-
İçerik Sayısı
576 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
1
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
verdinaz tarafından postalanan herşey
-
Allahu Teala bize dogruyu ve yanlısı günahı sevabı Peygamberler ve indirilen kitaplara aracılıgı ile bildirmiştir ve onun verdiği canı ondan başkası alamaz neden intihar eden kişi cennete giremez işde sayın tarafsız buda bir günahtır başkasının canını alamazsınız alsanızda bu günahı kabullenirsiniz...
-
selammmmm
verdinaz şurada cevap verdi: rina başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Hoşgeldin rina -
Sağol okuduğunuz için bile Allah razı olsun... Allah razı olsun...
-
Tuttuuuuu! Çok kitap okursun ve okumayı seversin...
-
Tuttu! Çikolatayı çok seversin...
-
Hz. Süleyman ın sarayına kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayati bir mesele için Hz. Süleyman la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman (a.s) benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar: - Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana... Adam telaş içinde: - Bu sabah karşıma Azrail (a.s) çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı.. - Peki ne yapmamı istiyorsun?" Adam yalvarır: - Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgarına emret de beni buradan ta Hindistan a iletsin. O zaman Azrail (a.s) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden! Hz. Süleyman, adamın haline acır. Rüzgarı çağırır ve: - Bu adamı hemen al. Hindistan a bırak!" emrini verir. Rüzgar bu... Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan da uzak bir adaya götürür. Öğleye doğru Hz. Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s.) da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır: - Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun?" der. Azrail (a.s) cevap verir: - Ey dünyanın ulu sultanı! Ben, o adama öfkeyle,hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Allah (cc) bana emretmişti ki: - "Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan da al!" Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi." Öleceğimiz yer,saat,saniye bile bellidir belki şimdi o adama şöyle denilir değilmi hindistana gitmeseydi ölmezdi anlatmak istediğim ise şudur ölüm gerçeği birgün hepimizi bulacaktır bunlar ise bahanelerdir....
-
Ölümün çaresi bulunamaz olamaz yüce rabbim herşeyi bir ölçüye göre yaratmıstır. Evet eskilerimizin ilaçlarının bitkiler oldugunu biliyoruz... İnsan duayla herşeyi değiştirebilirmiş yanlızca 2 şeyi değiştiremezmiş birincisi öleceği zaman ikincisi evleneceği kişi sayın Muki bahsettiğiniz bilim adamına o zekayı veren yine yaradandır eğer ölceğimiz gün o gün değilse zaten ölmeyiz.
-
Evet bu dğru büyüklerle bu konuyu tartıstığım zaman onların dediği tamam mantıklı değil belki ama elalem ne der korkusu yani şuna inanıyorum ki bundan sonraki nesil bunu yapmayacak..
-
Ne alakası var sayın maraba?? **********...
-
-
İlk defa sana katılıyorum bizim milletimiz yılda birkez yardım edince bütün kulluk vazifem bitti sanıyor???
-
Yaaa çok komik bazen boşa anlatıyorsun ama
-
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci=)
verdinaz şurada cevap verdi: *NATALIA* başlık İlginç - Gülünç Olaylar
Ne yapsın bazı üniversite hocalarıda gerçekten taktımı takıyor ama...... hazır cvp çok güzel -
sayın yersoy anlamıyormusunuz yada anlamamayamı çalısıyorsunuz Allahın varlığı apacık ortadadır görmesini bilen gözler görür....
-
Tabiki de sevabı falan kalmıyor çocuklar üzerinde de zaten ne etki yaptıgına şahit oluyoruz.
-
Tabiki öyledir çok düşünceli bir milletimiz vardır yakında görürüz kurbanlıkların peşinden bıçaklarla kosanları sokak ortasında kurbanları saglıksızca acı çektirerek kesenleri...
-
hadi ya bu kadar düşünülseydi kesilmezdiler....
-
Benim gündeme getirdiğim konu buydu zaten.Şimdi siz tekrar gündeme getirdiniz daha önceki iletileri okursanız anlarsınız sayın suheda
-
cehannem ne demek düşündünüzmü ?
verdinaz şurada cevap verdi: M-E-R-T başlık Dini Konular - Din - Dinler
tek gerçek Kuranı Kerim dir anlamasını ve okumasını bilenlere.... -
Namaz, ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar dîvâne ve zararlı olduğunu, iki kerre iki dört eder derecesinde kat'î anlamak istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, gör: Bir zaman bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, -herbirisine yirmi dört altın verip- iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki: “Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lâzım bâzı şeyleri mübayaa ediniz. Bir günlük mesâfede bir istasyon vardır. Hem araba, hem gemi, hem şimendifer, hem tayyare bulunur. Sermayeye göre binilir.” İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra giderler. Birisi, bahtiyar idi ki; istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat, o masraf içinde efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki: Sermayesi, birden bine çıkar. Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan; istasyona kadar yirmiüç altınını sarfeder. Kumara-mumara verip zâyi eder, birtek altını kalır. Arkadaşı ona der: “Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir; belki merhamet eder, ettiğin kusuru afveder. Seni de tayyareye bindirirler. Bir günde mahall-i ikametimize gideriz. Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun.” Acaba şu adam inad edip, o tek lirasını bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip, muvakkat bir lezzet için sefahete sarfetse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu, en akılsız adam dahi anlamaz mı? İşte ey namazsız adam! Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim! O hâkim ise; Rabbimiz, Hâlıkımızdır. O iki hizmetkâr yolcu ise; biri: Mütedeyyin, namazını şevk ile kılar. Diğeri: ******, namazsız insânlardır. O yirmidört altın ise, yirmidört saat her gündeki ömürdür. O has çiftlik ise, Cennet'tir. O istasyon ise, kabirdir. O seyahat ise; kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur. Amele göre, takvâ kuvvetine göre, o uzun yolu mütefâvit derecede kat'ederler. Bir kısım ehl-i takvâ, berk gibi bin senelik yolu, bir günde keser. Bir kısmı da, hayal gibi ellibin senelik bir mesâfeyi bir günde kat'eder. Kur'an-ı Azîmüşşan, şu hakikate iki âyetiyle işaret eder. O bilet ise, namazdır. Birtek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir. Acaba, yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyyeye birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder. Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabûl ederse; halbuki kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmidörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimal ile kazancı mûsaddak bir hazine-i ebediyyeye vermemek; ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı? Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Bu sûrette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder.
