-
İçerik Sayısı
2.202 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
9
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
yam_yam tarafından postalanan herşey
-
Tanrıyı karanlık enerjinin neresinde gördüğünüzü de söyleyin de bilelim.. Bırakın karanlık enerjiyi, evrenin işleyen çarklarının neresindedir tanrı? "Bak kuş... Uçuyor, demek ki tanrı var." demekten bir farkı yok. "Burnumuzun ucunu göremezdik" ifadesi çok yersiz olmuş... Evren milyarlarca yıldır genişliyor, bir bakın bakalım Mars ile Dünya arasındaki mesafe ne kadar değişmiş? Son ölçümlere göre evrenin genişlemesi her milyon parsekte (326 milyon ışık yılı) saniyede 74,2 kilometre hızlanıyor. Ancak Güneş sistemi içerisindeki mesafelerde değişen bir şey yok. Evrenin mekanizmalarının açıklaması içerisinde asla bir tanrıya yer yoktur. Vazgeçin artık şu mantıksızlıktan..
- 8 cevap
-
- 3
-
-
Kureyza Olayına Farklı Bir Bakış
yam_yam şurada cevap verdi: özedönüş başlık Dini Konular - Din - Dinler
Rahatladın mı sevgili özedönüş? Bu konu seni çok rahatsız ediyordu değil mi? Ama ilgili makale yine "duymak istenileni" vermiş. Sen de bunu duymak istiyordun ve duyunca da rahatladın. Bu konuyla ilgili yığınla sahih derecesinde hadis olduğunu benden daha iyi bildiğine kuşkum yok. Ama işte peygamber'e yakıştırılamayan bir davranış olduğunda hemen savunma psikoloji giriyor devreye. Senin gibi biri bile bu makalede bahsedilen çapsız bahanelere sarılıyorsa, söyleyecek bir şey yok. Dediğim gibi konu peygamber'e yakıştırılamayan bir davranış olduğunda yığınla sahih hadis sudan bahanelerle yok sayılıp Kur'an'a dönülüyor. Peki Kur'an'a döndünüz de ne oldu? "Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz." Erkeklerin öldürülüp de kadınların ve kız çocuklarının esir edildiği buradan anlaşılamıyor mu? Cariyelik bir esaret değil midir? İslam'da cariyelik yok mudur? Ahzab suresi 26.ayeti yazılıyor da, 27. ayeti neden yazılmıyor? "Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah her şeye Kadir olandır." Bu açık ve net biçimde bir yağmanın legalleştirilmesi değil de nedir? Yağmayı, barbarlığı, vicdansızlığı kendi peygamberine yakıştıramayanlar, inancına toz kondurmamak adına üstelik kendi kaynaklarındaki yığınla argümanı sudan bahanelerle yok saymaktadırlar. Ey müslümanlar! Ahzab 27 orada duruyor... Yağma da mı yalan?- 13 cevap
-
- 1
-
-
Evet... Sonrasında Ay, Güneş ile Dünya'nın arasından çıkacak ve Güneş o kızgın yüzünü tekrar gösterecek. Akıllarda kalacak hoş bir astronomik olayın hatırası ile hayat devam edip gidecek...
- 31 cevap
-
- 2
-
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bilimin ahlaki bir yapı oluşturabileceği iddiasını dile getiren sizlerdiniz. Bilimin bunu yapabilmesi için kesin hükümler koyması gerekir. Halbuki bilim olgusaldır ve gözlenebilir olgulara dayanır; objektiftir ve kişiden kişiye, toplumdan topluma değişmez. Bu da bilimin subjektif konularda hükümler koyamayacağı anlamına gelir. Felsefenin önerisini bilimin incelemesi ne demektir? Felsefenin subjektif bir konuda vardığı hükmü bilim inceleyip de "bu hüküm doğrudur" ya da "bu hüküm yanlıştır" gibi bir sonuca mı varacak? -
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sevgili demirefe; İnan ki seni anlamakta güçlük çekiyorum; zira bir söylediğin diğeri ile uyuşmuyor.. 20 sayfalık tartışma boyunca "bilimin ilgi alanına girmeyen hiç bir şey yoktur" parolasıyla bilimin felsefi konularda ahkam kesici bir kurum olduğunu iddia ediyordun, şimdi ise "bilim ve felsefe birbirinden ayrı iki kurumdur, biri diğerine karışmaz/karışmamalıdır" diyerek bizi "birisi bizimle dalga mı geçiyor" durumuna düşürüyorsun... Bilim felsefi konularda ahkam kesecek ise, hani ikisi de birbirine karışmazdı/karışmamalıydı? -
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Kendi adına konuşmanız daha doğru olurdu sevgili bilimselci. Zira "bizler" derken kimi kastettiğin hususunda hiç bir fikrim yok. Ancak tüm okuyucuları kastetmeyeceğine göre yukarıdaki cümleyi yazma nedeninizi merak ettim doğrusu... Nezaketiniz için teşekür ederim... Hoşbulduk... Buna dikkat etmesi gerekenlerden birinin de siz olduğunuzu bir üstteki cümlenizle göstermiş oldunuz sevgili bilimselci... Çünkü bu konu tam da 20 sayfalık tartışmanın özünü oluşturuyor. Bu konunun üzerinde durmamın nedeni bu. Ben de konunun muhatabı dururken sizin konuyu geçiştirme çabanınızı anlayamıyorum.. -
