Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Karahanlılar

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Karahanlılar tarafından postalanan herşey

  1. Karahanlılar

    Bülent Arınç

    27 Ocak 2010 Çarşamba Hakan Ataman
  2. Ülkemizin G.doğusunda kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı yörelerde terör saldırılarıyla Devletin güvenlik güçlerini ve asker,sivil,kürt,türk ayırdetmeksizin her vatandaşımızı hedef alan vahşice katleden, karanlık ellerde karanlık emeller için yaratılan bir örgüt ve bunun yarattığı sorunlar önceleri Bölücü terör,G.Doğu sorunu,ayrılıkçı kürtçülük gibi adlarla tanımlandı,derken bir sonraki aşamaya geçildi batılı ülkelerdeki örgüt temsilcileri ve batılı insan hakları kurumları,sivil toplum örgütleriyle el ele kampanyalarla Kürt sorunu olarak işlendi,propagandası yapıldı. bu önce AB,ABD yönetimlerince kabul gördü sonrada ülkemizdeki benzer yandaş kuruluşların sözcülerince bizede dayatıldı.bu dayatma ülkemizdeki küreselci,ABci,dönek,liboş,medyamızın palazlatıp zenginleştirdiği uzmancık,aydıncık,entel vs. ne varsa hepsince kabul görüp dillendirilmeye başlandı,sonrasındada bunlara bütün bu çevrelere şirin gözükmeye çalışan islamcılarda eklendi. Günümüzde artık bu soruna kürt sorunu demek bir maharet,demokrasi insan hakları konusunda bir aydın açılımı,fikri bir sıçrama ve gelişim,evrensel ölçekte düşünebilme gibi görülmeye,gösterilmeye başlandı.kürt sorunu diye söze başlıyanlar efendim artık bu realiteyi kabullenelim,siz kabul etsenizde etmesenizde böyle bir sorun var, sorunu kürt sorunu olarak ifade etmekten korkmıyalım,sorunun çözümü aşamasında bu önemli bir adımdır yok sayarak bir yere varamayız vb. 5.kol stratejisine uygun psikolojik savaş söylemiyle demokrasi ve özgürlük havarisi kesiliyorlar. yani sadece kişisel bir fikri tercihle kalınmıyor herkese dayatılıyor,bilen bilmiyen bazı safdillerde bunu bilinsizce kabullenip söylemlerine katmaktalar.böylece karanlık ellerce asıl amaçlanan yavaş yavaş sinsice uygulamaya geçiriliyor.topluma,medyaya,meclise hükümete kadar kabul görüncede mademki kürt sorunu var çözelim,kimle çözelim pkk,dtp,AB,ABD kim muhatap alınıcak sorunun tarafları olarak, öyle ya etnik bir sorun varsa bir ülkede sorunun ülke içinden ve dışından muhatapları masaya oturucak,uluslararası sözleşmeler devreye giricek,iş bu noktaya getirilmeye çalışılıyor kısmende getirildi. kürt s(z)oruncularına peki bu kürt sorunu nedir anlatın açın dendiğinde genellikle kem kümle başlayan sonrada bu sorunun ta osmanlıdan cumhuriyete uzanan bir gangren olduğu işte kürt isyanlarından başlayıp devletin kürtlere sözde vaatlerine,kürtçe yasağına,kürt varlığını inkar ve asimilasyon politikalarına,devletin doğuya yatırım yapmadığı iş,eğitim,hastane vs.konularda geri bırakıldığı gibi mühpem bir tablo ortaya konuyor.bütün bunlara şöyle bir bakıcak olursak..