahit olan bir kişi bile bulamamamızdan ve gökten koç gelme iddiasının mantıkla çelişmesinden anlıyoruz. Peki kim durdurmuştur.? Sen bugün kendi çocuğunu kesmeye kalksan, seni kim durdurur? Aklı başında olan herkes durdurur. İbrahim'i de birileri "ne yapıyorsun sen, dellendin mi" diye durdurmuştur. Bu binlerce yıllık tecrübe ile sabittir. İnsanlar cinnet geçireni, delleneni, durdurmaya, sakinleştirmeye çalışırlar. Bu şekilde hikayenin bir kısmının yorum olduğunu anlıyoruz. Sonra başa dönüyoruz. Vahy işine. Allah'tan talimat aldığını iddia edip, cinnet geçiren birsürü insan tanıyoruz. Yani bu bizim yaşadığımız çağda oluyor. Ama hiç, Allah ile sms'leşen birini göremiyoruz. Bu bilgi ve tecrübenden de, Allah'tan vahy gelme iddiasının, sadece bir halüsinasyon olabileceği sonucuna varıyoruz. Zira vahy göremememize rağmen, halüsinasyon ürünü davranışları hergün gözlemleyebiliyoruz. Buradan, vahy iddiasının da yanlış olduğunu, adamın sıradan bir psikolojik vaka olduğunu anlıyoruz. "Doğru saydığımız" bir hikayenin analizini bu şekilde yapıyoruz. 3. İsa'nın tanrının oğluyum demesi.Müslümanlar bu konuya karşı çıkar ve kabul etmezler. Sorunun muhatabı ben değilim. İsa da bir insandır. Tanrı'nın oğlu olmak ona sonradan atfedilmiştir. Hristiyanlara göre, kitaplarına göre, İsa bu iddiada kendisi bulunmuştur. Saygılar. Alıntı
Misafir İ'tezele Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 [bHikayeyi doğru kabul ediyoruz. Hikaye, akıl ve mantık süzgecinden geçirilerek, hangi kısımların yorum, hangi kısımların "olabilecek nitelikte" olduğu belirlenir. Hikayedeki kısımları inceliyoruz... Sen bugün kendi çocuğunu kesmeye kalksan, seni kim durdurur? Aklı başında olan herkes durdurur. İbrahim'i de birileri "ne yapıyorsun sen, dellendin mi" diye durdurmuştur. Bu binlerce yıllık tecrübe ile sabittir. İnsanlar cinnet geçireni, delleneni, durdurmaya, sakinleştirmeye çalışırlar. [/b] Hristiyanlara göre, kitaplarına göre, İsa bu iddiada kendisi bulunmuştur. Saygılar. Karşılıklı olarak belli normlar çerçevesinde tartışabildiğimize sevindim. Yalnız Slapper, bir rivayeti alıp oradan buradan kırpıp yeni bir hikaye oluşturmak ve sonra kendi oluşturduğun bu varsayımı tartışma esnasında öne sürüp, karşı tarafın tezini çürütmeye çalışmak senin mantık ilkelerine uygun mu? Reddediyorsan tamamen reddedersin. İşine geleni alıp kullanmak seni sonuca götürmez. İnsanlar gelip ibrahim'e, oğlunu kesme koç kes, mi dediler yani? O adam linç edilmedi mi? Nasıl bir muamele gördü ki bugün peygamber konumunda o halde? Yaşadığı toplum ya da ailesi kendi oğlunu kesmeye götüren bir deliyi dağ başlarına gitmeden engelleyemediler mi? Sanmıyorum.. Elbetteki hristiyanlara göre bu iddiada kendisi bulunmuştur.. Öğreti böyleyse insanlar ne yapsın. Ama Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından (o da bildiğimiz kadarıyla) yazılmış bir kitapda İsa peygamberin yüceltilmesi insanidir ya da iktisadidir; herneyse. Ancak dediğim gibi, konunun muhatabı ben değilim. Ben Tanrı'nın oğlu olan bir İsa'ya inanmıyorum, ben Hz. isa'yı tanıyorum. