Zıplanacak içerik

vega5

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

vega5 tarafından postalanan herşey

  1. vega5 şurada cevap verdi: elvistuna başlık Din Felsefesi
    rabıta 1810 yılında hindistandan getirilmiştir, yoga ile aynı gibidir rahatalatıcıdır, fakat islamdan değildir
  2. وَإِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّمَّا نَزَّلْنَا عَلَى عَبْدِنَا فَأْتُواْ بِسُورَةٍ مِّن مِّثْلِهِ وَادْعُواْ شُهَدَاءكُم مِّن دُونِ اللّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ Eğer kulumuz Muhammed’e indirdiğimiz Kur'ân'ın doğruluğundan şüpheli iseniz, haydi onunkilere benzer bir sure ortaya getiriniz ve davanızda sadık iseniz, bu hususta Allah'ın dışındaki şahitlerinizi yardıma çağırınız. kuranın benzerleri yazıldı hiçbirşeyde olmadı yazanlara 2 islam var makyajlı ve makyajsız
  3. İSLAM’DA CİHAD SALDIRGANLIK VE KADININ YERİ 1-Muhammed’in Kuran ve Hadislerde verdiği hükümlerin hepsi sadece kendi menfaatine bağlı siyasal yada kişisel hükümlerdir. Cihad’da bu hükümlerin en önemlisidir, peygamberliğinin ilk devirlerinde İslam dinini bir barış dini olarak lanse eden Muhammed ilerde taraftarları artınca Allah’ın emri bahanesiyle etrafındaki kabilelerde korkunç katliamlarda ve tecavüzlerde bulunmuştur![/green] =green]Tevbe/73. EY PEYGAMBER! KÂFIRLERE VE MÜNAFIKLARA KARSI CIHAD ET, ONLARA KARSI SERT DAVRAN. ONLARIN VARACAKLARI YER CEHENNEMDIR. O NE KÖTÜ BIR VARIS YERIDIR! 2-Gene alttaki ayette üstteki ayetle hemen hemen aynı gibidir??? bunun çelişkili durumu haricinde Medine döneminde söylenmesi Muhamed’in güçlen ve kafa tut planına başka bir örnektir. Tahrim/9. EY PEYGAMBER! KÂFIRLERE VE MÜNAFIKLARA KARSI CIHAD ET, ONLARA KARSI SERT DAVRAN. ONLARIN VARACAGI YER CEHENNEMDIR. O GIDILECEK YER NE DE KÖTÜDÜR! 3-Cihad ayetleri ganimet toprak ve kadın sağlamak için Muhammed için müthiş bir gerekçedir! Önceleri KURAN’IN sadece Mekke ve çevresine indirildiğini söyleyen Muhammed’in güçlendikten sonra Mekke’nin dışına saldırdığı alttaki ayet delil olarak gösterilir. En-am/92. BU (KUR'AN), ÜMMÜ'L-KURÂ (MEKKE) VE ÇEVRESINDEKILERI UYARMAN IÇIN SANA INDIRDIGIMIZ VE KENDINDEN ÖNCEKILERI DOGRULAYICI MÜBAREK BIR KITAPTIR. ÂHIRETE INANANLAR BUNA DA INANIRLAR VE ONLAR NAMAZLARINI HAKKIYLA KILMAYA DEVAM EDERLER. 4-Muhammed adamlarını cihada teşvik edebilmek için alttaki sözleri uydurmuştur Bakara 218 IMAN EDENLER VE HICRET EDIP ALLAH YOLUNDA CIHAD EDENLER VAR YA, ISTE BUNLAR, ALLAH'IN RAHMETINI UMABILIRLER. ALLAH, GAFÛR VE RAHÎMDIR. 5-Alttaki ayetin sonlarında az sayıda inananın çok sayıdaki düşmanı Allah’ın izniyle yeneceğini vaat etmiştir bu ayetten cesaret alıp Rusya’ya kafa tutan Çeçenleri korkunç bir akıbet beklemiştir. Bugün Çeçenistan’da hayalet şehir, köy, kasabalarla kaderine terk edilmişlerdir, çocuklarda dahil çok sayıda insan katledilip bir çok kadına tecavüz edilmiştir Bosna ve Kosavada olduğu gibi Allahlar’ı kendisine güvenen Müslümanlara nedense sırt çevirmiştir! Bakara/249. TÂLÛT ASKERLERLE BERABER (CIHAD IÇIN) AYRILINCA: BILINIZ KI ALLAH SIZI BIR IRMAKLA IMTIHAN EDECEK. KIM ONDAN IÇERSE BENDEN DEGILDIR. ELIYLE BIR AVUÇ IÇEN MÜSTESNA KIM ONDAN IÇMEZSE BENDENDIR, DEDI. IÇLERINDEN PEK AZI MÜSTESNA HEPSI IRMAKTAN IÇTILER. TÂLÛT VE IMAN EDENLER BERABERCE IRMAGI GEÇINCE: BUGÜN BIZIM CÂLÛT'A VE ASKERLERINE KARSI KOYACAK HIÇ GÜCÜMÜZ YOKTUR, DEDILER. ALLAH'IN HUZURUNA VARACAKLARINA INANANLAR: NICE AZ SAYIDA BIR BIRLIK ALLAH'IN IZNIYLE ÇOK SAYIDAKI BIRLIGI YENMISTIR. ALLAH SABREDENLERLE BERABERDIR, DEDILER. 6-Muhammed en uygunsuz en sıcak mevsimde bile cihada gitmekte nazlanan adamlarını sözde Allahın azabıyla korkutur. 72. IÇINIZDEN BAZILARI VARDIR KI (CIHAD KONUSUNDA) PEK AGIRDAN ALIRLAR. EGER SIZE BIR FELÂKET ERISIRSE: "ALLAH BANA LÜTFETTI DE ONLARLA BERABER BULUNMADIM" DER TEVBE/81. ALLAH'IN RESÛLÜNE MUHALEFET ETMEK IÇIN GERI KALANLAR (SEFERE ÇIKMAYIP) OTURMALARI ILE SEVINDILER; MALLARIYLA, CANLARIYLA ALLAH YOLUNDA CIHAD ETMEYI ÇIRKIN GÖRDÜLER; "BU SICAKTA SEFERE ÇIKMAYIN" DEDILER. DE KI: "CEHENNEM ATESI DAHA SICAKTIR!" KESKE ANLASALARDI! 7-Filistin’de tanklara taş(tank roketle imha edilir) atan yarım akıllı Müslümanlarda beklide alttaki ayetle kendilerini desteklemeye çalışmaktadırlar. Hafif silahlarla savaş kazanılmaz. Tevbe/41. (EY MÜMINLER!) GEREK HAFIF, GEREK AGIR OLARAK SAVASA ÇIKIN, MALLARINIZLA VE CANLARINIZLA ALLAH YOLUNDA CIHAD EDIN. EGER BILIRSENIZ, BU SIZIN IÇIN DAHA HAYIRLIDIR . ALTTA YAZILAN TÜM HADİSLER BUHARİ HADİSLERİDİR (Buhari hadislerine inanmayanlar İslam alimlerine göre kafirdir) altta bulunan hadisleri vakit buldukça mutlaka okuyalım. 8-Altta Muhammed ve adamlarının cihad adı altında yaptıkları vahşetlerden örnekler var. (Buhari hadisleri) Benî Kureyza Gazâsı|HAZRET-İ SA'D'İN DE NAKZ-I AHDEDEN BU VATAN HÂİNLERİNİN MUHÂRİBLERİNİN ÖLDÜRÜLMESİNE, KADINLARININ, ÇOCUKLARININ ESÎR EDİLMELERİNE HÜKMETMESİ;BU MEHÂBETLİ HÜKMÜN İNFÂZI VE AHZÂB SÛRESİ ÂYETLERİ|Ebû Saîd-i Hudrî|Rivâyete göre şöyle demiştir: Kureyza halkı Sa'd İbn-i Muâz'ın hükmüne boyun eğdi de Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem Sa'd'a haber gönderdi. Sa'd, bir merkeb üzerinde geldi. Mescide yaklaşınca Resûlullah Ensâr'a: - Haydi ulunuza ayağa kalkınız (istikbâl edip indiriniz!). Sonra Resûlullah Sa'd'a: Şunlar (Benî Kureyza) senin hükmüne râzı oldular! buyurdu. Sa'd da: - Bunların harb edenleri öldürülür, kadınları ve çocukları da esîr edilmelidir! dedi. Bunun üzerine Resûlullah: - Ey Sa'd, Azîz ve Celîl olan Allah'ın hükmüne uygun hükmettin! buyurdu. Râvî (Hükmu'llah yerinde) çok defa Hükmü'l-Melik diye rivâyet etmiştir.|1591 9-Alttaki hadiste Muhammed’in adamı kendilerinden ‘’çete’’ olarak açıkça bahsetmektedirler.!! Zâtü'r-Rika' Gazâsı|BU ADIN VERİLMESİNİN SEBEBİ HAKKINDA EBÛ MÛSE'L-EŞ'ARÎ HADÎSİ|Ebû Mûsâ el-Eş'arî|Rivâyete göre şöyle demiştir: Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem ile biz bir gazâya çıktık. Altı kişilik bir çete idik. Bir devemiz vardı. Nöbetleşe biniyorduk. Artık ayaklarımız delinmişti. Benim de iki ayağım delinmiş, tırnaklarım dökülmüştü. Bunun için ayaklarımızda bez parçası sarıyorduk. Ayaklarımıza bu sûretle bez parçası sardığımız için bu sefere Zâtü'r-Rika' gazâsı denildi.|1593 10-Esir kadınların ırzlarına tecavüz ettiler!!(hangi esir kadın kendini esir eden bir erkekle kendi isteğiyle yatar?) Müreysi' Gazâsı|MÜREYSÎ' DENİLEN BENÎ MUSTALIK GAZÂSI VE BU SEFERİN VUKÛU TÂRİHİ VE SEBEBİ|Ebû Saîd-i Hudrî|Rivâyete göre şöyle demiştir: Benî Mustalık gazâsında Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem ile berâber sefere çıkmıştık. Ve arab esirlerinden birçok kadın esirlere kavuşmuştuk. O günlerde kadınlara karşı arzumuz artmış ve bekârlık bize çok güç gelmişti. (Esir kadınlara yaklaşmak, fakat çocuk yapmamak için) azl etmeği de düşünüp azletmek istiyorduk. Ancak Resûlullah aramızda iken (bunun hükmünü) ona sormadan nasıl azlederiz? dedik de bu mes'eleyi Peygamber'den sorduk. Resûlullah: Bunu yapmamanızda bir beis yoktur. (Azil yapmamanız vâcib kılınmamıştır). Fakat Allah'ın ezelî ilminde kıyâmet gününe kadar vücud bulacak olan her zî-hayât, bu dünyâda her halde vücud bulacaktır! diye cevab verdi.|1596 11-Kadınlara tecavüzü kendilerine hak bilen Muhammed ve madamları aynı kötülükleri yapmak isteyen bir köleye fırsat tanımıyorlar çünkü o bir köle! HUNEYN SEFERİ|Tâ'if Gazâsı|TÂİF'İN MUHÂSARASI HAKKINDAKİ RİVÂYETLER|Ümm-i Seleme|Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Tâif'in muhâsarası sırasında) Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem yanıma gelmişti. O sırada yanımda (kardeşim Abdullah İbn-i Ümeyye ile kölesi) Muhannes bulunuyordu. Bir de işittim ki, Muhannes, kardeşim Abdullah'a (hayâsızca) şöyle söylüyordu: Ey Abdullah! Doğru söyle! Allah yarın size Tâif'in fethini müyesser kılarsa sana gereken Gaylân'ın (şişman) kızını yakalamaktır. O kız ki (semizlikten karnı) dört büklüm karşılar, sekiz büklümle de arkaya döner! Bunun üzerine Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem: Bu makule adamlar, bir daha yanınıza sakın girmesin! buyurdu.|1630 12-HUNEYN SEFERİNDE İslam!dan dönen bir yahudinin öldürülmesi Bir kere Muâz kendi mıntakasını dolaşıp arkadaşı Ebû Mûsâ'nın vilâyetine yaklaştığında devesine binerek dostunu ziyârete gitmişti. Ebû Mûsâ'nın bulunduğu yere vardığında onu bir yere oturmuş, etrâfına da bir sürü halk toplanmış bir vaziyettebuldu. Aynı zamanda yanında iki eli boğazına bağlı birisinin durduğunu gördü. Muâz (bu garib vaziyeti istiknâh ederek) Ebû Musâ'ya: - Ey Abdullah İbn-i Kays (Ebû Mûsâ'nın adıdır) bu ne iştir? diye sordu. Ebû Mûsâ: - Bu elleri bağlı duran (yehûdî) bir kişidir. Müslümân olduktan sonra irtidâd etmiştir! dedi. Muâz İbn-i Cebel de: - Bu mürted öldürülmedikçe devemden inmem! dedi. Ebû Mûsâ: Bunun katli için mi geldin, haydi in! dediyse de Muâz: Bu mürted öldürülünceye kadar inmem! di(ye ısrâr et)di. Bunun üzerine Ebû Mûse'l-Eş'arî'nin emri ile mürted yehûdî öldürüldü. Sonra da Muâz devesinden indi. 13-Ali esir kadın’ın ırzına geçiyor!! ve diğer sahabeler onu kıskanıyor HUNEYN SEFERİ|Ganîmet mallarından kumandan hissesi|HAZRET-İ ALÎ'NİN GANÎMET MALI İÇİN YEMEN'E GÖNDERİLMESİ|Büreyde b. el-Husayb-ı Eslemî|Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem (Haccetü'l-Vedâ' 'dan önce) Alî'yi (ganîmet malının) beşte birini almak için (Yemen'e) Hâlid İbn-i Velîd'e göndermişti. Bu seferde ben de Alî'den hoşlanmaz oldum. Çünkü Alî (ganîmetten hissesine bir câriye almış, sabahleyin de) gusletmişti. Ben de sinirlenerek Hâlid İbn-i Velîd'e: Şu Alî'yi görmüyor musun (bak ne yaptı?) dedim. En sonu Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem'in huzûruna geldiğimizde Alî'nin bu hareketini Resûlullah'a da arzettim. Bunun üzerine Resûlullah: Ey Büreyde, Alî'ye sinirleniyor musun? buyurdu. Ben de: Evet! diye tasdîk ettim. Resûlullah: Hayır Alî'ye darılma!. Çünkü onun ganîmet malının beşte birindeki hissesi, aldığı câriyeden daha çoktur, buyurdu.