Zıplanacak içerik

kralx

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

kralx tarafından postalanan herşey

  1. CYRANO kayda değer hiçbir yönün yok ama cevap vermek zorunda kalıyorum.. Karl marksın görüşünün ne olduğunu sormamın ne sakıncasını gördün.. Neden bana birşeyler söylerken kendine bakmıyorsun.. Neden benim her iletimimin altında sanki benim gözetmenimmişsin gibi saçma sapan şeyler yazıyorsun.. Burada onu yazma bunu yazma, onu konuşma bunu konuşma.. Ne işimiz var ozaman.. Ben laikim varmı ötesi.. Senin kafandaki profilim seni ilgilendirir.. Parazit yapmayı bırakta bir fikrin varsa yaz... Arkadaşım git başkalarının gölgesinden geçin.. Benden kop ya...))
  2. Senlik bişey yok dostum.. Rahat ol...
  3. kralx şurada cevap verdi: editor başlık Editör
    MİLLER DENEYİNDEKİ GERÇEK DIŞI DÜZENEKLER: Deney yapıldıktan bir süre sonra, Miller'in ilkel dünya koşullarında amino asitlerin kendi kendilerine oluşabileceklerini kanıtlamak amacıyla yaptığı deneyin birçok yönden bilimsel gerçeklere uymadığı anlaşılmıştır. Bu deneyin bilimsel olarak geçersiz olduğunu gösteren noktaları ele alındığında amacın bilimsellik olmadığı kolayca görülecektir. 1. Miller'in düzeneğindeki "ilkel atmosfer" gerçekleri yansıtmıyordu. İlkel atmosferin sahip olduğu koşullar amino asitlerin ve yaşam için gerekli olan diğer yapı taşlarının oluşumuna kesinlikle izin vermez. Oparin kimyasal evrim teorisin ortaya attığında, ilkel dünya atmosferinin şu andakinden çok farklı olduğunu ileri sürdü. 66 Stanley Miller de Oparin'in 1936'da kitabına aldığı bu ilkel atmosfer varsayımlarını kullanarak Kimyasal Evrim teorisine dayanak oluşturmak istedi. Bu yüzden Oparin'in öngördüğü gibi Miller, ilkel atmosferdeki amino asit üretimini taklit ederken dünyanın atmosferinin metan(CH4), amonyak(NH3) ve hidrojenden(H2) meydana geldiğini varsaydı. Ayrıca bunun yanısıra dünya atmosferinin serbest oksijen ihtiva etmediğini de ileri sürdü. Miller'in deneyini izleyen yıllarda yeni jeokimyasal kanıtlar ve bunlar doğrultusunda yapılan deneyler Oparin ve Miller'in yapmış olduğu tahminlerin doğru olmadığını açıkça ortaya çıkardı. Aksine elde edilen bütün deliller güçlü bir şekilde ilk atmosferde hüküm süren doğal gazların karbondioksit, nitrojen ve su buharı olduğunu, metan, amonyak ve hidrojen olmadığını gösteriyordu. Dünya atmosferi hakkındaki bu bilgi Miller ve benzeri deneylerin yanlış bir atmosfer düzeneği üzerine kurulduğunu gösterdi. Fakat Miller bu gazları zaten özel olarak kullanmıştı. Çalışmasının amacı Oparin'in 1924 yılında ortaya attığı kimyasal evrim senaryosunu deneysel olarak ispatlamaktı. Bu yüzden Miller, deneyinin parametrelerini hazırlarken Oparin zamanında bilinen ilkel atmosfer ölçülerine göre hazırlamıştı. Amaç canlılık öncesi dünyanın atmosferini oluşturmak değil, amino asitlerin oluşması için gerekli olan atmosferi oluşturmaktı aslında. Science dergisinden Richard Kerr'in ifade ettiği gibi son 30 yılda toplanan jeolojik ve jeokimyasal kanıtların hiçbiri Miller'in kullandığı ilkel atmosfer koşullarını desteklemedi. 67 İlkel atmosfer koşullarının varlığını doğru kabul etmeye devam etmenin tek nedeninin kimyasal evrim teorisinin buna ihtiyaç duyması olduğu anlaşıldı. Çünkü Oparin ve Miller varsaydıkları ilkel atmosfer şartları amino asitlerin oluşabilmesi için gereken en uygun şartlardı. Normal şartlarda kimyasal olarak doğal bir atmosferde atmosferik gazlar arasında reaksiyonlar meydana gelmez. Reaksiyonlar meydana gelse bile bu reaksiyonlar da biyolojik yapı taşlarını meydana getirebilecek düzeyde olmazlar. Nötr bir atmosferde biyolojik yapı taşlarını oluşturmaya çalışmak yağ ile suyun ya da iki