Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

someka1

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    6
  • Katılım

  • Son Ziyaret

someka1 - Başarıları

Acemi

Acemi (1/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Tutunacak tek dalım kaldı o da gururum... Hay allah yaa ne kadar da önemsiyosunuz bu insanlar arasındaki gorunumunuzu. Yani cahil goruneyim, kro goruneyim, beceriksiz goruneyim ama yeter ki gurursuz gorunmeyeyim !! Tutunun aman bırakmayın... Bakın bu konuda yalın bir biçimde ne düşünüyorum: Başlık şu: Karşınızdaki kişi size ters bir biçimde kayda değer birşeyler söylüyorsa buna: "kardeşim önce tarzını düzelt" içerikli duygular hisseder misiniz yoksa verilerin içeriği sizin için daha mı önemlidir ? Karşımdaki insan abartmadığı surece bana kızgın mizaçla, sert mizaçla, dalga geçer bir agız kıvırma ile ya da her ne şekilde olursa olsun içerik olarak kayda değer birşey söylüyorsa, bunu istediği şekilde yapabilir. Hiç mi dikkatinizi çekmiyor: Zaten içi dolu bir şey soyleyecek adam gelip de anlamsız bir yere size saçma sapan davranışlar ile soylemez soyleyeceğini. O adamın lafı doluysa kendi de doludur. Daha da laf etmeye gerek var mı bilmiyorum... Şurası da açıktır ki yukarıdaki onermem tam ters işleyişte de dogrudur. Yani bana içi dolu bir lafı ters bir biçimde soyluyorsa "bu adamın bir bildiği vardır, şimdilik susayım" demesini bilmek de "doluluk"tur. Çok ama çok kızıyorum soylenenlerin içeriğine bakmadan tarza bakanlara !! Bırakın gurur namelerini de karsınızdakinden yararlanmaya bakın, dolu oldugunu hissediyorsanız.
  2. Arkadaşım senin verdiğin örnekte sana birşey soyleyen kişi hem çirkin soyluyor hem de yanlış birsey soyluyor. Baslıkla alakası yok. Bagırarak cirkin soylenen birşey ustelik bir de haksız yere ise, ses cıkarmadan kabul etmek için söyleyen insana çok muhtaç olmanız gerekir. Yani cevap verme karşı çıkma durumunda kaybınız, kırılan onurunuzdan daha çok ise, kırılan onuru tercih edersiniz. Ya da kırılan onuru da kabul etmez bir nebze de karsınızdakine haksızlık yaptıgını gostermek isterseniz o zaman da yukarıdaki arkadaş gibi davranır; hem sert çıkmamış olursunuz hem de tamamen ezilmemiş olursunuz. Gordugunuz gibi beyniniz yine ortamdaki koşulları, değişkenleri karsılastırarak cvp veriyor. Bu yuzden: "kardeşim bana kimse bagıramaz" ya da "ben her zaman usluba bakarım" gibi soylemleriniz "ben cok gururluyumdur, onurumu ayaklar altına aldırmam" anlamına gelmedigini de soylemek isterim. Güleriz sonra bıyık altı, böyle konuşanların düştüğü durumlara...
  3. Soyleyiş tarzı bizi niye rahatsız ediyo ? Once onu acıklamaya calışalım: Karsımızdaki bizi ezici bir sekilde bir ogut veriyorsa buna sinirleniriz, cunku karsımızdaki kişinin bizden daha ustun oldugunu dusunmesi bizde mutsuzluk yaratır. Biz de bunu kabul etmeyerek sinirleniriz ve sinirlendigimizi karsımıdakine belli ederiz. Cunku amacımız o anda bizi ezmeye calısan o kişinin bizden daha ustun oldugu dusuncesini degistirmek istegimizdir. Ancak karsımızdaki biri hakikaten bizden çok daha ezik, duşkun durumda ancak yine de bize haykırıyorsa (ki cogu zaman haykırmaz, haykıramaz) boyle bir durumda o kişinin bizi ezmeye calıstıgını genelde dusunmeyiz. Cunku biliriz ki bizi kendinden ustun gordugu icin bagırmıyordur. Bu durumda ilki kadar sinirlenmeyiz. Aklımızdan şunlar gecer " bunun benden daha ustun oldugunu ispatlama gibi bir cabası olamaz, zaten oyle olmadıgını dunya biliyor, cok belli ki ben daha ustun bir insnaım. Ancak neden bagırıyor acaba ? Herhalde ben ona kotu davrandım, ezdim ki bana hırsı kızgınlıgı var. Ya da cok onemli birsey ki etkisini arttırmak icin bagırıyor." Ancak bu soru tek parametreli bir soru degil. Yani mesela soyledigi şey cook onemli ise bunun karsılıgında birazcık ezilmeyi goze alabiliriz. Bunun gibi bir suru parametre birbirini baglamaktadır. Peki o