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Yalnız Slapper, bir rivayeti alıp oradan buradan kırpıp yeni bir hikaye oluşturmak ve sonra kendi oluşturduğun bu varsayımı tartışma esnasında öne sürüp, karşı tarafın tezini çürütmeye çalışmak senin mantık ilkelerine uygun mu? Reddediyorsan tamamen reddedersin. İşine geleni alıp kullanmak seni sonuca götürmez. Sayın İ'tezele, Daha önce de örnek vermiştim. Bir olayı gören 10 kişinin ifadelerini alsanız, 10 ayrı ifade ile karşılaşırsınız. Gerçek hiçbiri değildir, ama gerçek o ifadelerin içinde gizlidir. Ben rivayetleri "kafama göre" kırpmıyorum. Anlatılan bir rivayeti yaşanmış kabuıl ediyorum. Ama o rivayet içindeki "Olabilecek şeyler" ile "yorum" kısımlarını ayırıyorum sadece. Daha önce bir örnek verdim. Muhammed-Cümeyriye evliliği. Muhammed Cümeyriye'nin kabilesini çatışmada yenmiş. Birsürü adam ölmüş, Cümeyriye'nin kocası dahil. Cümeyriye'nin kabilesininin bütün malları ganimet adı altında yağmalanmış, hayatta kalan herkes esir edilmiş. Cümeyriye'nin özgürlüğünü satın alabilecek parası yokmuş (Bütün malları yağmalanırsa, nasıl parası olabilir ki!). Bunun üzerine Muhammed, Cümeyriye'ye evlenme şartıyla onun özgürlük bedelini ödemeyi teklif etmiş. Cümeyriye'de memnuniyetle kabul etmiş. Bu şekilde Muhammed onu onurlandırmış. Rivayet bu. Doğru kabul ediyoruz. Şimdi, Cümeyriye'nin, daha birgün önce sarılarak yattığı kocasını öldüren adam ile "memnuniyetle" evlendiğini iddia etmek, etik değildir, Cümeyriye'ye hakarettir. Hikayenin içine katılmış yorumlardan biri budur. Cümeyriye'nin onurlandırıldığının iddia edilmesi, hikayedeki diğer yorumdur. Bush'un gidip Irak'ı yerle bir ettikten sonra üstüne üstlük bir de Saddam'ın kızını alması, nasıl onurlandırma olursa, Muhammed'in Cümeyriye'yi alması da ancak o tarz bir onurlandırma olabilir! Yani hikayeleri kafamıza göre kırpmıyoruz. Rivayetlerdeki olabilecekler ile yorum ve manipülatif sözleri ayırıyoruz. Saygılar. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Cümeyriye'nin, kocasını öldüren adam ile "memnuniyetle" evlendiğini iddia etmek, etik değildir, Cümeyriye'ye hakarettir. Bütün Bizans prenseslerinin Fatih'in fedaisi Kara Murat'ı görür görmez aşka tutuldukları ve artık kıytırık Bizans prensleri ile birlikte olamadıkları, kara sevdaya tutuldukları gibi mi? Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Bütün Bizans prenseslerinin Fatih'in fedaisi Kara Murat'ı görür görmez aşka tutuldukları ve artık kıytırık Bizans prensleri ile birlikte olamadıkları, kara sevdaya tutuldukları gibi mi? Fatih'in Fedaisi Kara Murat'ı pek okumadım. Tarihte anlatılan hikayelerden "yorum kısmını ayırmak gerektiği" düşüncesi bende, Eski Orta Asya Türk Hanlıklarının Çin ile savaşları ve Çin prenseslerinin Türk Hakanı ile evlenmekten ne kadar "memnun ve mutlu" olduklarına ilişkin yazıları okuduktan sonra başladı. Türk prenslerin Çin prensesleriyle evlenmeleri bilgidir. Ama "memnuniyet" kısmı yorumdur. Düşünün, bir tarafta, o dönemin en gelişmiş/medeni ülkesi Çin var. Öbür tarafta çadırlarda yaşayan, göçebe ve savaşçı bir toplum var. Bir tarafta, ipekli elbiseler, kuş tüylü yataklar içinde büyüyen, temizlik kültürü olan, hiyeraşik yapı nedeniyle "soylu" olduğu için kendisine hürmet gösterilen bir prenses var. Öbür tarafta, soğuk iklimde yaşayan, bu nedenle hayvan postu giyen, gıdaları daha çok hayvansal ürünler olan, "et, balık, kelle, bunlar yenir elle" kültüründe yetişen, yerleşik olmadığı için temizlik kültürü falza gelişemeyen, hiyerarşik yapı olmadığı için soyluluk falan gibi kavramları bulunmayan, "anarşik demokrasi" olarak adlandırabileceğimiz bir kültürde büyüyen bir prens var. Bu Çin prensesinin yüksek düzeyli konforu, medeniyeti ve statüyü bırakarak, "memnuniyet ile" Türk prens ile evlendiğini iddia etmek, akla hakarettir. Tarhi kayıtlardaki yorumları ayırmak gerektiğine ilişkin düşüncem bu şekilde başladı. Saygılar. