Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Birileri kalkıp bir halkın siyasi temsilciliğine kalkıyor,sözde kanı bitirmek istiyor.Ben kanı kanla temizleyen her tür oluşumun karşısındayım.Yalnız arkadaşlar Yakışıklı'nın belirttiği gibi kalkıp bunu bir halka yedirmeyelim.Orda ölenler hepimizin insanları.Vatan için ise tabi gerekirse ölüm bile hoş sadalara uğurlanmalı.Şimdi hepimizin tek ihtiyaçı TEK YÜREK olmak ve birbirimize sahip çıkmak!

Ben bu milletin bu zamana kadar kendi içinde bu kadar ayrıştığına şahit olmadım... Çok değil daha kendi gençliğimde bile ben arkadaş seçerken kimliğine bakmadım... kimsenin baktığınıda sanmıyorum... Ama birileri var birileri kışkırtıyor hak hukuk yalan, Kürt halkının hakkı olarak gösterilen şey bir düzmece... Demirefeye katılıyorum her kelimesine... insanın gidip dağlara çıkası geliyor... ama istenende bu peki bunu durdurmanın yolunu kimse bilmiyormu?

 

Kürt dilini meşrulaştırıyor, resmen federasyona gitmek istiyor, teröristlerine gerilla muamelesi yapıyor...

 

Oysa o dil kendi bölgelerinde zaten özgürce konuşuluyor ama onların istediği bu değil, dillerini kabul ettirdiklerinde varlıklarını kabul ettirmiş olacaklar... Türkçe Türk milletinin dilidir, herkes Türk milleti kime denir biliyor, Kürtçe bu milletin anadili olamayacağına göre ve Mustafa Kemal'in de söylediği gibi dil bir milletin kimliğiyse onunla her şeyi yaparsınız...

 

Kürtlerin dillerini meşrulaştırmak için oynanan bu oyun aslında onların özgürlüğü için değil (ki zaten özgürler) Türkiye Cumhuriyetinin bölünmesi için oynanıyor...

 

Allah aziz şehitlerimize rahmet eylesin, ailelerinin ve vatandaşlarımızın başı sağolsun... Ateş düştüğü yeri yakıyor ama o ateş vatan toprağına düşüyor... ve yanan biziz... kimlikli kimliksiz biz yanıyoruz...

Gönderi tarihi:
Güvercin Kanadında Mektup.

 

Bu alıntıladığınız yazıyı dikkatli okudunuzmu?Dağdaki teröristle kahraman Türk askerini aynı kefeye koyan ve tüm toplumdan tepki alan bir yazı biz Erdoğan'ı ve türevlerini iyi biliriz bir önceki iletimde okuyunuz lütfen...

Şimdi bu güvercin kanadına yazılmış sözüm ona barış mektubuna bir Gazimizin yazmış olduğu ve benim forumda yayınladığım cevap var,tekrar alıntılamamı istermisiniz?Yoksa siz zahmet edip bulurmusunuz?

Gönderi tarihi:

değerli kardeşim suheda bakın biz bu acıları 30 yıldır yaşıyoruz kendiniz fotoğraflarını koymuşsunuz annelerin babalrın çektiği acı ortada benim takıldığım nokta kimin haklı olduğu değil eğer bu sorunu 30 yıldır 'sadece pkk için söylüyorum' silahla çözemediysen benim gibi birileri çıkıp farklı yollar aramanın vakti geldi der elbette artık kan ve gözyaşı görmek istemiyorum bu ülkede ben bu olayların en yoğun dönemlerinde çocukluğumu yaşadım daha doğrusu yaşayamadım şimdi başkaları bu acıları çekmesin çocuklar babasız eşler kocasız anneler yavrusuz kalmasın demek eğer suçsa ben açık adresimi vereyim gelip kafama sıksınlar yakılan köyler göç eden insanlar şehirlerimizdeki karmaşalar tabutlar bunlar bu 30 yıllık süreçte yaşanan sadece aklıma gelenler tek derdim yeter olsun haa bu arada bahsettiğiniz yazınızı okumadım ancak dedimya yeni gaziler ve şehitler olmasın diyorum pkk ve tsk zaten aynı kefede olamaz onuda belirtmiş olayım bu arada.