zaman beynimiz neye gore ayırediyor da bazısına sinirlenip bazısına sinirlenmiyoruz ? Beynimizin yaptıgı en onemli şey karsılastırma ! Karsılastırırken de binlerce parametrenin bize verecegi kar zarar dengesini terazinin kefelerine koyuyor ve karar veriyor. En basitinden bakkaldan cikolata alacaksınız. ALsam mı almasam mı ? Beyin baslar calısmaya. Parametre 1: Canın ne kadar istiyo ? Yedigin zaman ne kadar keyif alacaksın ? diyelim ki 10 uzerinden 5 Parametre 2: Fiyatı ne kadar ? Bu parayı harcamak sana ne kadar mutsuzluk verecek ? Buna da mesela 3 Parametre 3: Bakkala gitmek için yolunu degistirmek sana ne kadar mutsuzluk verecek ? 1 birim, 3 birim (uzaklıgına gore mesela) Parametre 4: O cikolatayı yedigin kadar alacagın kilo senin icin ne kadar mutsuzluk verecek ? diyelim ki 3 birim Parametre 5: Cikolatayı aldıgın zaman karnın doyacak birazcık, belki bu seni bir sure idare edecek. Eve gidene kadar dısarıda yemege para harcamanı engelleyebilir.. 1 birim mutluluk Parametre 6: Bir an once tatlı almazsan vucuduna basın agrıyacaktır. Bunu yersen basının bir sureligine agrımasın engellersin: 2 birim mutluluk Parametre vs. vs. Bunun gibi biiir suru daha parametreyi kısıtlı zamanı icerisinde hesaplayarak size kararı sunar. Sİz "olm relax yaa ne bu kadar kasıyosun dusunulur mu bi cikjolata icin bu kadar " diyemessiniz. Zİra siz bunu derken de o bunu diyip dememe arasındaki kararını hesaplıyor olacaktır. Bu yukarıdaki parametreler cok daha içeriklendirilebilir. Cunku o yazdıklarımın da nedenleri var. ANcak bi yerde keselim ki anlasılır olsun... Ne idik ne olduk... şimdi soruya bakalım: birisi size iyi biseyi kotu sekilde soyledi kızar mısınız ? Al işte ! Bu kadar degişkenin içerisinde sundan baska bir sey demek dusuyo mu insanogluna : "Duruma gore degişir abi"...
  4. Teorik olarak bile sınırsız olmadığını anlattım yukarıda. Evet başta öyle geliyor insana hatta yuzyıllarca da oyle gelmiş bilim adamlarına ama: x/2)/2)/2)/2.... diye giden yani herhangi bir buyuklugun sonsuza kadar bir sayıya bolunmesi sonunda sıfırı veriyor. Yani bir şeyi bole bole en sonunda sıfıra ulaşıyoruz. "EE en sonunda boldugumuz şeyin de yarısı yok mu nasıl olur yani mutlaka hep bir bolecek yarı kalması gerekir" gibi gelmesinin nedeni de "sonsuzluktaki bir işlemden" bahsediyor olmamız. İnsan beyni gözlemleyemediği şeylere kıl olma, kabul etmemeye meyletme gibi özelliklere sahip. Sonsuzluk hiç bir zaman tam olarak kestiremeyeceğimiz bişey olduğu için bize yukarıda soylediğim soz obegini soyletiveriyor. Ama değil işte.. Lakin bu işin zaten teorik kısmı. Pratikte ise hiiç boyle birşey yok. Zaten atomlar falan ispatlandı. Heee onumuzdeki zamanlarda atomun içindeki diger bileşenlerinin de bileşenleri, onların da kucuklerinin kucukleri bulunur belki ama şu anda bu bilgilerle bile birçok şeyi açıklayabiliyoruz. Sorun var mı ?
  5. cılkı cıkmıs dememin nedeni kursat arkadasımızın copy paste leri ile sayfalarca doldurulmuş olması ve baslıgın içeriğinin bozulmuslugundan dem vurmamdır. Gereksiz baslık acmaya ben de karsıyım zaten yeni baslık acayım demedim. Foruma aşina olan sizler bana determinizmin halihazırda tartısılan bir platformu var mı yok mu yol gosterir misiniz dedim... Bu arkadasın destanları arasında fikirlerin yazılanların yitip gitmesini kimse istemez, ben dahil. Baksanıza yazılanlara cevap vermeden doldurmaya devam ediyo. Hmm şimdi gozume çarptı yazdıklarıma cevap niteliği taşıyan aradaki soz obekleri. Atomu tanımlayış biçimi çarpıcı: "bir şeyin sonsuza kadar bölünmesi de imkansız olduğundan... atom yoktur" hmm... cevabımız hazır; bir seyin sonsuza kadar bolunememesi atomun yokluguna ispat degildir. Atom'a ulasmak için sonsuza kadar bolme işlemine devam etmemize ihtiyac yoktur. Bahsettiğimiz şey teorik olarak en kucuk birim değil fiziksel olarak en kucuk birimdir. Zaman gectikce de zaten daha kucuk parcalar