öncelikle osmanlıdan cumhuriyete kürt isyanları, aşiret reislerinin bir takım çıkar ve ayrıcalıkları elde etmek yada kaybetmemek için çıkardıkları isyanlardır, sonrasındada batılı emperyalistlerin kışkırtmalarıyla çıkarıldı.Devletin cumhuriyetin kuruluşunda kurucu unsur olarak kürtlere vaatlerde bulunulduğuysa bir rivayetten ibarettir kaldıki böyle bir kurucu unsurdan sözedilemez çünkü sadece kürtler değil laz,çerkez vs.tüm kesimleriyle kurtuluş mücadelesi verilmiş ve cumhuriyet kurulmuştur tümünede etnisite anlamında değil vatandaşlık anlamında türk denerek, parça parça edilmiş bir devletten üniter bir ulus devlet doğmuştur. Devletin kürt varlığını inkar ve asimilasyon politikalarıyla ilgili iddialara gelince bilindiği üzere cumhuriyetle amaçlanan bir ulus devlet yaratmaktı bu amaç doğrultusunda o bölgenin suistimallere,kışkırtmalara açık yapısı nedeniyle birtakım raporlar,planlar hazırlanmış bazılarıda uygulanmış olabilir ama bunlar üniter ulus devlet yapısını yerleştirme ve koruma amaçlıdır, çünkü bu topraklar sevr den kurtulmuştur ,ayrıca bu tür uygulamalar cumhuriyetin kurulduğu çağın ulus devletler modelinin gereği olarak o çok demokratik insan haklarına saygılı batılı devletlercede başvurulan yöntemlerdir. Bölgenin geri kalmışlığı devletin ihmali yatırım yapılmadığı konusunda ise,bir kere türkiyenin 3-5 ili dışında ihmal edilmiyen,geri kalmıyan yatırım getirilen yeri varmıdır, bunca başka başka illerden bölgelerden insanlar neden bu 3-5 ile toplanmış bunun açıklaması varmı,haa doğu ve g.doğu coğrafyasının koşulları nedeniyle biraz daha geri kalmış olabilir ama bu coğrafyayı da devlet yapmadı ya.ayrıca bilindiği üzere devletin götürdüğü yatırım ve hizmet terör örgütünce sayısız kereler kundaklanıp sabote edilmedimi,devletin görevlendirdiği öğretmen,doktor,mühendis kaçırılıp öldürülmedimi.demek ki sorun buda değil yatırım hizmet kimsenin umurunda değil aksine bunlar hiç götürülmesin ki suistimal potansiyeli devam etsin.yine bu kürtçülerin savunmasına göre Deniyorki siz türkler bir başka ülkede yaşasanız sizin tarihiniz,diliniz,kültürünüz,coğrafyanız inkar edilse,asimile edilmeye çalışılsanız ne yapardınız.çok güzel tamda bahsedilen konuda bir çok türk toplumu çevre ülkelerde aynen bunları yaşadılar hala yaşıyanlarda var. AB üyesi yunanistanda yaşıyan hakları uluslararası sözleşmelerle sözde garantiye alınmış azınlık statüsündeki türklerin yaşadıkları,siz türk değilsiniz müslüman rumlarsınınız denerek inkar edilmeleri ve halihazırda Türk olmanın Türk adıyla bir araya gelip örgütlenmenin suç olması;yine yakın geçmişte sosyalist sözde eşitlikçi bulgar rejiminin aynı şekilde türklere siz türk değilsiniz müslüman bulgarlarsınız diyerek nufüs kayıtlarından türkçe adlarını bulgar adlarıyla değiştirilerek devlet eliyle açıkça asimilasyona tabi tutulmaları,göçe zorlanmaları;kıbrıs türklerinin dramı adanın yunanistana ilhakı girişimleri rum çetelerinin soykırıma katliamlara girişmeleri,eğer türkiyenin garantörlüğü olmasaydı bugün kıbrısta türk kalmazdı ada yunanistana bağlanmıştı bugünse sözde etnik ayrımcılığa karşı mücadele eden AB tarafından dışlanmaları ve izolasyona tabi tutulmaları;bir başka örnek kırım türkleri yurtlarından sibiryaya sürüldüler darmadağınık edildiler bugün yurtlarına geri dönmeye gayret