Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Tanrı vardır arkadaşlar.Delili ise tanrılar çıldırmış filminde uçaktan düşen kola şişesidir.Ancak bu kola şişesi zamanla evrime uğramış onun yerini evren almıştır.

Anlayabilene.

  • Cevaplar 206
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Şimdi diyorsunuz ki yani B-C oldu, yani B tek başına olamadı(kabul ettiniz az önce); o zaman A-B-C olması gerekir, çünkü o zaman C ile A'ya ayrıklığı tekrar yüklemiş oluruz diyorsunuz...

 

İyi de B-C de A'dan gelip yine en başta belirttiğimiz gibi:

Değil mi???

 

Yani B-C A değil; bu gayet ortada, ama ondan ayrık da değil çünkü varoluşunda, yani temelinde C var...

 

Hatta şunu da deriz: C A ve B yi hem ayrık kılmayan hem de özdeş kılmayandır

 

Neden olayı salt kendi kavramlarınızla ele aldınız yine???Hani kendi içinde çelişki arıyorduk...

 

Çünkü sizin görüşünüzle benim görüşüm uymuyor...

 

Gayet açık...

 

Ali Bey,

 

Kabul ettiğim şey "B tek başına olamadı" düşüncesi değil, aksine reddettiğim şey bu.

 

"B tek başına olmadı" demek, " Biri bir köşeye geçip B'yi yarattı" demektir.

 

Halbuki benim katıldığım/kabul ettiğim şey " Bir köşeye geçip herşeyi yaratan bir ilah yoktur." ifadenizdir.

 

Yaratan ve yaratılan arasındaki tek bağı yaratma eylemi olarak görmek, yaratan ile yaratılanı ayrı gördüğünüz gerçeğini değiştirmiyor.

 

Size ve diğer müslümanlara ve diğer semitik din mensuplarına bir soru sordum, o soruya cevap verirseniz, bu konuyu örneklendirmiş olacağız.

 

İnandığınız ilahta olup, maddede olmayan bir güç, yetenek, özellik söyleyiniz bana.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Maddeyi Allah’la eşitleyeceksin.

Eğer öyle değilse "Tanrı'nın maddeden ayrı olduğu" düşüncesine ithafen sorularım yukarıda ve diğer sayfalarda vardır.

Dönüp cevaplamanızı rica edeceğim...

Maddenin her bir parçasını ilahlaştıracaksın.

Maddenin her bir parçasını tek tek ilahlaştırmıyorum...

Öncelikle diyorum ki;

"Varlık bir Bütün olarak Tanrı'nın ta kendisidir."

Herşeye teker teker "Tanrı" demem ise bu kabulden sonra gelen ve "Ene'l Hakk"ı yansıtan görüştür...

İlk kabulün doğal bir sonucudur.

Yaratanı aklımızla kavrayamayız diyenleri madde ve Allah’ı aynı kefeye koyuyorlarmış gibi gösterip bu çelişik bir görüştür diyeceksin.

Madde ile Tanrı'yı aynı kefeye koymaları bir yana asıl istediğim bu konu ile ilgili cevapları vermeleri...

Ve sizinde bu cevapları vermeniz...

Adı üzerinde; Tevhid... (Teklik, Birlik, Yeklik)

Yukarıda alıntılanmış uzun yazının anlattığından çok farklı, o kadar karmaşıklaştırılmamış ve zoraki bir manaya sokulmamış, basit ve anlaşılabilir bir anlamı var aslında; Varlığın Biricikliği...

Onun sıfatlarının ne olduklarını ve niteliklerini kelam alimlerinin tartıştığını fakat Zatının akılla kavranamayacağı en uç mezheplerde bile kabul edilmişken buna soyunacaksın,

Ya peki kavramak istediğimizde Zat'ını nasıl kavrayacağız?

Kavrayamadığımız o anladığınız Tanrı'nın varlığına nasıl inanacağız?

Hep "En iyisini O bilir" deyip topu ona mı atacağız?

Peygamberlere imanı atladık, kainat karşısında soru soran insanın Zatı yaratılanlara benzemeyen bir yaratıcıya inanmasının imkansız olmadığı cevabını geçip soracaksın,

Bende onu soruyorum işte;

Zatı yaratılana benzemiyor ise neye benziyor?

Neye benzediği hakkında tek söyleyebildiğiniz "Yaratılana benzemiyor..."

İyi de neye benziyor?

 

Bu da bir yana Tanrı dememiş mi "İnsanı kendi suretimde yarattım" diye?

Nasıl olurda benzerlikleri bulunmaz yarattıklarına?

 

Hadi bunu da geçelim;

İnsana bir ruh üflediğinden ve insan ile özdeş olduğundan bahsediliyor yukarıdaki iletilerde...

İnsana hem özdeş olacak, hem insana ruhundan üfleyecek ve hem de yarattıklarına benzemeyecek...

Mantıklı mı bu?

Bakın buna da kılıf bulmayınız rica ederim...

Böyle bir mantık var mıdır, lütfen yaa!!!

 

Hz. Ali; "Görmediğim Tanrı'ya İbadet Etmem..."

 

Hadi bu da bir yana;

Mevlana, Yunus, Hallac-ı Mansur, Muhiyiddin Arabi, Nesimi vs...

Bu kimselerin Vahdet-i Vücut inançlarını açın bana?

Vahiy gerçeğini atlayacaksın ya da laf kalabalığı yapacaksın,

Ya hu neymiş Vahiy gerçeği?

Hz. Muhammed kendi çabası ile Tanrı'ya ulaşmış yani varlığı kavramıştır...

Cevaplamayacağın soruları ben cevaplayayım diyeceksin.

Diyeceğim çünkü hiç bir cevap alamıyorum...

Akılla Allah’ın varlığını sezebilmek ayrı, Allah’ın Zat-ı İlahiyesini kavramak ayrı. Hangi İslam alimleri? Ne demişler? Belirtmeyeceksin.

Akılla bulduğun önerme şu olacak

O İslam alimlerini siz belirtin bari!

 

Bulduğum önermenin yanlışlığını,

Benim bana karşıt olarak sunulan önermelerin hatalı ve çelişkili olduğunu kanıtladığım gibi kanıtlayınız...

 

Öncelikle sorduğum diğer soruların cevaplarını da istiyorum...

“Varlıktan (ki burada maddeden) başka ilah yoktur.”

Ki bunun ilah yoktur anlamına geldiğini anlayamayacaksın,

"İlah Yoktur" anlamına gelmiyor...

"Tanrı'dan başkası daha yoktur" anlamına geliyor...

Yani hem "Tanrı Tektir" deyip

Hem de Tanrı ile Madde'nin varlığını birbirinden ayrı ayrı kabul etmiyorum...