|1641 14-Ganimet paylaşırken tartışıyorlar ve Muhammed’e karşı gelen arabın soyu lanetleniyor HUNEYN SEFERİ|;Yemen seriyyeleri|HAZRET-İ ALÎ'NİN GANÎMET MALI İÇİN YEMEN'E GÖNDERİLMESİ;YEMEN GANÎMETİNİN TAKSÎMİ|Ebû Saîd-i Hudrî|Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Alî İbn-i Ebî Tâlib radiya'llahu anh Yemen'den Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem'e tabaklanmış bir meşin içinde henüz toprağından tasfiye edilmemiş altın cevheri göndermişti. Ebû Saîd (rivâyetine devâm ederek) der ki: Resûlullah bu altın cevherini şu dört kişi arasında paylaştırdı: Uyeyne İbn-i Bedir, Akra' İbn-i Hâbis, Zeydü'l-Hayl. (Râvî der ki:) dördüncüsü ya Alkame idi, yâhud Âmir İbn-i Tufeyl idi Peygamber'in Ashâbından bir kişi (bu taksîme i'tirâz ederek): Bu ihsâna biz bunlardan müstahak idik, demişti. Bu söz, Resûlullah'a erişince: (Acâib?) siz bana i'timâd etmiyor musunuz? Ben göktekilerin bile emîniyim! Sabah, akşam bana gök yüzünün haberi (vahiy) geliyor! buyurdu. Bunun üzerine -iki gözü çökük, yanağının iki elmacığı çıkık, alnı yüksek, gür sakallı, başı traşlı, izârını yukarı çemremiş (tam vahşî ve mürtecî)- bir kişi ayağa kalkıp: - Yâ Resûla'llah, Allah'tan kork! demişti. Resûlullah onu: - A hortlayası kişi! Ben, yeryüzündeki insanların Allah'tan korkmağa lâyık (ve en çok korkan)ı değil miyim? cevâbiyle karşıladı. Sonra bu kişi arkasına dönüp gitti. Hâlid İbn-i Velîd: - Yâ Resûla'llah (izin ver de) şunun kafasını vurayım! dedi. Resûlullah: - Yok vurma! Bunun da ileride namaz kılan bir kişi olması umulur! buyurdu. Bunun üzerine Hâlid: - Yâ Resûla'llah! Namaz kılanlardan öyle kimseler vardır ki, onlar gönüllerinde olmıyan şeyi dilleriyle söylerler, dedi. Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem: - (Ey Hâlid) ben nâsın kalblerini açmağa, karınlarını yarmağa me'mûr değilim! buyurdu. Râvî der ki: Sonra Resûlullah o (mürtecî) kişi dönüp giderken arkasından bakıp şöyle buyurdu: - Şunun soyundan öyle bir nesil türeyecektir ki, onlar her zaman güzel sesle Allah Kitâbı'nı okuyacaklar. Fakat Kur'ân'ın halâveti onların hançerelerini ileri geçmiyecektir. Onlar -ok avı (sür'atle delip) çıktığı gibi- dinden çıkacaklar! Râvî Ebû Saîd der ki: Öyle sanıyorum ki, sonra Resûlullah: "Eğer ben bunların zamânına yetişmiş olsaydım Semûd (ve Âd kavimlerin) in (toptan) helâk olduğu gibi muhakkak bunları (toptan) öldür (mesini Allah'tan dile)rdim!" buyurdu. 15-Muhammed Allahı’nın emirlerine göre değilde kendi menfaatine göre hüküm veriyor nedenide ‘’Halk dedikodu etmesin’’ KUREYŞ'İN MENÂKIBI BAHSİ||NESEBLE TEFÂHÜRÜN CÂHİLİYYET ÂDETİ OLDUĞU|Câbir b. Abdullâh|Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Biz, (Müreysî' seferinde) Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem ile berâber gazâ etmiştik. Muhâcirlerden birtakım kimseler de toplanmış, Resûlullah ile berâber sefer etmişti. Hattâ Muhâcirler (Ensâr'dan) çoğaldı. Muhâcirlerden şakacı birisi de vardı. Ensar'dan birisinin kıçına (şaka olarak) vurmuştu. Ensârî aşırı derecede hiddetlenmişti. Nihâyet (kavga başladı) iki taraf da kabîlelerini imdâda çağırdılar: Ensar'dan olan kimse: Ey Medîneliler, imdâdıma koşunuz! diye feryâd etti. Muhâcir şakacı da: Ey Muhâcirler, imdâdıma geliniz! diye seslendi. Bu sesler üzerine Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem çıktı ve: -Câhiliyet halkının çığlığiyle feryattan maksat nedir? buyurdu. Sonra da: - Onlara ne olmuş (ki, İslâm âdetini bırakıyorlar), neden câhiliyet âdetiyle sesleniyorlar? diye sordu. Bir Muhâcirin Ensâr'dan birisine şaka ile vurduğu bildirildi. -Râvî der ki:- Bunun üzerine Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem: - Şu câhiliyet çığlığını bırakınız!. Soyunu çağırmak (onunla hak kazanmak) ne kötü şeydir? buyurdu. (Münâfıkların reîsi olan) Abdullah İbn-i Übey İbn-i Selûl de: - Vay, şunlar bizim Medîne halkı üzerine Muhâcirleri ayaklandırmak mı istiyorlar?. Hele biz bir kere Medîne'ye dönüp varalım; bizim en azîzimiz (gûyâ kendisi) onlardan en zelîl olanı (gûyâ Peygamber'i) elbette ve muhakka sûrette (Medîne'den) çıkaracaktır, dedi. Bunun üzerine Ömer, İbn-i Übey için: - Ey Allah'ın Peygamberi! Şimdi ben şu habîsi gebertmez miyim? dedi. Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem de: - (Bırak şunu!) Halk, Muhammed, Ashâb'ını öldürmeğe başladı, diye dedi-kodu etmesin! buyurdu.|1433 16-Köle hadım ediliyor! Hadım eden efendiyede bir ceza verilmiyor!! 4139 - Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm 'a yardım talep etmek üzere bir adam gelip: "Ey Allah'ın Resulü! (Efendim) falana ait şu cariye var ya (onun yüzünden efendim bana sıkıntı veriyor)" dedi. Aleyhissalatu vesselam "Vah! Neyin var?" deyince adam: "Bela hasıl oldu. Köle (ben demek istiyor) efendinin cariyesine bakmıştı, efendi kıskançlıkla erkeklik uzvunu burdu (hadım etti)" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Adamı bana getir!" emretti. Efendi çağırıldı ama getirilemedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Öyleyse git, sen hürsün!" ferman buyurdu. Adam: "Ey Allah'ın Resûlü! (Efendimin kölesi olmamda direnmesi halinde) kim bana yardımcı olacak?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Sana yardımcı olmak bütün müslümanlara terettüp eder" cevabını verdi." Ebu Davud, Diyat 7, (4519); İbnu Mace, Diyat 29, (2680). 17-Çocuk doğurmayan cariye satılabilir,hibe edilebilir!! (kullan kullan sat!) 4137 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma diyor ki: "Hangi cariye, efendisinden bir çocuk dünyaya getirirse, artık efendi bu cariyeyi satamaz, hibe edemez, miras da kılamaz. Hayatta oldukça ondan istifade eder, öldü mü artık cariye hür olur." Muvatta, Itk 6, (2, 776). 18-Safiyyenin önce babasını ve kocasını katlettiler sonrada safiyyeye tecavüz etti!!(Kim kocasını öldüren birisiyle isteyerek yatarki) 5581 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hayber'e geldi. Allah kaleyi fethetmeyi müyesser kılınca, kendisine Safiyye Bintu Huyey İbnu Ahtab'ın güzelliğinden bahsedildi. Safiyye'nin kocası savaş sırasında öldürülmüştü. Kadın daha yeni evlenmişti. Aleyhissalâtu vesselâm, ganimetten pay olarak kendisine onu seçti. Oradan Safiyye ile birlikte çıktılar. Revhâ nem mevkiye geldiler. Aleyhissalâtu vesselâm orada gerdek yaptı. Sonra küçük bir yaygı içerisinde hays (denen hurma, yağ ve keş'ten mamul bir yemek) hazırladı. Sonra bana: "Etrafındakileri çağır!" buyurdu. Bu, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Safiyye için verdiği düğün yemeği idi. Sonra oradan Medine'ye hareket ettik. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Safiyye için, bineğinin terkisine bir örtü seriyordu. Sonra devesinin yanında çömelip dizini dayadı. Safiyye radıyallahû anhâ, dizine basarak deveye bindi." Hemde 3 gün! 5679 - Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Safiyye radıyallahu anhâ'yı aldığı zaman yanında üç gece ikamet etti. Safiyye dul idi." 19-Ayşe bebekleriyle oynayan bir çocuk!! Fakat evli!! 6577 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında iken bebeklerimle oynardım. Aleyhissalatu vesselam da benim kız arkadaşlarımı bana gönderirdi. Arkadaşlarımla beraber oynardık." 15-Sadece İslamın başında müşrikler İslam’a davet ediliyordu!! Daha sonra davet edilmeden katledildiler ve cüveyriyede muhammedin haremine katılıyor!! 1021 - Abdullah İbnu Avn anlatıyor: "Nâfı'ye yazarak savaştan önce (müşrikleri İslâm'a) davet etme hususunda sordum. Şu cevabı verdi: "Bu İslâm'ın başında idi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Benî Müstalik'e ani baskın yaptı. Adamları gâfıldi, hayvanları su kenarında sulanmakta idi. Savaşabilecekleri öldürdü, kadın ve çocuklarını da esir etti. O gün Cüveyriye (radıyallahu anhâ) validemizi esir almıştı. 16-Çok övülen sahabe-i Güzin aslında birer yağmacı! 3911 - Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Hayber fethi sırasında gazvede, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte ben de vardım. Bir grup yahudi, Aleyhissalatu vesselam'a gelerek, askerlerin ahırlarına hücum ederek (mallarını yağmalamalarından) şikayet ettiler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bunun üzerine (müslümanlara yönelerek): "(Olamaz!) anlaşma yapılan kimselerin malı onların izni olmadan helal değildir. Ayrıca size ehli eşekler, onların atları, katırları, vahşi hayvanlardan herbir kesici dişi olan, kuşlardan da herbir pençeleri olan haramdır!" buyurdular." 17-İslamda Ehli kitaba saygı ve sevgi yok! a-4592 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim: "Arap yarımadasından hıristiyan ve yahudileri mutlaka çıkaracağım, orada müslüman olmayanı bırakmayacağım." Said İbnu Abdilaziz der ki: "Arap yarımadası, el-Vadi'(l-Kurâ)'dan Yemen'in uzak kısmına, Irak sınırına, denize kadar olan kısımdır." Müslim, Cihad 63; Ebu Davud, Harac 28, (3030); Tirmizi, Siyer 43, (1606). b-439 - Adiyy İbnu Hâtim (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Fatiha'da geçen) el-mağdûb aleyhim (Allah'ın gazabına uğrayanlar) Yahudilerdir, ed-dâllîn (sapıtanlar) da Hıristiyanlar'dır". Tirmizi, Tefsir 2, (2957). 18-Muhammed Hayberli Yahudilerin becerisini ve emeğini sömürdü!! 5344 - Müslim'in bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm Hayber hurmalarını ve arazisini kendi emvalleri gibi işleyip meyvesinin yarısını Resülullah'a vermeleri şartıyla Hayberlilere geri verdi." 19-Kadın kocası tarafından tek taraflı olarak boşanabilir BAKARA–227. EĞER (MÜDDETI IÇINDE DÖNMEYIP KADINLARINI) BOSAMAYA KARAR VERIRLERSE (AYRILIRLAR). BILINIZ KI, ALLAH ISITIR VE BILIR. 20- a-Allah’ı yılanları neden yaratmış? (hayvan düşmanlığı) 4909 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Yılanların hepsini öldürün. Kim yılan(ın intikam alacağın)dan korkarsa, benden değildir." "Bir rivayette şöyle buyrulmuştur. "Gümüş çubuk gibi olan uzun yılan hâriç, bütün yılanları öldürün." Ebu Dâvud, Edeb 174, (5249, 5261); Nesâi, Cihad 48, (6, 51). b-Siyah köpek Şeytandır!! 