mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
nyx-fallen angel
lütfen,lütfen angelim,döf onu,zaten filmden takan yok
-
BİR ŞANS DAHA!
BİR ŞANS DAHA! Gözlerinde ki acıyı unutamadığıma.. Gecenin bir yarısı TRT ekranların da küçük bir çocuğun dramına ortak olmuştum.Filmin neresinde yakaladığımı bilmiyordum,filmin konusu hakkında hiçbir fikrim yoktu.Film bittiğinde o kadar sarsıcı bir duyguya takılı kalmıştım ki! İsmini bilmediğim bu fimi gittiğimde her yerde sormuş,bir türlü bulamamıştım. Geçen haftasonu arkadaşımla film turuna çıkmışken,uğradığımız son adreste o siyahi abkışlarda ki aydınlığı yine buldum. İnanmıyorum diye bağıran neşem,herkese ne oluyor dedirtmeden ben durumu açıkladım...izlemediyseniz,mutlaka izleyin! Kendinizi,çelişkilerinizi ve tüm diğerlerini bulacaksınız! Yıl 1984 ... 26 Afrika ülkesinden binlerce kişi Sudan’daki kamplarda açlıkla pençeleşmektedir. İsrail ve Amerika’nın insiyatifiyle gizli bir operasyon başlatılır. Binlerce Etiyopyalı Yahudi, İsrail’e gönderilir. Hıristiyan bir anne 9 yaşındaki oğlunu açlık ve ölümden kurtarmak için Yahudi olarak gösterir ve oğlunu kendi elleri ile İsrail’e gönderir. İsrail’e yetim bir Yahudi çocuk olarak varan küçük Şlomo, Tel -Aviv’de yaşıyan Sefarad bir Fransız aile tarafından evlat edinilir. Etiyopya’da bıraktığı annesine büyük özlem duyan Şlomo, yeni hayatına alışırken, sakladığı büyük sırrın altında ezilir. Her ne kadar Şlomo’nun yeni ebeveynleri küçük çocuktan sevgilerini esirgemeseler de, İsrail’de herkes Şlomo’yu kabul etme konusunda yeni ailesi kadar istekli değildir. Şlomo derisinin rengi yüzünden Yahudi topluluğu tarafından şüpheyle karşılanmaktadır. Filmin Künyesi Yönetmen: Radu Mihaileanu Senaryo: Alain-Michel Blanc, Radu Mihaileanu Yapım: 2005, Fransa - İsrail Orijinal Dili: Fransızca Süre: 140 dakika Tür: Dram Dağıtımcı Firma: Bir Film Oyuncular: Yaël Abecassis Roschdy Zem Moshe Agazai Moshe Abebe Sirak M. Sabahat Bir Şans Daha (Va, Vie et Deviens)....
-
DİNCİLİK VE IRKÇILIK DÜŞMAN MI?
Ütopya değil Dayı biliyorum. İnsan nedir'i biliyorum artık,çelişkilerini,hatalarını ve güzelliklerini. Dün gece yine bu forumda yazmıştım,eskiden iyi niyetim bana derdi ki;"sorunlar olmayacak,herşey düzelecek,sonuçta hepimiz insanız,neden anlaşmayalım ki!" Bugün ise istediğim sadece empati. 23 yıl bana ne öğretti tam olarak bilmiyorum,öğrendiğim birşey var mı insan adına,bunu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey;tüm insanlar iyi değil. Tüm insanlar kötü değil. Ütopya değil,içimizden insanlar ile buluşmak.Bakınız Dayı,bu siteye göz atarken diğer taraftan başka bir sitede şunlar yazılı; "Dünyamıza benziyordu. Trafik sıkıştı, elektrikler kesildi, balıklar tükendi, kekik suyuna batırılan incirler bitti. Ve 'dünyanın sonu geldi' diyecek tek bir kişi bile kalmadı. Ve hayal kuşu kanat çırptı. Bizim dünyamızı ise 'kurda, kuşa, aşa' diyerek tohum saçan bilge kişiler ve geleceğin tohumlarına değer verenler kurtaracak. " Atlas Dergisinde sıralanan bir "Geleceğin Tohumları" O tohumları ekecek olan yine içimizde ki insandır Dayı,ütopya değil iyi insanların dünyasıdır bizi ayakta tutan. demirefe, fıkranızı okurken önce güldüm,sonra kendime döndüm...son sorulan soruda biraz kırgınlık vardı benim için!
