Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

EmiLY_pandora

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

EmiLY_pandora tarafından postalanan herşey

  1. 1. Ne tip insanlar size çekici gelir? D. At: Dizginlenemez, engellenemez ve özgür. 2. Size kur yapılırken nasıl bir yaklaşıma karşi koyamazsınız? B. Aslan: Samimi ve açıksözlü. 3. Sevgiliniz üzerinde nasıl bir intiba bırakmak istersiniz? A. Köpek: Asil, güvenilir, tutarlı. 4. Sevgilinizin hangi yönü sizi en çok deli eder, ayrılma sebebi bile olabilir? D. Köpekbalığı: Güven vermemesi. 5. Sevgilinizle nasıl bir ilişki kurmak istersiniz? B. At: İkinizin de her konu hakkında konuşabildiği, sırların olmadığı. 6. Zina yapar mısınız? A. İnsan: Toplum ve ahlak çok umrunuzda, evlilik sonrası kötü bir şey yapmazsınız. 7. Evlilik hakkındaki düşünceleriniz? B. Beyaz kaplan: Sizin için çok değerli. Bir kere evlenirseniz hem evliliğinize hem de eşinize çok önem göstereceksiniz. 8. Şu anda aşk hakkında ne düşünüyorsunuz? A. Aslan: Her zaman aşka hazırsınız, onun için her şeyi yapabilirsiniz ama kolay kolay da aşık olmazsınız. Hım ilginç bir test acaba sevgiliniz de katılıyormudur bu cevaplara birde ona sormak lazım
  2. Onuncu kattan aşağı düşmek kaç saniye alır? Ve yaşamıma dair kaç kare belirir gözümün önünde zemine çarpmadan evvel? Kalan kaç karede sensiz bi hayat vardır? Çarpma anında mı biter herşey? Üşür müyüm? Düşersem ve üşürsem gelir misin yanıma? Artık gitmeyeceğine dair bir şeyler söyler misin bana? Isınır mıyım sonra? Dedemi özledim en çok... Düşersem dedem yanına alır mı beni? İçimi ve dışımdaki hayatı temizleyebilir mi dedem? Daha fazla acı çekmememi sağlayabilir mi? Hızla düşsem.... Kendim istesem yani bu kez düşmeyi... Bitse... Enter'ladıktan sonra bu cümleleri, sağ tarafıma dönsem... Mandalı çevirsem... Düşünmesem sonra... Sadece düşsem.... Midem ne kötü bulanıyor... Hiçbir şey kalmadı.... Hiçbir şey...
  3. Kürtsüz !!! pes artık bu kadar olur anca yani kürtlermi ekonomiyi bu hale getirdiler yıllardır bu ülkeyi türkler yönetiyor bu hale gelmesi tamamen onların hatasıdır.Kürtlerle türkleri karşı karşıya getirmek her zaman ilkeleri oldu..Milli bilinç nedir insanları soyutlayıp asıllarını inkara zorlamakmıdır.Yoksa diktalar ,yaptırımlarla baskı kurup durumu olduğundan daha beter bir halemi getirmektir.Nedir bu milli bilinç.. Yarın kürtsüz türkiye kurarsınız daha sonra zaza ları atarsınız daha sonra çingeler gider daha sonra lazlar gider daha sonra ermeniler gider daha sonra daha sonra daha sonra .... Peki Bu kadar insan gidince burada kaç kişi kalacak anlamıyorum.Tutturmuşsunuz türkler ha türkler yahu bunu böyle yapacağınıza kürdüz ama türkiyede yaşıyoruz bu topraklar bizimde diyen insanları suçlamaktan bir an evvel vaz geçin aksi halde bu ülkedeki etnik kökenli insanlar gidince askere yollayacağınız hiç kimse kalmayacak unutmayınki bu ülkenin topraklarını korumaya kürt evlatlarıda gidiyor.Neyi tartışıyorsunuz neyi.. Görende sadece herşeye türklerin hakkı var sanacak..Bu ülke içinde yaşayan herkesin.. Kürtsüz ve ekonomisi kalkınmış türkiye... mantığa bakarmısınız söyleyecek söz bulamıyorum...
  4. şevval düşün bir bademli,cevizli,fındıklı,fıstıklı çikolatalar her yanını kuşatmış artık dayanılmaz bir çikolata krizindesin ben senin yerinde olsam hemen alırdım hadi bekleme git al walla iyi geliyor Sabah olunca şevval işe gelecek bu yazıyı görüp bir koşu bir sürü çikolata alacak sonrada yiyip beni öldürecek Allahım ne eziyet ama allah kimseyi çikolata ile ıslah etmesin çok zor çokk..