ediyorlar ama yerlerine yerleştirilen ruslardan atalarının babalarının arazilerini mülklerini geri alamıyor yokluklar içinde arazi satın alıp gecekondularda yaşıyorlar;bu örnekleri çoğaltabiliriz,kazan tatarları,azerbaycan karabağ gibi.. peki ne yaptı tüm bu türk toplulukları terör örgütleri kurup dağa çıkıp katliamlarmı yaptılar hayır asla sadece kanunlar imkanlar çerçevesinde haklarını aradılar ama haklar türk olunca elde edilemiyor,ne hikmetse batılı insan hakları kuruluşları AB yetkilileri buralarda yoktu bunlar dünya kamuoyunun gündemindede olmadı,olamazdıda nasıl olsunki günümüzde almanya ve fransada Türk işçilerin çocuklarına Türkçe yasaklanıyor asimilasyonları gündemde , onlara mübah bize gelince aman ha kürt,kürtçe dokunulmaz ayrıcalıklardır…ayrılıkçı kürtçülerin dikkatine sunulur.. Şu kürt dili,tarihi ve coğrafyası konusuna gelince.kürtçe dedikleri arapça farsça türkçe bilmem kaç dil alaşımı ve bir çok lehçe..hadi onu kabul edelim.kürt tarihi nedir bilen varmı..eski mezopotamya uygarlıklarına zorlama uyduruk bağlantılar dışında ne var,coğrafyaya gelince ne hikmetse bu coğrafyada yapılan arkeolojik kazılarda her millete uygarlığa ait buluntular çıkıyor ama kürtlere ait özgün hiçbir arkeolojik bulgu yok.bu nasıl bir tarih kültür ve kürt coğrafyası anlayan beri gelsin..yani kürt sorunu diye dayatılanın tarihsel arkeolojik etnolojik bir kökenide yok.ama iddialara bakarsanız sanırsınız ki; kürdanistan diye bir devlet kürt uygarlığı diye bir uygarlık varmış Türkler gelmiş orayı işgal etmiş kendi topraklarına katmış kürtleri esir almış köleleştirmiş, kürtleri sömürmüş verimli topraklarını kültürel miraslarını talan etmiş,uygalıklarını yok etmiş; kızılderililere,zencilere, yahudilere yapılan ırk ayrımı ve soykırımını yapmışta onun üzerine kürt halkı isyan ederek örgütlenmiş dağlara çıkıp özgürlük mücadahalesi vermeye başlamış…durum bumu yani.. Türkler olmasaydı kürtlerin yaşadığı doğu,g.doğu Anadolu ermenistan olurdu ve işte o zaman orda kürt kalırmıydı bir de onun muhasebesini yapsınlar bakalım.Çözüme,sadete ne istiyorsunuza gelince kürtçülere göre çözüm siyasi idari hukuki ve kültürel yani anayasadan başlayıp kanunlara,bölgenin idari yapısına,anaokulundan üniversiteye kürtçe eğitime kadar sözüm ona demokratik çözüm adı altında kürt ayrıcalıkları.sonra sonrası malum ayrılık,peşinden diğer unsurların kışkırtılmaları ve tabi ermeni pontus projeleri gelicek yani anadoluyu etnik bir cehenneme dönüştürecek sevr projeleri.. kimse Türkiye Cumhuriyeti Devletinden,hükümetlerinden bu devletin parçalanmasına,yıkımına götürücek yolu kendi elleriyle döşemesini beklemesin.bu ülkede türk kürt vd. aynı mahallede yaşar komşuluk arkadaşlık dostluk eder aynı okulda okur aynı işte çalışır aynı hastanede yan yana yatıp tedavi olur birbiriyle evlenir akraba olur kimse kimseye karışmaz dışlamaz,kürtlere karşı bir ayrımcılık,dışlamamı varda bizim haberimiz yok;devlet kademelerine,TBMM ne girememe,devlentin imkanlarından yararlandırmama vs. Türk vadandaşı olmanın hangi haklarından yoksunlar,Türk,Laz,çerkez vd. neyse onlarda