Çok önemli bir yere değinmişsiniz.
Evet aynen öyle. yaraya pansuman yapmak. hangi yaraya? geçmesi yüzyılı aşkın bir süre gerektiren bir yara. Dini duyguları kullanan ve kullandırtan bir yara. Şıhlar, şeyhler, günahçılar, türbancılar... Yüzyılı geçer bunların öğrenilmesi. Toplumsal bir süreçtir bu. Geçiş dönemi. Geçiş dönemini yaşamadan yukardan inen özgürlük ve demokrasi... Böylece kıymeti bilinmez.
Evet büyük bir yara. Bunlarla yaşamayı öğrenmemiz lazım. Çünkü zaman isteyen bir yara. Deprem gibi düşünün. Engelleyemezsiniz bu tür hareketleri. Engellenmesi ve yok edilmesi zaman alır. Öğrenmek gerek. Eğitim gerek. Bu da zaman gerek demek. Bu zaman içerisinde bu yara daha çok kanar ve her seferinde pansuman ister. Kaçınılmaz bir şey bu. Önemli olan, bu yarayı ABD gibi dış güçlere kullandırtmamayı öğrenmek ve öğretmek. Umarım anlatabiliyorumdur...
Bu soru sizce ne kadar doğru? AKP ve DTP örneklerini vereyim. Bunların kime göresi mi var?
Bana 12 Eylülü anlatmayın. Yaşamadığım halde çok iyi bilirim. Evrenin yaptıkları, yaptırdıkları. Beni onlarla aynı kefeye koymanız hiç anlamadığınızı gösteriyor...
Evet, derler. Bu ülkede ağzı olan konuşur. Dinleyip kanacak çok kafa var nasılsa. AKP gibi, DTP gibi örneklerle ne kadar da örtüşüyor değil mi? Onlar da neler neler söylüyor da...
Hayat bana şunu öğretiyor. Bazı durumlarda yıkıcı olmak gerekebilir. Ama bu lafım yine 12 Eylül'cü gibi anlaşılmasın. Örneğin AKP, haddini çok aşan bir parti olarak kapatılmayı çoktan haketmiştir. Böyle bir yıkım gereklidir.
Bana sorarsanız, sunacağım çözüm şudur:
Toplum çıkarlarını gerçek anlamda samimice savunacak bir oluşum yaratılmadığı sürece bu kısır döngüden çıkılamaz. Eğer ülke bölünmek, parçalanmak istemiyorsa bunu yapmak zorunda. Bu yara sürekli olacak. uzun sürede... Bu süre içerisinde böyle bir oluşum yaratılmadığı sürece parçalanmak ile hep yüzyüze olacağımız kesin. şimdi sorarım size... Demokrasi diye yırtınan iki parti: AKP ve DTP; ellerinde olsa Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkarlar mı yoksa sahip mi çıkarlar? herkes elini vicdanına koysun da bir düşünsün... Bu oluşumları meclise biz soktuk, çünkü cahiliz... Eğitime ihtiyacımız var. Ve şu anda, o eğğitim sürecini geçene kadar (kli zaman ister) bir güvencemiz olmalı... Nedir o güvence? Atatürkçülükten taviz vermemek derim. Kıymetini bilmek derim. Ve ülke sınırları ve rejimi karşısındaki her türlü tehlike engellenmeli derim. Bunun adına ister demokrasi deyin, ister antidemokrasi deyin. Tarihsel süreç içerisinde değerlendirdiğimizde, demokrasi bize pek de yakın değil. Kullanmayı bilmediğimiz eşsiz bir oyuncak başımıza dert açıyor. Çünkü o maskeyi takan art niyetliler çok fazla. Haksız mıyım?