  5. Ben dost istiyorum... Dost ayrı ,arkadaş ayrı... Dost;her şeyini paylaşırsın ... Arkadaş;normal hayata göre aynı Hoş geldin...Dostum... Şevval sanada yazıklarım olsun haber versene bana, açelya gelmiş benim haberim yok.. ( ah açelya ah iyiki geldin sen gidince de pek bir huysuz oldu bu şevom yahu bana yemek bile yapmıyor gerçi benimde iştahım yok bu aralar zaten ama olsun ben çorbalarını özledim kız buna tamammı hatta kulağını çekebilirsinde fena olmaz hani zayıfladım iyice bana bakamadı .. ohh yandın şevval kaç kurtul artık neyse altın kızlar grup tamammı sağ baştan sayın bakalım
  6. Teşekkür ederim SELAM_YALNIZLIK inan bana çok mutlu oldum senden bunları duymak çok güzel.. ah Şevval beni öldürdün yazınla canım dostum saol , gezgin,made in turkey! teşekkür ederim sizlerede bu çiçekler hepinize gelsin
  7. Katılılıyorum sana şevom harika bende dinliyorum
  8. Bunlar için teşekkür ederim fakat ben sizi tanımıyorum.. Kim olduğunuzu bana iletirseniz daha çok sevinirim... Hayırdır kim nereye gidiyor
  9. Yağmura Tutsak Bir yıl ve yedi ay olmuş, Yağmura tutsaklığı unutalı, uzaklaşalı. Beraat etmemiştim oysaki, suskun bırakmışım. Zincirler her yağmurda yine yüreğimde. Yağmur beni yalnız bırakmayalı; Bir yıl ve yedi ay... Dile kolay, yani ben ve beni bilen Bu esarete ortak olan, duyuyor musun? Dönüş olacak bu sadece, Şiir falan değil diyeceğim yine, Değil zaten. Şair olmadığımı bilirsin, olmayacağımı da. Yine sen bilirsin bunca zaman, bu sessizliğin nedenini. Bir yıl ve yedi ay... Bir daha yazmazsam demiştim, hatırlar mısın? O zaman ki, yağmursuz kalmıştır bu evren. Kaç yağmur geçti üzerimizden. Neler kaybettik, neler kazandık. Kaç defa üzüldük, kaç defa güldük ve gülümsedik, Yüreğimizden. Nice insan eksildi, nice yeni yüzler hayatımızda. Nice aynı şeyler yine yerinde. Yani ben, sen ve yağmur. Saat yine yağmura çeyrek var, Ve hep aynı değil mi içimizdeki heyecanlar. Aklar dokunalı çok oluyor saçlarımıza, Yüreğimizde hep bahar, Bunca yağmura ve bunca yıl esarete rağmen, Saat yine yağmura çeyrek var. Ah sevgi delisi içim, Alıp başını, hep, gidesi gelen, deli gönlüm, Hep böyle kal ... Özlemişim.
  10. Eğer ayrılmış ve tekrar görüşmekse niyetleri geçmişi irdelemekten bir adım gidemezler öteye beriye.. Eğer amaçları dost olmaksa o gözlere bakıpta nasıl bir dostun hissettiklerini hissederler.. Eğer bunu başarıyoruz derlersede sevmemişlerdir... Bunun ortası,kenarı ,kıyısı,bucağı yoktur ya seversin ya sevmezsin ama asla ve asla sevmişsen ayrılıktan sonra dost, arkadaş, adına ne derseniz diyin hiç bir şekilde bir arada duramazsınız... Ya onun incittiği zamanlar gelir aklınıza yada sizin onu incittiğiniz gelir onun aklına. Başlar hesaplar kitaplar sen neden gittin sebep neydi der çiftlerden birisi,Diğeri bunu asla üzerine almaz sen neden yaptın bunları der ve böyle uzar gider bu çıkmazlarda gelinde siz dost olun bakalım kolaymı ? Unutulurmu yaralar,Depreşmezmi sevginiz, hissetmezmisiniz hiç birşey ,Taş mısınız, ruhunuz mu yok kolaymı bu gün sevip yarın unutmak, kolaymı bunları yaşamak, kolaymı sonradan dost olmak.Herşeyi yok saymak üzerini çizmek ve kanayan sevginizin üzerinden dostluk bağlarını yakalamak.. Bilmiyorum yakalayabilen varsada tebrik ederim ben yakalayamam şahsen ya adam gibi severim yada arkama bile bakmam çeker giderim bu kadar basittir işte...
