Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

LaRsiE_

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LaRsiE_ tarafından postalanan herşey

  1. MAKALE Çocukluk yıllarında çevrelerindeki büyükleri başta olmak üzere arkadaşlarından ya da daha küçüğünden sürekli uyarı alan, kusurları sürekli yüzüne vurulan çocuklar, zamanla çevrelerine görünmez hissettiremedikleri kalın yıkılması çok zor duvarlar örüyorlar. Ve ne yazık ki büyüdükçe o duvarlar da kalınlaşıp yükseliyor. Utangaçlığı zor bir hastalık saymak problemin zamanla çözülemeyecek boyutlara ulaşmasını sağlar. Utanma duygusu kişilerin özgüvenini yitirmesini ve bunun sonucunda yaratıcılık, sosyal yaşam, derslerde başarısızlık, yeniliklerden korkmak ve bu korkunun zamanla bir sendrom halini alması kaçınılmazdır. bu sendromlarla kişinin benliğini ve karakterini tamamen sararak ruhsal bir sorun halini almaktadır. Bu sorun kişinin iç dünyasına hükmetmeye çalışıyor anksyete, panik atak, depresyon, agorafobi gibi bozukluklara yol açmaktadır. Utanma duygusunun kişisel olarak dengede tutulması şarttır. Kişinin toplum, yaşam davranışlarına ters düşen davranışları yaptığında utanma duygusu doğaldır ve olması gerekir. Ya da utanma duygusunu iyice kaybeden kişiler sürekli toplumdan dışlanır yardım da edilmez toplumumuzda yanlış tabuların esiri olduğu için bu kişi toplumda devamlı yalnız ya da kendisi gibi insanlarla birlikte olabilmeyi bir kaçış olarak görür ve toplum tarafından bilinçsizce itilen bu kişi topluma nefret kazanır artık bu kişi topluma zarar vermek için toplumun kendisinin ürettiği bir silahtan farksızdır kişi topluma duyduğu öfkeyi hissettirmek için her türlü kötülüğü dener ve toplumda artık bu kapanamayan bir yara alır depresif hareketler kalıcıdır artık kişi artık bundan zevk almaya başlar psikodenge kuramları bozulma aşamasındadır. Bu yüzden bu duyguyu dengeli kullanabilmeliyiz çünkü bu duyguya hükmetmek bizim elimizdedir çünkü bütün duyguların varoluşu, çıkışı kişiliğimizdir bizdir yani. Gereksiz yere utandığımızda da bu duygunun esiri olmaktan çıkabiliriz. Utangaçlığa başlarken kendimizi sorguya çekebiliriz, utanmamızın nedenlerini her seferinde sorguladığımızda yaptıklarımızın yanlış ve saçma inanışlardan ibaret olduğunu hemen anlayacağız. Bu kendi kendimize sürdürdüğümüz pskoterapinin sonuçlarını büyük bir sabır ve inatla beklemeliyiz. Oto hipnozla kendi kendimizi hipnotize ederek bunun gibi kötü alışkanlıklarımızdan vazgeçebiliriz çünkü bunların doğuşu bizdedir ve bunları da yok etmek bizim elimizdedir. Utangaçlık; Örneğin: kişinin yaşadığı yeri değiştirmesi ve bir başka ortama girmesi, yeni bir iş ortamına ya da okul, hatta sınıf ortamına girmesi, çok sevdiği bir yakınını kaybetmesi, bir hastalık ya da fiziğinde değişikliğe yol açan bir rahatsızlık geçirmesi gibi.... Utangaçlığın Nelerle İlişkisi Var? Sosyal kaygı, utangaçlıkla iç içe yaşanan yoğun ve rahatsız edici bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak duruma, aptal durumuna düşme, onlar tarafından reddedilme ya da yetersiz görülme korkusudur. Utangaçlık sorunu olan kişi birileriyle birlikteyken bu kaygıyı nasıl gidereceğine değil "ne kadar çok kaygılı" olduğuna konsantre olur, böylelikle kaygısı daha da artar ve bir kısır döngüye girmiş olur. Aynı zamanda zihninden geçen otomatik düşünceler nelerdir: -- Kendimi aptal durumuna düşüreceğim. -- Herkes benim gerçekten salak olduğumu düşünecek. -- Söyleyecek hiçbir şey bulamayacağım. Donup kalacağım. -- Eğer ağzımı açarsam sesim bir tuhaf çıkacak. -- Kalbim fena halde çarpıyor, ya kalp krizi geçirirsem. - Delirebilirim. -- Çok tuhaf görünüyor olmalıyım. -- Bir kaçabilsem. -- Herkes beni süzüyor. -- Ne kadar sıkıcı olduğumu düşünüyorlar. -- Kendimi kontrol edemeyeceğim. - Kızaracağım, titreyeceğim.... Önemli olan bu düşüncelerin gerçekçi algılar üzerine oturtulmamış, tam tersi, mantık dışı bir korkuya temellendirilmiş olmalarıdır. Çünkü herkesin onları seyrettiğine, zayıflıklarını ya da yetersizliklerini yakalamaya çalıştığına inanırlar, ve kaygının kısır döngüsü arttıkça, düşünceler de iyice çarpıtılır. Sosyal kaygı utangaç olmayan insanlar tarafından da yaşanır. Ancak, bu kişiler kaygılarını farklı bir biçimde yorumladıkları için aynı kısır döngüye girmezler. Utangaçlık sorunu olanlar bu kaygıyı kendi kişiliklerinin bir parçası olarak görürler, diğerleri ise bunu, bulundukları ortam nedeniyle hissettikleri, geçici bir duygu olarak değerlendirirler, ve "aynı ortamda kim olsa aynı duyguyu yaşardı" diye düşünürler. Bu yorumlama farklılığı utangaç olmayan kişilerin kendine güvenlerinin daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle bu kişiler sosyal ortamdaki başarılarının kendilerinden, başarısızlıklarının ise dış etkenlerden kaynaklandığını düşünürken, utangaç kişiler, tam tersine, sosyal ortamlardaki başarısızlıklarının kendilerinden kaynaklandığını, başarılarının ise ortam sayesinde gerçekleştiğini düşünürler. Genelde utangaçlık sorunu olan kişilerde sosyal beceri eksikliği bulunmaktadır. Bir başka deyişle ilişkisini başlatma ve sürdürme konusunda gereken bir takım sözel ya da sözel olmayan davranış becerilerini öğrenmemişlerdir. Örneğin, bir karşılaşma ya da tanışma anında ne yapacaklarını, bir sohbeti nasıl başlatacaklarını ve sürdüreceklerini ve nasıl vedalaşacaklarını bilmezler. Topluluk içinde uzakta bir yerde dururlar, göz göze bakışmaktan kaçınırlar, eğer onlarla konuşursanız çok alçak sesle konuşurlar, konuşurken çok uzun aralar verirler, bir çok şeye ilgisiz gibi davranırlar, yüzlerindeki ifadede neşe yoktur. Böylelikle o anda çevrede bulunan kişiler, onların