Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

harunyahya

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2
  • Katılım

  • Son Ziyaret

harunyahya - Başarıları

Acemi

Acemi (1/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Tüm evrenin ve canlılığın kör tesadüflerin eseri olduğunu iddia eden Darwinizm, günümüzün en tehlikeli ideolojisidir. Komünizm ve faşizm başta olmak üzere insanlığa felaket getiren tüm zararlı akımların temel dayanak noktası olan Darwinizm, bilimsel olarak tamamen çürütülmüş olmasına rağmen, ideolojik kaygılarla ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Darwinizm hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan ya da konu hakkında derinlemesine düşünmemiş olan kimseler, Darwinizm'in nasıl bir tehlike olduğunun farkına varamayabilirler. Evrim teorisinin sosyal ve ahlaki olarak ne büyük felaketlere yol açtığını bilmiyor olabilirler. Darwinist düşüncenin yaklaşık 1.5 asırdır insanlığa verdiği zararların farkında olmadıkları için de, Darwinizm'le yapılan fikri mücadelenin ne kadar hayati olduğunu bir türlü anlayamıyor olabilirler. Oysa Allah'ın varlığını ve birliğini, insanların Rabbimiz'e karşı sorumlu olduğu gerçeğini reddeden Darwinist ideoloji, insanlara kör tesadüflerin eseri ve sözde bir tür hayvan oldukları telkinlerini yaparak büyük yıkımlara zemin hazırlar. Şu açık bir gerçektir ki, Darwinizm'in ve ondan dayanak bulan materyalist felsefenin yaygınlaşmasıyla birlikte, "insan nedir" sorusuna sapkın cevaplar verilmeye başlanmıştır. Daha önceden bu soruya "insan, Allah'ın yarattığı ve O'nun öğrettiği güzel ahlaka göre yaşaması gereken bir varlıktır" cevabını veren insanların bir kısmı, pek çok aldatıcı telkin neticesinde, "insan rastlantılarla var olmuş, yaşam mücadelesiyle gelişmiş bir hayvandır" yanılgısına kapılmaya başlamıştır. Bu büyük yanılgının faturası ise çok ağırdır. Irkçılık, faşizm, komünizm gibi vahşet ideolojileri ve diğer pek çok barbar, çatışmacı dünya görüşü, bu yanılgıdan güç bulmuştur. Tüm Zararlı İdeolojilerin Temelinde Darwinist Düşünce Yapısı Vardır Darwinizm'in neden olduğu belaları tam olarak anlayabilmek için savaşlar, çatışmalar, anarşi ve kargaşa, dolayısıyla acılarla geçen 20. yüzyılın genel tablosunu incelemek yerinde olacaktır. Geçtiğimiz yüzyılda milyonlarca insan bir hiç uğruna, sapkın ideolojilere hizmet adına öldürüldü, katledildi, açlığa ve ölüme terk edildi, bakımsız, evsiz barksız, korumasız bırakıldı. Milyonlarcası hayvanlara bile reva görülmeyecek, insanlık dışı muamelelere maruz kaldı. Darwinist düşünceye sahip zalim liderler, kitleleri çatışmaya sürüklediler, kardeşi kardeşe düşman ettiler, savaşlar çıkarttılar, bombalar attırdılar, arabaları, evleri, dükkanları yakıp yıktırdılar, mitingler düzenlettiler, ***** kitlelerin ellerine silah vererek hiç acımadan gençleri, yaşlıları, kadınları, çocukları, erkekleri kurşuna dizdirtdiler. İnsanlığa karanlık günler yaşatan bu ideolojilerin başında faşizm ve komünizm gelir. Bunlar birbirine düşman ve birbirini yok etmeye çalışan fikirler olarak görülür. Ne var ki, ortada son derece ilginç bir gerçek bulunmaktadır: Bu ideolojilerin hepsi tek bir fikri kaynaktan beslenmekte, o kaynaktan güç ve destek almakta ve o kaynak sayesinde kitleleri ikna ederek kendi saflarına çekebilmektedirler. Bu kaynak, materyalist felsefe ve onun doğaya uyarlanmış hali olan Darwinizm'dir. Evrim teorisi, ortaya atıldıktan kısa bir süre sonra biyoloji ve paleontoloji gibi bilim dallarının dışına çıkarak, insan ilişkilerinden tarihin yorumlanmasına, politikadan toplum hayatına kadar birçok alanda etkili olmaya başladı. Özellikle de Darwinizm'in "doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu" yalanı toplumlara ve insanlara uygulandığında, Hitler'in üstün ırkı oluşturma saplantısı, Marx'ın "insanlık tarihi sınıf çatışmalarının tarihidir" yanılgısı, kapitalizmin "güçlülerin zayıfların üzerine basarak daha da güçlenmelerini" öngörmesi, üçüncü dünya ülkelerinin emperyalist ülkeler tarafından acımasızca sömürülmeleri, insanlık dışı muamelelere maruz kalmaları, zencilerin hala ırkçı saldırılar ve ayrımcılıkla yüzyüze olması sözde bilimsel bir kılıf kazanmış oluyordu. İnsanları