Yani mantıki olarak Tanrı'dan başka bir Varlık daha kabul edip Şirke düşmüyorum...

Bu kadar basit...

 

Bir de "Tanrı" ile "Madde"nin birbirinden ayrı olduğunu söyleyip,

Madde'yi ne madde'yi

Ne de Tanrı'yı tanımlayamamazlık etmiyorum...

 

Yukarıdaki iletilere bakınız...

Karşıt olarak verilen hiç bir cevapta ne Madde'ye ve ne de Tanrı'ya ait tatmin edici ve doyurucu bir cevap yoktur...

 

Ne yapacağız?

Son nefesimize kadar "Neliğini" bilmediğimiz bir "Tanrı" inancına mı sahip olacağız...

 

Kusura bakmayın ancak bu bilinmezlik beni ve ruhsal açlığımı hiç bir şekilde tatmin etmedi...

Topu "En iyisini O bilir" diye diye Tanrı'ya atmakta sıktı artık...

 

Vahdet-i Vücut anlayışı son derece tatminkar ve tüm bir anlayıştır...

Siz o cevaplayamadığınız sorularla yaşamaya devam edebilirsiniz...

Ya da aslında anlamları Kur'anda da belirtildiği gibi "Apaçık" olan Kur'an temelli kavramları karmaşıklaştırılmış, anlaşılması zorlaştırılmış olarak uzun uzun açıklamaya çalışabilir ve dikkatleri dağıtabilirsiniz de yani bilemem...

 

Uzun uzun külliyatlarla insanı yorup soru soramaz hale de getirebilirsiniz...

Bir müslümanın müslümanım diyen başka birine yapmaması gereken en önemli şeyi yapacaksın. Müşriklikle suçlayacaksın.

Bunu yanlışlarınızı gösteren bir ileti olarak kabul edin lütfen. Sizi bir şeyle de suçlamıyorum. Şirk suçlaması çok ağırdı o yüzden yani.

İletinizi "Kötü" bir ileti olarak kabul etmiyorum lakin bir eksiklik belirttiğini de sanmıyorum.

Aksine sizin bazı eksiklikleri görmediğinizi görüyorum...

 

Kimsenin "Müşrik" olduğunu söylemek haddim değildir ancak "Tanrı'dan başkasını" tanımanın Şirk olduğunu biliyorum...

 

"Tanrı" Tek ise eğer; Ondan başka bir varlığın olmaması gereklidir...

Tekliği ve biricikliği ile tek var olanın O olması gerek...

 

Bende bunu diyorum işte;

"Tanrı'dan başka hiç bir şey yoktur..."

 

Bu söylediğim ile ben alelade bir Madde'ye tapınıyor değilim...

"Tanrı" olarak ele aldığım insana, ona buna şuna tapınıyor da değilim...

Asıl olarak adandığım şey bir Bütün olarak "Tanrı"nın kendisidir...

Vahdet-i Vücut'tur...

 

İnandığınız ilahta olup, maddede olmayan bir güç, yetenek, özellik söyleyiniz bana.

 

Sayın BrainSlapper...

Tasavvufta bir görüş vardır;

"Tanrı bütün sıfatlarını varlığa dağıtmıştır" diye...

 

Varlığın kendisinde Tanrı'nın olduğunu anlamamız için...

 

Ben cevaplayayım sorunuzu;

Maddede olupta Tanrı'da olmayan tek bir özellik ya da sıfat dahi yoktur...

Tanrı'nın varlıkta olmayan tek sıfatı "Allah" adıdır.

Ki bu da "Tüm Tek Varlığı - Vahdet-i Vücudu" nitelediği ve karşıladığı için varlıklarda teker teker bulunamaz mantık olarak...

Tüm varlığın adıdır...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Sayın BrainSlapper...

Tasavvufta bir görüş vardır;

"Tanrı bütün sıfatlarını varlığa dağıtmıştır" diye...

 

Ya da, illa birşeylere Tanrı ismi vereceksek, "Varlığın/maddenin bütün özelliklerinin/sıfatlarının toplamı Tanrı'dır" diyebiliriz.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Ya da, illa birşeylere Tanrı ismi vereceksek,

"Varlığın/maddenin bütün özelliklerinin/sıfatlarının toplamı Tanrı'dır"

diyebiliriz.

Anlamca özdeş...

 

Birde şunu sormak istiyorum;

Tanrı'nın "Tek Olduğu" düşüncesi ve kabulüne rağmen,

Gerçekten "Tek Var Olanın Tanrı Olduğu" düşüncesini kabullenmek niçin korkutuyor ki?

Yani niye "Sadece Tanrı Var" demekten korkuyorlar?

 

"Tanrı var, bir de O'ndan ayrı Madde var..."

Söylemi, apaçık bir çelişki yumağı...

Zaten bu çelişkidir o upuzun külliyatları ve risaleleri yazdıran.

 

Çok açık ve net:

"Tanrı Tek'tir ve O'ndan Başkası Yoktur..."

 

O'ndan başka bir varlık ya da O'ndan başka bir şey de olmadığına göre,

Elbette ki O'ndan başka "İlah", "Tapını" ve "Madde/Varlık"ta yoktur...

 

Uzun uzun külliyatlar yazmaya ya da alıntılar yapmaya gerek yok...

Çok basit ve Kur'an-da bahsedildiği gibi "Apaçık":

"Tek var olan O'dur..."

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Anlamca özdeş...

 

Birde şunu sormak istiyorum;

Tanrı'nın "Tek Olduğu" düşüncesi ve kabulüne rağmen,

Gerçekten "Tek Var Olanın Tanrı Olduğu" düşüncesini kabullenmek niçin korkutuyor ki?

Yani niye "Sadece Tanrı Var" demekten korkuyorlar?

 

"Tanrı var, bir de O'ndan ayrı Madde var..."

Söylemi, apaçık bir çelişki yumağı...

Zaten bu çelişkidir o upuzun külliyatları ve risaleleri yazdıran.

 

Çok açık ve net:

"Tanrı Tek'tir ve O'ndan Başkası Yoktur..."

 

O'ndan başka bir varlık ya da O'ndan başka bir şey de olmadığına göre,

Elbette ki O'ndan başka "İlah", "Tapını" ve "Madde/Varlık"ta yoktur...

 

Uzun uzun külliyatlar yazmaya ya da alıntılar yapmaya gerek yok...

Çok basit ve Kur'an-da bahsedildiği gibi "Apaçık":

"Tek var olan O'dur..."

 

Saygılarımla...

 

**** **** ******. Lafı dolandırıp dolandırıp yine çaktırmadan kurana getiriyorsun. :)

 

Kur'an-da bahsedildiği gibi "Apaçık":

"Tek var olan O'..."

ise,tanrı kendisine şirk koştuğu için kimleri cehennemde kebap yapacak,yoksa kendisinimi?