-
ÇERNOBİL...........
"Uluslararası bir kaza: Radyoaktif reaksiyon Çernobil'den yayılan radyoaktif bulut kümeleri Avrupa'ya doğru yöneldi ve birçok yeri olumsuz etkiledi. Dolayısıyla, besin zinciri de bu durumdan payını aldı. Bu etkinin 50 yıl sürmesi bekleniyor. Bugün bile Bavyera Ormanları'nda yaşayan geyikler ve yaban domuzlarında yüksek radyoaktiviteye rastlandı. Dahası, Galler ve İskoçya'daki koyunlar için de durum aynı. 1986 yılında Avrupa'daki bakanlar, bu koyunları bir süre kontrol altında tutmaya karar vermişlerdi. Araştırmalardan çıkan sonuca göre, 10 ile 15 yıl arasında durum değişmeyecek. Ancak iyi bir haber de var; doğanın kendisini yenileme mekanizması o kadar iyi çalışıyor ki, 50 yıl içinde Rusya'da yetişen bir mantarı yemek çok da zararlı " *ALINTI
-
ÇERNOBİL...........
Evet,sevgili Suheda...sıra size gelmiş olabilir yada bana! Çernobil,1986 ile başlayan ölüm.Kimsecikler ölmeyecek denildi,ölüm kendini hemen ertesinde hissetirdi.Soğuktu ve acıydı çehresi. Giresun'un bir köyünde veya dünyanın herhangi bir yerinde... Önünüzde katıksız bir parça ekmek. TV'de ÇERNOBİ ile gelen ölümden bir örnek. Önce boğazınız da bir acı hissedersiniz,sonra kalbinizde...sonra mı,ölmedikçe aklınıza gelmez Çernobiller! Dün gece Kazım Koyuncu'yu dinlerken aklımdan geçenlerdi Çernobil ile ilgili paylaşdıklarım. Kimbilir,belki de Koyuncu olmasaydı dinlenen,şimdi yine yazılmayacaktı Çernobil! İşte insan,işte unutulan ve işte çelişki. Orhan Veli'nin bir şiiri var.Mutlaka bilirsiniz... "bedava yaşıyoruz bedava...hava bedava,su bedava..." bedava ile başlayan bedava ilen biten bu nimetler. artık onlarda bedava değil,bedelin alasını ödetiyor üstelik. bedel ödettiği insan,onu bedel ödetmeye zorlayan insan. insan,insan,insan... önümüzde ki zeytin bile artık toprağın sunduğu değil,herşey eskisinden çok daha gösterişli,çok daha aldatıcı... yazılacak çok şey var sevgili dostum... benim doğduğum topraklarda insanlar en çok "kanser"den ölür;nedeni...biliyoruz hepimiz. diyeceğim odur ki;ÇERNOBİL(LER) UNUTULMASIN! SAHİP ÇIKALIM DÜNYAMIZA! "Bir başka Çernobil mi? Bilim adamları, Rusya'nın kuzeybatısında yer alan Deniz Kuvvetleri'ne ait Murmansk limanının ikinci bir Çernobil'e dönüşebileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Rusya'nın ekonomik çöküşüyle birlikte, donanma gemileri ve denizaltıları emekliye ayrıldı. Nükleer güçle çalışan düzinelerce araç, reaktörlerinden ve radyoaktif yakıtlarından arındırıldı. Ancak bunlar 500.000 nüfuslu kentin çok yakınında depolanıyor. Rus yetkililer bilgi vermek konusunda çekingen davranırken, Uluslararası Atom Enerji Ajansı'nın verdiği bilgilere göre, 150'ye yakın reaktör Murmansk'ta bekletiliyor. Sorun gün geçtikçe daha ciddi bir hal alıyor. Çünkü, Rusya'nın bu başlıkları ve atıkları doğaya zarar vermeden yok edebilecek bir bütçesi yok. Moskova'daki yetkililer, bu durumdaki nükleer maddelerle ilgili kaygının yersizliğini savunuyorlar. Sorumluluğun Rus hükümetinde bulunduğunu ve bu durumu kaldırabilecek güçte olduğunu iddia ediyorlar." *ALINTI
-
Dogrucu Davut(22) dogum gunu
Nice mutlu senelere
-
KENDİ MEZAR TAŞIMIZA YAZI YAZMACA..
- FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
kendime,kendime,kendime ben bir egoistim- SELAM GÖNDER...!
Selam selam sadece sana,çık aradan Sercan Selamlar olsun toprak kokan memleketime ve hesabı yarım kalmış tüm mazlumlara...- Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Değerli dostum,inanın ki hala bu yaklaşımda ki mantığı çözemedim. Türk,rahatsız olduğunu mu ifade etti soyadından veya soyadı ile ilgili çıkarımlarda mı bulundu. Ben,adlara takılmayalım derim.Bu bizlere yakışmaz.- RECEP İVEDİK 2
Recep İvedik(1) i daha bundan 2-3 ay önce izledim,verdiğim zamana yazık demiştim. Küfür,komedi değildir. Zevkler tartışılamaz,ikincisini izlemeden de yorum yapmak yakışık kalmaz. Yalnız,bugün bir haber sitesinde filme ait bazı diyalogları okudum da,yazık dedim. Bu filmi izlemeyeceğim,bize küfür değil saygı gerek. Dediğim gibi,tepkim izlememek! Saygılar...- Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Asıl çelişki,hepimiz aynı ülkenin vatandaşıyız söylemlerinden sonra bir Kürt siyasetçisini soyadı ile yargılamaktır. O siyasetçinin nerede durduğu değil,ondan ne istediğiniz çelişkinin can acıtan diğer yönü... herkese iyi geceler.- ÇERNOBİL...........
"...kim ne olacak belli mi olur..." aklıma takılan bu mısralarda aklımdan çıkmayan bir ÇERNOBİL! Kazım Koyuncu'yu dinlerken,genç yaşta yitirdiğimiz bu güzel yüreğiN acısnı bir defa daha ÇERNOBİL ile en sarsılmaz duygular ile hissettim. ÇERNOBİL(LER) UNUTULMASIN;İNSANIN YAŞAMA HAKKINA SAHİP ÇIKALIM! " Çernobil’i düşündüğümde... ... Bir zamanlar reaktör binasının çatısı olan yerdeki molozun bir yanından diğerine ellerinde nükleer yakıt parçaları, grafit ya da metal parçalar taşıayrak koşuşturup “temizlemeye” çalışan, eski tip koruma giysileri giyen “tasfiye görevlileri” görüyorum. Hayatlarını kurtarmak için koşuyorlar. Çok uzun bir 90 saniye boyunca. Sonra diğer bir grup moloza yollanıyor. ... Gazeteci Lyubov Kovalevskaya’yı nükleer işçilerinin şehri Pripiyat’ta bir tahliye otobüsüne binerken görüyorum. Ve yıllar sonra tiroit problemlerinin sonucu olarak incelen sesini duyuyorum. ... Yanan bir delik içine kum atan helikopterler görüyorum. ... Çernobil’in 90 km güneyinde, Kiev’de, göremediği, hissedemediği bir tehlikeden ölümüne korkarak radyasyondan kaçmak için Leningrad trenine binen 16 yaşındaki Katya’yı görüyorum. Asla Kiev’e geri dönmedi. Yıllar sonra bundan “çocukluğumun aniden bitişi” olarak bahsetmişti. Katya benim karımdır. ... 