kendileri ile ilgilendiklerini hissedemezler, devamlı çevrenin kendileri hakkında ne düşündüğüne konsantre olduklarını bilemezler, tam tersi utangaçların kendileriyle ilişki kurmak istemediklerini sanırlar. Aşırı utangaçlıktan kaynaklanan kötü yöntemler: En sık başvurulan yollardan birisi alkol kullanımı. Bir çok kişi, utangaçlığını alkolle eritmeye çalışıyor. Yapılan araştırmalar, aşırı utangaç kişilerde, böyle olmayanlara göre en az iki kat daha yüksek bir oranda alkolizme ve alkol kullanımının yol açtığı diğer sorunlara rastlandığını gösteriyor. Sık başvurulan bir diğer çözüm yolu, topluluk karşısında duyulan sıkıntıyı azaltacak uyuşturucu maddelerin kullanılması. Bu kişilerin yaklaşık yüzde onbeşi yaşamlarında en az bir kez bir uyuşturucu maddeye bağımlı duruma geliyorlar. Üçüncü bir yöntem, utangaçlık krizine yol açabilecek toplumsal etkinlikleri tümüyle dışlayan bir yaşam tarzı geliştirmek. İş ve okul ortamında ön plana çıkmayı ve kendini göstermeyi gerektiren durumlardan uzak durmak, basit ve göze batmayacak işlere yönelmek bu yaşam tarzının temel taktikleri arasında sayılabilir Böylece, aşırı utangaçlığınız sürse de, bu sorunla yüzleşmekten kurtulmuş oluyorsunuz. Ancak, her üç yöntem de küçümsenmeyecek bireysel kayıplara yol açıyor. Alkolizmin ve madde bağımlılığının neden olduğu sorunlar herkes tarafından biliniyor. Çok sayıda toplumsal etkinlikten uzak durmaya dayalı bir yaşam tarzının sonucuysa, düşük toplumsal ve mesleki başarı ve yalnızlık. Aşırı utangaç kişiler, içinde bulundukları toplumun ortalamasına göre, daha düşük bir eğitim görüyor, daha az para kazanıyor ve karşı cinse uzak durmalarına bağlı olarak, eş bulmakta daha fazla güçlük çekiyorlar. Bu kişilerin yüzde otuza yakın bir bölümü hiç evlenmiyor ve tek başına yaşıyor. UTANGAÇLIĞI YARATAN MANTIK DIŞI İNANÇLAR 1. Bir sosyal toplantıda uzun süre durup beklerseniz iyi bir şey olur. Bu inanç sohbet başlatmak korkusu nedeniyle geliştirilir. Oysa ki, iki kişinin tanışması ya da konuşması için en az bir kişinin çaba göstermesi gerekir. Bu neden siz olmayasınız? 2. Diğer insanlar sosyal etkinliklere davet edildikleri için 'şanslılar'. Çok yanlış. Tam tersi, bu bir şans işi değildir. Sosyal olarak aktif olan insanlar, başkaları ile tanışmak ve onlarla zaman geçirmek için çaba gösterirler, kulüplere üye olurlar, başkalarını bir şeyler yapmak için davet ederler, sohbetlerde yer alırlar ve çok az şeyi 'şansa' bırakırlar. 3. Nerede olursam olayım sosyalleşebilme olanağım hep aynı olacaktır. Bu, çaba göstermemek için bir başka bahanedir. Oysa, birçok 'sosyal kulüb'ün, insanları bir araya getirmek gibi bir işlevi vardır ve etkinliklerine katıldığınız zaman kendinizi birileriyle birlikte bir şeyler yaparken bulursunuz. 4. Biri bana karşı ilgisiz görünüyorsa, o kesinlikle beni sevmiyordur ve hiçbir zaman sevmeyecektir. Bu inanç, boş yere kendinizi insanlardan çekmenize ve yalnızlık hissetmenize yol açar. Biri hemen sizinle ilgilenmedi diye bu sizi sevmiyor anlamına gelmez. Sevgi zaman ister ve gelişen birşeydir. MANTIKDIŞI İNANÇLARIN YERİNE GERÇEK İNANÇLAR 1. Sosyal ortamlarda aktif olmaya başlayabilirim. 2. Sosyal ortama girince herkes biraz kaygı yaşar, bu nedenle bireyleri başlatma ya da yapma riskine girmeden önce tamamen gevşemeyi ya da rahatlamayı bekleyemem. 3. Olmadığım biri gibi davranmama gerek yok. Bu beni daha da çok kaygılandırıyor. 4. Başkalarının beni çok sert eleştireceğini düşünüyorum, gerçekte kendime karşı acımasız olan benim. 5. Kendime, sosyal becerilerimi ve deneyimlerimi geliştirmek için mantıklı amaçlar koyabilirim. 6. Ayrıca, sosyal becerileri çok gelişmiş kişiler de her zaman, % 100 başarılı değiller. Bu nedenle eğer bir etkileşim istediğim gibi iyi gitmezse çok üzülmemeliyim. Böylelikle güzel bir başlangıç yapmış oldunuz. OTO HİPNOZ TELKİNİYLE PSİKOTERAPİ: Kendi zayıf ve güçlü yönlerinizi gösteren bir liste hazırlayın. Örnek: Güçlü Yönlerim Zayıf Yönlerim iyi bir dinleyiciyim eleştiriyi hiç sevmem iyi niyetliyim yüzüm asıktır başkalarını severim sinirliyim vicdanlıyım acımasızım Güçlü yanlarınıza iyice konsantre olun. Örneğin, eğer yukarıdaki örnekteki gibi iyi bir dinleyici olduğunuzu düşünüyorsanız, bunu diğer insanlara ne kadar sıklıkla gösteriyorsunuz? İnsanlara kendileri hakkında sorular sorup, onları anlatmaya cesaretlendiriyor musunuz ki iyi bir dinleyici olduğunuzu görsünler? Muhtemelen bunu pek yapmıyorsunuz. Şimdi kendinize güçlü yanlarınızı hatırlatın ve bunları biraz da olsa yaşatmaya çalışın. Biri ile bir sohbet başlatın. Bu denemeyi yaparken dikkatinizi karşıdaki kişinin sizi sevip sevmediğine dair ipuçları toplamaya değil, sohbetin içeriğine ve söylenenlere verin. Unutmayın, kendinize ait istediğiniz kadar bilgi verip, istemediğiniz yerde konuşmanızın içeriğini değiştirebilirsiniz. Birileriyle konuşurken onların kontrolü altında değilsiniz, sohbetler karşılıklı gelişir. Bu tür birkaç deneme daha yapabilirseniz, bazı şeyleri keşfedeceksiniz: -- Hayret, ben de bazı zamanlar insanların söylediklerini sıkıcı bulabiliyorum. -- Konuştuğum herkesi sevmek zorunda değilmişim. -- Beni seven insanların yanında sevmeyenlerin de olması doğal. -- İnsanlarla konuşmayı sürdürdükçe, onları daha iyi tanıyorum. -- Arkadaşlık bir günde, anında oluşmuyormuş, zamanla gelişiyormuş. -- Arkadaşlığın gelişmesinde benim adımlarımın da katkısı çok büyük. Kaynaklar: Eunsen, K & Henderson, M. Coping with Shyness & Loneliness (Utangaçlık ve Yalnızlıkla Başaçıkma) 1987, W & R Chambers Ltd. Edinburg kitabından yararlanılarak ve 'Bilişsel Psikoloji' nin temel ilkeleri çerçevesinde malii tarafından hazırlanmıştır..