o.peki sizin bu derdiniz ne,açıkça deyin bizim geçinmeye gönlümüz yok hedefimiz kürdanistan bu devletten doğu ve g.doğuyu alarak ayrılıp barzaniye bağlanmak istiyoruz,bizde o zaman derizki ya kardeşce tek devlet tek millet tek bayrak altında yaşıcaz yada hodri meydan,arkanıza AB yi yanınızada barzaniyi alın elinizden geleni ardınıza koymayın yeter artık .sinsi planlarını gizleyip kardeşliğe kurşun sıkanlar türktende kürttende karşılığını görüceklerdir. Sorunun aslında ne olduğuna ve çözümüne gelirsek;Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve milletinin kürt sorunu diye bir sorunu yoktur.Türkiye Cumhuriyetinde sadece kürtlerde yoktur,sorun varsa her sorun hepimizin sorunudur,hiç bir etnik,dini,siyasi vb. kesim toplumun diğer kesimlerinden ayrıcalıklı haklar talep edemez.Birkaç sözde cumhuriyetimize otoriter deyip demokratik cumhuriyet isteyenlere, demokrasi düşmanı vahşet saçan bir terör örgütüne,diktatör elebaşılarına,cani militanlarına açıkça tavır alamama aczinde olanlar utanmadan nasıl demokrasiden bahsedebilir ve demokrasi talep edebilirler,Türkiye cumhuriyetine demokrasi kabadayılığı yapanlar terör örgütüne gelince pısarlar bu nasıl bir iki yüzlü demokrasi ve özgürlük anlayışıdır,a zavallılar siz önce pkk ya karşı özgürlük kazanın sonra feodaliteye en sonra cumhuriyeti demokratikleştirin. birde utanmadan çetelerle mücadeleden sözediyor bu eşkiya sözcüleri. SORUN: 1-Terör-pkk denen suç örgütünün uluslararası suç örgütlerinin bölgemizdeki ayağı olarak uyşturucu,silah,insan,akaryakıt,sigara kaçakçılığıyla devasa ranta kürt maskesi takarak hizmet eden bundan geçinen bazı kürt ailelerinin,aşiretlerinin her ne pahasına olsun ayakta tutmaya çalıştıkları mafia şebekesiyle alakalı kriminal bir sorundur.ortada yeni bir gayrımeşru istihdam alanı oluşturuldu narkoterör..diyarbakır şebekenin üssü konumuna getirilmiş, bir yığın uyuşturucu baronu ortaya çıkmış, ortada çok büyük bir rant dönmekte kapıların önünde son model jipler uluorta uyuşturucu kullanan çocuklar ve bu çarkın devamı için kürt türk hiç farketmez her cana kıyacak kadar gözü dönmüş kü(u)rt baronlar,güvenlik güçlerini başka tarafa çekip oyalayan teröristler, öbür taraftan geçirilen uyuşturucu konvoyları. 2-Bölücülük[kürdanistan,ermenistan,pontus]-kürt sorunu olarak telaffuz edilen dava batının şark meselesi çerçevesindeki projelerden birinin bir ayağıdır yani sevrin.bugün ermenistan lozanı kars gümrüyü tanımıyor sevr i tanıyor.ırağa demokraside özgürlükte bu çerçevede ırak üçe bölünerek getirildi, bu çerçevede bir demokrasi,özgürlük anlayışı bizede dayatılıyor.sevr,AB uyum yasaları,medeniyetler çatışması yada ittifakı,BOP derken hep bu çerçevede değerlendirilmesi gereken batılı emperyalistlerin şark emelleridir. Böl,parçala,yönet ve tabi sömür,Türkiye gibi dünyanın stratejik bölgelerinde asla büyük bağımsız güçlü devletler oluşmasın ki onlar dünyayı rahat idare etsin sömürsünler strateji bu yoksa Kürtte,Türkte kimsenin umurunda değil. 