Gönderi tarihi:

Çok açık ve net:

"Tanrı Tek'tir ve O'ndan Başkası Yoktur..."

 

O'ndan başka bir varlık ya da O'ndan başka bir şey de olmadığına göre,

Elbette ki O'ndan başka "İlah", "Tapını" ve "Madde/Varlık"ta yoktur...

 

Uzun uzun külliyatlar yazmaya ya da alıntılar yapmaya gerek yok...

Çok basit ve Kur'an-da bahsedildiği gibi "Apaçık":

Tek var olan O'dur...""

 

Boşigciim,

 

Kuran apaçık değil, karma karışık bir kitap.

 

Kuran'ın tek dediği ilah Maddeden ayrı olan bir ilahtır.

Senin iddia ettiğin gibi bir Madde=Tanrı özdeştiği yok kuranda.

 

Eski insanlar, insandan, dünya'dan ayrı, gökyüzündeki arşında oturan birsürü ilah var zannetmişler.

Muhammed, Musa vs. gibi adamlar, o maddeden ayrı ilahı teke indirmişler.

 

Yani Muhammed'in tek dediği şey, maddeden ayrı olan ilahın tek olması.

 

Yoksa madde ve Tanrı tekdir, birdir demiyor Muhammed.

 

Bundan dolayı, panteist düşünceden eser yok Kuran'da ve karmakarışık bir kitap.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Madde; “ görünen reel” ateist düşünce gördüğüne yani reel ve test edebildiğine inanır bu itibarla göremediği ve test edemediği şeye inanmaz şimdi buradan hareketle “İNSAN” bir “MADDE” oluyor ve “İNSANI”varedende (ateist düşünceye göre) Toprak,Su,Ateş,Hava kısacası “MADDE” dir ateist düşünce bir felsefi akımdır ve İnsan düşüncesinin bir ürünüdür bu itibarla İnsan düşünür,üretir yani akıleder peki Toprak,Su,Ateş,Hava düşünebilirmi hayal kurabilirmi,Sanrı görebilirmi,felsefe yapabilirmi yani “MADDE; İNSAN GİBİMİDİR İRADESİ VARMIDIR VARSA NEDİR?”.

“MADDE” nin oluşumunu ateist düşünce nasıl açıklar yani “MADDE” yi test ederek oluşumunu açıklayacağı bilimsel bir verileri varmı yoksa yalnız ispat edilmemiş absürt bir teorimidir. Ateist düşüncenin “MADDE” hakkındaki görüşleri. Var olan üzerine konuşmak,yazmak bilgi üretmek kolay fakat “Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir." prensibince “ MADDE’yi oluşturan “NEDEN” i açıklayabilirmi ateist düşünce?.

Şimdi bir ip ucu verelim DNA; (DNA'da yer alan bilgilerin ne kadar hassas bir düzen ve dengeye sahip oldukları gözönünde bulundurulduğunda , tesadüfen oluşumun ne kadar imkansız olduğu daha da iyi anlaşılır. Üç milyar harften oluşan DNA'daki bilgiler, A-T-G-C harflerinin birbiri ardına özel ve anlamlı bir sıra içinde dizilmesi ile oluşur. Ancak bu sıralamada tek bir harf hatasının dahi yapılmaması gerekir. Ansiklopedide yanlış yazılmış bir kelime ya da harf hatası önemsenmez, hatta çoğu zaman fark edilmez bile. Buna karşın, DNA'da herhangi bir basamaktaki, örneğin 1 milyar 719 milyon 348 bin 632'nci basamaktaki bir harfin yanlış kodlanması gibi bir hata bile, hücre için, dolayısıyla insan için korkunç sonuçlara yol açabilir. En gelişmiş bilgisayar bile, onu en ince ayrıntısına dek dizayn eden, tasarlayan, onu çalıştıracak programları yazıp ona yükleyen ve kullanan bir akıl ve zekanın ürünüdür.) Şimdi bu itibarla “MADDE” denilen “Toprak,Su,Ateş,Hava nasıl olurda böyle “MUAZZAM” bir DNA yı tasarlayabiliyor ve üretiyor yoksa ateist düşüncenin sığınacağı “TEORİ TESADÜF’mü olacak” şimdi bizde hasbelkader ateist düşünceden basit bir yanıt bekliyoruz acizane cevabınız “NEDİR” vereceğiniz cevaplar “TEST EDİLMİŞ” olması makbulumuzdur nede olsa görmediğinize inanmıyorsunuz gördüğünüz ve test ettiğiniz cevabı “AKILLI” bir şekilde verin.

Saygılar.

:)

Gönderi tarihi:

Kanıta gereksinim duyan somut bilimsel veriler üzerinde değil de kanıtı düşüncelerimiz olan soyut konular üzerine konuşmaya daha hevesli olduğumuzu, ama hepimizin, ben de dahil, bir noktada buna "ihtiyaç" duyduğumuzu görebiliyorsunuz değil mi?

 

Madde maddedir. Fe ve bir parca C moleküllerinden oluşan bir silah ve karanlık bir sokağın kısmen mineral, kısmen fosil organik bileşimlerden oluşan maddesi bir cinayete bilinçli olarak tanık olur mu ve bu gördüğü olayın "gereğini düşünür" ya da gereğini yerine getirir mi bilmiyorum.

 

Bildiğim bir şey varsa, maddeye bir anlam yüklemeye ve "içerik" kazandırmaya "zorunlu" oluşumuz. Determinizmin modern "gerekircilik" tanımının eski tarihsel versiyonu bu "zorunluluk" idi. Yani karanlık sokağın o cinayete tanık olacağı önceden belirlenmişti ve cinayetin gerçekleşmesi bir zorunluluktu. Maktülün ve katilin ayakları istemeseler de o sokağa yönelecek ve yolları kesişecekti.

 

Modern determinizm böyle bir şeyi elbette öngörmüyor. Ancak koşulların ortaya getirdiği sonuçlar gerçekten "kaçınılmaz" olabiliyor. Çünkü nedensellik bir "örüntü" dür, bir örüntüyü değiştirmek için tüm ilmekleri çözüp yeni bir desende yeniden dokumanız gerekir. Bunu ne ölçüde yapabiliyorsanız o derece özgür, ne ölçüde yapamıyorsanız o derece zorunlusunuz.