  2. Sinsice bulaşan bir MBR rootkiti, Vista kullanıcılarını büyük tehlike altına sokabiliyor... Rootkit bir kez kuruldu mu, bilgisayarı dışarıdan saldırılara açık hale getiriyor. Saldırganlar sorunsuz ve sizden habersiz bir şekilde sisteminize sızabiliyorlar. Master Boot Record (MBR) rootkiti son derece tehlikeli: görünmez bir zararlıdan mükemmel bir DRM ve kopya-koruma hack işlemine kadar her şey mümkün. Şükür ki, zararlıyı devre dışı bırakmak veya silmek makul derecede basit: MBR'nin yeniden yazılması gerekiyor. Bunu yapmak için Vista kurulum DVD'si ile kurtarma konsoluna ulaşıp fixmbr aracını çalıştırmak gerekiyor. (CHIP Online)
  3. Google kötü amaçlı yazılımlarla savaşmak istiyor ve bunun için de sizden (evet yanlış duymadınız siz okuyuculardan) Web’de gezerken kötü amaçlı bir yazılım bulduğunuzda Google’a rapor etmenizi talep ediyor. Google Web tarihinin en güçlü arama araçlarından birisini geliştirdi. Bunu yaparken hedeflerinden birisi tüm insanlık tarihine ait bilgiye ulaşmaktı. Bir diğer amaç ise bu bilgilerin kötüye kullanılmamasıydı. Ancak şirket, insan bilincine ait bilgileri arşivlemek ve bunu kötüye kullanmamaya çalışmanın aslında kötü niyetli bir uğraş olduğunu keşfetti. Web arşivleme uğraşı sırasında Google adeta istem dışı olarak bir kötü amaçlı yazılım bulma ve konuşlandırma aracına dönüştü. Şimdi ise şirket kötü amaçlı yazılımlarla savaşmak istiyor ve bunun için de sizden (evet yanlış duymadınız siz okuyuculardan) Web’de gezerken kötü amaçlı bir yazılım bulduğunuzda Google’a rapor etmenizi talep ediyor. Google’ın geliştiricilerinden Ian Fette bir blog yazısında "Şu anda insanların bilgisayarlarını kötü amaçlı yazılımlar yükleyerek enfekte etmeye çalışan yüz binlerce Web sitesi olduğunun farkındayız," diyor. "Ancak ne yazık ki aynı zamanda daha pek çok kötü amaçlı sitenin de oralarda bir yerde olduğunun bilincindeyiz. İşte bu noktada boşlukları doldurmak için sizin yardımınıza ihtiyacımız var." Google'ın bu yardım talebine yol açan şey ise geçtiğimiz hafta başlarında güvenlik firması Sunbelt Software’in kötü amaçlı yazılımlara yol açan binlerce arama kelimesi saptadıklarını açıklaması oldu. Sunbelt Sotware sadece kötü amaçlı yazılımların tartışıldığı siteleri değil, sadece site sayfasını ziyaret etmenin bile bilgisayarınıza bu yazılımların bulaşmasına yettiği bir çok Web sitesini ortaya koydu. Sunbelt tarafından tespit edilen siteler şu anda Google’ın indeksinden siliniyorlar. Clearwater merkezli Sunbelt Software firmasının başkanı Alex Eckelberry InternetNews.com’a verdiği demeçte "Bu konu üzerinde Google ile birlikte çalıştık ve bu problemin üztesinden gelmek konusunda ne kadar istekli olduklarına şahit olduk," diyor. Eckelberry Google’ın demecinde Sunbelt’e değinmemesinden bile rahatsız olmuş görünmüyor. Eckelberry "Onlarla düzenli olarak çalışmaktayız ve çalışmalarımızdan ötürü bize zaten teşekkürlerini sunmuş durumdalar," diyor ve ekliyor: "Güvenlik sektöründe bulunan birisi olarak Google’ın bu konuda son derece sorumlu ve çalışması hem kolay hem de hızlı bir şirket olduğunu söyleyebilirim." Her ne kadar Google kötü amaçlı yazılımları azaltmak istiyor olsa da, bu söz konusu girişimin Google hacker’larını saptayacağı anlamına gelmiyor. Güvenlik amaçlarıyla Google’ı kullanmaya bazen “Google hacklemek” deniyor. Google hackleme konusunda en tanınmış kişilerden birisi ise bu konu üzerine bir de kitap yazmış olan Johnny 'I hack stuff' Long. Long Google’ın yeni rapor etme girişiminin muhteşem bir fikir olduğu görüşünde. Long InternetNews.com’a yaptığı açıklamada "Google resmi olmayan “kötü niyetli olmayın” parolasını uzun zamandır benimsemiş bir firma ve bu girişim de bunu destekliyor," diyor. "Tarayıcı-hedefli saldırıların pek çoğu geleneksel Web sörfü oturumlarından kaynaklanmakta ve pek çok kişi Google’ı Internet sörfünde çıkış noktası olarak kullanıyor. Kötü amaçlı yazılımlara karşı Google-tabanlı bir girişim başlatmak inanılmaz bir fikir ve bu tip saldırıların sayısını ciddi oranda düşürecektir." Ancak Long her ne kadar Gmail artık entegre bir virüs-tarama özelliğine sahip olsa da, kötü amaçlı yazılımların teslimatında e-mail’in hala bir saldırı vektörü olarak varlığını sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Long Google’ın Web aramalarında kullanıcılara sunduğu kötü amaçlı yazılımdan korunma özelliğinin Gmail ile işbirliği içinde e-mail kullanıcılarını da koruyacak şekilde genişletilmesinin sadece bir an meselesi olduğunu düşünüyor. Google'ın kullanıcılardan kötü amaçlı yazılımları rapor etmeleri şeklindeki benzersiz çabası, Long ve benzer kişilerin yürüttüğü güvenlik araştırmalarına da bir son vermek zorunda değil. Long Google hacker’larının kötü amaçlı yazılım arayışında olmadıklarını söylüyor. Long "Google hacklemek enteresan, eğlendirici ve saçma on-line verileri elde etmeye çalışmanın bir yoludur," diyor. "Bu konuda uzman olan Google hacker’ları teknik olarak bu alanın oldukça ötesine geçmiş durumdalar ve Google aracılığı ile kendilerine inanılmaz hedefler bulabilecek konumdalar. Ancak bu ileri düzey saldırganlar dahi Web’de bir kötü amaçlı yazılım bulma arayışında değiller." Saldırganların kötü amaçlı yazılımlar için Google’ı kullanmama sebepleri ise oldukça basit: Kullanacakları başka alanlar mevcut. Long "Savunma amaçlı olarak kullanmak için kötü amaçlı yazılım arayışında olan pek çok kişi iyi malları nereden bulabileceğinin bilincinde, ve bu mallar öyle halka açık Web üzerinden dağıtılacak mallar da değil," diyor. Long said. "Bunlar karanlık Web sunucuları, uçtan uca (P2P) networkler, IRC kanalları, torrentler ve benzeri ile dağıtılmakta." "Google'ın çabaları yetenekli hacker’ların kötü amaçlı yazılımlara erişmesine engel olmayacaktır." haber teknodan alıntıdır