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Fatih'in Fedaisi Kara Murat'ı pek okumadım. Tarihte anlatılan hikayelerden "yorum kısmını ayırmak gerektiği" düşüncesi bende, Eski Orta Asya Türk Hanlıklarının Çin ile savaşları ve Çin prenseslerinin Türk Hakanı ile evlenmekten ne kadar "memnun ve mutlu" olduklarına ilişkin yazıları okuduktan sonra başladı. Türk prenslerin Çin prensesleriyle evlenmeleri bilgidir. Ama "memnuniyet" kısmı yorumdur. Düşünün, bir tarafta, o dönemin en gelişmiş/medeni ülkesi Çin var. Öbür tarafta çadırlarda yaşayan, göçebe ve savaşçı bir toplum var. Bir tarafta, ipekli elbiseler, kuş tüylü yataklar içinde büyüyen, temizlik kültürü olan, hiyeraşik yapı nedeniyle "soylu" olduğu için kendisine hürmet gösterilen bir prenses var. Öbür tarafta, soğuk iklimde yaşayan, bu nedenle hayvan postu giyen, gıdaları daha çok hayvansal ürünler olan, "et, balık, kelle, bunlar yenir elle" kültüründe yetişen, yerleşik olmadığı için temizlik kültürü falza gelişemeyen, hiyerarşik yapı olmadığı için soyluluk falan gibi kavramları bulunmayan, "anarşik demokrasi" olarak adlandırabileceğimiz bir kültürde büyüyen bir prens var. Bu Çin prensesinin yüksek düzeyli konforu, medeniyeti ve statüyü bırakarak, "memnuniyet ile" Türk prens ile evlendiğini iddia etmek, akla hakarettir. Tarhi kayıtlardaki yorumları ayırmak gerektiğine ilişkin düşüncem bu şekilde başladı. Saygılar. Sayın BrainSlapper... Türk boyları genel olarak suyu kutsal olduğu için pek kullanmazlardı. Balık yemek gibi bir kültürleri de yoktu aslında... Tam anlamı ile olmasa da "Genel Hatları" ile doğruluk payı içerse de bilgileriniz, Türk Prensleri zorla almıyorlardı Çin Prenseslerini. Bu türlü evlilikler siyasi evliliklerdi ve Çin'in işine yarayan evliliklerdi. Çünkü Türklerde yönetimde kadının söz sahibi olması dolayısı ile Çin Türklerin iç işlerine rahatlıkla karışabiliyordu. Hatta bir Hakan'ın oğluna Çinli bir prensesle evlenmemesini, yoksa böyle bir evliliğin Devletin yararına olmayacağını söylediği vakidir. Çin'in iç işlere karışmak ve Türklerin akınlarını önlemek için kız verme politikası güttüğü hep bilinir... Dikkat edin; Türklerden hiç kız almamıştır Çin, çünkü Türklerde gönderdikleri geline aynı muamelenin yapılmasını doğal olarak isteyecektir... Çinli Prenses belki hayatından memnun değildir ama onu veren Çin Hükümdarı bundan çok memnundur emin olun. Çünkü Çin bu sayede Türk akınlarını önleyebiliyordu ve dolaylı olarakta olsa Türk devletinde söz sahibi olabiliyordu... Saygılarımla... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Türk prenslerin Çin prensesleriyle evlenmeleri bilgidir. Ama "memnuniyet" kısmı yorumdur. 21. Yüzyıldan "KANAAT" belirtmek binler sene evveline "YORUM'DA" değil tarafgirliktir nerden biliyorsun veya gördünmü derler değilmi. Alıntı
