Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

griksiar

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    55
  • Katılım

  • Son Ziyaret

griksiar tarafından postalanan herşey

  1. griksiar

    YÜRÜ YÜRÜ YALAN DÜNYA

    Yürü yürü yalan dünya Yalan dünya değil misin Yedi kez boşalıp yine Dolan dünya değil misin Bir od bıraktı özüme Duman girdi gözüme Bu gözle bugün yüzüme Gülen dünya değil misin Bir od bıraktın vay dile Tutuştum yandın dert ile Kıyamete bir kurt ile Kalan dünya değil misin Nide idim dağlar aşıp Dağlar aşıp sular geçip Havanın önüne düşüp Yelen dünya değil misin Yunus Emre'm sür sefayı Sür sefayı çek cefayı Ol Muhammed Mustafa'yı Alan dünya değil misin
  2. griksiar

    ÖLÜ ASKER

    - Kimin kurşunu öldürmüş onu? - Bilen yok. - Nereliymiş? - Jovellanos' lu diyorlar. - Nerede bulmuşlar? - Yolun yanında yatıyormuş, öteki askerler görmüş. - Kimin kurşunu öldürmüş onu? Gelip öpüyor onu nişanlısı; anası geliyor sonra ağlıyor. Sonra da yüzbaşı çıkageliyor. bağırıyor: - Gömün onu! Dan! Dan! Dan! GİDİYOR ÖLÜ ASKER. Dan! Dan! Dan! YOLUN YANINDA BULMUŞLAR ONU. Dan! Dan! Dan! BİR ASKERDEN NE ÇIKAR. Dan! Dan! Dan! DAHA NE ASKERLER VAR BİZDE. Nicolas GUILLEN (Küba, 1902) (Çeviren : Ülkü Tamer)
  3. griksiar