1 Mayıs gösterilerinde yürüyüş yaparken radyasyona maruz kalan “öncü” çocukların gülümseyen siyah beyaz fotoğraflarını görüyorum – patlamadan 5 gün sonra kimseye ne olduğu hakkında bir şey anlatılmamıştı. ... Kazadan 10 gün sonra Kiev şehir merkezinde Lenin Meydanından (şimdi Bağımsızlık Meydanı) başlayan “barış için bisiklet yarışı”nda sokak boyunca dizili binlerce izleyicinin siyah beyaz fotoğraflarını görüyorum. ... Çok uzun süren 18 günlük bir sessizliğin sonunda, televizyon ekranında Sovyet halkına ve uluslararası kamuoyuna Çernobil’de ne olduğunu anlatan Gorbaçov’u görüyorum. ... Su kamyonlarının sokakları yıkadığını, gaz maskeli askerleri görüyorum ve megafondan verilen emirleri, ağlama seslerini ve Geiger sayacı seslerini duyuyorum. ... Yüz binlerce insanın savaş mültecileri gibi evlerini ve geçmişlerini arkalarında bırakarak değerli eşyalarını bavullarında taşıayrak evlerini terk ettiklerini görüyorum. ... Kalabalık Sovyet tarzı hastaneleri görüyorum. ... 1996’da Greenpeace nükleer kampanya seyahatinde Çernobil’de karşılaştığım kadınları, reaktörden 15 km uzaktaki kuyudan çektikleri “içme” suyunu evlerine tahta kovalarla taşırken görüyorum. ... 1996’da Kiev Özgürlük Meydanı’ndaki yas törenindeki binlerce mumu görüyorum. ... 1995’te tanıştığım ve 2 yıl sonra kurumuyla temas kurduğumda ölmüş olan, Çernobil Kurbanları Birliği’nden Valery Krilkorov’un kırmızı yüzünü görüyorum ve alaycı kahkahasını duyuyorum. ... Kiev’de çocuk terapi merkezinde sağlık kontrolü kuyruğunda bekleyen, kocaman endişeli gözleriyle soluk görünen genç kızları ve erkekleri görüyorum. ... 1998’de “Lahit”ten 1 km uzakta tasfiye memurlarının “kızıl orman” dediği bölgede toprak örneği alırken Geiger sayacımın çalışmadığını fark ettiğimde korkan kendimi görüyorum. ... Lahit duvarına Greenpeace Rusya ve Greenpeace Ukrayna tarafından işlenen "Çernobil’i hatırla" yazısını görüyorum." *****Tobias Muenchmeyer Tobias Almanya Greenpeace için çalışan bir politik analizcidir. Bu hatırayı Çernobil felaketinin 19. yıldönümünde 26 Nisan 2005’te yazmıştır.(Kaynak: Greenpeace.org.tr) .................. "...kim ne olacak belli mi olur..."!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!SIRA SİZE GELMİŞ OLABİLİR!!!!!!!!!- TC vatandaşlarının "Ben Türk değilim, kürdüm, lazım, çerkezim...vb. " demesi iyi bir şey mi?