 

Tanrısal determinizm (buna en iyisi kader demek) karmaşayı en başa koyarken, determinizm karmaşayı en sona koyar. Bu ilk fark idi. İkinci fark da zorunluluk felsefesi. Kader, irademizin değiştirebildikleri dahil her gelişmeyi, tanrının öngördüğünü söylerken determinizm örüntüyü kırmanın zor, ama mümkün olduğunu söyler. Hiç bir şey baştan belirlenmiş değildir, ama kaçınılmaz bir işleyiş var mıdır, çok büyük ölçüde vardır. Çünkü karmaşa arttıkça nedensellik bağlantıları sağlamlaşır, "olmadı bu karbon temelli yaşam, silikon temelli olaydı" diye bir silbaştan çok zordur. Ama bir süreç içinde karbon temelli yaşam formu silikon temelli bir yaşam formunu sonuç vermez diye bir şey de yoktur. Anahtar kelime "süreç." Belki de bildiğimiz en geçerli ve zorunlu gerçek budur. Bilinç de bir sürece bağımlıdır. Bir süreç izlemeden hiç bir şey var olamaz. (Fena alemi değişken, süreçlidir, beka alemi ve tanrı bundan muaftırı artık irdeleyip eleştirmeyeyim, bu zaten çok tartışıldı ve Slapper'in bir kefede madde, bir kefede tanrı varsayımının olanaksızlığı görüşüne katılıyorum.)

 

Bilinçli olduğumuz için kaçınılmaz olarak düşünüyoruz, beyin örüntümüz bizi buna "zorluyor." Pankreasımızın insülin salgılaması nasıl işlevi gereği zorunluysa, beynimizin düşünce üretmesi yapısı gereği zorunludur. Düşündüğümüz için kaçınılmaz olarak "anlam yüklüyor"uz. Maddeye bir anlam yüklemekten kaçınamayız.

 

Sözlerin büyüsünü hepimiz biliriz. Selüloz üzerine dağılmış karbon moleküllerinin dizilimi, ona baktığımızda bizi güldürür, ağlatır. Ölümsüz edebiyat yapıtları yirmi otuz sembolün (noktalama dahil) karmaşık bir biçimde tekrarından ibarettir. Bu insanı öyle derin etkiler ki, "muska" diye birşey bile icat edilmiştir. Sözlerin bir büyüsü olduğuna neredeyse herkes inanır.

 

Bu bizim bilincimizin yarattığı bir şey. Peki genler? Bir gen kendini ribozom aracılığı ile ifade ediyor ve karmaşık bir proteini kodluyor. Genlerin yirmi otuz harfi de yok, dört değişkenli bir sistem. CGTS ile yirmi otuz harfin yarattığı şiirler, şarkılar, masalların öz kaynağını yazıyor bu kodlama sistemi.

 

Maddeye bir anlam yüklemeye mecburuz. Din zorunluluktan köken alır ve bu zorunluluğu tüm hayata yaymaya çalışır. Dini kabulleri baz almamak benim felsefemin temel argümanı, olmazsa olmazıdır. Nedenselliğin dışında bir baz yoktur.

 

Tanrısal bir kaderin yüklediği bir zorunluluktan değil, ama determinizmin "gerekircilik" ilkesi yüzünden ister istemez maddeye bir anlam yükleyeceğiz.

 

Bu işe bilinçten başlamak gerekiyor ve bilincin kodlanabilir, kopyalanabilirliği anahtar sorular. Bilim harıl harıl buna uğraşıyor. "Yapay Zeka" filmini sanırım izlemişsinizdir. Her sahnesi tüylerimi ürperten ve hayallerimi çıldırtan, lanet sinema dehası, şeytan zekalı Spielberg'in zirve yapıtı... Bilim (ben de) bu düşü görüyor. O film ile rüyası görülen yapay zeka serapının peşinde koşuyoruz.

 

İki yüzyılda çok şey yakaladık. Daha en az bir milyon yılımız daha var...

 

Not: Spielberg'e War Of the World gibi mükemmel bir filmden sonra tadını damağımızda bırakıp oyun sektörüne geçtiği ve sadece transformers gibi gübidik bir yapıma para için ucundan el attığı için çok kızıyorum. Belki zirvedeyken terketmek akıllıcadır diye kendimi teskin ediyorum. Transformers Spielberg'den sorulmaz tabii ki...

 

Lanet şeytan herif... Gidegodun oyun sektörüne de godun gittin bizi sinema salonlarında ireziiil... Hollywood'da ne gatten hevadis varsa hepiciğini yazın deyyon mektubunda. Senin filmlerinde oynayan Tom Cruise vadı ya Scientist? David Beckham'a gomşu oldu villasında... Beckham'ın avradı Victoria'nın da selülitleri varımış meğerise... Gocası eve gelmeyyomuş. "Bizim garı selülitli oldu, boşeycem bunu" deyyomuş, o goce keleş? Garının ne gabeheti va len? Gözel irapbım öyle münasip gördüyse öyledir. Boşuna dememişler guzum, "erkek gısmı beygir gibidir, hem sever, hem deper" deye...

 

Özay Gönlüm'ü de anmış olduk...

Gönderi tarihi:
Boşigciim,

 

Kuran apaçık değil, karma karışık bir kitap.

 

Kuran'ın tek dediği ilah Maddeden ayrı olan bir ilahtır.

Senin iddia ettiğin gibi bir Madde=Tanrı özdeştiği yok kuranda.

Saygılar.

 

Sen gösterince yanlış oluyor.

 

Maddeyi Allah’la eşitleyeceksin.

 

Ben gösterince aynı şeyi inanç pazarlaması mı?

 

Sayın magician,

 

Elbette Sayın boşig bir cevap verecektir sana, ancak onun yanlışlarını göstermemişsin, kendi inançlarını gerçek diye bize satmaya kalkmışsın. Kendi inançlarınla ölçünce de onun sorularaı ve irdelemeleri sana yanlış gibi görünüyor.

 

 

Zahmet et şu vahy gerçeğini (!) bir anlatıver bana ve benim gibi diğer bilghisizlere.

 

Vahiy gönderen ile vahy alan arasındaki ayrımı ve İslam'ın Allah'ının mekansız ve konumsuzluğunu bana anlat.

 

Bekliyorum.

 

Saygılar.

 

Onun Zatı akıl tarafından kavranamaz. Akıl buna yetmez bu noktada dumura uğrar. Ama mahlukat alemindeki insanlar O’nu gördükleri mahluklarla açıklamaya çalışırlar.

 

Evrende bilinemez şeyler olduğunu kabul edeceksin ama ben bunu bilemeyiz deyince illa cevap isteyeceksin.

Gönderi tarihi:
Sen gösterince yanlış oluyor.

Ben gösterince aynı şeyi inanç pazarlaması mı?

 

Sen de göster, benim gösterdiğim gibi, pazarlama olmasın.

 

Ben vahy diye birşey olabilemez diyorum ve neden böyle olduğunu açıklıyorum.

Sen de açıkla.

 

Yukarıda bir soru sordum, inandığın ilahta olan ama Madde'de olmayan bir sıfat, özellik söyle diye, hala cevap vermedin.

