Zıplanacak içerik

karçiçeği_m

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

karçiçeği_m tarafından postalanan herşey

  1. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    BiR YaNıMıM ÖLMeSi Mi GeReKiYoRDu... Bazı anlarda; gecenin karanlığı hiçbir şey anlatmaz, ay aydınlığı ağartmaz hiçbir şeyi. Bir dalga sesine bin anlam yüklemek böyle anların işi değildir. Böyle anlarda bir başına yürümek gerek, nereye kadar olursa... ... Vakti geldiğinde bir uçağı seferinden alıkoyabilirim. ama yazın daha başlarında; bir yaprağın dal ucunda erken gelen ayrılığa direnmesi, anlam sızısıdır... Her ayrılıkta yitip giden bir parçamız var. Her ayrılık yavaş yavaş öldüğümüzün habercisi, her ayrılık bir sonbahar... Neredeyse hergün geçtiğim bu yolda, daha dün, neden farketmemiştim ayaklarımın altındaki bu kadar çok ayrılmışları?.. Onlarla aramdaki yakınlığı hissedebilmem için gözlerimden yanaklarıma giden yolun kaldırımdan geçmesi mi gerekiyormuş?.. Her çekip giden bunlar gibi ayaklar altında mı kalıyor?.. Öyleyse neden ben başaramıyorum dalından erken ayrılan yaprakarı topuklarımın altında ezebilmeyi?.. Her dil; ayrılığı aynı kelimelerle mi anlatır ve her düşen yaprak dünyanın her yerinde bir ağıt mıdır?.. Eğildim ve bir tanesini alıp ellerim arasında sıkıca bastırdım göğsüme. Her sızıma batsın istiyordum, diken gibi... Olmuyordu; vakitsiz düşen yaprak bile, bir yürek sızısına batmak yerine, kendisini parçalıyordu unufak... Bir yaprak kadar olamamıştı işte aşk. Her zerreme işlemiş ve bir anda veda etmişti, bütün dünyamı ayaklar altına alarak. Hayır, bu olmamalı aşk. Aşk, zamanı gelmiş bir yaprak gibi kör bıçak kesip bütün geçmişi parçalayarak düşmemeli yere, kökünün oralarda kaldığına ağlayarak... Yollara düştüğümde ve beni sana kattığımda nereden bilirdim ölümün birgün gelip de senin gözlerin olacağını?.. gözlerin kanıyor. Bir yanımın ölmesi mi gerekiyordu, yaşamın sesini dinleyebilmem için alıntı
  2. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Diğerleri gibi buda O'na gitsin.... cok asigin var diyorlar yalan de, yeter bana bir sevda sozu fisilda hazirim inanmaya... gonul hirsizi diyorlar inkar et, yeter bana gozlerindeki cevaba korkuyorum bakmaya... geceler uzun ve yalniz yoksun sabaha kadar dusumde bile gunahkarsin bunu kim hayra yorar... ardimdan deli diyorlar belki de yalan degil yanimda bile uzaksin nasil dayansin gonul... cok ahlar aldı diyorlar inkar et, yeter bana gozlerindeki cevaba korkuyorum bakmaya... ............... Çok aşığın var diyorlar , hem de çok, bir ben eksikmişim. Sayısını bile bilemediğinden, sadece çok kelimesi yetiyormuş. Aşkının ölçüsü olmadığı gibi aşıklarının da sayısı belli değil. Yine de bilirim ki o kadar çokluğun içinde bana ayıracak bir gülümsemen bile yoktur. Payıma o bile düşmezmiş. Yalan de, aslında sevmedim onları de, ben bir tek seni sevdim de, oyalandım onlarla de, inan ki bu yeter bana, inanmayacak olsam da, inanmayacak olsan da, bu bana yeter. Sanki hiç mi yalan söylemedin yüzüme bakarak, yaşadıklarımız birbirimizi kandırmacadan başka nedir? Bir yalanın günahını çekmek sana koymaz, sırtımızda taşıdığımız o ahlaksız günahların yanında. Bir sevda sözü fısılda , usulca yaklaş yüzüme, ellerinle kapatarak kulağımı, sadece senin ve benim duyabileceğim kadar, yazın denizden esen meltemin çağrısı kadar gönlümü okşayan yumuşaklıkta, kalkmaya hazırlanan bir geminin siren sesi kadar heyecan uyandıran, okumayı sökmeye çalışan öğrencinin yaptığı gibi tane tane ve anlaşılır, ılgıt ılgıt esen yellerin alıp götüremeyeceği kadar ketum bir sevda sözü fısılda kulaklarıma. Haydi durma, neden bu nazın, korkma hazırım inanmaya söyleyeceğin her şeye. Nelere inanmadım ki... Bir sahte sevgiyi bile esirgeme, mecburum inanmaya, bak bana itiraz edecek halim mi var hiç? Gönül hırsızı diyorlar , suçluyorlar, iftira ediyorlar. Sen hiç bir zaman, hiç bir şey çalmadın ki. Ne gönlümü çaldın, ne de sana adanan boşa geçecek zamanımı, ne de benden bir parça. Hırsız olamazsın, sen doyumsuz değilsin, hele gönülden yana asla. Şimdi, yoksa başkalarından mı medet umuyorsun? Böylesine isterik tavırlarının ardında yatan, elde etme ve yok etme hırsı mı? Sen böyle değildin inkar et , yalan de, ben gönlünün hırsızıyım sadece de, gönlümde senin sevdandan başka sevdalara yer yok de, bu yeter bana , söyle... Yoksa ben mi yanılıyorum, gerçekten mi sevdin onları beni bile bu kadar sevmemişken, bana bile bu kadar katlanmamışken... Gözlerindeki cevaba , dudaklarındaki kıpırdamaya, ellerindeki titremeye, nefes alışverişindeki hızlanmaya hazırım. Hazırım kırılıp dökülmeye, yanıp yok olmaya. Ama korkuyorum bakmaya, anlık bile olsa da. Başımı kaldırıp seninle göz göze gelmeye, tüm metanetimi kaybedip ağlamaya ve sana sarılmaya korkuyorum. Bilirim gözlerine bakınca, inanırım, sanki bir ışık çakar ve nutkum tutulur o an, ne dersen de farketmez, düşünemem, inanırım, kanarım. Yok, bu kez bakmayacağım, rahat ol sarılmayacağım da ama ne olur cevabını söyle ve git.. Senin kadar dayanıklı olamayacağım için git.. Geceler uzun ve yalnız , sensiz, çaresiz. Zaten kaç gece yanınmda kaldın ki. Kaç gece ruhumu okşayıp güzel sözler söyledin ki. Kaç gece kadehime ortak olup içime soğukluk estiren bir buz parçası oldun ki. Bir kaç yorgun ve uykusuz günlerinde eşlik ettin ama hemen güneşle birlikte uykuya daldın ve sabah erkenden çekip gittin. Ben ise yanında yalnızdım, yanı başımda olmana rağmen çoğu gece.. Aslında yoksun sabaha kadar, tek başıma ama yanıbaşındayım. Paylaşmadan geçen geceler... Düşümde bile günahkarsın, günahına