kendilerince gelişmiş bir hayvan gibi görenler, zayıf olanların üzerine basarak yükselmekten, hasta ve zayıf olanları bir şekilde yok etmekten, farklı ve aşağı gördükleri ırkları ortadan kaldırmak için katliamlar yapmaktan hiç çekinmediler. Çünkü bilim maskesi takmış teorileri, onlara bunun "doğanın bir kanunu" olduğunu söylüyordu. Görüldüğü gibi pek çok insanın toplumsal zararlarının farkında olmadığı Darwinizm, dünyaya çok büyük belalar getirmiştir. Bilimsel hiçbir delili olmayan ve antik bir dogma olmaktan öteye gitmeyen evrim teorisi, günümüzde de kendisini destekleyen bilimsel bulgular olmamasına rağmen, sırf dinsizliği yaygınlaştırmak uğruna körü körüne savunulmaktadır. Terörizmin Ortandan Kaldırılması, Darwinizm'in Fikren Yok Edilmesiyle Mümkündür Terörün ne kadar büyük bir bela olduğunun herkes farkındadır, ancak çoğu insan bu belanın ideolojik temelinin Darwinizm olduğunun farkında değildir. Darwinizm'in insanların bilinçaltına aşıladığı "insan, çatışan hayvandır" yalanının son derece etkili olduğu açıktır. Darwinizm insanlara bir "dünya görüşü" ve "yöntem" tarif etmektedir. Bu sapkın dünya görüşünün ve yöntemin temel kavramı ise, "kendinden olmayanla çatışmak"tır. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Dünya üzerinde farklı inançlar, farklı dünya görüşleri, farklı felsefeler vardır. Bunlar birbirlerine iki farklı bakış açısıyla bakabilirler: 1) Kendilerinden olmayanların varlıklarına saygı gösterebilir, onlarla diyalog kurmaya çalışabilir, "insancıl" bir yöntem izleyebilirler. 2) Kendilerinden olmayanlarla çatışmak, kavga etmek, onlara zarar vererek avantaj kazanmak yolunu seçebilir, yani "hayvani" davranabilirler. "Terörizm" felaketi, bu ikinci bakış açısının bir ifadesinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla terörizmle mücadele söz konusu olduğunda da asıl yapılması gereken, terörün temel dayanak noktasını ortadan kaldırmak, yani Darwinizm ile ilmi olarak mücadele etmektir. Darwinizm fikren ortadan kaldırıldığında, terörist örgütlenmeler çöker, terörizm belası da sona erer. Ancak, Darwinizm ayakta tutulmaya devam edildiği, insanlara Darwinist yalanlar telkin edilip öğretildiği müddetçe, terörün son bulması mümkün değildir. Bir yandan okullarda Darwinizm'i öğretip diğer yandan gençlerin terörist örgütlenmelere katılmalarına şaşırmak bir çelişkidir. Zira bir insanın terörist olabilmesi için, önce karşısındakinin insan olmadığına, çatışmanın doğanın kuralı olduğuna, öldürmenin ve katletmenin sözde makul olduğuna, hiçkimseye karşı sorumlu olmadığına inanması, yani Darwinist olması gerekir. Yıllarca şuursuz atomların biraraya gelerek canlılığı meydana getirdiği, kendisinin de bir madde yığını hatta bir tür hayvan olduğu, çatışma olmadan ilerlemenin mümkün olmayacağı aldatmacalarıyla yetişen bir insana, "sevgiden, hoşgörüden, merhametten, barışsever" olmaktan bahsetmenin bir anlamı yoktur. Ya da bu insanın "nasıl olup da acımasızca masumları katledebildiğini" sorgulamak bir sonuç vermez. Bu insandan, insanlara saygı göstermesini, kanunlara uymasını, devletine itaat etmesini beklemek anlamsızdır. Darwinizm'le fikren mücadele etmeden terörizmle mücadele etmek, bir yandan sürekli bataklık üretmek öte yandan sivrisinekleri yok etmeye çalışmak demektir. Halbuki sivrisinekleri yok etmenin tek yolu bataklığı kurutmaktır. İşte bu nedenle cesaretle, ilmen Darwinizm'in üzerine gidilmesi gerekir. Bu Büyük İlmi Mücadeleyi Göz Ardı Etmemek Gerekir Buraya kadar kısaca değindiğimiz bilgiler, Darwinizm'in ne kadar tehlikeli bir ideoloji olduğunu ve bu sapkın ideolojiyle yapılacak fikri mücadelenin önemini açıkça göstermektedir. Buna rağmen bazı kimseler halen, "Neden Darwinizm konusu bu kadar önemli?" diyerek kendilerince bu ilmi mücadeleyi küçümsemekte ya da "Zaten Darwin'e artık inanılmıyor, dolayısıyla bu konuda uğraşmaya gerek yok" gibi gerçek dışı mantıklar öne sürerek Müslümanların Darwinizm'le mücadelesini engellemeye çalışmaktadırlar. Bu ve benzeri iddialar, aslında Darwinizm'le fikren mücadele etmekten kaçınmak için öne sürülen mazaretlerdir. Bu mazaretlerin öne sürülmesinin çeşitli sebepleri vardır. Bu sebeplerden en önemlisi, bilgi yetersizliği