Zıplanacak içerik

LaRsiE_

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LaRsiE_ tarafından postalanan herşey

  1. LaRsiE_ şurada cevap verdi: sdei başlık Gebelik ve Doğum
    araştırmalar şunu gösteriyorki en belirgin özelliği kilo aldırmakmış
  2. başlat tüm programlar donatılar sistem araçları karakter eşleme girin orda boşluk krakteri ver onu seçip kopyalayın böylece nickiniz görünmez olur değişik şekiller istiyorsanız ordaki karakterleden istediğinizi yazın sonra kopyalayıp msne isminize yazınız hadi kolay gelsin
  3. aramıza hoş geldin zorlandıgın konularda yardımcı oluruz sen hiç merak etme
  4. doğum günün kutlu olsun arkadaşım
  5. bi repde sen ver o zaman hak ediyorsam :D
  6. duyguseli bi rep hak ettin benden bak şimdi bu sözüne karşılık
  7. bende 25 kişiye msj attım deme sakın
  8. oyunu oynadım hoş bir oyun saol
  9. öncelikle hoş geldin neden sana yardım etmeyelim http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=5879 ingilizce cümleleri türkçeye çevirmek için bu topicten yararlanabilirsiniz kolay gelsin...
  10. *38 yaşındayım,bu güne kadar hiç hastalanmadım. Son derece başarılı bir yöneticiydim.Üç haftadır hiçbir şey yapmak istemiyorum. İntihar düşüncelerim olmaya başladı.Her şey boş ve anlamsız ... Daha önce kişi hiçbir şekilde bir psikiyatrik hastalık geçirmemişse ve psikiyatrik zorlukları yoksa ( yani sorunlarını çözerken zorluk yaşama, kendi işlerini yaparken zorlanma, “kriz” geçirme, zaman zaman hayattan zevk alamama vs vs.) bu durum bize kişinin depresif bir epizod içinde olabileceğini düşündürür. Amerikan psikiyatrisinin ülkemizde de saygınlığı vardır. Amerikan ekolünün önemli kitabı DSM IV’e göre, bir kişiye Major Depresyon tanısı konabilmesi için bu kişinin bu rahatsızlığı iki hafta boyunca geçirmiş olması ve bu iki hafta içinde belirgin bir şekilde, (yani zamanının çoğunu kaplayacak ve şiddeti az olmayacak) sıkıntılı olması veya işlerini yapmaması veya az yapması (iş veriminde düşüklüğe) beklenir. Hasta yine bu süre zarfında hayattan zevk alamama, sürekli üzüntülü olma, kilo verme veya aşırı kilo alma, uyku problemleri, huzursuz ve amaçsız hareketler (ajitasyon), suçluluk ve değersizlik duyguları, dikkat dağınıklığı ve ölüm düşünceleri gibi çok yönlü bir semptomatik tablo içinde olmalıdır.Bu yaşta birden ortaya çıkan bir Major Depresyon ise arkasında organik bir neden (örneğin hipotiroidizm gibi bir hastalık) var mı diye de araştırılmalıdır. Böyle bir tablo sevilen birinin yitimi (yas) ardından da yaşanabilir. Bu hastalığı ilaçla tedavi etmek gerekmektedir. Hastalık kendine zarar verici boyutlarda ise hastane yatışı gerekebilir. Ama bir çok durumda ayaktan tedavi etkili olmaktadır. Bu vakanın bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. *Ders çalışırken bir türlü dikkatimi toplayamıyorum.Zeki biri olduğumu herkes söylüyor. Ama yeterince başarılı değilim. Sadece bu şikayetle gelen kişiler olmaktadır. Özellikle öğrenciler , ders başarılarının istedikleri kadar olmamasını bu şekilde formüle etmektedirler. Dikkat dağınıklığının klinik olarak derecesini saptayan testlerimiz (örneğin mini mental durum muaynesi )vardır. Gerekirse daha ileri bir araştırma için nöropsikoloji laboratuvarından yardım alınabilir. Ama böyle bir şikayetin arkasında nevrotik özellikler, anksiyetik-depresif özellikler, tanı aldırmayan sosyal zorluklar gibi subklinik durumlarla sıklıkla karşılaşmaktayız. Hem doğru tanının konması, hem de, mümkün olduğunca bu durumun dinamikleri üzerinde çalışılabilmesi için bir uzmanla görüşmeyi öneririz. *Eşim güzel bir kadın, birbirimizi seviyoruz . Hamile kaldığından beri ilişkimiz değişti ... İlişkilerin yeniden yapılandığı dönemler, aile içindeki stresin yükseldiği dönemlerdir. İlişkilerde insanların karşılıklı olarak birbirlerini anladıklarını düşündükleri ve güven duygusunun oluştuğu bir süreç, birden bir maddesel değişiklikle yeniden sorgulanan bir şekle dönüşebilir. Bu durum kişilerdeki bütün kaygıları tetikleyici bir durum oluşturabilir. Bu karmaşık kombinasyonun her zaman oluşmadığını her evlenen kişinin, her çocuğu olanın benzer sıkıntılar yaşamadığını biliyoruz. Hamilelik, kadınlarda depresyon gibi ruhsal hastalıkların ortaya çıkma olasılığının arttığı bir dönemdir. Ama diyabet hastalığı olan (şeker) hamilelerde olduğu gibi depresyonu olan hamilelerde de daha önceden hastalığa yatkınlığın olma olasılığı yüksektir. Örneğimizdeki kocanın bu sorunun öncesinde bir takım sıkıntılarının olma olasılığı vardır. Damgalanmamak (stigma) için psikiyatra gitmemekten sorunu önemsememeye veya farkında olmamaya kadar çeşitli sebepler işin içinde olabilir. Tabii ki ben olabilecek olasılıklardan “sık rastladıklarımızı” anlatıyorum. *Eşim günde bir veya iki küçük şişe rakı içiyor, sürekli alkolü bırakacağını söyledi ama sözünde durmuyor.Alkolsüzken çok iyi bir insan, sürekli tartışıyoruz,... Uzun süre alkol kullanımı sonucunda istenen ,hoşa giden etkiyi elde edebilmek için daha fazla miktarlarda alkol alınır bu durum direnç olarak tanımlanır.Davranışsal direnç artımında bireyin alkolün etkilerine karşın günlük işlerini becerebilme durumu söz konusudur. Farmakokinetik direnç artımında ise alkolün karaciğerde daha hızlı yıkılması (bir ürünün fabrikada işlenmesi gibi düşünün) anlatılır.Hücresel direnç artımında ise yüksek alkol seviyelerine sinir sisteminin adaptasyonu söz konusudur. Uzun süre alkol kullanımına bağlı direnç artımı ve alınan alkol miktarının azaltılması ya da alkolün kesilmesinden sonra ortaya yoksunluk belirtilerinin çıkması, bunların giderilmesi için alkol alımının sürdürülmesi fizyolojik bağımlılığı gösterir. (Psikiyatri Temel Kitabı, Hekimler Yayın Birliği, Bölüm yazarı Prof.Dr.Mehmet Ünal, Doç.Dr.Nurgül Özpoyraz) Alkol yüksek oranda karaciğerde metabolize (biyolojik işlem yapılarak vücuda adapte edilir) olur. Bu yüzden karaciğer ve alkol birlikte anılır. Alkolün yoksunluğunda deliryum tablosu (nerde olduğunu bilemediği,kişileri karıştırabildiği, gayipten sesler duyabildiği, olmayan görüntülerin görüldüğü vs vs bir tablo) da ortaya çıkabilir. Uzun vadede ise alkol kalıcı organik hasar yapabilir. Deliryum alkolün bırakılmasından sonra ilk 72 saat içinde görülür. Ancak ilk hafta içinde de ortaya çıkabilir. 5-15 yıllık bir ağır içicilikten sonra %5 oranında ortaya çıkabilir. Alkolün uzun vadede yaptığı organik bir hasar da demanstır (bunama). Zihinsel işlevlerde ve bilişsel yetilerde yaygın bir bozulma gözlenir. (a.g.e.) Alkol kullanımının duygudurum hastalıkları (depresyon gibi) ile birlikte görülme sıklığı yüksektir. Alkol birçok klinik tablonun bir karmaşası şeklinde karşımıza çıkabilir. Kişi durumun akılcılaştırıcı (rasyonalize edici) bir tutum takınarak tedavi almak istemeyebilir. *Babamla tartıştıktan sonra, kriz geçirdim. Kendimi yerlere attım, üstümdeki elbiseleri yırttım.Buna benzer bir durumu iki kez daha yaşamıştım. Bu gibi durumlarda, hasta ve ailesi radikal bir çözüm yerine, anlık-krize yönelik çözümleri yeğliyor. Böyle bir durum olasılıkla yüksek anksiyete (huzursuzluk,sıkıntı,kaygı) düzeyi ve depresif özelliklerle birliktedir. Böyle bir durumda nevrotik semptomların düzeyi sorgulanır.Kişinin bir fobisi (bir durum veya nesneden aşırı korku) var mıdır? Daha önce organik bir neden olmadan (örneğin tansiyon düşüklüğü) bayılması olmuş mudur (konversiyon) ? Çözülme tepkisi (disosiyatif semptomlar) var mıdır? Kendi bedenine yönelik hastalık kaygıları, bedensel takıntılar, diğer takıntılar var mıdır? Kişideki nevrozun varlığı veya yokluğuna göre, semptomların şiddetine göre terapist bir strateji saptar. Sık sık acile giden kişilerde haftada en az bir kere olmak üzere uzun vadeli terapi görüşmeleri acile gidişi azaltmakta ve durdurabilmektedir. *Son zamanlarda keyfim yerinde değil. Sürekli AIDS e yakalanacakmışım gibi bir korkum var.