Zıplanacak içerik

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Osman Pamukoğlu...sadece bir kere kendilerini dinleme talihsizliğini yaşadım, bir daha asla...VAKİT NAKİTTİR!
  2. Demirefe, Ezbere konuşmayacağım. 12 Eylül'ü kaldıracak bir anayasa paketi değil zaten. Dediğiniz gibi YÖK, dokunulmazlıklar, seçim barajı, parti kapatmaları vs ile ilgili hehangi bir düzenlenme yok. Üstelik BDP, MHP,CHP başta olmak üzere birçok parti ve sivil toplum örgütü bu değişiklik paketine hayır diyecek yada sandığa gitmeyecek. Ancak; Şunu da takdir edersiniz ki; Anayasa Paketi görüşmelerinde sadece muhalefet vardı. Somut, altı doldurulmuş bir eleştiri yada öneri yoktu. CHP için sorun sadece HSYK ve Anayasa Mahkemesi iken, MHP yine vatan naraları ile ortalığı yoz duman etti.BDP'de zaten "benim iradem yoksa ben de yokum" dedi. Olan biten sadece bundan ibaret. Tüm bu olan bitenin yanına bir de köşesine çekilip olan bitene sadece seyirci olan sivil insiyatifi eklerseniz... ... Ben evet demiyorum;YETMEZ AMA EVET diyorum. AKP'e yada yeni anayasa paketine olan inancımdan değil... Kendime, kendi irademe olan inancımdan. Ben artık değişmeli diyorum. Az yada çok ile tartılacak bir değişim değil; statükoyu yerle bir edecek bir değişim istiyorum. Herşeyi ile bizim olduğumuz, herşeyi ile bizim için olan bir hukuk devleti istiyorum. Evrensel anlamda insani hakların, ulusal anlamda birliğin yolu burdan geçer. İnsana değer veren hukuk hiçbir zaman tıknmaz. Hukuk herkese lazım... Ayrıca şimdi HSYK ve Anayasa Mahkemesi benim için soru işaretinden başka birşey ifade etmiyorsa...bana daha kötü olacak ile başlayan cümleler de birşey ifade etmez.
  3. Öncelikle Sayın Yılmaz, bana HSYK ve Anayasa Mahkemesi şu anki yapısından bahseder misiniz biraz? tabi, sonrasında da Oral Çalışlar'ın yazdıklarına bir göz atalım; "Anayasa değişikliği paketi Meclis’e geldiği günlerdeki havayı, statükonun nasıl ayağa kalktığını hatırlıyor musunuz? 12 Eylül Anayasasının bazı maddeleri daha önce değişti, yani bu ilk değişiklik paketi değil, ancak bu kez statüko öfkeli... Çünkü, bu kez gündeme gelen değişiklikler, rejimin yüksek yargı yoluyla kurduğu hegemonyayı hedef alan nitelikteler. Deniz Baykal, “O üç maddeyi ortak paketten çıkarın, biz de destek verelim” diyerek, rejimin hegemonyasının zayıflamasından duyduğu korkuyu açıkça ortaya koymuştu. O üç madde, yaşanan gürültünün asıl sebebiydi. AK Parti içindeki milliyetçi çekirdek de bu üç madde konusunda büyük oranda negatif bir yaklaşım sergiliyor ve özellikle de parti kapatma davalarını Meclis’in iznine bağlayan maddeye karşı çıkıyordu. Yargıtay Başsavcısı’nın bir parti hakkında kapatma davası açabilmesini Meclis’in iznine bağlayan madde, AK Parti içindeki direnişin de etkisiyle referanduma gidecek yeterli oyu alamadığı için taslaktan düştü. Bu maddede öngörülenler şunlardı: Meclis’te grubu bulunan her partinin 5 üyeyle katılacağı bir komisyon kurulacaktı. Bu komisyonun üye tam sayısının üçte ikisi kapatma davasının açılmasına ‘evet’ derse dava açılabilecekti. (Bunu günümüz Meclis’ine uyarladığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Mecliste grubu bulunan 4 parti 5’er üyeyle katılınca 20 üyeli bir komisyon ortaya çıkıyor. 14 üye ‘evet’ demedikçe kapatma davası açılamayacağı için en az üç partinin ittifakı gerekiyor. AK Parti içindeki milliyetçi çekirdek, bu durumda BDP’nin kapatılamayacağını da hesaba katarak, bu maddeye oy vermedi.) İkinci tartışmalı madde Anayasa Mahkemesi’ne üye seçimi... Daha önce 11 üyeden oluşan mahkemedeki üye sayısı bu değişiklikle birlikte 17’ye çıkacak. Bu 17 üyenin yalnızca 4’ünü Cumhurbaşkanı resen seçecek(daha önce de bu sayı 3’tü). Gerisi, değişik üst yargı kurumlarının önerileri arasından, 3’ü Meclis, 10’u da Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. Bu seçimlerin sonucunda ortaya çıkacak üye kompozisyonu, eskiden olduğu gibi, büyük oranda, yargı kurumlarının belirlediği isimlerden oluşacak. En önemli değişikliklerden biri de, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda. Daha önce yalnızca Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçtiği 5 kişi ve onlara ilaveten Adalet Bakanı ve Müsteşarı’ndan oluşan bu 7 kişilik kurulun üye sayısı 21’e çıkıyor. Bunların yalnızca 4’ünü Cumhurbaşkanı resen atıyor. 