nedeniyle Darwinizm'den korkulmasıdır. Evrim teorisinin bilimsel delillere dayandığını zanneden kimseler, Darwinizmle mücadele ettiklerinde bilime karşı mücadele edeceklerini sanıyor olabilirler. Hatta bilimin evrimi ispatladığını sandıkları için, bu konuyla yakından ilgilendiklerinde kendilerinin de bu telkinlerin etkisinde kalıp inançlarının sarsılacağından, dünya görüşlerinin değişeceğinden korkuyor olabilirler. Oysa bunlar tamamen yersiz korkulardır. Çünkü, evrim bilim dışı bir teoridir. Son elli yıldır bilimin tüm alanlarında elde edilen her yeni bulgu, evrim teorisinin yalan olduğunu Yaratılış'ın ise apaçık bir gerçek olduğunu ispatlamaktadır. Bilimin gösterdiği gerçek, Allah'ın tüm evreni yoktan yarattığı, evrim teorisinin ise bilimsel hiçbir değerinin olmadığıdır. Darwinizm'in bilim karşısındaki yenilgisinden habersiz olanların içine düştükleri hatalardan biri de, kendilerince Darwinizmle İslam'ı bağdaştırmaya çalışmaktır. Karşı koymanın mümkün olmadığını düşündükleri için, kendilerince "orta bir yol" oluşturmaya çalışmakta, bu şekilde tehlikeyi bertaraf edebileceklerini düşünmektedirler. Oysa bu son derece yanlış ve hatalı bir tutumdur. Öncelikle, daha önce de belirttiğimiz gibi evrim bilim tarafından geçersizliği ispatlanmış bir teoridir. Ayrıca, iddia edildiği gibi, Kuran'da evrime işaret eden tek bir açıklama dahi bulunmamakta, tüm evrenin ve canlılığın Rabbimiz'in "Ol" emriyle yoktan bir anda yaratıldığı bildirilmektedir. Dolayısıyla, Darwinizm'le ilmen mücadele etmekten kaçınmak ya da "İslami evrim" gibi hayali senaryolar öne sürmek yerine, bilgiye ulaşmanın son derece kolay olduğu günümüzde Müslümanların kendilerini bu konuda yetiştirmeleri ve bu büyük fikri mücadeleye destek olmaları gerekir. Şunu da belirtmek gerekir ki bu ilmi mücadelenin son derece kapsamlı; teknolojinin her türlü imkanından tam anlamıyla faydalanılarak, bilimsel tüm gelişmeler yakından takip edilerek, bu gelişmelerin ortaya koyduğu gerçekler toplanarak, açık ve net deliller sunularak yapılması son derece önemlidir. Yeterince bilgi ve delil sunmadan, "Madem insanlar maymundan geldi, niye o zaman hala maymunlar var, onlar niye insana dönüşmüyor" gibi yıllardır alışılagelmiş bazı örnekler verilerek Darwinizm'in fikren mağlup edilebileceğini sanmak, olayın boyutlarının yeterince düşünülmemesinden kaynaklanmaktadır. Çok çeşitli kaynaktan sürekli Darwinizm propagandasına maruz kalan bir insanın, basit ve sıradan örneklerle kalıplaşmış düşünce yapısını değiştiremeyeceği açıktır. O nedenle bilimin evrim teorisini desteklediğini sanan insanlara, bizzat bilimin ortaya koyduğu sonuçları sunarak, evrimin bilim dışı olduğunu göstermek gerekir. Darwinizm'e karşı yürütülen fikri mücadelenin özü de budur. Darwinizm'le Fikri Mücadele Birlik Olmayı Gerektirir Böyle kapsamlı bir ilmi mücadelenin etkili olabilmesi için Müslümanların birlik ve beraberlik ruhu içinde hareket etmeleri büyük önem taşımaktadır. Allah Kuran'da Müslümanların inkar ahlakına karşı verecekleri fikri mücadelede birlik olmaları gerektiğini bildirmiştir. Bir ayette, Müslümanların birlik içinde hareket etmemeleri durumunda yeryüzünde bozgunculuk çıkacağı şu şekilde haber verilmiştir: İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73) Dinsizlik dünyanın pek çok bölgesinde yaygınken, terör ve anarşi tüm insanları tehdit ederken, pek çok mazlum ve masum insan, zulüm ve baskı altında ezilirken samimi olarak iman edenlerin yapması gereken tüm imkanları sonuna kadar kullanıp dinsizlikle fikren mücadele etmektir. Müslümanların aralarındaki düşünce farklılıklarını öne sürerek birlik sağlayamamaları, yapılması gereken bu büyük ilmi mücadelede güçlerinin azalmasına neden olacaktır. İçinde bulunulan koşullar görüş ayrılıklarını bir kenara bırakıp, din ahlakının yayılması için ittifak etmeyi zaruri kılmaktadır. Darwinizm'e karşı yürütülen ilmi mücadelede her Müslüman sorumluluk üstlenmelidir. Tüm Müslüman sivil toplum kuruluşları, organizasyonlar, vakıflar ve dernekler ortak bir şuurla hareket etmeli, "Bu bizim organizasyonumuzun çalışması değil" ya da "Bu bizim vakfımızın eseri değil" diye düşünmeden, Darwinizm'le mücadeleye katkıda bulunmalıdır. Mensup olduğu