Zıplanacak içerik

bursercan

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bursercan tarafından postalanan herşey

  1. benım memleketımın adamı.bundan sonra bu mektubu ezberlemeye baslıyım. lazıııımm olur
  2. acaba gercekten boyle bırsey yapan olmus mudur?
  3. bursercan şurada bir başlık gönderdi: Mizah - Mizahla ilgili herşey
    İzmir'den trene binen yaşlı teyze kondüktöre Ege şivesiyle "Menimen'e gelence beni haber et yavrıım, unutma" der. Gecenin ilerlleyen saatlerinde kondüktör Menemen'i geçergeçmez yaşlı teyzenin Menemen'de ineceği aklına gelir hemen makiniste gidip haber verir. Makinistte gecenin bu saatinde tayzeyi buralarda indiremiyeceğimize göre geri geri gideceğiz soran olursa "tren makas değiştiriyor" deriz diyor. Bir yarım saat geri geri giderek Meneme'e geliniyor ve Kondüktör teyzeye gidip haber veriyor " hadi teyze Menemen'e geldik" diye. Teyzem "sağol yavrıım "deyip çantasından hapını çıkarıp içiyor. iletişimde açık ve net olalım...
  4. DALICILARIN GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI BİR YILDIZ DALICININ GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI Federasyona bağlı bir dalış kuruluşundan eğitim ve belge almış olmalıdır. Dalış donanımlarını takıp, sökebilen, tüm dalış becerilerini kolaylıkla uygulayabilen; yanında 3 (üç) yıldız dalıcı ya da dalış eğitmeni olması koşulu ile en çok 18m derinliğe kadar dalış yapabilen dalıcıdır. Gece dalışı yapamaz. 1 yıldız dalıcı en çok 18 metreye kadar dalış yapabilir. İKİ YILDIZ DALICININ GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI Federasyona bağlı bir dalış kuruluşundan eğitim ve belge almış olmalıdır. Açık deniz dalış deneyimi olan dalgıç ve yanında en az 2 yıldız dalıcı ile birlikte en çok 30 metre derinliğe kadar dalış yapabilen dalıcıdır. 18 yaşından küçük 2 yıldız dalıcılar en az 3 yıldız dalıcı liderliğinde en çok 24 metreye kadar dalabilir. 18 yaşından büyük 2 yıldız dalıcılar eğitim amaçlı olarak, eğitmen dalıcı denetim ve gözetiminde en çok 42 metreye kadar dalış yapabilir. ÜÇ YILDIZ DALICININ GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI Federasyona bağlı bir dalış kuruluşundan eğitim ve belge almış olmalıdır. Her düzeyde dalıcılara sualtında önderlik yapabilecek beceri ve deneyimi olan olan dalıcıdır. Önderlik yaptığı dalıcıların güvenli dalış kurallarına uygun dalış yapmalarını sağlamakla yükümlüdür. Sualtı kurtarma ve ilkyardım konularında gerekli eğitimi almıştır ve uygulayabilir. Görevli olduğu durumlarda dalışla ilgili kural dışı davranışlarda bulunanları uyarmaya ve gerekirse dalıştan alıkoymaya yetkilidir. Önderliğini yaptığı dalıcıların güvenliğinden birinci derecede sorumludur. En çok 30 metreye kadar daliş yapabilir, yaptırabilir. Dalış eğitmeni eşliğinde ve eğitim amaçlı en çok 42 metreye dalış yapabilir.