10 üyeyi Türkiye’nin tüm idari ve adli yargı mensupları birinci sınıf hakim ve savcılar arasından seçiyor. Geri kalan 7 üyeyi de yüksek yargı mensupları belirliyor. Yani, bu sistemin yürürlüğe girmesi durumunda, üyelerin yarısına yakını ülkenin bütün hâkimleri ve savcılarınca seçilecek... Bu da, ‘seçimin tabana yayılması’ anlamına geliyor. Bu iki değişiklik, cumhurbaşkanın seçme yetkisini küçük bir oranda artırmakla birlikte; esas olarak, kurullardaki yüksek yargı hegemonyasını zayıflatmayı ve bütün yargıçların ve savcıların seçime katıldığı bir sistemi egemen kılmayı amaçlıyor. *** Bu ‘gürültü koparan’ maddelerin yanısıra; memurların sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev hakkı, yurtdışına çıkışın ancak mahkeme kararıyla sınırlandırılabilmesi, kamu denetçiliği sistemiyle işyerlerinde eşitsizliğin her açıdan denetime tabi olması, kapatılan partinin üyesininin milletvekilliği düşmeyeceği (Ahmet Türk ve Aysal Tuğluk’a geri dönme hakkı), meslekten ihraç edilen savcılar ve hâkimlerin yargıya gidebilemeleri (Şemdinli savcısına dönme hakkı), ordudan çıkarılanların yargıya başvurabilmeleri, 12 Eylülcülere dava açabilmeleri, askerlere sivil yargı yolunun açılması gibi çeşitli değişiklikler, paketin kapsamı içinde. Maddelere tekrar tekrar bakıyorum, 12 Eylülcü vesayet rejiminin kırılması, otoriter devlet kültürünün esnetilmesi, bireysel hakların güçlendirilmesi vb. açısından ciddiye almamak gibi bir lükse sahip olmadığımız noktalar görüyorum. Özellikle de, yüksek yargının 12 Eylülcü sistemi korumaya yönelik mekanizmalarının bir ölçüde de olsa etkisizleştirilmesi, kesinlikle küçümsenemeyecek bir adım. 12 Eylülcü sistemin acısını çekmiş kesimleri belli bir oranda rahatlatması gereken bir değişim paketiyle karşı karşıya olduğumuz kanaatindeyim.. Statükonun bu değişikliklere gösterdiği direnç normal. Ancak, 12 Eylülcü sistemden zarar gören, yıllardır 12 Eylül anayasasından şikâyet eden bazı kesimlerin (değişiklik paketinin AK Parti tarafından gündeme getirilmesi nedeniyle) referanduma karşı çıkmaları gerçekten dramatik ve derinlemesine analiz gerektiren bir durum... *** ‘Anayasa bütünüyle değişsin, yoksa hayır’ diyenler üzerine de birkaç şey söylemekte yarar var... Türkiye’deki baskıcı, anti-demokratik sistemin bugünden yarına değişmesinin, ülkemizin eşitlikler ve özgürlükler konusunda en hızlı şekilde daha normal standartlara ulaşmasının özlemini duyanları anlıyorum... Bu özlem benim içimde de var. Ancak, köklü değişimler (özellikle de bu ülkede) bir günde gerçekleşen şeyler değillerdir... Bu değişiklik paketi, belki bir sıçrama olarak tanımlanmayı hak etse de, elbette ki yeterli değil. Önümüzde daha uzun bir yol var. Kalıcı izler bırakacak önemde olan bu dönemeci, tek bir siyasi partiye muhalefet çerçevesiyle sınırlı şekilde okumak, en hafif ifadeyle ‘vizyon yoksunluğu’dur. Tabii, özlemini çektiğimiz derinlikte bir toplumsal ve kültürel değişim yaşayabilmemiz için, bu değişikliğin başka toplumsal projelerle desteklenmesi şart. Kürtler, Aleviler, emekçiler, çalışanlar, dindarlar, gayrimüslim azınlıklar, kadınlar, bir anlamda bütün ‘ötekiler’, 12 Eylül 1980’in çizdiği çerçevenin dışında bir yaşam kurma ve ‘değişim’i daha ileriye taşıma özlemiyle yollarına, kavgalarına devam ederlerse, önümüzde gerçekten de yeni bir vizyon ve yeni bir ufuk açılabilir..."