 

Evrende bilinemez şeyler olduğunu kabul edeceksin ama ben bunu bilemeyiz deyince illa cevap isteyeceksin.

 

Ben aklımın almadığı şeye inanmıyorum. Sen inanıyorsun. Aramaızdaki fark bu.

Ben Tüm maddenin kollektif bir aklı var mıdır yok mudur bilemiyoruz diyorum. Vardır veya yoktur gibi bir inancım yok.

 

Son birkaç iletinde demogojiden başka birşey yapmıyorsun bu arada..

Cevabın yoksa, susmak ve dinlemek de bir erdemdir.

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Ali Bey,

 

Kabul ettiğim şey "B tek başına olamadı" düşüncesi değil, aksine reddettiğim şey bu.

 

"B tek başına olmadı" demek, " Biri bir köşeye geçip B'yi yarattı" demektir.

 

Halbuki benim katıldığım/kabul ettiğim şey " Bir köşeye geçip herşeyi yaratan bir ilah yoktur." ifadenizdir.

 

Yaratan ve yaratılan arasındaki tek bağı yaratma eylemi olarak görmek, yaratan ile yaratılanı ayrı gördüğünüz gerçeğini değiştirmiyor.

 

Size ve diğer müslümanlara ve diğer semitik din mensuplarına bir soru sordum, o soruya cevap verirseniz, bu konuyu örneklendirmiş olacağız.

 

İnandığınız ilahta olup, maddede olmayan bir güç, yetenek, özellik söyleyiniz bana.

 

Saygılar.

 

Zaten bir köşeye geçip yaratma olmadığından B-C dedik, yani B tek başına olsaydı bu ayrıklık olurdu; bence siz bir daha okuyun ve bana kurduğum bağlarla cevap verin ki olay farklı düşünme mi yoksa benim kendi içimde çelişmem mi ortaya çıksın...

 

İnandığım Allah'da olup maddede olmayan pek çok şy mevcut olduğu gibi bunlardan sınırlıca yaradılana verilmiş olanlar da yok değildir...

 

Yaratma...

 

Yaradılan hiç bir zaman tam anlamıyla yaratamaz...

 

Israrcı olursanız bu durumun da kendi içinde çelişmediğini ispatlayabilirim...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
Yaradılan hiç bir zaman tam anlamıyla yaratamaz...

Niye?

Yaratılışı bir "Oluş" olarak ele aldığınızda kendinize bir bakın...

 

Mesela Annem ile Babam beni kusursuz bir şekilde yaratmışlar...

 

Ya da toprağa attığınız bir tohum;

Toprak, Su ve minareller sayesinde çok güzel bir bitki olarak ortaya çıkıyor, oluşuyor, yaratılıyor...

Gönderi tarihi:
Niye?

Yaratılışı bir "Oluş" olarak ele aldığınızda kendinize bir bakın...

 

Mesela Annem ile Babam beni kusursuz bir şekilde yaratmışlar...

 

Ya da toprağa attığınız bir tohum;

Toprak, Su ve minareller sayesinde çok güzel bir bitki olarak ortaya çıkıyor, oluşuyor, yaratılıyor...

 

Onlar yaratmıyor; onlar düzende kendi rollerini yerine getiriyor ve bunu yine düzen içinde yapıyor; anne-baba çocuğa yeni bir boyut mu yaratıyor sanki(!)...

 

Yaratmış olması için tam anlamıyla var etmesi gerekir, halbuki anne-babanın bilinçlice kendi kalıplarıyla çocuk var ettiği falan yok; onlar kendilerine verilenlerle düzen içinde iş yapıyorlar...

 

Hadi yine şu bağları kuralım...

 

Bu iletinin gerisini "anlamak" isteyenler en son kurduğum bağdaki kavramları okusunlar önce...

 

B-C de bir başka B-C ama derecesi farklı ve diyorsunuz ki B-C deki bir diğer ve daha alt B-C lerden bir kaçı bir araya gelerek bir şeyler oluşturuyor...Ve diyorsunuz ki bu yaratma...

 

İyi de onlar B-C ve A'dan verildiği kadarıyla varlar, yine bir düzen içinde işletilen varlık-en geniş kapsamlı B-C 'de rol üstlenmiş bulunmaktalar...

 

Peki niye yaratma olmuyor, daha fazla irdelenmesi gerekmez mi???

 

Oldu...

 

B-C lik A'dan dolayı olandır ve A yaratıcı olarak kendinden yaradılmış olana bu özelliği yüklemiş olamaz mı???

 

Olsaydı nasıl olurdu??? Olsaydı B-C-A da diyebilirdik belki ama bu aynı zamanda B-C-A-D-E-F..........gider durur ve rahatça idrak edebileceğimiz nizamdan eser kalmazdı, adeta çok tanrılı düzensizlik yaşanırdı; halbuki burada var olandan var edebilme yeteneği söz konusudur ve tam anlamıyla yaratma denilemez...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
Yukarıda bir soru sordum, inandığın ilahta olan ama Madde'de olmayan bir sıfat, özellik söyle diye, hala cevap vermedin.

Allah her şeyi bilir alimdir. Madde bilinçsizdir.

Gönderi tarihi:
Allah her şeyi bilir alimdir. Madde bilinçsizdir.

 

Tebrikler.

 

magician arkadaşımız, forumun zekilik/kurnazlık ödülünü almaya hak kazandı.

 

Zira, sevgili demirefe yakından takip etmektedir, şahittir, çünkü daha önce konuştuk, madde bilinçli mi bilinçsiz mi konusu veya tüm maddenin kollektif/toplam bilinince sahip olmadığı konusu herhangi bir neticeye varmadan sonsuza kadar tartışılabilir.

 

magician arkadaşımız, kupa hakeden zekiliği/kurnazlığı ile konuyu madde bilinçlimidir, bilinçsizmidir tartışmasının dipsiz kuyusuna atıyor.

 

Ama şikayet ettiğim sanılmasın. Benim cevabım var. Ben de vereyim cevabımı.

 

**

Allah'ın alim olduğunu bilebilecek kadar tanıyqabiliyorsun demek ki?

 

Bilinçsiz dediğin madde, tohum olup, yeniden canlanıyor.

Bilinçsiz dediğin madde, sperm+yumurta olup, insan yaratıyor.

Bilinçsiz dediğin madde, yağmur olup yağıyor, kar olup düşüyor.

 

Bilinçsiz dediğin madde, dünyanın öbür ucundanki benle başka bir ucundaki seni biraraya getirebiliyor.

 

Bilinçsiz organların oksijensizlik ve enerjisizlik hissetmeye başlayınca, bilinçsiz dediğin bir madde, miden,yayğarayı basıyor.

 

vs. vs.

 

Maddenin özelliği bilinci midir, değil midir tartışması sonsuza kadar uzar.