  5. 15 Ekim 1978'de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi 1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler. 2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır. 3. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır. 4. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üretme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır. 5. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir. 6. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır. 7. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir. 8. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir. 9. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan olmalıdır. 10. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır. 11. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur. 12. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur. 13. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır. 14. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır
  6. bursercan şurada bir başlık gönderdi: Öykü Forumu
    MAVİ AY (Hikaye) Gece birden uyanmıştı. Yatağın sıcaklığını hissedebiliyor ve ondan ayrılmanın gerekliliğini biliyordu. Sağ ayağını yattığı divandan aşağı indirdi. Sonra diğerini. Şimdi üzerindeki ısı düşmüş, zihni uykunun sıcaklığından ayrılmıştı. Biraz daha ayılmak için pencereye yöneldi. Gök yüzündeki ayın parlaklığına dikkat kesildi. Bundan müthiş bir zevk duymaya başladı. Beyni adeta yenilenmiş, salt gerçeğe daha da yaklaşmıştı. Birden tüyleri diken diken oldu. Az önce rüyasında bir mavi ışık huzmesinden geçmiş ve cenneti yaşamak olan meskalini tatmıştı. O ruh halini hala üzerinde taşıyordu. Gözlerini parlak aya daha dikkatlice dikti. Yeniden ürpermeye başladı. Bu seferki daha şiddetliydi. Ay o an maviye çalan bir renk aldı. Mahmut kıpırdamadan durduğu halde açık pencereden süzülerek yukarı aya doğru hareket etti. Bağırmak istedi. Ama bir şeyler onu susturmuş engel oluyordu. Yükseklere çıkıyordu. Sanki bilinmez bir esrara doğru uçuyordu. Hareket edemiyordu. Sadece görebiliyordu. Uçtu.Uçtu. Mahmut atmosfere yaklaştığını anladı. Birden şeffaf bir şey bütün vücudunu sardı. Hızı o an daha da arttı. Atmosferi çıkmıştı. Her tarafını saran o şeffaf şey ona oksijen de sağlıyordu. Geriye dönüp bakamamak ona heyecan vermeye başladı. Gidiyordu. Bilmediği ve maviliği daha da artan ışık huzmesine doğru. Nihayet kendini çeken o esrarlı maviliğe girdi. Vücudunda tatlı bir sıcaklık meydana geldi. Bir süre öylece hareketsiz durdu. Sonra ellerini ve kollarını hareket ettirebildiğini gördü. Üzerindeki şeffaflık kayboluverdi. Bir çift iri gözün kendine baktığını gördü. Ardından vücudu belirdi. Bu Mahmut’un hep duyduğu ve gördüğü uzaylılardandı. O şu an karşısında kendine doğru yaklaşıyordu. Gelince Mahmut’a elini uzattı. Bir karıncalanma oldu. Bu sefer her taraf daha da aydınlandı. Mahmut vücuduna işleyen sıcaklıktan terlemeye başladı. İçinde bulunduğu ışık huzmesi sanki atmosfere girmişte hızdan dolayı ışınmış gibiydi. Küre bir an durdu. Ardından kayboldu. Mahmut etrafına bakındı. Karanlıktan bir şey görünmüyordu. Yürüyerek ilerledi. Ayakları ile sert ve çıkıntılı bir yerde olduğunu fark etti. Az ilerideki aydınlığı görünce mağarada olduğunu anladı. Çıkışa yaklaştığında kuvvetli bir böğürme duydu. Sanki mağaranın dışında dinazorlar vardı. Sezgilerinde yanılmadığını gördü. Dışarıda onlarca tirex vardı. Bu bildiği kadarı ile dinazor türlerinin en vahşi olanlarıydı. Ve şu an biri kendine doğru geliyordu. Mahmut büyük bir korkuya kapıldı. Buraya niye gelmişti. Bütün bunların anlamı neydi. Kendine sorduğu sorulara çok çabuk cevap verdi. Çükü kendine yaklaşan tirex onu görmüş ve hızını arttırmıştı. Mahmut süratli bir şekilde mağaranın içine doğru koşmaya başladı. Bir oyuk buldu. Oraya giriverdi. Mağara tirexin girmesine müsait şekilde genişti. Dinazor sağı solu koklayarak ilerledi. Mahmut’un girdiği oyuğun önünde durdu. Dinazor avını bulmuştu. Ama o koca kafası Mahmut’un girdiği o yere sığmıyordu.Dinazor bir süre bekledi. Sonra geldiği yere doğru çekip gitti. Mahmut tehlikenin geçtiğini anlayınca mağaranın ağzına geldi. Rüyada olmadığını biliyordu. Her şeyi ap açık seçik, kanlı canlı