İki kere de tahlil yaptırdım,ama yine de korkum sona ermedi. Böyle bir kişiyi çevresindeki insanlar ikna etmeye çalışırlar. Hasta geçici olarak rahatlar ve tekrar tekrar insanlar tarafından ikna edilmeyi bekleyebilir. Obsesif Kompülsif Bozuklukta kişi günde bir saatten fazla takıntılı düşüncelerin veya davranışların etkisi altındır. Bu düşünceler temizlik, yakınlarının başına bir şey geleceği, hastalık kapacağı, eşyaların simetrik olup olmadığı vs gibi çeşitli alanlarda olabilir. Bunlar davranış boyutunda, defalarca kapıyı kitleyip kitlemediğini kontrol etmek, eşyaları düzeltmek, çizgilere basmamak, musluklara değmeden çeşmeleri kapatmaya çalışmak vs gibi olabilir. Takıntılı davranışlar hayatımızın bir parçasıdır ve görüldüğü zaman hemen bir hastalık tanısı düşünülmemelidir. Ama bunların kişinin verimini düşürdüğü huzurunu kaçırdığı noktada (Bu nokta DSM IV tarafından günde bir saat olarak saptanmış.) uzmandan yardım almak gerekir. Tedavisinde ilaç tedavisi ön plana çıkmakla birlikte değişik seçenekler de olabilir. *Üç yıl önce oğlumu bir trafik kazasında kaybettim. Üç yıldır yaşama isteğim kalmadı. Zaman zaman intiharı düşünüyorum.Eşim benim gibi değil,o nispeten eskisi gibi oldu... Dr.Vamık Volkan’ın Kayıptan Sonra Yaşam (Halime Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı) kitabı şöyle başlıyor: John Buckman adındaki bir meslektaşım ,İrlanda at yarışlarında büyük miktarda para kazandıktan sonra depresyon nedeniyle hastaneye yatan alçakgönüllü bir Londralı’nın öyküsünü anlatır.Bu adam komplike olmuş yas içindeydi. Birdenbire gelen servet ,önceki yaşantısının yitimi anlamına geliyordu. Yeni kavuştuğu zenginliğin tüm çekiciliğine karşın, eski yaşantısından vazgeçmiyordu. ... Zorluklar içindeki bir yaşam, lüks bir yaşamla değiş tokuş edildiğinde bile geride kalanın yasını tutarız ... Ve Vamık Hoca şöyle devam ediyor: Alice hastam olduğunda on sekiz yaşındaydı. Bir yıl içinde 13.5 kg vermişti ve anoreksi tanısıyla hastaneye yatırılmıştı. Durumu merak uyandırıcı bir örüntü gösteriyordu. Tartı 45 kilogramın altını gösteriyorsa, Alice o gün zayıflık takıntısını unutup yemek yiyordu. 46 kiloda ise yine yemiyordu.... Üç yıl önce dedesi kanserden ölmüştü.Dede kansere yakalanınca ,aile Alice’i üzmemek için bu haberi ondan gizledi. Hastaneye yatırıldığında ,ziyaret etmesine izin verilmedi. Dedenin ölümü yıkıcı bir darbe oldu.Cenazede ,Alice onun bedeninin bu kadar küçülmüş ve örselenmiş olduğuna inanamadı. Dedenin yavaş yavaş kırk beş kiloya indiğine kulak misafiri olduğunda ise kendini kaybetti. Alice’in anoreksisi yalnızca onun komplike olmuş yasına bağlanamaz. Bireyleşme çatışmaları ve cinsellik ve gebelik korkuları da dahil olmak üzere bir çok kaynağı vardı. Fakat tam kırk beş kilo olma saplantısı, onun dede ile bayağı, yaşlı adamı sağ tutmak için çaresizce başvurduğu bir girişimdi. Vamık Volkan’ın aktardığı bu vaka örneğinde olduğu gibi, komplike olmuş yasın arkasında bir çok psikodinamik olabilir. * Eşimle birbirimizi severek evlendik. Aramızda duygusal bir ilişki de var. Ama evlendiğimizden beri hiç cinsel ilişkiye giremedik. Dr.Kubilay Boğoçlu Psikiyatri Uzmanı
  11. Depresyonun Analizi Şöyle durumlarla karşılaşabiliyorum. Bay Ali’nin dokuz yıl önce babası kalp hastalığından ölmüştür. Beş yıl önce anneannesi kanserden ölmüştür ve ölümüne bizzat kendisi tanık olmuştur. Ama bu iki ölümde onda belirgin bir üzüntü, ciddi duygusal deşarjlar, yıkıcı herhangi bir yaşantı oluşturmamıştır. Ali Bey, ev arkadaşı Tarık’ın teyzesinin ölümünden sonra iki haftadır kendini çok kötü hissetmektedir… Ali Bey’de Majör depresyonun bütün belirtileri oluşmuştur. Ali Bey bu durumda gecikmiş bir tepki vermektedir. Babasının ve anneannesinin ölümü ruhundaki fay hattında gerilimi arttırmıştır. Ama fay hattı kırılmadığı için deprem (yani yas reaksiyonu) oluşmamıştır. Şimdi aslında çok da tanımadığı bir kişinin ölümü içindeki birikmiş enerjiyi açığa çıkarır. Fay hattı kırılır. Deprem oluşur. Ama üzerinden bu kadar zaman geçtikten sonra ortaya çıkan şey bir yas reaksiyonu değildir. Daha karmaşık hale gelmiş bir depresyondur ortaya çıkan. Demek ki depresyondaki kayıp yas dönemindeki kayba göre SANAL (imajiner) bir kayıptır. Nasıl vücudumuzda kalbimiz, karaciğerimiz, midemiz, böbreğimiz varsa, ruhumuzda da her sevdiğimiz insanın kapladığı bir yer vardır. Bu yer bir kişi öldüğü zaman birden ortadan kalkmaz. Bir değişim geçirir ve var olmaya devam eder. Sevdiğimiz bir kişiyi kaybedersek çok üzülürüz. Yoğunlaşmış üzüntümüzü bir yas dönemi olarak yaşarız. Hayattan zevk almayız. Gülmek istemeyiz, içimize kapanırız. Aklımıza sürekli sevdiğimiz insan gelir. Yas ve depresyon birbirine çok benzer. Ama depresyonda ortada yas kadar somut (direkt algılanabilir) bir kayıp yoktur. Bana çok ilginç gelen insani durumlardan biri şudur; bir kişi ile sevgili olursunuz onu taparcasına seversiniz, daha sonra ayrılırsınız ve onu fiziksel hayatınızdan çıkarırsınız. Ayrıca onu ruh dünyanızdan da çıkarmaya çalışırsınız. Onunla sadece görüşmemek yeterli değildir. Onun resimlerini, yazılarını geride anı olarak kalan eşyalarını ortadan kaldırırsınız. Şu andaki sevgiliniz üzülmesin diye onunla yaşadığınız anılardan bahsetmemeye özen gösterirsiniz. İki sevgili birbirinden ayrılır ve iki başka kişi ile sevgili olurlar. Birden bir telefon alırsınız, eski sevgiliniz evlenmiştir bunu size haber vermektedir veya eski sevgilinizin bir çocuğu olmuştur bunu haber vermektedir. Yarım kalmış bir yaşantıyı sizinle paylaşmak için tuhaf ve mantık dışı bir arzu duymaktadır. Dr.Ferhat Göçer’in sevilen şarkısındaki gibi “herkes beni hasta sanıyor, yastayım kimse bilmiyor!” Bali Adası’nda yaşayan yerliler, yakınlarını kaybettiklerinde birkaç yıllığına onları toprağa gömüyorlar. Sonra yeteri kadar paraları olduğunda onları sonsuzluğa götürecek bir “sal” yapıyorlar. Süslü püslü bir sal. Yakınlarının çürümüş bedenlerinden geriye kalan kemikleri yıkayıp bu “sal”a koyuyorlar. Bu “sal”ı okyanus kıyısında yakıp, ölen yakınlarının küllerini okyanusa atıyorlar. Bu ikinci cenaze merasimi onları rahatlatan yakınları ile arasındaki ruhsal gerimi azaltan bir yaşantı oluyor. İşin ilginç yanı ellerinde sallarla yakınlarının kemiklerini götürürken hızlı bir şekilde dönüyorlar, sağa sola koşuşturuyorlar. Bunu yaparken amaçları ölmüş ruhların yolunu şaşırması ve bir daha geri dönmemesi. Eğer bu ruhlar eskiden yaşadıkları evlerin yolunu bulup geri dönerlerse hem “ruhlar” huzur bulamayacaklar, hem yaşayanları rahatsız edecekler. “ABD'li bir kadının, çocuğunun korkusunu atması için internetteki müzayede sitesi e-bay’da satışa çıkardığı, babasına ait hayalet 65 bin dolara (91 milyar lira) alıcı buldu.” Bu hanımın “babası bir süre önce ölmüş, altı yaşındaki oğlu dedesinin hayaleti evde diye evde yalnız dolaşamaz olmuştu. Kadın bunun üzerine 'hayalet'i e-bay sitesinde satışa çıkardı” (3). İlgili olduğumuz veya sevdiğimiz kişilerin yokluğu veya varlığı kadar, hayatımıza nasıl girip çıktıkları da önemli oluyor demek ki. Eğer bu kişilerle hesaplaşmamız yarım kalmışsa, kanayan bir yara gibi bu ilişkiler bir türlü “iyileşmiyor”. Bu ilişkilere takılıyoruz. Yıllarca aklımızda kalabiliyor. Terapide bir hanım (Bayan L.) ayrıldığı sevgilisi için şöyle söylemişti “onu karşıma alıp ağzına koli bandı bağlayıp, ellerini kollarını bağlayıp, saatlerce ona içimi dökmek isterdim” Ona kendini anlatamadığını, birçok yerde gereksiz bir şekilde fedakârca davrandığını ve bu yüzden anlaşılamadığını düşünüyordu. Kieslowski’nin Mavi diye bir filmi vardır. Bir terapi seansında Bayan Y. her zamanki zekâ dolu anlatımıyla kendisi ile Mavi’nin başrolünde oynayan kadın karakter arasında bir ilişki kurdu.O konuşurken sanki benim de zihnim aydınlanmış gibi olur birçok zaman. Bana ilginç bir şeyi işaret ettiğini anladım. Filmin başında kadın kocasını ve çocuğunu bir trafik kazasında kaybeder. İlk hissettiğimiz şey kadının büyük bir acıya gömülmesidir. Bu keder ve acı ya kadını yutacaktır veya kadın bağımsız (özgür) bir şekilde yeniden yaşamaya devam edecektir. Filmin adı gibi mavi, yani özgürlük, hayatın kadına alay edercesine verdiği bir özgürlüktür. Bu istenecek bir bağımsızlık veya özgürlük değildir aslında. Ama kadın iki boyuttan birini seçmek zorundadır. Yaşamak mı ölmek mi? İkisi de kötü seçenek. İçgüdüleri ve hayatta kalabilen bağlanıp sevebileceği ne varsa onu yaşamaya zorlayacaktır, ama bu keder dolu, depresif, siyah bir yaşantı olacaktır. Depresif hasta kaybettiği nesneden geri çekilirken, pasif bir çekilme yaşar. Aktif bir şekilde “ötekini” yok edip yeniden “kendi hayatına” dönemez. Kaybettiği nesne ile arasındaki göbek bağı bir türlü kopmaz. Kaybettiği nesneye dominant bir rol verir. “Silvano Arieti (1977) ağır depresif hastalarda hastalık öncesinde belirgin biçimde var olan bir ideoloji tanımlar. Buna göre depresyona eğilimli kişiler, kendileri için değil, Arieti'nin terimi ile "dominant öteki" için yaşarlar. Sıklıkla "dominant öteki" eştir (karı veya koca yani)”(4) Yalnızlık ve Sıkıntı-Oyun ve Eğlence Yalnız olmak ve sevdiğimiz nesnelerden, insanlardan uzak kalmak dünyanın en sıkıcı durumudur. Tahammül edemeyiz. İçinde