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sanırım anlatamadım sevgili demirefe... Ben önerini tartışmıyorum. Gerekçelerini de istemiyorum... Bilimin değer yargıları üretebileceğini ve tüm değer yargılarının bilim temelli olabileceği iddiasındasın. Diğer taraftan da bilim temelli olmayan hiç bir değer yargısını kabul edemeyeceğini, bu konuda çok hassas olduğunu beyan ettin. Ya fikrini değiştirdin, ya da bir tezat içindesin. Hangisi? -
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sevgili demirefe; Açıkçası 20 sayfalık onca tartışmadan sonra verdiğin bu cevapla, nasıl bir tezat içinde olduğunu farkedememiş olman beni ziyadesiyle şaşırttı. "Dolayısıyla bilimden, bilgiden başka hiç bir temeli kesinlikle kabul etmem." "Bilim konusunda hiç bir taviz veremem." diyen siz, "Bu bilimin değil, benim kişisel önerimdir" diyorsunuz.. Üstelik "Bilimin konusu olmayan hiç bir şey yoktur..." diyerek bilimin alanına girdiğini iddia ettiğiniz bir konuda bilim dışı değer yargısı ürettiğinizi itiraf ederek.. Hangi söylediğinizi kabul edeceğiz? -
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Daha önce bu tartışmanın artık gereksiz olduğundan bahisle tartışmaya devam etmeme kararı almıştım. Ancak görüyorum ki arkadaşlarımız hala anlamsız bir ısrar haliyle ve dayanağı olmadığını gördüğümüz iddialarla tartışmayı sürdürme gayreti içerisindeler. Bu durum benim de tartışmaya tekrardan müdahil olmam konusunda ikna edici oldu. Sevgili Demirefe bana son diyaloglarımızdan birinde şöyle bir şey söylemişti : Madem ki bilim değer yargıları üretebiliyor ve demirefe dostum da bilimden başka bir temeli kesinlikle kabul etmediğini söylüyor, öyleyse aşağıdaki değer yargısını da bize hangi bilimden aldığını söyleme konusunda bir zorluk yaşamayacaktır. Sevgili demirefe ; Yukarıdaki değer yargısının hangi bilim temelli olduğunu benim kadar konuyu takip eden diğer okuyucular da merak ediyor olmalılar. Ne dersin? -
Değerli katkıların için teşekkür ederim sevgili birce...
-
21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?
yam_yam şurada cevap verdi: philipglass başlık Bilim Dünyası
NASA'nın bir şekilde işine geldiği için bir takım konularda sessiz kalmış olabileceği varsayımı bana pek gerçekçi gelmiyor sayın Cyrano... NASA zaman zaman bir takım açıklamalarda ya da yalanlamalarda bulunuyor. Ancak malum sebeplerden dolayı yazılı ve görsel medya bu açıklamalara ya çok az yer veriyor ya da hiç yer vermiyor... Örneğin "Mars'ta yaratık bulundu" ya da "Astronot 'uzaylılar var' dedi" gibi haberler medyada geniş şekilde yer alırken, NASA'nın bu söylemlere ilişkin yaptığı yalanlamara nedense çok az rastlıyoruz. Aşağıdaki yazınızı okurken aklıma çok bilinen "papa" fıkrası geldi.. Hani papa New York'a bir ziyarette bulunmuş da, gazeteciler daha uçaktan inerken çevresini sarmışlar. İçlerinden bir tanesi "genelevi de ziyaret edecek misiniz" diye sorunca, papa şaşkın bir şekilde "New York'ta genelev var mı" diye karşılık vermiş ve ertesi gün gazetelerde manşet : Papa gelir gelmez sordu: New York'ta genelev var mı? Nasa'nın durumu da papa'nınki ile aynı hesap... 1983 yılında ne olduğu anlaşılamayan bir gök cismi tespit ediliyor fakat medya hemen bunu yeni bir gezegen olarak lanse ediyor. Daha sonra bu cismin bir galaksi olduğu anlaşılıyor ama artık medyanın umurunda değil... Zira bir galaksi keşfi okuyucularından çok azının ilgisini çekecektir. Yer verilmese de olur artık... Ya da NASA güneş fırtınaları hakkında bir rapor hazırlıyor. Bu raporda olabilecek en kötü senaryoya da yer veriliyor fakat medya hemen bunu "kıyamet geliyor" şeklinde servis ediyor. Ya da NASA resmi internet sitesinde Mars yüzeyinden çekilmiş bazı fotoğraflara yer veriyor. Bir bakıyorsunuz gazetelerde "NASA şokta... Mars'ta uzaylı var" diye haberler çıkıyor. Ya da NASA Dünya'ya çarpma olasılığı olan gök cisimlerine yer vermiş. Bu cisimlerden birininin çarpma olasılığı dokuzyüz küsür binde bir olarak belirtilmiş. Gazetelere bir bakıyorsunuz kıyamet senaryolarının bini bir para... NASA kime ne anlatacak, hangi biriyle uğraşacak?- 168 cevap
-
- 21 Aralık 2012
- 21 12 2012
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?
