mistral

İnanılmaz bir yaklaşım, kadınları özgür olmayan bir ülke nasıl bağımsız oluyormuş ki..... ABD emperyalizmine baş kaldırışı sadece yüzeysel ve yapabilecekleriyle sınırlıdır.... Ben öyle bağımsızlığın..........

Kadın ve türban üstünden siyaset yönetenler, sonunda çözümü yine kadın üstünden buldular... Eşsiz davetiye, böylelikle kadın geriye püskürtüldü... bizim türbanlı karılarımız yoksa sizin başı açık eşleriniz de yok, onlar da bizim aramıza giremez diyerek kadını bir kez daha aşağılamış vw 2. sınıf vatandaş olduklarını ilan etmişlerdir... Ne de olsa kadının adı yok.....

Ben şahsen çok umutsuzum artık, devletin omurga yapısı bozuldu... ayakta durması son derece güç... Ufak ufak tek adamcılık devrine girmek üzereyiz... sivil anayasa yapıyoruz diyerekten, Atatürk ilkeleri ortadan kaldırılmak isteniyor, dikensiz bir gül bahçesi yaratılıyor, üniversiteleri, yargıyı ve orduyu da ellerine geçirecekler, aceleleri yok zaten.... Kötü günler bizi bekliyor....

İran'da da solcular şaha karşı bağımsızlık kazanacağız diye mollalarla birlikte hareket etti.... mollalara destek verdi..... Sonuç..... ilk asılanlar da solcular oldu, çoğu asıldı, pekçoğu da ülkeyi terketti... Dünya coğrafyasında tek laik ve halkı islam olan ülke biziz... şayet laiklik korunamazsa ne bağımsızlık ne de demokrasi kalır.....

Laiklik olmadan demokrasi olmaz.... demokrasinin ön koşulu laikliktir.....

ABD ılımlı islam istiyor, radikallere elbette karşı.... ılımlı islam modeli tüm islam ülkelerine model olarak gösterilecek ve islam böyle de olunur denecek, ama islamın ılımlısı olmaz olamaz.... islam geldi mi tüm hükümleriyle yavaş yavaş gerçekleşir.... zaten fazla aceleleri de yok... Amerika'daki hocaefendi ''sabırlı olmalısınız ve sabırla devletin en üst kademelerini ele geçirmelisiniz''diye fetvasını vermiştir.... Ortaçağ karanlığına hazırlanmak çarşaf ve fes siparişlerini vermek zamanı gelmiştir... acı ama gerçek.... Atatürk ilkeleri korunamadı ve ileriye taşınamadı.... sahte Atatürk'çülerin ülkeyi içine soktukları karanlık iyice bastırdı ama unutulmamalı ki, ''güneş karanlığın en yoğun olduğu dönemde doğar''.......

Anlamazlar, anlayamazlar.......... Doğdukları günden itibaren kafalara yerleştirilen allah korkusu onları korkuyla yaşamaya alıştırmıştır... Dini safsataları beyinden söküp atmak zor bir iştir, kıvılcım çakması lazım, o kıvılcım da her beyinde çakmaz... Bu durumda ne yapsınlar, her türlü bilimsel icadı eğerek bükerek kurana yamamaya çalışırlar ...

Basın üzerinde büyük bir sansür var, takır takır siteler kapattırılıyor, arap telekom işine gelmeyen siteyi herhangi bir bildirimde bile bulunmadan kapatıyor, sadece bir soytarıya soytarı dendiği için ateistforumun erişimi milyonlarca telekom kullanıcısına kapandı.... Aykırı yazılar yazan gazeteciler kovuluyor, sadece Emin Çölaşan değil aynı gün Kurtul Altuğ da işten kovuldu, zaten medyanın % 90 ı dolaylı veya dolaysız iktidarın elinde, uygulamaları aynen Demokrat partisinin uygulamaları ile örtüşüyor.... Sırayla, sıra diğer cumhuriyetçi yazarlara da gelecek............

Bilim ile din birbirine tamamen zıt kavramlardır... din sadece bir inançtır, kuşaktan kuşağa aktarılan bir inanç... Bilim ise şudur; ilk etapta akla gelen fikirlere "hipotez" denir. Daha henuz bunlarin bir kaniti, dayanagi yoktur. Sonra arastirma yapilir, deneyler, gozlemler yapilir ve eldeki hipotezlerden bazilarini destekleyecek kanitlar bulundugunda bu hipotezler teori halini alir. Zamanla bazi teoriler daha guclenir, bazilari yeni bulunan kanitlarla zayiflar ve hatta gecersizlikleri kanitlanir. Digerleri arasindan ise zaman icinde yeteri kadar kanit bulundugu dusunulen teoriler bilimsel gercek ilan edilir. Bilim olmayanı kanıylayamaz, olmayanla ve fizikötesiyle ilgilenmez... İnançlar sadece kişinin inancı olarak kalır, bilimsel bir ispatı olamaz