Gönderi tarihi: Pazartesi 13:062 gün Admin 60 Yaşından Sonra Öğreneceğiniz 15 Hayat Dersi60 yaşına girmek sadece yaşlanmakla ilgili değil, aynı zamanda uyanışla da ilgilidir. Arkanızda onlarca yıl varken, bakış açınız derinleşir, öncelikleriniz değişir ve hayatın gürültüsü diner. Bunlar kitaplardan değil, yaşamaktan, kaybetmekten, sevmekten ve öğrenmekten çıkan derslerdir. İşte 60 yaşından sonra gerçekten odaklanacağınız 15 içgörü.Zaman en değerli para biriminizdir.Zamanın geri kazanamayacağınız, ödünç alamayacağınız veya daha sonra kullanmak üzere biriktiremeyeceğiniz bir şey olduğunu öğrenirsiniz. Paradan veya statüden daha kutsal hale gelir. Aşırı sorumluluk almayı bırakır ve takviminizi huzurunuz ona bağlıymış gibi korumaya başlarsınız - çünkü öyledir. Artık umursamayan insanlara kendinizi anlatmak veya değiştiremeyeceğiniz şeyleri değiştirmeye çalışmak için zaman kaybetmezsiniz.Sağlık her şeydir.Sağlık olmadan, başka hiçbir şeyin önemi yoktur. Arkadaşlarınızın hastalıklarla, hatta belki de kendiniz bazı zorluklarla karşılaştığınızı gördünüz ve şu netleşir: vücudunuz yenilmez değildir. Onu dinlemeye, ihtiyaçlarına saygı duymaya ve bir zamanlar savuşturduğunuz zehirli alışkanlıkları bırakmaya başlarsınız. Uykunun, hareketin, temiz havanın ve iç huzurunun lüks olmadığını, temeller olduğunu anlarsınız.İlişkiler, sahip olunan şeylerden daha önemlidir.İnsanları etkilemeye çalışmayı bırakıp, gerçekten önemseyenleri takdir etmeye başlarsınız. 60 yaşından sonra hayatınızın değeri sahip olduklarınızda değil, sahip olduğunuz kişilerdedir. İyi bir arkadaş, dinleyen bir partner, dertleşen bir komşu; bunlar gerçek servetiniz olur. Gülecek kimsesi olmayan, dolu bir evde olmaktansa, nazik biriyle kahve içmeyi tercih edersiniz. Yakınlık, güven ve paylaşılan geçmiş, rafa kaldırabileceğiniz her şeyden daha ağır basar.Bırakmak özgürleştiricidir.Öfkeye, pişmanlıklara veya modası geçmiş hayallere tutunmanın hayatınızı daha da karmaşık hale getirdiğini anlarsınız. Artık kayıplar ve hayal kırıklıkları yaşadınız; ama bırakmanın pes etmek anlamına gelmediğini de öğrendiniz. Bu, kendinizi ilerlemek için özgürleştirmek anlamına gelir. İster eski kinler, ister değişen insanlar, ister aştığınız beklentiler olsun, sevgiyle bırakmayı öğrenirsiniz. Bu bir zayıflık değil, netliktir.Endişe hiçbir şeyi çözmez.Hiç olmamış şeyler için endişelenerek çok fazla uykusuz gece geçirdiniz. Bir süre sonra, endişenin sizi korumadığını, sizi tükettiğini görmeye başlarsınız. Hayat nadiren plana göre gider, ama yine de ilerlemeye devam eder. Her bilinmeyeni felaketleştirmeyi bırakıp başa çıkma yeteneğinize güvenmeye başlarsınız. Çoğu sorunun yönetilebilir olduğunu ve geri kalanının genellikle kendiliğinden çözüldüğünü fark edersiniz.Özgüven yaşla birlikte artar.Onur peşinde koşmayı bırakır ve gerçeğinizin arkasında durmaya başlarsınız. Onlarca yıl sorgulamanın ardından, kendiniz olmanın fazlasıyla yeterli olduğunu fark edersiniz. Neyi sevdiğinizi, neye inandığınızı ve neye tahammül edip etmeyeceğinizi bilirsiniz. Artık trendlerden veya fikirlerden kolayca etkilenmiyorsunuz. Bu kibir değil, sessiz bir özgüvendir. Bunu deneyim, hatalar ve kendini tekrar tekrar savunarak kazandın.Minnettarlık bakış açısını değiştirir.Yaşlandıkça, neşenin daha fazlasına sahip olmakla ilgili olmadığını, sahip olduklarını fark etmekle ilgili olduğunu daha iyi anlarsın. Mutluluğu büyük, gösterişli anlarda aramayı bırakıp günlük detaylarda bulmaya başlarsın: sıcak bir yemek, eski bir arkadaştan gelen bir telefon veya radyoda çalan en sevdiğin şarkı. Minnettarlık, dünyaya bakış açını değiştirir. "Yetersiz"i "bolluk"a, stresi de takdire dönüştürür.Hayat bir yarış değildir.60 yaşına geldiğinde, acele etmenin sana neler getirdiğini görmüşsündür: tükenmişlik, kaçırdığın anlar ve pişmanlıklar. Rekabet etmeyi bırakıp kendi ritmini benimsemeye başlarsın. Artık hiçbir şeyi kanıtlamana gerek kalmaz. Yavaş sabahlarda, uzun yürüyüşlerde ve telaşsız sohbetlerde neşe bulursun. Son teslim tarihleri daha az, mevcudiyet daha önemlidir. Acele etmemenin, daha az şey yapıp daha çok hissetmenin sessiz bir güzelliği vardır. Hayatın en güzel anlarının, onlardan kaçmaya çalışmayı bıraktığında geldiğini fark edersin.Hatalar öğretmendir.Attığın her yanlış adım, başka türlü öğrenemeyeceğin bir şey öğretti. 