yam_yam şurada cevap verdi: philipglass başlık Bilim Dünyası
Geçmiş medeniyetler değil de, o medeniyetler hakkında yapılan bazı yorumlar fasaryadan ibaret. Şurada biraz değinmiştim: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...;showentry=4918- 168 cevap
-
- 21 Aralık 2012
- 21 12 2012
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?
yam_yam şurada cevap verdi: philipglass başlık Bilim Dünyası
Sana sormak istediğim bir şey var lena... 2012 bitip de 2013 yılına geldiğimizde, hala marduk diye bir gezegen ortaya çıkmamışsa, bunun bir aldatmaca olduğunu kabul edecek misin, yoksa "marduk mutlaka var ama geliş tarihi yanlış hesaplanmış" mı diyeceksin?- 168 cevap
-
- 21 Aralık 2012
- 21 12 2012
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
AYKIRI SORU - YORUM VE SORGULAMALAR
yam_yam şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Dini Konular - Din - Dinler
"Her şey" den kastım, tüm fauna ve tüm familyadır. Göğün sudan ayrılışı konusunu anlamamış olmanıza ihtimal veremiyorum. "...henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde yaratandır." ifadesi bile başlı başına yeterlidir. Fakat yine de size yardımcı olması açısından biraz daha açayım... Enbiya 30 : "İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?" Neymiş: Başlangıçta göklerle yer bitişikmiş. Peki bu bitişiklik esnasında gök neredeymiş : "henüz Arş'ı su üstünde iken" ifadesine göre gök suyun üzerindeymiş. Peki tanrı ne yapmış: Göklerle yeri ayırmış... Yani suyun üzerinde olan göğü, sudan ayırmış ve yükseltmiş; hem de direkler olmadan. Bknz: "Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten..." Daha önce Muhammed'in yaradılış efsanesini Yahudilerden, Yahudiler'in de eski mezopotamya uygarlıklarından aldığını belirtmiştim. Tevrat'a baktığınızda bu konunun derli toplu ve ayrıntılı olarak işlendiğini görürsünüz: Yar.1: 1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yar.1: 2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. Yar.1: 3 Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu. Yar.1: 4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. Yar.1: 5 Işığa "Gündüz", karanlığa "Gece" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu. Yar.1: 6 Tanrı, "Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın" diye buyurdu. Yar.1: 7 Ve öyle oldu. Tanrı gök kubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Yar.1: 8 Kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu. Yar.1: 9 Tanrı, "Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün" diye buyurdu ve öyle oldu. Yar.1: 10 Kuru alana "Kara", toplanan sulara "Deniz" adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. Muhammed yaradılış hikayesini yahudilerden almıştır almasına da, bölük börçük, eksik ve karmaşık olarak anlatmıştır. Tevrat'ın ilgili bölümlerini okuduğunuzda Muhammed'in ne anlatmaya çalıştığını daha iyi anlıyorsunuz.... Sümer kozmogonisinde de yaradılış hemen hemen aynıdır. Ünlü Sümerolog Samuel Noah Kramer, Tarih Sümer'de Başlar adlı eserinde bize bunu açıkça gösteriyor : Gök Yer'den uzaklaştıktan sonra, Yer Gök'ten ayrıldıktan sonra, İnsanın adı konduktan sonra; An (gök tanrısı) göğü ele geçirdikten sonra, Enlil (hava tanrısı) yeri ele geçirdikten sonra... (S:111) Ayrıca Kramer şunları söylüyor: " 'Gök-yer' üstten ve alttan, her yandan sonsuz bir denizle kuşatılmıştı ve evren bunun