cansız kimyasalın reaksiyona girmesini beklemek gibi bir şeydir. Evrimciler yıllarca ilkel atmosfer şartlarında, cansız maddelerin tesadüfen proteinleri oluşturduğunu ispatlamaya çalıştılar. Ancak bugün proteinlerin tesadüfen oluşamayacakları bilinen bir gerçektir. Stanley Miller'ın ve onunkine benzeyen diğer deneylerde varsayılan ilkel koşullar gerçekte ilk atmosferde mevcut olmadığı için bu deneyler hayatın kökeni hakkında hiçbir bilimsel temel oluşturmazlar. Bağımsız jeokimya çalışmaları ilk atmosferde amino asitlerin oluşumuna izin vermeyecek olan kimyasal koşulların üstün geldiğini kanıtladığına göre Miller'ın deneyinin hiçbir şeyin oluşumunu temsil etmediği anlaşılır. İşte bu nedenle, laboratuardaki bu tür deneyler kimyasal evrimin gerçekleşmesinin imkansız olduğunu göstermekle kalmaz, yaşayan sistemlerin dizaynında kaçınılmaz olarak akıl sahibi bir Yaratıcı'nın varolduğunu ispatlar. 2. Amino asitlerin oluştuğu öne sürülen dönemde, atmosferde amino asitlerin tümünü parçalayacak kadar yoğunlukta oksijen bulunuyordu. Bir dizi jeokimyasal çalışma bitki yaşamından önce bile önemli miktarda serbest oksijenin, volkanik gazların açığa çıkması ve su buharlaşmasındaki fotodisasyon nedeniyle mevcut olduğunu gösterdi. Yaşları 3.5 milyar yıl olarak hesaplanan taşlardaki okside olmuş demir ve uranyum birikintileri atmosferde oksijen olduğunu gösteriyordu. 68 Bütün bu bulgulardan oksijen miktarının, bu dönemde evrimcilerin iddia ettikleri gibi az miktarda olmadığı, aksine iddia ettikleri miktarının çok üstünde olduğu görüldü. Araştırmalar o dönemde dünya yüzeyinde evrimcilerin tahminlerinden 10 bin kat daha fazla ultraviyole ışını ulaştığını gösterdi. Bu yoğun ultraviyolenin atmosferdeki su buharı ve karbondioksidi ayrıştırarak oksijen ortaya çıkarması kaçınılmazdı. Miller'in gözardı ettiği bu gerçek, oksijen dikkate alınmadan yapılmış olan Miller deneyini tamamen geçersiz kılıyordu. Eğer deneyde oksijen kullanılsaydı, metan; karbondioksit ve suya, amonyak ise azot ve suya dönüşecekti. Diğer taraftan, oksijenin bulunmadığı bir ortamda -henüz ozon tabakası var olmadığından- ultraviyole ışınlarına doğrudan maruz kalacak olan amino asitlerin hemen parçalanacakları da açıktı. Sonuçta ilkel dünyada oksijenin varolması da, olmaması da amino asitler için yok edici bir ortam demekti. 3. Miller, deneyinde "Soğuk Tuzak" adlı bir mekanizma kullanarak amino asitleri oluştukları anda ortamdan izole etmişti. Bir an Stanley Miller'ın kullandığı ilkel gazların ilkel atmosferdeki koşullara tamamen benzediğini varsayalım. Peki o şartlar altında deneyinin sonucu gerçekten kimyasal evrimi destekler miydi? Hayır. Miller, deneylerinde amino asitler ve nükleik asit bazları gibi biyolojik yapı taşları olan moleküllerin yanısıra biyolojik olmayan maddeler de üretti. İnsan müdahelesi olmadığı takdirde bu biyolojik olmayan maddeler elde edilmiş olan diğer yararlı maddelerle reaksiyona girecekler ve sonuçta biyolojik olarak hiçbir anlam ifade etmeyen kimyasal bileşikleri oluşturacaklardı. Bu oluşumu engellemek ve kimyasal evrim teorisini bir trajedi ile sonuçlandırmamak için amino asitleri bozan ya da onları biyolojik olmayan bileşenlere çeviren bu kimyasalları ortamdan ayırdılar. Bunun için Stanley Miller deneyinde amino asitleri oluşur oluşmaz hemen diğer oluşan maddelerin ve ortamdaki diğer şartların zararlı etkilerden korumak için "Soğuk Tuzak" (cold trap) adlı bir mekanizma kullanmıştır. Çünkü aksi takdirde amino asitleri oluşturan ortam koşulları, bu molekülleri oluşmalarından hemen sonra imha edecekti. Halbuki ilkel dünya koşullarında elbette Soğuk Tuzak gibi bilinçli düzenekler yoktu. Ve bu mekanizma olmadan herhangi bir çeşit amino asit elde edilse bile, bu moleküller aynı ortamda hemen parçalanacaktı. Kimyager Richard Bliss'in ifade ettiği gibi: "Bu Soğuk Tuzak mekanizması olmasa, kimyasal ürünler elektrik kaynağı tarafından yok olacaktı." 