2718 - Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kişi, önüne semer kaşı kadar bir şey bırakmadan namaz kılarsa; (önünden geçtiği takdirde) siyah köpek, kadın, eşek namazını bozar. . . '' Ebu Zerr 'e dendi ki : "Siyahın kırmızıdan, beyazdan farkı nedir? '' Şu cevabı verdi: "Ey kardeşimin oğlu! Sen bana, benim Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sorduğum şeyi sordun. Efendimiz: " Siyah köpek şeytandır'' buyurmuştu. '' Müslim, Salât 265, (510) ; Ebu Dâvud, Salât 110, (702) ; Tirmizî, Salât 253, (338) ; Nesâî, Kıble 7, (2,63) ;İbnu Mâce, İkâmetu's-Salt 38, (952) c-diğer düşman hayvanlar 4904 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hayvanlardan beş tanesi vardır ki bunların herbiri fâsıktır (zararlıdır). Harem bölgesinde olsun, Hill (denen Harem dışı) bölgesinde olsun bunlar öldürülür: Karga, çaylak, akrep, sıçan, kelb-i akûr (yırtıcılar)." Buhari, Bed'u'l-Halk 16, Cezâ'u's-Sayd 7; Müslim, Hacc 66-67, (1198); Muvatta, Hacc 90, (1, 357); Tirmizi, Hacc 21, (837); Nesai, Hacc 113, (5, 208). d-tüm köpekler öldürülüyor!! KÖPEKLER 4914 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm av veya koyun veya çoban köpeği hariç diğer bütün köpeklerin öldürülmesini emretti." İbnu Ömer radıyallahu anh'a: "Ebu Hureyre, "veya ekin köpeğini de diyor!" denilmişti, bunun üzerine: "Onun ekini var da ondan!" cevabını verdi ve ilave etti: "Biz Medine ve civarına gider, tek köpek bırakmaz, hepsini öldürürdük. Hakkat biz, çölden gelmiş kadına refakat eden arkadaş köpeği bile öldürürdük." Buhâri, Bed'ü'l-Halk 14; Müslim, Musâkât 45, (1570); Muvatta, İsti'zân 14, (2, 969); Tirmizi, Sayd 4, (1488); Nesâi, Sayd 9, (7, 184). 21-Kısas adı altında peygamber vahşeti!! 1559 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ukl ve Ureyne kabilelerinden bir grup insan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına gelip: Ey Allah'ın Resûlü! Biz hayvancılıkla uğraşıp sütle beslenen (çöl) insanlarıyız, (çift-çubukla uğraşan) köylüler değiliz" dediler. Bu sözleriyle, Medine'nin havasının kendilerine iyi gelmediğini ifàde ettiler. Resûlullah, onlara (hazineye ait) develerin ve çobanın (bulunduğu yeri) tavsiye etti. Kendilerine oraya gitmelerini, develerin sütlerinden ve bevillerinden içmelerini söyledi. Gittiler, Harra bölgesine varınca, İslâm'dan irtidâd ettiler. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'ın çobanını da öldürüp develeri sürdüler. Haber, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e ulaştı. Resûlullah, derhal arkadaşlarından takipçi çıkardı (yakalanıp getirildiler). Gözlerinin oyulmasını, ellerinin kesilmesini ve Harra'nın bir kenarına atılmalarını ve o şekilde ölüme terkedilmelerini emretti. "(bu kişiler susuzluktan ve kan kaybından ölmüşlerdir) Buhârî, Muhâribin 16,17,18, Diyât 22, Vudü 66, Zekât 68, Cihâd 152, Megâzî 36, Tefsir, Mâide 5, Tıbb 5, 6, 29; Müslim, Kasâme 9, (1671); Tirmizî, Tahâret 55, (72), Et'ime 38, (1846); Ebü Dâvud, Hudud 3, (4364-4371); Nesâî, Tahrimu'd-Dem 7, (7, 93-98); İbnu Mâce, Hudud 20, (2578). 22-Dinden dönen şair İbni Hatal mekke’nin fethinde öldürülmüştür! 4250 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Fetih günü, Mekke'ye başında miğferiyle girdi. Onu çıkardığı zaman, bir adam gelerek: "İbnu Hatal Ka'be'nin örtüsüne sarılmış (vaziyette yakalandı, affedelim mi?)" dedi. "Onu öldürün!" emir buyurdular." Buhari, Megazi 48, Cezau's-Sayd 18, Cihad 169, Libas 17; Müslim, Hacc 450, (1357); Muvatta, Hacc 247, (1, 423); Ebu Davud, Cihad 127, (2685); Tirmizi, Cihad 18, (1693); Nesai, Hacc 107, (5, 201). 23-Muhammed cihada giderken kadınların öldürülmesini yasaklamadı(o öldürülen kadın için kısas yapılması gerekmiyormuydu!) 1024 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın katıldığı gazvelerden birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine kadınları ve çocukları öldürmeyi yasakladı." Buharî, Cihâd 147,148; Müslim, Gihâd 24, (1744); Muvatta 3, (2, 447); Tirmizî, Gihâd 19, (1569); Ebu Dâvud, Gihâd 34, (1667); İbnu Mâce, 30, (2841). 24-Ömer akıl hastası ve yaşlı bir kadın için recm cezası veriyor(üstelik kadın tecavüze uğramış!) 1569 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer'e, zinâ yapmış olan deli bir kadın getirildi. (Recm edilip edilemeyeceği hususunda) halkla istişare ederek recmedilmesine hükmetti. Kadına Hz. Ali (radıyallahu anh) uğradı. (Hazırlığı görünce): "- Bunun hâli nedir?" diye sordu. Kendisine: "Falanca kabileden deli bir kadındır, zinâ yapmıştır. Hz. Ömer (radıyallahu anh), recmedilmesine hükmetmiştir" dediler. Hz. Ali (radıyallahu anh): "- Kadını geri götürün!" dedi, sonra Hz. Ömer'e uğrayıp: "- Ey mü'minlerin emîri! Bilirsin ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) : "Kalem üç kişiden kaldırılmıştır (artık onlar yaptıklarından sorum1u değildirler): Büluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, şifa buluncaya kadar bunamıştan." Bu bîçare kadın falanca kabilenin bunağıdır. Ona tecavüz eden, muhakkak ki aklî noksanlığı sırasında tecevüz etmiştir" dedi." 25-Hadım edilmiş adama iftira atılıp nerdeyse katlediyorlardı!! 1574 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Bir adam, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ümmü veledine temas etmekle itham edilmişti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ali (radıyallahu anh)'ye : "Git boynunu vur!" diye emretti. Hz. Ali, adama geldiği vakit, onu bir kuyunun içinde (yıkanıp) serinliyor buldu. "Çık dışarı!" diyerek elinden tutup kuyunun dışına çıkardı. Hz. Ali, adamın mecbub (burulmuş) ve tenâsül organından mahrum olduğunu gördü. Artık ona dokunmayıp, durumu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e haber verdi. Resûlullah, onu, davranışı sebebiyle takdir etti." Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Şahid, gâibin görmediğini görür" buyurdu". Müslim, Tevbe 59, (2771). 26-Yeni doğum yapan kadın recm ediliyor ! 1581 - İmam Mâlik diyor ki: "Bana ulaştığına göre, Hz. Osman (radıyallâhu anh)'a evliliğinin altıncı ayında doğum yapan bir kadın getirildi. Derhal recmedilmesini emretti. Ancak Hz. Ali (radıyallâhu anh): "- Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de "(İnsanın anne karnında) taşınma ve sütten kesilmesi (müddeti) otuz ay. dır..:" (Âhkâf 15) buyuruyor. Keza bir başka âyette de: "Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. (Bu hüküm) emmeyi tamam yaptırmak isteyenler içindir.."( Bakara 233) buyurmaktadır. Bu durumda hamilelik müddeti altı aydır." Bu açıklama üzerine Hz.Osman (radıyallahu anh) kadının geri gönderilmesini emretmişti, ancak kadın recmedilmiş bulundu." Muvatta, Hudud 11 (2, 825). 27-a- Ali livata yapan homoseksüelleri yaktırtıyor!! 1587 - Yine İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)'ın rivâyetine göre, Hz. Ali, livata yapan çifti yaktırmıştır. Hz. Ebü Bekir (radıyallâhu anh) üzerlerine bir duvarı yıktırmıştır." b-Hani "Ateşle azab vermek sadece ateşin Rabbine hastı’’üstte Ali buna uymuyor? 1967 - Abdurrâhman İbnu Abdullah, babası Abdurrahman (radıyallâhu anh)'dan rivâyet eder ki şöyle demiştir: "Biz bir seferde Resülullah(âleyhissalâtü vesselâm) ile beraber idik. Resülullah bir ara bir ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı. O sırada hummara denen bir kuş gördük, iki tane de yavrusu vardı. (Kuş kaçtı) yavrularını aldık. Kuşcağız etrafımıza yaklaşıp çırpınmaya, kanatlarını çırpıp havada inip çıkmaya başladı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz gelince: "Kim bu zavallının yavrusunu alıp onu ızdıraba attı? Yavrusunu geri verin!" diye emretti. Bir ara, ateşe verdiğimiz bir karınca yuvası gördü. "Kim yaktı bunu?" diye sordu. "Biz!" dedik. "Ateşle azab vermek sadece ateşin Rabbine hastır" buyurdu." Ebü Dâvud, Cihâd 122, (2675), Edeb,176, (5268). 28- Bir insan eli ayağı kesilince nasıl hırsızlık yapar! 1602 - Hz. Cabir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hurma özü için, ağacın başındaki meyve için, dağda otlayan (ağıla girmemiş) koyun için, ihanet edilen emânet için, yağmalanılan için, kapıp kaçırılan için el kesilmez." Rezin ilavesidir. 1603 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm)'a bir hırsız getirilmişti. "-Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine: "-Ey Allah'ın Resûlü, bu adam sadece çaldı" denildi. Bunun üzerine "-Öyleyse (elini) kesin!" dedi ve derhal eli kesildi. Sonra aynı adam ikinci sefer getirildi. Yine: "-Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine: "-Ey Allah'ın Resûlü, bu adam hırsızlık yaptı" dendi. Bunun üzerine "-Öyleyse kesinl" dedi ve derhal (sol ayağı) kesildi. Sonra üçüncü sefer getirildi ve hırsızlık yaptığı söylendi. Hz. Peygamber: "-Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine: "Ey Allah'ın Resûlü, bu adam hırsızlık yaptı" denildi. Bunun üzerine : "-(Sol elini) kesin!" diye emretti. Sonra aynı adamı dördüncü kere getirdiler. "-Öldürün onu !" buyurdu. Kendisine: "-Ey Allah'ın Resûlü, bu adam hırsızlık yaptı" dediler. Bunun üzerine "-(Sağ ayağını da) kesin!" diye emir buyurdu. Aynı adam beşinci sefer getiririldi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Öldürün onu" diye emretti. Hz. Câbir (radıyallâhu anh) der ki: "Adamı götürüp öldürdük. Sonra sürüyerek götürüp bir kuyuya attık. Üzerini de taşla doldurduk." Ebû Dâvud, Hudud 20, (4410); Nesâî, Sârik 15, (890, 91) 29-Cennet ve cehennemlikler ilk insandan önce yazılmış  1656 - İmran İbnu Husayn (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Mescidde, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna girmiştim. (O sırada) Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara: "Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar hemen: "Bize müjde verdin. Öyle ise (beytü'l-mâlden) iki kere bağış yap!" diye talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna (Hayber'in fethi sırasında) Yemen halkından bir grup (Eş'ârî) girmişti. Onlara: "Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar: "Kabul ettik ey Allah'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler: "Biz dinimizi öğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), mahlükatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı: "Bidayette Allah vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr (denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek) her şeyi yazdı." Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946