Ben "asıl" kavramı ile etnik kimliği kasetmiştim. Sizin bu konuya bakışınız oldukça farklı,doğruluk payınız da azımsanmayacak gibi. Tabi,sadece sizinle değil,özle verilecek bir kavram açıklaması için kendime dönmeliyim.Ama dediğiniz gibi "asıl" kavram,verdiğiniz örnekler ile açıklanıyorsa,varsa yanlış ısrar etmemekte fayda var diyerek şöyle bir düzeltme yapayım; Ben etnik kimliği Kürt olan Bir TC vatandaşıyım. Cyrano benim ifade ettiğim "Kürt Milliyetçiliğini ortaya çıkaran Türk Milliyetçiliği"dir şeklinde ki ifadem daha çok yakın tarih ile açıkladığım bir düşünce. Bakınız,Kürt Teali başta olmak üzere,yapılanan ırki ve ayrılıkçı cemiyetler,bu düşünceye hizmet eden düşünceler,bunlar yıkılışı içten içe yaşayan,milliyetçilik ve çıkar dalgasına tutulan bir imparatorlukta olağandır.Yalnız,dediğim gibi bu taraf toplamamıştır. Daha önceki iletimde demiştim ki;Said-i Nursi,Kürtleri sırf millet bilincinde olmadığı için suçlar,onlara milli hassasiyetler için bir olmayı anlatır. Osmanlı Devletine döndüğümüzde orada asli olan "osmanlı" yaklaşımı,ulus değil ulusların toplamında ki imparatorluk...bunlar zaten uzun vadede imparatorluğu birarada tutan unsurlardı. Sürekli kendini yenileyen bir imparatorluk ve değişşen dünya,bu unsurları çok kolay bertaraf etmeye yetti. Hemen sonrasında inşa edilen Cumhuriyet,öncesinde kurtuluş savaşı sonrasında devrimler ile çok sancılı süreçler yaşadı,geçişler oldukça bedel ödetti. Ulus-devlet anlayışı diyeceğim yine ısrarla,çünkü ne olduysa bu anlayış ile gelen korkularla geldi. Taraf olmayanlar taraf oldu. Bakınız,siz bana hep derdiniz.Kürt ağaları tarafından çıkarılan isyanlar bir bağımsızlığın kavgası değil,çıkarların kavgasıdır. Doğrudur da. PKK dışında ,genelde tüm isyanlar bölgesel olarak kalmış,belirli dönemlerin isyanları olarak tarihe geçmiştir. Ama PKK,basit değildi. Bakınız,bu beni de çok rahatsız ediyor,ama bir gerçeği yazmadan geçemeyceğim. Bugün PKK'ya olan katılımlar sadece birilerinin kafalarına esmelerinden kaynaklı değil,orada doktorlar da var,üniversiteyi bırakıp gidenler de var. Nedenini sorgularken,etkenlerle tepkiye dönüşen hassasiyetleri görmemezlikten gelemeyiz. Ulus-devlet anlayışı öncesinde etnik nedenlerle paramparça olan bir imparatorluk,bazı korkuları haklı olarak bugüne taşımıştır. Ama hiçbir korku,başka etnik milletleri yok saymanın gerekçesi olarak sunulamaz. Bu korku hala baştacımız,ya Kürdistan ya şeriat...komedi gibi. Dediğim gibi,yakın tarih! Bir sorunuz vardı,"asıllı" olan ifadesine olan bakışım ile ilgili; benim demek istediğim sadece "etnik kimlik"ti ve bakışımda bundan ibaretti.saygılar.- TC vatandaşlarının "Ben Türk değilim, kürdüm, lazım, çerkezim...vb. " demesi iyi bir şey mi?