  11. EmiLY_pandora şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Şiir Forumu
    MUTLU SEVİ YOKTUR Hiçbir şeyi sürgit elinde tutamaz kişioğlu Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ve ne de yüreğini Kollarını açtı sanırken bir haç olur gölgesi Bir tuhaf bir acılı kopmadır günleri Sıkı sarılmak isterken ezer mutluluğunu Mutlu sevi yoktur Yaşamı şu silahsız askerlere benzer Ki başka bir yazgıyla donatmışlardır onları Neye yarar sabah erken uyanıp kalkmaları Çaresiz ve kararsız kalırlar akşamları Söyle bunları canım gözyaşını tutuver Mutlu sevi yoktur Sevgilim güzelim yürekte yaram benim Bir yaralı kuş gibi taşırım içimde seni Ve şunlar ki bilmeden izler geçmişimizi Yineler hep arkamdan ördüğüm sözcükleri Ve ölmeye can atar koca gözlerin için Mutlu sevi yoktur Vakit geç artık çok geç yaşamı öğrenmeye Ağlasın yüreklerimiz topluca karanlıkta Bunca mutsuzluk ah küçük bir türkü uğruna Bir ürperti uğruna bunca sıkıntı bunca Ve de bunca hıçkırık bir gitar ezgisine Mutlu sevi yoktur Hiçbir sevi yoktur ki yoğrulmasın acıyla Ve hele yurt sevgisi hele özellikle sen Hiçbir sevi yoktur sarartıp soldurmayan Ve hele yurt sevgisi hele özellikle sen Hiçbir sevi yoktur beslenmesin gözyaşıyla Mutlu sevi yoktur Ama ikimizin sevisi budur. ''İnsanın görülmemiş derecede küçümsendiği ve çaptan düşürüldüğü günümüzde, kişinin en ivedi ve en soylu görevi olayları şarkılaştırmak olmalı. Kuşkusuz bu gerçeğin bilincine varacak, insanın insanca sözüne ve onun bülbülleri bile susturabilecek orkestrasına katılma yürekliliğini gösterecek hayli insan var..." ARAGON
  12. Kişi sevdiğiyle olmak ister!. Sevdiğinin hâliyle hâllenir… Sevgisi kadar, onunla yaşar!. Sevginin ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz için, çoğunlukla, “beğeni” ile “sevgi”yi birbirine karıştırırız. “Beğeni” yanında “sahip olma” arzusuyla açığa çıkar!. Bir nesneden hoşlandığında, beğendiğin şeye sahip olmak ve üzerinde tasarruf edebilmek arzusuyla yaşarsın… Bu tüm mahlukatta çok yaygın bir duygudur!. Kimi, beğendiğini cebine sokar; kimi beğendiğine tasma takıp yanında taşıyarak onunla hava atmak ister; kimi yakalayıp inine sürükler… Sevmek” ise bundan çok farklıdır… Sevince, yalnızca sevdiğin için yaşamak istersin!. Yalnızca yanında olmak, yalnızca onun olmak, yalnızca onun zevk aldığıyla zevk alıp, sevmediğinden kaçmak istersin! Sevdiğin öylesine sarmıştır aklını, fikrini, ruhunu ki, her şey sana, onu hatırlatır; yanında iken bile onun içinde olmak istersin!… Yakınlık bile uzak gelir sana!… Sen kaybolursun, sende; sevdiğin kalır yalnızca, beyninde!.. Onun bakışıyla bakar, onun değerlendirmesiyle değerlendirir, onun diliyle konuşmaya başlarsın!. Gözün ondan başkasını görmez, kulağın ondan başkasını duymaz, elin ondan başkasına uzanmaz olur!. Bedensel yakınlık bile, korkunç uzaklık gibi gelir sana; ve onunla tek bir beden, tek bir ruh, tek bir şuur olmayı dilersin!. Bazılarının da sevgi kokusu sürülür üstüne; “aşığım” sanır!. Ama sevdiği uğruna, fedakarlık etmeye gelince sıra, o koku siliniverir üzerinden “kopamama” sabunuyla!. Parasından kopamaz… Mevkiinden kopamaz… Yakınlarından kopamaz… İçinde yaşadığı ortamın güzelliklerinden kopamaz… “Etraf”tan kopamaz!. Derken kusurlar belirmeye başlar sevdiğini sandığının üzerinde… Eksiklikler görmeye başlar, yetersizlikler görmeye başlar… Bunlar önce acıma duygusuna dönüştürür sevgisini; uzaktan acıyarak seyretmeye başlar… Sonra tatlı bir anıya dönüşür, sevgi sandığı duyguları!. Bu tecrübe gösterir ki, onun fıtratında sevgi programı yoktur!.. Beğeniyi, sevgi sanmıştır!.. Uzaklaşma ondan gelmemiş de, karşısındakinden gelmişse, bu defa “nefret”e döner “beğeni”; ondan intikam alma duygusu gelişir içinde; ve vicdanla intikam dalgaları arasında bir o yana bir bu yana sürüklenir durur; terkedilmişliğin, uzaklaşmanın, layık olmadığını yaşamanın sanısı içinde!.. Cüzdanı için, güzelliği-yakışıklılığı için, kendisine hoş gelen huyları için, mevkii-koltuğu için, sevdiğini sanmış; sahip olamayınca da arzusuna erişememenin düş kırıklığı içinde kopmuş; yalnızca çıkarları doğrultusunda yaşamayı tercih etmiştir… Seven ise göze almıştır kopmayı… Dışlanmayı… Paradan-puldan, namdan nişandan, dosttan akrabadan uzak kalmayı… Seven, karşılıksız sever!