60 yaşından sonra geçmişinden utanmayı bırakır ve onu seni olduğun kişiye götüren bir harita olarak görmeye başlarsın. Artık başarısızlıktan korkmazsın; onu bekler, ondan ders çıkarır ve daha fazla bilgelikle ilerlersin. Seni tanımlayan hatalar değil, onlardan nasıl büyüdüğündür. Ve çoğu zaman, en derin gelişimin en acı dolu anlarından gelir.Kendini açıklamana gerek yok.Hayatının yeterince zamanını seçimlerini haklı çıkarmak, tercihlerin için özür dilemek veya yanlış anlaşılmaktan endişe etmekle geçirdin. Şimdi, sadece hayatını yaşıyorsun. Sınırlarını veya kararlarını onlara saygı duymayan insanlara açıklamak için enerji harcamıyorsun. Her zaman kabul görmese bile, netliğin yeterli olduğunu öğrendin. Kanıtlayacak hiçbir şeyin yok ve artık aştığın kalıplara sığma arzun yok. Senin hayatın, senin şartların, bu kadar basit.Neşe, sadelikte bulunur.Artık en büyük neşeyi getiren büyük tatiller veya gösterişli akşam yemekleri değil; sessiz bir sabah, açan bir çiçek ve yağmur sesidir. 60 yaşından sonra gözleriniz hayatın küçük mucizelerini fark etmeye ayarlıdır. Sadeliğin sıkıcı olmadığını, besleyici olduğunu öğrendiniz. Günlerinizi ne kadar az karmaşıklaştırırsanız, o kadar çok keyif alırsınız. Hayatın anlamlı olması için abartılı olması gerekmez. Sadece gerçek olması gerekir ve sonunda bunu nasıl göreceğinizi biliyorsunuz.Affetmek kendinize bir hediyedir.Artık başkalarının hatalarının yükünü taşımıyorsunuz. Affetmenin, zararı unutmak veya mazur görmek olmadığını öğrendiniz; zehir yerine barışı seçmekle ilgilidir. Tekrar nefes alabilmek, daha iyi uyuyabilmek ve acıyı tekrar tekrar yaşamayı bırakabilmek için affedersiniz. Uzlaşma veya güven anlamına gelmez; sadece artık size hizmet etmeyen acıyı bırakmak anlamına gelir. Affetmek onları özgürleştirmez; Seni özgürleştirir.Öz bakım bencillik değildir.Onlarca yıl başkalarını -çocuklarını, eşlerini, işini- ön planda tuttun. Ama 60 yaşından sonra, kendine bakmanın bir şımartma değil, bir sorumluluk olduğunu nihayet anlıyorsun. Dinlenmek, hobilerin, düşünmek ve gerektiğinde "hayır" demek için alan yaratıyorsun. İhtiyaçların için özür dilemeyi bırakıp onları onurlandırmaya başlıyorsun. Boş bir bardaktan su dökemezsin ve artık onu nasıl dolduracağını biliyorsun; sessizlikle, nezaketle ve sana açıklama yapmadan neşe getiren şeylerle.Gülmek ilaçtır.Gülmenin hayatta kalmak olduğunu anlayacak kadar gözyaşı döktün. Zor günleri hafifletir, bağları derinleştirir ve seni sağlam tutar. Kendine, hayatın saçmalıklarına ve tüm bunları seninle birlikte yaşamış insanlara daha özgürce gülüyorsun. Mizah, bir başa çıkma mekanizması ve kendi başına bir neşe haline geliyor. Zor zamanlarda bile gülebilmek, dayanıklılığın en büyük göstergelerinden biridir. Ve artık bunu hafife almıyorsun.Miras, başarıdan daha önemlidir.Özgeçmişini düşünmeyi bırakıp yarattığın etkiyi düşünmeye başlıyorsun. İnsanlara nasıl hissettirdin? Hangi değerleri aktardın? Başarı zamanla kaybolur, ama verdiğin sevgi, gösterdiğin nezaket ve geride bıraktığın anılar; kalıcı olan budur. Kazandıklarını daha az, kim olduğunu daha çok önemsiyorsun. Miras, herkes tarafından hatırlanmakla ilgili değil; seni en iyi tanıyanlar tarafından iyi hatırlanmakla ilgilidir.Kaynak: Hously
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.