  4. Cep telefonlarında gizli numaradan aranmayı engelleyen servisin devreye girmesi için kullanıcı tarafından aktif hale getirilmesi gerekiyor. GSM operatörleri tarafından 1 Ocak 2008’den itibaren “gizli numaradan aranmayı engelleme servisi” ücretsiz olarak hizmete sunuldu. Ancak, servisten yararlanmak için hattın kullanıcısı tarafından aktif hale getirilmesi gerekiyor. Bu nedenle çok sayıda hat kullanıcısı, halen gizli numaradan aranabiliyor. Servisi aktif hale getirmek için Turkcell ve Avea’da, aranacak numara olarak *253# yazıp, arama tuşuna basmak yeterli oluyor. Servisi iptal etmek için ise #253# yazarak işlemi tekrarlamak gerekiyor. Vodafone’da ise önceden alınmış olan 6 haneli şifre, ardından bir boşluk ve “GIZLINUMARAYAKAPALI AC” yazıp, 7048’e kısa mesaj göndermek gerekiyor. Servis iptali ise aynı işlem “GIZLINUMARAYAKAPALI KAPAT” yazarak yapılıyor. Servis ayrıca, üç GSM operatörünün internet sitelerinde kullanıcı girişi yapılarak veya satış noktalarına başvurularak da aktif hale getirilebiliyor.
  5. Bilgisayarınızı can çekiştiren 5 program yapılan anket neticesinde belirlendi. Hantal programlar. İngilizce'de bu tür programlara "Elephantware" adı veriliyor. Adından da anlaşılabileceği gibi bu programlar yepyeni bilgisayarınızın size yavaş, çok yavaş, aşırı yavaş çalışıyor gibi görünmesine neden oluyorlar ve o kadar para verip en son model işlemcili bir bilgisayar aldığınızda "hiçbir değişiklik görmüyorum, yandı, gitti paralar" gibi düşüncelere kapılmanıza yol açıyorlar. Zaman zaman çalışırken "ekranın donmasına" neden oluyorlar. Sistem kaynaklarını inanılmaz bir savurganlıkla harcıyorlar. İki de bir ekrana daha yeni, daha güncel ve daha hantal yeni bir versiyonun çıktığına dair uyarı kutuları görüntülüyorlar. Peki bu uygulamalarla hayatımızı karartmaya devam etmek zorunda mıyız? Download.com'un anket sonuçlarına göre suçlu 5 program belirlendi; Acrobat Reader Hayatımızın önemli bir parçası haline gelen PDF formatının geliştiricisi olan bu program tek bir işe yarıyor: PDF görüntülemek. Ve bunu da sistemi son derece zorlayarak yapıyor. Neredeyse iki ayda bir yeni bir versiyon çıkarıp sisteme kurmanız gerektiği konusunda uyarılar görüntülüyor. Zaman zaman sorunlu olarak yüklenen veya hiç yüklenmeyen eklentileri yüzünden sistemi kilitleyebiliyor. Tüm bunlar, alt tarafı bir sayfalık bir belge görüntülemek için! iTunes Apple'a sormak gerekli. Alt tarafı tüm görevi medya yönetimi ve çalması olan bir uygulamayı bu kadar hantal yapan şey nedir? Gün geçtikçe daha da karmaşıklaşıyor, yüklemesi uzun sürüyor, görüntüsü çirkinleşiyor ve bellekte aşırı yer işgal ediyor. Güzel, dört dörtlük bir alternatifi de yok işin kötüsü. Real Player Real Player doğru adımları atmış olsaydı YouTube kadar popüler bir sistem olabilirdi. Onun yerine elimize herkesin nefret ettiği, sistemine yüklemek bile istemediği bir medya formatını destekleyen oynatıcı kaldı. Sürekli olarak ekranda uyarı kutuları görüntülemesi, size Rhapsody ve SuperPass satmaya çalışması da Real Player'ı kullanıcıların uzak durması gereken bir program haline getiriyor. Internet Explorer Tüm zamanların en büyük kavgasına hoş geldiniz. Hangi tarayıcı? Internet Explorer mı? Yoksa alternatifleri mi? IE 7.0 kesinlikle IE 6.0 sürümüne göre daha iyi, ancak bu bile programın itici yönlerini gizlemeye yetmiyor. Kavga devam edecek gibi görünüyor ama en azından eğer IE'den bıktıysanız Firefox kullanmayı deneyebilirsiniz. Microsoft Outlook Acaba Microsoft'un 2008'li yıllara geldiğimizden haberi var mı? Hem GMail hem de Yahoo Mail Microsoft'un en gözde e-posta uygulamasından daha hızlı çalışıyorlar hem de daha faza özellik içeriyorlar. Özellikle günümüzün en önemli derdi olan spam filtreleme konusunda da zayıf bir grafik çizen Outlook işyerinde kullanım aşamasında da gerek organizasyon gerekse zaman yönetimi konusunda kullanıcıların başına derde sokup duruyor. Oysa amacı onlara yardımcı olmak, hayatlarını kolaylaştırmak. Yine Microsoft ürünü olan Outlook Express ya da Vista ile beraber gelen Windows Mail kullanarak problemlerinizin çoğunu çözebilirsiniz. (chip)
  6. İnternet Güvenliği Başkanlığı, sanal kumarbazlara ceza yağdırdı. 23 Kasım’da mahkeme kararı ile kapatılan ve erişimleri engellenen 40 internet sitesini mercek altına alan Emniyet Genel Müdürlüğü, 2005 yılından bu yana bu tür sitelerde kumar oynayan 10 bin 880 kişiyi saptadı. Bankalar Birliği ile yapılan işbirliği sonunda adresleri tespit edilen sanal kumarbazlara sitelere her giriş sayısı için 100’er YTL ceza keserek tebliğ edildi. Her yıl 300-500 milyon dolar tutarında paranın bu yolla yurt dışına çıktığı da saptanırken, toplam ceza tutarının 10 milyon YTL’yi bulacağı öğrenildi. Kumar oynayanların büyük bölümünün, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Edirne, Düzce, Bolu, Antalya ve Mersin illerinden olduğu kaydedildi. www.oyunsalonu.com adresinde gerçekleştirilen sanal kumar için Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından kesilen ceza bildirgeleri ise sanal kumarbazları şaşkına çevirdi. Şu an sadece 2005 yılında sitelerde kumar oynayan kişilere ceza tebliği yapılırken, önümüzdeki aylarda ise 2006 ve 2007 yıllarındaki suçluların da belirleneceği bildirildi. Avukatlar, ceza tebliğ edilen kişilerin 15 gün içinde Sulh Ceza Mahkemeleri’ne itiraz haklarının olduğunu ancak, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu gereğince cezaların ödenmesi gerektiğini söyledi. Bazı avukatlar ise kumar oynatılan sitelerin merkezlerinin yurtdışında olduğunu, bu nedenle cezaların iptal edileceği görüşünü savundu. Haber Teknodan Alıntıdır
  7. usb girişlerini tek tek dene hangisinde bulucağına bak flash diski... kameraya gelince setup'ını program ekle kaldırdan kaldır kameranın usb girişini pc ye takma kurulum cdsini tak programı yükle sonra usb kablosunu tak kamerayı bulunca yükleme devam edicek sorun devam ederse başka pc de dene onda görüyosa usb portlarında arıza vardır usb çoklayıcı ile bu sorunu çözebilirsin...