… Beğenen karşılığını ister!. Benim istediğim gibi yaşarsan seni boğarım sahip olduklarıma, der beğenen!.. Onun zaten fıtratında yoktur sevgi, bilmez aşkın ne olduğunu!.. Ne üzere yaratılmışsa, odur tüm meşgalesi… Karınca gibi çalışır; maymun gibi çiftleşir; aslan gibi yavrularına sahip çıkar… Ama pervane gibi sevemez!. atamaz kendini ateşe!. Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!. Beğenen mahlûkat çoğunluğuna göre, “sevgi” delilikten bir türdür!.. Anlamazlar onlar, sevdiği uğruna, etraf ne derse desin deyip, her şarta katlanmayı! Ve “delillik bu” derler… Beğenme bir tür “hobi”dir!… Bazen ömür boyu sürer, bazen birkaç yıl, bazen bir kaç ay!.. Sevgi bir ömür boyudur!… Bitmez, tükenmez, bazen durulur, bazen coşar ama hiç gerilemez!. Kolay Gelsin
  13. hayat akip giderken avuclarimdan egilip yerden toplayamiyorum parcalarimi ve artik her sey icin cok gec demek icin belkide cok gec... simdi ellerim bombos sözlerim sarhos gönlüm olmus bin parca cokdan terk edip gitmis icde bu sevda gözde olsa ne fayda oysa bir umuttu hep gönlü besleyen dayan yüregim diyen ama kap kara bir yel her yani sardi bende bir tek can kaldi oysa bir umuttu hep gönlü besleyen dayan yüregim diyen ama kap kara bir yel her yani sardi bende bir tek can kaldi coskun irmaklardan tozlu yagmurlardan tasli yollardan gecdim yalan olmus serden nar kokulu yardan her seyimden vazgecdim oysa bir umuttu hep gönlü besleyen dayan yüregim diyen ama kap kara bir yel her yani sardi bende bir tek can kaldi coskun irmaklardan tozlu yagmurlardan tasli yollardan gecdim yalan olmus serden nar kokulu yardan her seyimden vazgecdim simdi ellerim bombos sözlerim sarhos gönlüm olmus bin parca cokdan terk edip gitmis icde bu sevda gözde olsa ne fayda... KıRaÇ....
  14. Benim buz patenini sevmemdeki en büyük neden Evgeni Plushenko olmuştur. Rus milletinin en yetenekli üyesi. artistik patinaj erkekler klasmaninin kugu prensi. yagudin'e kök söktüren yetenek abidesi. Ayrıca anatomik nedenlerle yetiskin erkeklerin yapamadigi kastiran Dennis Billman hareketini de yapabilen tek erkek sporcu olması hayranlığımı bir kez daha katlıyor. Ne de olsa eşi benzeri yok!!!! Gösterilerinde genelde mizahi bir yan bulunur. 2004 avrupa artistik patinaj şampiyonasında sanırım heyecan ve gerginlikten olsa gerek talihsizlik yaşadı ve birinci olamadı fakat spiker bile yorum yaparken duraksadı, "düştü" diyemedi hatta inanamadı. O dans etsin ben sabaha kadar izlerim, dans etmek bir erkeğe bu kadar ancak bu kadar yakışabilir.. Son dünya şampiyonluğuyla beraber toplamda 3 avrupa 3 dünya şampiyonluğunu aldı sanırım.. Birazda teknik bilgi yazayım : ( teknik kısmı alıntı tabiki ) Kesinlikle buz pateni için yaratilmis, spinlerinin agir çekimleri bile bir çok profesyonel patencinin normal spinlerinden daha hizli olan, buzun üstünde kayarken dünyanin en kolay isini yapiyormus izlenimi veren, gala programlarinin basli basina yildizi olan, kendisiyle özdeslesmis 4'lü toeloop 3'lü toeloop 2'li ritberger hareketini neredeyse her programinda izledigimiz, yine erkeklerin yapamadigi Denise Bielmann spinini bir çok bayan patenciden daha güzel yapan, nasil bir hizla yaptigini anlamadiginiz ayak oyunlariyla akil sinirlarinizi zorlayan, yanilmiyorsam geçen sene yaptigi 4'lü salchowla jumplarin çitasini biraz daha yükselten muhtesem adam... Bir de 4'lü axel yapsa tam tamina bir efsane olur ki atlayis teknigi göze alindiginda bunu Plushenko yapamazsa kimse