  4. Mecazi anlam olduğunu size kim söyledi? cevabınız= öyle düşünüyorum kıvırıyorsunuz gibi geldi bana yanılıyormuyum?
  5. Taliban sakal konusunda çok titiz aynı zamanda Afganistandaki dev Buda heykellerinide kırıp döktüler, kendilerine saygı beklerken saygısızlık yapıyorlar
  6. Bir din düşünmeye imkan vermiyor, ne afyonmuş yahu! Bu kitapta inekler kutsaldır dese onuda kabul edecekti müslümanlar
  7. İnandın ve itaat ettin? neye göre? allahın varlığını nerden biliyorsun cevabın= duydum kuranı kerimin zamana göre yorumlandığıda saçma 1000 yıl sonra çelişkiler dahada belirginleştiğinde bence bırakılaacak tarih olacak.Allahın kitabındaki manalar sabit olmalıdır
  8. çok saçma bir yorum, kuranda yiyiniz diyor zaten... kuran 2 cilt olsayddı ne zararı olurdu?
  9. Domuz etini anladıkta imamı şafi midyeye istakoz yenmesini neden yasak etmiş kuranda ''deniz ürünlerini yiyiniz'' dediği halde??
  10. üstteki tefsir uydurma, yüzyıllar sonra güneşin çok büyük olduğu anlaşılınca sizi kandıran o ***** gurubu tarafından yazılmış.. Ayette gömülür GİBİ batıyordu yazmıyor, o gibileri, deki leri siz sonradan eklediniz, başka örneklerde verebilirim Müteşabih ayetler var demişsin fakat başka ayetlerde bu kitap apaçık gönderildi yazıyor? İnanmak istiyorsan herşeye inanırsın.. yeterki kitapta yazsın dimi? Atlas okyonusumu karadenizmi daha hangisi olduğunu bilmediğiniz halde neden yazıyorsunuz? Neden allahınızın ayeti üzerine ekleme yapıyorsunuz?
  11. Neden Darwin soruna cevap bir kaç cümleyle anlatılamaz, erkekte meme neden var hiçbir işe yaramadığı halde, yoksa allahınız travesti olabilecek erkekler için az meme bırakmı erkekte? *********************
  12. İçinde Muhammed varsa devede konuşur pirede konuşur Muhammedle ilgili milyonlarca hadis ve hikayeler var bir insan 23 senede bu kadar olay yaşayabilip bu kadar söz söyleyebilirmi?
  13. vega5 şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    İslamla bilimi istediğiniz kadar birleştirmeye çalışın sonuç başarısız olacaktır. göktaşları şeytanları kovalamaz fakat kuranda şeytanları kovalayan atış daneleri olarak bahsediliyor vede meninin göğüsten geldiğini söylüyor, meni göğüste değil hayalarda onun için çırpınmayın boşuna
  14. Süleyman dediğin solomon eski israil kralıdır tevratta böyle yazıyor büyücü kraldır neden Allahınız o cin ordusunu muhammede vermemiş? neden isa gibi mucizeler vermemiş, çünkü yokmuş! FTOYD Ayetleri tartışamazsın çünkü haksız çıkacağını biliyorsun, çünkü din afyonunu yutmuşsun cehennem riskinede girmek istemiyorsun, bunun içinde gerçekleri göremiyorsun. BANA GÜNEŞİN BATTIĞI BALÇIKLI GÖZEYİ GÖSTERİN 1000 REKAT NAMAZ KILACAM BU GECE
  15. vega5 şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Sayın hayhak Sizin yazınıza istinaden diyebilirmki, öyleyse adamle havva cennette evrim geçirdi, dünyadaki canlılar nerde evrim geçirdi? Yorumların yanlış bence
  16. Geçen sene tarikatçiydim şimdi darwinciyim, entel değilim ve olmadımda
  17. Sayın ftoyd Ben cehennemi göze alıp İslamdan ayrıldım, benim de bildiklerim var mesele sadece cemaat meselesi değil. Bana kurandan bahsediyorsun çoğu müslümanın cehennem korkusundan ölçüp biçemediği yada okumadıkları kurandan, neye göre iman ettiklerini bile bilmeyen cahil orduları dünyamızı harap ediyor! 1. si Kehf/86. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik. Üstteki ayete binaen, Güneşin dünya üzerinde battığı kara balçığı gösterebilirmisin?? Bilim ve evrim dinlerin işini bitirdi! 2. si Kehf/93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu. 94. Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi? 95. Dedi ki: «Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım.» 96. «Bana, demir kütleleri getirin.» Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): «Üfleyin (körükleyin)!» dedi. Artık onu kor haline sokunca: «Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim» dedi. yorumum = Hiçbir sözü anlamayan kavime Züklarneyn ''Bana demir kitleleri getirin'' sözünü söylediğinde, onun sözünü nasıl anladılar???Eğerki arada tecüman varsa neden hiçbir sözden anlamadıklarını allah yazdı??Ayrica zülkarneyn, muhammedin duyduğu putperest büyük İskender'dir. Eğer dikkatli okursanız kuranı bir çok tezat bulacaksınız
  18. Sizlerle paylaşmak istediğim anılarım, düşüncelerim oldukça içimde birikti, bunları sizlerle paylaşmayı istedim. Umarım vaktinizi ayırıp okursunuz. Doğu Marmara da gelenekçi Müslümanların çoğunlukta olduğu bir şehirde yaşamaktayım şimdi bir derviş, bir mürit değilim 13 senenin ardından üyesi olduğum Nakşibendi (menzil) cemaatinden ayrıldım. Şu an şuan demek zorundayım inancımın tam olarak ne olduğuna karar veremiyorum. Bezen agnostik bazen deistim, tıpkı Müslümanların arada bir zihnini kurcalayan, Allah gerçekten var mı? Sorusu gibi, aslında çoğu insan kararsızlık inancındandır. Çoğu Müslüman çocuk gibi bende ailemin teşvikiyle kuran eğitimi almak için bir hocanın kuran dersine gönderildim. Benim hocam şimdi hayatta olmayan halamdı, Allahın yolundan gittiğim takdirde beni cennette inci dişli hurilerin bekleyeceğini vaat ederek gülümseyişi hayla gözlerimin önünde, eniştemin Atatürk karşıtı kabarık sayfalı bir kitabı okumam için bana doğru uzatmasını unutamam, nedendir bilmem o kitabı alıp okumamıştım sanırım kabarık sayfaları görünce cesaret edememiştim. İlkokula bizi denetlemeye gelen müfettişin “Atatürk ü Allahtan, peygamberlerden, kitaplardan daha çok sevmelisiniz” sözlerine tepki gösteren ben ve arkadaşlarımın okul çıkışı homurdanmalarımızı hayla hatırlıyorum. Ortaokulda evrimi savunan fen hocamıza sınıfça nasılda gülerdik, evrimin deli saçması olduğunu söylediğimizde hocamız bizlere Darwin’in yıllarca araştırmalar yaptığını,görüşlerini dikkate almak zorunda olmamız gerektiğini söylediği dün gibi aklımda, artık bende sürü psikolojisinden kurtulup çoğunluğun aksine dinsizliği seçtim, o mistik dünyanın hipnozundan sıyrıldım, eğer Hindistan da doğsaydım büyük ihtimalle ailemin dini olan Budist,Hindu,Sih dininden olma olasılığım İslam dininden olma olasılığından fazla olacaktı. Müslümanlara soruyorum kaç tanrı var? Zeus, Jüpiter, Yehova, God, Odin, Thor, El-ilah ve daha nice yaşayan ya da ölmüş tanrılar, Müslümanlar düşünüyorlar mı acaba diğer dinlere göre kendilerinin de kâfir olduğu? Yada Muhammedinde bir ateist olabileceği, kitabını kendisi hayattayken toplamayan kendisinden sonra ne olacağını umursamayan, kitabında kadınlara değer vermeyen bir kişinin nasıl Allahın elçisi olabileceğini. Sanırım Müslümanlar cehennem korkusundan yada işlerine geldiği gibi inanmasından ötürü bu tür soruları kendilerine sormazlar, çoğu maalesef çok cahildir İslam dini düşünmelerini ipotek altına almıştır, bir tek ayeti, inkarı bırakın şüphe bile etmeleri kendilerini ebedi cehenneme sürükleyeceği safsatası yüzyıllardan beridir onlara yutturulmuştur. Neden Müslümanlar diğer dinlere karşı düşmanca tutum içindeler (aslında 3 büyük dinde birbirlerine düşmandırlar)? Sorusuna en iyi cevap kurandaki cihat, ganimet ayetleri yeterlidir kanısındayım. Müslümanlar eski Endülüs(ispanya) ya da Malazgirt savaşıyla Anadolu ya saldırmalarında haksız olduklarını düşündüklerini hiç sanmam, sizde Hıristiyan ordusunda masum bir asker olabilirdiniz sizi bekleyen bir aileniz olabilirdi sizde bir savaşta Müslüman kılıcıyla kâfir damgası yiyerek Allah adına öldürülebilirdiniz, sonra sizi bir çukura atarlardı çürüyüp toprağa karışırdınız ot olurdunuz, böcek olurdunuz sonra sizi bal olarak bir kovandan alan Müslüman asker besmele çekerek sizi bir kere daha hazmederdi, hazin. Bir kez daha çocukluğuma gidiyorum bir yaz akşamı çocuk parkında oturup şehrimize nadiren gelen turistlerin eğlenmelerini seyrediyordum, genç erkek turist, çocukların oynaması için parkın içine bırakılan geniş su borularının birisine girip eğilerek öbür tarafa geçerken eliyle bir insan pisliğine bastığını hatırlıyorum, o pisliğin orda olduğunu hava kararmadan önce biliyordum kendim girmemiştim turiste oraya girmemesi gerektiğini söyleyemedim sadece seyretmek zorunda kaldım ve üzüldüm. Zaman dursaydı keşke bir şeyler yapabilseydim, kendimi suçlu hissediyordum genç turist arkadaşlarının yanında küçük düşmüştü eğer bir Müslüman Paris e tatil için gitse tatil yaparken elini o şekilde pisleseler kasıtlı ya da kasıtsız, İslam ülkelerindeki gazete yazarlarının köşe yazılarında ne derece tepki göstereceklerini tahmin etmek pek güç olmasa gerek. Müslümanlar hep gördükleri zulümden şikayet ederler, ya kendi yaptıkları zulümleri yada birbirlerine yaptıkları zulüm? Akıllı bir insanın işimidir tanka taş atmak yada mezhep ayrılığıyla dindaşlarının kanını dökmek, bu arada hak bir dinin mezheplere bölünmesi nasıl açıklanabilir, yoksa mezhep alimlerin ihtilafında rahmet mi var(alimlerin ihtilafında rahmet vardır.