  4. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    çok ilginç bir durum! ne kadar da tuhaf korkularınız var. inanın birşey diyemiyorum. ilginç...
  5. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bu ülke için canını verenler, bu ülke için kendinden geçenler...cehennemde yaşarken, cenneti görenler...sürülenler, kitapları yakılanlar,düşüncesi ile esir edilen beyinler...tercihlerinden dolayı öldürülenler, basit çıkarlara kurban verilenler...Türk'ler, Ermeni'ler, Kürt'ler...Sünniler, Aleviler...inananlar, inanmayanlar....İşte tüm bunları düşündüğümde şaşırıyorum;şimdi bedel ödeyenler, dün bedel ödenirken hangi ülkedeydiler! Şunun farkında olsun hrkes;hiçbir din, değer, ideoloji vs insanın ötesinde değildir.İnsan sadece bir defa yaşar,hiçbir insanın yaşam hakkı elinden alınamaz. Ölüler kutsaldır, benim ölümlerim kutsaldır...diğerleri .... olanlardır...hala soruyorum;hangi kutsal!
  6. Sizi de anlıyorum, anlamaya çalışıyorum...ama size hak vermiyorum. Buyrun; HAYIR deyin. Biz EVET diyeceğiz. HSYK ve ANAYASA MAHKEMESİ... Güldürmeyin beni, düzgün yürüyen kurumların bozulmasından bahsedin bana... Bahsedin ki;ben susayım...yada diyeyim ki;beni kandırıyorlar. Dediğim gibi ne için evet diyeceğimi çok iyi biliyorum. Ve şimdi hayır diyenlerin de sadece şimdiye kadar yaptıkları tek işin eleştirmekten ibaret olduğunu da büyük bir üzüntüyle izliyorum. Kendine inanaları EVET demeye bekliyorum.
  7. Biliyoruz; Anayasa değişikliği paketi yeterli değil ama biz yine de evet diyeceğiz. 12 Eylül'de kaybettiklerimiz için o sandığa gideceğiz. Sivil irade için,üstesinden geleceğimiz tüm korkular için, ne kadar çok şeyi değiştirebileceğimizi göstermek için; YETMEZ AMA EVET DİYORUZ... "... Kadın-erkek eşitliği konusunda alınacak tedbirler, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacak. Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacak. Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak. Bu hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsayacak. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası ile işlenebilecek. Yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle ve hakim kararıyla sınırlandırabilecek. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacak. Devlet, her türlü istismara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacak. Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek. Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınacak. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, taraflar Kamu Görevlileri Kuruluna başvurabilecek. Kurul kararları, kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Toplu sözleşme emeklilere de yansıtılacak. Greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde neden oldukları maddi zarardan sendika sorumlu tutulamayacak. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin yasaklar kaldırılacak. ''Kamu Denetçiliği Kurumu'' (ombudsmanlık) oluşturulacak. Kurum, TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak ve idarenin işleyişi ile ilgili şikayetleri inceleyecek. Kamu başdenetçisi TBMM tarafından gizli oyla ve 4 yıl için seçilecek. Milletvekilliğinin düşürülmesi uygulaması kaldırılacak. TBMM Başkanlık Divanı 2. dönem sonuna kadar görev yapacak. ..."
  8. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    varan bir...varan ikiii...varan üçççççç...! Sayın Demirefe, Bugün sıralarken yazdıklaınızı, bir daha farkına vardım;bu ülkede şimdiye kadar sorun yokmuş...(!)...asıl sorun varan 3 zinciri tamamladığındanmışşşş.