Gönderi tarihi:

Memleketimiz iki yıldır yoğun terör saldırılarıyla uğraşırken. Terör tekrar 90 lardaki yoğunluğa erişmişken. Ve memleketin en yakıcı sorunuyken.

 

Yeni hükümetimiz enerjisini neye harcadı?. Terörü çözecek projelere mi? Dış politikatada atağa mı ?

 

Hayır.

 

Memlekete yeni anayasa hazırlamaya. en azından daha 5 yıl süre olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hangi usulde yapılacağına.

 

soru sorulacak kişiler halk yada sivil toplum kuruluşları değildir. Memleket Terör belasıyla uğraşırken. Sanki memleketin en yakıcı sorunu, Yeni anayasa ve Cumhurbaşkanının nasıl seçileceğiymiş gibi, bunlarla uğraşanlardır.

 

Artı bu forumda, "Ulusalcılar Kuzey Irak'a girip kardeş kanı dökmek istiyorlar. Aman bu oyuna gelmeyelim" diyenler. Hergün akan kardeşlerimizin kanının kandan saymıyorlar sanırım.

Gönderi tarihi:

YANLIŞLAR VE ALDATMACALAR...

 

Biz bir yerlerde yanlış yapıyor, uygulamaları yanlış anlıyor, yanlış tarışmaların yaşandığı platformlarda yanlış konuşuyoruz.

AB uyum yasalarının dayattığı kriterlere göre düzenlenen ve kabul edilen yasa-tüzük-yönetmeliklerin sonuçlarını milletçe çok acı bir şekilde ödemeye başlayacağımız günler kendini göstermeye başladı...İnsan hakları düşünce özgürlüğü sadece bir tatlı masal..

 

Terör elebaşısının beyin takımı denilen ve AB-ABD dayatmalarıyla siyasi parti hüviyetine büründürülenen şahısların TBMM de vekil koltuklarında oturabilmesini ,pervasızca bu yeni düzenlemelerden destek alarak konuşmalarını küstahlıklarını başka nasıl izah ederiz.

Türk milleti için ne acıdır bu tablo.

 

Bakın daha taze haber...Tunceli'de Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olduğu il merkezinde eylem hazırlığında olan teröristlerin il merkezine kurye ile göndermeye hazırlandığı, zaman ayarlı patlamaya hazır 5 kilo C-4 patlayıcı jandarma tarafından bulunup etkisiz hale getirilmiş. Yoğun trafik akşının yaşandığı Bingöl-Elazığ karayolunun iki ayrı noktasına tuzaklanmış 5 kilo patlayıcı güvenlik güçleri tarafından bulunmuş.

Bu nasıl bir dehşetttir.

Bu nasıl bir körelmiş insanlıktır.Güvenlik güçlerimiz, Jandarmamız, Ordumuzun diğer birimleri bu ihanet ve hıyanetlerle mücadele ediyor...Fakat DTP nin bilinen yetkilileri

Büyükanıt Paşayı ayrımcılık ve kışkırtmacılıkla suçlayabiliyor. Ve seyirci kalmak zorunda bırakılıyoruz.

 

Öte yanda yıllardır bilinçli bir politika ile kelime aslı olarak Fransızca olan türban konusu, islamiyette olmayan bir zahiri görünüş modeli ile topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor...

Bu ülke Müslümanlığı bilir. İslam ruhunu uzaktan bile olsa anlamaktan aciz yöneticiler

belediyece dağıtılan gıda yardımında bile Fatiha suresini ezberden okumayı şart koşabiliyorlarsa Fatiha suresi bu insanlara lanet eder...Böyle bir İslam vicdanı olamaz.

 

Vahyediliş amacı kuru ezber değil, anlamak için, ibret için, dünya hayatımızın ahiret hayatımıza ait kılavuzluğunu yapan Mübarek Kur'anı Kerimi anlamak gerek önce...

 

Vicdan, merhamet ,saygı ve sevgiye dayanan dinimizde, peygamberlere bile verilmeyen (bildir fakat zorlama)hak bu insanlara nasıl ve kim tarafından veriliyor.

 

Bu gidişin sonu karanlık...Cahiliye devrine döndürülmek istenen maalesef imanlı ama saf ve aklını kullanmayan, islamı sadece önlerine konan modellerde arayan insanlarımız bu siyasi emellere alet oluyorlar.