3-aşiret-tarikat düzeni-Doğu ve g.doğu bölgemizdeki feodal düzen.işte asıl kürt sorunu kürtlerin sorunu,bir taraftan aşiret reisleri ağalar öbür taraftan yozlaşmış tarikatların şeyhleri şıhlar..ağaların ve şıhların iki dudağı arasındaki çağdışı baskı ve sömürü düzeni.kürt sorunu diye yaygara yapanlar kürtleri çok düşünenler kürtlere demokrasi özgürlük diyenler başta AB si pkk sı dtp si kadep i nedense bu konuya hiç yanaşmazlaroysa sorunun temeli bu, kürtlere demokrasi ve özgürlük o feodal düzen kalkmadıkça nasıl gelecek ama hiç kimse ne hikmetse bu konunun üzerine gidemiyor gitmiyor çünkü bu feodal düzen herkesin işine geliyor herkes bu antidemokratik çağdışı düzenden nemalanıyor,bölgenin yumuşak karnı bu konu.terörde,batılıların sevr projeleride bu aşiret ve tarikat temelli feodal düzenden besleniyor.aynı ortam iktidarı muhalefetiyle siyasetçilerimizinde işine geliyor. İşin esası bir tarafta pkk denen terörist mafia şebekesi öbür tarafta kürtçülük yapan bölücü sevr şebekesi her ikiside sözde kürtlerin haklarını savunuyorlar görüntüsüyle kendi amaçları doğrultusunda kürtleri sömüren,kendi çıkarları için kullanan ihanet dayanışması.ama en önemlisi bunlara çanak tutan bu insanları kendileri sömürdükleri gibi başkalarınada yem eden feodal düzen.. Çözüme gelince: 1-Askeri-Güvenlik güçlerimiz gereken mücadeleyi en etkin şekilde veriyor ama klasik metodlar yeterli olmuyor, hava operasyonları klasik yöntemlerin dışında önemli bir adımdı,devamında etkin bir kara harekatıda şarttı ama pkk yı bitirmek en azından dağıtmak istiyorsak mutlaka pkk üst yönetimini askeri ve siyasi planlayıcıları,karar vericilerini özel kuvvetlerimizin operasyonuyla bitirmeliyiz bu adamların hükümranlığı sonlandırılmalı ancak o zaman dağdaki gençler evlerine dönebilir yoksa dağdaki 16-20 yaşlarındaki militanları bombalamakla bu iş olmaz,ayrıca bu operasyona pkk nın yurt içi yurt dışı kaçakçılık baronlarını ve devlete sızan görevi vatanı savunmak,devlete hizmet olan hainleride eklememiz şart.. 2-Karşı Propaganda-başta AB ve NATO ya bağlı ülkeler ABD,Rusya,İran,Suriye,Irak olmak üzere Meclis,G.Kurmay,Üniversiteler,İşadamları,ünlü medya mensuplarımızdan oluşturulucak özel heyetler o ülkelerdeki muhataplarıyla görüşmeler,brifingler düzenleyip pkk nın uyuşturucucu ve kaçak mülteciler arkasındaki şebeke olduğu,kürt gençlerini uyuşturucuya alıştırıp avrupada sokak satıcısı haline getirdiğini ,pkk nın diğer uluslararası suç bağlantıları vb. konularda istihbarat raporları, emniyet ve adli verilerle ortaya konularak yoğun,ısrarlı yabancı kamuoylarını bilgilendirme ve karşı propaganda faaliyetine derhal başlanmalı ve bu çalışmalarla ilgili faaliyet raporları meclise,milli güvenlik kuruluna rapor edilmeli.. 