ortağım. Ben sana rüyalarımda bile alet oluyorum. Çıldırtan düşlerimden bile atamıyorum. Sen hep beni ateşe yapmaya yemin mi ettin. Kaç kere tövbemi bozdun düşlerimde, kaç kere yemin ettim bu gecemi ve düşümü paylaşmayacağım diye, kaç kere uyandım tam ortasında günahın, kaç sevap işledim ödeşmek için... Ama bunu kim hayra yorar, hangi tabirin affına sığdırabilirim. Cehennem ortakları bile olacağız böyle giderse. Sevdadan yandığım yetmiyormuş gibi, bir de orada yanacağım, sırf senin yüzünden, her zaman ki gibi.. Ardımdan deli diyorlar, beni bilenler, duyanlar ve görenler. Bilmem ne haldeyim ki bana yakıştırıyorlar. Bak şimdi sen, bunu da bana yakıştırmazsın. Bunu bile bana lütuf sayarsın. Övülmekten geçtim, yermeye bile katlanamazsın beni. Doğru ya senin için deli olmam bile bir hırs sebebi. Kim bilir belki de, kırmamdan korkarsın sarıp çevrelediğin zincirlerimi. Öyle ya deli kuvveti gelir de kollarıma ve dilime, sana zarar veririm. Belki de yalan değil ha, ne dersin. Belki de hakikaten deliyimdir, zır deliyimdir. Aşkından Ferhat olamadım, Mecnun olamadım ama kaderde deli olmak varmış. Delirmek de varmış... Yanımda bile uzaksın, bari git de alışayım sahici kimsesizliklere, alışığım güneşsiz günlerin karanlığına, akş., ıssızlığına. Ve dinleneyim, yorgunum karşında emrine hazır beklemekten. Ama zor, bilirim bana çok zor bu. Nasıl dayansın gönül buna? Bu acınası halime. Laf kâr etmez etmez, kesmez gönlümü, sen de bilirsin bir sana dayanamaz. Çok ahlar aldı diyorlar inkar et yeter bana Gözlerindeki cevaba korkuyorum bak bana Evet korkuyorum sana son bir kez bile olsa bakmaya
  3. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Acıya Kurşun İşlemez Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır Çığlıklarla parçalanmış uykularda Buruşturulup atılmış aşklarda Ve çalınmış mutluluklardadır Ses ile yürek Büyük rüzgarların o yanık şarkısı Hala yükselir içimizden, dağılır Coşkunun doruklarında sürer yankısı İlk kurban adanırken bir nehire Korkunun ilk nisanında başlamıştır Gözyaşının ilk damlasından kalma Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne Kanla yazılan yasalarla Açlığın otağ kurduğu sabahlarla Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir Acıya kurşun işlemez artık Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir Yok bundan böyle ter yarası Zincir tutsaklığı ve sabır Kırbaç yalvartması sessizliğin Can pazarı ve kahır yok Herşey yaşanan şu gün gibi gerçek Adımız halk olduğu günden beri Bir direnç olmuştur bizde sevinçler Şimdi acının her kuraklığında Onlar Yüreğimizin ovalarına çiselenirler Boşuna değil bu ölürcesine sevmek Ve ölürken bile yürümek Boşuna değil Hep yatağı olduk tarihin ırmağının Yenilgilerle durulmanın Zaferlerle köpürüp kabarmanın Ama hiç bir zaman Anası olamadık geçmişi doğurmanın Yıldızlar ve sular tanıktır Aç ve kavruk bir memeden Direnmeyi yudum yudum emen Bir çocuk gibi öğrendik Ve direndik Ordular kurduk türkü renklerinden Bütün ağıtları bir hücumda yendik Acıya kurşun işlemez artık Biz yaşamayı zulümsüz sevdik Adnan Yücel
  4. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    AŞK ÜSTÜNE YANLIŞ BİLİNENLER Aşk üzerine binlerle, onbinlerce yazı yazılmıştır. Mutlaka haftada bir sohbetlerimize konu olmuştur aşk, herkesinden bu konuda söyleyecek sözü vardır... Ama ya gerçekler? Aşk hakkındaki hatalarımızı aşağıda okuyabilirsiniz. Eski sevgilimi unutamadım. Aşk üzerine yazılan her şeyi unutun, insanoğlu birçok kez aşık olabilir. Eğer eski sevgilinize karşı duygularınız depreşirse veya yeni birine ilgi duyar gibi olursanız, kendinizi hırpalamayın. Kötü bir sevgili olduğunuzu göstermez bu, ihanet ise hiç değildir. Hala bir şeyler hissediyor olmanız, hormonal sisteminizin bir açıdan düzgün çalıştığına işaret eder. Bu duygularla başa çıkmak ise başka bir yazının konusu tabii. Doğru insanı tanımak. Hepimiz bununla ilgili bir sürü hikaye duyduk. Yolda yürürken, bir anda kalabalığın içinde bir şey parlar ve “o”nu görürsünüz. İşte ruh eşiniz olduğunu düşündüğünüz kişi! Ama bu düşünce yakın zamanda ilişkinizi kötü etkiler çünkü onunla ilgili yeni şeyleri merak etmezsiniz! Nasıl olsa ruh eşiniz o... Sevgiliniz size çok benziyor. Evlilik uzmanları, çiftlerin karakter, sosyal yapı gibi benzerliklerinin, ilişkiyi sağlıklı hale getirdiğini söylüyor. Tabii ki gerçekler başka: Etnik kökeni farklı çiftlerin arasındaki boşanma oranı çok düşük. Bir ilişkiyi yürütmek için önemli olan ise; ortak amaçlar ve birbirlerini tamamlayan karakterler. Birlikte yaşamak. Çiftlerin çoğu artık evlenmeden önce birlikte oturuyor ama boşanma oranı düşmedi. Araştırmalar, evlenmeden birlikte yaşayan çiftlerin, hemen evlenen çiftlere göre boşanmaya daha meyilli olduğunu gösteriyor. Kıskançlık değer verdiğini gösterir. Kadınlar, bir erkek onu istiyorsa, sahiplenici davranması normaldir diye düşünür. Ama kıskançlık ve sahiplenmek aşktan değil, korkudan ve özgüven düşüklüğünden kaynaklanır. Olgun aşk güvenli aşktır. Delirmiş bir şekilde kıskançlık yapan biri kendine güvenmiyor demektir, bunun başka açıklaması yok. Doymuş kişilik. Geçmiş neyse, gelecek de onun üstüne kurulur. Ama nedense, hep görmüş geçirmiş, artık durulmuş insanların bizi mutlu edeceğini sanırız. Nasıl olsa yaşayacağını yaşamış ve bırakmıştır, artık gözü dışarıda olmayacaktır.. Çok emin olmayın! Unutmayın, huylu huyundan vazgeçmez. alıntıdır
  5. Gecelerin demindeyim yine.. Yıldızları almışım avucuma Umudumu ekmişim maviye Deniz mavisine..nehir mavisine.. Bir yalnızlık türküsü dilimde .. Dur diyenim yok.. Duramam da...
