Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2007 17 yıl Dünyalar Savaşı - War of The Worlds Son En İyi Bilimkurgu Steven Spielberg bu son bilimkurgusunu da yaptıktan sonra paranın kokusunu izleyerek oyun sektörüne geçti. Adam haklı. Kimse sinemaya gitmiyor, herkes korsan film alıyor. Oyunların ise artık PS 3 ten sonra korsanı mümkün değil desem çok mu iddialı olur bilmiyorum, her şeyin bir çaresi var ama, iddia bu. Korsan yüzünden bu şaheser filmlerden de mahrum kalırsak, artık yüksek bütçeli filmlerden kaçınılırsa yazık... Adamlar haklı. Sen onca emek ver, milyon dolarlar harca, bir bak ki daha film gösterimdeyken korsanları satılsın. Valla ben Pan'ın Labirenti'ni daha gösterime girmeden pırıl pırıl, sinema kalitesinde korsan DVD den izledim ve bu kadarına pes dedim. Korsana etkili önlem gerekiyor. Bura neyse, korsan cenneti de filmin orjinalini ABD den nasıl çıkarmışlar, ona hayret ettim. Belki orada önce gösterime girmiştir. Valla ABD de sanmıyorum, adamın canına okurlar. Neyse gelelim Dünyalar Savaşı'na. Bilimkurgu, gerilim, aksiyon ve savaş psikolojisi, kişilik irdelemesini derinlemesine bir araya getiren enfes bir film. Ana karaktere iltimas geçmeyen, onu fenomenleştirmeyen, eksikleri korkuları ve zaaflarıyla sunan, olağanüstü durumlar karşısındaki insan psikolojisini mükemmel yansıtan alanında klasik olmaya aday bir başyapıt. Efektler ise tam bir şölen. Ayrıntılara gösterilen özen kusursuz. Uzaylı tripodlarına Gustav ve Javelin füzeleri ile ateş açılırken neredeyse asker gibi fırlayıp savaşın içine dalasım geldi. Bir Javelin füzeatarını omzuma koyup nişan almak için müthiş bir heyecan duydum. Tek atış için aylığımı verirdim. Bir tek kusuru var, kısa oluşu. Dimağınızda öyle derin bir lezzet bırakıyor ki, film bitince ağzından ballı emziği çekilen bebek gibi ağlamak istiyorsunuz. The end yazınca donakaldım ve filmden çıkarken Spielberg hakkında heyecan ve hayranlık yanında filmi kısa tutmasından dolayı biraz saygısızca sözler sarfetmekteydim. Yanlış anlaşılmasın, en ağırı Amerikan filmlerinde duyulan şeyler... "Lanet, pislik, kahrolası... gibi. Başka dişe dokunur bilimkurgu izleyemedikçe, Sunshine ve Transformers gibi yapımlar ile hayal kırıklığı yaşadıkça Spielberg'e öfkem artıyor. Ömürlük bir film. Hem de evladiyelik...
Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2007 17 yıl Uzaylı istilası söz konusu olduğunda ikinci en iyi bilimkurgu tabii ki "Independent Day" Kurtuluş Günü. Filmde ilginç vurgular var. Bu vurgular başka bir bilimkurgu olan "Armageddon" ile aynı. "Bir gün dünyayı kurtaranlar hiç ummayacağınız kişiler olabilir." Kimseyi küçük görmeyin demeye çalışıyor. Hollywood sinemasının kusurlarından en büyüğü bu. Belli tema kalıpları olması ve bunları tekrarlaması. Başarısı ise, bu kadar beylikleşen bir konuyu alıp yeniden ustaca işlemesi ve bıktırmaması. Örümcek Adam bile, "İyiler hep kazanır" teması gibi en eski imajı bile yeniden işleyip izletmeyi başardı ki, bunu başarmak başarıların en büyüğü olmalı. Herkes Hollywood filmlerinde bir özellik olmadığını, milletin çok para harcandığı için kapitalist bir içgüdüyle bu filmleri izlediğini savunuyor, yanlış! Bu filmler kesinlikle boş yere hasılat yapmıyor, yaptığı hasılatın her dolarını hakediyor. Independent Day'e dönersek, semitik göndermelerin fazla yoğun kullanılışı rahatsız edici olmasının dışında süper bir film. Süperzeka bir Yahudi önce ABD başkanını, sonra ABD yi kurtarıyor ki adamın Yahudi (aslında dinsiz) kökenli olduğunun özellikle vurgulanması sevimsiz bir yağ çekme çağrışımı yapıyor. Artık Yahudiler mi ABD ye yağ çekiyor, ABD mi Yahudilere bilmem... Bu bile filmi berbat etmeye yetmiyor. Yahudiler yüceltiliyor mu yoksa başta bahsettiğim "hiç ummayacağınız kişiler" kategorisine mi sokuluyorlar, o da belirsiz gerçi... Dünyanın kurtulmasına yardım eden diğerleri de zenci bir pilot ve onun erotik dansçı arkadaşı, biri ayyaşın teki... Böyle bir vurgusu var. Başka bir çok enfes bilimkurgu olan "Deep Impact" ta da zenci ABD başkanı tiplemesi mükemmeldi...