yer aldığımız sosyal ağ, insanlar bizi hayata bağlar, eğlendirir. İdeallerimizin gerçekleşmesini sağlar. “Diğerleri” (sevdiklerimiz) yaşamımızı anlamlandırır. Yalnız olduğumuz duygusu, yalnızlık duygusu bizden başka birinin var-olduğunu bildiğimiz zaman ortadan kalkar. Biz insanların var olmasından büyük bir mutluluk duyduğumuzu düşünürüz bazen. Ama aslında mutluluk duygumuzu ortaya çıkaran onlarla oynadığımız eğlenceli oyunlardır. Oyun eğlence kaynağıdır. Çocukken oynadığımız oyunlara, büyüklük yaşantımızda da devam ederiz. Ama ciddi bir tavırla oynarız bu oyunları. Hayatımızı bu oyunlar anlamlandırır aslında. Ünlü psikanalist Winnicott’un ilgilendiği bebek bir hastası vardır (5). Bir yaş civarında bir kız çocuğu. Bu kız: “Dokuz aylıkken bir sara nöbeti geçirmiş, daha sonra da nöbet geçirmeye devam etmiş. En ufak seste yerinden sıçrıyor. Bazı nöbetlerde dilini ısırıyor, bazı nöbetlerde idrarını kaçırıyordu. “ “Dizlerimin üstüne oturttuğumda durmaksızın ağlıyor, ama düşmanlık göstermiyor… Gece uykuda olduğu zaman dışında bütün gün ağlıyordu.” “Fiziksel bir hastalık belirtisine rastlanmadı” “Bir görüşmede çocuğu dizime oturtmuş gözlüyordum. Gizli gizli parmağımı ısırmaya çalıştı. Üç gün sonra onu yine dizime oturtmuş ne yapacağını merak ediyordum. Parmağımı üç kere öyle şiddetli ısırdı ki neredeyse derisi kalkacaktı.” Sonra on beş dakika aralıksız kaşıkları yere fırlatma oyunu oynadı. Bütün bu süre boyunca gerçekten mutsuzmuş gibi ağlıyordu. İki gün sonra onu yarım saat dizime oturttum… Parmağımı yine şiddetle ısırdı, ama bu sefer suçluluk duyguları göstermiyordu, sonra da ısırma ve kaşık fırlatma oyununu oynadı, dizimin üzerindeyken oynamaktan zevk alabilecek hale gelmişti.” “Bir süre sonra kendi ayak parmaklarını kurcalamaya başladı, bunun üzerine ben de ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarttırdım. Bunun sonucunda ilgisini tümüyle çeken bir deney dönemi ortaya çıktı. Kaşıklar ağza sokulabildiği halde, fırlatılıp kaybedilebildiği halde ayak parmaklarının çekip çıkarılmadığını keşfetmiş de büyük bir tatmin duygusuyla bunu tekrar tekrar kanıtlıyormuş gibiydi.” “… Anne son görüşmeden beri bebeğin adeta başka bir çocuk haline geldiğini söyledi. Nöbet geçirmiyordu. İyi uyuyordu, gün boyunca da mutluydu …” Yalnızca annesinin var olması bu çocukta iyilik durumu oluşturmaya yetmemişti, ama oyun oynamaya başladığında her şey değişmişti. Cezaevinde yapılan bir çalışmada (1), “işlediği bir suç nedeniyle ceza almış bir kişinin sosyal desteğini de yitirmesi, ailesinden uzak kalması, yalnızlık yaşaması ve cezaevi koşulları nedeniyle bazı ruhsal sıkıntılara sahip olması cezanın yükünü daha da ağırlaştırmaktadır.” Cezaevindeki mahkûmlardan halı dokuma işinde çalışanlar, yakınları ziyaretine gelenler yalnızlık düzeyi ve depresyon bakımından daha iyi durumdadırlar. Yalnızlık düzeyi yüksek olanlarda intihar davranışı da daha çok görülür. Mahkûmların da kendisini iyi hissetmesi için sadece insanların varlığı yeterli değil. Birlikte eğlenebileceği, çağrışım zenginliği olan, anılarını yeniden canlandırabileceği kendisine yakın hissettikleri insanlara ihtiyaçları var. “Oyunun tedavi edici etkisine ihtiyaçları var.” Doğum sonrası annelerdeki depresyon belirtilerini araştıran bir çalışmada ise (2),”Çalışan annelerin çalışmayan annelere göre anlamlı olarak daha az depresyon belirtisi bildiriliyor. Bu çalışmada da yine annelerin izole, yalnız bir şekilde bebekleri ile evde kalmaları, depresyon düzeyini arttırıcı bir faktör. Dr Kubilay Boğoçlu Psikiyatri Uzmanı
  12. LaRsiE_ şurada bir başlık gönderdi: Psikoloji - Psikoloji Forumu
    Psikoterapiye kimler gitmeli? Psikoterapiye herkes gidebilir. Burada amaç, bir hastalığın tedavi edilmesi de olabilir, basit bir sorunun çözümü de olabilir. Analitik psikoterapinin farkı nedir? Özellikle analitik yöntemlerle çalışan terapist için amaç derinlemesine ve temel ruhsal dinamiklerin ortaya çıkarılabileceği bir çalışma yapmaktır. Terapide süre ne kadardır? Böyle bir çalışmanın aylarca sürebileceğini terapiye gelen kişi bilmelidir. Ama terapinin uzun süre devam etmesi bir zorunluluk değildir. “İyileşme ” ne kadar zamanda olur? Genellikle ilk on-yirmi seans içinde belirgin bir iyileşme gözlenmektedir (semptomatik). Ama bu kadar kısa bir sürede terapist henüz kendi gözlediği ve yaşadığı dinamiklerin bir kısmının terapi ilişkisinde ortaya çıkmasını sağlayabilir. Bu süre içinde ne hasta, ne terapist daha derinlemesine bir sorunları ele alış pozisyonuna girememişlerdir. Gerçek anlamda bir iyileşmeden söz etmek için terapi alan kişinin terapistle işbirliği içinde kendi dinamikleri üzerinde aylarca çalışması gerekmektedir. Bu süre bence uzun bir süre değildir, çünkü kişiye yıllarca ve belki hayatı boyunca taşıyacağı çatışmalı , gerilim sağlayan bir düzeneği sonlandıracak , kişinin kendi içinde çatışma için harcadığı bu enerjiyi kendisinin ve sosyal çevresinin yararı için bağımsız hale getirecek bir olanak sağlamaktadır. Psikolog ne demek psikiyatrist ne demek? Psikolog liseden sonra psikoloji bölümünde okumuş kişiye denir. Ama terapi yapabilmesi için klinik psikoloji eğitimi alması gerekmektedir. Ayrıca hasta tedavisi ile ilgili bir stajı bitirmiş olması da gerekir. Psikiyatrist ise liseden sonra tıp fakültesini bitirip, daha sonra asistan olarak bir psikiyatri servisinde çalışan ve buradan uzmanlığını almış kişidir. Psikoterapiyi kimler uygular? Analitik terapi konusunda eğitim almış psikologlar veya psikiyatristler psikoterapi uygulayabilirler. İyi eğitim almış, klinik tecrübesi olan bir psikolog analitik terapiyi uygulayabilir. Veya iyi eğitim almış bir psikiyatrist analitik terapiyi uygulayabilir. Ama psikiyatri hastalıklarla uğraşır. Dolayısıyla ruhsal bir hastalığın tedavisi psikoterapi olmayabilir. Veya psikoterapi sınırlı bir alanda düşünülebilir. Basit bir ilaç tedavisi hızlı bir iyileşmeyi sağlayabilir. Benim karşılaştığım bazı vakalarda, insanlar direkt (birinci basamak tedavisi almak için ) psikologa gitme eğiliminde oluyorlar. İlk görüşmenin psikiyatristle yapılması ve eğer tıbbi veya ilaçla müdahale edilebilecek ruhsal bir rahatsızlığı yoksa, psikolog tarafından takip edilmeleri hata yapılma riskini azaltacaktır. Terapide nasıl bir ilişki kuruluyor? Terapi ilişkisi çok zengin bir ilişkidir. İçinde arkaik büyücü- şaman ruhunu da taşır, ama içinde modern bilim dünyasının elemanları da vardır. Hasta kendi sorununu hem yaşar hem de ondan uzaklaşarak ona dışarıdan terapistle birlikte bir gözlemeci olarak bakar. Terapist hem hastasına hem dışarıdan bakar, hem de onunla empatik bir ilişki kurmaya çalışır. Bazen terapiye gelen insanlar, terapisti yakın dostları ile kıyaslarlar. Onlara da pek çok şeyi anlatmaktadırlar. O zaman neden bu iş için üstüne para verip terapiste gelsinler ki ? Terapiyi insanın yakınları ile dertleşmesinden ayıran özellikler nelerdir? Terapi bir çok bakımdan yakın ilişkilerin özelliklerini taşır. Ama temel motivasyonunun sorun çözmeye yönelik olması. Bunun için bir tekniği ve bir teorisi olması, tıp felsefe psikoloji gibi bir çok disiplini bu amaç için kullanması, yapılandırılmış bir ilişki olduğu için yanlış anlaşılma olasılığının göreceli olarak az olması terapi ilişkisini diğer ilişkilerden ayırır. Bir seansın süresi ne kadardır? Başka kurallar var mı? Bir seansın süresi 45 veya 50 dakika kadardır. Bu süre içinde terapist bir şey yiyip içmez. Telefonlara cevap vermez. Operasyonel ve dikkatli bir pozisyonda hastasını dinler. Aynı kısıtlamalar hasta için de geçerlidir. Burada amaç çalışmanın disiplinini sağlamak. Ruhsal çatışmaları çözmek için operasyonel –çözümleyici olabilecek bir düzlemde kalmaktır. Sorunları anlatarak çözmek gibi olumlu bir tutumun yerine, sorunları eyleme geçerek doyum sağlayarak arttıracak durumları azaltmaktır. Terapist bana ne yapacağım mı söyleyecek? Hayır terapist çoğu zaman ne yapacağınızı söylemez. Analitik terapi açısından bakıldığında bir kişiye ne yapacağını söylemek ona yol göstermeye çalışmak doğru bir tutum değildir. Terapiye gelen kişinin kararını kolaylaştırıcı araştırma ve tartışmaya terapist hazırdır. Ama kararı kişinin vermesi gerekir. Ama davranışçı terapi analitik terapiden farklıdır. Burada terapist size ödevler verir ve ne yapacağınızı söyler. Davranışçı terapi ne demek? Bu teknikte terapi süresi kısadır. Sadece belirtilere (semptom) yönelik çalışılır. Örneğin sizin köpek korkunuz varsa, hasta ve terapist birlikte oluşturdukları ödevlerle bu korkunun