    ÖLÜ EBE

    Yerim, Göğüm, Günüm, Gecem, Sobe… Elim, Dilim, Göz bebeğim, Ebe… Üç yüz dersem Öl, Üç yüz bir dersem Ölme… Bir romana imrenip, Yattığından beri tozlu döşeğe Uğultularımızı sayıyorum, Doksan sekiz Doksan dokuz Yüz Önüm, Arkam, Sağım, Solum, Güz. Burada adalet İnsanların Etinden, Umudundan, Sigarasının dumanından Sağlanırken… Sağırlığımızı sayıyorum… Yüz doksan dört dersem Öl Yüz doksan beş dersem Ölme… Utancımızı sayıyorum, En hafifinden beş yıl yatıran Bir asiliği Dökerken önündeki kâğıda Şair, Titreyen ellerimizi sayıyorum… İki yüz doksan yedi dersem Öl İki yüz doksan sekiz dersem Ölme… Volkan İPEK BU ÖLÜMÜ DURDURALIM ! 2000'li yılların "çağdaş" Türkiye'sinde, bir insanın meydan okuyuşu. Adı BEHİÇ AŞCI. Avukat. Hapishanelerde tecritin kaldırılması için canını ortaya koymuş. Bir ömür. Koca bir ömür. Senin ömrün gibi, benim ömrüm gibi... Behiç Aşcı hukuki yolların tükendiğini söylüyor, ölümü göze almış. "Ölüm", tek bir sözcük, ne kolay. "Yaşamaktan vazgeçmek", ölmek değil, intihar değil, "vazgeçmek". Bu vazgeçiş adım adım, saat saat, dakika dakika. Bu vazgeçiş ailesinden, dostlarından ve sevdiklerinden. Bu ölümü durduralım. Hapishanelerde koğuş sistemi ile tecrit arasında yeni bir seçenek bulunabilir. Zor değil. Toplumun istemesi yeterli. Bir insanın daha ölümüne göz yummayın. Sessiz kalmayın. Bu ölümün vebaline ortak olmayın. BEHİÇ AŞÇI BELKİ DE 2007’Yİ GÖREMEYECEK - Ali SİRMEN İnsanın tecridin insanlık dışılığını anlaması için, yaşamının bir bölümünü hapiste geçirmesi gerekmez. Bu gerçeği insan olan her insan anlayabilir. BEHİÇ AŞÇI'YA ÇAĞRI - Ahmet HAKAN Senin bir deri bir kemik kalmış vücudun, bizim gibi taş kalplilere, mahpushanelerdeki "tecrit" uygulamasının nasıl bir şey olduğunu öğretti. Sendikalar ayakta. Sivil toplum örgütleri duyarlı. Barolar toplantılar yapıyor, yürüyüşler düzenliyor. CEMİL BEY'E İNSAF ÇAĞRISI - AHMET HAKAN Dava şudur Sayın Bakan: "F Tipi cezaevleri", en azından uygulamada bir tecrit hapishanesine dönüştürülmüştür. Tutuklu ya da hükümlülerin hücrelerde tecrit edilmesi, insan haklarına aykırıdır. Yapılması gereken bu duruma son vermektir. Size ne "Bırakın F Tipi’ni, koğuş sistemine dönün" diyen var, ne de köklü değişiklik talep eden. Güvenlik sakıncası olmayan, mevzuat değişikliği ve mimari tadilat gerektirmeyen, yani basit mi basit bir çözümdür istenen. Bir anlayış değişikliği. İnsani tarafları göz önünde bulunduran bir yaklaşım değişikliği. Bütün istenilen budur. BİR AVUKAT NEDEN ÖLMEYE YATAR? - Mehmet ALTAN İşin önünü, arkasını... Sağını, solunu bilmiyorum... Adalet Bakanlığı ne düşünüyor, ne biliyor, hangi saikle durumu inatla görmezden geliyor, o da bilgim dışında. Asıl görevi hukuka asılarak yaşamı kutsamak olan bir avukatın ölümü seçmiş olmasını da anlamıyorum. Ama ölümü çok yakın... Soğukkanlı bakışlarımız altında birinin göz göre göre, biz hiç aldırmadığımız için ölmesi bana taammüden cinayet gibi geliyor. Ben buna ortak olmak istemiyorum. Ve, onu dinleyelim diyorum. İsteklerini bir gözden geçirelim. Ölümü göze alan birini kurtarabilmek için bu kadarcık bir çaba göstermek çok mu? AVUKAT BEHİÇ AŞÇI'YI NEDEN GÖRMEZDEN GELMEMELİYİZ? YA DA ADALET BAKANIMIZIN DİKKATİNE ! - Perihan MAĞDEN Açlıktan ölmek ağırdır Ama ölüm, kendi kendini ölüme mahkûm etmek, üstelik bu kadar yavaş ve zor bir ölüme: açlıktan ölüme! Ağır bir şeydir. Çok ağırdır. Çok. "Meczuplar Tarikatı!'' deyip görmezden gelmemeliyiz. "Yok sayalım ki; yok olsunlar!" Bunlar asıl, yangına körükle gitmek. Madem "Komşun açken sen tok uyuyamazsın," diyen bir dinin inanmışlarından oluşan bir hükümetimiz var; "Komşunun çocuğu can çekişirken, kendini öldürürken sen onu YOK sayamazsın, gözlerini kapatamazsın," diyerek