  9. A.ALTAN... Acının ve kanın yazgıya dönüştüğü bir ülkede; milliyetçiliğin nefretini değil; birlikte yaşayabilmenin adaletini anlayabilecek sadece bu yazılanları anlayabilirler... saygılar.
  10. Efendi,bana sosyalizmi tanımlasana... sadece tanım.
  11. Pardon. Ben hala ne demek istediğinizi anlayamadım. Şimdi siz kalkıp İsrail gibi yıllardır hak hukuk tanımayan bir devlete karşı hak hukuk mücadalesine mi girişiyorsunuz? Takkeli,sarıklı insanların gemide olması mı rahatsızlık veriyor?(size kötü bir haberim var o zaman;rahatsızlık duyduklarınıza tahammül etmek zorundasınız) Yoksa Sayın Gülen gibi "uzlaşamama"nın sancılarını mı yaşıyorsunuz? Emin olun ki çok farklı pencerelerden bakmasını bilen biriyim; ancak alıntıladığınız ve okumamı önerdiğiniz bakış açısıyla pencereleri kendime göre dizayn edecek biri değilim. Buyrun;kendi gerekçelerinizi sıralamaya... Bu arada Hamas konusunda; "direniştir" diyen Başbakanıma "pkk ne peki" o zaman diye sormayı borç bilirim.
  12. Bekir Coşkun gibi bir insanı solcu olarak algılayan sizden İsrail için "adam gibi devlet" cümlesini görmek hiç şaşırtıcı değil doğrusu.
  13. Sayın Siyah_Beyaz, Sizi bir daha düşünmeye davet ediyorum. Alıntıladığınız iletinin ne kadar da çarpıtılmış bir bakışın ürünü olduğunu görebilmeniz için;sizi bir daha tüm yazılanları düşünerek okumaya davet ediyorum. Geniş bir persektif ha! Bir grup insan,kendilerine ait olmaya n topraklarda, o toprağın insanlarını katlediyor. Filistin halkına uyguladığı ambargo ile "bir halkı" ezip geçiyor,ablukası ile o insanların yaşamlarına müdahale ediyor. Yıllardır hepimiz buna şahidiz. İsrail ve emperyalist dostları;gözümüzün içine baka baka bize yalan söylüyorlar.
  14. Bekir Coşkun ve onu alkışlayanlar için kuracağım tek cümle; Filistin halkının yaşamını abluka altına alan İsrail'i bir daha düşünün!
  15. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının alanlarda olduğu süreçe bakarsak;sağ-sol çatışması ve bağımsız Türkiye sevdası ile politize olmuş bir bakış karşımıza çıkar(hatta Öcalan'ın Kürt siyaseti ile ilgilenmesi de bu sürecin coşkusu ile ilgilidir) Dolayısla Deniz'in bağımsızlık anlayışı;emperyalizmin karşısında yer alan bir bakıştır."Kahrolsun emperyalizm,kahrolsun faşizm" ile de faşizm! Diyelim ki üniter yapıya olan bir bakışın özeti olsun bu cümleler... Sizi niye bu kadar rahatsız ediyor ki Kürt halkının devlet isteği? Güldürmek için yazmadım bunu;birilerini aklamak yada karalamak için de yazamadım! Ben sizin yerinizde olsam "tutarsızlık" ile suçlama yerine dayanak isterdim. Kaldı ki "tutarsız" olan ben değilim. Tutarsız olan Deniz ve arkadaşlarının affı ile ilgili mecliste yapılan görüşmelerde;İnönü'nün "siyasi suçlular idam edilmemelidir"(İnönü'ün sarfettiği sözler tam olarak bu değil;ancak söylemek istediği bu...aklımda kalanlar ile yazdım) şeklinde ki düşüncesine "rejimi yıkma eylemi siyasi suç değildir" ile "idama evet" oyu veren Demirel'in kendisidir. Ve sonra gülünç olarak açıkladığınız cümleler ile Demirel'in kendince yaptığı açıklamadır tutarsız olan(Mehmet Ali Biran-Can Dündar-Bülent Çaplı...12 Mart kitabında Demirel'in bu cümlelerine kendinizde ulaşabilirsiniz) Demirel ve daha nicelerinin kim olduğunu çok iyi biliyorum!