yapamaz. Ben simdiye kadar jumplari onun kadar temiz ve rahat yapan kimseyi görmedim açikçasi... Ayrica bu sene Macaristan'daki Avrupa Sampiyonasindaki 3'lü flip ve 3'lü salchow atlayislarindaki düsüsleriyle 2.ci olmus ve hayranlarini büyük hayal kirikligina ugratmistir. Ben de uzun süre düsenin o olduguna inanamamistim... diyor spiker... Ama ben hayal kırıklığı bölümüne katılmıyorum o programını izlemiştim salon hınca hınç bağırıyordu ve düştüğü halde ikinci oldu düşünün yani normal yarışmacılar düşmeden temiz bir program çıkardıkları halde ilk ona zor girerken Evgeni düşüyor ve ikinci oluyor süper kesinlikle izlenmeli.. Bu arada birce umarım bana kızmamışsındır ama pateni ve Evgeni Plushenko'yu çok seviyorum mutlaka birşeyler eklemeliyim diye düşündüm affına sığınarak
  15. ilk değilsen bile son aşkım olup kal senden öncesini yaşamadım sayarım böyle bir aşka ömür vermeye değer dillenir de nazara gelir diye korkarım deniz gözlüm benim senin için hazırım eğer ölüm gerekse ölmeye giderim yemin olsun seninim çocuklar gibi şenim deniz gözlerinde hayat bulur gözlerim yüreğim acır inan senden uzak kalmasın o deniz gözler benim başkası hiç bakmasın son arzum nedir diye gelip te bir sorsalar haykırış olur sesim sen yine sen der canım seni özler, seni diler, ister beni bırakma ele ateşlerim söner Soner Arıca
  16. Sana hiçbir şey söylemek istemiyorum. Bütün sözcükler yetersiz.. Hiçbir şey yazmak istemiyorum. Engin denizlerde kulaç attığım, üstüme gökkuşağını kuşandığım bu aşk yalanmış. Şimdi karanlık sularda boğuluyorum. Gökyüzü kurşun gibi ağır. Ne yana dönsem yalan. Gülüşler yalan..İnsanlar yalan. Ben seni mi sevdim..Senin gözlerinle mi baktım dünyaya.. .. sevinçti, aşktı göğsüme bastım. Kocaman bir yalanı seninle mi yaşadım? .. Bir aldatmacaymış, kötü bir rüya.. Kötülüğün bile bir yüzü vardır, bir görünüşü.. ama en beteri buymuş... Bir masal olsaydın razıydım, bir şiir olsaydın, alır saklardım.Güzel bir yüz kalırdı senden geriye, hoş bir anı.. kimsenin dokunamıyacağı bir tarih. Ama hiçbir şey kalmadı.. Bir yokluğu varsaymışım. Bir HİÇ’e sarılmışım. Aşk ışık, Sen ışığı yutan karanlık.. bir kör kuyu.. Ben kör kuyularda kaynak suyu aramışım. Nasıl olsa biterdi bu aşk. Ama unutulmaz güzel anısı kalsaydı.. Sen hiçbir şeyin değerini bilmedin. Kökün çürük, yaprağın kül, meyvan zehirmiş. Ben seni aşkın yerine koymuş aldanmışım. Kabahat sende değil.Sana karşı öfke duymuyorum, kırgın değilim, kızgın değilim.. Çünkü sen zaten yokmuşsun. Asıl kızılacak kişi benim.. Senin yaptığın bana koymadı..Beni kahreden, beni yokeden, beni bin pişman eden tek şey.. bir aşk yaratmış tek başına yaşamışım. Sen zaten yokmuşsun ki.. senin neyine yanayım?
  17. Burada bekle şimdi... Ölene kadar bekle... Çoktan ölmüş birini, belki gelir yalanı ile kandıra kandıra bekle bakalım... Ben beklemiştim... Kimse gelmemişti sesime... Çığlık çığlığa idim,yanıyordum, inliyordum, kıvranıyordum... Kimse gelmemişti... Her şeyden önemlisi sen gelmemiştin... Sen benim üstüme kendi yaptığın aşılmaz çelik kapılar kapatıp gitmiştin... Şimdi sen bekle... Gelmeyeceğim...
  18. SiZ..... Duyamadığınız sesime eğer kulak verseydiniz Dingin şarkılarla asla dünya yüzüne çıkmamış melodiler dinlerdiniz sözlerimde Ne de kolaydı Bulmak beni sessizlik melodisi içinde tekrarlanan bölümlerde - Sizin değerler karmaşasında değerleriniz çoktu. Onun artık değerleri yoktu. Geçmişle uzlaşmak için değer yargısı hiç yoktu. Elinde bir çanta ve de bir bavul O başarmıştı sığdırmayı içlerine Kendisi dışında kırık bir kabukla bir aşkı Ve asla değişmesi için mücadele etmediği, Terk etmek isteyip de terk edemediği bir dönemi Önemli olan şimdi sadece karşılayabilmekti geleni - Harekete geçmemek için bahaneler çoktu. Geçmişti bir dönem, yaşanmış ve adı konmuş bir an yoktu. Değişmek için herhangi bir an istemekten başka bir zaman yoktu.