vakfın, derneğin, organizasyonun çalışmaları dışındaki tüm çalışmaları göz ardı etmek, "Bizim camiamızdan değil, o nedenle fikrine de önem vermeyiz" mantığında olmak, Müslümanlara hiç yakışmayan bir yaklaşımdır. Bu koşullar altında çeşitli bahaneler öne sürerek Darwinizm'le fikren mücadele etmekten kaçınmak, birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmemek hem dünyada hem de ahirette sorumluluğu olan bir davranış olabilir. Samimi Müslümanların bu hataya düşmekten sakınması son derece önemlidir. Müslümanların, Allah rızası için tüm imkanlarını seferber ederek dinsizliğe karşı yapacakları fikri mücadele, Allah'ın izniyle, tüm insanlık için en güzel şekilde neticelenecektir. Birlik ve beraberlik içinde, samimiyetle yürütülecek çalışmalar, Rabbimiz'in Kuran-ı Kerim'de vaad ettiği gibi "Hakkın üstün gelip, batılın yok olmasına" vesile olacaktır. Yüce Allah'ın bu vaadi tüm iman edenler için büyük bir şevk ve heyecan kaynağıdır: Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18) Darwinizm İnsanları Aldatmaya Devam Ediyor Yapılan araştırmalar, Darwinizm'in halen pek çok insanı aldatmaya devam ettiğini göstermektedir. Özellikle Avrupa ülkelerinde düzenlenen anketler, Fransa, Almanya, İngiltere başta olmak üzere bir çok ülkede insanların büyük çoğunluğunun evrim teorisinin bilimsel bir gerçek olduğunu sandığını ortaya koymuştur. Evrim aldatmacasına kanan bu insanlar Allah'a imandan ve din ahlakından da uzaklaşmaktadırlar. BM tarafından yapılan bir anket bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Ankete göre Avrupalıların yalnızca %18'i insanı Allah'ın yarattığına inanmakta, %82'si ise insanın diğer türlerden evrimleşerek meydana geldiğini sanmaktadır. Ülkelere tek tek baklıldığında durum şöyledir: - Almanya – %35'i Katolik, %36'sı ise Protestan olan halkın yalnızca %14'ü Yaratılış'a inanmaktadır. - Fransa - Yaratılış gerçeğine inananlar yaklaşık %18 oranındadır. - İngiltere – Halkın %20'si Yaratılış'a inanmaktadır. - İspanya – Nüfusun büyük bölümünü Katoliklerin oluşturduğu İspanya'da, insanları Allah'ın yarattığı gerçeğine inananların oranı %13'tür. - Norveç – Yaratılış'a inananlar, toplumun %19'unu oluşturmaktadır. - Finlandiya – Halkın %80’i Evanjeliktir, ancak Yaratılış'a inananların oranı %16'dır. - İsveç – Allah'ın insanları yarattığına inananların oranı %12'dir. - Danimarka – Halkın %9'u Yaratılış'a inanmaktadır. - Belçika – Yaratılış gerçeğine inananların oranı %10'dur. - İsviçre – Halkın %24'ü Yaratılış gerçeğine inanmaktadır. Bu tablo, bilimsel tüm bulguların evrimi yalanladığını, Darwinizim'in hayal ürünü hikayelerden öteye gitmediğini, bilimin gösterdiği gerçeğin Yaratılış olduğunu anlatmanın önemini ve aciliyetini bir kez daha ispatlamaktadır.
  2. Düşünce özgürlüğüne ve kanaati yayma hürriyetine getirilen kısıtlamalara şiddetle karşı olduğunu ileri süren Avrupa Konseyi, konu Yaratılış olunca tam aksi bir tavır içine girmiştir. Avrupa’da kimi materyalist çevreler, yasaklarla hakikatleri gizleyebileceklerini sanmaktadırlar. Fakat Yaratılış Gerçeğinin yayılmasını önlemek amacıyla alınan bu karar, Evrim Teorisi hakkındaki tartışmaları daha da artıracak, sonuçta Avrupa kamuoyu yıllar boyu kandırılmış olduğunu fark edecektir. Avrupa okullarında Yaratılış Gerçeğinin okutulmasının muhakkak suretle önlenmesini öngören kararın bütünüyle materyalist önyargılarla şekillenmiş olduğu daha ilk paragraflardan hemen anlaşılmaktadır. Raporun giriş paragrafında evrim teorisinin, bilimin sözde merkezinde yer alan çok önemli bir yapıtaşı olduğu iddia edilmekte ve evrim teorisinden kanıtlanmış bilimsel bir gerçekmiş gibi bahsedilmektedir. Evrim teorisini mutlak gerçek olarak sunan bu rapor, Yaratılış'ı ise tamamen bilim dışı olarak tanımlamaktadır. Dahası, raporda hayret verici bir üslup kullanılarak Yaratılış'ın okutulmasının insan haklarına aykırı olduğu gibi mantıksız bir iddiaya yer verilmektedir. Baştan aşağı tutarsızlıklar ve önyargılı yaklaşımlarla dolu olan böyle bir raporun onanması Avrupa’nın gerçek kimliğini ortaya koymaktadır. Rapor, materyalist kültürün Yaratılış Gerçeği karşısında son nefesini vermek üzere olduğunun tarihi bir belgesi hükmündedir. Raporda yer