3-Diplomatik -pkk ya bölücü kürtçülüğe açık ve gizli destekle,o ülkelerdeki faaliyetlerine izin veren ülkelerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti ciddi bir hesaplaşmaya gitmeli,bu sorunun bir kürt sorunu olmadığı ayrılıkçı kürtçülük olduğu ve arka planı özellikle sevr,ermeni ve pontus davaları topluma ve dünyaya anlatılmalı,batılılarla ciddi bir hesaplaşmaya gidilerek,kurtuluş savaşında olduğu gibi hodri meydan denerek,istihbarat raporları dünya kamuoyuna açıklanmalı,nota vermekten diplomatik ilişkilerin,ticaretin durdurulmasına,ürünlerine ulusal ambargo,ihalelere almama vb. ciddi cesur net karşı duruş ortaya konmalı sesimiz yükselmeli.batılılar ancak bu dilden anlar,çıkarları mevzubahis oluncada hemen harekete geçer,arkasını dödüğüne yüzünü yüzünü döndüğünede arkasını dönerler.ama tabi bu en zor olanı çünkü ekonominiz bu kadar dışa bağımlı AB kapısında beklerken bu imkansız gibi..işte ATATÜRK ün emperyalist batı karşısındaki TAM BAĞIMSIZLIK Poltikasının bu coğrafyada ne kadar hayati olduğunun kanıtı.. 4-Bölgesel-bataklığın temeli olan feodal düzenin kırılması,çözülmesi için devlet,millet,hükümet,muhalefet elele bu bölgenin fakirlik ve cehaletten kurtulmasını sağlamak adına başta toprak reformu,tüsiad müsiad ticaret ve sanayi odaları bölgedeki işadamlarının katılımıyla geniş ortaklı sanayi ve ticari yatırımlar işsizliğe çare olucak dolayısıyla bu işsiz güçsüz insanların örgüte yem olmasını engellicek yeni istihdam alanları,eğitim kurumları hızla devreye girmeli,bölge canlanmalı cazibe merkezleri meydana getirilmeli.bölgenin azgelişmişliği geri kalmışlığına çareler üretilsin ki kaçakçılık,terör,bölücücülük yanında o bölgenin yarası kandavaları,töre cinayetleri,çok eşlilik,berdel ve genç kız intiharlarının önüne geçilebilsin çünkü hepsi bu feodal ortamın ürünü..ayrıca dağdaki teröristlerin aileleriyle birebir temasa geçilmeli onlara sahip çıkılmalı imkanlar sağlanmalı, o ailelere yönelik sosyal programlar uygulanmalı, bölge insanı pkk ve bölücülerin kucağından ,aşiret reislerinin ve şıhların hegomonyasından kurtarılmalı işte kürtlerin asıl sorunu bu, bir çözüm lazımsa bölgedeki bu düzen değişmeli..
  3. Ümraniye’de 27 el bombasının ele geçirilmesi üzerine başlayan soruşturma medyada 10’uncu dalga operasyonları adı verilen göz altına almalarla devam etmektedir. Ergenekon kavramı, ilk olarak Can Dündar ve Celal Kazdağlı’nın Show TV’de yaptığı “40 Dakika” adlı programda, devletin içindeki yasa dışı yapılanmaların tartışıldığı 7 Ocak 1997 tarihli bölümünde dile getirilmiştir. Savcıların talebi ile İstanbul 13.ağır Ceza Mahkemesi’nce Temmuz 2008’de kabul edilen iddianamede, Ergenekon Terör Örgütü olarak yer almıştır. Terör örgütü olarak nitelenen bu yapının yöneticilerinin; Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal Alemdaroğlu, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve Türk Ortodoks Patrikhanesi basın sözcüsü Sevgi Erenerol olduğu iddia edilmiştir. Burada dikkat çeken husus, genellikle kendisini “ulusalcı” olarak gören ve iktidara karşı sert muhalefet yapan siyasi akıma mensup kişilerin bu oluşumda yer almalarıdır. Dolayısıyla bir terör örgütü mü etkisiz hale getiriliyor yoksa iktidara sert muhalefet edenler mi tasfiye edilmek isteniyor sorusu akla gelmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki Ergenekon, Atlantik ötesinden dış istihbarat desteğiyle yürütülen bir operasyondur. NATO’nun yöneticisi konumundaki ABD ile İngiltere’nin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme planlarının