içinde, bir biçimde sabit ve hareket etmeden duruyordu" ...... "Bu ilksel deniz içinde, kubbeli bir göğün düz yerin üstüne konup onunla birleşmesinden oluşan evren, 'gök-yer' bir biçimde doğmuştur. Aralarında, yerden göğü ayıran, hareket eden ve genleşen 'atmosfer' vardır. Bu atmosferin dışında parlayan cisimler - ay,güneş,gezegenler ve yıldızlar- biçimlenmiştir. Gök ile yerin ayrılmasının -ve ışık veren göksel cisimlerin yaratılışının- ardından bitki, hayvan ve insan yaşamı varlık bulur." (S:105-106) Nasıl, yeterince açık mı? -
AYKIRI SORU - YORUM VE SORGULAMALAR
yam_yam şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Dini Konular - Din - Dinler
"O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde yaratandır." (Hûd 7) "Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır." (Ra'd 2) "O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı." (Lokman 10) "O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak görüyor musun?" (Mülk 3) "O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir." (Bakara 2) Yeterli mi? -
AYKIRI SORU - YORUM VE SORGULAMALAR
yam_yam şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Dini Konular - Din - Dinler
Farkında mısınız bilmiyorum ama, bana hala Sümerler'e, Babilliler'e peygamber gönderilip onlara da vahyedildiğinden dem vuruyorsunuz. Bu yalnızca ve yalnızca sizin hezeyanınız olup, tarihten, arkeolojiden bihaber olanlara anlatılabilecek türden bir masaldır. Hala aksini iddia ediyorsanız, işte Sümer ve Babil kültürü ortadadır; yazıtları, yaşamları ortadadır; tanrıları, dinleri ortadadır... Tarihsel süreçle alenen çelişen, hiç bir mesnedi olmayan iki ayeti argüman diye ortaya koyup, "budur" demek, ancak kendinizi kandırmanızı sağlar. Bana geçerli argümanlar sunun, masallar değil... Demek nüans farklılıkları var ve o yüzden devşirme olamaz. Demek devşirme olabilmesi için birebir aynı olması gerekir... Ya ne dediğinizin farkında değilsiniz, ya da kavramların... 'Devşirme' kelime anlamı itibariyle "Toplanmış, bir araya getirilmiş" demektir. Bunu yaparken de toplanan şeyi kendi kültüründen koparır, oluşturmak istediğiniz kültüre adapte edersiniz. Aynen Muhammed'in yaptığı gibi... Bir iki madde mi? Muhammed, İslam'ın temel konularının neredeyse tamamını yahudilerden devşirmiş, kendi kafasındaki tanrıya uyarlamıştır. Tabii Muhammed yahudilerin de kendi dinlerini başka toplumlardan devşirdiğini bilmiyordu.. Hoş, bu yüzyılın başına kadar biz de bilmiyorduk; ta ki Sümer çivi yazısı sökülüp tabletler okunmaya başlayana kadar. İslam'ın devşirme konuları : *Tanrının kendisi *Evrenin yaradılışı *İnsanın yaradılışı *Ölümden sonra yaşam *Cennet/Cehennem *Melekler *Cinler Zaten imani açıdan geriye bir şey kalmadı... Bir de Kur'an'da anlatılan masallar/hikayeler var, onların da çoğu devşirme... Okuduğunuzu anlamada ve anlamlandırmada zorluk çektiğiniz belli. Size daha açık ifade edeceğim... Kur'an bize evrenin yaradılışını şu şekilde anlatıyor : Arş (Göğün en yüksek katı) henüz su üzerindedir. Tanrı göğü sudan ayırmış, göğü direkleri olmadan yükseltmiş (bir tür illüzyon gösterisi olarak düşünebilirsiniz ) yeryüzündeki her şeyi sudan meydana getirmiş, sonra gökyüzüne dönüp göğü 7 kat halinde düzenlemiştir. Tanrı tüm bunları 6 gün içinde yapmıştır. Şimdi siz Kur'an'da birer gerçekmiş gibi anlatılan tüm bu sümer masallarını göz ardı edip, zorlama bir "genişleme" anlamı çıkartıyorsunuz. Farzedelim ki tanrınız burada evreni genişletmekten bahsediyor olsun. Eğer öyleyse bile bu genişleme göğün yerden ayrılıp yükseltilmesinden ibarettir; bugün bildiğimiz anlamda değil. Peki sizin deyiminizle ben bilgi yoksunu biriyim. Sizin o engin dini ve astronomi bilgilerinizden faydalanmak istiyorum. Aşağıdaki ifadeleri bana açıklayınız lütfen... * Evrenin yaradılışı suyun gökyüzünden ayrılması ile mi gerçekleşmiştir? * Yeryüzü göklerden önce mi yaratılmıştır? * Mevcut evren modeline göre gökleri direkli ya da direksiz nasıl yükseltebilirsiniz? * Gökyüzünde görebileceğimiz bir çatlak nasıl meydana gelebilir? Siz öncelikle Kur'an'daki bu ifadeleri günümüz evren anlayışına uyarlayın ki, ancak ondan sonra "evrenin genişlemesi Kur'an'da yer alıyor" diyebilesiniz... Fırsat buldukça devam edeceğim... -
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bu tartışmayı yürütmenin artık gereksiz ve faydasız olduğunu düşünüyorum. Tartışma kültüründen nasiplenmişliklerinden şüphe duymadığım arkadaşlarım, artık bunu gözardı eder noktaya gelmişlerse, tartışmayı bitirmenin zamanı gelmiş demektir... -
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sevgili bilimselci ve demirefe; Sanırım "Bilim" in ne olduğu konusunda farklı düşüncelere sahibiz. Siz yukarıdaki söylemlerinizle, bir insanın hayatını nasıl yaşaması gerektiği hususunda bilimi dinin bir alternatifi konumuna getiriyorsunuz. Oysa ki kanaatimce bu çok da doğru olmayan bir yaklaşımdır. Ahlak, size hayatı nasıl yaşamanız gerektiğini, neyi yapıp neyi yapmamamız gerektiğini söyler. Oysa ki bilimin ne böyle bir derdi vardır, ne de misyonu... Siz eğer "Ahlak, bilim temelli olmalıdır" derseniz, bilimin insanların yaşam tarzları ve davranışları üzerinde ahkam kesen bir disiplin olduğunu söylemiş olursunuz. Bilimin böyle bir yönü olmadığı gibi, kabul edilebilir de değildir. Zaten bilimin doğasına aykırıdır; zira bilimin doğasında şüphe vardır. Konunun daha iyi anlaşılabilir olması için şöyle bir örnekleme yapacağım: Ahlakın insanların nasıl yaşaması, neyi yapıp neyi yapmaması gerektiği hususunda ahkam kesen toplumsal bir disiplin olduğunu belirttik. Biz bu tanıma uygun bir disiplin daha biliyoruz ki, o da "hukuk"tur. Aradaki fark, birinin düzenleyicisi ve müeyyidecisi devlet erkidir, diğerinin ise içerisinde bulunulan toplumdur. Bu şu anlama gelir: Eğer bilim temelli bir ahlaki yapı oluşturabiliyorsak, bilim temelli bir hukuk da oluşturabiliyor olmamız gerekir. Oysa ki bu mümkün değildir. Bir başka iletimde de belirttiğim gibi, hiç bir bilim dalı size bir suçun cezasının ne olması gerektiği hususunda gerekli formülü veremeyeceği gibi, bir davranışın neden suç sayılması gerektiği noktasında da kesin bir hüküm veremez. Siz, bir taraftan cinayetin (bir insanın yaşam hakkını elinden alma) suç sayılması gerektiğini söylerken, diğer taraftan işlenen bir suç için idam hükmü verebiliyorsanız bu bir çelişkidir. Oysa ki bilimde çelişkiye yer yoktur. Son olarak söylemek istediğim, "ahlak" bir değer yargıları bütünüdür. Değer yargıları, kişiden kişiye ve zamandan zamana farklılık gösterir. Eğer bana kişiden kişiye, zamandan zaman değişmeyecek değer yargıları bütünü oluşturabilecek bir bilim dalı/dalları gösterebiliyorsanız, düşüncenizde haklı olduğunuzu kabul edeceğim... Yok eğer gösteremiyorsanız, o zaman da bilim temelli bir ahlaki yapı oluşturulamayacağını kabul etmeniz gerekir. Zira bilimsel doğrular kişiden kişiye, zamandan zamana farklılık gösteremezler. -