alan aşağıdaki gibi bazı ifadeler de bu tespitin haklılığını ortaya koymaktadır: …Yaratılışçı fikirler Avrupa’ya sızmaya başladı ve yayılışları Avrupa Konseyi üyesi birçok ülkeyi etkiler hale geldi. (madde 3) Öncelikle belirtmek gerekir ki bu gibi ifadeler tüm inananlar için gü zel bir müjde niteliği taşımaktadır. Çünkü Allah bir ayette iman edenlere şöyle bildirmektedir: “… Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir.” (Şura Suresi, 24) Avrupa Birliği (AB)’nin Ortak Paydası: Diyalektik Materyalizm ve Darwinizm Bugün Avrupa’daki tüm partiler; Komünistler, Sosyalistler, Hıristiyan Demokratlar, Yeşiller ve diğerleri Darwinizm’in öngördüğü dünya ve hayat görüşünde birleşmektedirler. İktidarları elinde tutan veya iktidar ortağı olmaya soyunan pek çok parti Darwinizm kaynaklı olan ateizmi benimsediklerini ilan etmiş durumdadır. Avrupa bu görüşün etkisi altındadır. Avrupa’da rahiplerin bile büyük çoğunluğu Darwinist eğitimden geçmiş ve pasifize edilmiştir. Kamuoyu araştırmalarına göre Avrupa, % 75-80’lere varan bir oranda Allah inancını reddetmekte (Allah’ı tenzih ederiz.) ve Darwinizm’i desteklemektedir. Tüm bu gerçekler göstermektedir ki “Avrupa Birliği Hıristiyan bir birlik değil, Allah inancını ve mukaddesatı reddeden Darwinist bir birliktir.” Raporun Bilimsellikten Uzak Olduğuna Çarpıcı Bir Örnek: “Tıbbi araştırmalarda AIDS gibi hastalıklarla etkin şekilde mücadele etmek amacıyla sağlanan ilerlemeler, evrimin her ilkesi reddedildiği takdirde, imkansız olacaktır. (madde 11)” Avrupa Konseyi tarafından raporda yayınlanan bu cümle, konseyin evrim teorisinin gerekliliğini ve doğruluğunu kabul ettirmek amacıyla her türlü yola başvurulduğunun açık bir delilidir. Öncelikle belirtilmelidir ki AIDS gibi ölümcül hastalıklar için tedavi yöntemleri geliştirilmesinde evrim teorisinin en ufak bir rolü ya da katkısı olmamıştır ve gelecekte de olamaz. Aksine evrim teorisine dogmatik olarak bağlanmış olan bilim dünyasının üyeleri, bu bilimsel yalana saplandıkları için kendilerini geliştiremezler. Fakat bu gerçeği ısrarla göz ardı eden materyalist çevreler, bu gibi gülünç yöntem ve iddialarla –örneğin hiçbir ilgisi olmadığı halde sanki evrimi hastalıkların tedavisinde bir etkenmiş gibi göstererek- kamuoyunu aldatmaya devam etmektedirler. Avrupa Konseyinin panik içinde hazırladığı raporun yalnızca bu maddesi dahi, bu raporun tamamen objektiflikten ve bilimsel gerçeklerden uzak olarak hazırlandığını ortaya koymak için yeterlidir. Rapor Türkiye’den Yayılan Yaratılışçılık İnancını Hedef Alıyor Konsey, Yaratılışçılığın Avrupa’ya esas olarak Adnan Oktar’ın Yaratılış Atlası isimli kitabı yoluyla yayıldığını belirterek, Avrupa ülkelerinden söz konusu eserin yayılmasının önüne geçilmesini istemiştir. Söz konusu raporda okul müfredatlarında sadece evrim teorisinin yer alması gerektiğinin savunuluyor olması, Yaratılış Gerçeğini öğrenen çocukların materyalist birer birey haline gelmeyeceğinden ötürü duyulan korkuyu açıkça ortaya koymaktadır. İslami Yaratılışçılığın Avrupa için sözde bir tehlike olduğunun ileri sürüldüğü raporda, Adnan Oktar’ın Yaratılış Atlası adlı eserine birçok paragrafta atıfta bulunulmaktadır. Günümüzde yaşayan canlıların geçmişte yaşamış atalarıyla tamamen aynı yapıda olduğunu gözler önüne sererek evrimi yıkan bu eserden, evrimcilerin oldukça çekindiği hemen anlaşılmaktadır. Raporu ha zırlayan Lüksemburglu Parlamenter Anne Brasseur, oylama sonrası gerçekleştirdiği basın toplantısında Yaratılış Atlası’nın Avrupa’da yayılmasının önüne geçilmesinin şart olduğunu dile getirerek eserden "korktuklarını" açıkça ifade etmiştir. Dinsizliği telkin eden materyalist felsefe artık son çırpınışlarını sergilemektedir ve insanlık 21. yüzyılda bu gibi aldatmacalardan kurtularak -Allah’ın izni ile- gerçek yaratılış amacına dönmektedir. İslam dünyasını çok önemli ve büyük gelişmeler beklemektedir. Allah, herşey için olduğu gibi İslam toplumları için de bir kader çizmiştir. "Allah, nurunu tamamlamayı dilemektedir." (Tevbe Suresi 32) ayetiyle bildirildiği gibi, Kuran ahlakının tüm dünyaya yayılarak, din-dışı felsefelerin fikren yıkılacağı, yeryüzünden fitnenin kaldırılmasıyla tüm insanlığa barış ve kurtuluş