bitiriyorum. Komşun ne kadar uzağında oturuyor da olsa, uzak da olsa, uzaklasan da, görmezden gelme 'lüksünü' kendine tanıma! Çocuklaşma! Küçülme! Belki de bu dünya kimilerimizin ümit etmek istediği gibi bir etme-bulma dünyasıdır. Öyle bir ihtimal vardır. Yakın gözlüklerimizle baktığımız için görmesek de, seçemesek de, öyle bir ihtimal söz konusudur evrende. Bilemezsin. Bilemezsin işte. BEHİÇ AŞÇI VE ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİ / DUYARSIZ BİR TOPLUM OLDUK SANIRIM... (!) - Hasan TURGUT Tecriti savunmak, hangi insanlık onuruna sığar ki? İnsan yüreği bu kadar mı katılaştı? Yanı başınızda insanlar ölüyor. Tek amaçları daha özgür, daha insancıl bir yaşam. Çok şey mi istiyorlar acaba? İnsan hayatı bu kadar mı önemsiz? TECRİT - Ece TEMELKURAN Hayat kaç metrekare? Ölüm orucu yöntemini doğru bulmayabilirsiniz. Ölümden hayat çıkmayacağını düşünebilirsiniz. 122 insan öldükten sonra ölüm orucu eylemlerinde diretmenin boş bir inat olduğuna inanabilirsiniz. Bir hukukçunun, adalet ararken hukuk yollarını tükettiğini, ölüm orucu eylemi yapmaktan başka çaresi kalmadığını söylemesinden hoşlanmayabilirsiniz. Yani, bütün bu hadiseyi hiç onaylamayabilirsiniz. Ama bütün bunları düşünürken şunu da düşünün: Bir hayat kaç metrekare olmalıdır? Bir başkasının ölümünü umursamayacak kadar dar mı? BEHİÇ AŞÇI'NIN KAVGASI - TOKTAMIŞ ATEŞ Bana sorarsanız, eğer F tipi cezaevleri insanlarda gerçekten psikolojik sorunlar yaratıyorsa, ivedilikle bu uygulamadan vazgeçmelidir. Zira bu durumda, mahkûmlara "ikinci bir ceza" verilmiş olmaktadır. Oysaki bu cezaevlerindeki mahkûmların cezaları, zaten bu konudaki tek yetkili makam tarafından, mahkeme tarafından verilmiştir. İkinci bir ceza vermeye; ne Adalet Bakanlığı'nın ne cezaevi yönetiminin ve ne de hükümetin hakkı yoktur. Bu uygulamanın, kimi olumlu yönleri olduğu iddia edilebilir. Fakat eğer bunu yaşayanlar bu uygulamadan şikayetçi ise olumlu olabilecek yönlerini ortaya koymanın hiçbir yararı yoktur. Bu cezaevlerinde kalan insanlar, devletin koruyuculuğu altında olması gereken insanlardır. ÖLÜM ORUCU - Derya SAZAK Daha fazla insan kaybına yol açmadan, F tipindeki kilitlenmeyi akıl yoluyla açmak mümkün olabilir. Her zamanki gibi sorunu "tartışmak" yerine Türk tipi çözümü uyguluyoruz. "En iyi çözüm, çözümsüzlüktür" diye insanların ölümüne seyirci kalıyoruz. ÖLÜM ORUÇLARI ve YAŞAM - Oral ÇALIŞLAR Akın Olgun'un kitabının çıktığı günlerde, bir avukat, bu çocukların avukatı Behiç Aşçı , yüz günü aşan bir süredir ölüm orucunu sürdürüyordu. Behiç Aşçı'yı cezaevindeki olaylı günlerde tanıdım. Hep bir cezaevinden diğerine koşuyordu. Zaman zaman kendisi de cezaevine düşüyor, avukatlık yapamayacak hale geliyordu. Sabrına, takipçiliğine diyecek yoktu. Çaresiz ailelere, sürekli ölümle iç içe yaşayan gençlere bir şeyler yapabilmek çabasıydı onunkisi. Cenazelerin başında da hep o bulunurdu. ÖLÜM ORUCU! - Necati DOĞRU Halk, Behiç Aşçı’nın ölüm orucu protestosuna gözünün ucuyla, uzaktan bakıyor. Onu sahiplenmiyor. Çünkü halk, hapishanelerde 150-200 kişilik koğuşlarda kalarak; her üç ayda bir isyan çıkartıp hapishaneleri işgal ederek ve örgüt üyesi olup da yakalanmış kadın mahkûmların çay pişirdiği, erkek mahkûmlara servis yaptığı, el bombası, makineli tüfek dahil, her tür yasak nesnenin kolayca girdiği ve telefonla dışardaki örgüt hücrelerinin yönetildiği günlerden geçilerek, “F tipi cezaevi yapma çözümüne gelindiğini” unutmuyor. BEHİÇ AŞÇI'DAN ÖĞRENDİKLERİMİZ - Pakize BARIŞTA Türkiye ve dünya gerçek bir hukuk insanıyla tanıştı. Adaletin peşine düşmenin bir iş olmadığını, hak hukuk konularının bir ticaret alanı olmadığını gösterdi bize Behiç Aşçı. BU ÖLÜMÜ DURDURALIM !
  4. griksiar