Elbette her bireyin espri anlayışı kendine.. Zaman zaman (özellikle uzun cevaplar yazacaksam) ben de esprilerle yazılarıma eğlence katmaya uğraşırım ki, daha kolay okunabilsin, okuyan sıkılmasın... Lakin yukarıdaki ifadeleri bir forumdaşın espri anlayışınıza ilişkin naçizane eleştirileri olarak görün... Neyse konumuz komedyenlik değil elbette... Toplumsal yaşamı düzenleyen sistemler stabil değillerdir; zira hayatın kendisi stabil değildir. Dolayısı ile hayata ilişkin her durumu düzenleyen açık ve net bir takım kurallar koymak mümkün değildir. Zaten hukuk içerisinde önemli bir yeri olan "içtihat" de bundan kaynaklanmaktadır. Bu kurallar zaman içinde ihtiyaca binaen düzenlenirler. Bu düzenlemeler gerçek bir ihtiyaca istinaden olabileceği gibi yasama kurumunun başındaki kişilerin ideolojik görüşlerine dayalı sanal ihtiyaçlar da olabilir. Netice itibariyle hukuk kapalı bir sistem değil, insanlar tarafından oluşturulmuş, zaman göre (hatta aynı zaman dilimi içinde bile) değişiklik gösterebilecek açık bir sistemdir. Ahlakta olduğu gibi hukukta da (istisnalar kaideyi bozmaz) bilim temelli kurallar koyamazsınız. Örneğin bilim size bir katilin suçunun ne olması gerektiğine ilişkin gereken formülü veremeyeceği gibi, spesifik bir cinayetin neden suç sayılması gerektiğine ilişkin değişmez bir veri de sunamaz. Aksi olsaydı hukuk kuralları her ülkede aynı olurdu. Dolayısıyla bu kurallar tamamen kendisini meydana getiren zihniyetin anlayışı ile ilgilidir. Eğer sistemin yürütülmesinde yer alan bireylerin anlayış farkı sayısal olarak belli bir oranın üzerindeyse, sistemin kutuplaşması da kaçınılmaz olacaktır. Benim açımdan konu bundan ibarettir...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
yam_yam şurada cevap verdi: pinokio başlık Dini Konular - Din - Dinler
Yukarıdaki tartışmaların tümünü okuduğumu iddia edemem.. Ancak söylemek istediğim bir kaç şey var. Sevgili bilimselci ile anlaşamadığımız nadir konulardan biriydi ahlak... Ben bilim temelli bir ahlaki yapı oluşturulamayacağını iddia ederken, sevgili bilimselci aksini iddia ediyordu. Görüyorum ki aynı iddiasında hala ısrarlı... "İyi bir yemek tarifleri kitabı tadı tuzu yerinde bir yemek hazırlamak için gereken tüm durum ve koşulları belirt(e)mez. Yaşam da öyle... Sonlu sayıda bir takım kuralı bir araya getirip "işte ahlakın kesin temel taşları bunlar" demek bir yerde imkansız. Çünkü insan doğası sabit değil, toplumsal olarak koşullanıyor." Yukarıdaki ifadeyi fırsat buldukça kullanmaya çalışıyorum; zira "ahlak" dediğimiz kavramın değişkenliğini çok yalın bir şekilde anlatıyor. "Ahlak" ın temeli kültürdür. Bir toplumun kültürel dokusu, aynı zamanda ahlaki yapının da temel niteliklerini belirler. Bu özellik de bilimsel yöntemden çok "zihniyet" le ilintilidir. -
iki yıl önceki tartışmalarımızda daha ciddi bir yazar profili çiziyordunuz sayın bekir... Sanırım son 2 yıldaki gelişmeler sizi bayağı bir hırpalamış... "Hukuk" derken, sistemden bahsediyorum; yazılı kurallar bütününden değil... Örneğin, "Hukuk sistemi" , "Eğitim sistemi" gibi...
-
Gittikçe kutuplaşıyoruz... Siyaset kutuplaşıyor, hukuk kutuplaşıyor, eğitim kutuplaşıyor.. Her geçen gün biraz daha geriliyor, her geçen gün biraz daha 'ince'liyoruz.