 

*

Peki muhammed'in Allah'ı alim mi? ELİMİZDE İLAÇ NİYETİNE TEK BİR KANIT YOK.

Kanıt diye servis edilen tek şey, Muhammed'in Allah'ının, Muhammed'in kulağına fısıldadığı iddia edilen sözler.

Bu kanıt (!) karşısında diz çökmemek mümkün mü?

 

Koskocaman semitik dinlerin dayanağına bakınız!

 

Peygamber namlı kişilerin kulağına ilah vasıflı şeylerin fısıldadığı iddia edilen sözler.

 

Fısıldama deyince yine hatırladım, şu vahy alıp verme işi ile, semitik dinlerdeki şu mekansız/konumsuz iah kavramını nasıl bağdaştırdığını anlatacaktın bana, hala bekliyorum.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
... B-C ve A... 'dan

 

Ali Bey,

 

Konu dışı birşey söylemek istiyorum size:

 

Harf kodları, mantık biliminde, çok uzun cümleleri/ifadeleri kısaltmak için kullanılır.

Senin kullandığın kavramlar uzun değil.

 

A yazacağına, Yaratan diyebilirsin, kelime uzun değil.

B yazacağına, Yaratılan diyebilirsin, kelime uzun değil.

C yazacağına, Yaratma Eylemei diyebilirsin, kelime uzun değil.

 

Kelimeler yerine harfler yazınca, işi matematiğe, mantığa ve bilimselliğe dökmüş olmuyorsun.

Sadece bana zaman kaybettiriyorsun, hangi harfi ne için kullanmıştı diye tekrar terar bakmak zorunda kalıyorum.

Ayrıca yeni gelenlerde bu "A, B, C ne ola ki?" soruları uyandırıyorsun.

 

Senden ricamızdır. Bir paragraflık kavramlar kullanacağında, kısaltma/kodlama kullan, tek kelimelik kavramları kodlama.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Ali Bey,

 

Konu dışı birşey söylemek istiyorum size:

 

Harf kodları, mantık biliminde, çok uzun cümleleri/ifadeleri kısaltmak için kullanılır.

Senin kullandığın kavramlar uzun değil.

 

A yazacağına, Yaratan diyebilirsin, kelime uzun değil.

B yazacağına, Yaratılan diyebilirsin, kelime uzun değil.

C yazacağına, Yaratma Eylemei diyebilirsin, kelime uzun değil.

 

Kelimeler yerine harfler yazınca, işi matematiğe, mantığa ve bilimselliğe dökmüş olmuyorsun.

Sadece bana zaman kaybettiriyorsun, hangi harfi ne için kullanmıştı diye tekrar terar bakmak zorunda kalıyorum.

Ayrıca yeni gelenlerde bu "A, B, C ne ola ki?" soruları uyandırıyorsun.

 

Senden ricamızdır. Bir paragraflık kavramlar kullanacağında, kısaltma/kodlama kullan, tek kelimelik kavramları kodlama.

 

Saygılar.

 

Uyarı için sağolun ama emin olun öteki türlü hem daha karışık oluyor hem de durumun çarpıtılması daha bir kolaylaşıyor...

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Bilinçsiz dediğin madde, tohum olup, yeniden canlanıyor.

Bilinçsiz dediğin madde, sperm+yumurta olup, insan yaratıyor.

Bilinçsiz dediğin madde, yağmur olup yağıyor, kar olup düşüyor.

 

Bilinçsiz dediğin madde, dünyanın öbür ucundanki benle başka bir ucundaki seni biraraya getirebiliyor.

 

Bilinçsiz organların oksijensizlik ve enerjisizlik hissetmeye başlayınca, bilinçsiz dediğin bir madde, miden,yayğarayı basıyor.

 

vs. vs.

 

Maddenin özelliği bilinci midir, değil midir tartışması sonsuza kadar uzar.

Kopan yaygara cevabın komikliğini örtmek içindi herhalde. Tamam pes diyorum git bir ateist maddeciyle tartış o sana maddenin bilinçli mi bilinçsiz mi olduğunu anlatır.

Gönderi tarihi:
Allah her şeyi bilir alimdir. Madde bilinçsizdir.

 

Kopan yaygara cevabın komikliğini örtmek içindi herhalde. Tamam pes diyorum git bir ateist maddeciyle tartış o sana maddenin bilinçli mi bilinçsiz mi olduğunu anlatır.

 

Pes etmekte buna derim yani. Bundan başka verecek cevap kalmadı galiba?

Gönderi tarihi:

Biraz germişsiniz. Sinema geyiği ile gülümseyeceğinizi ummuştum.

 

Bakın gerginliği artırmasın ama, “Şıracının şahidi bozacı” diye bir deyim var ya. Fikir bunlar, düşünce… Kimse kızmasın. Şimdi: Allah var, niye? Çünkü Kur’an gönderdi. Bu tamam. Kur’an hak. Niye? Çünkü Allah gönderdi.

 

Benim BrainSlapper’den küçük bir farkım var, ateist değilim. Dinlerin bize sunduğu anlamda olmayabilir, her anlamda hiçbir yaratıcı sürecin mutlak olarak, kesinlikle olmadığını kanıtlayamayacağım için böyle bir deklere yapmıyorum. Çok ama çok uzun süreçlerin neleri ortaya çıkardığını bilemeyiz. Tanrı yaşlanıp emekli olmuş, belki sonra da ölmüştür canım, nereden bileyim ben şimdi? Allah ölmez, uyumaz, doğmaz, doğurulmaz… İyi de bunlar söylenenler, kanıtı ne? Şıracı ile bozacı meselesi yine.

 

Arkadaşlar, ben bu foruma geldiğimden beri şunu vurguluyorum: Din – Bilim – Felsefe, bu üçünü birbirinden ayrı tutacaksınız. Felsefi tartışmaya dinden kanıt getirilmez. Çünkü felsefe bilinen her bilgiyi yanlış kabul edip, baştan doğruları tek tek saptayarak sonuç arama sanatıdır. Felsefede hiçbir peşin doğru varsayılamaz. Allah da, kitap da madde de, her şey yoktur, sıfırdan başlanır. Felsefe A=A dan bile şüphelenir. Halbuki matematiğin başlangıcı buna dayanır. Matematikte ilk kabul A=A dır, tüm matematik bu denklemde gizlidir. Ama felsefe bunu bile şüpheyle karşılar. Felsefe budur.