(Hadis) Sizlere Nakşi cemaatinde şahit olduğum olayları, konuşmaları paylaşmak istiyorum, kimdir bu Nakşiler İslam ın ilk yıllarında var mıydı? İslam dini Mekke den çıktığı halde Nakşibendilik neden Mekke den çıkmadı? ve neden Mekke ye giremedi? nereden geliyor? Bu sorulara cevap vermeye çalışacağım. Nakşibendilik, müritleri tarafından Ebu Bekir den gelen bir yol olduğu idda edilse de gerçekle hiçbir alakası yoktur. Ebu Bekir in ‘’tuvalette bile seni düşünüyorum ya Muhammed’’ şikayetini rabıtaya delil göstermeleri tutarsız bir görüştür, tuvalette rabıta yapılmayacağını her Nakşi müridi çok iyi bilir ve rabıtaya başlamak için 25 estağfurullah çekmek, abdestli olmak gibi zorunlulukları vardır. Nakşibendi lik Anadolu ya gelişi Süleymaniye kürdü Halid Bağdadi ile başlar. Bir gün onu ziyarete gelen Mirza Abdurrahim adında Hintli bir dervişin telkinlerinden etkilenerek 1810 yılında Hindistan (DELHİ) ye giderek Nakşibendi ruhanilerinden Abdullah Dehlevi’nin egzersizlerini ve fakirizm anlayışını benimseyerek Bağdat a döndü ve Halidiyye adında tarikatını kurdu bu tarikat ismi daha sonra değişerek bugünkü Nakşibendi adını almıştır. Tarikat in gerçek amacı mehdiye yol açmak ve dünya hakimiyetidir, ( bunu müritler anlamasa da) müritlerin amacı Allah a ulaşmak cennette hoşbeş etmektir, aslında müritlerin bazıları da dünya menfaati için tekkelerde bulunmaktadırlar. Osmanlı yönetimi Nakşibendiliğe önceleri çekimser baksa da daha sonra halka moral olma açısından desteklemiştir, kolay değildi o dönemde Osmanlı vahhâbilik ve askeri isyanlarla, savaşlarla çalkalandığı bir dönemde halidi bağdadinin tarikat i bulunmaz bir hint kumaşıydı. Nakşibendilik Anadolu,kuzey ırak,kuzey Suriye de yaygındır Arabistan da kabul görmemiş bir cemaattir.Olayları kısaca toparlamak gerekirse şöyle açıklanabilir Nakşibendilik bir dindir hint felsefesiyle İslam dininin karışımı bir dindir, nasıl ki Hindistan daki sih dini bir İslam ve hint dininin karışımıysa. (hatta Sihler tapınaklarına girerken ayaklarını su havuzuna sokup çıkarırlar aynı abdest gibi) Nakşibendilikte böyle bir dindir, dinlerin birbirlerinden etkilendikleri aşikardır, bunları cemaatten ayrıldıktan sonra mürit arkadaşlara anlattığımda yüzüme bön bön bakmalarını görmenizi isterdim. Onlara göre çoğunluk haklıdır, sürü psikolojisi ile hareket etmek mantıklıdır,müritler son derece cahiller, İnançlarının Hindistan’dan geldiğinin bile farkında değiller onlara göre Ebu Bekir’de aynı ritüelleri yapmıştı, sahabelerde mistikti, oysa sahabelerin yaşamları savaşmak, ganimet almaktan,cariyeler edinmekten, askerlik yapmaktan, ticaretle uğraşmaktan oluşuyordu. Abdullah Dehlevi ve üstadının yaşamı Muhammed den çok Budha gibi yarı çıplak ıssız yerlerde ot yiyerek geçirilen bir fakirizm yaşantısıydı ve aynen Nakşilikte az yemek az uyumak az konuşmak telkin edilse de, günümüzün müritleri dergahta yemek çıktığında birbirlerini çiğnercesine sofraya koşmalarını iyi anımsıyorum, bazıları yazdıklarımın mahalle dedikodusu olduğunu benimde mahallenin dedikoducu koca karısına benzediğim düşüncesinde olduklarını hissediyorum. Onların içinden geldiğim için onların ne düşündüğünü ne cevap vereceklerini iyi biliyorum o müritlerin şeyhleri dünya haritasının üzerinde Türkiye nin yerini bile bilmeyecek kadar cahil olduklarını söylemek istiyorum. Kendilerini seyyid(peygamber soyundan gelen) olarak tanıtan bazı doğu Anadolulu yada kuzey ıraklı sözde seyyidler kürttür, bunlardan biride Mesut Barzani ve soyudur, Nakşiliğin en cahil ve en ateşli savunucuları Adıyaman ili Kahta ilçesi menzil köyü(menzil kampı) içindeki Nakşi şeyhi ve müritleridir ne şeyh ne müritler inançlarıyla ilgili ne Hindistan bağlantısını bilir nede Hindistan a gidip araştırır. Onlara göre şeyh Allahın dünyadaki nurudur. Şeyh secdeye vardığında 18.000 alem onunla birlikte secdeye varır(nedense dünyadaki canlılar hatta evde uyuyan tembel sofiler bile şeyhi secdedeyken haberi bile olmaz) 18.000 alem madem sizlere uyuyor George Bush size neden uymuyor Tc. Devleti size neden uymuyor yoksa onlar sizlere uyuyor da uymuyormuş gibimi görünüyorlar? Aslında kısmen sizlere uyuyorlar a.b.d Müslümanlar ı dinle uyuturken hep Müslümanların ellerindekileri almıştır, siz Müslümanlar hayla mehdi hayalleriyle tekke köşelerinde pinekleyin, o tekkenizde ellerinizden gider bir gün, ne gariptir ki Nakşilerin Adapazarı tekkesi askeri tümenle dip dibedir ve karşısında imam hatip lisesi ve yanında da valinin evi vardır sanırım bundan herkes memnundur ve bu tekke çevre vakfı adı altında faaliyet göstermektedir ve müritler son derece cahildir insanlığa ve bilime hiçbir katkıları yoktur. Hatta bilim onlar için küfrün bir şubesidir, bir müride bilemediği bir soru sorduğunuzda topu şeyhlerine atarak ‘ben bilmem sadat (şeyhlerin toplamı, ölü yada yaşayan) bilir’ gibi saçma sapan bir cevapla karşılaşmanız normaldir. Bir ölüden bile kendini küçük gören bu insanlar dünya tarihinin kara lekelerindendir, bu topraklarda biz Türkler bu hint-iran-arap kültürünün içinde arabesk yaşantımızla bilimsellikten uzak olduğumuz için yok olup gitmeye en aday milletiz. Bunlara sohbetlerinde öyle yutturmaca telkinler veriliyorki hipnozda oldukları için içlerinden itiraz eden pek çıkmaz bir sohbette sohbetçi şöyle demişti ‘‘bir şeyh bir saat içinde hz. Muhammed’in ruhuylu 1000 kere görüşür, oysa biz müritler rüyamızda dahi onu göremiyoruz çok geriyiz çookkk’’ çok gülünç bir yalandı bu, madem bin küsür yıldır şeyhleriniz hz. muhammed’le görüşüyor neden ondan uydurma hadisleri öğrenip doğruların içinden ayıklamıyor? sormak isterim neden onunla görüştüğünüzde ihtilaflı konularda fetva almıyorsunuz? Ayrıca, sözde şeyhlerin ruhaniyeti ve hz. Muhammed!in ruhu birlikte manevi bir dünyada toplantı yapıyorlarmış, bu toplantıda bazı kararlar alınıp bazı insanların idamı onaylanıyormuş, fakat bakıyoruz dünyaya, idam edilen ezilenler nedense gene muhammeden resullallah diyenler, hatta uzay mekiği Chalenger ın düşürülmesi bile bu kurulun kararıyla neticelendiğini anlatanlarda vardır, peki bu kurulunuzda Iraktaki ABD savaş uçaklarının düşmesini neden karar almıyorlar? Yoksa Iraklılar hz. Hüseyin in öldürülmesine göz yumdukları için hayla Allahınız tarafından cezalandırılıyorlar mı(buda ayrı bir Müslüman kinciliği)? Peki Filistinliler neden zulüm görüyor? Cezayirliler, Bosnalılar,çeçenler neden ceza görüyor güvendikleri Allah onları neden terk etti? Bu sorulara Müslümanların gene kof cevapları olacaktır. Müritlerle şeyh arasındaki ilişkide çok ilginçtir mürit şeyhinin gözlerine sürekli bakamaz, mürit gözlerindeki manevi kirleri şeyhin temiz gözüne bulaştırmamalıdır. Elleri önde bağlı alçak sesle şeyhiyle konuşabilir şeyhi sıkıştıracak sorular sorulduğunda şeyhin yanındaki dalkavuklar tarafından hırpalanmanız olağandır. Bir keresinde tüp bebek konusunda fetva almak için gelen birisine şeyhin ‘‘alimlerinize danışınız’’ diyerek sepetlemesini unutamam, soruyu soran her ne kadar dalkavuklara ‘kaç km yoldan geldim bu kişi alim değimli’ diye çıkışsa da istediği cevabı alamamanın ezikliğiyle oradan ayrılmak zorunda kalmıştı, bazı evlenmek isteyen müritlerde evlenmesinin hayırlı olup olamayacağı konusunu şeyhlerine sorarak istişare ederler şeyh ona sözde manevi dünyadan aldığı cevapla evlen yada evlenme der. Evlenip mutlu olursa şeyhi bilmiştir, yok eğer şeyhi evlen dediği halde evlenip de mutsuz olduysa bu fitne çıkmasın diye gizlenir yada buda bir imtihandır diye yorumlanır, sofi üzülme cennetteki kadınlar dırdırcı olmayacaktır  Eğer zengin yada güçlü sözü geçen bir mürit bir hata yaptığında bunun üstü bahanelerle örtülür. Daha dikkatli olması telkin edilir eğer hata yapan fakir güçsüz bir müritse ‘fitnemi çıkaracaksın sen!!! Hemen tövbe al şeyhinden!!’ gibi sözlerle azarlanır yada tard edilme denilen kovulma işlemi başlatılır Menzil kampında sofiler için manevi şifa olduğu iddia edilen bir çeşit buğday çorbası çıkartılır, fakir sofiler bunu yemek zorundadırlar oysa Ankara’dan gelen bürokratlara kıyı köşede kuzu çevrilir bu bahanenin adına da ‘’siyaset’’ denir. Bu kampta özellikle gençler hizmet adı altında genelde bedavaya çalıştırılır, benim bir arkadaşım 5 sene çalıştıktan sonra olayların iç yüzünü görünce cemaatten ayrıldı ve komünist oldu. Menzil kampını ziyaret ettiğim bir gün hizmet için çağırılıp şeyhin akrabasının inşaat halindeki evine götürüldük. Tavanlar altın süsleme gibiydi altın rengi yada altından, tam bilemeyeceğim ince kağıtlarla bezeniyordu, tavanlar oymalı ve Dolmabahçe Sarayındaki tavanlara benziyordu duvarlarda çeşitli renklerde çok güzel mermerlerle süslüydü orada bulunan bir hizmetliye ‘’bu ne ihtişam bu ne şaşa’’ diyerek şaşkınlığımı belirttim oda bana ‘’şeyhin akrabaları bunu hak etmiyor mu onlar peygamberimizin soyundan geliyor’’ diye çıkıştı peki muhammed bu güzellikleri hak etmiyor muydu? sözde o çok mütevazi bir yaşam sürüyordu, hem de 13 eşiyle birlikte ganimetlerin 5/1 ini aldığı halde  sanırım bu seyyidler (peygamber soyundan gelen kişiler) dedeleri Muhammed in gerçek yaşamını biliyorlardı. Sapanca (dereköy)gölü kenarında şeyhin bir villası mevcut olup burası Türkiye’nin en güzide yerlerindendir diyebilirim, burada bahçede jet ski ve yüzme havuzu valeybol sahası görmüştüm, oraya hizmet için götürülmüştüm. Orada sözü geçen sofiler otururken, diğerleri kaba saba bir hizmetlinin aşağılamalarına maruz kalarak, kutsal bir iş yaptığı düşüncesiyle inşaat işinde çalıştırılıyorlardı. Hatta buraya şeyh geldiğinde şeyhin torunun yaş gününü kutlamak için Adapazarından bir müride yaş pasta sipariş edip temin etmişlerdir,müritlere şeriatı yaşatma yönünden nefes aldırmayan şeyh efendi Hıristiyan adeti olan yaş günü kutlamasını kendisinin tatbik etmesi büyük bir çelişkidir, bu anlattıklarım buzdağının sadece görünen kısmıdır gerisini siz tahmin edebilirsiniz. Yaş pastayı şeyhinin villasına götüren müritle şeyh arasında daha önce geçen şu telefon konuşması ilginçtir Mürit ‘’selamun aleyküm’’ Mürşit ‘’ve aleyküm selam’’ Mürit ‘’kurban artık bunaldım 7. İşimde de battım ne yapacağımı bilemiyorum bir gıda şirketi var bayiliğini alacağım ne dersiniz?’’ Mürşit ‘’bu sefer hayırlı olacak inşallah 10 misli 100 misli daha iyi olacak!! Ve konuşma böyle biter. Maalesef evini ipotek ettirerek bayilik alan bu mürit bu şirkete bayağı bir borçlanır alacaklarını da tahsil edemez. Bu seferde sonuç hüsrandır Görüldüğü gibi müritler şeyhlerinden hep yardım beklerler, Allah la aralarında bir aracı olarak görürler oysa kuranda ayet vardır _ben size şah damarınızdan daha yakınım der, Müslümanların Allah ı Müslümanlara. Oysa kuranda yazılanlar mutasavvıflara muhaliftir _Yahudiler Allah ı bırakıp hahamlarını, Hıristiyanlarda rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı rab edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilaha kulluk edinmeleri emir olundu. Ondan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır(tevbe suresi.31. ayet) Müslümanlar peki kimleri rab edindiler? Müslümanlara soruyorum özellikle sofi takımına. Hıristiyanlar günah çıkartma işlemiyle rahiplerini rab edindiler peki ya menzil Nakşileri şeyhlerini Allah la araya koyarak tövbe almıyorlar mı? günahlarının da sevaba çevrileceğine inanmıyorlar mı ? Allah la bir insanı araya koymak şirk değil de ya nedir yoksa bu ayeti başka türlümü yorumlamalıyız, malesef kıvırma payınız boldur sizlerin… Tekke kafeteryasında zenginlerle fakirler ayrı masalarda oturur, hatta mühendis ve doktorların masaları bile ayrıdır, mütevâzilik kitaplarda geçen bir hikayedir onlar için, zengin olanlar fakir olanlarla bölüşmek istemez 30 senelik eski bir müridin evini taşırken eşyalarını dergahtaki işsiz sofilere taşıttıktan sonra 5 kuruş para vermeden ‘Allah sizlerden razı olsun sofiler hoşça kalın hadi himmetle’ diyerek sofileri baştan savması gizlenen bir skandaldır, o eski mürit kendini kullandırmıyor, kullanıyor! Bunu da din kılıfına gizliyor, hazin. Ortak iş kuran, para alış verişi yapan müritlerin anlaşmazlık sonucu birbirleriyle kavgaları hatta birbirlerini silahla yaralamalarına bile şahit oldum, eski şeyh sofiler birbirleriyle iş yapmasın demiş bir mürit şöyle demişti ‘’sofi birbiriyle iş yapmazsa kiminle yapacak peki?’’ kendi içlerinde bile bir çok tezat var, aynı cemaatin başka kollarında bile ayrılıklar vardır aynı cemaat in başka bir koluna gittiğinizde bile kendinizi yabancı gibi hissedersiniz, bu ayrı kollardaki müritlerin birbirlerinin dedikodularını yapmaları şeyhleri kızdıran bir durumdur. Aslında İslam da cemaatleşme adı altında bölünmüşlük vardır. Onlar bana çok kızacaklar gerçekleri söylediğim için, onlara göre ben bir münkirim bir münafığım benim sonum kötü olacakmış!’ imanım’ tehlikedeymiş şeyhin oğlu benim için böyle demiş, okuduğum kitaplar, yazılarda münafıklarınmış, düşünmeye başlayıp araştırdığınızda en kötü siz olursunuz ‘ben bilmem sadat bilir’sözü onlar için daha sevimlidir Mistik dünya içinde uçan şeyhler vardır(nedense şimdiki şeyhler uçamıyor, nedeni evrimsel geriye dönüş mü bu acaba?) Hatta imamı rabbaninin güneşi parmağıyla işaret ederek çivi gibi boşluğa çaktığı anlatılır. Nedense o gün sadece orda bulunanlar güneşin boşlukta asılı olarak durduğunu görmüşlerdir. Benimde şahit olduğum irili ufaklı kerametler oldu, bu mistik dünyanın bir ürünüdür bu papazlara da oluyor, hint fakirlerinde de oluyor nasıl oluyor tam olarak bilmiyorum. Fakat mistik bir dünyanın ürünü olarak hep karşımıza çıkacaklardır bir gece menzil kampında mescitte yatmaya hazırlanıyordum, içi para dolu olan cüzdanımı cebimden çıkarıp yastığımın altına koymak için davrandığımda arka tarafımda uyuyan bir sofinin birden sıçrayarak cüzdanımı tuttuğum elimi tutup, ‘’maddiyata önem verme sofi maddiyata!!’’ dedi, hemen akabinde uyku sersemi ‘’ne oluyor bana’’diyerek yeniden yatağına yattığına şahit oluşum aklımdan çıkmıyor, bu nasıl olmuştu, ne ben ne oradaki görenler anlayamadı, mistik dünyanın ürünü olan bu kerametler vardır. Şeyhlerden şu itiraf ı duymanız olağandır ‘’bizlere gelip kerametlerimizi anlatıyorlar hacda olmamamıza rağmen hacda bizimle konuştuğunu iddia edenler bile var, vallahi bizim haberimiz yok biz bir şey bilmiyoruz hepsi Allahtan’’görüldüğü gibi şeyhinde haberi yok oda Allah ı adres gösteriyor. Bilemediğimiz çözemediğimiz her olaya şahit olarak Allah ı göstermemiz bir gelenek gibi bir olaydır, acaba Allah dindarların kafasındaki Allah değil de daha başka bir Allah olabilir mi, ya da kerametleri kendi kafamızda mı yaratıyoruz. Kendini şartlandırma olayına en güzel kanıtmı?. Bir keresinde abdestsiz olarak namaz kılarken abdestliymiş gibi namazdan feyiz almıştım. Madem Allah her şeyi biliyor abdestsiz olduğumu neden bilemedi? Abdestsiz olduğumu biliyorsa neden feyiz verdi? Aslında feyiz veren yok kendini şartlandırma var, ilacımız beynimizin içinde. Bazı psikologlar hastalarına içinde hiçbir özelliği olmayan ilaçlar verirler. Bunları kullanan hastalar ilacın olmayan etkisiyle iyileşirler, durum tamamen psikolojik, hastanın kendisini şartlandırmasından ibaret bir durum. Tarikat ta feyiz almalar, kendinden geçmeler, cezbelenmeler, ruhani zevkler toplu halde olmalarının ve kendilerini şartlandırmalarının yarattığı etkilerdir. Yaratıcı bir papaza bir rahibe bir mollaya da ayrım yapmadan mistik dünyanın nimetlerini sunuyorsa bu adil bir yaratıcı olamaz, olamaz diyorum çünkü gerçek yaratıcı bir tek inancın tarafın da olmalıdır. Tanrıları sanırım biz kafamızda yaratıyoruz, onları bir çeşit kendini şartlandırma ve rahatlama ihtiyacı ürünü olarak düşünüyoruz ve o asla çıkıp ta ‘’Ben aslında yanıldığınız gibi öyle değil de böyleyim’’ demeyecektir. Yaratıcı eğer bizleri imtihan etmek için kendini gizliyorsa kendisine inanmayanları cezalandırmak yerine ödüllendirmesi gerekir inanmayanlarda suç yoktur, dinlerdeki çelişkiler oldukça inanmayanlar kârlı çıkacaklardır. Bir şeyi çok iyi biliyorum oda gerçekleri hiç kimsenin tam olarak bilemediğidir, fakat gerçeğe yakın olanı bilmemiz bizlerin elindedir. Sizlere sofilerin düşünce ve yaşam biçimlerinden, ayinlerinden bahsedeceğim. Sofilerin ortak karakteristik özelliklerinin başında hazırcılık ve tembellik gelir, Nakşibendi pirlerinden Abdulhâlık Gucdevani yüzyıllar öncesinden sofilere şu telkinde bulunmuştur ‘’dünya insanlarından uzak durun, dünya işlerinden uzak durun, dünya sohbeti yapmayın, kendinizi Allahın yoluna adayın’’ özelliklede günlerini dergahta geçiren işsiz ya da toplumdan kopmuş, dışlanmış, işleri bozulmuş argo tabiriyle _hayatlarına uçan daire çarpmış_ kişilikler, dergahta özlemle mehdinin çıkmasını beklerler. Mehdi onlar için bir kurtarıcıdır. Onun zamanında toprağa tohum ekmeden ürün verecek, onun bir işaretiyle on binlerce kâfir asker ölecek, kâfirlerin silahları çalışmayacak kılıçlar eskisi gibi şakıyacak hatta Bağdat caddesinden Marmara denizine on binlerce inançsız İstanbullunun kanı dökülecek, ganimetler ve cariyelerle mutlu bir hayat sürecekler, şimdi bu düşünce yapısında olan insanları kendisine, ülkesine, bilime ve insanlığa bir faydası dokunabilir mi? Bu saçmalıkları okuyan veya duyan bir Gayrimüslim Müslümanlar için iyi şeyler düşünebilirler mi? Dergahlarda yardımlaşmada olur, fakir sofilere bunalıp intihar etmeyecek kadar yardım yapılır yada umursanmazlar, fakat şeyh ve akrabaları (sözde) kutsal bir soydan geldikleri için imtihanları daha hafiftir. Sofiler cefadayken onlar sefadadır, hatta kalacak yeri olmayıp ta aylarca Devlet hastanesinin koridorlarında sabahlayan bir müride şahidim. 1994 senesinde dergâh da başkan seçilen emekli bir imamın (bu kişi şeyhinde onayı alınarak başkan seçildi) bazı müritlerin dergâha yaptığı arsa bağışlarını zimmetine geçirip bir daha dergâha hiç uğramamasını çok iyi hatırlıyorum. Nedense bu kişi sonradan hiç takip edilip hesap sorulmadı, beklide öyle yapılması gerekiyordu, beklide o bir piyondu. Bir insan bir cemaate neden katılır buna cevap verilecekse şöyle sıralanabilir, değişik şeyler görmek ve merak, Allahın rızasını kazanmak için, gidecek yeri olmadığı için, dünyevi menfaat sağlamak için. Özellikle büyük şehirlerde şehrin stresinden kasvetinden bunalmış insanlar için dergâhlarda yapılan mistik ayinler müthiş bir fırsattır ve gerçekten rahatlatıcıdır. Şimdi sizlere Nakşibendi müritlerinin yaptıkları ayinlerden bahsedeceğim, bu ayinleri yapmak için şeyh yada şeyhin vekilinden el tutup tövbe almanız gerekir, bu cemaate girmeniz için yapılması gereken ilk şarttır ve sadece bu cemaate özgüdür, daha sonra müridin tövbenin kabûl olması için boy abdesti alması gerekiyor. Bu işlem banyoda yapılır yıkanırken günahlarının suyla birlikte vücudundan akıp gittiği düşünülür bu işlem Hinduların günahlarından arınmak için kutsal ganj nehrinde yıkanmasına benzerlik göstermektedir. Neden sadece bu cemaatte bu yıkanma işlemine bu kadar önem verilir? Bunun cevabının Nakşibendi-hindu ilişkisine bağlanması normaldir. Daha sonra tövbenin kabûlü için 2 rekat namaz kılınarak geçmişte ki şeyhlerin ruhlarına ve şu an hayatta olan şeyhin ruhaniyetine 8 fâtiha okunur, ardından ölüm rabıtası yapılıp uyunur ve güneş doğana kadar konuşulmaz yenilmez, içilmez. RABITA = Arapça ‘’rabt’’ kökünden türetilmiş bir kelimedir. Sözlükte birleştirmek, bağlamak anlamındadır. Nakşibendi tarikati açısından bu kelime ifade ettiği anlam bakımından şöyledir, mürid akşam namazından sonra yerinden kalkmaz gözlerini kapar ve 25 estağfurullah çeker, sonrada şeyhinin nurdan bir taht üzerinde oturduğunu, şeyhinin alnından çıkan bir nurun ağzına girip bütün vücudunu kapladığını düşündüğü metafizik anlamda güç aldığını düşündüğü masum görünüşlü zehirli bir ayindir. Rabıtayı yapan müridler zamanla şeyhinin kölesi olurlar, bu bir tür mistik hipnozdur. Budizim deki karşılığı yogadır, yoga gibi ruhsal rahatlamadan başka bir faydası yoktur. 