  6. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Aşk; yalnız bir operadır kış güneşinde dinlenen. Aşk; bazen bir zaman hatasıdır. Aşk; bazen kavuşamamak, adını karalamaktır kağıtlara. Uzun bir suskunluktur ya da durmadan ondan konuşmaktır. Aşk; bir filmin, bir karesinde takılıp kalmak... Bazen tuhaf bir cesaretle meydan okumaktır. Aşk; bazen nedenini bilmediğiniz bir duraksamadır. Aşk; bir harabenin ortasında birşey bulup da ne yapacağını bilemeyen iki savaş çocuğu gibi kalmaktır. Eylül'ün toparlanıp gitmesini izlemektir. Bir bakış bile anlatmaya yeterken herşeyi kalbinizi dolduran duyguların kalbinizde kalmasıdır. Aşk; canınızla beslemektir hüznün kuşlarını. Aşk; vazgeçmektir gözlerinden. Geceleri ansızın nedensiz uyanmaktır uykularından, usul usul ağlamaktır. Aşk; birgün anahtarın ters döneceğine inanıp ışığa kavuşmayı özlemektir. Aşk; buralardan öylece çekip gitmek ve sonunda kendine bir gül vermektir. Acını içine alıp, göz damlalarını tutup, güçlü olmaya çalışmaktır. ALINTI...
  7. karçiçeği_m şurada bir blog başlığı gönderdi: karçiçeği_m's Blog
    Son sözümdü, bir alacakaranlık vakti söylenen. Dinlemedin, dinleyemedin! Sen de Ben de tükenmiştik... tıkamıştık kulaklarımızı, ne duyabilirdik ki? Hiç… koca bir hiç! Umutlar, umutlarımız vardı bizim. Onlar bir pencereden girip öbür pencereden kaçamak yapıyordu, yakalayamadık umutlarımızın cereyanını... Sen izin vermedin... Yalvarmıştım Sana, hatırlar mısın? Hadi hatırla ! Tut, tut onları, hadi sevgilim! Tutamadın! Bıraktın, üstelik tam da yakalamıştın ensesinden.. Uçtum! Uçurdun! Kanatlarım benden habersizdi, çırptı, çırpıldı.. Hem de kara kışı bile umursamadı. Öyle güçlüydü, öyle gururluydu ki ve bir o kadar üzgündü. En uzağa çırpındı durdu. Uçtum... Belki korku sinmişti, bilmiştin ama bilmezliğe gelmiştin. Bilinç altına yerleşmiş bir korkun var mıydı senin? Hani ben gidersem, gidebilirim, gittim işte. Bilemedim... Bilemedin... Bilemedik... Şaşkın, suskun öylece daldık derin sulara, deniz soğuktu... buz gibi. Üzerimizden kayıyordu dalgalar. Titriyordum, titriyorduk! Bütün duyguları saldık, hatırlar mısın ? Önce Sen bırakmıştın, sonra da Ben. Senin bırakmanı bekledim, sabırlıydım.... Belki de hala bir umut mu taşıyordum? Bırakır mı? Bıraktın! Sonra; Bende bıraktım! Tek başıma sensiz umudu ne yapabilirdim ki? Dağıldık koca denizin kollarına. Her bir duygumuzu aldı gizemli efsanelerin balıkları. Bir Seni yuttu bir Beni… Öncesi sonrası yoktu aslında bizi yutmalarının... Eşit davrandı bize, hakkını yeme denizin. Sırayla yuttu, bir Seni bir Beni... hem Seni hem Beni... Bir Senin duygunu bir Benim duygumu… Hem balıklar hem deniz, Aldı bizi… Sonra mı? Kesildik ölüme... Sözleştik o beklediğimiz an’a, bittik, bitirdik. Ama yine eleleydik Sonsuzduk, artık o bilinmeyen yerde. El ele... ... Umutlar, umutlarımız vardı bizim. Alıntı ..
  8. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Söylesene Senin İsmin Ne Renkti ... ...tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin! Siyahını çekmiştim üç-beş nöbetlerinin karşı kıyıya, hemen hemen her gece yaparım bunu. Günü teslim ettikçe düne, pembeleri solar çocukluğumun. Dibinde kırılganlıklarıyla birikir, yalnızlığımın cam askerleri. Asılı kalır gözlerim yıldızlara... kaydıkça bilirim ki, izinde yaldızlanıp dağılır bir çaresizin daha sessiz harfleri. Büyüdükçe, beyaz düşler bıraktı içimdeki çocuk. Açıldıkça saçlarının örgüsü, kör düğüm oldu heveslerim. Tüm inandıklarım soluksuz! Kalpten yağmur damlaları ve isminle gökkuşağını çizmiştim beyaz kağıtlara! Toprağa düştükçe ıslak renkleri, şiirler açardı yüreğimin arka bahçesinde.... rengarenk olurdu yaşam. Oysa şimdi ! Katili oldum papatyaların. Her yaprağında ayrılığın kan izleri kirletti mavi düş tarlamı. Sular çekildi gözlerimden. Sere serpe ölü çiçekler. Teninin ateşine daldırıp kirpiklerimi, resmini çizerdim kızıl dokunuşlarının. Sen mi yanardın bende, yoksa ben mi kül olurdum teninde bilmiyorum. Renkleri yoktu bedenlerin, duvardaki sevişmelerde. Öğrendim ki, renk körüymüş aşk! ne hayalleri beyaz, düşleri pembe.. ne umutları mavi, huzuru yeşil! arzuları da kırmızı değilmiş ki! beyazda başlayıp siyahta bitermiş aşk... belki de bu yüzdendir, anılardaki fotoğrafların çabuk solması... Babamın kucağında oturduğum zamanlar ne olduğunu bilmediğim her şeye – “baba mu ne? mu ne? mu? mu? ...” ve hangi rengi sorarlarsa sorsunlar, hepsine – “layvicert” derdim. layvicert saçlı kız, layvicert ayakkabı, layvicert elma şekeri... tadını aldıkça kızardı dilim, ayaklarım tozlandı, layvicert saçlarını boyadım bebeklerimin banyo dolabındaki çamaşır suyuyla ve... bakıyorum da bilmediğim ne kadar az şey kalmış yaşanmışlıklarda. Renkler, bana bakın! büyüyorum siz iç içe girdikçe... alacanızda yine de tutunuyorum hayata. Sezen’in sarı odalarında hüzün şarkılarını yakıyorum mum diplerinde... seni düşünüyorum, yine özledim!... yine, yine, yine! Sen ki sakıncalı sevdam, sen ki yasaklım. Büyümemin en ağır cezasısın belki de,... razıyım. Sus! Çocuk ol yanımda, çığlıklarım zaten senden de, benden de büyük. Haykırmayacağım adını. Dokuz boğum yutkunarak koklamalıyım tenindeki yasak çiçekleri ve uyumalıyım. ...uyumalıyım da, Kaçıncı