    İLGİNÇ HİPNOZ

    http://www.clublaugh.com/es-items/712.swf Şuraya Bi bakın Çok Deli Hipnoz
  5. griksiar

    KAĞITTA NE YAZIYOR

    Bu soru avrupada özel bir sirketin sınav elemesinde sorulan IQ sorusudur yıllar yılı dilden dile çevrilmiş ve cevabı uzun yıllar boyu bulunamamış onlarca kişi çıldırma noktasına gelmiştir şirket sorunun 100 makul cevabının olduğu beyanatını vermiş; Bir adam yıllar boyu Almanya'da bir bankada çalışmış ve emekli olmasına yakın artık yurda dönmeye karak verdiği gün lan felekten bir gün çalim bari deyip bir bara gitmis.. Barda içkisini içerken karşısına çok güzel bir kadın oturmuş bizimki kadına hayran kalıp hemen garsonu çağırıp kağıda tanışabilirmiyiz mesajını yazdıktan sonra garsonla kadına göndermiş. Kadın kağıdı almış okumuş adama imalı bir bakıştan sonra kağıdın arkasına bir şeyler yazıp kağıdı tekrar adama geri göndermiş. Adam kağıda bakmış bakmış.... hiç bir şey anlamamış yazı ne Almanca ne bildiği bir dile aitmiş gitmiş kağıdı en yakın arkadaşına verip ya bunu bir kadın bana yazdı ben anlamadım ne yazıyor burda diye sormus arkadaşı kağıdı okur okumaz sakın bir daha beni arama arkadaşlığımı sona erdi diyip yanından gitmiş.. Adam şaşkın bir halde eve gidip anne babasına ya siz eskisiniz bilirsiniz burda ne yazıyor diye bu sefer onlara sormuş . Anne babası kağıdı okuyunca adamı evlatlıktan red etmişler. Karısına göstermiş karısı boşanma davası açmış. Adam artık çıldırma noktasına gelmiş len demiş bunu en iyi anlayan doktor olur, nede olsa onların yazısı karışık diyip bir doktora gitmiş. Doktor kağıdı okuyunca çok sakin bir şekilde izin isteyip odasina girmiş aradan 1 saat 2 saat geçmiş doktor yok... Bizim adam merak edip odaya girince bir bakmıski doktor tavanda sallanıyor kendini asmış . Adam en sonunda pes etmiş len bu kağıt başıma çok işler açtı başkasınında hayatını karartmasın diye kağıdı çalıştığı bankanın kasasına koyup evine gitmiş. O akşamda tesadüf bankaya hırsızlar girmiş kasadaki bütün paraları almışlar tam kaçakları sırada hırsızların reisi kağıdı görmüş, şef kağıdı okuyunca birden çabuk paraları yerine koyun demiş ve bütün paraları kasaya geri koyduktan sonra çekip gitmişler. ŞİMDİ GELELiM SORUMUZA HALiYLE BU KAĞIT'TA NE YAZIYOR DİYCEM... İP UCU : CEVAP İÇİN YAZIYI İYİ OKUYUN DERİM... Soru gerçek olup, cevabı metin içeriğinde klasik ve basit bir şifreleme yöntemiyle gizlenmiştir. biraz dikkatli okursanız, gayet kolayca çözebilirsiniz
  6. griksiar