yaşıyordu. Yürüdü. Mağarayı terk etti. Hiç görmediği bitkiler ile karşılaştı. Bazılarını tanıyordu. Ama gördüğü bir domates ev kadar büyüktü. Sonrasında karşılaştığı yeşil bir fasulye kavak kadar büyüktü. Ardından devasa büyüklükte bir elma ağacı ile karşılaştı. Elmalara baktı. İnanamadı. Her biri iki katlı ev büyüklüğündeydi. Neden sonra aklına geldi.Dünyanın dinazorlar tarihindeydi. Ve bu zamanda her bitki ve her canlı kocaman, devasaydılar. Mahmut evine dönebilmek için ümitsizce çırpındı. Ama geldiği yer çıkışı olmayan bir zamandı. Ancak inandığı yaratıcıya sığınabildi. Aylar ve yıllar birbirini kovalarken Mahmut yeni hayatına çabuk alıştı. Karnı acıktığında ilk dinazorunu ağaç dalından yaptığı bir mızrak ile avladı. O an Mahmut’a üzeri hayvan derisi ile örtülmüş dört insanda yardım etti. Telif Sahibi: Tuna Mustafa YAŞAR
  7. bursercan şurada bir başlık gönderdi: Eğitim ve Öğretim
    Aşağıdaki mektubun yazarının bir öğretmen olduğu söyleniyor. Ancak, adını ve nerede çalıstıgnı gizlemek zorunda kalmiş; tahmin edebileceginiz nedenlerle... Mektup, asagıdaki haliyle bir üniversitemizin "Ögretmenler Günü" toplantısında da okunmus, gözyaslarıyla... > > >>>Merhaba! > > >>>Istanbul'da bir lisede ögretmenlik yapiyorum. > Çalistigim okul, > >çogunlugu Anadolu'nun en ücra köylerinden gelip > yerlesen (yerlesemeyen) > >insanlarin oturdugu bir çevrede. Etrafimiz > gecekondu mahalleri. > >Gecekondu olmayan yerlerde de derme çatma binalar > var. Istanbul'un pek > >çok yerinde artik görmeye alistigimiz bir manzara > var aslinda burada ! > >da. Sözünü ettigim yerlesim yerinin 5 dakikalik > mesafesinde modern bir > >alisveris merkezi var! > > >>>Atardamarin hemen üzerinde bu okul. > > >>>BUNLARIN HEPSI GERÇEK: > > >>>*Biliyor musunuz, bu yil lise1. sinifta okuma > yazma bilmeyen > >bir ögrenci var. > > >>>*Biliyor musunuz, bir ögrenci okula "satir" > getirmekten > >uzaklastirma cezasi aldi. > > >>>*Biliyor musunuz, iki hafta önce okulun önünde > çikan bir > >kavgada bir ögrencimin boynu döner biçagi ile > kesildi; 28 dikis atildi. > >(Çok sükür sah damarina gelmedi) > > >>>*Biliyor musunuz, bu çevrede kimse kisin aksam > besten sonra > >sokakta yalniz yürümüyor. > > >>>*Biliyor musunuz, geçtigimiz hafta, bebek > bekleyen müdür > >yardimcimiz bir ögrenci tarafindan karni > tekmelenmekle tehdit edildi. > > >>>*Biliyor musunuz, disaridan elini kolunu > sallaya sallaya giren > >bir adam, kendisini disari çikarmaya çalisan kat > nöbetçisi bayan > >ögretmeni biçakla tehdit etti. > > >>>*Biliyor musunuz, derste sikinti yarattigi için > ögretmeni > >tarafindan cezalandirilan ögrencinin asiret olan > ailesi okulu basti. > > >>>*Biliyor musunuz, bir ögretmenimiz sinifta > biraktigi > >ögrenciden tehdit telefonlari aldi. > > >>>*Biliyor musunuz, ögrencilerimizin %86'si > sigara içiyor. > > >>>*Biliyor musunuz, ögrencilerimizin %42'si hap > kullaniyor. > > >>>*Biliyor musunuz, okulun etrafinda hap > satanlari, okulun > >içinde hap kullananlari polis biliyor. > > >>>*Biliyor musunuz, ögrencilerimizin %23'ü ensest > iliski > >magduru. Biliyormusunuz, geçtigimiz yil bir kiz > ögrencimizin babasi > > >>>çocugundan(ögrencimizden) dayak yedigi için > okula sigindi. > > >>>*Biliyor musunuz, yalnizca koridorda > birbirlerine çarptiklari > >için kavgaya tutusan iki kiz ögrencinin aileleri > okulun önünde > >birbirlerine yumruk yumruga saldirdilar. > > >>>*Biliyor musunuz, bazi kiz ögrenciler 100 > kontör karsiliginda > >minibüs soförlerine, hali saha sahiplerine > kendilerini kullandirtiyorlar > >(cinsel anlamda) > > >>>*Biliyor musunuz, bu yil bir erkek ögrenci, bir > kiz ögrencinin > >kendisine cinsel tacizde bulundugunu söyleyerek > sikayette bulundu. > > >>>*Biliyor musunuz, geçtigimiz yil bir anne, > kizinin saçinin > >boyali olmasi üzerine okula çagirildiginda, > kizini okula koca bulmak > >için gönderdigini bu nedenle de süslenmesi > gerektigini söyledi. > > >>>*Biliyor musunuz, velilerin %42'si kayittan > sonra bir daha > >okula ugramiyor. > > >>>*Biliyor musunuz, maddi yetersizlikten dolayi > üç, dört aile > >bir oda-bir salon bir evi paylasiyorlar.