geleceği Rabbimiz'in bize bir müjdesidir. İslam dünyasının aydınlık geleceğini bize müjdeleyen en önemli kaynakların başında Peygamber Efendimizin hadisleri yer almaktadır. Hadislerde ahir zamanın (kıyametten önceki son dönemin) özellikleri detaylı olarak tarif edilmiştir. Bu bilgiler incelendiğinde, ahir zaman alametlerinin günümüzde yaşanan bazı olaylarla çok büyük benzerliklere sahip olduğu görülmektedir. İnsanların yaratılış amaçlarından uzaklaşıp toplumlarda büyük bir manevi çöküşün yaşanması da bu alametlerdendir. Ancak materyalistler ve ateistler, ne kadar din ahlakının yayılmaması için gayret etseler de dünya görüşlerinin temeli olan Darwinizm artık çökmüştür. Din ahlakının yayılmaması için gösterdikleri uğraşının hiçbir dayanağı kalmamıştır. Bu gerçek, gün geçtikçe daha çok insan tarafından görülmekte ve dünyanın dört bir yanında insanlar imana ve din ahlakına yönelmektedirler. Evrim teorisinin bilimsel olarak çöktüğünü, Darwinist propagandanın içi boş telkinlerden ibaret olduğunu görenlerin sayısı arttıkça, Darwinizm belası Allah’ın izniyle tamamen ortadan kalkacaktır. İman edenlerin, Allah rızası için Darwinizm'e ve dinsizliğe karşı yapacakları fikri mücadele, tüm insanlık için en güzel şekilde sonuçlanacaktır. Birlik ve beraberlik içinde, samimiyetle yürütülecek çalışmalar, Rabbimiz'in Kuran-ı Kerim'de vaat ettiği gibi "Hakkın üstün gelip, batılın yok olmasına" vesile olacaktır. Yüce Allah'ın bu vaadi tüm iman edenler için büyük bir şevk ve heyecan kaynağıdır: “Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” (Enbiya Suresi, 18) Avrupa Birliği Yaratılış Gerçeğine Gözlerini Kapadığı Sürece Toplumsal Dejenerasyona Mahkumdur Avrupa düşüncesinin temeline yerleşmiş olan diyalektik materyalist ve Darwinist ilkeler, sadece Avrupa insanına değil, bugüne kadar bütün insanlığa zarar vermiş ve halen vermektedir. Dünya çapında büyük yıkımlara sebep olan faşizm, komünizm gibi ideolojilerin, emperyalist uygulamaların ve sapkın felsefi akımların kaynağı Avrupa’dır. Her iki dünya savaşı yine buradan çıkmış, dahası dünyanın dört bir yanını yıllarca kasıp kavuran iç savaşlar, kanlı devrimler, ayaklanmalar -bir iki istisna dışında- fikri temellerini, maddi ve siyasi desteği hep Avrupa’dan bulmuştur. Bu nedenle tüm dünya Yaratılış Gerçeğine yönelirken Avrupa Konseyi’nden bu yönde bir karar çıkması manidardır. Oysa yapılması gereken geçmişte birçok acıya zemin hazırlamış olan Darwinist Avrupa düşüncesini kökünden terk etmek ve din ahlakının temeli olan Yaratılış Gerçeğini benimsemektir. Çünkü yapılan son araştırmalar göstermektedir ki; Avrupa gençleri küçük yaşlardan itibaren aldıkları Darwinist eğitimin ve uzun yıllardır sürdürülen materyalist propagandaların bir sonucu olarak yaşadıkları şiddetli ahlaki dejenerasyon nedeniyle büyük bir çöküntü yaşamaktadır. Örneğin: * Avrupa uyuşturucu ticaretinin, dağıtımının ve tüketiminin merkezi haline gelmiştir. Günde 3 milyon kişinin uyuşturucu kullandığı ve en az 70 milyon kişinin de uyuşturucu deneyimi olduğu belirlenmiştir. * Yüzde 44 oranıyla dünyanın en büyük uyuşturucu alıcısı konumunda olan Kuzey Amerika’nın ardından, Avrupa yüzde 33 ile uyuşturucu kullanımında ikinci sıradadır.1 Darwinizm’in karanlık etkisinden kurtulmuş olan Türkiye’nin ise Avrupa’nın en düşük miktarda uyuşturucu kullanılan ülkesi olması memnuniyet verici bir durum ve Darwinizm’in Avrupa üzerindeki olumsuz etkisinin görülmesi açısından önemli bir işarettir. * Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin yayınladığı raporda, 530 bin Avrupalı’nın uyuşturucu tedavisi gördüğüne ve bu kişilerin sayısının ise son 10 yılda 7 kat arttığına dikkat çekildi.2 * Raporda, Avrupa’da uyuşturucu kullanımının özellikle gençleri etkilemeye devam ettiği, genç ölümlerinin başlıca nedenlerinden birinin uyuşturucu olduğu kaydedildi. * Fransa’da her 10 kişiden 1’inin alkol bağımlısı olduğu ve her gün 5 kişinin alkol bağımlılığının neden olduğu kazalarda hayatını kaybettiği saptanmıştır. * Fransa Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı raporda, “5 milyon kişinin (2007 Ocak ayı itibarı ile 61.538.322 olan toplam Fransa nüfusunun yaklaşık olarak %8,5’u) aşırı derecede alkol