69 Nitekim Miller, soğuk tuzak yerleştirmeden yaptığı daha önceki deneylerde tek bir amino asit bile elde edememişti. Gerçekte Miller deneyiyle evrimin, "canlılığın bilinçsiz tesadüfler sonucu ortaya çıktığı" şeklindeki iddiası da çürümüştür. Çünkü deney, amino asitlerin ancak tüm koşulları özel olarak ayarlanmış bir laboratuvar ortamında, bilinçli müdahalelerle elde edilebileceğini göstermektedir. Miller deneyi, Türkiye'deki bazı kaynaklarda hala önemli bir bilimsel bulgu gibi gösterilse de, aslında evrimci otoriteler tarafından terk edilmiş durumdadır. Son yıllarda Batılı bilim dergilerinde deneyin hayatın kökenini açıklamak yönünden bir anlam ifade etmediği belirtilmektedir. Örneğin 1998'in Şubat ayında yayınlanan ünlü evrimci bilim dergisi Earth'deki "Yaşamın Potası" başlıklı makalede şu ifadeler yer alır: Bugün Miller'ın senaryosu şüphelerle karşılanmaktadır. Bir nedeni, jeologların ilkel atmosferin başlıca karbondioksit ve azottan oluştuğunu kabul etmeleri. Bu gazlar ise 1953'teki deneyde (Miller deneyinde) kullanılanlardan çok daha az aktifler. Kaldı ki, Miller'ın farzettiği atmosfer var olmuş olabilseydi bile, amino asitler gibi basit molekülleri çok daha karmaşık bileşiklere, proteinler gibi polimerlere dönüştürecek gerekli kimyasal değişimler nasıl oluşabilirdi ki? Miller'ın kendisi bile, problemin bu noktasında ellerini ileri uzatıp, "bu bir sorun" diyerek şiddetle iç çekmekte, "polimerleri nasıl yapacaksınız? Bu o kadar kolay değil..." Görüldüğü gibi, Miller'ın kendisi dahi bugün deneyinin, yaşamın kökenini açıklama adına bir anlam ifade etmediğinin farkındadır. National Geographic'in Mart 1998 sayısındaki, "Yeryüzündeki Yaşamın Kökeni" başlıklı makalede ise, konuyla ilgili şu satırlara yer verilir: Pek çok bilim adamı bugün, ilkel atmosferin Miller'ın öne sürdüğünden farklı olduğunu tahmin ediyor. İlkel atmosferin, hidrojen, metan ve amonyaktan çok, karbondioksit ve azottan oluştuğunu düşünüyorlar. Bu ise kimyacılar için kötü haber! Karbondioksit ve azotu tepkimeye soktuklarında elde edilen organik bileşikler oldukça değersiz miktarlarda. Koca bir yüzme havuzuna atılan bir damla gıda renklendiricisiyle aynı oranda bir yoğunlukta... 71Bilim adamları, bu derece seyrek çözeltideki bir çorbada hayatın ortaya çıkmasını hayal etmeyi bile güç buluyor . Kısacası ne Miller Deneyi ne de bir başka evrimci çaba, yeryüzünde hayatın nasıl oluştuğu sorusunu cevaplayamamaktadır. Tüm araştırmalar, hayatın rastlantılarla ortaya çıkmasının imkansızlığını ortaya koymakta ve böylece hayatın yaratılmış olduğunu göstermektedir. Evrimcilerin bu açık gerçeği kabul etmemeleri ise, bilime tamamen aykırı birtakım önyargılara sahip olmalarından kaynaklanır. Nitekim Miller Deneyi'ni öğrencisi Stanley Miller ile birlikte organize eden Harold Urey, bu konuda şu itirafı yapmıştır: Yaşamın kökeni konusunu araştıran bizler, bu konuyu ne kadar çok incelersek inceleyelim, hayatın herhangi bir yerde evrimleşmiş olamayacak kadar kompleks olduğu sonucuna varıyoruz. (Ancak) Hepimiz bir inanç ifadesi olarak, yaşamın bu gezegenin üzerinde ölü maddeden evrimleştiğine inanıyoruz. Fakat kompleksliği o kadar büyük ki, nasıl evrimleştiğini hayal etmek bile bizim için zor. (yorumsuz)
  4. Araştırman çokmu uzun sürdü.. işin içinde ancak bu kadar sıyrılınır ya..)) Siz ateistler ne kadar komik duumlara düştüğünüzü göremiyorsunuz gerçekten dimi..??? Deve kuşu misali....