 

Yine bu minvalde ve aldanışta yaşanan Antalya gibi bir ilimizde vuku bularak bu gün basında çıkan haberlerden biri.

 

Bence çok düşündürücü ve vahim .

 

Aralarında Eğitim-Bir-Sen, Diyanet- Sen, Memur-Sen gibi sendikaların bulunduğu Antalya İnanç Özgürlüğü Platformu'nun düzenlediği "Başörtüsüne sınırlar kalksın" eyleminde, 6-12 yaş grubundaki türbanlı kız çocuklarının da olduğu yaklaşık 50 kişilik grup Kışlahan Meydanı'nda buluştu. Kadınlar ve küçük kızlar harem selamlık düzeninde ön planda tutuldu. Küçük kızlar, üzerlerinde "Yasakçılar yenilecek", "Yasak sürüyor uyuyor musun", "Başörtüm onurumdur", "Mahallede özgürlük, okullarda baskı var", "Örtünme inancına, kimliğine sahip çık" yazılı pankartlar taşıyıp, slogan attı...

 

Türkiye Cumhuriyetini çağ dışı bir kisveye büründürmek isteyen bu insanlara dur diyecek bir merci yok mu.

Uyum yasaları denilen şeyler bu amaçlara hizmet için mi yürürlüğe konuldu.

 

Kanık satılmak istenen bu tablolara hayır diyoruz.

Sivil insanlarımızın can güvenliğine kasdeden , terörün karanlık her yüzü ile sindirilmeye çalışılan halk, yani bizler ne bu İslam aldatmacasına ne de böylesi canilere asla evet diyemeyiz. Mücadelemiz her platformda sürecek, sürmelidir.

 

Ve işte bir kara haber daha…Mübarek Ramazan ayının Kadir gecesi arifesinde yüreklerimizi dağlayan

Şırnak/Gabar dağlarındaki hain saldırıda şehit edilen 13 askerimizin acısı milletçe içimizi yaktı…

Ve bekliyoruz….Hükümet edip vekil koltuklarında oturan beylerin acil şekilde alacakları kararları ve icraatlarını bekliyoruz….Bayramları yılları yürekleri kana ve acıya boğulan acılı şehit ailelerimize sabır diliyorum…

Büyüyor öfke…durmaksızın büyüyor…Aklını başına alsın ******…

Gönderi tarihi:
YANLIŞLAR VE ALDATMACALAR...

 

 

Ve bekliyoruz….Hükümet edip vekil koltuklarında oturan beylerin acil şekilde alacakları kararları ve icraatlarını bekliyoruz….Bayramları yılları yürekleri kana ve acıya boğulan acılı şehit ailelerimize sabır diliyorum…

Büyüyor öfke…durmaksızın büyüyor…Aklını başına alsın aymazlar…

 

bu hükümetten icraat filan daha çok bekleriz sevgili sardunyam..

unuttunmu askerlik yan gelip yatma yeri değildir diyen.. sayelerinde demokrasiyle tanıştığımız beyi..

 

kürtlerle ne gibi bir sorun vardıda dağda silahı eline geçiren öfkesini kusmaya başladı hak hukuk diye..masalları sever olduk iyicene..

askerimizi vuran silah bir çapulcunun elinde değil buna izin verenlerin elindedir..

Gönderi tarihi:

...Bir hafta içinde Şırnak'ın Beşağaç köyü yakınında 12 sivil, Gabar Dağı'nda ve Diyarbakır'da 15 cana kıyıldı. Bu ülkede 1984'ten beri anaların yüreği yanıyor. Bayram arifesinde onlarca cenaze bir kere daha yürekleri yaktı. Bayramdan sonra, süren terör ve caniliğin yöneldiği politik hedefler üzerinde durmaya çalışacağım; ama bugün de, bir insanın diğer kardeşini öldürmeye kalkıştığında bunu nasıl yapabildiği konusu üzerinde durmak istiyorum.

