Ben, bazen gazetelerde okuyupta çok keyif aldığım şeyler olunca ,onları keserim. Ama nedense birtürlü dosyalamayı beceremedim. Kesip oraya buraya koyarım ve birgün bir yerlerden elime geçerler. İşte bugun sizlerle paylaşmak istediğim de böyle bir yazı. Umarım sıkılmazsınız.
" HAYATI PAYLAŞMAK İÇİN
Doğa çoktan uyandı.güneş yükselişe geçti.Bitkiler o eşsiz parfümleriyle yeniden canlandı.Dünyanın en güzel müziklerinden olan kuş cıvıltısı ortalığa yayıldı.Denizler ve nehirler sanki bu müziğe eşlik eder gibi dalglarını dansa kaldırdı.Böcekler de bir kıpırtı başladı.Uzaktaki birkaç köpek miskin adımlarla sabahın keyfini çıkarıyor.
Doğa hayata hakim.Sükunet dolu bir mutluluk tablosu bu.Milyonlarca yıldan bu yana her gün taze bir enerjiyle yenilenen hayat ,bitkilerle ve hayvanlarla ahenk içinde sonsuzluğun keyfini çıkarıyor.
Bir tek eksik var bu fotoğraf karesinde: İnsan!
***
Mutluluk tablosu pek fazla sürmüyor.Uzaklardan bir kamyon gürültüsü yırtıyor sessizliği;çöp arabası doğanın kirletildiğini ve yeniden yeniden kirletileceğini hatırlatıyor. Pencerelerin açılmasıyla birlikte çevredeki kuşların sesi kısılıyor.
Sinirli adımlarla iki insan dalıyor parlak çimlerin arasına;onları ezerek ilerlerken bağrışmayı andıran monologlarını okuyorlar.Ne güneşi selamlıyorlar, ne suyu, ne bitkileri,ne hayvanları.
Açılan pencerelerden birinden asla seher vakti yaşamamış sabıkalı bir şarkı taşıyor.Kalan kuşlar da susma kararı alıyor;bir kısmı başka umutlara kanat çırparak havalanıyor.
Şofförleri makineleşmiş arabalar çılgın bir iştahla benzin tüketmeye koyuluyor.İçinde günlerin bir an önce akşama dönmesini bekleyen mutsuz insanların çalıştığı fabrikaların çarkları dönüyor.Civardaki bitkiler mahsunlaşırkengökyüzüne ölüm bulutları yayıluyor.
Farlı dillere ve geleneklere sahip insanların birbirinden ayrılması gerektiği düşüncesiyle,aynı doğanın bağrına birer bıçak yarası gibi yayılmış sınırlarda askerler nöbet değiştiriyor.Ellerinde her an ölüm kusabilecek tüfekler.
Küçük komutanlar daha büyüklerine,onlar da en büyüklerine raporlar hazırlıyor.Aynı banal telaş bütün işyerlerinde yaşanıyor.Kimisi patron ,kimisi müdür veya şef,kimisi de en fazla "personel" olabilmiş insanlar,aynı rolleri harfi harfine tekrarlamaya koyuluyorlar.
***
İçi duygusuz insan, kağıt ve mühürlerle dolubir dizi kader belirleyici binada toplantı üstüne toplantı yapılıyor.Kimisinde zam kararı alınıyor, kimisinde savaş!...Bazı binalarda sayfaları yalan dolu gazeteler basılıyor,bazılarında ise yazının başından buraya kadar sözünü ettiğimiz her şeyi yok etmeye iştahlı silahlar üretiliyor...
Güneş tepeye vardığında ne bitkilerin sabahki havası kalıyor ,ne hayvanların.
Doğaya, onun en tehlikeli işleri yapabilecek öğesi olan insan komuta ediyor.Her sabah kuş cıvıltılarından dalgaların dansına kadar bir çok güzelliği es geçen insana karşı doğanın tepki gösterme şansı yok.
Depremlerinden,fırtınalardan,sellerden ve toprak kaymalarından başka!...
***
İçimde yıllardır ertelediğim olğan üstü sabırlı bir istek...Kendimden ve doğadan artık özür dileme zamanının geldiği yolunda titreşimler...Ve artık"bir şeyler yapmak"ihtiyacı...
Kentlerin dışına taşmak istiyorum...Hem de günübirlik kıytırıkbir misafir olarak değil...Toprağa, ağaçlara, çiçeklere, suya yakın yaşamak istiyorum...Beton yığınlarından ve devasa kibrit kutularındaki bana ayrılmış bölmeden istifa edip doğayla yakından tanışabileceğim küçük, ama bir yanı uçsuz bucaksızlığa açılan bir mekana kavuşmak istiyorum...
Ve bu doğanın hem bir parçası hem de hakkı gasp edilmiş doğal sahiplerinden olan hayvanlara karşı mesafeli ,kaygısız, meraksız ve korkak hayattan biraz daha vazgeçmek istiyorum...Bu uğurda bana sevginin en doğal ve karşılıksız türünü armağan etmeye çoktan hazır olan bir canlıya kapımı açmak istiyorum...
Dün bu vurdumduymaz dünyada üç ayını dolduran küçük bir köpekten bir şeyler öğrenmek istiyorum...Sevgi için, sorumluluk için,mutluluk için...
Hayatı paylaşmak için..."