  19. metallica - unforgiven
  20. Hep bekleyerek kaçıyordu. Sevdiği hep olanaksız maceralardı, mükemmel bir bahane. Tıpkı yine şimdi yaşadığı gibi. Başkası yaşıyor; o gözlüyor ve sadece uzaktan paylaşıyordu. Üzüntü ise varlığını hissetmede bir araçtı; herkesin paylaştığı tek şeydi üzüntü. Mecburiyetsiz ve eylemsiz. Okuduğun için ben teşekkür ederim adrenalin...
  21. Sıradanlığın en güzel tarifidir belirsizlik. Yaşamanın önündeki en tehlikeli bahane. Bazen bir nedensizlik vardır hayatta; her şeyi ertelersiniz. Bu sisi dağıtmaya çalışırsınız, nafile... Beklentiler hayat üzerine olur kimi zaman; Sanki yaşanacak anın dışında bir başka an var gibi ararsınız. Beklentiler kimi zaman insanlar üzerine olur. Olmayan insanlar hayal edersiniz. Yanınızda yaşasa zamanla asla dayanamayacağınız insanlar istersiniz. İnsanlar vardır, hep birilerini bekler başlamak için. Hep birilerini bekler, yaşamsızlık duvarlarıyla çevreli dünyasında sevmek için. İnsanlar vardır, sorumluluk almaktan kaçar. Ben... daha kendimi anlamamıştım ki. Beklemekle birikir belirsizlik. Bir gün anlaşılmayı beklersiniz. Beklemek, bir gün asla anlaşılmamak olur. Bir gün sevilmeyi beklersiniz. Beklemek, bir gün asla sevilmemek olur. Hareketsizlik her şeye hakim olur; bir şeyler yapmak için adım atamazsın. Çevreniz doluyken, kendi dışınızda en güzel fırsatı ve insanı beklersiniz; hep beklersiniz nedensiz. Bir anda çok şey geçip gidiverir. Ben... kendimi anlamamıştım ki. Belirsizlik belirginleşirken, dünyanız küçülür aynı ölçüde. Sonra yapılacak her şey belirsizleşir. Böylece nedensiz ve belirsiz yaşamanın yolu açılır. Kolay Gelsin
  22. EmiLY_pandora şurada bir başlık gönderdi: Kadın Erkek İlişkileri
    Yabancı bir adam ve yabancı bir şehir... Her şehrin her zaman asla ulaşamayacağınız yabancı bir yönü vardır. Ancak, yabancı bir şehri bir gün tamamen tanıyacağınızı sanırsınız. Tanımaya başladıkça, tanıyamayacağınız yan uzaklaşır gider. Çünkü tanıdıkça, sizi çevreleyen kendi duvarlarınız örülür ve yükselir. Ve sonuçta yükselir önünüzde keşfedilmemiş noktalarıyla dolu bir şehir ve belirsiz bir gelecek. Yabancı adam hep sığınacak bir liman arıyordu. Diğer yandan hoyrat bir denizciydi ruhu. İlk gençliğine sığmayan kavgalar ve bir anda neden kaynaklandığını anlayamadığı yenilgiler dayanma gücünü yok etmişti. Bunun yanında kural tanımaz ve kendini savunan bir bayrak yükselmekteydi hayatında. Her yerde artık ayrı bir öyküsü vardı. Sınırlardan sıyrılmalar... Ve sığınmalar. Farkına varmadan sığınmalar bir güce; bilinçli olarak da anılara ve aşklara. Her öykü yarım... Yaşanmakta olan her an değerliydi. Yine yeni yabancı bir şehirdi her şehir. Başlamakla gitmek arasında bir yerde... Dur denilmesini bekliyordu her yerde. Asla dur denilmeyeceğini ‘git’ denildiğine anlıyordu. Git denildiğinde durmaksızın hemen gidiyordu. Yüreği taşınılamayacak kadar ağır ve kolayca incitilemeyecek kadar sertti. Her şeyi kabullenecek kadar da yumuşak. Aşk öykülerine asla hayır diyemiyordu. Onun için aşk bağımsızlaşamamış anarşist bir sanattı. Ne yaratanına saygı duyar, ne yaşatanına. Sadece günü gelince kimine acı çektirirken, kimisi için çekip gider. Giderken acısı kendisinden de keyifli. Yabancı adam aşkı sorgulamaz bile.. Asla kavgasını bile etmez; aşk giderken kendisi hep kaçmış gitmiştir. Çünkü kavgalar artık heyecanlandırmamaktadır onu. Sonlarını hiç merak etmiyordu, yaşadıklarının. Gittiği zaman gidiyordu sadece. Gidiyordu şakasız ve kesin. Hayattaki tek gücüydü gidişi. İtirazsız ve istikrarlı. Aşk kadar onu heyecanlandıran bir şey de, yeni bir şehirde yeni bir şey aramaktı. Yine yeni yabancı bir şehre gelmişti. Yeni bir deneme ve yine yeni bir aşk beklentisiyle... Belki de asla ifade edemediği bir daha gitmemek ümidiyle... Her gün aynı şekilde başlıyordu. Hep aynı şekilde...