-
Allah’ın Sonsuz Büyüklüğünün ve Kudretinin Delilleri Apaçıktır İnsanların birçoğu Allah'a inandıklarını söylerler. Ancak gerçekte Allah'ı gereği gibi tanıyıp takdir edemezler. "Çünkü bunun için "akıl sahibi olmak gerekir. Allah'ı gereği gibi tanımak ve takdir etmek için akıl gerekir derken burada kastedilen "zeka" değildir. Akıl ve zeka birbirinden tamamen farklı iki kavramdır. Zeka, bir insanın biyolojik olarak sahip olduğu zihinsel kapasitedir. Akıl ise sadece müminlere ait bir özelliktir. Allah'tan korkup sakınan takva sahibi müminlere Allah Katından büyük bir nimet olarak verilir. Akıl, Allah'ın samimi kullarına verdiği bir nur, bir anlayıştır. İnsanın takvası ölçüsünde bu anlayış, yani sahip olduğu akıl seviyesi de artar. Akıl sahibi insanın en belirgin özellikleri, Allah'tan korkup sakınması, daima vicdanına uyması, her olayı, gördüğü herşeyi Kuran'a göre değerlendirmesi ve Allah'ın rızasını aramasıdır. Bir insan, dünyanın en zeki, en bilgili, en kültürlü insanı dahi olsa eğer bu özelliklere sahip değilse "akılsız" olacaktır ve birçok gerçeği göremeyecek, kavrama yeteneğinden yoksun kalacaktır. Zeka ile akıl arasındaki farkı şöyle bir örnekle de belirginleştirebiliriz: Bir bilim adamı, örneğin vücudun sinir sistemi ile ilgili, yıllarca çok derin ve detaylı araştırmalar yapmış olabilir. İnsan bedeninde gerçekleşen olağanüstü sinir iletimleri konusunda dünyanın en bilgili kişisi de olabilir. Ancak eğer akıl sahibi değilse, bu kişi sadece sinir hücreleri arasındaki işlemler ile ilgili bilgileri taşıyan bir insan olmaktan öteye gidemeyecektir. Yani sahip olduğu bu bilgilerin ardındaki önemli gerçeği kavrayamayacaktır. Oysa akıl sahibi bir insan, sinir sistemindeki mucizevi özellikleri, bu sistemin detayındaki mükemmellikleri görerek, bu kadar kusursuz bir yapının ancak ve ancak bir Yaratan'ı, üstün akıl sahibi bir tasarlayıcısı olması gerektiğini anlar. İnsanların bir kısmı Allah'ın varlığına inanmazlar, bir kısmı ise Allah'ın varlığına aklı ve vicdanı ile düşünerek değil, kendilerine öyle öğretildiği için inandıklarını söylerler. Ancak düşünmedikleri ve akıllarını kullanmadıkları için Allah'a kesin bir bilgiyle iman etmenin gereklerini yerine getirmezler. Oysa akıl sahibi müminler Allah'ın varlığının ve yaratışının delillerini akılları ile görür ve sonsuz kudret sahibi olan Allah'tan içleri titreyerek korku duyarlar.
-
Bu çağda Müslüman olmanın bedeli!
verdinaz şurada cevap verdi: Senyour başlık Dini Konular - Din - Dinler
Kalp temiz olursa dilden güzel sözler çıkar..Hz Ali (temiz kalpli arkadaşıma) -
Bu tartısma zaten gülünecek gibi ama anlıyorum ki insanlar dünyaya neden geldiğini unutmus nefsine yenilmiş geçici işlerlen ugrasıyor eskilerimizin dediği gibi derlerki biz önceden ibadetten geri kalan zamanlarımızda iş yapardık şimdi ise işden geri zaman kalırsa ibadet yapılıyor sayın yersoy biz dünyaya dünyada sonsuz kalacagız diye gelmedik yada mal mülk edin yada en güzel biz yasayalım diye gelmedik bizi yaradana kulluk görevimizi yerine getirmek için geldik sınav için geldik biz siz acizik diyorsunuz emin olun asıl aciz olanlar bizi aciz görenlerdir.Biz bu dünyaya dünyaya kulluk edip dünya için çalısmaya gelmedik ahirete çalısmak için geldik...