  16. "başka birşey yapamazdık. Şimdi bakın,anarşi meselesinde sıkıyönetimi yürütenler,ondan sonra yürütemezlerdi. Zaten hadiseye bakarsanız,artık orada meclis hür iradeli bir meclis değil.Biz Meclis'i askerlerden kurtaracağız. Yani ya Meclis'i kapatacak yahut biz bir yere kadar götüreceğiz..."(Demirel,AP) AP lideri Süleyman Demirel, idam cezasının meclis görüşmelerinde, "rejimi yıkma eylemi siyasi suç değildir" deyip idamı savunur.Sonra ki yıllarda bunu yukarda alıntıladığım cümleler ile açıklamaya çalışır. Deniz,Yusuf,Hüseyin...mitinge gider gibi giderler daraağacına. "Yaşasın Türk-Kürt halklarının bağımsızlık mücadalesi" ile biter yolculukları. Geçmişimiz,hakikaten acı. Kim bu vebali ödeyebilir ki! *****
  17. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sayın Suheyla, Tavsiyeniz için çok teşekkür ederim. Mutluluk filmini yıllar önce izledim. İzlediğim bu filmin acısına gerçek yaşamda kat be kat fazlasıyla tanık oldum...Yaşadıklarım,tanık olduklarım,duyduklarım,okuduklarım bana şunu öğretti;Allah cümleleri ile başlayıp "insan öldürmeyi" Kuran ile açıklayanların içinde zerre kadar Allah korkusu yok...Ve siz de takdir edersiniz ki; Sivas katliamında diri diri yakılırken birileri,buna sadece seyirci kalan güvenlik görevlilerini,İsrail terörünün ölüm makinaları ile yarattığı intihar bombacılarını...tüm bunları sadece İslam ile açıkalmaya kalkarsak sadece kendimizi aldatmış oluruz. Sayın Suheyla, Duyarlılığınız için çok teşekkür ederim...Keşke bu duyarlılığı Irak işgalinde ölen insanlar için,sokakta yaşamak zorunda kalanlar için, hergün bir başka rezalet ile gündemi yerle bir eden tecavüz vakaları için, kimliğinden ve değerlerinden dolayı yargılananlar için gösterseydiniz...en azından bunlara dair bir eleştirinizi burada okusaydım. Söz konusu İslam oldu mu burada olan siz hiç inandırıcı değilsiniz. Güven vermiyorsunuz. Tahammül edemiyorsunuz...Kullandığınız nefret ve öfke dili sizin duyarlılık sınırınızı net bir şekilde gösteriyor zaten...inanmıyorsanızda kendinize olan saygınız kadar inanca saygı! İslami uygulamalar için lütfen dini konulara...
  18. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sayın Palaman. Üzgünüm,sizin gibi düşünmüyorum. Artık sıkıldım insanlar ile yerin dibine batırılıp insanlar ile şahlanan tüm değerlerden. Ben artık kullanılan bu nefret diline haklı gerekçeler üretmiyorum. Aklı olan herkes,insan ile açıklamaz oaln biteni... Tabii, bu ifadem Sayın Suheyla'ya değil. Kendisi zaten İslam'ın kendisine tepkili,yaşayanlar sadece İslam'a olan tepkisinde bir araç.
  19. ve ne acıdır ki hala bizler acıları kıyaslamakta ustayız...
  20. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Kesinlikle hayır. Bireysel anlamda ben hakaret edeni ciddiye bile almam. Hakaret etmek bir kişilik sorunudur. Ancak konu edinen durum çok daha farklı. Daha önce belirtmiştim;kitleleri ardında sürükleyen bir dini ve o dinin peygamberini bu şekilde göstermek başlı başına bir hakarettir. Eleştiri değil. Bu saygısızlığa insanlar elbette tepki gösterecektir. Sadece tepki;kötülük değil! Mizahı ben de severim. Gugukcuk arkadaşımızın dediği gibi Mizahın sınırı yoktur. Sınırı olmayan mizahın sınırsızlığı da hakaret değil. Ayrıca Sayın Suheyla, Sanırım sizin İslam ile ciddi sorununuz var. İslam'ı yazarken kullandığınız argümanlar hep aynı;nefret ve öfke. Konuyu saptırmayınız. Konu İslami uygulamalar değil,bir dizinin İslam peygamberini ifade şekli.Çok zorlamayın. Kısaca ben bu dine tahammül edemiyorum deyin, bu saygısızlığa bakışınızı özetleyin. Sizin yazdıklarını okudukça İslam dinine hayranlığım artıyor
  21. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Eleştirmek ile hakaret etmek arasında ki farkı anlatmaya gerek yok sanırım. South Park'ı takip eden biriyim.South Park'ın kullandığı dili çok iyi biliyorum. Mesela 11 Eylül'ü anlatırken kullandığı kafa tasçı zihniyeti,İslam'ı lanse ederken kullandığı dar bakışı da unutmuyorum 200. bölüm hakkında yazılanlara bakarken...İslam bir dindir. Hz Muhammed bu dinin peygamberi. İslam sizin için yanlış olabilir. Buyrun eleştirin. Müslümanların tepkileri sizce abartılmış olabilir, buyrun eleştirin. Ama sakın milyonların ardında gittiği bir insana hakaret etmeyi doğalmıi gibi göstermeyin. Buna kimsenin hakkı yok. Muhammed de olsa İsa da olsa...