tükettiği, bunlardan 2 milyonunun alkole tamamen bağımlı olduğu” belirtildi. Alkolün, “gençlerin başlıca ölüm nedeni” olduğunun ifade edildiği raporda, anne adaylarının hamilelikte alkol kullanmasının her yıl 750 bin çocuktan 700 ila 3 bininin fetüs alkol sendromuna (FAS) yakalanmasına ve engelli doğmasına neden olduğu kayde dildi. *Almanya'da 2007 yılı içinde yayınlanan uyuşturucu ve alkol raporunda, ülkede 1,6 milyon kişinin alkol bağımlısı olduğu, özellikle 12-25 yaş arası gençlerin alkolü uyuşturucuyla birlikte kullandıkları belirtildi.3 Yaşlanmış, heyecanını kaybetmiş materyalistlerin peşinden giden Avrupa ölüme sürüklenmektedir. Avrupa, materyalizm batağına düşmüştür, onu bu bataktan kurtaracak yegane güç ise Türk Milleti’nde bulunmaktadır. Türk Milleti -Allah’ın izniyle- Avrupa’ya, insani duyguları, sevgiyi, merhameti, vefayı, sadakati, yardımseverliği öğretecek, dünyanın yepyeni bir çağa girmesine vesile olacaktır. Tüm bu ibret verici örnekler göstermektedir ki; Avrupa Konseyi evrim teorisinin geçersizliğini ve materyalist eğitim sisteminin zararlarını görmezden gelerek kendi toplumlarını içten yaralamaktadır. Bu tavırlarında ısrarcı oldukları sürece başta kendi gençleri olmak üzere toplumun tüm bireylerini materyalizm batağına sürüklemeye devam edeceklerdir. Açıktır ki Avrupa Konseyi Yaratılış Gerçeğine gözlerini kapayarak Avrupa ülkelerinde yaşayan kendi insanlarına zarar vermekte ve çok genç yaşlardan itibaren ruhsal ve fiziksel olarak kalıcı zararlar görmelerine ortam oluşturmaktadır. Bugün Avrupa ülkeleri bir iç kanama yaşamaktadır. Yıllarca alınan materyalist-Darwinist eğitim ve telkinler ile sinsice ilerleyen bu iç kanamanın durdurulması ise ancak Yaratılış Gerçeğinin Avrupa toplumlarında engellenmeden yayılması ile mümkündür. Aksi takdirde bu iç kanama Avrupa ülkelerini tamamen kontrolü altına alacak ve çökertecektir. Darwinist, materyalist, ateist anlayışın hakim olduğu Avrupa, ölümün eşiğindedir. Avrupa Konseyi’ni Ayağa Kaldıran Dev Eser Yaratılış Atlası Avrupa’yı Sallıyor HY’nın Yaratılış Atlası isimli eserinin birinci cildi önce İngilizce ardından Fransızca olarak basılmıştır. Bu eserin Avrupa’nın en tanınmış simalarına ve pek çok eğitim merkezine ulaştırılması, bugüne kadar kendi birçok sapkın felsefe ve fikirlerinin karşısında hiçbir görüşü önemsemeyen ve tehlike olarak görmeyen Batı’da –özellikle de Fransa’da-, büyük bir şaşkınlığa ve kültür şokuna neden olmuştur. Gazeteler ve dergiler, -belirli çevrelere, belirli miktarda dağılan- Yaratılış Atlası hakkında, “baskın”, “tufan”, “deprem”, “Fransız tarihinin en büyük yenilgisi” ve “panik” tarzında başlıklar atmışlardır. Darwinizm’in yenilişini ve perişanlığını bu tarz cümlelerle ifade etmişlerdir. Yüzlerce gazete, dergi ve internet sitesinde Yaratılış Atlası'yla ilgili binlerce haber yapılmıştır. Bunlar arasında The Washington Post, Le Figaro, Le Monde, La Liberation, Yves Daoudal, L’Express gibi dünyaca tanınan çeşitli yayın organları bulunmaktadır. Lüksemburglu parlamenter Anne Brasseur gibi Darwinist, materyalist ve ateist zihniyete sahip kişilerin yaptığı yasaklama, baskı ve kitap yakmayla bilimin gerçeklerinin durdurulamayacağı çok açıktır. Darwinizm bilim değil bir aldatmacadır. Darwinizm'in yerle bir olmasından dolayı oluşan şiddetli panik tüm Avrupa'yı sallamıştır. Bu panik, dalgalanma şeklinde şu an devam etmektedir. Rapordan Çarpıcı Gerçekler Türkiye Yaratılışçılığın Ana Beşiği: Türkiye İslami bilimsel Yaratılışçılığın ana beşiklerinden biri gibi gözüküyor. Jacques Arnoult’un vurguladığı gibi “Türkiye fundamentalist düşünce ekolünün en aktif ve en iyi yapılanmış merkezlerinden biri gibi gözüküyor.” Sayın Adnan Oktar Hakkında: Gerçek adı Adnan Oktar olan HY, bu hareketin en sembolik isimlerinden biri. Kendisi 50 yaşında ve 20 yıla yakındır Yaratılış ve dine ilişkin çalışmalar yayımlıyor. Oktar 1991’de Bilim Araştırma Vakfı (BAV) adlı bir merkez kurdu. BAV Türk eğitim sisteminde evrime yapılan her türlü referansın kaldırılması için aktif olarak çalışıyor. Yüzde 75 Evrime İnanmıyor: Bazı Türk ders kitaplarında Yaratılışçı fikirlerin yer aldığı ve lise öğrencilerinin yüzde 75’inin evrim teorisine inanmadığı da