 

Felsefede en tanrıcılardan biri, belki en tanrıcı olanı Descartes’dir. O bile tanrıyı peşin varsaymamıştır. “Düşünüyorum, o halde varım; varım, o halde var edildim; var edildim, o halde yaratıcı var” demiştir. Felsefede tanrıya ulaşmaya baştan bile karar verseniz elli dolambaçlı yoldan geçeceksiniz. Bunu en iyi görenlerden biri Gazali’dir ve felsefe ile uğraşmayı küfür saymıştır. Bir şeye karşı olmak ayrı, ama anlamak bundan bağımsızdır. Anlar, kabul eder, anlar karşı çıkarsın. Gazali işi çözmüş olmak bakımından saygıya değer…

 

Din tartışması peşin kabullerle yapılır. Dinde Allah var ve bizden bir şeyler istiyor varsayımı kesin peşin kabuldür. Bizden ne istediği çıkarsanmaya çalışılır ve bunun için bize gönderdiği varsayılan emirler yorumlanır, “tefsir” edilir. Kimse çıkıp da “**** hakkaten bu emirler tanrı’dan mı acaba?” demez. Bu dendiği an felsefe alanına geçilmiştir. Felsefeye çık, olmadı çarket din alanına gir, aha karşıdan ateş kesildi, bir daha felsefe alanına çık, olmadı lan ateş ediyorlar, geri çekil… Böyle bir şey olmaz.

 

Bilim zaten sadece kanıt sağlar ve kanıtlarla çalışır, bilim içinde ne din, ne felsefe tartışılmaz. Bilimin sağladığı veriler ufkumuzu ve düşünce alanımızı genişletir, o ayrı. O verileri getirir din veya felsefe alanına malzeme yapabiliriz. Kimse “Hop, patenti bilime ait, nereye?” demez.

 

Yani, toplum için sağlıklı olan da budur zaten. Biz her şeyi çorbaya çeviriyoruz, bilime dini, siyasete dini, felsefeye dini getirip sokuyoruz. Dini her yere sokmadan içimiz rahat etmiyor. Bu dini de yıpratır, toplumu da. Her konuyu yerinde tartışmak gerek.

 

Bakın bu bilimin de topluma uzak kalmasına neden oluyor. Bilim bir şey öne sürse, “Olmaz öyle şey. Allah, Adem aleyhisselam…” Bilimciler toplumdan uzak, fildişi kulede bilim yapma durumunda kalıyorlar. Felsefede bilmemne akımından bahsedilse “Allah bu felsefenin neresinde?” Herhangi bir konu atsan ortaya “Hakkında ayet var mı? Hadis? Müftüye bir sorsak?” Neredeyse denize çivileme mi atlamak efdaldir, balıklama mı onu da müftüye açıp soracaklar.

 

Türkçenin güzel bir başka deyimi de “sap ile samanı karıştırmak” tır…

Gönderi tarihi:
Biraz germişsiniz. Sinema geyiği ile gülümseyeceğinizi ummuştum.

 

Bakın gerginliği artırmasın ama, ?Şıracının şahidi bozacı? diye bir deyim var ya. Fikir bunlar, düşünce? Kimse kızmasın. Şimdi: Allah var, niye? Çünkü Kur?an gönderdi. Bu tamam. Kur?an hak. Niye? Çünkü Allah gönderdi.

 

Benim BrainSlapper?den küçük bir farkım var, ateist değilim. Dinlerin bize sunduğu anlamda olmayabilir, her anlamda hiçbir yaratıcı sürecin mutlak olarak, kesinlikle olmadığını kanıtlayamayacağım için böyle bir deklere yapmıyorum. Çok ama çok uzun süreçlerin neleri ortaya çıkardığını bilemeyiz. Tanrı yaşlanıp emekli olmuş, belki sonra da ölmüştür canım, nereden bileyim ben şimdi? Allah ölmez, uyumaz, doğmaz, doğurulmaz? İyi de bunlar söylenenler, kanıtı ne? Şıracı ile bozacı meselesi yine.

 

Üstat bana şu taraftan bakarsan, ateist görürsün, diğer taraftan bakarsan panteist görürsün.

 

Ama değişen bir şey olmaz. Zira illa ki birşeye Tanrı sıfatı vermek gerekiyorsa, bu şey MADDE'dir.

 

Semitik dinlerin, yani Museviliğin, Hristiyanlığın ve İslamiyet'in ilahlarını ise kesin bir şekilde, herhangi bir tereddüte yer vermeden reddediyorum. Buna bağlı olarak, kendine Tanrı'nın özel elçisi, peygamberi süsü vererek ortalıkta gezmiş olan insanları da reddediyorum. Dolayısıyla onların Tanrı'dandır pazarladıkları düşünceleri de reddediyorum.

 

*

 

Semitik dinlerde "zurnanın zırt dediği yer" VAHİY meselesidir.

 

Sayın magician, yanından bile geçmedi VAHİY meselesinin.

 

Şimdi bütün inançlı arkadaşlardan bekliyorum bir cevap.

 

Vahiy gönderen ve vahy alan kavramları ile Tanrı'ya atfedilen mekansızlık ve konumsuzluk sıfatlarının nasıl çelişmediğini bana biri anlatsın.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Bilim zaten sadece kanıt sağlar ve kanıtlarla çalışır, bilim içinde ne din, ne felsefe tartışılmaz. Bilimin sağladığı veriler ufkumuzu ve düşünce alanımızı genişletir, o ayrı. O verileri getirir din veya felsefe alanına malzeme yapabiliriz. Kimse “Hop, patenti bilime ait, nereye?” demez.

 

Yani, toplum için sağlıklı olan da budur zaten. Biz her şeyi çorbaya çeviriyoruz, bilime dini, siyasete dini, felsefeye dini getirip sokuyoruz. Dini her yere sokmadan içimiz rahat etmiyor. Bu dini de yıpratır, toplumu da. Her konuyu yerinde tartışmak gerek.

 

Güzel bir felsefe olmuş teşekkür ederim.

 

"Elmalarla,armutları karıştırmamak lazım".

 

Yazılarını ilgi ile okuyorum herkes düşüncesinde hürdür tabiki saygı çerçevesinde. :)

Gönderi tarihi:

Vahim bir hata yapmışım, daha bir milyon yıl vaktimiz olduğunu söylemişim. Doğrusu "bir milyar yıl" olacaktı. Güneşimiz gibi G sınıfı yıldızların yaklaşık 10-12 milyar yıllık ömrü vardır. Bunun ilk iki milyar yılını parlaklığını yeterince ve dünyamızdaki suyu eritmeye yetecek sıcaklık verecek düzeye gelinceye kadar harcadı. Bu aşamaya "anakol" deniyor. Bu aşamada güneş her 100 milyon yılda parlaklığını yaklaşık %1 artırıyor. Bu, bir milyar yıl daha, güneşin kayda değer bir artış yapmadan şimdiki gibi ışıması anlamına geliyor.