uykusuzluğumdayım, bilmiyorum! Karanlık, eflatun şalını çıkarmaya başladı el ele dolaştığımız sahilde. Ardın sıra kırılan ışıkları topladı ellerim gümüş tepsiye. Yaldız yaldız yalnızlık, yıldız yıldızdı gece... ve bittim. Siyahla beyazın farkı olmadığı saatlerde, kırmızı kostümünü çıkarıp aşkın, efkarımı tütsülemek için yaktım karanlığı. Eski bir tangonun ritmiyle, dört duvarın dipsiz köşelerinde ağını örüyorum yalnızlığın... An ile anılar arasında, her defasında, bir öncekini unutup başka sözler yazıyorum bu müziklere.... aşk şarkılarım, şiirlerim ve suskun hayalin kaldı bende. Mülteci kampındaki ölümle özgürlük arası çizgide sıkışandan farkım yok aslında. Çizgiyi geçerse ölüm, geçersem sensizlik... kalırsa işkence, kalırsam da sensizlik. İkisi de ölüm be... yokluğun ölüm. ...uzak ülkelerde olmak isterdim şimdi, hiç bilmediğim insanlar arasında, avazım çıktığı kadar bağırmak seni sevdiğimi... kimsenin anlamadığı dilde. Sonra hırsız bir rüzgar yürütmeli sesimi, sabaha karşı pencerenden içeri bırakmalı... unuttuğun ninnileri mırıldanmalıyım sana güneşin sızlayan ışığında. Bugün göğsümde uyanır mısın? saçlarımdan toplar mısın yıldızları ? Ne çok şey sığdırdım ismine. Ne çok sevda, özlem ve onca kavga. Her şey sensin aslında. Ah bu şehir, bu sahil... her parmağının dokunuşu dipsiz kuyular açar da atar beni maviye. Saçlarımın dalgasında havalanır beyaz kelebekler. Tut, tut ki bahar sende kalsın, ben sende. Sabaha çıkıyorum düşlerin yorgun renkleriyle. Yine yarım kalmış şiirler var yarına, yine sen dolu yaprakları dökecek zaman. Birikeceksin bende. Karanlık gibi sarsam seni. Serilsem, sarılsam, sevişsem dizelerle, öyle bir şiir yazsam ki, hani o herkesin yazıp da yetmediği seni seviyorum’lar var ya, o bile şaşırsın. O kadar çok kullandık ki aslında, ondan mı yetmiyor sanki? Kirpik altındaki kimsesiz sahillere bırakıyorum yaşlarımı. Esen onca mavisin bende, onca umut. Ah! bir de çıkmaza gitmese yollar. Hani akan suların toplansa coğrafyamın bakir kuyularında... konuşamıyorum! Yorgunum! Tüm sesleri kesildi, sesini kulağımda hissettiğimde. Bak! bir geldin arapsaçına döndü düşlerim. Ben alışkın değilim ki -seni seviyorum- diyen adamların gerçekliğine! Sen gerçeğimsin! belki de burada yanıltıyor beni aşk. Hafıza kaydımda ne varsa sildim, kim varsa zaten kendini sildi gittiğinde. Şimdi kaydını tutuyorum öpüşlerinin ve fısıldadığın şiirlerin. Söndürdün şehrin tüm ışıklarını, göz kapaklarımda! ...İşte şimdi yanımdasın. Bak, çekilirken gece, portakal çiçekleri koktu güneş. Duyuyor musun? Renklerim, düşlerim yorgun Beyazdan çaldım gecemi Söylesene, senin ismin ne renkti?.. tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin! ...Karanlıktayım. alıntı...
  9. karçiçeği_m şurada bir blog başlığı gönderdi: karçiçeği_m's Blog
    oynamak hayatın cilveleriyleriyle...yorgun düşen yürekler,kovalamaktan mı yorulur yoksa yakalayamamak mı yorar? Başalayan herşey dedik ya,belkide başlamamıştır bile kalp çarpıntıları...Kalp öyle bir şeydirki bir defa çarpmaya görsün,ıssız kumsallarda esen hırçın rüzgarlar gibidir... Ağaçların gövdelerini sarar,yapraklarından damlatır yaşlarını...Fırtınalar koparır bir damla kumsalda.Beyaz tanecikleri birbirine katar adeta.Sahilleri dövdürür kızgın dalgalara...Hani hep hayellerimizde olan beyaz kumsallar vardır ya.gözümüzü kapatırız ve ellerimizde yeşillin her tonunu okşuya okşuya ulaşmaya çalıştığımız kumsala...Ufkun kesiştiği noktada bizi bekleyen tuzlu su kokusu....Burun deliklerimizi yakıncaya kadar çektiğimiz koku...Sanki ucu bucağı olmayan bir sonsuzluk hemen önümüzde uzanıyordur boylu boyunca....Aslında aradığımız bumu ki?bizi bekleyenlerin olmasını istediğimiz yermi yoksa?Keşke,bir defa sarılmayı beklediğimiz düş bizi bekliyor olsaydı değil mi?Gönlümün takvimine şiir misali düşseydi deli mavin ..dağılmış sacların yüzümün eskı baharınna solgun yaprak misali konsaydı. Hep bir düş olarak kalıcaksın belkide baharın uğramadığı bu ıssız yüreğe...belki bir daha hiç görmiycek bu gözler derin mavileri...dalıp dalıp gidemiycek,kaybolamıycak boşluğunda..''ne olur bakma bana öyle''demiycek sevgi dolu ama umutsuz bir sesle...Ve ben ne zaman bir şarkı dinlesem hüzün dolu,ne zaman bir güneşin batışını izlesem,ne zaman tuzlu su kokusu yaksa içimi ve ne zaman sevgi dolu bakışları görsem başka yüzlerde yine sen geliceksin aklıma...senden kaçmak için çabalamıycam..sen rüyalarımdayken mümkün mü bu en iyi dost...İçimde hep bir yer senin için kanıycak,süzülücek süzülecek...Umrunda olmak,aklının bir köşesinde olmak ve beni sana hatırlatıcak bir yer olsaydı keşke...ama bir ses var ki beni benden alan sena getiren,işte ondan kaçamıycaksın.Yatağına girdiğin her gece,her gecenin sabahına uyandığında ve belkide başını yasladığın bir cam kenarında hep o sesi duyucaksın....Tam o anda gözlerinin önünde sana yine derin derin bakan ve ''ne olur bakam öle''diyemiyceğin anda ben orda olucam .....aklının tam ortasında.....kalbinin köşesinde....beni her zaman hatırlaman dileğimle....ben yanında olucam...aklının tam ortasında....kalbinin köşesinde...... Hayatın tüm yollarında tanıdığın mutluluk olsun,öp mutluluğu benim için..Sarıl doyasıya,sen yeter ki mutlu ol,ben giderim!