    Kitaplarım

    3. kitabım 17OCAK 2007 tarihinde basılacak.Erken sipariş vermek isterseniz buradan yazın.Kitabımın konusu FUTBOL
  7. griksiar

    PES5 TÜRKÇE SPİKER

    YENİ TÜRKÇE SPİKER + BAYAN YORUMCU *** ---------------------------------------------------------------------- Not: "e_sound" dosyasını "C:\Program Files\KONAMI\Pro Evolution Soccer 5\dat ını içine yapıştırmayı unutmayınız.. YENİ OYUNCU İSİMLERİ YENİ YORUMCU VE SPİKER OYUNCU DEĞİŞİKLİĞİ SESLERİ YENİ GOL SESLERİ YENİ KAÇAN GOL REPLİKLERİ HATALARDA DÜZLETME GOLDEN SONRAKİ SUSMA sorunları giderildi
  8. griksiar

    GÖRKEM GÖĞÜŞ

    Bursa'da doğdu. 9 yaşında amatör olarak piyano eğitimine başladı. 1998'de Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı (U.Ü.D.K.) Piyano Ana Sanat Dalı'na yarı zamanlı statüde, 2000 yılında ise tam zamanlı statüde kabul edilerek piyano eğitimini sürdürdü. 2001 yılında U.Ü.D.K. Lise Devresi'ne geçerek Mehmet Okonşar'la ve kısa bir süre sonra da Toros Can'la piyano çalışmaya başladı. Konservatuvarın çeşitli etkinliklerinde (oda müziği, yaylı çalgılar eşliği, solist vb.) birçok kez görev aldı. 2003 Nisan (22-25) ayında Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda Mikhail Lidsky'nin master kursuna aktif olarak katılıp olumlu eleştiriler aldı. Yine aynı yılın Ağustos (11-23) ayında Salzburg (Avusturya) Mozarteum Universtat "İnternationale Summer Akademie"de Aquilles Delle Vigne'nin master kursuna aktif olarak katılıp, kurs sonundaki dinleti programında yer alarak beğeni kazandı. 2003 Aralık ayında Bursa Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde Beethoven 3.Piyano Konçertosu'nu, 2005 Mayıs ayında "Genç Kuşak Solistleri" kapsamında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde E. Grieg Piyano Konçertosu'nu seslendirerek olumlu eleştiriler aldı. 2004 yılında U.Ü.D.K.'nda lisans eğitimine başlayan Göğüş, 2005'de (öğretmenlerinin ve piyano sanatçısı Özgür Aydın'ın da önerileriyle) öğrenimini Almanya'da sürdürmeye karar verdi. U.Ü.D.K. lisans II. sınıf öğrencisiyken, gösterdiği sınav performanslarıyla, 2006'da Hannover ve Berlin (Hans Eisler) Müzik Yüksekokulları'na kabul edildi. Görkem Göğüş, halen Hannover Musik Hochschule öğrencisi olup piyano çalışmalarını Prof. Christopher Oakden ile sürdürmektedir.
  9. griksiar