(Sayilari > azimsanamayacak > >ölçüde.) *Biliyor musunuz, her ay ögretmenler > aramizda para toplayip bir > >ögrenciye bot, palto veya okul araç gereçleri > aliyoruz. > > >>>*Biliyor musunuz, geçtigimiz yil cuma okul > kapanisi töreninde > >bayginlik geçiren bir ögrencinin iki gündür hiçbir > sey yemedigini > >ögreniyoruz. *Biliyor musunuz, ögrencilerin çogunun > hayatinda kan davasi, > >intihar, bosanma, dayak, kaçma, kaçirilma, hapis > gibi hikayeler var. > >(Ailelerinde yasanmis) > > >>>*Biliyor musunuz, geçtigimiz yil iki gün > boyunca evine > >gitmeyen bir ögrenciyi velisi gelip okulda > ariyor. (Kizin biriyle > >kaçtigi anlasiliyor daha sonra.) > > >>>*Biliyor musunuz, annesi babasi ayri veya > bosanmis olan > >ögrencilerin çogu uzak akrabalarin yaninda > kaliyor. Anne ya da baba > >almak > > >>>istemiyorlar veya! üvey anne babalar istemiyor. > > >>>*Biliyor musunuz, geçtigimiz yil sorun > çikardigi için müdür > >tarafindan tartaklanan bir ögrenci mahalleden > topladigi tanidiklariyla > >müdürün odasini basip tehditler savurdu. > > >>>*Biliyor musunuz, veliler toplantilara "ocakta > yemeklerini > >birakarak", ayakkabilarinin topuguna basarak, > mantolarini omuzlarina > >atarak geliyorlar. > > >>>*Biliyor musunuz, velilerin büyük bir çogunlugu > ögretmene > >nasil hitap edilecegini bilmiyor. (Güzelim, hanim > kizim,sen, hocaaaaa, > >ablasi!?) *Biliyor musunuz, sakalli, salvarli, > cüppeli bir veli > >toplantilara gelip yalnizca erkek ögretmenlerle > görüsüyor! > > >>>*Biliyor mu! sunuz, geçtigimiz yil 1000 ögrenci > kapasitesi > >olan okulda kütüphaneye üye olanlarin sayisi > 7(yedi)'ydi. > > >>>*Biliyor musunuz, ögrenci tanima formlarindaki > "Çaldiginiz > >müzik alet(ler)i" bölümüne radyo, teyp, walkmen > yazan azimsanamayacak > >sayida ögrenci var. > > >>>*Biliyor musunuz, ögrencilerin azimsanamayacak > bir bölümü > >dogum tarihlerinin gün ve ay kisimlarini dogru > yaziyorlar ancak yil > >bölümüne 2004 yaziyorlar! > > >>>*Biliyor musunuz, lise birinci sinif > ögrencilerim "Soru > >isareti nerede kullanilir?" soruma yanit > veremediler. > > >>>*Biliyor musunuz, *10 lisesine kayit yaptiran > bu ögrenciler > >çarpim tablosunu bilmiyorlar; 10 ve katlari ile > çarpma ya da bölme > >islemi! yaparken bile hesap makinesi > kullaniyorlar. > > >>>(Geçtigimiz ay sinirden gözlerine kan oturmus > bir halde > >siniftan çikan matematik ögretmenimiz koltuga > çökerken ögrencilere bir > >ders boyunca 300'ü 2'ye böldüremedigini anlatti.) > > >>>*Biliyor musunuz, maddi durumu iyi olan sayili > ögrencilerden > >birinin velisi, geçtigimiz yil akan damimizi > onardi. (Notlarinin hemen > >hepsi zayif olan ögrencinin sinif geçmesi > sartiyla!) > > >>>*Biliyor musunuz, ögrencilerimizin %60'i > sagliksiz beslenmeden > >dolayi hasta (aralarinda dispanserlik olanlar var) > ancak ögrencilerimizin > > %90'inda cep telefonu var. (Cep telefonlari son > model, bazilari kamerali) > >*Ben bu okulda 3 yildir ögretmenlik yapmaya > çalisiyorum. Bu olaylara > >alismamak için, artik alisip bunlari neredeyse > dogal karsilayan yillarin > >ögretmenleri gibi olmamak için ugrasiyorum. > Biliyorum ki eger alisirsam > >gelecege dair hiçbir umudum kalmayacak. Her gün > büyük bir ç****izlik ve > >endiseyle "Acaba bugün ne olacak?" diye basliyorum > isime. Olaysiz geçen > >günler Allah'in nimeti! > > >>>*Biliyor musunuz, sinifta gezinerek ders > anlatirken > >Atatürk'ün gözleriyle karsilasmamaya çalisiyorum, > kafami kaldirip > >resmine bakamiyorum. Basimin üzerinden > > >>>"Ey Türk Gençligi!" diye bagirdikça utancimdan > omuzlarima > >gömülüyorum. Biliyor musunuz, 10 Kasim'larda, 29 > Ekim'lerde siirler > >okunurken, marsimizi dinlerken agladigimda herkes > günün anlamina > >agladigimi saniyor; oysa ç****izlige agliyorum. > > >>>Muhtaç oldugu kudretin dolastigi asil kani > uyusturucuyla > >zehirleyen ögrencilerimi kurtaramiyorum. Ögrenmeye > direnen, kendini > >kapatan ögrencilerime Istiklal Marsi'nin anlamini > bile ögretemiyorum. > > >>>Daha da yazacaktim ancak yazdikça yüregim > agirlasiyor. > > >>>Sevgi ve saygilarimla
  8. Aşkta Yarın Yoktur Sevgili Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek... Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili...