Samimiyetiniz ve anlayışınız için teşekkür ederim forumdaşım. Yazdıklarınızı okuyunca aklıma hemen Genç Siviller'in sayfasında yer alan bir yazı geldi.Orada da sizin öneriniz vardı,bir farkla...siz korkularınız ile bunu yazdınız,onlar empati ile. Aslında yazılacak o kadar çok şey var ki,en azından benim söyleyeceklerim bu genellemede. Eskiden biraz iyi niyet ile derdim ki;"nedir ki bunlar,bizler insanız,aynı acılarda ortağız,herşey düzelecek" Bu aralar ise,sadece empati demekle yetiniyorum. Sığınacağım başka bir kapı olmadığından belki... Neyse,lafa kalabalığı yada duygu sömürüsü ile itham edilmeden,hemen yazdıklarınıza dönelim. Aslında genel anlamda eleştirilere cevap vermiştim,kendimi tekrarlamadan kısaca şunu diyeyim; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ben,etniğim ile farklı,amaçlarım ile ortağım bu ülkeye. Türk kavramı,ırki bir kavramdır. Siz diyorsunuz ki,Cumhuriyet sonrası Türk kavramımızda ırk kavramı yok,ben de başım üstüne diyorum ve ekliyorum; Irk kavramı yoksa da dayatılan bir ırk var(dı) Ben de alt kimlik-üst kimlik kargaşasını biraz zorlama bulanlardanım.Kimlik boş bir çuvaldır;o doldurduklarınız ile anlam kazanır. Biz de ise ciddi bir kimlik sorunu vardır. Vatandaşlarımıza vereceğimiz adları bir yana bırakın,bizler hala batılı mı doğulu mu olduğumuza bile karar veremedik.Feci bir durum bu Şunu da belirteyim ki bu ülke sizin için ne ise,benim için de odur.Ben bu ülkenin bir parçasını,canlara değiştirmem.Ama bu demek değil ki,yanlışlar yazılıp çizilmesin. Etnik kimliğim,insan olmanın ölçütü değil bende.Türk olmak yada Kürt olmak da değil sorun. Sorun dayatmalar,sorun yok saymalar,sorun insanı olması gereken yere bırakamayan beyinlerin buhranı. ve dediğiniz gibi asıl sorun;kimliklere bakış(kavramlar kargaşasına.beraber çözümler üretmeliyiz,kavramları olması gereken yerlere bırakmalıyız,yoksa...) Öneriniz için teşekkürler,samimiyetinizi ben de okudum. Umarım kendimi biraz olsun anlatabilmişimdir,saygılar benden.- Terör örgütünde Kürtçe kanal öfkesi
Ne yazdım ben,örneklerinizi bekliyorum...bakınız örnekleriniz de sorunuzun cevabı vardır.Bekliyorum,lütfen!- ÜLKEMIZDEKI DEMOKRASI VE INSANHAKLARINDAN ÖRNEKLER
Savunma mı Benim canım dediğim candan dostum da bir polis,ona zarar verecekler benim için nasıl masum olabilir.Lütfen cümlelerimi bir daha okuyun. Silahtan nefret ederim,ama polis silah taşımasın demiyorum,sıkmasın diyorum...bakın,ilk fark.- TC vatandaşlarının "Ben Türk değilim, kürdüm, lazım, çerkezim...vb. " demesi iyi bir şey mi?