üzerine gitmeye çalışır. Bu terapinin nihai varacağı nokta köpekten kaçmayacağınızı ona dokunabileceğiniz vs bir durumdur. Aslında davranışçı terapi de bile kararlar birlikte alınır. “Terapistin hastaya ne yapacağını söylemesinin”, kişinin bir zamanlar anne ve babasının sorunlarını çözmesi için ona ne yapmasını söyledikleri durumdan kaynaklanan fantastik bir düşünce biçimi olduğunu sanıyorum. Terapistim yalnızca beni dinliyor ? Burada da kişi bir doyurulma (oral) ihtiyacını anlatmaktadır. Terapi alan kişide terapist de karmaşık entegre devrelerin –yolların, ilişkilerin olduğu insan ruhunda çalışırken sabırlı olmak zorundadırlar. Analitik terapinin varacağı son nokta nedir? Analitik terapi bütün bilimsel disiplinler gibi kolay anlaşılması için karikatürize edilmiştir. Bezen psikiyatristler ve psikologların bazıları bile bu terapiyi bir karikatür gibi görüp eleştirirler. Ben aslında anneme aşıkmışım… Ben aslında babamı öldürmek istiyorum… Belki bu sonuçlar terapinin konusu olabilir ama bu düşüncelere varıncaya kadar geçilen aşama bu düşüncelerin kendisinden daha önemlidir. Aslında benim şahsi kanaatim, terapinin varılan sonuç yargılarından çok, ruhsal mekanizmanın nasıl işlediğini anlamaya çalışan ona varış şekli daha önemlidir. Ruh hastalıkları nasıl oluşuyor? Ruhsal hastalıklar iki düzeyden kaynaklanarak oluşur. Bir bedensel (organik) parçası vardır. Bir de psişik (ruhsal) parçası. Çok özel durumlar haricinde daima bu ikisini bir arada düşünmek gerekir. Eğer sinir hücreleri aşırı hassas bir duruma gelirse, bundan ruhsal duruma bağlı olarak A kişisinde bu bir hastalık olarak ortaya çıkabilir. B kişisinde bu yalnızca bir hoşnutsuzluk olarak ortaya çıkabilir. Bedensel düzeyde hormonlar, genetik yapı , alkol, esrar vs maddeler, zehirler, yaşlanma, kazalar vs hastalık oluşturur. Psişik düzeyde ise ruhsal hastalıkların çoğunu romatizmal hastalıklara benzetebiliriz. Romatizmal hastalıklarda temel prensip vücudu savunan savunma (immün) sistemin yanlışlıkla düşmanlara (mikrop, hatalı hücre vs) değil de vücudun kendine saldırmasıdır. Ruhsal mekanizmanın da önemli bir kısmı savunma sistemidir. Buradaki savunma mekanizmaları insanın kendi ruhuna saldırmaya başlarsa romatizmal hastalıklar gibi ruh hastalıkları ortaya çıkmaktadır. Dr.Kubilay Boğoçlu Psikiyatri Uzmanı
  13. Şüpheci- paranoid bir pozisyona geçtiğimizde, dış dünya yı tehlikeli ve güvensiz bir yer olarak algılarız. Şüpheciliğimiz için belirgin nedenler olabilir. Bir gün evimize döndüğümüzde apartman kapısında gaspçılar kollarımızdan tutmuştur, bağırıp çağırmamıza rağmen kimse yardıma gelmemiştir, cüzdanımızı almışlardır vs.. Ama bir gün önceki dünya ile bir gün sonraki dünya arasında aslında ciddi bir fark yokken, neden böyle bir hissediş içine gireriz? Ortada bir sebep yokken böyle hissederiz çünkü bu durumda güvensizlik ve tehlike duygumuzun kaynağı dış ortamdan değil ruhumuzun derin katmanlarından gelmektedir. Bir zamanlar yaşadığımız beynimizde depolanmış üzerinden de yıllar geçmiş anılar, zaman zaman çeşitli nedenlerle aktive olmaktadır. Aynen bir yanardağın zaman zaman püskürmesi gibi. İçimizdeki bu özellik harekete geçtiğinde tanıdığımız insanların , bazı arkadaşlarımızın veya ailemizden bazı kişilerin bizi sömürdüğünü veya zarar verdiğini düşünürüz. İnsanlara olan güvenimizde bir azalmanın olması da şüpheci yanımızı gösterir. Bazı durumlarda bazı insanlara sırlarımızı vermek istemeyiz.Neden verelim ki? Bu sırları bizim aleyhimize olacak şekilde gidip kullanacaklardır. Ama “güvenlik” duygusuyla en ufak bir bilgiyi bile sır gibi algılayabiliriz. Sırların bu kadar çok olması insanlarla olan paylaşımımızı azaltır. Hayattan keyif alma yollarını azaltmış oluruz. Bazen insanlar tehditkar davranışlar içine girerler. Kendimizi kötü hissettirirler. Antisosyal- “kötü” ruhlu insanlar, kendi mağduriyetlerini başkalarına acı çektirerek telafi etmeye çalışır. Ama madalyonun diğer yüzüne bakarsak bizde alıngan olabiliriz ve bir çok durumda sanki bize karşı saldırganca davranılıyormuş gibi hissedebiliriz. Gereksiz ve abartılı bir tehlike ve tehdit algılaması oluşturabiliriz. Bize karşı yapılan hareketleri unutmamamız çok doğal bir davranıştır. Eğer unutursak, tekrar tekrar aynı kötü duruma düşebiliriz. Ama bazen bu kendimizi koruyucu özelliğimizi abartıp, küçücük bir kötü davranışı bile büyük bir davranışmış gibi zihnimize kaydedebiliriz.Yakın bir arkadaşımıza bir hafta önce belki onun çoktan unuttuğu bir olayı defalarca hatırlatıp ilişkimizi bozabiliriz. Böylece hiç istememize rağmen hayatı zorlaştırıcı bir tutum alırız. Bazı durumlarda insanlar bizimle eğlenmek ve alay etmek isterler. Bu hoşumuza gitmez. Sinirleniriz, kızarız. Belki onlar kızgınlığımızdan da keyif almaya çalışabilirler. Ama bazen de bu alay etme davranışı hafif tonda olur. Ama bu durumda bile bizim kızgınlığımız ortaya çıkıyorsa bunu da şüpheci bir anımızda yaptığımız hatalı bir yorum olarak anlamamız iyi olur sanırım. Çevremizde pek çok insanın eşini veya sevgilisini aldattığını biliriz. Bu bizim de başımıza gelebilir. Bunun tedirginliğini bazen bilincimizin derinliklerine gömeriz. Bazı durumlarda da bizi rahatsız edecek kadar yüzeye çıkabilir. Paronoya hepimizin içinde derinlerde bir yerde hep durur aslında. Koşullar ve yaşadığımız olumsuz deneyimler onu harekete geçirir. Sürekli bir paronoya halindeysek, bu içimizdeki kuşkuyu “gömemediğimiz” anlamına gelir. Onu geldiği o karanlığa (bilinç dışına veya tarih öncesi karanlığa) gönderebilmek yine de mümkündür kanımca. Paronoya yı yok edemeyiz. Zaten yok etmemiz de bize zarar verir. Çünkü paronoyamız bizim aynı zamanda bir savunma mekanizmamızdır. O içimizde uyusun ve gerektiği zaman harekete geçsin. Gerekmediği zamanlarda bir hayalet gibi dolaşıp bizi rahatsız etmesin. Othello ve Şüphe Kıskançlık ve şüphe diyince akla ilk gelen isim Shakespeare’in ünlü kahramanı Kıbrıs Valisi Othello dur herhalde. Otello nun Desdemona’ya yazdığı aşk mektuplarını Cassio taşımıştır. Daha sonra Otello Cassio yu teğmenliğe atamıştır. Aslında kendisi teğmen olmak isteyen Jago Desdemona ya aşık olan Roderigo dan da yararlanarak, Cassio ya iftiralar atmaya başlar. Bu iftiralara Otello inanır ve karısı ile Cassio arasında bir ilişki olduğuna inanır. Otello Jago ile karısını ve Cassio yu öldürmek için anlaşır. Jago Roderigo nun Cassio yu öldürmesini ister. Roderigo Cassio yu öldürmeye çalışırken, Cassio onu öldürür. Roderigo ölürken her şeyi itiraf eder. Herkes Desdemona yı öldürmüş olan Otello’nun başına toplanmıştır. Otello Jago yu yakalamak isteyenlere engel olur. Artık olan olmuştur. Kendisini de öldürmeden önce şu sözleri söyler: “ Seni öptüm, seni öldürdüm, yalnız bunlar benim de ölmem için yeter ...” Erkekler birbirlerine pek çok konuda destek olup yardım ederek dost olurlar. Ama bu dostluğu en çok sağlamlaştıran birinin diğerine sevgilisini elde etmek için yaptığı yardım olsa gerek. SİRANO DE BERJERAK, (Edmond Rostand) adlı tiyatro yapıtında da bu konu incelenmez mi? Ama aynı zamanda bu konu kendi içinde bir naziklik taşır. Çünkü yardım eden kişi de “o kadına” (Desdemona vs) aşık olabilir. Bu noktada Freud yen teoriyi de belki aşmaya çalışmak lazım. Bir kadının iki erkek arasında kavgaya neden olması veya bir çekime neden olmasını şöyle yorumlayabiliriz: İki erkeğin bir kadın için çatışma durumu klasik (Freud yen) baba ve oğul arasındaki bir çatışmadır.. Aynı kadını paylaşma da giderek kadının aradan çıkma olasılığını da içeren, eşcinsel bir paylaşım gibi algılanabilir. Freud yen bir bakış açısı sanırım şu yoruma müsaade eder. Othello baba yı sembolize eder. Cassio ve Jago belki bir kişinin (yani erkek çocuğunun) aydınlık ve karanlık yüzünü sembolize etmektedir. Yani bu ikisi aslında bir kişidir. Sonuç olarak libido (cinsel) ve iktidar üzerinden bir çatışma yaşanmaktadır. Ama günümüzde Freud un döneminden farklı olarak beynin çok katmanlı yapısı daha iyi bilinmekte, nöro-anatomik açıdan bakıldığında ilkel duygu ve tutumlar daha iyi sınıflandırılabilmektedir. Dolayısıyla bütün yorumumuzu çekirdek aile , iktidar ve baba üzerine kurduğumuz zaman, milyonlarca yılın izini taşıyan, belkide defalarca canlıları (türleri) çeşitli tehlikelerden korumuş olan paranoid refleksleri anlamamız zorlaşır. Babanın evrenselliği kültürel yaşantımız buna elverdiği kadar ortaya çıkar. Babanın yerini anne vs de alabilir. Sembolik dilin nasıl bir maddi yapı üzerinde olduğu da sembolik dilin kendisi kadar hatta ondan da önemli olabilir.