  8. paylaş bilelim bu uzmanın ne gibi yöntemleri var bakalım bir tanesini sölesen
  9. ben kimsenin kusuruna gülmedim frozen sadece damatın ayakkabısına güldüm yazıyı dikkatli oku bence mutluluklar diledim bende... lütfen yazıları doğru okuyup doğru cevaplar yazalım
  10. turkish-media ailesinden mutluluklar dileriz damatlık ayakkabılarda süper yani
  11. bir takım kobay insan yani ölemi
  12. bende bilmiyomki admin yaptı
  13. <H2 class=title>sel geliyor</H2>köprü ulaşıma kapandı. Sabah askeri araçlarla geldik. İki yıl önceki sel felaketinin aynısı geliyor. Dün salınan su bu akşam ya da yarın sabah nehirleri taşıracak. İyi hissetmiyorum. Saat 10.30 itibariyle yolun kapandığı haberi geldi. Evime gidemeyeceğim. <H2 class=title>ben kek yiyemiyorum</H2>bu kadar basit. "Ama çok tatlı değil" bunun cevabı olamaz, tatlıyla bir sorunum yok. Ben kek yiyemiyorum. "Ben çok güzel yaptım bak." da çok iyi niyetli olmasına rağmen bir cevap değil. Zaten kek ikram edildiğinde kullandığım bu cümle de bir soru cümlesi değil. Çok denedim, hala da kardeşim her yaptığında bir parça verip denetmeye çalışıyor ama daha ağzıma atar atmaz karşılaştığım o tat bünyemi alt üst ediyor. Nedenini bilmiyorum, ama çeşit çeşit üzümlü, çikolatalı ve bilimum çeşit o kekler beni çekmiyor. Sadece bir markanın çikolatalı kekimsi iki ürünü var onları yiyebiliyorum ki onlar da zaten kek tadında değil, bol çikolata tadı geliyor ağzıma. Sanırım insanlar pırasa ya da ıspanak yenmemesine alışıklar ama kek yiyemeyen birini ilk kez duyuyorlar o yüzden şaşırıyorlar. böyle günlük. çalışıyorum zorluyorum kendimi. İnsanların aptallıklarıyla alay etmiyim diyorum kendi kendime. Olmuyor, hep benim karşıma çıkıyorlar şu sıralar. Gecikmiyorum çıktıklarına pişman etmekte, kaçıyorlar gerisin geri. Belki akıllanmayı da öğrenirler yolda. Kolaygelsin. <H2 class=title>Amerikan filmlerinde</H2>bir grup genç toplanıp bir yere gitmesin artık. Yalnız yaşayan kadın tıkırtı duyduğu zaman tek başına karanlık bodruma vs inmesin. Hastane ya da otel koridorları yarı loş ışıkta uzaktan gösterilmesin. Ailenin yeni taşındığı şehirden uzak evde garip olaylar olmasın. Sıkıldım. <H2 class=title>yağmur</H2>yağsın istiyorum günlük. Yağmurda ıslanmak istiyorum.Yağmur mevsimi normalde bu şehirde şimdi, ama bir damla bile yok. Geçen yıl bu zamanlar yağmur yağardı hep. Bilerek ıslandığım olurdu bazen. Eve gidip bahçedeki de o toprak kokusunu duymayı seviyordum yağmurum ardından. Annemle gökkuşağı beklemeyi de. Yağmuru özledim... sıkıldım nedensiz sıkıntılı günlerimden daha birindeyim. En sevdiğim şarkılarda bile adını koyamadığım bir eksiklik var sanki. Bu durumları "kendimi kaybolmuş hissediyorum" diye tanımlardım çoğunlukla. Oysa ki şu anda o tanımı bile tanımlayamayacağım. Sırt çantamı kapıp gidesim var. İnsanların beni tanımadağı bir yere diye gelir bu cümlelerin sonu genellikle. Ben hiç kimsenin hiç kimseyi tanımadığı bir yere gitmek istiyorum oysa ki. Herkes birbirine yabancı olsun. Yabancılık çekmenin anlamlanmadığı bir yer olsun. Kendime bile yabancılaşayım, öyle olsun. <H2 class=title>korku kapanı 2</H2>pişmanım sevgili günlüğüm. Bu filmi seyretmemeliydim. Sanırım artık et yiyemeyeceğim. Akşamdan beri su bile içemedim zaten ağız tadıyla. Ne Hostel, ne tepenin gözleri. Bu film hepsini geride bıraktı. Korku filmi denmez ki böylesine, mide bulandırma çabası denir. Hele bir sofra sahnesi vardı. İyi ki o esnada ben sofrada değildim. üslup Herkesin yazı yazarken kullandığı bir üslup vardır. Buraya indirgeyecek olursak, burada günlüklerini, makalelerini yazarken kullandığı bir üslup vardır demek gerekir. Ben günlüklerimde akıcı, neşeli, zaman zaman kendi yaptıklarını da eğlenceli bir şekilde aktaran bir üslup kullandım. Daha önce de belirttiğim gibi ciddi bir işyerinde çalışıyorum, nefes alabildiğim tek yer burası. İşyerinin ciddiyetinden bir nebze uzaklaşıp rahatça bir şeyler yazmak istedim. İşyerinin ciddiyetinden pek doğru kelime olmadı aslında. Kendi ciddiyetimden uzaklaşmak diyelim. Keyfimin kaçmasını istemediğim için özel sataşmalara cevap vermemeye gayret ettim. Huysuzlanıyorum keyfim kaçınca. Çekilmez oluyorum. Ancak son bir kaç gündür gözlemlediğim bir şey var. Sanırım bazı kişilerin kafasında olduğundan farklı bir freyja imajı uyandı. Her şeyi alaya alan ya da her şeye ellerini çırpıp çiçeklerden böceklerden bahseden. Öyle bir freyja olmadığını vurgulamak istiyorum. İlgi çekmek için değişik bir üslup kullanmış, başarmış, şimdi kasıyormuş gibi de düşünmeyin. Ömrümün hiç bir devresinde kendiyle barışık olmayan, kompleks sahibi bir insan olmadığım için hiç kasma ihtiyacı hissetmedim bugüne kadar. Hele ki bu kadar sevdiğim bir ortamda. Tanışmalarımda samimi değildim hissine de kapılmayın. Sadece kısa bir açıklama diyelim. ah freyja ah kızım freyja seni urban5'ın en saftirik urb'ü seçiyorum. Hatta bununla da kalmıyor Ortadoğu ve Balkanlar'ın en saftirik şahsiyeti seçiyorum. Neden? E belki utanır da akıllanırsın diye. Sen değil miydin daha bu sabah artık gereksiz harcamalara son diyen. Ama dayanamıyorsun değil mi "eczanemizde saç ve cilt bakımı" yazısını görünce. Dayanamazsın zaten bilirim ben seni. İki tel saçın döküldü ya, gidip göstereceksin. Tabii komple seti veririler eline. "Uygun taksit" de yaparlar. "aa, gözaltlarınız nemsiz kalmış, çizgiler oluşmuş. Şu krem.." "ama o krem yaşıma uygun değil, genç ciltler için" "aa, hiç göstermiyorsunuz" Tamam, göstermiyorum ama, gözaltlarım nerden bilecek göstermediğimi, dünyanın parasını verdim bari uygun krem verseydiniz. Ay geri de almazlar şimdi. Zaten benim göz kremim vardı ki. Hem ben annem herkese gösterme dedi diye göstermiyorum.