  9. SEN MÜKEMMEL BİR EŞ OLACAKSIN eğer; -özel günlerimizi hatırlasan -evlilik yıldönümünden önce "hadi seç şurdan hediyeni,şimdi benim aldığımı beğenmezsin"demesen -kapı kolarının ve mobilya kenarlarının dilek ağacı olmadığını anlayıp,kıyafetlerini asmasan -çoraplarını attığın yerlerden kokularını takip ederek bulmasam -duş alırken banyo takımlarını kaldırsan ve sulara boğmasan -bornoz ve ıslak havlularını heryere atmasan -kirli çamaşırlarını banyoya kadar getirebildiğine göre kirli sepetinin üstüne değil içine koysan -özenle ütüleyip katladığım çamaşırlarını alttan birini çekip devirmesen ve sonra burasını hiç düzlemiyormusun demesen -senden yardım istediğimde "bana söyleyene kadar şimdiye yapmıştın" demesen -arasıra "eline sağlık,bu sana çok yakışmış,teşekkürler,bugün neler yaptın ve hatta çok ileri gidiyorum SENİ SEVİYORUM" desen -"tek çalışan senmisin herkes işlerini nasıl yetiştiriyorsa sende yap"demesen -alışverişe gittiğimizde mağaza önüne gelince sigarını yakıp, hadi sen gir işini hallet ben burada bekliyorum demesen -benimde acıkan, yorulan,uyuyan bir insan olabileceğimi ve robot hizmetçi olmadığımı anlasan..
  10. Melatonin Melatonin denilen hormon beyinde ve sadece 23:00 ilâ 05:00 saatleri arasında salgılanan bir hormondur. Hormonun temel görevi vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamak. Jetlag denilen hadisenin sebebi de bu hormon. Hormon diğer aktioksidan tesirlerini de güçlendiriyor, kanserli hücrelere karsı koruma sağlıyor, üreme sistemiyle bağlantısından tutun da yorgunluk, isteksizlik gibi durumların nedenlerini de oluşturabiliyor. Su anda bu hormon yaşlanmayı geciktirici etkisinden dolayı da üzerinde önemle durulan bir hormon. İşin can alıcı noktalarından birisi hormonun çocuklar üzerindeki tesiridir. Avrupa’da lösemili ve kanserli çocuk sayılarının artmasından ötürü yapılan araştırmalar sonucu ailelerden istenen bir husus da çocukların kesinlikle karanlık ortamlarda yatırılmaları. Çünkü melatoninin güçlü salgılanmasının kansere karşı koruyucu etkisi olduğu biliniyor. Ancak, bu hormon ışığa duyarlı. Deneylerde, uyuyan kişinin hormon salgısı izlenirken ışığın açıldığında hormonun azaldığı, karanlıkta yoğun olarak salgılandığı tespit edilmiş bilimsel bir gerçek. Lütfen karanlıkta yatın ve Çocuklarınız uyurken ışığı kapatın ... Unutmayın körlerde kanser olma oranı yoka yakındır. __________________
  11. AMD 45 watt'lık çift çekirdekli işlemcileri ile yine iddialı -------------------------------------------------------------------------------- Uzunca bir süredir yeni nesil işlemcileri üzerinde çalışan AMD'nin aradaki boşluğu değerlendirebilmek adına hazırladığı, 65nm Brisbane çekirdeğini kullanan ve termal güç tasarımları sadece 45 watt olan işlemcileri gün yüzüne çıktı. Bilindiği gibi, AMD geçtiğimiz günlerde Phenom işlemcilerinden sonra çift çekirdekli Athlon64 işlemcilerinde de isim güncellemesi yapmıştı. Zira işlemci isimlerinde kullandığı "performans derecelendirme" sistemini geride bırakan AMD, yeni bir model adlandırma yöntemini kullanmayı tercih etmiş ve Athlon 64 X2 BE-2000-serisini duyurmuştu. Computex'de kullanıcılar ile tanışması beklenen yeni işlemcilerin ilk örneklerine dair detaylar ise belirginleşmeye başladı