    ANKET

    HANGİSİ OLUR ŞAMPİYON?
  10. griksiar

    Trompetin Sırrı

    35mm / 18' 00" / Renkli / Dramatik 1995 / İspanya Yönetmen: Javier Fesser Senaryo: Javier Fesser Kurgu: Javier Fesser Görüntü: Luis Manso Müzik: Libreria Oyuncular: Pablo Pinedo, Pedro Oliverai Cesar Vea, Alberto Fesser Yapım: Peliculas Pendelton, S.A.L - c Azalea, 551. 28109 El Soto de la Moraleja, Alcobendas Madrid Tel: 91 650 84 88, Fax: 91 650 78 29 Dağıtım: MM Multimedia - c Antonia Ruiz, 4, 28224 Pozuelo de Alarcon Madrid, Tel: 91 351 37 47, Fax: 91 351 37 48 Ödüller: Birincilik Ödülü ve Canal+ Ödülü, Cinema Jove de Valencia Uluslararası Film Festivali, İzleyici Ödülü ve En İyi Kurgu, I. Fest. Cine Independiente de Elche Büyük Ödül, Kısa Film Festivali, Aix en Provence, Birincilik Ödülü, 18. Kısa Film Haftası, San Roque Genç Juri Ödülü ve Juri Özel Ödülü, Kısa Film Festivali, Clermont Ferrand Sakin bir benzin istasyonunda çalışanlardan biri polisten kaçmaktadır. Kaçarken yolda Peder Lucas'la karşılaşır. Peder Lucas'ın kapıcısı, Trompetin Sırrını ortaya çıkaracak olan bilmecenin çözülmesinde anahtar rol oynamaktadır.
  11. griksiar

    'Piyano Adam'ın sırrı

    İngiltere polisi, Kent şehrinin Sheerness bölgesi'nde bir plajda bulunan esrarengiz adamın sırrını çözmek için alarma geçti. Genç adamın hikayesi, Oscar ödüllü 1996 yapımı 'Shine' filmine konu olan, psikolojik sorunlar yaşayan piyanist David Helfgott'a benzetildi. 7 Nisan tarihinde üzerinde siyah takım elbise, beyaz gömlekle kendini bilmez bir şekilde dolaşırken bulunan adam hastaneye kaldırıldı. Sırılsıklam bir halde bulunan ve tek kelime konuşmayan adamın kim olduğu ülke gündeminin ilk sıralarına yerleşti. Müzik dehası olduğu belirtilen adamın 20'li veya 30'lu yaşlarında olduğu sanılıyor. Hastane kaynaklarına göre 'Piyano Adam' ağır bir depresyon geçirdiği için konuşmuyor. Kaldırıldığı Medway Maritime Hastanesi'nde kimliğiyle ilgili ipucu yakalanalabileceği ihtimaliyle kağıt kalem verilen esrarengiz adam, büyük bir piyano çizdi. Daha sonra hastanenin küçük kilisesinde gördüğü piyanonun başına geçerek iki saat klasik müzik çalan adama 'Piyano Adam' lakabı takıldı. Başlarda tedirgin olduğu belirtilen genç adamın, çalmaya başladıktan sonra rahatladığı açıklandı. Hastane görevlisi Michael Camp, 'Müthiş bir piyanist. Ara sıra ağlama krizleri geçriyor, yorganın altından korku dolu gözlerle etrafı izliyor' dedi. Sığınma hakkı isteyen bir Doğu Avrupalı olabileceği şüphesiyle Polonya, Litvanya ve Letonyalı tercümanlar hastaneye gelip 'Piyano Adam' ile temas kurmaya çalışa da başarılı olamadı. İngiliz basını 'Piyano Adamı tanıyanlar, 0500 700 700 numaralı hattı arayabilir' çağrısında bulundu.
  12. griksiar

    KEMANIN SIRRI

    Tam 3 yüzyıldan fazla zamandır, hiç kimse İtalyan asıllı Stradivari'nin kemanının sırrını çözemedi. Stradivari kemanının ses kalitesini ve kuvvetini çıkartacak bir alet yapılamadı. Kemanlarda hep o ses tonu arandı. Antonio Stradivari ne yaptığını iyi biliyordu. Çünkü bir tek muhteşem alet şans eseri olabilir, ama yüzlercesi değil. Peki neden gerekli fizik bilgilerine sahip olan başkaları yapamadı? Yıllarca telli aletler yaparak geliştirdiği, geometri ve tasarımı bir arada kullandığı emsalsiz anlayışla, Stradivari'nin kemanları, fiziği ve titreşen telleri birleştiren bir sistemi ifade ediyor. Teori ve pratiğin birleştiği anlayış, o erişilmez sesi elde etti. Pazarlama önemli Bu müzik aleti ile ilgili okuduğum kaynaklarda asıl dikkatimi çeken nokta, Stradivari'nin eşsiz müzik aletlerini yaratmasına karşın pazarlama işini yapanların başarısız olmalarıdır. Pazarlamacıları, teori ile pratiği bir araya getirmekte başarısız olmuşlar. Size Stradivari'den bahsettim, çünkü bu örnekten ortaya çıkan bir sonuç var: Teoriden elde edilen anlayış ile uygula madan elde edilen deneyim müşteri ve toplulukla etkileşim halinde olabilen girişimler başarılı olacaktır.
  13. griksiar

    Nihat Genç ( 1956)