not edilmeli.4 (Dipnot: Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV)’in yaptığı kamuoyu araştırmasına göre ülkemizde “insanı Allah yaratmıştır” diyenlerin oranı % 87.4’tür.) “Bütün İslam ülkelerinde Darwinizm'e karşı ciddi bir uyanış var. Eskiden hakikaten İslam ülkelerini çok etkisi altına almıştı Darwinizm. Ama şu an süratle bundan kurtuluyorlar. Darwinizm'e dünya çapında olan destek de şu anda süratle erimeye başladı.” ADNAN OKTAR (Kaynak: Yabancı Medya Kuruluşlarıyla Röportaj, 25 Mayıs 2007) Yaratılış Gerçeğine Yasaklama Getirmek Bir Sonuç Vermez Sayın HY (Adnan Oktar)’ın Yaratılış Atlası adlı eserinin çeşitli dillerde basılması ve Avrupa’nın en tanınmış simalarına ve pek çok eğitim merkezine ulaştırılması ile Yaratılış Gerçeğiyle ilk kez bu kadar net ve itiraz edilmez şekilde karşılaşan Avrupa Birliği, -Allah’ın varlığını reddetmek (Allah’ı tenzih ederiz.) ve materyalist felsefeyi çöküşten korumak uğruna- yüzyıllardır savunduğu özgürlükçü geleneğini bir çırpıda terk etmiş ve bugünlerde Nazi Almanyası’ndan kalma yasakçı ve baskıcı bir kimliğe bürünmüştür. Ancak bu yasaklama ve baskının bir sonuç vermeyeceği açıktır. Çünkü Yaratılış inancı internet aracılığıyla çoktan dünyanın farklı noktalarındaki büyük kitlelere ulaşmıştır ve -Allah’ın izniyle- ulaşmaya devam edecektir. Sayın HY (Adnan Oktar)’ın evrim teorisinin sahtekarlığını ve Yaratılış Gerçeğini gözler önüne seren “Yaratılış Atlası” adlı eserinin ve diğer eserlerinin internetten indirilme sayısı ve sitelerin ziyaret edilme rakamları bunu açıkça ortaya koymaktadır: HY'nın eserlerinden faydalanılarak hazırlanan internet site leri 2004 yılından bu yana 110 milyondan fazla kişi tarafından ziyaret edilmiş ve bu sitelerden 50 milyona yakın eser indirilmiştir. Sitelere Toplam Giriş: 112.906.816 Toplam Eser İndirme: 48.859.635 Raporun Önyargılı Yaklaşımına Köşe Yazarları da Tepki Gösterdi “Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 'Eğitimde Yaratılışçılık Tehlikeleri' başlıklı 1580 No'lu bir karar almış, bizim gazete de pazar günü, bu haberi, 'Yaratılış teorileri insan haklarına tehdit' ve 'Evrimin öğretimi demokrasi için şart' manşetleri ile verdi. Tek kelime ile son derece dayatmacı bir anlayış ve davranış. Onun ötesinde, sergilenen, pozitivist, bilim budalalığı. … Yaratılışa inanmak, insan haklarına ve demokrasiyle ters düşer demek, tüm inananları hedef alan ithamlardır. Dünyada ters giden her şeyden dini inançları sorumlu tutmak gibi bir şaşılığın aşılandığı bir dönemde, bu tür yaklaşımların sığlık ötesinde fazladan siyasi anlamlarını sorgulamak durumundayız.” 5 Nuray Mert, Radikal Gazetesi, 9 Ekim 2007 Darwinizm ve Terörizm 15 Yıl İçinde Yeryüzünden Silinecek Son yıllarda meydana gelen bilimsel gelişmeler, modern çağın en büyük bilimsel gafını ve hatta bundan öte bilimsel yalanını ortaya çıkarmıştır. Darwinizm'in bugün geldiği nokta açıktır. Avrupa Konseyi’nde yaşanan panik havası, gerçekte Darwinizm'in uzun zamandır örtbas edilmeye çalışılan bu resmi çöküşünü müjdelemektedir. Darwinizm, materyalizm, komünizm ve terörün birbirini doğuran sistemler olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda Darwinizm'in ortadan kalkmasıyla terörün de önünün kesileceği açıktır. Büyük bir ilmi mücadele ile beli kırılan Darwinizm Allah’ın izniyle 10-15 yıllık bir zaman zarfında yeryüzünden tamamen silinecek ve buna bağlı olarak uzun yıllardır masum insanların ölmesine sebep olan terör zulmü ortadan kalkacaktır. Sayın Adnan Oktar bir röportajında bu gerçeği şöyle müjdelemiştir: “ Darwinizm'in dünya çapında sonu geldi, bunu açıkça söyleyebilirim. 10-15 yıl sonra Darwinizm bir hikaye olarak anlatılacak. Çünkü yeni gençlik çok uyanık. İnternete giriyorlar, gerçekleri arıyorlar. Artık kitle eğitimi yok, tek yönlü eğitim yok, çok yönlü eğitim var. Eğer internete filtre sistemi kurmazlarsa bu kesin böyle olacak gibi görülüyor. Darwinizm'in olmaması çok mutluluk verecek birşey yani bir ölüm haberi gibi alınması yanlış ” “15 sene sonra terörizm diye birşey kalmayacak. Barış çağı gelecek. Altınçağ diyoruz buna.” (Kaynak: Yabancı Medya Kuruluşlarıyla Röportaj, 25 Mayıs 2007)
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.