  14. Çok iyi başlayan aşklar var, sevdalar var. Ama kısa bir süre sonra bu ilişkilerin pek çoğunun hayal kırıklığı ile sonlandığını görüyorsunuz. Neden? Aşkın “imkansız” olduğunu hepimiz bir şekilde öğreniyoruz. Ya şarkılardan ya şiirlerden veya yaşayarak. Eş seçimi yaparken kimi insanlar alt benliklerini (id) ön plana çıkarır ve cinsel çekiciliği çok önemserler. Kaslı vücutlar, kıvrımlı kalçalar, dar kalçalar, uzun bacaklar vs. Kimileri üst-benliklerini ön plana çıkarır (süperego) .Birlikte olacağı insanın toplumsal konumu, ahlaki tutumu, adil ve kibar mı, sosyal ortamlarda nasıl? gibi özellikleri önemserler. Kimileri de benliklerini önemser, bencil (egoist) davranırlar. Birlikte olacakları insan zengin mi? Olanakları olan bir insan mı? Doyuma odaklanmış akıl bu kişilerde ön plana çıkar. F. Scott Fitzgerald (Muhteşem Gatsby nin yazarı) bir öyküsünde*** farklı seçim yapan iki çifti karşılaştırmıştır. Birinci çift, sosyal konumları ve sosyal beklentileri birbirine çok uygun olduğu için birbirlerini seçmişlerdir. Kadın da adam da spor klüplerine üyedir. Şehrin seçkin çevrelerine birlikte girip çıkarlar. İkinci çiftteki adam ise entelektüel biri ve müzisyen olmasına rağmen işlerini yaptıracağı ve kültürel paylaşımın az olduğu bir kadını tercih etmiştir. Eve gelenler adamın karısını “temizlikçi kadın” zannederler. Fitzgerald bu ilişkileri ilginç bir şekilde irdeler. Birinci çiftin ilişkisi giderek anlaşmazlıklar ve tartışmalarla bozulurken, ikinci çiftin ilişkisi uyum içinde devam eder. Birinci ilişkideki erkeğin yaşadıkları ile Fitzgerald ın hayatı arasında ilginç benzerlikler bulabilirsiniz. Fitzgerald da bir sakatlık yüzünden askere alınmamıştır. Sevgilisi (daha sonra karısı olacak Zelda) ile insanların ilgi odağı haline gelmişlerdir (popüler bir çift). Daha sonra ise ilişkilerinde tartışmalar olmaya başlamıştır. Fitzgerald ın karısı Zelda psikiyatri hastanesine yatacaktır. Zelda Trajik bir yangında hayatını kaybeder. Fitzgerald karısı ölünceye kadar ondan ilgisini geri çekmeyecektir. Bu kayıp kuşağın seçkin temsilcisi, karısı psikiyatri servisinde yatarken, kendisi de Holywood’da eski başarılarını tekrarlayamayan alkolik bir senaryo yazarı olur. Fitzgerald ın ve Zelda nın tek çocukları, kızları, anne ve babasının ayrı olan mezarlarını uzun bir süre sonra bir araya getirir. Aşkı ve sevdayı id , ego, süper-ego düzeyinde ele alabiliriz. Ama bu bize yalnızca iki boyutlu bir bilgi verir. Kavrayışımızın içine üçüncü bir boyutu katmak zorundayız. Bu üçüncü boyut da “zamandır”. Çiftlerden biri obsesif olduğu için vicdan ve adalet kavramlarını ön plana çıkarabilir. İlişki içinde ne kadar haklı olduğunu sevgilisinin “haksız” olduğunu arkadaşlarına anlatmaya çalışabilir. Çiftlerden biri şizoid özellikli bir narsisizmi olduğu ve birazda antisosyal özelliği olduğu için daha rasyonel, çevreyi önemsemeyen bencil ve ben-merkezci bir ilişki kurmaya çalışabilir. Çiftlerden biri histerik yapıya sahip olduğu için bedensel güzellik, ayartıcılık, yakın olma isteği ile bunları dengeleyen dokunulmazlık, asalet, uzaklık gibi özelliklere sahip olabilir. Sevgilisinde kıskançlık duyguları uyandırır. Bu formülleri çok çeşitlendirebiliriz. Ama şimdi ve burada kuracağımız bütün formüllerde bir eksiklik olacaktır. Çünkü işin içine zaman boyutunu katmıyoruz. Kişiyi uzun süre gözlemleyerek, anlamaya çalışarak, geçmiş hayatını ve geçmişteki ilişkilerini öğrenerek en önemli bilgiye ulaşırız. İlişki için zaman önemlidir. İlişki anlık yalnızca şu anda olan bir şey değildir. İlişki zaman içinde demlenir, şekil alır ve belli bir olgunluğa ulaşır. Bütün ilişkilerin en çekirdeğinde ise anne ile kurduğumuz ilişki vardır. Eğer annenizle veya anne yedeğinizle ilk bağlanmanızda bir sorun varsa, aşık olduğunuzda bu sorunla mutlaka yüzleşeceksiniz. Bağlanma diyoruz. Bu bağlanma meselesi çok önemli. İlişkiyi terk etme veya ilişkiyi devam ettirme içinizdeki bu çekirdek yapı tarafından belirlenecek. Belki birazda abartırsak bütün psikiyatrik ve psikolojik sorunlar bağlanma sorununa indirgenebilir. Ben bağlanma zayıflığının insanın kötü bir kaderi olduğunu düşünmüyorum. Bu sonradan değiştirilebilir. Kişi yoğun bir duygusal ve entelektüel performans gösterebilirse bağlanma gibi önemli bir sorunun aşılabileceğini, düzeltilebileceğini düşünüyorum. Aslında bağlanma dediğimiz sorunun adını ayrışma sorunu olarak söyleseydik belki daha doğru olurdu. Biz doğduğumuzda annemizle bir bütünüz Daha sonra ondan ayrışırken ve aynı zamanda ona bağlı kalmaya devam ederken işte bu süreçte sorunlar çıkmaya başlıyor. Aynı anda bizi var eden, var oluşumuzun temeli olan bir kişiye (annemize) hem bağımlı olmamız, hem de aynı zamanda ondan bağımsız olma arzumuz, daha baştan insan için karmaşık bir ruhsal yapının oluşacağını gösterir. İki zıt özellik aynı anda vardır. Bağlanma ve annemiz meselesini konuşmaya başladıkça ilişkiler sorununu doğumumuzdan itibaren anlamaya çalışıyoruz demektir. Doğumumuzdan sonraki karşılaştığımız bizim için önemli insanların hepsini birer “nesne” olarak adlandıralım. Şimdi artık insanı, yani kendimizi nesnelerimiz ve biz olarak anlamaya çalışalım. Çevremizde bizim için çok sayıda önemli nesnemiz vardır. Annemiz babamız kardeşlerimiz, babaannemiz, teyzemiz, halamız, dayımız, sütannemiz, hayatımızın içinde olan bir komşu vs. Bu kişiler ilk ilişkimize (annemiz ve babamızla olan ilişkimize) eklemlenirler. Kişiliğimiz bir soğan gibi kat kat veya bir ağacın dalları gibi açıla açıla bütün bu ilişkilerin zenginliği içinde oluşmaya başlar. Her ilişki bizi bir başka ilişkiye sunar. Annemiz babamıza babamız amcamıza vs vs. Çoğumuzun bildiği gibi “büyük patlama” teorisi ile durağan (statik) evren teorisinden aslında hareket eden ve gittikçe genişleyen bir evren teorisine geçildi Bizim varlığımızda evrenin varlığının bir kopyası gibi düşünülebilir. Her ilişki bizi patlama odağından (annemizden) uzaklaştırır. Zamanın her ilerleyişinden ondan daha çok uzaklaşırız Annemizden veya anne sembolünden ne kadar uzak olursak da (zaman içinde yol alma anlamında-yaşlanma yani) onu o kadar çok özleriz. Biz ilişkilerimizi birbirine benzer bir şekilde yaşadığımızı sanırken, aslında yaşadığımız şeyin bir daire (çember) olmadığını anlarız. Çünkü daire veya çember hep kendini tekrarlar. Ama hayatımız daha çok bir helezon (spiral) a benzer. Giderek her şeyden uzaklaşan, renklenen çeşitlenen, ama dağılmaya doğru giden bir süreç. İlişkilerin kuruluşunda ön kabuller vardır. Yakınlarınız sizin ihtiyacınız olan , istediğiniz pek çok şeyi verebilirler. Yakınlarınız sizi besler, korur, alış verişinizi yapar vs. Ama yakınlarınızla cinsel ilişkiye giremezsiniz. Hemcinslerinizle arkadaşlık etmek size keyif verir. Ama aynı cinsten olanlarla cinsel ilişkiye giremezsiniz. Kural koyucu nesnenin kurallarına uymak zorundasınız. Kısa yoldan doyuma ulaşmak için hırsızlık yapamazsınız. Rekabet için veya kendi var oluşunuza ilişkin bir tehdit hissettiğinizde hemen adam öldürmemeniz gerekir vs. Doyum kaynakları ile ilgili bu var oluş şekli bizi hemen kavrayamayacağımız ancak analiz ederek ve kafa patlatarak anlayabileceğimiz bir sürü karmaşık ruhsal kompozisyonun içine götürür. Bu ilişkiler bir sinir hücresi ağı gibi (nöron) bir birine bağlıdır. Bir hücre uyarılırsa bu uyarı bütün hücrelere yayılabilir. Kişi kendisine yıkıcı veya olumlu yaşantılarını çağrıştırdıkça ilişki içinde kavgacı veya sevecen bir pozisyon alacaktır. Örneğin sevgilinizi başkalarına sizi şikâyet ederken gördüğünüzde içinizde abartılı bir öfke uyanabilir. Daha sonra analiz yapıldığında aslında bir zamanlar annenizin de sizi böyle şikayet ettiğini hatırlayacaksınız. Hatta şikayet ettiği kişi babanızdır. Babanız sizi bu olaydan dolayı cezalandırmıştır. Üzerinde yoğunlaştıkça sizin bu olayı bir ihanet gibi yaşadığınız ortaya çıkar. Analiz sırasında babanızdan korkunuzu hatırlarsınız. Annenize olan öfkenizi hatırlarsınız. Şimdi de sevgiliniz bu şekilde sizi dış dünyadaki babanıza benzeyen insanlara şikayet etmektedir. Daha önce yaşadığınız bu dehşetli duygusal deneyimden dolayı bu şikayeti basit ve sıradan bir olay gibi algılayamazsınız artık... Ama ilişkiniz yeni başlamıştır. Sevgilinizin henüz sizde kredisi vardır. O yüzden bir şey söylemezsiniz. Ama bir dizi buna benzer kompozisyonlar ortaya çıktıkça, halk arasında “birikim” denilen durum oluşur. İlişkide patlamalı (impulsif) deşarjlar olmaya başlar.