    Nihat Genç, 1956 yılında Trabzon’da doğdu. 20 yaşında Ankara’ya yerleşti. Sağlık Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı’nda 9 yıl memurluk yaptı. Gençlik yıllarında gazete ve dergilerde teknik eleman olarak çalıştı. Gençlik yıllarından bugüne, siyasi dergiler, edebi dergiler ve son olarak Leman dergisinde yazmayı sürdürüyor. Bir ara Akşam gazetesinde yazdı. Skyturk isimli televizyon kanalında Serdar Akinan ile program yapmaktadır. ESERLERİ •Amerikan Köpekleri (2004) •Arkası Karanlık Ağaçlar (2001) •Bu Çağın Soylusu (1991) •Dün Korkusu (1989) •Edebiyat Dersleri (2004) •Hattı Müdaafa (2005) •İhtiyar Kemancı (2002) •Karanlığa Okunan Ezanlar (2006) •Kompile Hikayeler •Köpekleşmenin Tarihi (1998) •Memleket Hikayeleri •Modern Çağın Canileri (2000) •Nöbetçi Yazılar (2004) •Ofli Hoca / Şeriatta Ayıp Yoktur •Soğuk Sabun HAKKINDA YAZILANLAR NİHAT GENÇ: ^Her ideolojinin bir Sevr^i oluştu^ Söyleşen EROL ELMAS Yarın Dergisi NİHAT GENÇ, 1956 Trabzon doğumlu... Ofli Hoca, Şeriatta Ayıp Yoktur(Hikaye), Bu Çağın Soylusu, Dün Korkusu, Dar Alanda Tufan, Soğuk Sabun(Roman), Komik Hikayeler, One Man Show, Köpekleşmenin Tarihi, Modern Çağın Canileri(Deneme), isimli kitapları ve Leman Dergisi’ndeki yazılarıyla tek başına bir ekol, bir ordu...Yüreği ve kalemi dışında hiçbir şeyi yok. Sert ve soylu bir kavga veriyor. Selam diyoruz Nihat Genç’e, sadece selam.. YARIN-En sonda sorulacak soruyu, en baştan soralım. Dergimizi nasıl buldunuz? NİHAT GENÇ- Genel görünümünü Nazi mimarisine benzettim. Eğlencesi eksik. Her çıkış, her iddiayı uzun süre takip ederim. Kimdir bunlar, ne yapmak istiyorlar. İşte birazcık umutlandım. Görevlerimden biri bu, kim ne yapıyor. İnanılmaz, kalleşçe bir medya işgaline karşı bu dergilere normalden daha fazla güveniyor, vaha olarak görüyorum. Umut olarak görüyorum.YARIN- En kısa şekliyle Nihat GENÇ kimdir? NİHAT GENÇ- Yazdım, çizdim, Nihat diye göründüm.Hala eski bir daktiloyla yazıyorum. Romantik. Nostaljik olduğundan değil. Bir bilgisayar parasını daha denk getiremediğimden. Her ay kırk-elli sayfa kitap yazısı. Gazete yazısı değil, kitap yazısı. Hatta edebiyat yazısı. Edebi metin, dramatik bir yapı. Çatışma. Hikaye örgüsü. YARIN- Bir hafta gibi kısa sürede haftalarca sekmeden peş peşe hikayeler yazıyorsunuz? NİHAT GENÇ- Ben çocukken sahilde yunuslar kovalar, hamsiler karaya vururdu. Zibil gibi hamsi. Zibil gibi denirdi. Eline sepet, çamaşır leğeni alan sahile koşar, doldururdu. Sert siyâsi rüzgarlar esiyor; her taraf hikaye kaynıyor, yunuslar hâla kovalıyor. Hangi birine uzansam elim gözüm acıyor. Ancak, teknik tarafı daha önemli.Gençken Kemal Tahir’in karısı Fatma İrfan’a mektuplarını okumuştum. İlk eseri Göl İnsanları’nı 27 kez temize çektim, diyor. Korktum. Herhalde ben yazar olamam, dedim. İlk kitaplarımda öyle yerler var ki, otuz kırk kez temize çekildi. Vaktim olsa temize çeke çeke en âlasını yaparım. Vaktim yok; hikaye bitmiyor, bobinler dönüyor. Ekmek parası, göndermek zorundayım. Nereye kadar gidecek… Bildiğim çok yorgunum. YARIN- Bu kadar kitabınız çıktı, peş peşe baskılar yaptı. Hâlâ param yok mu diyorsunuz, karnınız doymuyor mu? NİHAT GENÇ- Karnımı doyuruyorum, kiramı veriyorum. Allah’a şükür edebiyatla karnını doyuran birkaç kişiden biriyim. Ama param hiç yok. İletişim’den dokuz, Leman’dan bir kitap. Hepsi beş baskıyı devirdi. Yedi –sekiz baskıya gelenler... Telif paralarını dört eşit takside bölüp, yüzelli-ikiyüz milyon gibi parçalar halinde alıyorum. Daha bir milyar gibi bir parayla bütün bütün tanışmadım. Medyada hiç ismim geçmediği halde dört kitabım korsanda. Korsanlar hayat hikayemi bilse bana acır, satmazlar. Onların da derdi ekmek parası. Bana yazık oluyor. Ben ideolojik destek almadım, medya desteği almadım. Bunu edebiyatın, kelimelerin onuru ve soyluluğu için yapmak zorundaydım. Kelimelerden başka kimseye güvenmedim ve sonunda tek başına bir yazar olarak kaldım. Bu çok mutluluk verici bir şey. Devletten tek istediğim kitaplarımı sebilleştirmesin. Ben öldükten sonra, değil Türkiye’de, dünyada zaten sebilleşecek, ama şimdilik ölü değilim. Kahvaltıya, kiraya para lâzım. YARIN- Bu kadar okunmayı nasıl başardınız? Gerçekten; edebiyat dergileri uzun yıllar ambargo koydu. Medya adınızdan hiç söz etmedi ama üniversitelerde, Anadolu’da çok okunuyorsunuz. NİHAT GENÇ- Türkiye son yirmi yılda lâik –şeriat ve Kürt sorununa kilitlendi. Gına geldi. Aynı yılışık isimler ekranda. Aynı üslupsuz, seviyesizler aynı şeyleri yazıyor. Bir dallama cenneti medya. Ben bir kenara çekilip, bulaşmadım. Otu, böceği, kavak ağacını, ormanları, ırmakları yazmaya başladım. Bu tartışmalar başlarken yeni doğmuş çocuklar artık üniversiteye gelmişti ve herkes ülkesini merak ediyordu. Yaşadıkları toprağı öğrenmek. Bu toprağın maddi, manevi kaynaklarını süsleyerek; coşarak, koşarak anlattım. Tarihçi değilim ama maganizel tarihçilik yapabilirdim, yaptım. Tarihi sevdirmeye çalıştım. Ziraatçı, botanikçi değilim ama; akasya, çınar, selvi ağaçları tepemizdeydi, merak edip anlattım. Küçük küçük de olsa taşla, böcekle, ağaçla kültürümüz ve ruhumuz arasında ilişkiler kurmaya çalıştım. İlmihal tartışmaları ya da teorik tartışmalar çok şeyi kotarır, kavramlaştırır. Çok ihtiyacımız vardır ama anlamlandırmak için güçlü ve sert, coşkun bir edebiyat olmazsa olmazdır. Ben edebiyatı ve kelimelerin gücünü gösterdim. Kelimelerin büyüsü