  10. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Bir gidişi yaz" dediler, "yazarım" dedim... gitmeleri öğrenmiştim. Susardı, susardım, susardık, suskularca..... Bilinir bilinmez bir şarkının içinde kaybolurduk. Biz en çok susmayı sevdik, sevmeyi sevemediğimiz kadar. Koptuk ve dağıldık her şeye. Giderken durduramadık birbirimizi. Durdurmaya elin, elim, ellerimiz yetmedi. Eğitemedim çocuk kalmış korkularını, yanılgılarını törpüleyemedim. Sana gerçekleri gösteremediğim gibi. Giderken durdurmalıydın beni, yapmalıydın, yapamadın. Durdurmaya gücün, gücüm, gücümüz yetmedi. Belki de yoktu, biz var sandık. İnsan isterse yolları aşıyor, sen kapının eşiğini aşıp gelemedin. Geldiğim gibi gidemedim, gittiğim gibi dönemedim yüzüne. Sen, bildiğim sen değilsin artık. Ben, bildiğin ben, değişemem. Değişmelere suskun dudaklarım. Şimdi acı, yolunu şaşırmış bir deniz kaplumbağası gibidir yüreğimde. Şaşkın ama inatçı. Şimdi sen, adı geçmişte saklı ince bir sızı. Şimdi biz, bir şarkıdan çalınmış iki nota gibiyiz. Eksiğiz ve yokuz. Dilsiz ama mutluyuz. Bir kapının eşiğinde kaldı her şey. Beni dışarıya göndermeyecektin, içerde tutacaktın, arkamdan gidişimi seyretmeyecektin, yollara yürümeyecektim, sesimi gidişlerde yitirmeyecektim. Sesimi geceye vermeyecektin. Şimdi, kaldır gözlerini ve geceye bak. Sesimi gör yukarıda, ortada bırakılmış tellerimi. Densiz ama dengeli satırlarımın anlamını kavra. Geceye bak, sesimi kaydırma. Kimsenin öğretmediği bir şeyi öğretmeni dilerdim, ayrılırken ama sen herkesin öğrettiğini yineledin.şimdi aşk, inançlarını yitiren bir ayyaştır köprü altlarımda.. Biz ki geceleri paylaştık, yastığı, şarkıları. Biz ki sözleri paylaştık, kelimeleri. Biz ki yüreği paylaşamadık, paylaşamadım galiba. Nedendir bilmem, eksik kaldık korkulara. Nutku tutulan gecelerin isimsiz sabahlarında, yanlış ve yangın kaldık. Geride kalan kırık ezgiler ve yorgun ruhların dansı. Sokağımın serseri gülüşü, gençliğimin asi sevgisi, isyanımın suskun gezgini. Gitmeye meyilli değildim, olduğum gibiydim, dinletemedim, dinletemedin, dinletemedik belki de. Şimdi sen, aksak bir hüzün, nerede coşacağını bilmeyen. Şimdi ben, değişemeyen bir şehir, nasıl sevileceğini bilen. Şimdi biz, olmayan bir şeyiz. Bir kapının eşiğinde kaldı her şey. Konuşmak anlamsız, susmak kalabalık, ayrılık bulaşıcı. Sevda, kör topal yürüyen bir dilenci gibidir artık. Seni sevdim ama gönderdin. Gönderilince dönemiyorum. Ben bir çiçeğim asi yanım, solunca aynı elde açamıyorum. Susuyorum, susuyorsun, susuyorlar, suskularca.... Bir gidişi yaz, dediler, yazarım dedim. Gitmeyi öğrenmiştim, kalmayı öğretemediğim kadar. Bir gidişi yaz, dediler, yazarım, dedim. Gitmeyi giyinmiştim, yakıştırılmıştım veda sözlerine, merhabalara alıştırılamadığım kadar. Bir gidişi yaz, dediler, yazarım, dedim. Çok gitmiştim, söz gitmiştim, uzun gitmiştim, sesimi duyuramayacak kadar. Bir gidişi yaz, dediler, yazmaya giderken kendimden geçmişim. Arkama dönüp baktım, sende beni gördüm, el salladım. Artık çok geç, sendeki ben için çoktan bitmişim !.... Alıntı
  11. karçiçeği_m şurada cevap verdi: semihce başlık Şiir Forumu
    Hayat ile arama yokluğunu bırakıp gittin.. Bir tek adın kaldı dudaklarımda, Bir de gözlerimde hatıraların... Tabutum olacak, Gözbebeklerinden düşen küflü çığlıkların. Kefenim olacak ömür boyu susmaların… Ve bir gün, Sensiz ölmenin acısını bırakacağım satırlara.. Neden diye sorma.. Sadece yoksun. Yokluğun ile varlığın arasında Sadece ölüyorum; ötesi yok inan. Varlığının kepenklerini indirip Sensizliğinde yaşamaya gidiyorum yine. Ve uyandığımda, Değişen hiçbir şey olmayacak.. Sen hep bana uzak Ben hep sana yasak…. Hani dik duracaktık kanlı pusulara ? Hani aynı yürekle gülüp Aynı gözlerde ağlayacaktık mutluluğa ? Yağmurları bana emanet edip, Gittin sadece… Şimdi yalnızlığın ipi geçti boynuma. Yokluğun yükledi sırtıma... Gittin, Bir tek acıların kaldı senden bana.. Oysa ben yemin etmiştim, Acıların için sırtımı semer bileceğim diye. Söz vermiştim, Sensiz ölmeyeceğim diye... Şimdi sensizlik duruyor başucumda.. Şimdi ayazlar yüreğimi sorguluyor Ayrılığınla yüzüme vurduğun kapımda.. Söyle ne olur... Beni unuttuğunu söyle... Hiç sevmediğini haykır.. Yeminlerinin yalan olduğunu, Sevginin sahte olduğunu vur yüzüme... Yemin olsun ki; Bir damla gözyaşı düşmez artık.. Çünkü gittiğin gün, Ayak uçlarında " Sana " ölmüştüm sevgili. " Unutma ki; ölenler, hiçbir zaman yaşayanlar icin gözyaşı dökemezler..." belki bilmiyorsun ama bakışlarından öpüyorum seni, belki anlamıyorsun ama yalnızlığından öpüyorum seni :::...
  12. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Aşk uydurduğumuz en güzel yalan... Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti. Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti. “Bana kalan, Beni kalansız bölen bu şehir. Ah! bu şehir, yalan şehir” demek isterdim; ama yalan olan sendin. Benim yarattığım, inanmak için yıllarımı harcadığım kocaman bir yalandın sen. Gerçek olduğunu gördüm. Sen gittin... Aslında içimden giden sevgili değildi. Ben sadece, yalanıma inanmıştım. O, gerçekti... Aşk bitmişti. Düşünüyorum da acaba aşk, ruhumuzun derinliklerinde yaratılan koca bir yalan mı? Şiirde, müzikte ya da sözde, nerede aşk varsa orada bir de yalan yok mu? Aşk ve yalan, güzel ile çirkin, iyi ile kötü gibi birbirini besleyen, değiştiren ve dönüştüren; biri olmadan diğeri varolamayan ya da anlamsız kalan evrimin temel dinamiklerinden ikisi olabilir mi? Ya da aşk, yalana sesdeş mi? “Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyor, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyoruz? “Bir gün içimden gittin, anladım.” Aşk, uydurduğumuz en güzel yalan! Ve aşk, yalan varsa aşktı. İnsanın doğasında var. Doğrular ne kadar da az cezbeder bizi. Yasaklı ya da yanlış ne varsa, yaptıklarımız hanesine yazmak isteriz. Durduralamaz bir dürtüdür bu. Yalanı bazen istem dışı kullanırız. Söyleyen biz değilizdir ama, söyleten ta kendimizdir. İçimizdeki yasaklı kimliktir O: Mülkiyet duygusu ve egosu olağanüstü gelişmiş; ihtiraslı, doyumsuz ve aşka her zaman hazır. Pembedir, mavidir ve daha çok kırmızı. Cıvıl cıvıldır, yerinde duramaz. Yaz gibidir: Islak ve sıcak. Zaafları vardır, yasak ve güzel olan herşeye. O cennetteki en güzel meyveyi tadan, ilk ihaneti gerçekleştirendir. Kısacası O, yaşayan tarafımızdır. En güzel anılarımız, en heyecanlı anlarımızdır... Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye ve neden gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti. Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti. Alıntı ...