1810 senesinden önce Anadolu da bu ayini yapan Müslümanlar yoktu. Hiçbir ayette rabıtayla ilgili bir bilgi yok, hatta uydurma bir hadis bile yok, zaten bu tarikat e bağlanalar rabıta gibi bir ritüel in İslam da olup olmadığına dair merak eden soruları da yoktur. Rabıta bazı Nakşi kollarında ölmüş bir şeyhe’de yapılır, Müslümanlara göre en büyük ölmüş kişi Muhammed olduğuna göre ölmüş bir şeyh yerine Muhammed’e rabıta yapmaları gerekmiyor mu? Muhammed kendinse rabıta yapılması gerektiğini söylememişse neden öyleyse bu Müslüman gurup Muhammed’e muhalif ritüeller yapmaktadır. HATME-İ HACEGAN = müridlerin kapalı bir mekan da toplanarak yaptıkları tarikat in toplu zikridir. Müridler halka şeklinde yere otururlar ve dizdize verirler, gözler kapatılarak 25 estağfurullah çekilir taş dağıtıcısının ayine girenlerin eline verdikleri taş sayısı kadar, hatme imamının komutlarına göre dua okurlar. Bu ayin sırasında tüm peygamber ve evliyaların ruhlarının toplanılan yere gelip müridlere manevi hediyeler bıraktığına inanılır, hatme anında yerden havaya yükselenler görülmüştür. Tıpkı hint fakirleri veya Budistler gibi. Hatme, rabıta gibi stres ve sıkıntıya birebirdir. VİRD = Şeyhin en önem verdiği ritüelde vird’dir 25 estağfurullah çekilerek başlanan müridin kafasını ve kollarını kapatacak bir örtüyle örterek devam eden bu ritüel tarikat’e ilk başlayana 5000 adet Allah lafzıyla başlatılan sonradan bu sayının 121.000 e yükseltildiği, tesbih ile yapılan mistik ateşli bir ritüeldir. Vird’in yoga dilindeki adı mantra’dır belli bir kelimenin binlerce kere tekrarlanması ile olur Allah demek aslında şart değildir, bunları müritle bilemez onlar hipnozdadır ve bilinçleri bu ayinlerle sabitlendirilmiştir. Zikir sırasında gözlerde ya da kalpte yanma, uğultu duymak, mor, gri renkli yarı belirsiz ışıklar görmek kendini şartlandırmanın ve beynin oyunlarıdır, Allah’la hiçbir ilgi alakası yoktur. Zikir sırasında mürid kendinden geçebilir nara atabilir titreme gelebilir cezbelenebilir(cezbe=Allah tarafından ruh çekilmesiymiş) zikir sayısını arttırarak en sonunda Allaha kavuşacağını uman mürit zikir sayısını arttırarak dünya hayatından daha fazla uzaklaşmaya kendini insanlardan soyutlamaya başlar. Bu arada söyleyeyim mürşitin görevi müridini sözde Allaha götürmektir yani tasavvuf deyimiyle fenafillaha yani budizm’deki nirvanaya ulaştırmaktır. Fenâfillah = Allah’la bütünleşme onda erimek Nirvana = Evrensel ruhla bütünleşme Allah’la bütünleşilmez ve o görülmez kuranda yazdığı üzere Musa rabbini görmek istediğinde görememişti Allah ı dağda tecelli ettiğinde dağ paramparça olmuştu, oysa imamı rabbani isimli Hintli İslam şeyhine göre dünyada Allah görünür. Mutasavvıfların inançlarıyla Muhammed ve arkadaşlarının inançları arasında bir benzerlik yoktur. Tasavvuf olmayan bir dinin sapmış halidir ve mutasavvıflar gizli olarak kurana muhaliflerdir. Tarikatte yapılan ritüellerin bir amacıda nefsi(istekleri, bencilliği) terbiyedir. Fakat bazı sofilerden duyduğum ‘’zikir ehlinde daha fazla şehvet oluyor’’ sözü artık beni şaşırtmıyor. Nefis asla terbiye edilemez, sadece bir süre dizginlenir, eğer onu fazla kısıtlarsanız sonradan nefis de bir patlama olur, ve bu nedenle gazetelerde sapık imam gibi haberleri okumanız olağandır. Özellikle Nakşilere nasihat etmek istiyorum, Halid Bağdadi ölüm döşeğindeyken yazdırdığı vasiyetnamesinde neden acaba ‘’Zamanımda kurulmuş olan tekkelerin sayısını benden sonra çoğaltmayınız’’ şeklinde bir cümle koydurarak yaptıklarından derin pişmanlık duyduğunu belirtmiştir? Beklide O denildiği gibi bir İngiliz ajanımıydı? Nice tehlikelerle dolu hint topraklarına neden yolculuk etmişti? Üstelik Bağdat’ta iyi bir konumdayken. Bu soruların cevabı beklide sonsuza kadar bir sır olarak kalacaktır, şunu belirtmek istiyorum ki Nakşibendilik dünya tarihinde yer alan en büyük yutturmacalar dan biridir ve tarihte bir kara leke olarak anılacaktır (uyanalar için) umarım bu cemaatteki müritler, içinde bulundukları hipnozdan kurtulup gerçek dünyaya dönerler. Bilim en büyük dindir ve bilimle ilgilenmeyenlerin, dibi delinmiş bir gemi’nin yolcusu olarak tarih sahnesinde yol alması düşünülemez. Faydalandığım kaynak. Bizzat kendim ve ( Ferit aydın). Tarikatta Rabıta Ve Nakşibendilik. Süleymaniye vakfı yayınları.
  19. vega5 şurada cevap verdi: kaoss başlık Din Felsefesi
    İslamın allahı adaletsizdir (eğer böyle bir allah varsa) 100 kadına tecavüz edip öldüren bir adam tevbe edince cennetlik olabiliyor fakat tecavüze uğrayan kadın intahar ettiğinde ebedi cehennemlik oluyor yani yapan yaptığıyla kalabiliyor, mağdursa ebedi cehennemde yanıyor?? ***********
  20. elemneşrahlekenin sonunda aslında şöyle diyor allah _boş kaldığında hemen başka bir işe sarıl bu süreyi menzil nakşileri her gün hatmede 11 kere okurlar fakat nedense çoğu temble tembel oturular dergahlarda çay sigara dedikodu yaparlar ramazan geliyor sigara kafaya vurru birbirlerini kırar müslümanlar pide kuyruğunda kavga ederler iftara geçkalanlar deli gibi arabayı sürerler ilaç kullanmak isteyenler kullanamaz sanki bir ilaç açlığı bastıracakmış gibi dinler kadar saçma sapan bir kurum yoktur zaten 1 taneler
  21. vega5 şurada cevap verdi: mistik başlık Dini Konular - Din - Dinler
    ALLAH VARDIR. islam yoktur. kuran çelişkilerle doludur.üstte başka bir konu başlığında bunu sizlere kanıtlıyorum.
  22. vega5 şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    67/5. An dolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. üstteki ayeti inceleyelim . en yakın göğü kandillerle yani yıldızlarla donattık diyor yani en yakın gök bildiğimiz atmosfer yıldızları buraya serpiştirdik diyelim peki diğer gökler boş bomboş yıldız yok trilyonlarca yıldız kayıp! bu inanışa göre sadece atmosferde yıldızlar var atış taneleri yapıldı denen objelerde o kayan yıldızlar değil yıldızlar kaymazlar. meteorlar atmosfer e girince havaya temas edip tutuşup yere çakılır yada dünyayı teyet geçerler ne bilsin, o zamanlar tabi teknik gelişmemişti yıldızların kayarak şeytanları kovaladığı sanılıyordu ahahhaaaa işte kitab işte gerçek
  23. güzel bir yazı teşekkürler
  24. Genel için bir şey söylemek istemiyorum çünkü burada koyu yere aldığım cümlelerle dahi bir bağ kurmamış olmanız beni samimiyetiniz açısından şüpheye düşürdü... Belirli özelliklere sahip olanların belirtildiği ve yine diğer Peygamber ve kitaplı dinlerin de zamanında Allah tarafından gönderilmiş olup saptırıcılarla değiştirildiği görülmekte; ifade herhangi bir çelişki taşımıyor... Olay bir sınıf insanın anatomisini çıkarma olayı değil yani; dini saptıran insanlar olduğu gibi aslında birçoğumuzdan daha saf ve temiz inancı olanları da bulunabilir, kaldı ki aralarından iman edip İslam'a geçenler de olmuştur... Lütfen sen Aksın sen Kırmızı, geçin şu köşeye demekten vazgeçelim... İslam çok geniş kapsamlıdır... demişsin ali01 ben incil değiştirilmedi demedimki zaten bir zaman vermiyor ayette hıristiyanlar ve yahudiler ve sabii ler diyor yani herzaman yaşayan bütün zamanlarda yaşayanların bazıları mükafatlandırılacak diyor, fakat hıristiyanlar allah 3 tür diyorlar yani şirk koşuyorlar, fakat şirk in affı yok ebedi cehennemlikler fakat hemde kitab ehliler cennete gitme ihtimalleride var deniyor nasıl apaçık ayetler hani? şimdi ben cehennemden korkupta çelişkileri gözardımı edeyim? islam çok geniş kapsamlı evet bir ayetin 60 000 tefsiri vardır diyenler çıktıkça GENİŞ KAPSAMLI olacaktır vede asla karışıklıklar bitmeyecektir bak... alttaki ayetin başlarında şu ifadeler koyulmuştur deki= şöyleki= şunun içindirki ki şuki öyleki arapça üstün bir dilmi sizce yoksa birileri kasıtlı olarak zor bir dil olarak gösterme çabasında yoksa doğrusu alttaki gibimi Ş. Piriş (2-3) Ben, Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz, Rabbinize bağışlanma dileyip, kendisine yönelesiniz diye vakti belirlenmiş bir süreye kadar güzel bir geçimlikle sizi geçindirmesi ve her fazilet sahibine değerini vermesi için O’ndan size bir uyarıcı ve müjdeciyim. Şayet yüz çevirirseniz, başınıza gelecek büyük günün azabından korkarım. yukarıda (ş.piriş) Allahın ağzından değilde kendi ağzından söylediği görülüyor arapçayı iyi bilen birisi varsa açıklama getirsin lütfen (HÛD suresi 2. ayet) (Resmi:11/İniş2/Alfabetik8) أَلاَّ تَعْبُدُوا إِلاَّ اللّهَ إِنَّنِي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ Okunuş Ella ta'büdu illellah inneni leküm minhü neziruv ve beşir Diyanet Çevirisi (1-2) Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” Diyanet Vakfı (De ki: Bu Kitap) «Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. Elmalılı Orijinal Şöyle ki Allahdan başkasına kul olmayın, ben size onun tarafından tebşir ve inzar için gönderilmiş bir Peygamberim Elmalılı Sade. 1 şöyle ki, Allah'tan başkasına kul olmayın! Ben size O'nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim! Elmalılı Sade. 2 (Şöyle ki Allah'dan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O'nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim. Ö. N. Bilmen Şunun içindir ki, Allah Teâlâ'dan başkasına ubûdiyette bulunmayın. «Şüphe yok ki, ben sizin için O'nun tarafından bir nezîr ve beşîrim.» S. Ateş Tâ ki Allah'tan başkasına tapmayasınız. Ben de, O'ndan size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. A. Bulaç Öyle ki, Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, sizi O'nun tarafından uyaran ve müjdeleyenim; Muhammed Esed ki, Allahtan başkasına kulluk etmeyesiniz. (Ey Peygamber, de ki "Bakın ben size Onun tarafından bir uyarıcı ve müjdeleyici (olarak) görevlendirildim: Y.N. Öztürk Ki başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim. S. Yıldırım Bundan maksat, Allah’tan başkasına ibadet etmemenizdir.Gerçek şu ki: Ben sizi cennetle müjdelemek ve cehennemle uyarmak için O’nun tarafından gönderilmiş bulunuyorum. Tefhimü-l Kuran Öyle ki, Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, sizi onun tarafından uyarıp-korkutan ve müjdeleyenim; Fizilalil Kuran (İçeriğinin özü şudur): Allah'dan başkasına kulluk sunmayınız. Ben, O'nun size gönderdiği bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. A. Gölpınarlı Emreder ki ancak Allah'a kulluk edin; şüphe yok ki ben, onun tarafından sizi korkutmak ve size müjde vermek için gelmişim. H. S. Yeter (De ki: Bu Kitap) "Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. A. Uğur (De ki: Bu Kitap) "Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. G. Onan Öyle ki, Tanrı'dan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben, sizi O'nun tarafından uyaran ve müjdeleyenim; Ş. Piriş (2-3) Ben, Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz, Rabbinize bağışlanma dileyip, kendisine yönelesiniz diye vakti belirlenmiş bir süreye kadar güzel bir geçimlikle sizi geçindirmesi ve her fazilet sahibine değerini vermesi için O’ndan size bir uyarıcı ve müjdeciyim. Şayet yüz çevirirseniz, başınıza gelecek büyük günün azabından korkarım. Yusuf Ali (EN) (It teacheth) that ye should worship none but Allah. (say verily I am (sent) unto you from him to warn and to bring glad tidings: M. Pickthall (EN) (Saying): Serve none but Allah. Lo! I am unto you from Him a warner and a bringer of good tidings.