  15. Dolandırıcılar devrede! Cep telefonlarına Turkcell'den geldiği iddia edilen bir mesaj bir çok kişinin canını yaktı.Cep telefonlarına Turkcell'den geldiği iddia edilen bir mesaj bir çok kişinin canını yaktı. Turkcell'den gönderildiği iddia edilen mesaj da şöyle deniliyor. "TURKCELL'den 2. Bahar kampanyası. Bu mesajı 1 saat içinde 25 kişiye gönder anında 250 kontör kazan. 5 mesajdan sonrası bedava. Daha çok gönder daha çok kazan" Bu mesaj, yeni bir kampanya başladığını zanneden aboneler arasında hızla yayılıyor. Ancak Turkcell yetkilileri böyle bir kampanyaları bulunmadığı söylüyor. Zaten Turkcell'in resmi sitesinden yaplımış bir duyuru da yok. ŞANLIURFA'DA 66 KONTÖR DOLANDIRICISI YAKALANDI Şanlıurfa Polisi Tarafından "Kontör Yolla" Adı Verilen Operasyonla Gözaltına Alınan 66 Kişiden 10'u Tutuklandı. Şanlıurfa polisi tarafından "Kontör Yolla" adı verilen operasyonla gözaltına alınan 66 kişiden 10'u tutuklandı. Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen "Kontör Yolla" kod adlı operasyonla gözaltına alınan 65 kişiden 54'ü, tutuklanma talebi ile nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Mahkemeye sevk edilen şahıslardan 14'ü savcılık talimatıyla serbest bırakılırken, hakim karşısına çıkan 10 kişi ise kontör dolandırıcılığı suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Nöbetçi mahkemede yargılanan 44 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kaynak:İnternethaber changeTarget(document.getElementById("news_content"))
  16. Gazete ilanıyla '1500 ytl'ye sevdiklerinizin telefonlarını dinleme hizmeti' sunuyor! Telekulak tartışmalarıyla çalkalanan Türkiye?de gazetelere verilen bir ilan dinlemenin günlük hayatın içine kadar nasıl girdiğini ortaya koydu. Şahıs ya da şirket isminin olmadığı ilanda, ?Sevdiklerinizin cep telefonlarını dinleyebilir, mesajlarını görebilirsiniz? yazıyor. Bu yazının altında da sadece bir cep telefonu numarası veriliyor. Biz de numarayı aradık, karşımıza kendisini ?Cengiz? diye tanıtan biri çıktı ve Adana?da olduğunu söyledi. Biz sorduk o, telekulak hizmetini nasıl verdiğini detaylarıyla anlattı: * Bu nasıl bir sistem? Bu bir cep telefonu programı. Programı bir hafıza kartına yerleştiriyorsunuz. Hafıza kartını da telefonunu dinlemek, mesajlarını okumak ve bulunduğu ortamda dinleme yapmak istediğiniz kişinin telefonuna takıyorsunuz. Yeni teknoloji cep telefonlarında uygulanabilir, eskilerinde olmaz. Ortam dinlemesi de yapıyor! * Nasıl çalışıyor? Hafıza kartını taktıktan sonra, dinlemek istediğiniz kişinin telefonu çaldığında sizinki de çalıyor. Ona mesaj geldiğinde sizin telefonunuza da geliyor. Telefonu kapalı değilse bulunduğu ortamı da istediğiniz zaman dinleyebiliyorsunuz. * Ortamı nasıl dinleyebiliyorum? Dinlediğiniz kişinin numarasını arıyorsunuz ancak, o aradığınızı anlamıyor. Program sizin aradığınızı fark ediyor ve telefonu açıyor. Telefonun mikrofonu aracılığıyla ortamı rahatlıkla dinleyebiliyorsunuz. Telefonunuzun kayıt özelliği varsa konuşmaları da kaydedebiliyorsunuz. * Görüntü elde edebilir miyiz? Hayır görüntü imkanı yok. * Bu programı almak ne kadara mal oluyor? 1500 YTL. * Parayı nasıl ödeyeceğiz? Size bir banka hesap numarası vereceğim, o hesaba aktaracaksınız. * Programı ne kadar süreyle kullanabiliriz? Dinlemek istediğiniz cep telefonu bozulmadığı sürece kullanabilirsiniz. Bunun bir süresi yok. Bazı programlar demo olabiliyor ancak, bu program demo değil. Elbette yasal değil! * Bunu kullanmak yasal mı? Hayır elbette yasal değil. Dinleme yasa dışı bir işlem. Yakalanırsanız şikayet edilirsiniz ve hakkınızda yasal işlem yapılabilir. * Bu programı en çok kimler kullanıyor? Genelde çocukları ve eşleri için alıyor insanlar. Çocuklarını takip etmek isteyen anne babalar, eşleri tarafından aldatıldıklarını düşünenler daha çok tercih ediyor. Zaten bu programı bir yabancı için kullanamazsınız. Çünkü cep telefonuna ulaşabileceğiniz yakınlıkta biri olmalı. Alıntıdır
  17. Microsoft, yazılım geliştiricilerine henüz Windows Vista'yı sevdirebilmiş değil. Üstelik oranlara bakıldığında durumun geçici olduğunu söylemek güç. Yapılan son araştırmalar, yazılım firmalarının Windows Vista'yı pek de kaale almadığını gözler önüne seriyor. Buna göre yazılım geliştiricilerinin sadece %8'i, Vista'ya odaklanarak kodlamaları yapıyor. Diğer bir deyişle yazılımcıların %92'si Windows Vista'yı iplemiyor. Evans Data tarafından hazırlanan raporda, 2009 yılında Vista için yapılanmaların artacağı, ancak Windows XP'nin pazardan çekilmesine rağmen, Vista'nın payının sadece %24 civarında kalacağı öngörülüyor. Bu büyük farkın sebebini ise tahmin etmek zor değil; işletim sistemine doğrudan erişimin kısıtlanması, yetkili izinleri ve teknik aksaklıklar, yazılım geliştiricileri ile Windows Vista'nın yıldızının barışmasını imkansız hale getiriyor.
  18. LaRsiE_ şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Web Haberleri ve Programlama Dilleri
    bilgime güvendiğim için denedim denemeden anlıyamazdım girdim birşey olmadı sonuç başarısız rahatlıkla yazın girin nasıl olsa site aktif değil
  19. bir başka program ise Msn Virüsü Tarama Ve Silme Programı ÖZELLİKLERİ: RAV AntiVirus for MSN Messenger 1.0, Msn messengerdan gelebilecek Virüslere karşı koruma sağlar.. Özellikleri: + Gönderilen & Alınan dosyaları koruma & tarama + 82000 civarında virüsü tanıyabilme (Worm,Trojen vb.) + Msn messengerin tüm versiyonlarında çalışma..
  20. Son günlerde MSN'deki arkadaşlarınızdan "http://membres.lycos.fr/newphoto/webcam-pics2007.zip'>http://membres.lycos.fr/newphoto/webcam-pics2007.zip my new cam pictures look !!" veya "http://membres.lycos.fr/newphoto/webcam-pics2007.zip me!!" gibi mesajlar mı alıyorsunuz. Sakın bu linklere tıklayıp belirtilen adresi açmayın. Çünkü MSN üzerinden yayılan bir virüs ile karşı karşıyasınız demektir. Eğer siz de ya da bir arkadaşınız bu durumdaysa aşağıdaki adımlar bu illetten kurtulmanıza yardımcı olacaktır. Adım 1: Öncelikle SmitfraudFix.exe isimli programı bilgisayarınıza indirin Adım 2: Şimdi Windows'u yeniden başlatma zamanı. Windows yeniden başlarken hemen F8 tuşuna basarak bilgisayarınızı "Güvenli Mod"da başlatın. Adım 3: Eğer kullanıcı hesabınız yönetici haklara sahip değilse Administrator kullanıcısını seçerek devam edin. Adım 4: SmitfraudFix.exe programını çalıştırın. Açılış ekranını herhangi bir tuşa basarak geçin. Şimdi sistemi taratma zamanı. 1 tuşuna basarak taramayı başlatın. Adım 5: Tarama raporu kapatın. Şimdi temizlik zamanı... 2 numaralı seçenek temizlik işlemini başlarıyor. Temizlik işlemi sırasında "Do you want to clean the registry? (y/n)" şeklnde bir soru alırsanız kayıt defterinin de temizlenmesi için "y" tuşuna basabilirsiniz. Adım 6: Bu işlemden sonra 3. seçenek olan zararlı kodları silmeyi seçebilirsiniz. Adım 7: "q" tuşu ile çıkış yapın ve bilgisayarınızı normal olarak çalıştırın. Adım 8: Bilgisayarınızı normal olarak başladıktan sonra virüs tarama programınızla sisteminizi taramanızı öneriyoruz Programı İndirmek İsteyenler ÖM atsın lütfen...