  13. Yangın Yangın bakışların Saçların rüzgar rüzgar Savur alevini yansın Gözlerime konan turnalar Sen hiç mi bahar görmedin Yüreği aşka boyun eğmedin Beni kovsan gitmem derdin Yavan; kokusuz yalancı ! Şehirde ezgimiz yandı gittin Deva bulmam, gözlerime değdin Şimdi kupkuru bir çöl gibi sözlerin Yaban Kokusuz yalancı! Sana geldim Sona Sen de yeryüzüdür gökte bulan Ey Suların sonsuzluğu Bakışlarım demir atsın gözlerinin limanına Fırtınalara yorgun yüreğim ; Sana Bütün Sabahlarım sesinde ağarsin Keder tırmanmasın yüzüme bir daha;Sarmaşık gibi; Öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma Biliyorum; Yüreğim durgun sudur; dindiğim Korku kıyılarımı sildiğim Sana geldim Sustum ve yumdum İki damla ateş düşürdün gözlerime Al uslandır korsan bedenimi Gece kanat çırpsın parmaklarımda Birbirimizden kaçıracak yerimiz kalmasın Birleşsin yağmur soylu ellerimiz Bırak öpüşlerim ağzını kapatsın Uzun uzadıya susarak kalalım birbirimizde Sabaha söyleceyek Söz bırakmayalım Köpekler gibi havlayan acılarımız sussun Sevda çözmesin kendini bizden Sularca gülüşelim Yüreğim alıkoysun gitmelerimi Sona geldim Sana !! En Kaynar su bile olsan Ateşimi söndürürdün Yüreğine bir sorabilseydin Bu zulümü bitirirdin! Yangına el olalın Umutları od olur Bir ömür yangınsız sevda Yanar yanar kül olur Sen hiç mi bahar görmedin Yüreği aşka boyun eğmedin Beni kovsan gitmem derdin Yaban kokusuz yalancı
  14. Çok etkileyici tüylerin diken diken eden,bazen ağlatan bazen gülümseten onca olumsuzluğa rağmen yılmadan savaşan bir milleti çok güzel anlatmış sayın ÖZAKMAN...Abartı kısmına gelince bence abartılacak kadar var bu zafer milli duygularımızın kabarması bu kadar akıcı ve abartı gibi gelen bir hikayeyle olmadımı zaten...bu kitabı okuyunca atalarımla bir kez daha gurur duydum.Onların kanla suladığı bu topraklarda biz ne kadar küçük işler yapmış meğer Cumhuriyeti ilelebet yaşatmak bizim asıl görevimiz.Atam ve silah arkadaşlarını bir kez daha saygıyla anıyorum....
  15. karçiçeği_m şurada bir blog başlığı gönderdi: karçiçeği_m's Blog
    yitik öyküdür, tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan, iki yürekte durmadan kanayan seyduna ile şahrud yüreklerinin akarken bıraktığı izi birbirlerinin gözlerinde aradılar, yoktu iki iklim farkıydılar... ne zaman gözgöze gelseler yangın çıkmayacak denli uzaktılar yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı üçüncü bir kente düşmüş suretleri. şahrud gökyüzü geliniydi, yüzüne bulut inse donardı masal gözleri bir solukluk rüzgarda bile kanardı usul usul gelincik bedeli seyduna yeryüzü cehennemi ölüm çağırır uçurumlarda sınardı sevdasını mağma yüreği yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı.. onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi... iki iklim ayrıldılar "ya şahrud" dedi seyduna "gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm, ardına bakma, gözyaşımla vurulursun, su gibi git" şahrud'un yüzüne keder mayın gibi durdu ve zaman gözlerinin su yeşiline kuruldu hüzün bir buda heykeli gibi çırılçıplak yüzlerine oturdu.. rivayet odur ki, şahrud vardığı denizlerde hala seyduna türküleriyle uyanmakta seyduna şahrud'un gözlerinden kalan masalla yaşlanmakta... iki ayrı baharın dalıydılar; biri ilk, diğeri sondu ve kan ter içinde bir yaz aralarında duruyordu. bahara yenildiler. şahrud taptazeydi. filizdi. yüreği güneşi içecek denli kar yangınıydı. her ucu ayrı bir yeşile sevdalı .. cemreler yaşamla arasında ana sütüydü. toprak var gücüyle ayakta tutuyor kendini ve doğurganlığını ona sunuyordu. şahrud ise her dal yeşile bir tomurcukla karşılık veriyordu. içtiği her damla güneşle çiçekleri çıtlıyordu. sanırsın rengarenk gülümseyen yeryüzüydü... seyduna ölüme ölümüne yakındı. çınardı. şahrud'un giyindiğini soyunuyordu ve gelinsi dalları soyundukça çıplaklığından utanıyordu. solan yüreğiyle her seher güne biraz daha sarı duruyor ve biliyordu; ten soğuması çoğu kez elinde ak keteniyle vaktinden önce geliyordu. seyduna'yla şahrud'un tek ve bütün bağları ayrılıkları da olan mevsimin en uzak uçlarında tutunmalarıydı. mevsim haziran sonunda kendini yakınca koptular... artık birbirlerinin kışında bile yoktular...