bulunmaktadır. Burada onemli olan da bu değil zaten. Bunlar ispatlanmış gercekler. Ama yoo derseniz, illaha ki teorik acıdan bakalım derseniz o zaman da şoyle bir tablo cıkıyor karsımıza: hiçbirşey sonsuza kadar bolunemez oldugundan dolayı biz de bir yerden bir yere gidemiyor olmamız gerekirdi, zira gitmemiz gereken yolun once yarısını, ondan once de onun yarısını gitmemiz gerekecekti. Mesafeyi ne kadar bolersek bolelim gitmemiz gerek hep bir "yarım " kalacagından teorik olarak hareket edemememiz gerekecekti (aşil paradoxu) Ama boyle birşey olmadıgına gore demek ki gercek hayattaki kurallar ile matematik kuramları şu anda tam olarak ortusmuyorlar. Lakin matematikçiler bu paradoxların uzerine limit kavramını geliştirmişler ve sonsuza giden kuculme işleminin sonunun sıfıra vardıgını kabul etmişlerdir. BUnu da eklemeden gecmeyelim haksızlık etmeyelim. Bunlara bakıyorum da geri kalan bolumleri pek okumuyorum be kursat arkadasım...
  6. Herkese merhabalar, Oncelikle bu konunun başlığını gorduğumde dedim ki herhalde bir determinizm mefhumu uzerinde tartışma, hemen dalmalıyım. Ancak bir baktım ki print etmeye kalksan dunyanın cevresini dolasacak uzunlukta sayfalarca yazılar, ayetler, acıklamalar !! O yuzden eklemeliyim ki kursatotcu'nun yazdıklarının coguna sadece goz gezdirdim. Bu kursat nickli arkadasın yorumlarına bakarsak entellektuel seviyesinin yazdıkları yazılara oranla yavan kaldıgını anlayabiliriz. Daha başlıkta meymenet yok. Sen kalkıp bilim adamlarının, sosyologların, psikologların yuzyıllardır uzerinde durdugu konuyu nasıl olur da ispatlayabilecegini iddia edersin. Kaldı ki ispatların içeriginin de %95 ini ayetler falan olusturuyo. Geri kalan bolumlerde de şu tarza bir bakalım: "nötron proton yok şu yok bu ne bunlar ya kim görmüş. bunlar mikroskopta görülmez ki bu ne ya yalan be" Bunların yazıldıgı tarihe bakıyorum, 22 eylul 2005. Yani teknolojik olarak, bilimsel olarak bunların ispatlanmasının uzerinden yarım yuzyıl falan gecmiş, uzerine de kuantum teorilerine falan girilmiş. Şimdi biz kalkıp butun kimyanın, fizigin temelini olusturan bu yapıları ispatlayalım mı bu arkadasa... hmm devam edeyim.. İnce bi ayrıntıyı irdelemeden gecemem. Herkes ucuk seyler iddia edebilir. Ancaaak !! bu ucuk seylerin içi boş şeyler olmama ihtimali barındırıp barındırmadıgını biz soyleyenin baska hareketlerinden -tarzından anlayabiliriz. Bunu neden soyluyorum şunun farkına varalım diye: hayatını simit satarak idame ettirmiş biri; "yahu aslında kutle cekimi olmayabilir, bizim kutle cekimi sandıgımız sey kutlelerin zaman duzlemini bukmesinden kaynaklanır" diyebilir mi ? Diyemez ! Bilgi yıgılarak ilerler. Bunu soyleyebilmesi icin oncelikle kutle cekimi gibi bi kavramdan haberdar olması gerekir. Onun icin de daha onceki bilgilere. O yuzdendir ki bahsettiğim bilgi duzeyine gelmiş bir insanın davranısı da pek tabii ki "ya var ya olm gel bak ne buldum gece dusunuyodum paralel evrenler vs. vs." olamaz... Konuya bağlıyayım: Ben bu arkadasımızın, kendi adıma hiç bir onyargıya sahip olmaksızın, yorumları esnasındaki dusuk entellektuel seviyeden anlıyorum ki bu bilinc duzeyinde ki bir arkadasın yazdıgı sayfalarca yazı tahmin ediyorum ki eline tutusturulmus "hadi olm goster kendini bilegine saglık" seklinde, copy paste yardımıyla foruma gecirilmiş şeylerdir. Ya da oturmus kendi yazmıs ancak dediğim gibi oldukça boş içerikli. Okumadığıma pişman olmadım şu alıntı yaptığım yazıyı gorunce. Bu arada neden boyle şeyler yazsın biiir suru onu da bilmiyorum, yazılarını incelemem lazım. Misyoner amacı olabilir, nedeni hakkında yorum yapmiyacagım... Ozgur irade konusunda da kendi goruslerimi paylasmak ve tartısmak isterim ancak bu biraz cılkı cıkmıs bir baslık. Bunun yerine bahsettiğiim konunun tartışıldıgı başka başlık var mı acaba ? Foruma yeniyim de ...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.