Gönderi tarihi: 11 Eylül , 2007 17 yıl Steven Spielberg'i "Geleceğe Dönüş" üçlemesinin yapımcısı olması ve "Jurassıc Park"ın yönetmeni olması dolayısıyla severim... Ayrıca "A. I. - Yapay Zeka" adlı filmide beni hakikaten çok etkilemiştir ve Bilim Kurgunun tavan yaptığı filmlerden birisidir bence. Steven Spielberg'in "Yahudi" vurgusu ise sanıyorum ki kendisinin de Yahudi olmasından kaynaklanıyor. "Shindler'in Listesi" filmi bence baş yapıtlarından birisidir. Çok uzun, ancak bu uzunluğu hissettirmeyecek kadar akıcı ve zevkli bir film... Ama "Minority Report" filmi inanılmaz mantık hataları ile dolu gereksiz bir filmdi bence. "Sıkıysa Yakala" ise hakkını vermek gerekir ki çok güzel bir film... Açıkça söylemem gerekirse yine de bazı noktalarda filmlerini sıkıcı buluyorum. Çünkü her ne olursa olsun mutlaka Amerika en yüce yere konuluyor. Sadece Spielberg için geçerli değil tabii ki bu... Uzaylılar dünyayı mı işgal edecek? Önce ABD'den başlıyorlar. Ya da Dünya yerinden mi oynayacak? Mutlaka önce ABD'de başlıyor felaketler Ve önce onlar farkına varıp çözüm üretiyorlar. Dünya mı kurtarılacak? "ABD'liler kurtarmayacaksa yıkılsın daha iyi..." demenize gerek yok, Çünkü siz bunu diyene kadar ayyaş ya da striptizci de olsa bir Amerikalı çıkıp dünyayı kurtarmıştır çoktan. Evinizde gönül rahatlığıyla uyuyabilirsiniz... Uzaylıların canı leblebi mi çekti? İlla ki Amerika'ya inerler önce, oradan sipariş verirler. Oysa herkes bilir ki leblebi Çorum'dadır... Uzaylılar insan mı kaçıracak? Nedense sadece Amerikalıları tercih ederler... Artık "bilmem nelerinde" boncuk mu var ne varsa... Bilmiyorum... Ama en komiği şu "Ateş Krallığı" filmiydi. Ejderhalar ortada insanlık, devlet diye bir şey bırakmamış. Her yer tarumar olmuş. İki akl-ı evvel çıkmış benzininin nereden geldiği belli olmayan tanklarda Amerikan bayrağıyla... İlla ki Amerika gönüllerde bile yaşıyordur yani mutlaka... Örümcek Adam'da mesela... İlla ki bir Amerika bayrağının önünden zıplamasa olmaz... Amerika artık çok sıradanlaştı ve beni boğuyor açıkçası. Amerika reklamının olduğunu tahmin ettiğim filmleri en baştan izlememeyi tercih ediyorum. Çünkü belli: -Dünyanın başı tehlikeye girmiştir. -Bu tehlike Amerika'da baş göstermiştir. -Amerikalılar mutlaka bir çözüm bulmuşlardır. -Ve kendilerini İnsanlığa feda ederek yine dünyayı kurtarmışlardır. Aynı sıkıcı tema, çocukluğumun Çizgi Filmi olan "Transformers"ta da işlendi... Anlatmama gerek bile yok filmi... Özeti yukarıdaki 4 madde... Efektler falan müthiş olsa da sonu çok belli yani. Gönül ister ki Dünyayı bir Çinli kurtarsın, bir Afrikalı, bir Arap, bir Türk kurtarsın. Gerçi "Dünyayı Kurtaran Adam" ile bu bu ünvana çoktan sahip olduk ama neyse... Ya hu hele sen koskoca uzaylısın, Taa gezegenler aşıp gelmişsin... İlla ki Amerikan İngilizcesi öğrenirler... Şakır şakırda konuşurlar. Kursları falan mı var gezegenlerinde nedir bilmiyorum ki? Hele en çok güldüğüm sahne, bu tür filmlerin en şaşmaz sahnesidir. Mutlaka hepsinde bu sahne vardır, bilirsiniz. O meymenetsiz ABD başkanı çıkar ve sanki çok sallıyormuşuz gibi "Dünyaya" seslenir... Ya hu senin neyine kardeşim? Kimsin sen? Ben tavlamı oynuyorum, sen orada car car sallıyorsun... Ya nasılsa kurtaracaksın değil mi dünyayı, niye reklam yapıyorsun ki? Git kurtar işte alla alla... Bir de mutlaka duygusal ve az umutlu, kırgın bir konuşmadır ama ne hikmettir ki mutlaka kurtarırlar. Hele "Er Ryan" gibi filmlerde... Bir tek adam için onlarca adam ölür... Mantığa bak hele... Amerikalı ya kurtarılacak adam, o yüzden. Başka Milletten olsa kurtarmazlar... Kim nederse desin Amerikan sineması Konu itibariyle "artık" sıkıcı ve sıradan, Ama hakkını vermek lazım görsel olarak hala eğlendiricidir... Zaten bu yüzden artık Çizgi Romanları Filmleştirmeye başladılar. Ama hakkını vermeliyiz ki çok eğlenceli, Her ne kadar bize bir şey katmasa da vakit geçirmeye iyi geliyor. Ya hu hiç korkmadığınız bir korku filmi olur mu peki? Pes yani... Japon korku sinemasını taklit ediyorlar... Onu da beceremiyorlar...
Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 17 yıl Boşig, diğer filmleri bilmem... Ama bilimkurgularda mantık hataları aramaya bayılırım. Bu bakımdan Hollywood filmlerine dediğin haksızlıklar pek yapılamaz. Örneğin Kurtuluş Günün'nde uzaylılar sadece ABD yi değil, her yeri birden işgale başlıyorlardı. Dünyalar Savaşı'nda keza... Deep Impact'ta meteor Atlas Okyanusuna düştüğü için hem ABD sahillerini, hem Afrika ve Avrupa sahillerini tsunami vuruyordu, ama tabii olayın kahramanları ABD de yaşıyor oldukları için ABD deki tsunamiyi gösteriyor. Minority Report benim gözümde tam bir komplo teorisi filmidir. Bence mükemmel, çok etkilenmiştim. Hâla tekrar izliyorum ve kafama takılan tek soru kaldı: Tom Cruise'nin kaçırılan oğlu ne oldu? Yaşıyor mu öldü mü? Ateş Krallığı için fazla övgü dizemem. Ama güzel film. Benzin bulmak zor olmaz, yeraltında muazzam depolar var. Diğer filmler için bir şey diyemem. Ama bilimkurgunun da uydurukları çok tabii...
Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 17 yıl Admin Steven Spielberg bu son bilimkurgusunu da yaptıktan sonra paranın kokusunu izleyerek oyun sektörüne geçti. Adam haklı. Kimse sinemaya gitmiyor, herkes korsan film alıyor. Oyunların ise artık PS 3 ten sonra korsanı mümkün değil desem çok mu iddialı olur bilmiyorum, her şeyin bir çaresi var ama, iddia bu. Ben tam tersi olarak biliyordum bunu: Spielberg son filmlerinden hiç para yapamadığı için başka yönelimlerle uğraşıyor... Holywood'da yaygın kanı bu ama bu bilginin kaynağını söylerseniz birde oradan okuyabiliriz... İkincisi son yaptığı filmlerde, geliri dibe vurdu çünkü hiç biri para yapmadı... Bazı ülkelerden gelir beklemiyorlar zaten... yani Türkiye gibi korsanın çok yaygın olduğu yerlerden... Film gelirlerine göz atın göreceksiniz Holywood para basıyor nedenmi film izlemek kolaylaştı örneğin Internet Aylık ödeme: Zarfa koy postakutunda - seyret - zarfa koy bir gün sonra yenisi elinde - listeni yönet istediğin filmi seyret - eski - yeni film arama - arkadaş gurubunu oluştur - senin düşüncelerine yakın olan bir grubu izlemeye al ve onların önerilerini seyret - yani bu sonsuz bir alan veriyor ... Gelişmiş ülkelerde film endüstrisi %20 oranında yeni gelir elde etti... yakında sinema olayının kalkacağından falan konuşmaya başladılar... Filmi ilk 15 dakikasını seyretmiştim ve devamını izlememiştim (kötü bir kurgu diye düşünmüştüm) ama yakında tam izler ve film hakkında da bir şeyler karalamak isterim... Saygılar
Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 17 yıl Minority Report'ta benim aklıma takılan ve nasıl olurda gözden kaçar dediğim mantık hatası şu: Teknoloji o kadar ilerlemiş ki, alış veriş merkezlerinde, uzak bir nokradan bile göz retinanız okunabiliyor. Hemde reklam panosundaki sanal kız bu sayede sizi tanıyıp adınızı söyleyebiliyor. Ve dahi "Göz Nakli" artık yapılabilir olmuş ve Tom Crouse "Suçlu" olarak arandığı için göz nakli yaptırıyor, bu gibi yerlerde tanınmamak için... Ondan sonra kendisine yapay yüz felci yapıp, her nasılsa çalıştığı Güvenlik Şirketine, "Suçlu Olarak" aranmasına rağmen kendisinden çıkarttırdığı kendi gözlerinin retinasını okutturarak giriyor. Oysa ki alışveriş merkezi gibi bir yerde bile tanınmamak için gözlerini değiştirtiyor ama asıl korunması gereken ve onun suçlu olduğunun bilindiği yerde bu kadar basit bir mantık hatası ile içeri girip kızı kaçırıyor. Bu hatanın olması bile filmin kalitesini bariz düşürüyor bence... Bu gibi mantık hataları olmasa hakikaten çok güzel bir film aslında...
Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 17 yıl Sayın admin, durum dediğiniz gibiyse ben yandım, demek o yüzden artık bilimkurgu yapılmıyor. Benimse özel ilgi alanım bilimkurgu. Bilimkurgu izleyemeyeceksem iş çok kötü. Dünyalar savaşı gibi bir filmi izlemediyseniz bu büyük bir kayıp... Ben ayda bir dayanamayıp tekrar izliyorum. Önceleri her gün izliyordum. Bazı postmodernistler artık bilim çağının sonuna gelindiğini, yeniden metafizik, hatta savaşların, soykırımların hortlayacağı karanlık çağlara dönüleceğini filan kurguluyorlar. Sakın bu dönüşümün başlangıcında olmayalım? Yalnız şu internetten film izleme işi beni pek açmıyor. Sistemin (ekran, ses) çok iyi bir performansının olması lazım. Ev sineması bile sinema tadını vermiyor. Ama giderek eğlencenin "evsel"leşeceğinden kuşkum yok. Üç boyutlu kasklar filan çok geçmez yaygınlaşır. Hatta belki daha kask yaygınlaşamadan basit bir gözlükle işi hallederler. Teknolojinin nereye gittiğini hiç birimiz bilmiyoruz. Umduğumuz çıkmayabilir de, umduğumuzun ötesine geçebilir de... boşig, Azınlık Raporu ile ilgili yanlış bir yorumun var. Alışveriş merkezinde girişte retina taraması var, uzaktan retina algılaması olmuyor. Giriş kapısında bir kez retina taramasından geçtikten sonra kameralar kişiyi izlemeyi sürdürüyor ve hangi mağazaya yönelirse, o mağazanın bilgisayarı müşterisini tanıyıp ona hitap ediyor. Filmin sahneleri ve hatta replikleri ezberimde olduğu için hemen hafızamdan sarıp alışveriş merkezi sahnesine geldim ve kafamın içinden izledim. Bu filmlerin o derece hastasıyım, benden kaçması zordur. Girişteki retina taramasını şu an hafızamdan ekrandan izlermiş gibi izliyorum. Güvenlik şirketinde güvenlik düzeyi daha yüksek, yüz felcine ondan başvuruyor. Orda yüz tanıma sistemi ve el ayası tarama sistemi de vardı. Fakat aranan bir kişi olarak kendi gözlerini kullanarak buraya girememeliydi, bu doğru. Bunu onun çalıştığı yere geri dönme olasılığının akla getirilmemesi olarak yorumlayabiliriz. Şöyle düşünebiliriz: Ana girişten takma gözlerle merkezde işi olan bir vatandaş gibi geçti, sonra görevli kimliğiyle el izi taramasından ve elindeki orijinal gözüyle retina taramasından geçti. Suçlu ve arananlar veritabanında arama yapan sadece ana girişteki tarayıcıydı. İçerdeki tarayıcılar sadece görevlilerin görev yerlerine girişini sağlıyordu. Artık merkezde çalışmayan birinin kodları iptal edilmeliydi, doğru. Adamlar düşünememiş... Asıl zor olan, karısının mazgala düşürdüğü öbür gözünü bulup onunla hapishaneye girmesiydi. Mantığı asıl zorlayan bu. Şimdi bakın, bir olayın enteresan ve film senaryosu olması için sıradışı, her zaman olan olaylardan olmaması gerekiyor. Bunu sağlamak için bazı olağandışılıklar eklemek kaçınılmaz. Yoksa olağan bir olay olur ve enteresan olmaz, filme de konu olmayan her zaman olan olaylardan olur. Bazı filmler de tersine yaşananı birebir aktarmaya çalışır, tüm sıradanlığı ve doğallığıyla. O da ayrı bir tarz...
Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 17 yıl Şimdi bakın, bir olayın enteresan ve film senaryosu olması için sıradışı, her zaman olan olaylardan olmaması gerekiyor. Bunu sağlamak için bazı olağandışılıklar eklemek kaçınılmaz. Yoksa olağan bir olay olur ve enteresan olmaz, filme de konu olmayan her zaman olan olaylardan olur. Filmdeki bu mantık hatasından başka film söylediğiniz gibi iyi bir filmdi... Hakkını vermek lazım açıkçası...
Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 17 yıl Hakkını vermek de lazım, hakkını yememek de lazım. O değil de kaybolan çocuk ne oldu, bi de şu işi çözseydim... Ben bu filmi daha çok izlerim. Bu Tom Cruise çok hin filmler çevirdi. Daha çözülecek Görevimiz Tehlike var. Orda da felaket bir karmaşa var. Filmi sonuna kadar izleyip bitince ne olup bittiğini yarım saat kadar düşünüp tüm parçaları birleştireceksin. Ana hatlarıyla komployu kavradım, fakat ayrıntılar için bir kaç kez daha izlemem gerekebilir... En canımı sıkan, bir sürü gavur ismini akılda tutmak. İsimler üzerinden gitmezsen parçaları birleştirmekte sorun olabiliyor.
Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2007 17 yıl Admin Yalnız şu internetten film izleme işi beni pek açmıyor. Sistemin (ekran, ses) çok iyi bir performansının olması lazım. Ev sineması bile sinema tadını vermiyor. Ama giderek eğlencenin "evsel"leşeceğinden kuşkum yok. Üç boyutlu kasklar filan çok geçmez yaygınlaşır. Hatta belki daha kask yaygınlaşamadan basit bir gözlükle işi hallederler. Teknolojinin nereye gittiğini hiç birimiz bilmiyoruz. Umduğumuz çıkmayabilir de, umduğumuzun ötesine geçebilir de... Sevgili Demirefe, Hollywood Si-Fi'larda amatör yapımcıların ve senaristlerin önünü kesti deniliyor nasılmı o kadar yüksek rakamlar çıkarılıyorki sadece Spielberg gibi yapımcılar el atıyor... Yani bir süre daha böyle gidecek gibi gözüküyor ama bir gün kırarlar o zinciri... Ben internetten film seyretmekten bahsetmiyorum İnternet'i araç olarak kullanıp Film edinmeyi, kiralamayı çok basite indirgemekten bahsediyor.... Listen gözünün önünde - arkadaş grubun - izlediğin grup - öneriler - bir zarfa koy - yenisi bir zarfda bir gün içinde elinde... Filmler gelmeden filmler hakkında incelemeler ve kritikler ve ve ve... bundan bahsediyorum ... Bir gün daha güzel bilim kurgu filmleri izleyeceğiz eminim...
Gönderi tarihi: 13 Eylül , 2007 17 yıl Anladım... Ev sinema sistemi işte benim iyi kötü bütçem elverdiğince bi sistemim var ama yine de sinemayı tercih ediyorum. Tekrarını evde izliyorum, anlamadığım yerleri çözmek için. Fakat internetteki filmler pahalı. Korsanı birkaç liraya satılıyorken kerizlik gibi geliyor. Yanlış bu korsanlara destek olmak ama, maddi durum işte, gözü çıksın. Ayrıca korsana engel olmak bir devlet politikası olmadıktan sonra kişilerin yapacağı bir şey yok. Orda DVD ler leblebi çekirdek gibi satılıyorken senin gidip yasal DVD alman kesene zarardan başka bir şey getirmiyor...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.