 

Olayların politik hedefleri, bizi temel bir hakikatten uzaklaştırmasın: Bu bölgede ve bu ülkede yaşayan insanlar olarak bir geminin yolcularıyız. Kaderlerimiz, çıkarlarımız birbirine bağlıdır. Bizi bir arada tutan ana çerçeve zayıflamış bulunuyor. Derin bir gaflet içinde birbirimize diş biliyor, birbirimizin kanını döküyoruz. Bu sadece düşmanlarımızı sevindirir, bizi onlara karşı zayıf düşürür. Mensup olduğumuz dinin amir hükümlerine göre, bırakın birbirimizi öldürmek, birbirimize soğuk davranmak bile yasaktır. Peygamber Efendimiz (sas)'in şu hadisine bakalım: "Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız." (Müslim, İman 93-94) Kardeşine kurşun sıkan bir insan bu ilanın ne kadar bilincinde?

 

Meseleye bu açıdan da yaklaşılması bazılarını rahatsız eder. Yine onlarca mesaj gelecek, milliyetçi-şoven duyguların kalplerini katılaştırdığı, gözlerini perdelediği insanlar "Sakın bize dinden, İslam kardeşliğinden bahsetme" diyecekler. Ama bir şeyin üstünün örtülmesi (setr-i küfr), hakikatini ortadan kaldırmaz. Türk Kürt'ü, Kürt Türk'ü, Arap İranlıyı, Malay Paki'yi, Tacik Peştu'yu, Beluc Azeri'yi, Kazak Özbek'i, Boşnak Arnavut'u, Çerkez Pomak'ı, Gürcü Filistinliyi, Çeçen Hindu'yu, Şii Sünni'yi, Hanefi Şafi'yi, Maliki Hanbelî'yi, Nakşibendî Kadiri'yi, Bektaşi Alevi'yi, beyaz siyahı, Batılı Doğuluyu sevmek zorundadır. Bu sevgi ihtiyari değildir, mecburidir. Bütün bu insan kategorilerinin ilahı birdir ve O da Allah'tır, bunların tümü İslam ümmetinin şerefli üyeleridir. Müslümanlar bir vücut gibidir -öyle olmak zorundadır-, vücudun bir yerine diken battığında tamamı rahatsızlık duyar. Öyle iken nasıl kendi bünyemize bıçak saplarız?

 

Kadın-erkek ilişkilerinde, diğer beşeri münasebetlerde "sevgi siparişi" olmaz, ama "Mü'minler kardeştir (kardeş olmaktan başka seçenekleri yoktur)" (49/Hucurat, 10.) Müslüman topluluklar, halklar (şuub), ırklar ve kavimler birbirlerini "küçümseyemezler, küçük göremezler, birbirlerini küçük gören tutum ve davranışlarda bulunamazlar" (49/Hucurat, 11). Herkes diğerinin derdiyle dertlenmek, sorunlarıyla ilgilenmek zorundadır.

 

Hayat ciddiyet gerektirir, inançlarımız ile hayatımız arasında çatışma olmamalı. İnsan bir şeye ya inanır veya inanmaz. İnanıyorsa inancını ciddiye almak zorundadır. Aksi halde kendi içinde tutarlı olmaz, kendine saygısı kalmaz. Bir Müslüman kendisi için ne istiyorsa kardeşi için de istemeli, neyi istemiyorsa kardeşi için de istememeli. Bir Müslüman hangi nimetlere ve imkânlara sahip ise kardeşi için de bunları dilemeli. Aksi halde inancını, dolayısıyla kendini ciddiye almamış olur. İmanını ve dinini ciddiye almayanların sadece ahirette değil, dünyada da akıbetleri kötüdür, yıkımdır. İslam âlemi bu trajik akıbeti fiilen yaşamaktadır. Nasıl yeterince ibret almıyoruz, bu nasıl bir gaflet Ya Rabbi!..

 

Ali Bulaç

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Şırnak katliamında Jitem gölgesi

 

 

29 Eylül de Şırnak’ın Beşağaç köyünde bir minibüsün taranması sonucu 7’si köy korucusu 12 kişinin öldürülmesiyle ilgili İHD ve Mazlum Der'den şok rapor.