  16. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    GECELERİN DEMİNDEYİM YİNE.... Gecelerin demindeyim yine.. Karanlıklara isyandır sanki gözlerim.. Zindanlarda yüreğim...çıkmaz sokak sakini Ne kadar varsam..o kadar yokum hayatta.. Zaman bir ömür gibi duruyor içimde Geçmiş...geçememiş içimden.. Her an bir asır..su gibi akan zamanda.. Dur diyenim yok.. Duramam da... Gecelerin demindeyim yine.. Yıldızları almışım avucuma Umudumu ekmişim maviye Deniz mavisine..nehir mavisine.. Bir yalnızlık türküsü dilimde .. Dur diyenim yok.. Duramam da... Gecelerin demindeyim yine... Kaç sabah ıslak, acı, kırık dökük anılar beynimde Kaç sabah sabah olmaz ellerimde.. Ben giderim varlığımdan öte.. Dur diyenim yok.. Duramam da alıntıııı
  17. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Kod Adım Aşktır Bir istisnayım artık kuralı bozuyorum Mışlı geçmiş bir şark çıbanıyım Şimdi yaşamın yüzünde sızlıyor izim Gündemde ilave tedbirler var, infaz bildirileri Ecelimi bir hamaylı gibi boynumda taşıyorum Potansiyel suçluyum, yasa da ceza da benim Lanetlidir artık gözlerine mil çekmiş Kurşun damlaları akıtmış kulaklarına Kösnül kasıklarında yalaz, üstü başı kan Şimdi isterik bir orospuyu oynuyor zaman Bütün kapılara ayrılığın suretini astılar Derme-çatma aşklar onarmaktan bitkinim Dün erkendi, yarın gecikmiş sayılırım Bir parça uçurum alıyorum terkime Kutsuyorum yolları bir iklim bulmak için Bozdum tüm oyunları şimdi satırbaşıyım Sıcak uzun yazlardan, kış uykulardan Sustukça derinleşen büyüyü bozdum Karlar içinde yorgun bir selam gibi Vakitsiz ve davetsiz giriyorum gecene Gözlerinin sıcağına konuk et beni Sonunda öğrendim konuşmayı, yürümeyi öğrendim Geçtiğim tüm köprüleri yaktım, dönüş yok Yollarla artık uğraklarla anlatırım kendimi İçime akmıyor kanım, yaramı sevdim Tazeleyin çoban ateşlerini ey ateş ustaları Kavallarınıza yeni delikler açın Emzirin sığınaklarımı uyak bulsun koyaklar Yeni bir sayfa açtım işte ömrümü çiziyorum Sensiz hiçbir şeyin hükmü yok benim için Ölüm durmadan tazelese de hünerini Yeni bir sayfa açtım kanımla yazıyorum artık Kod adım aşk'tır Ömrüm bu uzun hecenin ömrüne kayıtlıdır Çünkü miladı yoktur kod adı aşk olanın Ateşten gömlek giymiş bir şiirdir ülkesi
  18. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi. Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte. Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız. Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden. Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız... Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı \"herşeyde\". Can Yücel
  19. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Asklar da ayakkabilar gibidir... Bazilari çamur yagmur, toz toprak kar buz gibi her türlü "kötü hava" kosullarina dayaniklidir.Bazilari ise ummadiginiz kadar kisa zamanda çabucak "yamulur" ilk yagmurlu havada "alti açilir" veya güzel havalarda bile "iki günde bozulup" gider. Asklari da ayakkabilar kadar "itinayla" seçmezseniz, tipki ayaginizda oldugu gibi yüreginizde NASIR olusabilir. Dar gelen bir ayakkabiyi sadece tarzini begendiginiz için "zamanla açilir" diyen saticiya inanarak alirsaniz, zaman içinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" baslar. Ruhunuzu daraltan bir ask içinde yalnizca fiziksel begeniye kapilip "zamanla düzelir" diyenlere kanarsaniz, yine zamanla içinizdeki olumlu duygularin "çarpildigini" görebilirsiniz. Aşıkk olabileceginiz insan türü, tipki ayakkabilar kadar degisik stillerde, farkli kalitelerde ve sayisiz "renktedir".... Aski bir çesit serüven olarak "spor" gibi yasayanlar, aynen "spor ayakkabi" gibi dikkat çekici ve rahat kisileri bulurlar. Tersine askta tutucu ve istikrarli olmayi benimseyenler "klasik ayakkabi" gibi muhafazakar çizgiler tasiyanlara tutulurlar. Dekolte ayakkabilar gibi sadece cinsellik ve eglence zevkleriyle ateslenen asklar vardir. "Bez" ayakkabilar gibi kisa ömürlü "tatil asklari" ise hemen herkesin kisisel tarihinde mevcuttur. "Marka" ayakkabi alir gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna "tutulan" asiklar görürsünüz. Kati plastikten "yagmur çizmesi" edinir gibi mantik süzgecinden geçirip "ise yarar" biçimde yasamak isteyenleri de bilirsiniz.Ayrica ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafi"olup evine sayisiz çesitte ayakkabilar yigan insanlarin ayni zamanda "degisik" türde asklara da zaafi oldugu söylenir. Evet ask "ayakkabidir". Aynen ayakkabiniza bakim yapmayip "hor" kullandigniz zaman kolayca eskittiginiz gibi, askiniza da dikkatli davranmayip özen göstermediginiz zaman kisa sürede "eskitirsiniz".Ve nasil ki "delik" bir ayakkabiyi tamir ettirdiginizde yalnizca "bir miktar" ömrünü uzatmis olursaniz; "delik" bir aski onarmaya kalkistiginizda da "asla eskisi gibi olmayacaktir"! CAN YÜCEL
  20. YALNIZ BİR YALNIZLIK Saat buçuğun ötesi..Yarım kalan herşeyin ardı;arkası..Bir baharın belkide hiç görünmeyen yüzü..Saat,sararan masum bir yaprağın kuruması.... Sonunu göremediğim alabildiğine uzun bir sessizlik ve beni saran sımsıcak bir kimsesizlikle beraber,yine aklıma gelen şu bitmez sandığım o anların...Birgün geri dönmemek üzere ayaklanan o bakışlarının arasında boğulduğum kahredici gidişin.. Bir bavula sığdırdığın birkaç hatıra;yanına almayı ihmal etmediğin özlemlerin;ve yüreğimi hüzne terk ettiğin o duruşun.. Her biri anı erteleyen aceleci adımların;ömrünü ömrümden alan.. Bir daha geri dönmeyeceğin bir çıkış kapısı;ve ansızın beni terkettiğin bir hikayenin;yani sonun başlangıcı... Pencere camına yansıyan bir otobüs durağı;içinde kimsesi olmayan..Gidişinin ardından yürekten ağlayan bir şehir..İçimde söylemek istediğim birsürü özlemli söz;dilimin ucundan dönen... Bu zifiri geceye nede yakışmıyor bu gidiş...Sensizliğin tam ortasında bırakıp;işte şu yapayalnız durakta;beni koca bir bilinmezliğe mahkum edişin;hiç yakışmadı sana...Tıpkı geri kalan herşeyi ardına bıraktığın gibi... Hiç durmadan usanmadan peşinden geldiğim o bilinmedik yollar YALNIZLIĞIM;bulduğumda elinden sımsıkı tuttuğum an HASRETİM;yokluğunda yüreğimde duymuş olduğum acının tarifi SEVGİ;gözümde her seferinde bir kat daha alevlenen o fer GÖZYAŞI;duyduğum o bilinmezlikler ötesinden yankılanan ses UMUT;dokuduğum sıcak bir özlemin ötesindeki his İMKANSIZLIK;ve aklımda anlamını bilmediğimonca olmazların arasında düşündüğüm tek SEN!!... Tek istediğim yalnız bir yalnızlık;sensiz bir yalnızlık..Gidişinin ertesinde;karanlık birışığın sönmüş hali kadar umut dolu yüreğim...
  21. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Pencerede buğusu kalmış soğuk bir gecedeydi son sözlerin.Rüzgârın uğultusundan mı,kendi korkaklığımdan mı bilmem...duy(a)madım seni Eskiden şakırdı seslerin kulaklarımda.Kulaklarım sesine aşina,sen bana...Ne yazık,eskide kaldı tüm aşinalıklar Tıpkı alışkanlıklar gibi...sen gibi Ben bir tek harfine ne düşler adamıştım,oysa şimdi cümleler boyudur uzaklığım sana...Seni kaybetiiğimi anladığımda yıkılıyordu şehirlerim,içim ölüyordu...Acılar kıskıvrak sarmış bedenimi,şehirlerimse sessiz sedasız viraneye dönüyordu.Gözlerimi kapattığımda kayboluyordum karanlıklarımda...Bu karanlıklar senin mi yoksa? Balçıkta debelenmek,her çabada tekrar çamura yuvarlanmak gibi bi'şeydir bu.Ya ayaklanır dolanır birbirine,ya da yüreğin düğümlenir içinde. Boşuna bunca çaba,ille de düşeceksin işte...! Sen giderken gözlerine yüklediğim anlamlar boyudur yalnızlığım... Boynumun büküklüğü sana değil,yitirdiğim ve asla geri alamayacağım heveslerimedir.Payıma düşürdüğün sadece hıçkırıklar dolusu gecelerdir. Ama yine de asıl yanmışlığım; seni çok geç tanıyan kalbimedir...