(yaşımı) "eyvah yaş otuz beş" filminde ben oynamalıydım, Türk versiyonu çekilecekse, talibim şimdiden. Ooff, offf Bu arada 24 saat nemlendirici krem vardı tezgahın üzerinde. Işıl ışıl mavi ambalajlı. Acaba diyorum..çıkışta?
  14. birazdan günlüklerini yayınlıcam
  15. Eski Nors dilinde hanımefendi, kadın yönetici anlamındadır. K.Avrupa mitolojisine göre deniz tanrısı Nyord'un kızı, aynı zamanda aşk, bereket, dolaylı olarak da savaş ve ölüm tarıçasıdır. Kutsal taşı, opal; kutsal madeni, altın; kutsal çiçeği ise güldür. snorri'nin edda'sına göre freya'nın odr isminde bir kocası vardı. çoğunlukla uzun yolculuklara çıkardı ve bu yüzden freya kırmızı altın gözyaşları dökerdi. "> Bu arada Frejya'ya sevgiler
  16. "Neden her insan Allah'ı gösteren Ayetleri kolaylıkla göremiyor?" Kanaatimce, Allah'ı bildiren ayetleri görmemize en büyük engel seküler bilimin sebep-sonuç ilişkisine dayalı determinist yaklaşımıdır. Örneğin, bir elma, Allah'ı bize bildiren mucizevî bir meyve iken, seküler bilim, elmanın elma ağacından, ağacın çekirdekten ve çekirdeğin DNA'daki programdan, DNA'nın moleküllerin farklı dizilişinden ve moleküllerin de atomlardan oluştuğunu açıklayarak sıradanlaştırır. Bir insan, sebepler perdesini kaldırıp bir elmanın sonsuz kudret sahibi Allah'ın ilim, kudret, hikmet ve rahmetinden geldiğini anlayabilir. Seküler bilim, her şeyin sebebini araştırarak gizemini çözdüğünü düşünüyor. Yani, gördüğünüz nimetlerin arkasında bir Mün'im (nimet verici) aramayın, onlar şu sebepler zincirinin sonuçlarıdır, diyor. Oysa elmayı elma ağacından bilmek, elma suyunu içinde bulunduran "akıllı makinelerin" (vending machine) elma suyunu yaptıklarını söylemek gibidir. Akıllı makinelere parayı koyup elma suyu kodunu girdiğinizde, makine bize elma suyu veriyor. Para yerine, elma ağacına su ve gübre verdiğimizde, ağaç bize elma veriyor. Akıllı makineler, elma suyunu yapacak ilme ve kudrete sahip olmadığı gibi, elma ağacı da, bütün bilim adamlarının bile yapmaktan aciz kaldığı elmayı yapamaz. Akıllı makinelere meyve sularını yerleştiren ilim ve kudret sahibi biri olduğu gibi, Allah'ın akıllı makineleri olan meyve ağaçlarına da meyveleri takan sonsuz ilim ve kudret sahibi biri vardır. (4) Seküler bilim, meyveyi ağaca vermekle ahmakça bir hüküm vermiş oluyor. Seküler bilimin bu yaklaşımında çok büyük bir yanılgı vardır. Bir örnekle ne demek istediğimi açıklayayım: Hayalen Afrika'nın en ücra bir köyüne yolculuk yapalım. Hayatında televizyon görmemiş bu insanlara, uzaktan kumandalı bir televizyonu hediye olarak beraberimizde götürelim. Bir haftalığına köydeki zeki insanları toplayıp seküler bilimin determinist yaklaşımını anlatalım. Daha sonra da televizyonun bilimsel olarak nasıl çalıştığına ilişkin bir teori geliştirmelerini isteyelim. İçlerinden zeki olanı şöyle bir bilimsel teoriyle gelsin: "Televizyon dediğiniz ekran kutusunda gördüğümüz görüntünün nedeni uzaktan kumandadır. İnanmıyorsanız, tezimizi test ediniz. Her seferinde kumandaya bastığınızda ekranda bir görüntü çıkıyor ve tekrar basınca görüntü kayboluyor. O halde, görüntünün sebebi kumandadır." Muhtemelen, birçok insan bu teoriyi kabul etmek zorunda kalacaktır. Ancak televizyondaki programların çok yüksek ilim ve hikmet içerdiğini görenler böyle bir teoriyi kabul etmekte zorluk çekecekler. Onlar, kumandanın bu denli yüksek ilim ve hikmet sahibi olduğunu makul görmediklerinden bu teoriye şiddetle karşı çıkacaklar. İşte bu misalde olduğu gibi, bizler de akıl sahipleri olarak düşündüğümüzde göreceğiz ki, ağaçlara veya hayvanlara takılan neticeler onlardan değildir. En yüksek ilme sahip bilim adamlarının yapamadığını inekler veya sinekler elbette yapamazlar. O halde, televizyondaki görüntü bir stüdyodan geldiği gibi, kâinat televizyonunda bize görünen her şey başka bir alemden geliyor. Televizyon programları hayat, ilim, akıl sahibi insanların eseri olduğu gibi, kâinattaki hakiki görüntüler de sonsuz ilim, kudret ve hikmet sahibi Bir'inin eserleridir. Rabbimiz kâinatı, her an değişen filmlerin oynandığı, dinamik ve canlı bir sinema salonu şeklinde yaratmıştır. Gösterdiği bütün filmlerle kendini bize tanıtmak istiyor. Televizyon ve kumandayı yapan, kasıtla ve hikmetle ikisi arasında bir ilişki kurduğu gibi, kâinatın sahibi de hem sebebi hem de sonucu beraber yaratarak aralarına, hikmeti gereği bir ilişki koymuştur. (5) Aklı başında olan insan, televizyondaki görüntüyü kumandaya mal etmediği gibi, kâinattaki görüntüleri ve nimetleri de sebeplere havale edemez.