-
AYKIRI SORU - YORUM VE SORGULAMALAR
yam_yam şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Dini Konular - Din - Dinler
Evet, taamüden bir insan öldürmek bundan 4000 yıl önce de suçtu, şimdi de... Ancak bundan 200 yıl öncesine kadar köle ticareti yasaldı... Gerçi işimiz Allah'a kalmış olsaydı hala da yasaldı... Günümüzde "evrensel hukuk kuralları" diye tabir edilen bir kurallar bütünü vardır. Her ne kadar çerçevesi tam olarak çizilemese de, gün geçtikçe genişletilmektedir. Bu kuralların temeli de genel olarak "insan hakları evrensel beyannamesi" ve bu beyannamenin ilkeleri çerçevesinde oluşturulmuş içtihatlardan ibarettir. Bu beyannamede yer alan temel haklar günümüzde tüm medeni toplumlar tarafından kabul görmüştür. Bu haklar, insanları insanlardan daha çok düşündüğünü iddia eden bir tanrı tarafından oluşturulmamıştır. İnsanlığın binlerce yıllık acılarının ve düşünsel evriminin bir sonucudur. Oysa ki dini öğretilerdeki mevcut suç/ceza kavramlarına baktığınızda, bulundukları toplumun bilinç düzeyleri ile uyumlu olduklarını görürsünüz. Bu anlamda da dinler aslında toplumsal hukuk açısından radikal ve evrensel düzenlemeler içermezler; tıpkı Kur'an'ın da içermediği gibi. Diyebilirsiniz ki "İslam iyiliği emretmiştir." Elbette öyle emredecek; aksi takdirde toplumsal bir geçerliliği olmadığından daha doğmadan yitip giden bir din olurdu. Bu emir ilahi olduğundan değil, alternatifi olmadığındandır. Ama işte iyilik de göreceli bir kavram... "Kölenize iyi davranın" demenin günümüzde hiç bir geçerliliği yoktur. Bu emir yalnızca köleliğin yasallığı üzerine kurulmuştur ve açıkça çelişki içerir; "Kolunu kırın ama koparmayın" demek gibi bir şey... Kur'an'ın insan hakları evrensel beyannamesi ile nasıl bir çelişki içerisinde olduğunu aşağıdaki linkten görebilrsiniz: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...;showentry=1529 Peygamberlik dediğiniz şey, babadan oğula geçen bir kurum gibidir. Bknz: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...;showentry=1509 Bu konu en çok trajikomik gördüğüm konuların başında gelir. Tanrısının arap yarımadası dışındaki coğrafyaya da peygamber göndermiş olduğu iddiasının dillendirilmesi. Bu örneği zaman zaman kullanıyorum; sizin için de kullanacağım: Durumunuz, babalık testi %99,9 negatif çıkan birinin, sırf çocuğun burnu kendi burnuna benziyor diye çocuğun kendinden olduğuna inanmasına benziyor. Bugün eski mezopotamya uygarlıklarının kültürlerini ve dinlerini biliyoruz. Bu dinlerde ne sizinkine benzer bir tanrı, ne de peygamber göremiyoruz. Gördüğümüz şey, bu uygarlıkların mitolojisinin, peygamber olduklarını iddia edenler tarafından uydurdukları dinlere yamanmasından ibaret. Acziyet, bilgi ile ters orantılıdır sayın hanif... Bilgi arttıkça azciyet azalır... Ne kadar bilgi yoksunusun, o kadar acizsin... -
AYKIRI SORU - YORUM VE SORGULAMALAR
yam_yam şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Dini Konular - Din - Dinler
Hayır.. Devşirmeye örnek olarak Hammurabi kanunlarından tek bir hükmü alıp örnek göstermedim. Kısas hükümlerinin de, miras paylaşımının da Hammurabi kanunları ile benzer ya da uygun olduğunu gösterdim. Ayrıca "ceza" hukukun bir parçasıdır ve sizin dayanağı olmayan "muhakemeniz yanlıştır" iddianız da bu cezanın devşirme olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bakınız tanrınız ne diyor : "Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir." (Mâide 45) Hayır efendim ne münasebet... Tevrat'tan en az 1000 yıl önce de bu hükümler vardı : 196. Eğer bir adam başka bir adamın gözünü çıkarırsa onun gözü de çıkarılır. (Göze göz) 197. Eğer bir kişi başkasının kemiğini kırarsa onun kemiği de kırılır. (Yaralar da kısasa tabi) 200. Bir adam kendisi ile eşit olan birinin dişini kırarsa onun da dişi kırılır. (Dişe diş) E hani devşirme değildi? Bu söylediklerinizin hiç bir anlamı yok; dahası