Sağlam bulmak yada bulmamak değil,sadece yaşananlara baktığımda bana kalan şaşkınlığı yazdıklarıma yansıttım. Önce diyoruz ki,etnik bir ifade değildir Türk olmak kavramı yada içeriğinde ırk yoktur. Ne güzel diyorum ki;hemen sonrasında Türk olan kavramda bir Kürt etnik kimliğini kabul edemeyenlerin çokluğu "ne bu ya" dedirtiyor bana. Ne yaşananlar ne de dayatılanlar,bana dediğiniz anlayışı doğrulayamıyor. Rahatsızım ben bu durumdan,ya kavram kargaşasına son verilsin yada kavramın kendisinden yola çıkan bir "geçmiş" bugünden itibaren inşa edilsin. Dediğim gibi,bu etnik kimliği mi yok sayacaksa,ben bu tanımı kabul etmiyorum. Benim demek istediklerime gerçekten tercüme oluyorsunuz,hayır yanlışsınız deseniz de aynı nokta da buluşuyoruz. ABD örneğinden yola çıkalım önce; Amerika halkını,birarada tutan ulus anlayışı değil,çıkarların birlikteliğidir. Biz de ise durum çok farklıdır,ulus-devlet anlayışında,ulus kavramınızda ırk olmasa da uygulamalar bu kavram oldukça düşündürücü. Ulus-devlet olma yolunda yanlış adımlar atıldı,demokrasi de olduğu gibi,uygarlaşma da olduğu gibi. Bu hataların bedelini sadece Kürtler ödemedi,bu ülke de herkes bu adımlarla ezildi. Türkiye de ciddi anlamda bir kavram kargaşası vardır,kimlik sorunu vardır,kim olduğumuzun kafa karışıklığı vardır....Kürt sorunu vardır. İster kabul edelim,ister kabul etmeyelim;bedelini beraber ödüyoruz. Sadece mavi olmayan gökyüzü değil ibrahimevren'de kaybetmeye devam ediyor. Ben "ulus-devlet" anlayışı ile tepkiye dönüşen milliyetçiliklerden bahsediyorum.Sizin dedikleriniz işin farklı bir boyutu. Anladığım;"ya sev ya terk et"...- Yakısıklı ile roportaj yayında !
Sayın duyguseli, bana dönecekseniz,bin dolardan başlıyor sorularımız.- Kılıçdaroğlu yeni evinde! İstanbul'un en fakir semti..
Evet,evet hepimiz birer savcı ve avukatız bundan böyle;ülkemizin özeleştiriye değil savunmalara ve karalamalara ihtiyacı var.- Terör örgütünde Kürtçe kanal öfkesi
Politika,alevi vatandaşlalarımız hakkında kullandığınız bir cümle ile ilgili bir sorum vardı,cevap vermediniz. Okumuş,ama önce sizden bir açıklama istemiştim. Kürtlere gelince,ben bir Kürt'üm ve istemiyorum...ölçütünüzün neresindeyim,o da pek önemli değil. Önemli olan,bana bakışınızı doğrulayan gerekçeler,yani nerden biliyorsunuz Kürtlerin devlet istediğini? Sorunuza karşın,cevapsız kaldım,hatta başka bir soru sordum.Yanıtımı alırsam,ben de yanıt vereceğim. teşekkürler.- ÜLKEMIZDEKI DEMOKRASI VE INSANHAKLARINDAN ÖRNEKLER
Polisin görevi silahı sıkmak değil,güvenliği sağlamak.Karşısında kim olursa olsun. Sorun insan olmak sorunuysa,bu ülkemizin en büyük sorunu, Sorun,devlet olmak sorunu ise,bu gerekçelendirilmeye çalışılan hak ihlallere uydurulan kılıfların gülünçlüğü. Saygılar sevgili forumdaşım.- Kılıçdaroğlu yeni evinde! İstanbul'un en fakir semti..
keyif alarak okudum paylaşımlarınızı,çok doğru... Evet,Türk'ün soyadı ülkenin meselesi oluyorsa bu samimiyetsizlik neden olmasın- TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Çatlı ve Mahmut,benim için birer katildir. Demek ki,olaylar sizin gördükleriniz ile sınırlı değil,para vermediği için terörist ilan edilip öldürülenleri es geçtim,iş olsun öldürülenlerin hesabı verilsin bana. Politika,direk mavi diyebilirdiniz,nitekim birileri değil,ben varım bu ifadenizde. O ayıbın alasını ben yaptım,hepsi birer katil dedim. Korkularınızı yendiğiniz an,sizinle aynı kulvarda düşüncelerimizi daha açık açık yazabiliriz gibi geliyor bana. Yüce bir devletimiz var ha bir de yüce olan devlete kafa tutan yüce insanlarımız da vardı. Bir de bizler vardık,aşılananlar ile kendimiz aşan. Saygılar Kaplan ve Politika.- TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Tencere yuvarlanır,kapağını bulur,Kuşkunuz olmasın! - FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.