AMD'nin yine soket AM2 formunda geliştirilen ve 65nm üretim teknolojisine sahip Brisbane çekirdeğini kullanan yeni Athlon 64 X2 BE-2000 serisi işlemciler firmanın geçtiğimiz Aralık ayında pazara sunduğu yeni Brisbane çekirdeğini kullanan çift çekirdekli işlemcilerin yerini alacak hemde önemli bir fark ile. Yeni işlemcilerin en büyük farkları güö tüketiminde olacak. Zira firmanın hazırladığı Athlon 64 X2 BE-2000 serisi işlemcilerin TDP dediğimiz termal güç tasarımları sadece 45 watt olarak belirlenmiş. Düşük güç tüketimleri ile göz dolduran işlemcileri TDP değerleri ile AMD'nin daha önce pazara sunduğu ve gurur duyduğu tek çekirdekli "EE - düşük güç tüketimine sahip" modeller ile aynı TDP seviyesinde hazırlandılar. AMD'nin Athlon 64 X2 BE-2000 serisinden pazara sunacağı ilk modeller BE-2400, BE-2350 ve BE-2300 olacak. Genel teknik spesifikasyonları ile son derece benzer olan işlemcileri arasındaki farkı saat hızları belirleyecek. İşlemcilerin saat hızlarının sırasıyla 2.3 GHz, 2.1 GHz ve 1.9 GHz olacağı belirtiliyor. 2x512KB seviye 2 ön belleğe sahip olan Athlon 64 X2 BE-2000 serisi işlemciler 2000MHz Hyper Transport veri yolunu da destekleyemek ile birlikte yine AMD'nin sanallaştırma teknolojisine de sahip olacaklar. Farklı işletim sistemleri ile eş zamanlı çalışanlar için bu güzel bir haber. Gelen bilgilere göre, AMD'nin yeni Athlon 64 X2 BE-2300 ve BE-2350 işlemcileri gelecek ay, büyük bir ihtmalle Computex fuarından sonra Athlon 64 X2 BE-2400 modelinin ise Ağustos ayında pazara sunulması bekleniyor. Açıkçası AMD'nin TDP üzerine bayağı yoğunlaştığını söyleyebilmek mümkün. Zira firmanın üzerinde çalıştığı doğal dört çekirdeğe sahip işlemcilerin TDP değerlerinin de yaklaşık 95 watt olacağı ifade ediliyordu. Uzun süren sessizliğini yavaş yavaş bozmaya hazırlanan AMD'nin piyasa ve son kullanıcılar arasında yaratacağı etki şimdiden merak uyandırmaya başladı bile.
  12. TÜBİTAK'ı terleten sorular -------------------------------------------------------------------------------- TÜBİTAK'a gelen ilginç sorular yetkililere zor anlar yaşatıyor. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK) Bilim ve Teknik Dergisi'nin internet sayfasındaki ''Merak Ettikleriniz'' bölümüne yanıtlanması istemiyle gönderilen sorular okuyanları şaşırtıyor. ''Leyleklerde hamilelik ne kadar sürer?'', ''En uzun rüya 6 saniye midir?' ''Aşkın kimyası var mı?'' ''Dünyanın merkezindeki ateş sönerse neler olur?'' ''Bazı insanlar sivrisineklere diğerlerinden neden daha çekici gelir?'' ''Kızlık zarı diğer hayvanlarda da bulunur mu?' ''Örümcek, ağını örerken ipliğini nereden bulur?'' 'Neden kaşınırız ve bazen vücudumuzda kaşınan bir bölgeyi bulamayız?'', ''Ben 8 yaşındayım korsanlar hangi yılda vardı?'' ''Sorum çok net sizce uzaylı diye bir şey var mı?'' ''Kaplumbağamın kabuğu çok yumuşamış, ne yapabilirim?'' ''Uzayda dikilen bir bayrak dünyadaki gibi dalgalanır mı?'' ''Fırtınalı havalarda, evin içinde de olsam, telefondaysam ya da duştaysam, beni yıldırım çarpabileceğini duydum, bu doğru mu?'' ''Şimşeğin çakış hızı nedir?'' ''Köpekbalıkları neden durmadan yüzüyorlar?'' ''Yılanlar ve kertenkeleler, niçin sürekli dillerini dışarıda tutar?'' İLGİNÇ SORULARA İLGİNÇ CEVAPLAR ''Aşkın kimyası