  5. Karl marksın dünya görüşünü biliyorumusunuz acaba...??
  6. Kuruk acısımı..)) Hayırdır biyerlerde zafermi kazandınız.. Olmayan fikirlerinizi kime kabüllendirdiniz...?? Senle kişisel tartışmaya girmeyeyimmi...?? Tenezzül etmem...))
  7. Nicke bakın..)) Ebu cehil: Arapçadır, Türkçe karşılığı: Cehaletin babası demektir.. Kop arladaşım hadi bakim..)) İşim olmaz senle... Ne yazdığından bile heberin yok.. O cümlende ne demek istediğini bilmediğe eminim..
  8. Asterix tamamen sallamışsın.. Seni kültürlü bilirdim...
  9. Beni kişiliklerle uğraşıyor diye suçlayanlar benden on kat daha kişiliklerle uğraşıyorlar.. Alıda CYRANO haklısın.. Ben H.Y nin kişiliğiyle değil, eserleriyle ilgileniyorum.. Sizinde kişiliğinizle ilgilenmiyim ama yeterki bir eser üretin...)) Bir fikriniz, veriminiz, kaliteniz olsun...))
  10. CYRANO.. Hala benim söylemek istemediğim kanıları bana atfediyorsun... DELİEMİN... En iyi yapabildiğini yapmışsın(sırıtmak) MARA... O kadar konun içinde neden türban....?? Özellikle de AHİM tobicinden sonra...!! Özelliklede türbana karşı biri olarak...!! Bana masal anlatmana gereyok, bu topicte kimin ne olduğu biliniyor... Bilmeyenler kördür ancak..
  11. Hiç bir doktor sende D vitamini eksikliği var bu yüzden başını aç demez..)) Derse de cevabnı alır o kişiden... Güneş aradıda bulamadımı, ilaki açılıp saçılmasımı lazım.. Elbette islamda zorluk yoktur.. Eğer bir doktor herşeye rağmen her hangi bir hadstaya sende D vitamini eksikliği var saçını başını aç dese açmalıdır.. Ama demez...)) Daha fazla güldürmeyin beni.. Müslüğmanım diyenlerde biraz islamı araştırsın çok eksiğiniz var.. Saygılar...
  12. Çıkıyordum ama şunu da cevaplıyayım.. Bak arkladaş.. Evrim meselesinde malzeme nedir, hücre, genetik, fosil, canlılar vs..vs.. Yani H.Y değil.. H.Y nin ne olduğunu kızlarla düşüp kalktığını televolelerde tartışalım istersen.. Benim meselem bilimdir ve bilimsel gördüğüm ve mantığıma yatan her kaynaktan mantığıma yatan verileri alırım.. Gevura kızıp oruç yemek ahmakların işidir.. Örneğin bir sanatçı var adını bilirsiniz.. Kendisi aşikar komünistir ama ben onun şarkılarını seviyorum.... Yani o adamın kişisel özelliği yüzünden eserlerini dinlemeyimmii.. Bu ne ********* dimi yani... Saygılar ve tekrar iyi geceler...
  13. 1- Nereden alıntı olursa olsun, amaç Allahın hükmüne, islama sataşmaktır.. 2- O alıntıyı buraya taşıyan kişinin de amacı budur.. 3- Sizin amacınızda budur.. Bizleri Allah yaratmıştır ve bizleri bizden iyi tanıyan odur.. Yani sizin kullanma klavuzunuzu hazırlayan da odur.. Baş örtüsünü emreden de odur... Güneşi yaratanda odur.. D vitamini eksikliğne yol açacak bir emir vermesi imkansızdır.. Eğer ısrar ediyorsanız; ya islam düşmanlığından yada cahilliğinizdendir.. Hadi, deli emin ateist, ona hak veriyorum da diğerlerine ne oluyor..?? Yoksa bilmediğim ateistler de mi var.. Çünkü bu kadar islam karşıtlığı da pes doğrusu.. Yani bir müslümanın söylemeyeceği kelimeleri söyleniyor.. Saygılar...