  23. Değişirken unutulması gerekenler vardı; unutabilmek en büyük erdemdi. Yeni öykü sayfaları açmayı beklerken, ben bir daha sessiz öykülerin sessiz kahramanı olmak istemiyordum. Kim bilir, belki büyük bir aşk veya kavganın kahramanı olmamın sırası gelmişti. Oysa bu bir çantanın ve bir bavulun içine sığdırılacak küçük sıradan anarşist bir aşktı. Aşkına sahip çıkamayanların küçük dünyalarında geçen kural tanımaz küçük bir aşkın öyküsü. Bense dersimi aldım artık, aşk anarşistti; kural tanımaz. Bir dersi daha vardı bana, korkarak ve ürkek yaşanmazdı. Beklemek asildi belki, ama sadece yaşamın dışında kalmak demekti. Artık bir aşk veya kavganın izleyicisi değil; büyük yaşamanın ve büyük yaşamların kahramanı olarak yaşama zamanım gelmişti. Sessizliğin patlamasını bir daha beklemeden, seslerin sessizliğinde bir daha, bir daha deneyerek... Arsızlık ve utanmasızlık içinde özgürlüğü öğrenirken, değişmeyi yaşamak. Ben bunu şehrimden gitmeden de yapabilirdim.... Ben bunu şehrimden gitmeden yapacağım.
  24. Barbatus ve Celena Denizlerın kızıl oldugu zamanlarda, Göklerın maviliği unuttuğu yıllarda, Barbatus vardı... Diğer kardeşlerı gibi oda barbardı. Bir gün bir adaya düştü Barbatus.. Bilmiyordu burayı... Bir yeri bilmemek onu hep gerginleştirirdi. Kimbilir nice kanlar görmüş kılıcını eline aldı. Yürüdü Barbatus... O dağlara hükmedercesine bastığı adımlarla... Bir ağaç gördü,ama dikkatini çeken, Onun altında yatan kızdı.. Barbatus kılıcını daha sıkı tuttu.. Ve kıza dogru yaklaştı Bu kız Celena'ydı, İyilik yoluyla doğruluga ulaşmaya çalışan biri, İyiliklerin hep kazanmasını istedığı için, Kötülükleri sevmeyen biriydi... Celena arkasından gelen sesle döndü, Barbatusu görünce ciddi bir tavır takındı. Barbatus kılıcını havaya kaldırdı, -Kimsin sen ! dıye bağırdı Celena'ya Celena ismini söyledı yavaşca,ama Gözlerı Barbatusun elindekı kılıçtaydı.. O sapı ışlenmıs,beline kadar gelen kılıç.. Bilmiyordu o soğuk demiri, -Bu ne? diye sordu usulca.. Barbatus ilk önce şaşırdı, Daha sonra göğsünü gererek; -Bizde erkekliğin gücü derler buna! Bize karşı gelenleri bunlarla cezalandırırız. Sen bunu bilmiyormusun.. diye sordu Celena'ya -Hayır. dedi Celena.. Korkmuştu gözlerı.. Barbatus devam ettı; -İnsanların yaptıkları yanlışlıklar, bizim yargımızla biter..! Barbatusun gözlerindeki ateş, Yüreğindeki sıcaklığı gösteritordu o zaman... -Pekı siz insanları nasıl cezalandırırsınız... diye sordu Celena'ya.. Celena ilk önce küçümser bir gözle baktı ona ve; -Biz ceza vermeyiz. dedi. -Nasıl..? dedi Barbatus..Çok şaşırmıştı.. -Kötülükleri nasıl önlüyorsunuz.. ? dedi Celena'ya.. -Önemli olanda bu.. dedi Celena.. -Bizde kötülük yoktur.. Artık oda kendine güveniyordu, Tıpkı Barbatus gibi... -Herkes sizin gibi değil.. dedi Barbatus. -Evet..diye cevap verdi Celena. -Herkesi sevgiyle ikna edemiyoruz.. Barbatus bir geriledı.. hayatında ilk defa "sevgi"diye bir kelime duymuştu.. -O da ne.. dedi Barbatus.. -"Sevgi"insanlara daha hassas olmaktır.. Karşındakinin zayıf yerinden yararlanmak yerine, Onunla konuşmaktır... Dedi Celena.. -Sevgiden anlamayan biri gelirse.. dedi Barbatus.. Küçümseyerek baktı Celena'ya.. -Görüyorumki sende kılıç bile yok.. dedi sert sesiyle... -Bize göre kılıç,duygularımızı en alt seviyeye indirir, Bizi dinlemeyen biri çıkabilir,ama anlayanlar mutlaka olacaktır.. dedi Celena.. -Tıpkı