 

Şırnak ili Beytüşşebap İlçesine bağlı Beşağaç (Hemkan) Köyünde Yusuf Ataman isimli müteahhite ait şirketin yaptığı su şebekesinde çalışan 2’ si Geçici ve 5’i Gönüllü Köy Korucusu olmak üzere toplam 14 kişiyi taşıyan bir minibüs, 29 Eylül 2007 günü akşamüzeri saatlerinde iş bitiminden sonra köye dönerken, köye yaklaşık 10-12 km mesafede bulunan Sıhala Deresi mevkiinde taranmış; aracın şoförü Kamil Akdoğan, Gönüllü Köy Korucuları Rahmi Acer, Kadri Acer, Orhan Acer, Kazım Acer, GKK ve köy muhtarı Yusuf Acer ile Geçici Köy Korucusu olan işitme ve duyma engelli kardeşi Zeki Acer, köylüler Reşit Acer, Harun Acer, Sefer Acer, Bengin Acer ve Cuma Ermahan yaşamını yitirmiş, Memduh ve Erdal Acar yaralanmıştı.

 

 

 

Olayı araştırmak üzere oluşturulan heyete İHD Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, İHD MYK Üyesi Mihdi Perinçek, İHD MYK üyesi Hüseyin Cangir, MAZLUM-Der Genel Başkan Yardımcısı Şimşiröddin Ekinci, MAZLUM-Der Bölge Koordinatörü Selahattin Çoban, KESK Genel Mali Sekreteri Dilek Adsan ve Şırnak Barosu Genel Sekreteri Veysel Vesek katıldı.

 

 

 

Olaya ilişkin heyetin yaptığı incelemeyle ilgili raporda şu noktalara dikkat çekildi.

 

 

 

Heyet, 5 Ekim 2007 günü Şırnak ili Beytüşşebap ilçesi Beşağaç Köyüne giderek, olay yeri, köylülerin yaşadıkları Beşağaç Köyü ve taranan minibüste incelemelerde bulunmuş, bazı köylüler ve olaydan yaralı kurtulan Memduh Acer ile görüşmüş, görgü ve beyanlarını almıştır. İnceleme ve araştırmanın büyük bir kısmı heyet üyeleri tarafından kamera çekimi ile kayıt altına alınmıştır. Bununla birlikte heyet üyelerinin, tanıkların ve köylülerin rızası sorulmadan Jandarma görevlileri tarafından da tüm konuşma, görüşme ve incelemeler kameralarla kaydedilmiştir.HD Genel Merkezi, heyet çalışmalarına kolaylıklar sağlanması ve heyet görüşmesi için 04.10.2007 tarih ve 202/2007/22-242 sayılı yazı ile, Şırnak Valiliği, Beytüşşebap Kaymakamlığı, Beytüşşebap C.Başsavcılığı ve Beytüşşebap Belediye Başkanlığından randevu talep etmiştir.

 

 

 

Şırnak Valiliği ve Beytüşşebap C.Başsavcılığı, heyetin yazılı randevu talebine yanıt vermemiştir. Beytüşşebap Kaymakamlığı, kaymakamın izinli olduğunu, yerine Uludere Kaymakamının vekaleten baktığını, vekaleten görevi yürüten kaymakamın da günlük programının dolu olduğunu bildirmiştir.

 

 

 

KÖYE YAPILAN ZİYARET

 

 

 

5 Ekim günü saat 11.30 sıralarında Beşağaç Köyüne varan İnsan hakları heyetini Tabur Komutanı karşıladı. Heyet, olayla ilgili kurulan taziye çadırının önünde ise korucubaşı Tahir Adıyaman’la karşılaştı. Olaydan yaralı kurtulan Memduh Acer ile heyetin görüşmeleri kamera kayıtları altında geçti. Heyetin baş başa görüşme itirazları da reddedildi. Heyet üyelerinin yaralı Memduh Acar’a sordukları sorulara öncelikle yaralının akrabası olan korucubaşı İhsan Acar cevap verdi.

 

 

 

Heyet üyeleri, İhsan Acar’ın olay yerinde olmamasına rağmen olayı ayrıntıları ile anlatması ve araçta bulunanların tamamının silahsız olduğu yönündeki ifadelerine karşın yaralı Memduh Acar’ın daha sonra yaptığı konuşmalarda silah konusunda ve ateş açanların giyimleri ile ilgili çelişkinin üzerinde durdular.