  21. LaRsiE_ şurada cevap verdi: LaRsiE_ başlık Windows
    Cache AYARLARINI DEĞİŞTİRMEK : Microsoft , NT teknolojisini temel alan işletim sistemlerinde, yani XP'de de, Cache (önbellek) parametrelerini değiştirmiş. Bu sayede bilgisayar, Windows 98 veya Me kurulu haline göre biraz daha hızlı çalışıyor. Ancak bu parametrelerle oynayarak sisteminizden biraz daha yüksek bir performans elde etmeniz mümkün. Başlat menüsünden Çalıştıra girin regedit ile registry editörünü çalıştırın. HKEY_LOCAL_MACHINESYSTEMCurren tControlSetContro lSessionManagerMemoryManagemen t anahtarında DisablePagingExecutive'e çift tıklayın ve değer olarak "1" girin. Aynı şeyi LargeSystemCache ve ClearPageFileAtShutdown için de yapın.Windows, bu değişiklikle daha büyük bir dosya ön belleği oluşturacak ve Kernel'ın bazı parçalarını sabit diske kaydetmeyecektir... WİNDOWS 'UN AÇILIŞINA UYARI YAZISI EKLEMEK Bu ilginç ipucuyla bilgisayarınızı ilk başlattığınızda daha oturum açılmadan bir uyarı baneri görüntülenmesini sağlaya bilirsiniz. Bunun için önce regedit'i açıp "HKEY_LOCAL_MACHINESoftwareMic rosoftWindowsCurrent Version winlogon" anahtarı altına gelin şimdi burada " LegalNoticeCaption " adı altında ki bu dizeye vereceğiniz değer menu çubuğunda görüntülenecektir. Daha sonra "LegalNoticeText" olan kısmada ekrandaki diyalog kutusunda ne görünmesini istiyorsanız baner ekrana her açılışta getirecektir... BAŞLANIGIÇ MENÜSÜNDEKİ BELGELER İÇERİĞİNİ AZALTMAK: XP Başlat / Belgeler komutu yardımıyla son kullandığınız belgelere rahatlıkla ulaşabilirsiniz . Ancak karşılaştığınız liste çok uzun ve karmaşık . Bu liste içerisinde ne kadar belge olacağını kendiniz belirleye bilirsiniz.İpucu : Bu listenin öğe sayısını Windows'un kayıt defterini kullanarak belirleyebilirsiniz . Başlat menüsündeki Çalıştır komutunu çalıştırın , ekrana gelen penceredeki Aç kutusuna Regedit yazdıktan sonra Tamam düğmesine tıklayın Şimdi "HKEY_CURREN_USERSoftwareMicro softWindowsCurre n VersionPoliciesExplorer" Anahtarını etkinleştirin ve ardından pencerenin sağ bölmesine farenin sağ tuşu ile tıkladıkdan sonra açılan nesne menüsündeki "Yeni/DWORD" değeri komutunu çalıştırın . Yeni öğenin ismini "MaxRecentDocs" olarak değiştirin ve [Enter] tuşuna basın . Şimdi Düzen / Değiştir komutunu çalıştırın ve söz konusu liste içerisinde bulunmasını istediğiniz Maxmum belge sayısını girin. İletişim penceresindeki tamam düğmesine tıklayın ve kayıt defteri/çık komutunu çalıştırın... RAHATSIZ EDİCİ KONUŞMA BALONLARINI KALDIRMAK : Zaman zaman Windows görev çubuğunda ekrana gelen konuşma balonları,sizi, örneğin Windows turu hakkında bilgilendirmek ister . Daha önemli şeylerle ilgilenmeniz gerektiğinden bu daveti her seferinde reddetmek zorunda kalırsınız . İpucu: Başlat/Çalıştır komutu yardımı ile regedit dosyasını çalıştırarak kayıt defteri Düzenleyicisi'ni çalıştırın ve "HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicr osoftWindowsCurrentV ersionExplorerAdvenced" anahtarını aktif hale getirin . Farenin sağ düğmesini kullanarak, pencerenin sağ tarafındaki boş bir alana tıklayın ve açılan nesne menüsündeki "Yeni/DWORD" Değeri komutunu çalıştırın.Bu yeni öğeye isim olarak "EnableBallonTip" yazın ve değerini "0" olarak atayın. Windows XP yeniden başladıktan sonra, sıkıcı konuşma balonları sizi rahatsız edemez. Bu balonları yeniden özlerseniz biraz önce oluşturduğunuz öğenin değerini "1" olarak değiştirmeniz yeterli... GÖNDER MENÜSÜNE YENİ KAYITLAR EKLEMEK : Explorer'da bir dosyaya sağ tuşla tıklayın. Şimdi bu dosyayı kısa yol menüsündeki "Gönder" komutuyla bir diskete "Belgelerim" dizinine veya masaüstüne kopyalayabilir veya E-Mail ile gönderebilirsiniz . Bu "Gönder" menüsünü yeni kayıtlarla genişletmeniz mümkün , mesela bir Text dosyasını Word Pad ile açabilirsiniz. WORDPAD.EXEProgram filesDonatılar gurubunda bulunuyor."WordPad"e bir kısa yol oluşturun ve "WİNDOWSSENDTO" dizinine kopyalayın. Kısa yol artık sağ tuşla tıklayınca açılan kısa yol menüsünde otomatik olarak görünecektir... WINDOWS MESSENGER'I KALDIRMAK : Programın kapalı olmasına dikkat edin.Komut satırına aşağıdakini yazınız : RunDll32 advpack.dll,LaunchINFSection %windir%INFmsmsgs.inf,BLC.Remo ve WINDOWS XP SERVİSLERİ : BAŞLAT > ÇALIŞTIR > SERVICES:MSC'yi açın : BU SERVİSLERİ KONROL EDİN >HATA BİLDİRİM HİZMETİ EVRE DIŞI >HIZLI KULLANICI DEĞİŞTİRME UYUMLULUĞU :MANUEL >YARDIM VE DESTEK :MANUEL >DİZİN OLUŞTURMA HİZMETİ EVRE DIŞI >PERFORMANS GÜNLÜKLERİ VE UYARILAR :MANUEL >TAŞINABİLİR ORTAM SERİ NUMARASI :MANUEL >REMOTE DESKTOP HELP SESSİON MANAGER EVRE DIŞI >UZAKTAN KAYIT DEFTERİ EVRE DIŞI >AKILLI KART EVRE DIŞI >AKILLI KART YARDIMCISI EVRE DIŞI >KESİNTİSİZ GÜÇ KAYNAĞI EVRE DIŞI >WEB CLİENT :MANUEL >KABLOSUZ SIFIR YAPILANDIRMA :MANUEL SABİT DİSKLERİ GÖRÜNMEZ YAPMAK : BAŞLAT > ÇALIŞTIR > REGEDİT'i açın : HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softWindowsCurrentVe rsionPoliciesExplorer.Explorer anahtarına sağ tıklayıp "ekle > ikili değer" diyoruz.isim olarak NoDrives, değer olarak ta 04,00,00,00 veriyoruz.Bilgisayarıma girdiğinizde "C:" srücüsü olmayacak. HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softWindowsCurrentVe rsionPoliciesExplorer.Explorer anahtarına sağ tıklayıp "ekle > ikili değer" diyoruz..isim olarak NoDrives, değer olarak ta 08,00,00,00 veriyoruz.Bilgisayarıma girdiğinizde "D:" srücüsü olmayacak. BELGE LİSTESİNİ BAŞKALARINDAN GİZLEMEK: HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softWindowsCurrent VersionPoliciesExplorer YeniDWORD DeğeriNoRecentDocsMenu Değer Verisi :1 HERHANGİ BİR KLASÖRÜN İÇERİĞİNİ YAZDIRMAK: Not Defterini açın : @dir %1 /-p /o:gn > "%temp%dosyalar.txt" @notepad /p "%temp%dir.txt" Yazdıktan sonra SendTo klasörüne "Yazici.BAT" olarak kaydedin. NOT: Sistem ayarları ile ilgili işlem yaparken dikkatli olunuz. Gerekirse İşletim sisteminizin yedeğini oluşturduktan sonra bu işlemleri uygulayınız
  22. LaRsiE_ şurada cevap verdi: LaRsiE_ başlık Windows
    IDE aygıtlarda DMA modu : Windows XP genelde IDE aygıtlar için (harddisk ya da cd-rom gibi) DMA modunu açmayı akıl edemez. Bunu açmak için aygıt yöneticisine girin ve IDE ATA/ATAPI Denetleyiciler'i açıp Birincil IDE Kanalına çift tıklayın. Gelişmiş ayarlarda Aygıt1 için aktarım modunu DMA Kullanılabiliyorsa olarak ayarlayın. Aynı şeyi İkincil IDE için de yapın ve bilgisayarınızı yeniden başlatın... XP HIZLI KAPANSIN : XP işletim sistemi kapanırken ve açılırken standart olarak bazı ses efektleri çalar. Kapanırken ki ses efekti uzun olduğundan bu bitmeden kapama işlemine geçmez. Denetim masasına girip ses efektlerinden tüm sesleri ya da kapanış sesini YOK olarak ayarlarsanız kapanış hızlanacaktır... CD TAKTIĞINIZDA OTOMATİK ÇALIŞMASIN : XP üzerinde bu ayarın kapatılması bazı kullanıcılar için sorun oluşturabilir. Kesin çözüm için Başlat / çalıştır ile komut satırını açın ve GPEDIT.MSC yazıp enter tuşuna basın. Karşınıza gelen ekranda Bilgisayar yapılandırması, Yönetim şablonları, sistem alt menülerine girin. Sağ tarafta otomtaik çalıştır özelliğini kapat seçeneğini bulup aktif hale getirin. Artık sürücüye CD taktığınızda otomatik olarak çalıştırılmayacaktır... HATA BİLDİRİMİNİ KAPATIN : Denetim Masasına girin ve Performans ve bakım seçeneğini tıklayın. Ardından sistem simgesini tıklayın ve gelişmiş sekmesinden hata bildirimi butonuna basın. Hata bildirimini devre dışı bırak olarak ayarlayın... WINDOWS XP HIZ SINIRLAMASINI KALDIRMAK : Dikkat !! Sadece Windows XP professional için Windows xp prof. sadece 80 % internet hızını kullanıyor. İnternetinizin hızını 20 % coğalta bilirsiniz. Bunun için : Başlat >çalıştır >gpedit.msc >bilgisayar yapılandırıcısı >yönetim şablonları >ağ >Qus paket zamanlayıcısı >ayarlanabilen bant genişliğini sınırla >etkin >bant genişlik sınırı = 0 >uygula >tamam yapmanız yeterli. MICROSOFT BİLGİ SORGULAMASINI KAPATMAK : Hoş değil : Bilgisayarınızla her internete bağlandığınızda sisteminiz Microsoft tarafından sorgulanır.Bu işlem sistem kayıt defterindeki RegDone değeri "1" e ayarlanmadığı sürece böyle devam eder . Windows Update sırasında bilgisayarınızla ilgili tam olarak hangi bilgilerin karşıya gönderildiğini ise sadece Microsoft bilmektedir. Eğer bilgisayarınızla ilgili bilgilere bakılmasını istemiyorsanız: sistem kayıt defteri düzenleyicisini açın. "HKEY_LOCAL_MACHINESoftwareMic rosoftWindowsNTC u rrentVersion" altında "RegDone" değerine çift tıklayın Çıkan kutuya "1" değerini girin. DÜZENLİ İNTERNET EXPLORER UPDATE'lerini ENGELLEMEK Windows XP dahilindeki internet explorer 6.0 her 30 günde bir kendisi için yeni bir güncelleme olup olmadığını kontrol eder . Gerçekten bir güncelleme varsa ve bu yüklenmezse , XP yeni bir hatırlatma penceresiyle devamlı olarak karşınıza çıkar . İpucu : Eğer gerekli olursa güncellemeleri manuel olarak başlatmanız daha iyi olacaktır . Bunun için "Başlat /Çalıştır" komutunu çalıştırın ve "Gurup ilkesi" penceresine ulaşmak için "gpedit.msc" dosyasını açın .