  14. Ben HY yi savunmadım.. Onun açlışmalarını savundum.. Kişiliği beni o kadar ilgilendirmez.. Adamlar grup çalışması yapmışlar ve bilimsel verileri derlemişler... Bu çalışmlarını kutluyorum.. Gayet güzel bilimsel ve mantıklı da.. Saygılar...
  15. CYRANO seni son kez uyarıyorum yoksa kalbini kıracam.. Beni olmadığım kategoriye sokma çabalarından vazgeç.. Atatürkçü olmasam değilim derim.. Kimden çekinecem yada kime yalakalık yapacam.. Size bilmediğiniz Atatürkü uzun uzun anlatacam.. Şimdi çıkmam lazım kafe kapatma zamanım geldi... Sakın bir daha beni rejim düşmanı yada bilmem neci diye bir rafa koymaya kalkma... İyi geceler...
  16. Öylemi dedim..?? Onumu çıkardın yazıdan..)) Atatürkçüyüm ama sizin bildiğiniz Attürkçü değil.. Laikim ama sizin bildiğiniz Laikçi değil..?? Açıkla dersen zaten bir çok topicte bu parelellikte yazılar yazdım.. Anladıysan anlamadıysan da.... Emin bende Diyojen le kapatayım.. "Gölge etme başka ihsan istemem"
  17. Beni kafana göre sınıflandırma arkadaşım.. Bak kendimi ifade edebiliyorum dimi.. Ben Atatürkçüğyüm ama sizin gibi mesaj Atatürkçüsü değil.. Atatürkle ilgili topic varmışta oraya yazmamışım.. Etiket müslümanları gibi konuştun..)) Yemin ederim o topici görmedim.. Al şimdi yazıyorum.. Atatürke Allah rahmet eylesinn.. O na ahirette ve kabrinde iyilikler ihsan etsin. Güzel bir dua dimi.. Siz gibi şakşakcı yada takiyyeci mesaj ve sevgi değil benimki.. Yürekten ve samimice.. Not: Laikliğin Atatürkün İnkilaplarından olduğunu unutma... Bu ülkede laik fakat Atatürkçü olmayanlar yada Atatürkçü ama laik olmayanların olduğunu biliyoruz elbette.. Ama soru sorarken illaki birini seçme hakkım varmış gibi sorma... Hadi iki seçenek koydun diyelim, bir seçenek daha koy her ikisindenmi de..))) Saygılar..
  18. EYVALLAH EMİN.. TİPİK KARAKTERİSTİK MATARYALİST MADDECİ RUHSUZ BİR TUTUMLA, SENDEN BANA DOST OLMAZ CEVABINI ALMIŞ KABUL ETMİŞ OLUYORUM.. Ama şunu bilki sen bir ateistsin.. Gül reçelinden kastım islamdır.. Ben birilerine gül reçelini tarif ederken sen araya girme o zaman ok..)) Yani sende kendi sofrandan ye (ateist sofrasından)... Bu arada ateizm hangi reçel oluyor..?? Emin hariç biri cevaplarsa sevinirim, zira kendisi şu dakikadan itibaren muhatabım değil... Gül reçeli sevenlere selam olsun..
  19. CYRANO HALA İSİMLERE TAKILIP KALMIŞSIN, GEL KURTARAYIM SENİ BAK YAZIYORUM KOMÜNİZM OLDUMU ŞİMDİ...))) Bana siyasi fikrimimi sordun.. Hmmm... Benim siyasi fikrimi temsil eden bir parti yada misyon şuan yok.. Ataürkçümüsün laikmi soruna gelince.. Atatürkçüyle laik farklımı oluyor...?? Önce soru sormasını öğreneceksin, Laiklik Atatürk ikılaplarındandır, Atatürkle laikliği neden ayırdın..?? Yoksa bilgi zaafiyetimi...)) Neyse bak kardeşim onu da açıklayayım.. Ben Atatürkçüyüm ama sizin gibi Atatürkçü değil.. Yani şurada Attürkün yolundan gidip, diğer tarafta Atatürkün gittiği yolun tam tersinden gidenlerden değil.. Daha doğrusu sizin tanımladığınız Atatürk yada Atatürkçülük değil.. Bir başka topicte de söylemiştim.. Siz Ataütrkü de tanımıyorsunuz..)) Daha Komünizmin cumhuriyetle çelişmediğini savunan bir adam var karşımda.. Ben senin neyine cevap vereyim ya.. Aç oku, öğren ve yaz... Ama yazmaktan çok oku, oku, oku.. Okuyanlara selam olsun...