  22. Kökeni Ermeni, Ermeni Dönmesi, soyunda Ermeni vs vs...hiç yakışık cümleler değil!
  23. Ve sonrası... Kınıyorum diyebilirdiniz. "ama" lar ile süslediniz tüm cümlelerinizi. Sonra da bir Özdil abi ile ben burdayım dediniz ki! Hiç samimi değilsiniz. İğnelendirme yapıyor dediğiniz Özdil nerede ise sizlerde oradasınız. Ne gereği vardı tüm bunları yazmanın. Bence siz önce "ben Kürdüm" diyen insanlara tahammül etmeyi öğrenin. İnsan olmanın yolu başka insanların varlığını kabullenmekten geçer. Acılarıma gelince...Demokrat olma noktasında kendini laf ettirmeyen,ama daha demokratlığın insaniyetinden bile geçememişlerin acılarıma ortak olmasını beklemek...işte bakın burada yanılıyorum. Siz benim acılarımı kabul etmediniz ki ortak olasanız. Size iyi günler.
  24. Siz kimi kandırıyorsunuz? "AMA,AMA,AMA..." Şiddet kötüdür dedikten sonra da eksilmiyor bu "ama"larınız. Cidden, siz inandırıcı olduğunuzu düşünüyor musunuz? Ama(!) durun ne diyor piriniz Yılmaz Özdil; "Açın gazetelerin internet sayfalarını, bu haberin altına yapılan yorumları okuyun...Yumruğunu “adaletin tokmağı” yerine koyup, Ahmet Türk'ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu... Çünkü, teröristi meşru hale getiren “açılım” saçmalığı, sadece bir tarafta değil, öbür tarafta da “eşkıyayı kahraman” yapmaya başladı" ve sizin yaptığınız gibi; "...... Bu ülkenin çocuklarına ateş edip öldürmek “demokratik hak” kabul ediliyorsa, parti liderine girişmek niye “ırkçılık” oluyor?..." şeklinde cümleler kurarak gülünçleşiyor. Durun ama(!) Yine kendisi yazısını eleştirenlere şu yanıtı veriyor; "İki dil arasında fark yok. Ben orada olsaydım, Ahmet Türk’e kalkan yumruğa kendimi kalkan ederdim… Eminim, bana vurmaya kalksalar, Ahmet Türk veya Sırrı Sakık araya girer… Yumruk meselesi değil çünkü bu… O yazım, kimse kimseye vurmasın diye başlıyor… İçeriğinde anlatılmak istenen kavram başka… Anlamak isteyen, anlıyor... Benim yazım nedeniyle ışığa tutulmuş tavşan gibi açığa çıkanlar, yakalandıklarını anladıkları için hakaret etme, küfür etme, hedef saptırma, hedef gösterme yoluna gidiyorlar. Normaldir." Daha önceleri gülüp geçerdim Özdil ve tayfasına(!) Artık sadece gülüp geçemiyorum. Tahammül edemiyorum. Nefreti körükleyenlerden, gözümünüzün içine baka baka yalan söyleyenlerden,kendi insanından,kendi insanının yaşadığı acılardan,yıkımlardan habersiz olan, cehaletiyle kahramanlık taslayanlardan nefret ediyorum. Çünkü aynı nefret Hrant'ı *** sırtından vurdu. Yetmedi... Ogün Samast,canından ettiği Hrant Dink ve canını acıttığı Dink ailesi ile alay edercesine mahkemelerde şaklabanlık yapıyor. ... Siz kendi yazdıklarınıza inanıyor musunuz? Benim size zerre kadar inancım yok. Acılarımıza ortak olun demiyorum size, sadece insan olduğunuzu hatırlatan bir ayna bulun kendinize...yok mu diyorsunuz? Hadi buyrun; "Mayın demokrasiyse... Yumruk niye faşizm?" ile biten yazılarla kendinizi yüceltmeye!

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.