  17. LaRsiE_ şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilim Dünyası
    araştırır bulur iğneyle kuyu kazır ne güzel tamam emeğe saygı ama işin içinden çıkamayınca araştırdıgı şeyleri başka şeylere örnek vererek kestirip atmak ve üstünü örtmek örnek olarak Evrimci bilim adamı S. J. Jones, Nature dergisine yazdığı bir makalede, paleoantropolojinin, yani insanın kökeni hakkındaki fosil araştırmalarının içine girmiş olduğu çıkmaz sokağı şöyle özetler: Paleoantropologlar, fosil kayıtlarının azlığına gösterdikleri öfkenin üzerini kapatmaya çalışıyorlar. Paleoantropoloji hala, sadece bir fikir ileriye sürerek ünlü olunabilecek tek bilim dalı olmalı. Paleoantropolojide bir fikrin onay görmesi kimin daha yüksek sesle bağırdığına bağlı. bu şey gibi oldu ben bir şeyi araştırdım çabaladım didindim ama ispatlıyamadım şimdi benden daha iyi biri gelirse o ispatlıcaktır buna inanıyom inanmak içten bile gelmiyor...
  18. burası türkiye herşey olur ahhh şu para adamı rezilde eder vezirde...
  19. Türkiye'den Youtube sitesine girmeye çalışanlar "T.C. Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi 17/01/2008 Tarih ve 2008/55 nolu kararı gereği bu siteye erişim engellenmiştir." yazısıyla karşılaştılar. Bilindiği gibi Ankara Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral, Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvurarak Türkiye'de pek çok kişinin girdiği "youtube.com" sitesine erişimin engellenmesi talebinde bulunmuştu. Sitede 'turko maymun' diyerek Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret edildiğini ve yapılan yayının durdurulması isteğinin yerine getirilmediğini belirten savcı Kayral, siteye Türkiye'den erişimin yasaklanmasını istemişti. Böylelikle Türkiye de ilk kez "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun"a muhalefet edildiği gerekçesiyle bir site yasaklanmış oldu. saygılar
  20. LaRsiE_ şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilim Dünyası
    Mutasyon Çıkmazı Evrim teorisinin bilimi oyalayan iddialarından bir diğeri, "yararlı mutasyonlar" için yapılan umutsuz arayış olmuştur. 19 Neo-Darwinizm, "evrim mekanizması" olarak iki kavram öne sürer ve bunların biri mutasyonlardır. Bu nedenle, mutasyonların canlılar üzerinde yararlı etkiler oluşturabileceğini ispatlamak, evrim teorisi açısından zorunludur. Ancak mutasyonlar daima zararlıdır ve hiçbir zaman evrimleştirici bir etkilerinin olduğu gözlemlenmemiştir. Evrimciler ise ısrarla yapay mutasyon örnekleri oluşturmuş ve yararlı mutasyon gözlemleyebilmek için on yıllar süren bir çaba içine girmişlerdir. Örneğin meyve sinekleri üzerinde neredeyse sayısız mutasyon deneyi yapılmış ve hep "genetik bilgiyi geliştiren mutasyon" umulmuştur. Varılan sonuç ise tam bir fiyaskodur. Evrimci bilim adamı Michael Pitman yıllardır süren ve hiçbir sonuç getirmeyen bu mutasyon denemeleri için şöyle demektedir: Sayısız genetikçi meyve sineklerini nesiller boyunca sayısız mutasyonlara maruz bıraktılar. Peki sonuçta insan yapımı bir evrim mi ortaya çıktı? Maalesef hayır. Genetikçilerin yarattıkları canavarlardan sadece pek azı beslendikleri şişelerin dışında yaşamlarını sürdürebildiler. Pratikte mutasyona uğratılmış olan tüm sinekler ya öldüler, ya sakat kaldılar ya da kısır oldular.20 Ünlü evrimci Gordon Taylor ise mutasyon deneyleri ile 50 yıl boyunca vakit kaybedildiğini şöyle ifade etmiştir: Elli yıldan beri sinekler üzerinde binlerce deney yapıldı ama kesinlikle yeni bir türün oluştuğu görülmedi....Hatta tek bir enzim bile oluşamadı.21 Evrimcilerin diğer bilimsel konulardaki iddialarına bakıldığında da durum değişmemektedir. Evrimciler, Darwinizm'i her türlü bilimsel bulguya rağmen savunmakta, sonra bir de bunu "bilimsel sabır" gibi kılıflarla örtmeye çalışmaktadır. Oysa gösterdikleri şey, bilimsel sabır değil, bilime karşı inattır. Fosil Çıkmazı Evrim teorisinin bilime kaybettirdiği zamanın bir diğer örneği, paleontolojinin (fosil bilimi) bu teoriyi ispatlamak adına çıkmaz bir sokak içine sokulmuş olmasıdır. Elbette dünya üzerindeki yaşamın tarihini öğrenebilmek için paleontolojik araştırmalara gerek vardır. Ancak evrim teorisinin yanlış öngörüleri, fosil araştırmalarını olumsuz yönde etkilemekte ve bilim adamlarını yanlış yönlendirmektedir. Özellikle "insanın kökeni" konusunu araştıran paleontologlar, tam bir çıkmaz içindedir. Hayali yarı maymun-yarı insan canlıları bulmak için yaptıkları tüm araştırmalar boşa gitmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, fosil araştırmaları çok zor koşullarda ve büyük maliyetlerle yapılmaktadır. Genellikle Afrika vadileri gibi alanlarda, onlarca kişiden oluşan araştırma ekiplerinin aylarca yaşayabilecekleri kampların kurulması, bu zor koşullarda, kızgın güneşin altında milyar dolarlarla ifade edilen maliyetlerle yapılan çalışmalar son 1.5 asırdır hiçbir sonuç vermemiştir. Ünlü evrimci fosil araştırmacısı Richard Leakey ve ünlü bilim yazarı Roger Lewin bu sonuçsuz çalışmalar hakkında şu itirafı yaparlar: Ne yazık ki, insanın evrimi yolu bize çok az ve zayıf ipuçları veriyor: Taştan aletler, kafatası parçaları, bir bacak