  22. karçiçeği_m şurada bir blog başlığı gönderdi: karçiçeği_m's Blog
    Günlerdir nefesim bile boğazımı tıkıyor. Nefes almak ta bazen zor gelirmiş insana.. Sessiz çığlıklarım, gülümseyen gözyaşlarım var. Kırıldım artık, dargınım hayata da.. Herkesi görüp te dokunamamak, kimselere anlatamamak içimden geçenleri.. Soyutlanmış bir zaman diliminde sıkışıp kalmışçasına.. Bunca kalabalığın arasında yalnız, yapayalnız hissetmek kendini.. Herşey o kadar sessizce oluyor ki, sesimin yankısı kırıyor tüm bedenimi. Ben bu kadar yalnız, bu kadar ıssız değildim... Bazen dalıp gidiyorum. Gittiğim yerlerde düşüncelerim yok. Düşüncesizce bomboş griliklere gömülüyorum.. Artık yere basamıyorum sağlam, sapasağlam. Öyle ki zamansızlığa boyun eğdiriyor bu gidiş. Günleri sayıyorum, hatta saatleri. Yanındayken zaman akıp geçiyor su gibi. Ben geçsin istemiyorum. Tüm saatler dursun, gülümseyişin yüzünde kalsın, kelimelerin hiç tükenmesin istiyorum. Gitmeyesin istiyorum.. Sen gidersen tüm saatler duracak, biliyorum. Zaman aldırmadan devam ediyor yoluna... Herşey öyle uzak, öyle soğuk, öyle yabancı ki.. Bakıyorum, göremiyorum. Bu şehir, bu kaldırım taşları, bu deniz tanıdıktı oysa.. Gidersen bu şehir de zor gelecek bana, hissediyorum.. Hayat durdu.. Zaman akıp geçiyor ama ben farkında değilim, olmak ta istemiyorum. Olan biteni karşıdan izlemekle kalıyorum sadece. Ben içinde değilim kendi yaşantımın, seyircisiyim.. Güneşin doğuşu, günün batışı, dünyamdaki herşey varlığına odaklandı adeta. Yokluğunda benim için herşey sona erecekmiş gibi geliyor.. Meğer ne çokmuşsun bende... Bir an durup, tüm korkularımdan sıyrılıp haykırmak var nefesimin yettiğince; "Ne olur gitme..." Kalırsan, dünyanın bütün renklerini görmeye başlayacağım. Herşey bunca griye bulanmış olmayacak. Kelimelerin tutup ellerimden, kanayan yaralarıma basacaklar. Geceleri irkilip kalkmayacağım uykularımdan. Her sabah uyandığımda bir sancı saplanmayacak içime.. Hiç bir güç yıkamayacak beni. Bildiğin ben gibi... Bir yerlerde takılıp düşsem de ayağa kalkacağım yine.. Gücüm tükendiği vakitlerde, sen tutup kaldıracaksın beni. O zaman ben mutlu olacağım... Bunlar olacak değil mi? Yürüdüğüm bütün yollarda hep yanımdaydın yıllardır. Kimi zaman düşünürken attığım adımları, kimi zaman da rüzgarın akışına bıraktım kendimi. Bazen doğrularla, bazen hatalar, yanlışlıklarla akıp gidiyordu hayat. Sen doğrularımda da, hatalarımda, yanlışlarımda da benimleydin. Gidersen adım atmak zor gelecek bana, hatta olduğum yerde düşüp kalacağım belki.. Korkuyorum.. Günden güne büyüyüp içime sığmıyor korkularım. Bir zamanlar ne çok korkardım "Gel.." demekten. Şimdi ürkekliğim gitmelerden... Alıntı...
  23. karçiçeği_m şurada cevap verdi: karçiçeği_m başlık Şiir Forumu
    Biraz Durup Uzaktan Bakmalı 'BANA asik misin?' Sevgiliniz bu soruyu sorarsa eger, ki sormamasi dusunulemez,cevap vermek icin sure isteyin. Ne kadar süre? Belirsiz. Daha dogrusu iliskinizin omrune bagli. iliskiniz bitecek, uzerinden epey bir zaman gececek,asik olup olmadiginizi anlayacaksiniz. Durum budur. Gerisi yalandir. cindeyken, yani iliski surerken gercegi bilemezsiniz. Bildirmezler. Araya girerler. Kimler, neler? Hirs. Ekonomik sartlar. Cinsel cekicilik. Aliskanlik. Birbirine mecburiyet. Hepimizde var olan sevgiliyi kahramanlast rma egilimi. Falan, filan. Ancak... Her sey bitince. Sular durulunca. Heyecan dinince. Zaman geçince. Sevgiliniz ciplak kalinca... Anlarsiniz asik olup olmadiginizi. * * Dusunun soyle bir... Tarih olmus sevgililerinizi aklinizdan gecirin. Hani o deli gibi kiskandiginiz birisi vardi... Ne o? Yuzu gozunuzun onune gelmiyor tam olarak degil mi? Hani bir de ayrilirsaniz oleceginizi zannettiginiz birisi vardi... Biliyorum, simdi adini bile anmak istemiyorsunuz. Peki onu kaybetmenin dunyanin sonu olacagini dusundugunuze ne oldu? ''Hayat ma girmeseydi de olurdu'' diyorsunuz, duyuyorum. Dusunmeye devam edin. Biri var ki... Onu hatirlayinca derinlerde bir yerde bir sizi duyuyorsunuz. Zaten o tam olarak cikip gitmedi ki hayatinizdan. Artik hiç gorusmeseniz de var o. Bir yerlerde sakli duruyor. Siz onu gercekten sevmistiniz. Ask biter ama izi kalir. Her iliski bir suru ani birakir ama iz birakan asktir. Ve galiba bir kere asik olur insan omrunde. Ve maalesef onu da otekiler gibi yasar. Keske o sirada farkinda olabilse... Hayatinin aski oldugunu bilse. Gerci bilse ne olacak? Hic. Yine de bitecek. Su anda asktan aska kosanlar bu dediklerimden bir sey anlamayacaklardir. Anlamak icin biraz durulup uzaktan bakmak lazım. Pakize Suda
  24. karçiçeği_m şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Saddam Hüseyin ne yapmış olursa olsun hiç bir şekilde idamı hakettiğini düşünmüyorum.Bu çok insanlık dışı bir olaydır ve ABD tarafından kasten dünyaya karşı verilen bir göz dağıdır bence.Türkiyede idamı kaldırmak için her türlü yola başvurulurken kendileri bir çırpıda bir insanın hayatına son verebiliyorlar.Bu ne mantık bu ne adalet böyle anlamak mümkün değil.... Saygılar...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.