 

 

 

Raporda İhsan Acar’a ait ifade şöyle:

 

“. Ben bu olayın PKK’lılar tarafından yapıldığını düşünüyorum. Çünkü ben korucubaşı olduğum için yaklaşık iki yıldır onlardan tehdit alıyordum. Ben, onların hedefiydim. Arabada bulunan şahısların tamamı silahsızdılar.”

 

 

 

Yaralı olarak kurtulan Mahmut Acar’ın ifadesinde ise şu ayrıntı var :

 

"Ben yaralıydım ancak can havliyle koşarak olay yerinden köye doğru gelmeye başladım. Çok korktuğum için canımın acısını unutarak hızlı hızlı geldim. Köye yaklaştığım esnada Erdal’ın bende olan silahını havaya doğru ateşledim ve köylülerden yardım istedim.”

 

 

 

Heyetin, konuşmasının başından beri kendisinde ve minibüste olanların hiçbirinde silah olmadığını söylediğini hatırlatması üzerine, mağdurun yanıt vermesine fırsat vermeden odada bulunan çok sayıda kişilerden isminin Salman Acer olduğunu ve diğer yaralı Erdal Acer’in babası olduğunu söyleyen köylü şu beyanlarda bulunmuştur:

 

 

 

2-Diğer Yaralı Erdal Acer’in Babası Salman Acer :

 

 

 

“…Oğlum Erdal’ın silahı vardı, kaleşnikof marka idi. Memduh, Erdal’ın silahıyla olay yerinden köye doğru gelmek üzere kaçmış ve çıkan silah sesi üzerine köylülerin sesin geldiği yere doğru gitmişler. Orada Memduh’u yaralı vaziyette görmüşler ve olayı kendisinden öğrenmişler…”

 

Raporda ayrıca güvenlik güçlerinin olay yerine intikaline ilişkin şu ifadeler yer alıyor:

 

 

 

“…Ayvalık Karakolu köyümüze 20 km uzaklıktadır. Savcı, keşif yapmak için köyümüze gelmedi ancak olay yerine helikopterle gittiğini biliyoruz. Olay yeriyle Kato Dağı arası 45-60 dakika uzaklıktadır….Askerler olaydan sonraki sabah köye geldiler. Olay noktasına da ertesi gün gittiler. Ancak olaydan yaklaşık bir saat sonra Skorsky helikopterle geçtiler. Memduh yaralı vaziyette kaçtıktan ve silahıyla ateş açıp yardım istedikten sonra, köylüler olay yerine gittiler. Cenazeleri de olaydan sonra biz kendimiz getirdik. Yaralıları Ayvalık Karakoluna kendimiz götürdük; oradan askerler helikopterle yaralıları götürdüler.”

 

 

 

“...Biz normalde operasyonlara çıkmayız; köyün içinde bekleriz.”

 

 

 

“…22 Temmuz genel seçimlerinde bizim köyde toplam 68 oy AKP’ye, 22 oy DTP’nin gösterdiği bağımsız adaya, 10 oy DYP’ye çıktı. Birkaç oy da geçersizdi.”

 

 

 

Ancak heyetin en fazla dikkatini çeken konu ise 19 Ekim 2007 günü saat 14.30 sıralarında İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’ni telefonla arayan ve isimini belirtmeyen şahısın telefonda anlattıkları.

 

Köyde bulunan şahıslardan hiçbiri tam olarak neler yaşandığını söyleyemez, çünkü orada korkunç bir baskı vardır. Ben o köyden biriyim, ancak şu anda ……………’de yaşamaktayım. Bu olaydan evvel su döşeme işine korucubaşı Tahir Adıyaman’ın adamları talip olmuş. O zamandan bugüne kendileriyle T.Adıyaman’a bağlı korucular arasında bazı anlaşmazlıklar olmuş. Ancak bu köylülerin tamamı her anlamda T.Adıyaman’a bağlıdırlar ve onun sözünden asla dışarı çıkamazlar. Çünkü 1992’de köy boşaltıldığından beri onun köyüne yerleşmişler, ona bağlı olarak çalışmaktadırlar. Ben olay olduğu akşam da oradaydım ve Beytüşşebap Hastanesine ölen kişilerin cenazeleri getirilmişti. T.Adıyaman, ertesi sabah erkenden hastaneye geldi ve ailelere yönelik olarak ciddi tehditler savurdu; ‘…ben size ne diyorsam o şekilde ifade vereceksiniz, sakın doğruyu söylemeyin. Başınıza gelecekleri biliyorsunuz! Ben ne desem öyle olacak!’ .