gerçeği de yansıtmıyor. İkinci cümlenizde bahsettiğiniz durum kabul edilebilir bir önerme olsaydı eğer, bugün bir ayet için 10 farklı tefsir ile karşılaşmazdık. Bu tamamen mesnetsiz bir söylemdir. İki ayette söylediğiniz gibi bir durumun olması, bu durumun Kur'an'ın genelinde olduğu sonucunu doğurmaz. Bilakis ben size öyle olmadığına ilişkin onlarca ayet sayabilirim. Zaten yalnızca başlık olarak verebilirsiniz... Altını doldurma konusunda epey bir zorlanacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın... Her birinin altına yalnızca bir ya da iki madde yazabilirsiniz ki, bu saydığınız başlıklar öyle bir-iki maddeyle geçiştirilebilecek konular değildir. Kur'an bir yığın gereksiz tekrar ve "eskilerin masalları" yerine, asıl misyonu olan toplum hayatını düzenleme konusunda çok daha verimli olmalıydı. Kur'an'dan 2300 yıl daha eski olan 2 metrelik bir taş blokta bile Kur'an'dan çok daha fazla hukuki düzenleme yer alır. Ben aklederim... Zira aklettiğim için ateistim. Siz akletmekten ziyade, iman edersiniz. Zira akletseniz, göğün nasıl yarılabileceğini, göklerin direksiz nasıl yükseltilebileceğini, gökte bir çatlağın nasıl oluşabileceğini vs.vs. bana izah edebiliyor olmanız gerekirdi. Halbuki siz yerden bir urganla minareden adam kurtarma peşindesiniz. Ne Kur'an'da, ne Tevrat'ta evrenin genişlemesi ya da big bang benzeri bir oluşumdan bahsedilmez. "Genişleticiyiz" (ki bu ifade bile pek çok müfessir tarafından kabul görmez, zira kasıtlı olarak hatalı çevrilmiştir) ifadesini evrenin bildiğimiz anlamda genişlediğini gösteren bir ifade olarak tarif edebilmek için Türkçe'yi yeni yeni öğrenmeye başlamış biri olmak gerekir. Ancak illa ki bir genişleme anlamı çıkaracaksanız, bu genişleme arş su üzerinde iken yer ile göğün birbirinden ayrılması suretiyle oluşan bir genişlemedir. Aynı ifadeleri Sümerler'in yaradılış destanında da bulabilirsiniz. Tevrat'ta da, Kur'an'da da anlatılan evrenin oluşum hikayesi tamamen Sümerler'e ait olan bir yaradılış hikayesidir. Bunu önce Tevrat iktibas etmiş, sonra da Muhammed alıp Kur'an'a aynen ilave etmiştir. Yani İslam'ın yaradılış hikayesi de Tevrat gibi kendinden binlerce yıl önceye dayanır ve geçerlilik açısından yunan mitolojisinden farklı değildir.. Şartlı düşünmek demek bu olsa gerek. Doğru teşhisler konulamıyor. Anne-baba-çocuk arasında 2 bağ vardır: 1- Biyolojik bağ 2- Duygusal bağ Kur'an bir oğula babasının evlendiği kadınlarla evlenmesini ahlaksızlığın daniskası olduğu gerekçesiyle yasaklamıştır. Dikkat edelim, buradan anlamamız gereken şey, çocuğun annesi ile evlenmesinin yasaklanması değildir. O dönem çok eşlilik revaçta bir uygulama olduğundan, bir oğulun babasının daha önce evli olduğu herhangi bir bayanla evlenmesi yasaklanmıştır. Yani bir "analık" (halk ağzında Üvey ana) ile... Dolayısıyla o bayan ile oğul arasında biyolojik bir ilişki yoktur. Demek ki Kur'an, biyolojik değil, duygusal bir ilişkiye dayanarak bu durumu ahlaksızlık olarak nitelemiştir. İşte bir baba ile evlatlık arasında da aynı duygusal bağ söz konusudur. Bir evlatlık biyolojik bağ olmasa da duygusal olarak evlat yerine geçer. Zaten siz evlat edinirken bu niyetle evlat edinmiyorsanız, evlatlık kurumuna zarar veriyorsunuz demektir. Bu durumda bir babanın öz evladının eşiyle evlenmesi ile, evlatlığının eşiyle evlenmesi arasında bir fark yoktur. Zira her iki durumda da gelinler babaya duygusal bir bağ ile bağlıdırlar; ve Kur'an da zaten duygusal bağı esas almaktadır. Bugün büyük çoğunluğun müslüman olduğunu söylediği bir toplumda bile hala evlatlığın karısına göz koymak ahlaksızca bir davranış olarak nitelendiriliyor ise, demek ki Muhammed'in yaptığında bir yanlışlık var. İşte o yanlışlık da, doymak bilmeyen hevasından kaynaklanıyor. Fırsat buldukça devam edeceğim..... -
Öyleyse? Öyleyse bilenler bilmeyenlere anlatsın; cehalet sürüp gitsin...
- 13 cevap
-
- 1
-