taşın ortasından çıkan bir çiçek gibi.. diye ekledi.. -Seni öldürürlerse ne olucak?.. dedi Barbatus.. Ne yapacaksın o zaman.. -Görevim bitmis olcak..dedi Celena Gözünde bir parlaklık vardı O zaman.. -Beni anlayanlar ve arkamdan gelenler, Görevi sürdürcek.. Herkes ölürse eğer,böyle bir amaçta kalmayacak zaten.. ..diye devam etti.. Barbatus ellerine baktı, Onlarca savaş gören elleri, Nice kanlara bulanıpta,titremeyen elleri, Şimdi titriyordu... Yüzü kızıllaşmıştı.. Ama bu kan değildi, Utanmıştı Barbatus... Arkasını döndü ve yürüdü, O dağlara hükmedercesine bastığı adımlarıyla... O kalın meşeler kadar sert vücuduyla.. Arkasını döndü ve yürüdü... Celena,Barbatus'un gözünden, Yıllarca hiç çıkmamış gözyaşını gördü.. Hiç görmediği yolları geçerek, Akıyordu toprağa.. Bağırdı arkasından Barbatus'un; -Biliyormusun...Ağlamak da bir sevgidir.. O zaman Barbatus .. Saklayacak bır şeyi olmadığını anlamıştı.. İşte O zaman, İlk defa utanıyor.. İlk defa düşünüyor.. Ve ilk defa ağlıyordu... Zaten bizi değiştirende bu ilkler degilmidir... Alıntı..
  25. Yozlaşmış olan değerlerimiz bizleri özveride bulunmaktan, hoşgörülü olabilmekten, karşımızdaki insanları anlamaya çalışmaktan uzaklaştırdı. Duygulara isimler verip onları kategorilendirmeye ve ödüllendirmeye zorlandık. Duygularımızı sürekli ispat etmeye ve insan ilişkilerimizi sürekli kıyaslara tabi tutmaya mecbur kaldık. Sistemin ince ince işlediği bilinç yapımız, onunla fazlasıyla ilgilenen ve onu herşeyden daha önemli gören bir değerler sistemini hiç direnmeden kabullendi. Ve sonuçta her daim sahiplenen, kuşatan, ama bir o kadar güvensiz üç günlük ilişkilere bölünmüş bir dünyaya hapsolduk. Gündelik hayatımızda o kadar büyük bir yer kapladı ki bu ilişkiler, düşünce ve duygu dünyamızda çoğu kez bir üçüncü kişiye yer kalmadı. Yaşadığımız herşeyi sosyal izolasyon kaygılarıyla sürdürdüğümüz için şovlara döktük. İlişkileri afişe etmek pompalandı beynimize, süslemek, yapay, naylon film repliklerine dökmek. Aşk şiirlerini Brezilya dizilerinden ilham alarak yazmak. En büyük şairleri sadece bir-iki aşk mısrasıyla anmak. Ağaçlara, masalara, duvarlara yazmak. Gerçeklerin dünyasından koptukça, masallara sürüklendikçe daha da traji-komik bir duruma düştük. Yozlaşmış masallar yaşamaya çalışmak zor. Uğruna dünyaları devirdiğimiz ilişkilerimizden üç gün sonra vazgeçtik. Sevgili sayımızla hayat tecrübemizi denk tuttuk. İlişkilerimizde karşı tarafa hiç önem vermedik. Bize öğretilen, yalnız kendini düşünmek anlayışından hiç sapmadık. Bütün insanlara yer açmış bir dünya yaratmaya çalışmadık. Dürüst olmadık. Hayatı değil, filmleri paylaştık. Gerçekleri değil, uydurduklarımızı... Hissettiklerimizi değil, söylememiz gerekenleri söyledik... Gerçek yaşam kalp şeklinde yastıklara sahip olmakla güzelleşmiyor. Hayatı paylaşmak için önce hayata beraber sahip çıkmak gerekiyor. Aşk iki kişiyle yaşanan bir yalnızlık değil, koca dünyaya seslenmekle güzelleşecek insani yanımız. İnsanlara verilen değer elden ele değişerek kirlenmiş paralarla değil, acak insanlığa verilen değerle ölçülebilir. Yaşama gerçek yüzüyle bakabilmek gerekiyor. Gerçekleri görmenin sonucu biraz öfke, biraz mutsuzluk olsa bile, öylesine direngen bir umut veriyor ki insana, bu umudu taşımanın hediyesini sunuyor her gün sevdiği insanlara.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.