 

 

 

...Olay gerçekleşmeden evvel son günlerde üzerinde Coca-Cola yazılı beyaz Transit bir minibüs çevrede geziyordu ve aslında bu minibüs sonradan beyaza boyanmıştı; çünkü minibüsün iç boyası askeri renkti. Bu minibüsün sürekli olarak plakası değişiyordu; JİTEM üyeleri bu araçla çevreyi geziyorlardı. Ben, bu minibüste gezen JİTEM üyelerinin bu tür işler için gezdiklerini düşünüyorum. Bu şahısların elbiseleri değişiyordu.

 

 

 

Geçen sene yine o civarda bulunan Kaşura isimli –ben bu köyün Türkçe ismini bilmiyorum- köye benzer şekilde örgüt militanlarının giysilerini giyen şahıslar gelmişler; ancak köylüler uyanık çıkmışlar; Beşağaç Köyü gibi değiller, kendi aralarında birlik içindeler. Onlar, aslında bu kişilerin provokatif eylem yapmak, kendilerini öldürmek için köye geldiklerini anlamışlar. Onları kovalamışlar ve kendilerine zarar vermelerini engellemişler. Diyeceğim o ki, geçen seneden beri bu tür bir olayın hazırlığı vardı aslında.

 

 

 

…Olay olduktan sonra köye İçişleri Bakanı gelmişti; sizinle görüşen yaralı tanık Memduh, bakanla konuşurken ben de yakındaydım ve konuşmalarını duydum. Bakan, Memduh’a doğruyu söylemesini, olayı kimlerin yaptığını söylemesini istedi ve Memduh da Bakana hitaben kimlerin yaptığını bilmediğini söyledi.

 

 

 

...Olaydan sonra minibüste bulunan akrabalarının yanına giden köylülerden birine, bir yakını, ağır yaralı vaziyette ‘..Bizi vuranlar Jirki (T.Adıyaman’ın aşireti) aşiretine mensup koruculardı..’ şeklinde konuşmuş ve hemen sonra da yaşamını yitirmiş. Aslında köylülerin hepsi bunu biliyor ama çok korktukları için doğruyu söylemiyorlar.

 

 

 

…Olay günü su kanal/boru döşeme işini yapan Müteahhit, Beşağaç Köyüne gidiyor ve Muhtarla konuşuyor. Normalde muhtar orada çalışan biri olmamasına rağmen, muhtarla müteahhit öğleden sonra su çalışmasının olduğu yere birlikte gidiyorlar.

 

 

 

…Sizden önce köye gelen TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Akın Birdal’a olay yerini incelerlerken konserve kutularını göstermek istedik, çünkü içlerine dikkatli bakıldığında yiyeceklerin tam kurumamış olduğu yani kısa bir süre önce orada askerlerin bulunduğu açığa çıkmış olacaktı. Ancak ortam uygun değildi ve konserve kutularının içlerini kendisine gösteremedik. Olay yerinde bulunan konserve kutuları, askerlere ve koruculara aittir."

Gönderi tarihi:

Bunlar ne anlatmaya çalışıyorlar? ****** gabarıda dağlıcayıda bize mal edecekler..

İHD imiş ihd derneğinin ne olduğunu kime hizmet ettiğini ve içerisinden kimlerin gelip kimlerin geçtiğini bilmeyen varmı?

Mihdi perinçek,Akın Birdal,Selahattin Çoban başka söze ne gerek var ******* konuşuyor işte..

Sözüm ona pkkyı aklıyacaklar ya ******** ********...

Kimse bunların bu çirkin iftiralarına inanmaz ilk iddiaları değilki bu?Her zaman yaptıkları şey.

Gönderi tarihi:

Eğer koruculuk sistemi derhal kaldırılmazsa bu iş iyice rant haline gelecek ki zaten durum ortada,devletin kendilerine verdiği silahların mermilerin hesabını tutması mümkün olmuyor....

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.