Türkiye’yi olumsuz etkileyeceğini düşünen ve bu konuda sessiz kalamayacağını her fırsatta ifade eden TSK’ya Türk halkının gösterdiği tarihi sevgi ve güveni aşındırmak, devlet kurumları arasında ikilik yaratmak amacıyla yürütülen bir psikolojik harekat çalışmasıdır. Demokrasi, insan hakları, terör ve çetelerle savaş gibi kavramlar bu operasyonları gizlemek adına kullanılan şifrelerdir. Operasyonları yürüten savcı ve polislerin operasyonun her aşamasında özellikle tutuklamaların anında medyada yer alması, hatta bir kısmının canlı olarak yayınlanması, tutuklananlar üzerinde psikolojik baskı kurulması, yapılan planlı gece kazıları ile operasyonun kamuoyunda meşru gibi gösterilmesi, kamuoyu desteği sağlanması, tutuklananları suçlu ve kamu vicdanında mahkum etme çabalarının hedeflenmesi dikkat çekicidir. Gözaltına alma süreçlerinde önemli kişilerin yanında mafya ve çete üyeleri de aynı süreçte yan yana resmedilmektedir. Önceki suçlar kamuoyunda çok iyi bilinen ama her ne hikmetse üzerine tam anlamıyla gidilmeyen sabıkalılarla hiç bir şekilde yan yana gelmesi mümkün olmayan ve devletin üst kademesinde başarılı ve onurlu bir şekilde görev yapmış kişiler aynı oluşum içindeymişçesine senaryolar üretilerek adeta bir ‘rövanş’ alınmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki bu sağlıksız oluşumun sonucunda açılan yaraların rövanşını da ileride başkaları almak isteyebilir. Yapılmak istenen, Türkiye’yi kendi çıkarlarına uygun olarak şekillendirmek ve yönetmek isteyen, ancak bu konuda bazı temel kurumları kendisine en büyük engel olarak gören Batı destekli planlayıcı aktörlerin, kendileri tarafından kullanılmaya müsait olan bu iktidar vasıtasıyla milletin sevgi ve güvenine uygun olarak hareket eden bu kurumları yıpratma ve ülke yönetiminde etkisiz hal getirme çabaları haince devam etmektedir. Bugün iktidarda olanlar, kısa vadeli siyasi çıkarları uğruna bunu bir fırsat olarak görmekte ve dış güçlerin emellerine hizmet eden bir davranış içine girmekte hiç tereddüt etmemiştir. Bu ülkenin yetiştirdiği ve en üst kademelerde kamu görevi verdiği ve Atatürkçü düşünce sistemini yaşamına yansıtan toplumda saygın yeri olan bazı kişileri, kendi düşüncesinde olmayan siyasi iktidar tarafından engel olarak görülmekte ve “yargı bağımsız çalışsın, yargıya güvenelim” söylemleri ile siyasi bir linç mekanizması yargı eliyle gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Ergenekon hikayesi bir takım bulgular veya suç teşkil eden faaliyetlerin üzerinden yürütülen siyasi bir operasyondur. Tabi ki, yargı suç teşkil eden olayların üzerine gidecektir ve gitmelidir de. Ancak bunu fırsat bilen siyasi iktidar bu operasyonu, Türk toplumunda totaliter rejimleri aratmayacak bir baskı aracı olarak kullanmaktadır. Demokratikleşme diye yola çıkanlar ülkedeki temel insan hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmakta, genel bir korku ortamı yaratarak özellikle muhalifleri sindirmeye ve susturmaya çalışmaktadır. Yapılan hukuksuzluklar işin ayrı bir boyutudur. Evrensel hukuka aykırı biçimde yürütülen gözaltı süreçleri bunun