Misafir İ'tezele Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 21. Yüzyıldan "KANAAT" belirtmek binler sene evveline "YORUM'DA" değil tarafgirliktir nerden biliyorsun veya gördünmü derler değilmi. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 ben sadece soru soracağım size müsadenizle.... diyelim ki 4 tane kedi yavrusu var ..bu dört kediyi dört ayrı insana veriyoruz...bir biim adamı bir çocuk , bir yetişkin ve bir genç...çocuk kediyi severken ferkında bile olmadan o kadar çok sarılıp sıkıştırıyor ki kedi ölüyor...bilim adamı kediyi bir deneyde kullanıyor ve kedi ölüyor...genç kediyi sırf mazoşist zevkleri için boynundan sıkarak nefessiz kalışını ve kedinin nasıl gözlerine bakarak öldüğünü görmek için boğuyor ve kedi ölüyor...(özür dilerim yazarken kötü oldum ama biryere bağlıycam sözü..) yetişkin adam kediye iğne vuruyor ve kedi ölüyor... şimdi soruyorum..kedileri öldürenler hakkında ne gibi bir yorum yaparsınız... öğrenmek için soruyorum bunu...yani bizler olayları değerlendirirken bilgiyi içinde yaşadığımız toplumu ve değer yargılarını bakış açılarımıza nasıl yansıtırız.... dini anlarken geçmişin değerlendirmesini yaparken hangi ölçülerle hangi bakış açılarıyla değerlendirirsek adil ve isabetli yorumlar yapabiliriz... selamlar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 24 Kasım , 2007 Fatih'in Fedaisi Kara Murat'ı pek okumadım. Ya Brain dalga mı geçiyorsun, sanki ben okudum. Okumaya ne gerek, sağolsun Cüneyt abimiz filimlerini yaptı ya! Aslında filmlerini de izlemedim tabii ama, "***** Bizans" filmi yapılınca eleştiriler ortama yansıdı, işte bilmem Bizans'ta geçen filmde elektrik direkleri uzakta görünüyormuş filan dendi, öyle öğrendik. Filmde iyice abartmışlar, kılıçla savaşırlarken yukardan helikopter geçiyordu. Onu da izlemedim de, tartışmalar sırasında göstermişlerdi. "Nayır nolamaz, mmbabamm..." şeklindeki konuşma tarzıyla filan adamakıllı eleştirilir bu filmler... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Ya Brain dalga mı geçiyorsun, sanki ben okudum. Okumaya ne gerek, sağolsun Cüneyt abimiz filimlerini yaptı ya! Aslında filmlerini de izlemedim tabii ama, "***** Bizans" filmi yapılınca eleştiriler ortama yansıdı, işte bilmem Bizans'ta geçen filmde elektrik direkleri uzakta görünüyormuş filan dendi, öyle öğrendik. Filmde iyice abartmışlar, kılıçla savaşırlarken yukardan helikopter geçiyordu. Onu da izlemedim de, tartışmalar sırasında göstermişlerdi. "Nayır nolamaz, mmbabamm..." şeklindeki konuşma tarzıyla filan adamakıllı eleştirilir bu filmler... Normalde aslında Fatih'in "Kara Murat" adlı bir fedaisi yoktur. Kara Murat aslında bir Türk Çizgi Roman kahramanıdır... Mesela bir filminde Kara Murat gidip Kazıklı Voyvoda nam Vlad Tepeş Draquila'yı öldürüyor... Aslında Draquila'yı kendi adamlarından birisi öldürmüştür... Ben Cüneyt Arkın'ın o filmlerinde o kadar abartılı çekim hataları görmedim. Göründüğü efsaneleri abartı... Filmlerdeki "Nnayır nnolamaz" gibi şeylerde o zamanki çekim teknolojisinin acizliğindendir... Rica ederim Türk Sinemasına hakettiği değeri verelim arkadaşlar, rica ederim... Ben Türk Filmlerini çok severimde... Saygılarımla. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Sayın BrainSlapper... Türk boyları genel olarak suyu kutsal olduğu için pek kullanmazlardı. Balık yemek gibi bir kültürleri de yoktu aslında... Tam anlamı ile olmasa da "Genel Hatları" ile doğruluk payı içerse de bilgileriniz, Türk Prensleri zorla almıyorlardı Çin Prenseslerini. Bu türlü evlilikler siyasi evliliklerdi ve Çin'in işine yarayan evliliklerdi. Çünkü Türklerde yönetimde kadının söz sahibi olması dolayısı ile Çin Türklerin iç işlerine rahatlıkla karışabiliyordu. Hatta bir Hakan'ın oğluna Çinli bir prensesle evlenmemesini, yoksa böyle bir evliliğin Devletin yararına olmayacağını söylediği vakidir. Çin'in iç işlere karışmak ve Türklerin akınlarını önlemek için kız verme politikası güttüğü hep bilinir... Dikkat edin; Türklerden hiç kız almamıştır Çin, çünkü Türklerde gönderdikleri geline aynı muamelenin yapılmasını doğal olarak isteyecektir... Çinli Prenses belki hayatından memnun değildir ama onu veren Çin Hükümdarı bundan çok memnundur emin olun. Çünkü Çin bu sayede Türk akınlarını önleyebiliyordu ve dolaylı olarakta olsa Türk devletinde söz sahibi olabiliyordu... ... Sayın boşig, Benim üstünde durduğum şey, Çin prenseslerinin zorla evlendirilip evlendirilmemeleri veya ne maksatla evlendirildikleri değil. Üzerinde durduğum konu "Çin prenslerinin bu evliliklerden acaip memnun oldukları" iddiası. Tarih'i gerçeklere evet. Ama, tarih içine karıştırılan yorumların tarihi gerçek olarak pazarlanmasına hayır. Üstünde durduğum konu bu. Saygılar. Alıntı
Misafir İ'tezele Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Sayın boşig, Benim üstünde durduğum şey, Çin prenseslerinin zorla evlendirilip evlendirilmemeleri veya ne maksatla evlendirildikleri değil. Üzerinde durduğum konu "Çin prenslerinin bu evliliklerden acaip memnun oldukları" iddiası. Tarih'i gerçeklere evet. Ama, tarih içine karıştırılan yorumların tarihi gerçek olarak pazarlanmasına hayır. Üstünde durduğum konu bu. Saygılar. Sn. Slapper, herkesin peygamber olark bildiği İbrahim'in deli olduğunu ve oğlunu durup dururken kesmeye kalktığını iddia ederken, siz tarihin içine yorum karıştırmış olmuyur musunuz? Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Sn. Slapper, herkesin peygamber olark bildiği İbrahim'in deli olduğunu ve oğlunu durup dururken kesmeye kalktığını iddia ederken, siz tarihin içine yorum karıştırmış olmuyur musunuz? Haklısınız. Kendi yorumumu katıyorum. kattığım yorum, insanların hergün karşılaşabildikleri bir yorum. Yani olağanüstülüğü yok. İalh'tan emir almak ise, hergün karşılaşılabilen bir olay değil. Hiç karşılaşılabilien bir olay değil. O nedenle daha mantıklı gelen, daha olşabilecek bir yorum ile değiştiriyorum. Peki başka yorum olamaz mı? Olur elbette. Elimzdeki kuru bilgi şu: İbrahim oğlunu kesmek niyetiyle yatıormış ve bıçağı boğazına dayamıştır. Neden? 1. Dinin yorumu şu: Allah'tan emir aldı. 2. Benim yorumum şu: Cinnet geçirdiği için veya Halüsinasyon gördüğü için. Başka yorumlar da olabilir tabi ki. 3. İbrahim'in çocuğu çok hastadır, çocuk acı çekmesin diye öldürmeye karar vermiştir. (Ama çocuğun hasta olduğuna dair bir bilgi yok, ki sonraki yaşamının da sağlıklı olduğu söylşeniyor) 4. Asıl karısının dırdırına dauyanamamış,, sinirinden cariyesinden olan çocuğunu "sırf asıl karıya öfkesinden" kesmeye kalkmıştır. (Asıl karı olan Sara'nın kıskançlık duyduğunu biliyoruz. Ama kesme sebebi olarak bu kıskançlık gösterilmemiş) Bu olasılıklara baktıktan sonra, en olağan, en mantıklı gelen, en çok tekrarlanan seçenek 2. seçenektir. Saygılar. Alıntı