var mıdır'' sorusunun yanıtı ''Aşkın kimyası denince ilk akla gelen, feniletilamin (PEA) adlı maddedir'' şeklinde. ''Bazı insanların, sivrisineklere diğerlerinden neden daha çekici geldiği'' sorusu ise ''Bilim insanları, sivrisineklerin kurbanlarını neye göre seçtiklerini hala araştırıyor. Gerçekten de bazı insanlar sivrisinekler için oldukça popülerken bazıları da hiç ilgi görmüyor'' diye karşılık buldu. ''Kızlık diğer hayvanlarda da bulunup bulunmadığı''na ilişkin soruya ise ''Kızlık zarı (hymen) birçok karasal memelide (kobay, sıçan, köstebek, at, sırtlan, lama, lemur, vs.) bulunuyor'' denildi. ''Örümceğin, ağını örerken ipliğini nereden bulduğu'' sorusuna ise ''örümceğin ağını örerken kullandıkları ipliği bir yerden bulmaları için örneğin doğadan toplamalarının gerekmediğini, aslında örümcek ağının, bu canlının kendi ürettiği protein yapısında bir madde olduğu'' şeklinde yanıt veriliyor. Bir meraklının, ''Sorum çok net; sizce uzaylı diye bir şey var mı?'' sorusu ise çok net bir yanıt veriliyor: ''Bilmiyoruz!..'' ''Köpekbalıkları neden durmadan yüzüyor'' şeklindeki soruya, ''Köpekbalıklarının çoğu iki nedenden ötürü durmadan yüzerler; solunum yapmak ve batmamak için'' diye karşılık verildi. Soru: ''Yılanlar ve kertenkeleler, niçin sürekli dillerini dışarıda tutar?'' Cevap: ''Dil dışarıda tutulmaz, sürekli olarak dışarıya uzatılıp, içeriye geri alınır. Özellikle yılanlar ve kertenkelelerde görülen bu davranışın esas nedeni, çevreden duyum almaktır.''
  13. ŞEHİT VASİYETİ Gene hangi dua’yı okudun anne, Vurulduğum yerde güneş açtı Yine mi ağlıyorsun anne, Cennetime yağmur yağdı Üzülme anne ağlama, sırtımdan yedim kurşunu kalbimden değil. Öylece duruyor hayallerim, vatanım şerefsizlere yar değil. İzin günümde be anam. Yârime mektup yazdım o gün. Kınalı ellerinin kokusunu özledim demiş, Bir kalp çizip içine de şafağımı yazmıştım. Birliğe döndüğümde erkenden yatmış, Gece beni bir üç nöbetine uyandırmaya gelen çavuşla Rüyamda seni gördüğüm ve beni uyandırdığı için tartışmıştım. Sıkı giyin oğlum, hasta olma sakın ve paran varmı diye soruyordun Bende her zamanki gibi var anne diyordum, var. Hiç olmadı be anam, hiç olmadı Nasıl isterdim, ardımda bir yar birde ana bırakmıştım. Sağ olsun tertibim cemil memleketinden tütün getirmiş, sigarasız kalmıyorduk. O gece birlikte gittik nöbete. Yolda bana "Sanki bu gece bir şeyler olacak" der gibi bakıyordu Ama yiğitti söylemiyordu. Nöbeti devraldığımızda garip bir sızı çöktü benimde içime. Sanki terli terli su içiyor, seni üzüyordum be anam, öyle bir şeydi işte. Nasıl oldu anlamadım! Cemil " yere yat " dediğinde çoktan yerde bulmuştum kendimi. Anlamadım vurulduğumu, sıcacık bir şey hissettim sırtımda Terliyordum, sanki yaz gelmiş öğlen sıcağı çökmüştü tepeme. Dudaklarım kurudu birden Cemil " dayan " diyordu, ama ağlıyordu Gözyaşları yüzüme damladığında verdim son nefesimi. İşte o an sana ilk ihanetimi ettim anne. Önce atalarım, sonra yârim canlandı birden gözümde. Hoş gör be anam, kızma. Bende baba olacaktım Daha adını bile koymamıştık oğlumuzun, iki ay vardı doğmasına. Bilmiyorum duyuyor musunuz sesimizi Korkmayın, ağlamayın, gurur duyun. Vasiyetimizdir. Öyle evlatlar yetiştirin ki, adları Mehmet, soyadları Şehit olsun...