en belirgin kanıtıdır. Gözaltındaki bir zanlının ölmesi, bir başka tutuklunun halen iddianamesi bile ortada yokken, sağlığının bozulması, felç geçirmesi, bir başkasına uygun tedavi olanaklarının sağlanmaması, Cumhuriyet başsavcılığı yapmış bir kişinin evine nasıl girildiği ve arama yapıldığı, YÖK başkanlığı yapmış bir bilim insanına uygulanan muameleler, Türk yargısına olan güveni çok ciddi bir biçimde sarsmıştır. Yasalara aykırı olarak, gizli yürütülmesi gereken soruşturma, medya aracılığı ile ortalığa dökülmüştür. Bu bile başlı başına davayı siyasi hale getirmiştir. Medyanın da yardımı ile kamuoyu önünde, hukukun ayaklar altına alındığı uygulamalara maruz kalanların, devlet içindeki görev ve düşünceleri göz önüne alındığında, iktidarın intikam sürecine girdiğini anlamamak saflık olur. Son Ergenekon dalgasına bakıldığında; iktidarın liberallerle açılmış olan arasının düzeldiği ve liberal kesimin desteğinin yeniden sağlandığı, Kürt kökenli vatandaşlarımızla mesafeli olan ilişkinin, Kürtçe TV ile birlikte Doğu ve Güneydoğu halkı için önemli olan İbrahim Şahin gibi isimlerin de tutuklanması ile iktidar lehine dönme ihtimalinin artırabileceği, iktidarın içinden çıktığı milli görüşçü tabanın da duygularını okşayacak şekilde “28 Şubat’ın intikamı alınıyor” görüntüsü verilmesinin sağladığı, yerel seçimlere az bir zaman kala ve ekonomik krizin göz önünde olduğu bir durumda, medyanın tamamının Ergenekon ile yatıp kalkması sonucunda gündemin iktidar lehine şekil aldığı açıkça görülmektedir. Hukuki olması gereken bu konu siyasi sonuçlar yaratmaktadır. İşin bir boyutu da, Ergenekon isminin kasıtlı olarak bu olayda kullanılmasıdır. Ergenekon Türk tarihinde önemli bir yeri olan ve Türklerin Orta Asya’dan çıkışını temsil eden, yani Türklerin var oluş felsefesinin temelini oluşturan bir kavramdır. Ergenekon isminin polisiye bir meselede çetelerle birlikte anılması her Türk’ü rahatsız etmekte ve yaralamaktadır. Zaten yıllardır Türk halkı üzerinde oynanan kültürümüzü bozma ve yozlaştırma çabalarına bir de Ergenekon eklenerek süreç devam ettirilmektedir. Bir başka boyutu da, uluslararası boyutta terör örgütü ilan edilmiş olan PKK’nın başı olarak İmralı’da buluna bölücübaşı hain yattığı yerden örgütünü yönetmeye devam ederken, güya terör örgütü lideri dedikleri komutanlara her türlü hukuksuzluk reva görülmektedir. Sonuç olarak, ülkeyi antidemokratik oluşumlardan kurtarmayı vadeden operasyon ülkeyi yeniden bölmüştür. Soruşturmada psikolojik harekat usulleri uygulanarak ve özellikle gizli yürütülmesi gereken soruşturmada elde edilen bilgiler medya aracılığı ile servis edilerek sistemli bir yıpratma çalışması ve yargısız infazlar yürütülmektedir. Ergenekon ile sadece geçmişin, 1960’ın, 1970’in, 1980’in, 28 Şubat’ın intikamı alınmakla kalınmayıp, Batının planları için en büyük engel olarak gördüğü TSK yıpratılmaya çalışılmaktadır. Laikliğe sahip çıkmak için sokağa dökülenlere karşı yapılan bir tertiptir. Üniter ulus devletinin, Atatürk Türkiyesi’nin yok edilmek istenmesidir.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.