Misafir İ'tezele Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Haklısınız. Kendi yorumumu katıyorum. kattığım yorum, insanların hergün karşılaşabildikleri bir yorum. Yani olağanüstülüğü yok. İalh'tan emir almak ise, hergün karşılaşılabilen bir olay değil. Hiç karşılaşılabilien bir olay değil. O nedenle daha mantıklı gelen, daha olşabilecek bir yorum ile değiştiriyorum. Şu halde tarihe; *İnsanların hergün karşılaşabildiği, *Toplumsal normalara göre ''olağanüstü'' olmayan, *Kişilere kendilerine göre mantıklı gelen, *Günlük hayata bakarak ''olabilcek şey'' olarak tespit ettiğimiz noktalarada yorumlarımızı katabiliriz. Üstelik bu yorumları yaparken ne bir bilgi birikimine ne de bir delile ihtiyacımız yoktur. Şu maddelere bakarak rahatlıkla, ''79'un Şubat ayında Gobbie çölüne kar yağmamıştır'' diyebilirim. Çölde kar yağması karşılaşılabilecek bir olay değildir. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Ayrıca Mezopotamya bölgesinin düz ve iletişime açık olması, toplumsal yalıtımı önlemiş; teknik, politik ve dini fikirlerin çabucak yayılmasını sağlamıştır. O çağda, yazıyı, bir kayıt tutma sistemi olarak geliştirmiş Mezopotamya uygarlıkları, bizlere Hz. İbrahim’in içinde yaşadığı toplumu tanıma imkânı vermektedir. Bu kayıtların tutulduğu yazıtlar keşfedilmeden önce, seküler bilim dünyası, İbrahim ve nesline, bir efsanenin abartılmış kahramanları olarak bakmaktaydı. Ebla, Ugarit, Nuzi ve Mari arkeolojik kayıtlarında ortaya çıkan kanıtlardan sonra, bilim adamları, İbrahim ve ona tabi olanların, kuzeybatı Mezopotamya toplumunda gerçekten yaşadıklarını anladılar. Hatta o kadar ki, bulundukları coğrafyaya, kendilerinin veya atalarının ismini verecek kadar önemli insanlar olduklarını, kabul etmek zorunda kaldılar. "HAZRETİ İBRAHİM . Not. İnanmayanlar,inanmasın kimin umurunda. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Kasım , 2007 Şu halde tarihe; *İnsanların hergün karşılaşabildiği, *Toplumsal normalara göre ''olağanüstü'' olmayan, *Kişilere kendilerine göre mantıklı gelen, *Günlük hayata bakarak ''olabilcek şey'' olarak tespit ettiğimiz noktalarada yorumlarımızı katabiliriz. Üstelik bu yorumları yaparken ne bir bilgi birikimine ne de bir delile ihtiyacımız yoktur. Şu maddelere bakarak rahatlıkla, ''79'un Şubat ayında Gobbie çölüne kar yağmamıştır'' diyebilirim. Çölde kar yağması karşılaşılabilecek bir olay değildir. Bu yorumları elbette, bilgi birikimine dayalı olarak ve elimizdeki bildilere bağlı olarak yapıyoruz. Kafadan sıkmıyoruz. Muhammed'e durup duruken epilepsi demedik. Elimizde olan bilgilerden hareket ettik. Vahy anı denen şey sırasında gözlenen travma ile ile epilepsi hastalarındaki semptomları karşılaştırdık. İbrahim hakkında bir iddiada bulunurken de elimizdeki bilgilerden hareket ettik. Çocuk kesme olayından hareket ettik. * 79'un Şubat ayında Gobi'ye kar yağmamıştır diyebilmen için, bunu destekleyecek bilgiye sahip olman lazım. Elinde herhangi bir bilgi yok. İbrahim olayındaki "Çocuk kesme" bilgisi gibi yani. Saygılar. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.