  25. vega5 şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
    ben ateist yada başka bir dinden değilim islam dinindenim altta yazdığım sorular ve çelişkiler şeytan yada melekten bunu bilemiyorum amacım öğrenmek bu arada tasavvufçular saçma sapan cevaplar yazmasın ve hakaret etmesinler bana deliliniz varsa yazarsınız buraya lütfen.. 1-güneşin batıdan doğması çoğu müslümanın inandığı kıyamet alametlerinden biride budur güneşin batıdan doğması, bir sabah (güneşsiz) insanlar uyanacaklarki bakacaklar güneş doğmamış yenden yatıp yenden yenden kalkacaklar ve anlayacaklarki güneş durmuş ve bir zaman sonra güneş tam tersi batıdan doğacak fakat bu 1. dünyada olacak çünkü uydurma hadisçiler dünyanın yuvarlak olduğunu unutuvermişler bu hadis i uydururken.. kanıtı=biz güneş i batıdan doğarken gördüğümüzde haliyle dünyanın diğer tarafındaki müslümanlar tam tersi olarak günlerce gündüzlerini yaşadıktan sonra akşam yerine sabah ı yaşıyacaklar yada doğudan güneşin batışını göreceklerdir yani bu hadis ya malezyadaki müslümanlar için yazılmış yada bizler dünyanın bu tarafındakiler için yazılmış dünyayı ikiye bölmüş yahu 2-bildiğiniz gibi kuranda hz. süleymanın rüzgarı kullandığından bahseder yani uçan bir araçla olması gerekir bu mantıken. peki bunun için yakıt tankları atelyeler uçuş pist i gerekmiyormu bunlara ait kalıntılar nerede? eğer bu şekilde uçmuşsa bunu nerden öğrendi uzaylılar olabilirmi meleklerdenmi? yoksa uzaylı diye adalandırdıklarımız meleklerle aynı varlıklarmı? 3- Allah öyle büyük bir varlıkdırki bunu idrak etmek imkansızdır peki böyle büyük bir yaratıcının yemin etmeye neden ihtiyacı vardır?incir e zeytin e bile neden yemin eder? 68/1-2. Nun; kalem ve onunla yazilanlara and olsun 74/32-7 Aya donup gelen geceye,agarmakta olan sabaha and olsun 77/1-7. vahiy getiren meleklere and olsun 81/15-6. Gunduz sinip geceleri gozuken gezegenlere and olsun 81/17. Kararmaya baslayan geceye and olsun; 81/18. Agarmaya baslayan sabaha and olsun 84/16. Aksamin alaca karanligina and olsun; 84/17. Geceye ve gecenin icinde olan seylere and olsun; 84/18. Dolunay halindeki aya and olsun ki: 84/19. suphesiz siz bir durumdan digerine ugratilacaksiniz 85/1. Icinde burclari bulunan goge and olsun; 85/2. Soz verilen kiyamet gunune and olsun; 85/3. sahitlik edene ve edilene and olsun 86/1. Goge ve gece ortaya cikana and olsun. 86/11-2. Yagmurun donusunu saglayan goge ve yarilan yeryuzune and olsun 89/1. Tanyerinin agarmasina and olsun; 89/2. Zilhicce ayinin ilk on gecesine and olsun; 89/3. Herseyin ciftine de, tekine de and olsun; 89/4-5. Gelip gecen geceye and olsun 90/3. Dogurana ve dogurduna and olsun 91/8. Sonrada ona iyilik ve kotuluk kabiliyeti verene and olsun 92/1. Kararip ortaligi burudugu zaman geceye and olsun. 92/2. Acilip aydinlattigi zaman gunduze and olsun. 92/3. Erkegi ve disiyi yaratana and olsun ki: 93/1. Kusluk vaktine and olsun; 93/2. Sukun erdigi zaman geceye and olsun 95/1. Incir ve zeytine and olsun 103/1. Ikindi vaktine and olsun 4- bizler neye göre iman ediyoruz neden? cehennemden korktuğumuz içinmi? cennete gitmek içinmi?başka seçenek olmadığını düşündüğümüzdenmi? çevermizin etkisiylemi? anne ve babamızda inandığı içinmi?neden her merak ettiğimiz soruda tersleniyoruz? 5- geçenlerde peygamberimizde hatalar yapmış dediğimde beni sapık olmakla itham etti oysa bu cahil bilmezki kuranı bakın orda ne yazıyor. a- ahzab/ 37. Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikahında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha layıktı. Zeyd eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. yukarıdaki ayet bir tokat gibi cahillerin suratında patlayacaktır üvey evladı zeydden boşanan karısı peygamberimizin halasının kızıdır. onunla evlenmek istiyordu fakat sakliyordu ve bu ayet indi sonra peygamberimiz halasının kızıyla evlendi bizim ümmettde böyle şeyler e okey verenlerde var ters görenlerde var akraba evliliği mesela oysa akraba evliliği halifeler arasında vardı vede başka müslümanlar arasında. b- abese 1/10 1, 2. Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. 3. (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak, 4. Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. 5. Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; 6. Sen, ona yöneliyorsun. 7. (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne! 8, 9, 10. Allah'a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. yukarki 2. ayettede peygamberimizin hatası bildirilmiş peygamberimizde bir insandır sonuçta hata yapabilir hata yapmaz diyenler sapıktır vede onu tanrılaştırıp şirk koşmuşlardır. 6- hıristiyanlık ve cehennem maide/51 Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez. maide/82 (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da "Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar. üstteki 1. ayette hıristiyanlarla dost olmamamız gerektiğini bildirmektedir fakat 2. ayette nedense bizlere sevgi bakımından en yakın _biz hıristiyanlarız_ diyenleri görürüsün yazmaktadır dost edinilmemesi gereken hıristiyanlar 2. ayette övülüyor ve bizlere sevgi besledikleri yazıyor onların içlerinde keşişler ve rahiplerin olduğunu yazıyor yani ruhban sınıfını oysa alttaki ayette ruhban sınıfının uydurma olduğunu (bizdeki uzletçi tarikatçiler gibi) yazıyor hadid/27. Sonra bunların peşinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa'yı gönderdik, ona İncil'i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri _ruhbanlığa_ gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah'ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükafatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir. burda ben tezat görüyorum yoksa benmi yanılıyorum bilen birisi beni aydınlatsın? hıristiyanlar ve yahudiler ebedi cehennemlik der alimler oysa kuranda böyle bir ayet bulamadım, üstelik alttaki ayetlerde islam dinini seçmeseler bile mükafatlandıralacaklarıda bariz ortadayken?? bakara/62. Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır" (diye hükmedilmiştir). fakat alttaki ayettede islam dini hariç diğerlerinin dini kabul edilmeyecek diyor buda başka tezat değilmi? 3. süre 85.ayet Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. hıristiyan ve yahudiler kimine göre kitab ehli kimine göre öldürülmesi gereken düşmanlar kaç islam var kaç türlü inanç anlayabilmiş değilim?? ayrıca, 1000 insandan 999 u cehenneme girecek diyenlere benim bir kaç sözüm var yada bu inanışta olanlara Allah işkencecimi??böyle bir inanca sahip olmak ona iftira değilmidir ya nedir?çoğunluk cehenneme gidecekseki bunu ta en baştan biliyordu Allah neden yaratıldı bu kadar insan 7-peygamberimizin hadisi şerife göre mahşer yerinde __ümmmeti ümmetiii__ diyerek ümmetinin affını dileyeceğini yazarlar bunun büyük bir fiyasko olduğu alttaki ayetle sabittir furkan/30 Peygamber, "Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'an'ı terkedilmiş bir şey haline getirdi" dedi. (önce kabul etmişlerki sonra terk etmişler kimler=müslümanlar) eyvah eyvah peygamberimizin hz. isa gibi bizden şikayetçi olacağını bazı alimlerde yazmışlardır. 8- aklımaza gelen ALlahla ve yaratılışla ilgili sorular nereden gelmektedir? tasavvufçulara göre bu tip sorular ve vesveseler insanın imanlı olduğunu gösterir fakat aynı tasavvufçular şu hadis i söylerler __çok soru soranlar helak oldu__ iki açıklamada birbiriyle çelişmiyormu sorularımıza yanıt bulursak imanımızın artması gerekmiyormu 9- insanın halife olma meselesi bakara/30 30- Hani Rabb'in, meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. - Melekler "Ya Rabbi sen yeryüzünde kargaşalık çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor, takdis ediyoruz" dediler. Allah meleklere "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim' dedi. melekler yarabbi kan dökecek birinimi yaratacak derken bunu nasıl bilmişlerdi? hani sadece allah bilirdi gaybı,ve adem aleyhisselam dünyaya geldiğinde kim yardım etti? hiçbir alet ve edavatın olmadığı vahşi hayvanlarla dolu bir dünyada hz. havva yalnızdı üstelik dünyanın diğer ucunda, nasıl yaşamlarını sağladılar onlara yardım edenlermi vardı? 10- fil vakası fil suresinde okuduğumuz üzere rabbimiz kabeyi korumuş onu yıkmaya gelenleri mahvetmişti peki kabeyi mancınıklarla yıkan yezide neden mudahale etmedi? üstelik sellerdede bir çok kez yıkıldı 1979 da şiiler kabeyi bastı yüzlerce kişi öldü 11-peygamberimiz son peygambermiydi neden 1400 senedir bir peygamber e gerek duyulmadı dinler tahrif olmasına rağmen islam dinide mezhepler vede uydurma hadislerle tahrip olmuşken? 12-müşrikler kız çocuklarını diridiri toprağa gömüyorlardı peki hz. hatice neden gömülmedi vede diğer arap kadınları? hz. hatice zengin bir tüccardı oysa şimdiki müslümanlar kadınları ticaretten alıkoyuyorlar. cevap veren olursa sevinirim herkesin yorumlarını bekliyorum.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.