  20. İkinci baskı....)) Dünya genelinde; - Yüksek tansiyon açık giyinenlerde daha çok... - Sebebi; güneşin direkt beyne yaptığı sıcak etki.. - Güneş etkenli (özellikle deri kanseri) açık giyinelerde daha çok.. - Sebebi; Güneşin kanserojen ışınları (UV infradet ışınlar..) BAZI YİYECEKLERDEKİ D VİTAMİNİ MİKTARI Yiyecek...........Miktar........Mikrogram(mcg) Ringa balığı.........6 gr...............35 Balıkyağı..............1 s.kaşığı......34 Uskumru fileto......6 gr...............8 Som balığı............6 gr...............8 Tuna balığı...........6 gr...............4 Süt.....................1 fincan..........2 NOT: iSLAM KARŞITI İDEOLOJİLERİN UYDURMA ARAŞTIRMALARININ SAÇMA SAPAN VERİLERİ YERİNE, DAHA OBJEKTİF VE BİLİMSEL VERİLERE BAKSANIZ DAHA SAĞLIKLI OLABİLİR.. D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ OLAN ARKADAŞLARIN DA YUKARDA YAZDIĞIM YİYECEKLERE YÖNLENMELERİ İLAN OLUNUR..)) Saygılar...
  21. Eğer islamı kişilere göre yorumlayacaksanız.. İslamın en önde gideni ve en güzel insanı Hz Muhammet Mustafa (s.a.s) dir.. İslamı ondan öğrenin ve onunla yorumlayın.. Onun dışında hiç bir kimse yada hiçbir grup islamı temsil edemez.. Çünkü bu din onunla gelmiştir... Saygılar..
  22. Emin sen eski dostumdun.. Eski, nasıl bir anı olduysa, sende öyle oldun... Önceleri bende senin fikirlerini bildiğim halde ne güzel arkadaştık.. Ama şunu bilki bu kavganın yada dargınlığın ilk kırılma noktası sendin... Ben her ne kadar inananları muhatap alarak, onlara bir ayeti inkar etmenin getireceği sakıncaları bahsetmeye çalışmışsam da, sen araya girip olayları farklı yönlere çektiniz.. Bu neye benziyordu biliyormusun..? Örneğin ben gül reçelini çok seviyordum, Sen de gül reçelini hiç sevmiyordun.. Ben arkadaşıma yada arkadaşlarıma gül reçelinin güzelliğinden bahsederken, sen gül reçelini sırf sevmediğin için karaladın.. Zaten gül reçelini pek tanımayan arkadaşlar, sana katıldılar ve gül reçelini hiç tatmadan karaladılar... Olan sana bana ve arkadaşlara oldu.. Forumda dostluk bitti.. Kırgınlıklar yaşandı.. Ama gül reçeli hala harika ve hala ayakta, o nu tarihte çok karaladılar, yıkamadılar, yıkamazlarda... Gül reçelinin lezzetini, ancak onu tadanlar anlar....!!! Gül kadar güzel, reçel kadar tatlı dostluklar için.. Saygılar-Sevgiler...
  23. Sevgili EMliy bende başka bir araştırmadan bahsedeyim.. Araştırmanın adı aklımda değil ama içeriği şu.. Dünya genelinde; - Yüksek tansiyon açık giyinenlerde daha çok... - Sebebi; güneşin direkt beyne yaptığı sıcak etki.. - Güneş etkenli (özellikle deri kanseri) açık giyinelerde daha çok.. - Sebebi; Güneşin kanserojen ışınları (UV infradet ışınlar..) Bir kaç tane daha vardı fakat aklımda değil... Tıp caiz gördümü şimdi..)) Allahın hükmüyle gene dalga geçiliyor, bir dost uyarısı..!!! Saygılar..
  24. Bencede güneşe çıksınlar... Ama Allahın emrine itaat ederek.. Yani güneş sadece caddelerde yok.. Güneş heryerde..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.