  14. EVET ARKADAŞLAR ŞİMDİ EVİNİZE HIRSIZ GİRİYOR VE SİZ HIRSIZA ÇEŞİTLİ CEZALAR VERECEKSİNİZ. bakalım ne cezalar vereceksınız?
  15. Erzurumlu İbrahim Hakkı, yazdığı Maarifetname ile çağına ışık tuttu. İbrahim Hakkı'nın eşine yazdığı mektupta dile getirdiği iltifatlar ise kadınları kıskandıracak derecede. Bir dervis hanımına mektup yazar mı? Yazarsa ne yazar? Osmanlı doneminin velud yazarlaıindan Erzurumlu ibrahim Hakkı'nın hanımlarına yazdıgı mektuplar arşivlerde bulunuyor. Bugüne göre ulasım zor, haberlesme imkanlarının çok kıt olduğu o yüz yıllarda sevgiliden, sevgilinin el yazısıyla gelen mektup ne kadar degerli… Hele bu mektup ibrahim Hakki gibi aşı ve şair bir insanin kaleminden çıkarsa güzelligi bir kat daha artmaktadir. Dort hanima dort mektup, Iste bunlardan biri…… "İzzetli, hürmetli, hakikatli, adamlıklı, şefkatli, hatırlı, gönüllü, asilli, usullu, akıllı, izanlı, hünerli, marifetli, üslüplu, yakışıklı, güzel huylu, tatli dilli, uzun boylu ince belli, kıl ayıpsiz hatunum, helalim Firdevs Hatun huzuruna, Deruni dilden ve can u gönülden selamlar ve dualar edip ol mubarek nazik hatırın sual ederiz, Huda'nın birliğine emanet veririz. Benim nazli yar-ı gam gusarim. Benim şenliğim, şöhretim, benim sevdiğim, keyfim, benim canim Firdevsim! Neylersin nişlersin, ne keyftesin, ne fikirdesin, ne haldesin, ne demdesin? Benim güzelim, garip gönlünü ne ile eğlersin? Okurmusun, nakış mı işlersin? Oynar mısın, gülermisin? Benim gönlüm senin halinle eğlenir, sen nicesin? Keşke sizi getirsem, bu vilayetleri seyrettirsem, zira sensiz canim rahat olamiyor. Benim güzel keyfim, senden ayrılmak ne çetin ahval imis bilmezdim. Hak Teala gönül hoşnuğuyla bir dahi dünya gözüyle görüşmek müyesser eylesin. Amin… Firdevs, Firdevs, o saçlarin seveyim, o kaşın seveyim, o gözün seveyim, o yüzün seveyim, ayipsız canın seveyim. Sakın benden küsmeyesin ki gönlüm sıkılmasın. Kusurlarımı afvet, ahiret hakkını helal eyle. ...... Bin tabaka kağıt yazsam seninle sözlerim tükenmez. Hele yavaş, inşallahu Taala, Ramazan geceleri sabahlara değin sana çok çok gördüğüm, işittiğim pak seyleri ve esvaplari size layik görürüm: Eğer fırsatım olursa alırım, yoksa siz sağ olunuz: Birer hamayli getiririm. Şimdilik mektubum boş olmasın için bir pak buruncuk gömlek gönder misin, mazur olsun. ...... Gönlunuz her ne meyve isterse sehirden getirtesiniz, Meyvesiz kalmayasınız, haftada iki kere çaylara, bahçelere cıkasınız, hapsolmayasiniz, rahat olasınız. Allah'ın birliğine emanet olasınız. Ömrün uzun olsun, amin ya Mu`in"
  16. ben ıyıce korkmaya basladımmmm
  17. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilim Dünyası
    kesınlıkle haklısın katılıyorum. bu tankın ısmı ''katledıcı'' olsun
  18. pınar aylın-- aslolan ben
  19. o zaman doktor tavsıyesı sana(benden he he ) cok ye cok konus cok uyu
  20. basımız sagolsun arkadslar.dıyecek laf bulamıyorum
  21. ıyı hos da bızım buraya nar gelene kadar donuyor meyve zaten :)
  22. bursercan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Forum Oyunları
  23. Sinan--yorgun yuregım
  24. senın o kadar soylemen gereken vede soylemek ıstedıgın sey varkı buradan anlıyorum. ıcınde kı o enteresan o farklı duyguyu anlatamıyosun.zorlanıyorsun. aklındakı sozculerı sıralayamıyorsun. ıste bız buna ask dıyoruz. ınsallah mutlu olursun. hadı hayırlısı kardesım

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.