 

Ancak bir milyar yıl daha sonra güneş dayanılmaz derecede parlak olacak. Suyun çoğu buharlaşmış ancak dünyanın yüzü hâla tanınabilir olacak. Bir milyar yıl daha geçtiğinde yüzey tamamen kupkuru olacak. Yeraltına inip buna dayanmak mümkün olabilmişse, olay vehametini artırmaya devam edecek. Beş milyar yıl sonra güneş anakol denen kararlı evreden çıkacak ve genişlemeye başlayacak. Bu aşamada bugünkünden neredeyse iki kat parlak olacak ve yaşam dünya yüzeyinin derinlerinde hala varsa, sonuna yaklaşmış olacak. Çünkü 6,5 milyarıncı yılda Güneş Merkür'u yutacak kadar büyümüş olacak ve sıcaklığı 50 milyon dereceyi geçecek. (Bu gün 15 milyon derece) Güneş gökyüzünde şimdikinden on kat büyük kırmızı ve ateşler saçan bir görünümde olacak.

 

Bu aşamada hiç bir şekilde yaşamın mümkün olmayacağı tahmin ediliyor. Kaldıysa da bir milyar yıl daha geçmeden Güneş'in sınırları dünyaya dayanacak ve dünya kavrulacak. Gökyüzünde güneşten başka hiç bir şey görülmüyor olacak. Bu aşama dünyanın kesin biçimde sonu olacak. Bu aşamada Mars bile oldukça sıcak olacak.

 

Bundan sonraki aşamaların pek önemi yok ama, görece kısa sürede güneş önce dünyamız kadar küçülecek, sonra sönecek...

Gönderi tarihi:

Peki Sayın demirefeyi dinleyerek gerilmemeyi tercih edelim. Aslında gerilme olayını sıkça yaşıyoruz slapper ile. Neyse. Arkadaşımız bizden ne istemişti bir hatırlayalım. Sizin tanrınızda olup da maddede olmayan bir özellik söyleyin dedi. Bunu ne amaçla istedi? Herhalde maddede Allah'ın her özelliği vardır bu yüzden Allah'a inanmaya gerek yoktur demek için. Sayın Ali'nin de dediği gibi bir sürü şey var. Bilinç dedim. Arkadaşımızın verdiği cevap şuydu:

Bilinçsiz dediğin madde, tohum olup, yeniden canlanıyor.

Bilinçsiz dediğin madde, sperm+yumurta olup, insan yaratıyor.

Bilinçsiz dediğin madde, yağmur olup yağıyor, kar olup düşüyor.

 

Bilinçsiz dediğin madde, dünyanın öbür ucundanki benle başka bir ucundaki seni biraraya getirebiliyor.

 

Bilinçsiz organların oksijensizlik ve enerjisizlik hissetmeye başlayınca, bilinçsiz dediğin bir madde, miden,yayğarayı basıyor.

 

vs. vs.

 

Maddenin özelliği bilinci midir, değil midir tartışması sonsuza kadar uzar.

Şimdi bilimsel bir tartışma yapıyorsanız şunu söyleyeyim. Bilim tohumda canlanma bilinci, spermde insan olma bilinci, su damlalarında yağmur olma bilinci mi var der. Ya da maddecilerin doğadaki tek bilinç istisnası dedikleri insan beyninin bulduğu interneti maddenin külli bilincinin ispatı olarak mı öne sürerler ya da herhangi bir biyolojik süreci midenin ağrımasını bilinçle mi açıklarlar? Yoksa her bir fenomeni belli bir sürecin içinde mi değerlendirirler? Maddenin kendinde bir bilinç yoktur.

Zira materyalistler Tanrı fikrini objektif aleme soktuğu için bu düşünceyi reddetmişlerdir.

Eğer doğanın bir ruhu, bilinci vardır diyorsanız artık bu noktada din sahasına girmiş olursunuz. İmanınız bu yönde ise size bir şey diyemem.

 

 

 

Peki muhammed'in Allah'ı alim mi? ELİMİZDE İLAÇ NİYETİNE TEK BİR KANIT YOK.

Kanıt diye servis edilen tek şey, Muhammed'in Allah'ının, Muhammed'in kulağına fısıldadığı iddia edilen sözler.

Bu kanıt (!) karşısında diz çökmemek mümkün mü?

 

Koskocaman semitik dinlerin dayanağına bakınız!

 

Allah'ın sıfatlarını bilimsel olarak size kanıtlarım gibi bir lafzım geçti mi? Bu dini bir mevzu ve tabiki imana dayalı olacak. Semitik dinlerin dayanağı imandır. İman ettikten sonra O'nun alim mi olduğuna yarattıklarına bakarak karar verirsin ama iman etmeyen için tabi ki hiçbir anlamı yok.

 

 

Peygamber namlı kişilerin kulağına ilah vasıflı şeylerin fısıldadığı iddia edilen sözler.

 

Fısıldama deyince yine hatırladım, şu vahy alıp verme işi ile, semitik dinlerdeki şu mekansız/konumsuz iah kavramını nasıl bağdaştırdığını anlatacaktın bana, hala bekliyorum.[/b]

 

Saygılar.

:) Bu konu da İslam filozoflarının uğraştıkları bir konu. Zamandan ve mekandan münezzeh bir Yaratıcı nasıl olur da zamana ve mekana müdahale eder? Zamanı ve mekanı Yaratanın yaratma işi ile zamana ve mekana tabi mi olması gerekir? Yarattıklarına müdahale etmesi onu hemen zamanın yaşlandırıcı etkisine mi tabi kılmaktadır? Onu da madde olarak telakki edersen böyle düşünmen gayet doğal. Ama O madde midir? Ha burada madde dışında ne var ki diyebilirsin. Ben de iman derim yani bilimsel bir veri veremem sana.

Yine de aşağıdaki makaleler okursan belki fayda sağlar. Benden daha iyi anlarsın belki. :)

 

(Arama motorunda makale ismini yazmanız yeterlidir.)

 

DİN-BİLİM İLİŞKİSİ PROBLEMİNE MUCİZELER ÜZERİNDEN GENEL BİR

BAKIŞ:

VAHİY NESNESİNİN MUCİZELİĞİ TARTIŞMASI

Dr. Aydın IŞIK

Dokuz Eylül Ü. İlahiyat Fakültesi

Din Felsefesi A.B.D.

 

BİR TABİAT KANUNU İHLALİ (MUCİZE)*

Richard Swinburne

Cev. Yrd.Doç. Dr. Mustafa Akçay

Sakarya Ü. İlahiyat Fakültesi

 

ALLAH’IN FİİLİ SIFATLARINDA ZAMAN SORUNU

Yrd. Doç. Dr. Mehmed BAKTIR

Cumhuriyet Ü. İlahiyat Fakültesi

 

 

İSLAM FELSEFESİNDE YARATMA

Prof. Dr. Hüseyin Atay

Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi

Emekli Öğretim Üyesi.

 

Saygılar.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.