kemiği parçası, yarım bir çene kemiği, nadiren bütün bir kafatası ve tabii çok sayıda diş... Bir zamanlar atalarımızın yaşadığı, şimdi derinlerde gömülü tortullarda bulabildiklerimiz işte bunlar... Eğer birileri, örneğin beş ila bir milyon yıl önce yaşamış atalarımızın şimdiye kadar bulunan bütün fosil kalıntılarını bir odaya toplamaya girişseydi, hepsini sergilemek için sadece birkaç büyük masa yeterdi. Bundan da kötüsü, 15 ila 6 milyon yıl önce yaşamış hominidlere ait fosil buluntularını yerleştirmek için, çok da büyük olmayan bir ayakkabı kutusu yeterli olacaktır.22 Tüm bunlar "bilimsellik" kılıfı kullanılarak yapılan zaman, bilgi, emek, para ve imkan israfıdır. Tüm dünyada binlerce üniversite, bilimsel kuruluş ve organizasyon, milyonlarca bilim adamı, öğretmenler ve öğrenciler, laboratuvarlar, teknik eleman ve teknik aletler ve daha saymakla bitmeyecek kadar çok imkan, gerçek dışı bir iddianın ispatlanması uğruna seferber edilmiş durumdadır. Ancak ortaya hiçbir sonuç çıkmamakta, ele geçen yeni bulgular evrim iddiasının yanlışlığını daha açık olarak göstermektedir. Evrimci bilim adamı S. J. Jones, Nature dergisine yazdığı bir makalede, paleoantropolojinin, yani insanın kökeni hakkındaki fosil araştırmalarının içine girmiş olduğu çıkmaz sokağı şöyle özetler: Paleoantropologlar, fosil kayıtlarının azlığına gösterdikleri öfkenin üzerini kapatmaya çalışıyorlar. Paleoantropoloji hala, sadece bir fikir ileriye sürerek ünlü olunabilecek tek bilim dalı olmalı. Paleoantropolojide bir fikrin onay görmesi kimin daha yüksek sesle bağırdığına bağlı.23
  21. En eski böcek fosilleri, Devoniyen devrine (417-354 milyon yıl öncesine) aittir. Bu döneme ait fosil tabakalarında böcekler, kusursuz yapılarıyla bir anda ortaya çıkmaktadırlar ve ataları olarak belirlenebilecek hiçbir canlı yoktur. Bu nedenle ünlü Fransız paleontolog Pierre Paul Grassé, "böceklerin kökeni konusunda tam bir karanlık içindeyiz" demektedir. (Pierre P. Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 30) Örneğin hamam böcekleri yeryüzü katmanlarında aniden ve bugünkü yapılarıyla belirirler. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Betty Faber, "350 milyon yıl öncesine ait hamam böceği fosillerinin günümüzdekilerle aynı olduğunu" bildirmektedir. (M. Kusinitz, Science World, 4 Şubat 1983, s. 19) Örümcek, kene ve kırkayak gibi canlılar ise gerçekte böcek değildir, ama çoğunlukla böcek olarak anılır. American Association for the Advancement of Science'ın (Amerikan Bilimsel Gelişim Topluluğu) 1983'teki yıllık toplantısında, bu canlılarla ilgili çok önemli fosil bulguları sunulmuştur. Örümcek, kene ve kırkayaklara ait olan 380 milyon yıllık bu fosillerin en dikkat çekici özelliği ise, yaşayan örneklerinden farksız oluşlarıdır. Bulguları inceleyen bilim adamlarından biri, fosiller hakkında "sanki dün ölmüş gibiler" yorumunu yapmıştır. (New York Times Press Service, San Diego Union, 29 Mayıs 1983; W. A. Shear, Science, cilt 224, 1984, s. 494.) Uçabilen böceklerin bilinen en eski örneği ise yusufçuktur. Bunlar Pennsylvanian devrinde (325-286 milyon yıl önce) ortaya çıkarlar; fosil kayıtlarında tıpkı diğer türler gibi, aniden belirirler ve ataları yoktur. Örneğin Pennsylvanian devrine ait 320 milyon yıllık bir yusufçuk fosili, günümüzdeki örnekleri ile aynı kanat yapısına ve özelliklere sahiptir. Evrimciler açısından bir diğer çıkmaz da yusufçuk ve sinek gibi uçucu böceklerin, kanatları olmayan diğer böcek türleri ile birlikte aynı fosil katmanlarında bulunmalarıdır. Bu da kanatlı böceklerin, kanatsız böceklerden evrimleştiği iddiasını alt üst etmektedir. Biomechanics in Evolution (Evrimde Biyomekanik) adlı kitaplarında, Robin Wootton ve Charles P. Ellington bu konuda şunları söylemektedirler: Böcekler, Orta ve Üst Karbonifer devirlerinde ilk kez ortaya çıktıklarında, birbirlerinden çok farklıdır ve büyük bir bölümü de kanatlıdır. Birkaç tane kanatsız ve daha ilkel böcek vardır, ama hiçbir ara form bilinmemektedir. (R. J. Wootton, C. P. Ellington, "Biomechanics and the Origin of Insect Flight", Biomechanics in Evolution, ed. J. M. V. Rayner, R. J. Wootton, Cambridge University Press, Cambridge, 1991, s. 99.) Evrim teorisinin iddiası, canlıların ilkelden gelişmişe doğru evrim geçirdiğidir. O halde böceklerin günümüzdekilerle aynı özellikleri taşımaları ve kendilerinden önce yaşamış ilkel canlılar olmaması, bunların evrimle var olmadıklarının kesin bir delilidir. Böcekleri de -diğer tüm canlılar gibi- kendilerine uçuş özelliği kazandıran vücut tasarımları ve kanatları ile, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah yaratmıştır. Bu makale, Önce Vatan gazetesinde 28 Aralık 2007 tarihinde yayınlanmıştır ATEİSTİZ DERLER ATEİST NEDİR BİLMEZLER O KADAR ÇOK SORULAR CEVAPSIZ KALIR HALA SAVUNMA YAPMAYA ÇALIŞIRLAR KENDİLERİNİ KANDIRIRLAR ANCAK BAŞKALARINI DEĞİL...
  22. almayı düşünmedim değilde ben çalışıyorum şimdi ilgiye ihtiyacı olmazmı bu hayvanların ve ben fazla bi ilgi gösteremem sonra ölmesin nasıl bakarım sabah9 akşam 9 çalışıyorum ben

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.