Önce, bu penceredeki "Bilgisayar yapılandırması /Yönetim Şablonları/Windows Bileşenleri/İnternet Explorer" başlığını ve ardından ,burada bulunan "Internet Explorer yazılım güncelleştirmeleri için Dönemsel Denetlemeyi devre dışı bırak" seçeneğini aktif hale getirin ... XP BİLEŞENLERİNDEN KURTULMAK Başlat / Denetimasası/Program Ekle/Kaldır /Windows bileşenlerini ekle/ Kaldır üzerinden çoğu yardımcı programı, mesala Messenger'ı kaldıramıyor musunuz ? . Bunun gibi Programları silmek için küçük bir hileye başvurmanız lazım : Önce Windows gezginini ve sonra " C:Windowsinf " dizinini açın . Tüm dosyaları görünür yapın : Araçlar/Klasör seçenekleri/Görünüm ile gizli dosya ve klasörler altında gizli dosya ve klasörleri göster seçeneğini işaretleyin. Notepad gibi bir editörle düzenlemek için " sysoc.inf " dosyasına çift tıklayın.[Components] altında bazı kayıtlarda "hide" ifadesini göreceksiniz . Bu dört harfi silin , ( mesala "msmsgs" ile başlayan satırda ) . Şimdi bu bileşeni normal bir şekilde silebilirsiniz . PROGRAMLARIN TIMEOUT SÜRESİNİ DEĞİŞTİRMEK : Şayet bir program, işletim sistemine uzun süre bilgi vermezse , XP bu programın kilitlendiğini farz edecektir. Söz konusu "Timeout" süresini değiştirebilirsiniz.İpucu :Timeout süresini değiştirmek için ilk olarak kayıt defteri düzenleyicisini çalıştırın ve "HKEY_CURRENT_USERControlPanel Desktop" anahtarını aktif hale getirin. Burada bulunan "HungApp-Timeout" öğesini değiştirmek için üzerine iki kere tıklayın ve bunu sonucunda ekrana gelen pencere üzerindeki değer verisi kutusuna Milisaniye olarak istediğiniz bir değer girin. DÜŞÜK SABİT DİSK ALANI MESAJINI ENGELLEMEK : Sabit disk'inizin boş alan oranı düşecek olursa, XP devamlı olarak diskinizi temizlemenizi isteyecektir. İpucu : Tabii ki bu isteği de engelleyebilirsiniz. Bunun için kayıt defteri düzenleyicisini daha önce anlatıldığı şekilde çalıştırın ve "HKEY_CURRENT_USERSofwareMicro softWindowsCurre n tVersionPoliciesExplorer" anahtarını aktif hale getirin farenin sağ düğmesini kullanarak pencerenin sağ tarafındaki boş bir alana tıklayın ve bunu sonucunda ekrana gelen nesne menüsünde ki "Yeni/DWORD" değeri komutunu kullanarak yeni bir değer oluşturun. Bu yeni öğeyi isim olarak "NoLowDiskSpaceChecks" girin ve üzerine iki kere tıklayarak değer verisini "1" olarak değiştirin. Kayıt defteri düzenleyicisi'ni kapatın ve bilgisayarı yeniden başlatın... DİSK ÖN BELLEĞİNİ AYARLAMAK : Microsoft, Windows işletim sistemini ön bellek değerleri için standart değerlere ayarlayıp öyle sunar.Sisteminizden Maksimum verim almak için bu değerlerin sisteminize göre kendiniz ayarlayabilirsiniz. Başlat menüsünden Çalıştır ile regedit'i çalıştırın. HKEY_LOCAL_MACHINESystemCurren tControlSetContro lSessionManagerMemoryManagemen et" anahtarına girin "IoPageLockLimit"e çift tıklayın ve aşağıdaki listeden uygun değeri buraya girin Tamam ile onaylayın. Ram bellek Büyüklüğü Registry'deki (MByte) optimum değer 64 1.000 128 4.000 256 10.000 512 veya üstü 40.000
  23. LaRsiE_ şurada cevap verdi: LaRsiE_ başlık Windows
    SHARED DOCUMENT'İ KALDIRMAK : Regedit'e girip; "HKEY_ LOCAL_MACHINE/SOFTWARE/Microsoft/Windows/Current-Version/Explorer/MyComputer/NameSpace/DelegateFolders" anahtarına gidin, burada "{59031a47-3f72-44a7-89c5-5595fe6b 30ee}" anahtarını silin. SİSTEM BİPLERİ : Arada çıkan "bip" seslerinden sıkıldıysanız ve kapatmak istiyorsanız "HKEY_CUR-RENT_USERControl PanelSound" anahtanna gidin ve "beep" değerini bulun karşısına "no" yazın SCHEDULE TASK : I.E 6 sunucuya her bağlandığında "schedule task" çalıştırmak ister, bu da kullanıcıya Internet'te yavaş surf olarak geri dönmektedir, zaten yavaş olan internet bağlantısını daha da yavaşlatmamak için bu özelliği kapatmakta fayda var. Bunun için; "HKEY_LOCAL_MACHINE/Software/Microsoft/ Windows/CurrentVersion/Explorer/RemoteComputer/NameSpa-ce" anahtarında ki "{D6277990-4C6A-11CF-8D87-OOAA0060 F5BF}" alt anahtarını silin. RENKLİ AÇILIŞ SAYFASI : I.E'de açılış sayfası olarak "about:blank" ya da bir Web sitesinin adı yazılıdır, eğer "about:mozilla" yazarsanız açılış sayfanız mavi renkli bir sayfa olacaktır. (Tools > internet Options) (ÇAlışmıyor) IMAGE TOOL BAR AÇILMASIN : Web sitelerinde gezerken bir resmin üzerine geldiğiniz zaman sol üst köşede "image toolbar " çıkar, bu toolbar'ın özelliği kısayoldan resmi kaydetmeniz-yazdırmanız-arkadaşınıza göndermeniz için yapılmıştır. Eğer resimlerin üstüne geldiğinizde bu toolbar'ın bir daha çıkmasını istemiyorsanız "tools > internet options" deyin buradan "advanced" segmesine gelin, burada "multimedia" bölümünü bulun "enable image toolbar" yazısının yanındaki tiki kaldırın. TEMP DOSYALARI SİLİNSİN : Internet Explorer Internet'te gezdiğiniz sayfaları "Temporary internet Files" klasöründe tutar, yer kaybından çok güvenlik açısından hiçte hoş olmayan bir durumdur, internet Explorer'un bu dosyaları klasörde tutmasını engellemek için "tools > internet opitons" deyin ve buradan "advanced" segmesine geçin, burada "security" bölümüne gelin ve "Empty Temporary internet Files folder when browser is closed" yazan yeri tıklayın. GEÇMİŞİ HATIRLAMA : Internet Explorer'ı açın, tools > internet options bölümüne girin. Burada "days to keep in history" değerini "O" yapın. Böylece internet Explorer geçmişi hatırlamayacaktır. History'den tamamen kurtulmak için "clear history" butonuna basmakta fayda var. I.E'DE 5.AYAR : Internet Explorer'un "security" bölümünde bildiğiniz üzere 4 bölüm vardır, fakat aslında internet Explorer 6.0'da 5 bölüm var bir tanesi "my computer" adındaki bölüm normal ayarlarda aktif olarak gözükmemektir, bu bölümü açmak için pek tabii ki Regedit'e girip ; "HKEY_CUR-RENT_USERSoftwareMicrosoft WindowsCurrentVersi-onInternetSettingsZones " anahtarına gidin, burada "flags" adındaki DWORD değerini bulun ve değerini "l" yapın, bilgisayarı yeniden başlattığınızda yapılan ayarlar aktif olacaktır. OUTLOOK EXPRESS HIZLI AÇILSIN : Fazla mühim bir özellik olmasa da Outlook Express'in biraz daha hızlı açılmasını sağlayabiliyor. Regedit'e girip (start > run, regedit yazıp) "HKEY_CUR-RENT_USERIdentities{"* Identity İD *"} SoftwareMicrosoft Outlook Express5.0" anahtarına gidin( "identity id" bilgisayarınızın atadığı bir değerdir), burada yeni bir DWORD anahtarı oluşturun (sağ tıklayıp new > dword value) ve adını NoSplash" yapın değer olarak "l" yazın İNTERNET EXPLORER HIZLI AÇILSIN : INTERNET EXPLORER'i çalıştırmak için kullandığınız kısayolu şu şekilde değiştirin: "Crogram FilesInternet Exploreriexplore.exe" -nohome böylece ie anında açılacak ancak herhangi bir giriş sayfası açmayacaktır. XP BOOT UP LOGOSUNU İPTAL ETMEK : boot.ini açıp "/fastdetect" ten hemen sonra "/noguiboot" yazın böylece o mavi çubuk geçmeyecek açılışta. bu da açılışı bir miktar hızlandırabilir. DİZİN OLUŞTURMA İŞLEMİNİ KAPATIN : Windows XP, harddisk içindeki tüm dosyaları, daha sonra yapılacak aramaları hızlandırmak için dizinler halinde hafızaya alır. Bu dizinleme işlemi dosya ile yapılan işlemleri yavaşlatır. Bunu kapattığınızda bilgisayarınız daha hızlı çalışacaktır. Bilgisayarım simgesine girip C: ve/veya D: sürücü simgesine (yani harddisklerinize) sağ tıklayın ve özelliklere girin. Açılan pencerede en altta "Hızlı arama için Dizin Oluşturma Hizmeti bu diski dizinlesin" seçeneğinin işaretini kaldırın ve uygulayın... EFEKTLERİ AZALTIN : Bilgisayarım simgesine sağ tıklayın ve özelliklere girin. Gelişmiş sekmesinde Performans butonuna tıklayın. Ve bu seçenekleri iptal edin: Açılan kutu slaytla açılsın Araç ipuçları görüntüye azaltarak ya da slaytla gelsin Görev çubuğu düğmelerini kaydır Menü altında gölge göster Pencereler animasyonla küçültülüp büyütülsün Sürüklerken pencere içeriğini göster Bu ayarları kapadığınızda bilgisayarda gözle görülür bir performans artışı sağlanacaktır...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.