nerelere kadar uzanıyor. Uzandıkları yere kadar gittim. Okuyucuyu da peşimden sürükledim. YARIN- Nerelere kadar uzanıyor? NİHAT GENÇ- Mahkemelere, ağır cezalara da ulaşıyor. Ancak Yunus gibi yerlere de… Whitman gibi, Vergilius gibi, kırlara, bayırlara. Dosto gibi çatışma halinde kaynaşan, çağlaşan insan ruhlarına. Şunu söylemek istiyorum; değişen ülke, sokak değil.Teknik değişimler kolaydır. İşte Japonlar fabrikalarını gelir açar. Yüz kanal izlersin. İnsan ruhundaki, değerlerindeki sarsıntıların maliyeti ise; hem yüzlerce yıl sürer, hem de yazarın görevi önce budur. Sert değişimler karşısında bir tarih, bir kültür tamamen kökünden değişiyor. Milyon çağlardır alet yapmaya, düşünmeye çalışan insanoğlunun en temel güdüleri değişmekte. İnsanoğlunun en sert mutasyonu son iki yüzyıldadır. Son iki yüzyıl. sanki başka bir tür insan indi gezegenimize. Hayal kurması, çalışması, korkuları, şehir âdetleri her şey kökünden değişiyor. Artık bambaşka bir gelenekten, bambaşka bir tarihten söz etmeye başladık. Akşam değişti, ikindi değişti. Tanrı tasavvuru değişti. Gece değişti. YARIN- Bu büyük değişim nereye kadar sürecek? NİHAT GENÇ- İşte anti depresyon hapları, prozaclar. İnsanı her an dinlenmiş, rahat ve güler yüzlü yapan haplar veriyor. Yani; beynin ahlâkla, siyâsetle, vicdan azabıyla, doğru söylemek, doğru yaşamakla derdi ortadan kalkıyor. Diyelim Cavit Çağlar gibi yüzlerce insan. Hiç sıkılmıyor çünkü hap kullanıyor, mutlu oluyorlar. Tarih boyu hırsızların, yalancıların nedamet getireceği, kan tutacağını bekledik, durduk. Artık haplar kurtardı onları. Başka tür insanla karşı karşıyayız. Kimse hayattan özür dilemek, insanlardan sorumlu olmak, kimse tabiattan hatta kendinden sorumlu olmak istemiyor. Her şey beyin dünyasının hapla düzenlenmesi şeklinde gelişiyor. Artık kendi yok, Tanrı yok, ahlâk yok Tanrı’ya ihtiyacı yok. Tanrı’nın cennet-cehennemine, ateist olduğu için değil; Tanrı’yla hiç yüzleşecek durumu olmadığı için inanmıyor. Ya da inanıyor ama öyle haplaşmış beyinle; yeni bir dünya başlıyor, yeni bir tarih. YARIN- Daha yakın, daha reel sorunlara inelim. Kendinizi siyâsi olarak; sağda mı, solda mı görüyorsunuz? Ya da hâla bu kavramların bir önemi kaldı mı? NİHAT GENÇ- Büyük değişim her şeyi sil baştan yapıyor. Ya da yok ediyor. Karşısına geçip “dur bir saniye” diyorsunuz. “Kardeşim, beni bir dinler misiniz?”diyorsunuz. Sürüklenen, almış başını giden, sele kapılmış hayatlara panikle ancak bu kadarını yapabiliyoruz. “Bir saniye, dur be kardeşim, bir dinle…” İşte bu bir saniyeyi, eleştirel kullanmak istiyorsun. Bu aslında hayata hazırlanmış bir istek değil. Bu sadece kendi şaşkınlığınızı aşma çabası. Şaşırdığım için can havliyle, “dur yahu, bir saniye”… Ve olup bitene eleştirel, dünden bugünden geldik. Nereye gidiyoruz?...dan sorular yöneltiyorum. Eleştirel sorular. Tabii eleştirel olmak solcu olmak anlamına gelmez. Ama solcu olmanın spekülatif rahatlığı vardır. Ona buna laf yetiştirmekte daha özgür kılar seni. Hızla alt-üst olan bir toplumda bir tarafa geçmek zaten şaşkınlığın ifadesidir. Her şeye acil karar veriyorsun. Bilinçle, düşünceden geçmiş kararlar değil. Ama bakıyorsunuz ki; altta kalanların canı çıkıyor. İşkenceye uğruyor, sahipleri hiç yok, avukatları hiç yok, tamamen kimsesizler. Üstlerinden vahşi kapitalistler dozerlerle geçiyor. Hemen atılıyor, “yapmayın kardeşim! Bir saniye, acıyın bu insanlara; hayat böyle olmamalı” diye bağırıyorsun. Bu ani “bir saniyeler” solculuk mu? Son iki yüzyılda öğrendiğimiz solculuk değil. Çünkü; teoriden, sınıftan, emperyalizm teorilerinden süzülmüş bir tepki değil. Etten kemikten bir insan olarak dayanamayıp verdiğimiz duygusal bir tepki. Ben sol düşünce tekniğinden gelmiş biri değilim. Etten kemikten bir insan olarak kendi duygularımla şu “bir saniyelerle” bir yere düştüm. Bu bir saniyelerimle bir yığın düşünce birikti. Belki; konvansiyonel solcularla aynı kapıya çıkar sonuçta, diyeceksiniz. Aynı kapıya çıkıyor “evet” ama aynı partilere çıkmıyor. Bu yüzden, sol partilerin tarihten, gelenekten değil şimdi ki tepkilerden yeniden kurulması lâzım. Zangır zangır acılardan yeni partiler… YARIN- Gelenekten gelen partilerle derin bir derdiniz mi var? NİHAT GENÇ- Evet… Taşları yerine koyamıyorlar. ‘Artık değer’ kadar hatta ondan da sert anti-depresyon, prozac toplumun içine düştük. Evet; ortak yanımız altta kalanın yanındayız. Ama; biz neden yan yana gelemiyoruz? Yan yana gelemeyişimizin sebebi, kişisel ve partisel dedikodulardır. Bu kadar kişiselleşmiş partilerle gençlik bu karmaşıklığı çözümleyemez. Aksine; dünyadan uzaklaştırıp, bir düşünce tembelliği, bir kavanoz içi dünya rahatlığı veriyor onlara. YARIN- Türkiye neden kendini tüketen ve giderek kendisi de tüketilen bir ülke haline geldi? Bunun ideolojik hareketlerin geri çekilmesiyle bir ilgisi var mı? NİHAT GENÇ- İnsan terbiyesiyle ilgili. İdeolojik hareketler kendi görüşleriyle ilgili bir âhlak ilan etti. Bu âhlak; insanı, tabiatı, Tanrı’yı kuşatan âhlaktı. Çok değerli, vazgeçilmezdi. Ama nihayetinde ideolojik bir zarf içindeydi. İdeoloji iktidar hevesi yüzünden kendi âhlakını tartışmaya açmadı. Hiç açmıyor. Meselâ; sağ ideolojiler. Özellikle İslâmcılar holdingleşen Enver Örenler’e tek laf etmedi. Sonunda koca Türkiye rezaletiyle başlarına düştü; hepsi kepaze oldu. Acilen sınıfsız, yurtsuz âhlakı bulmak zorundayız, ideoloji dışı. Bağımsız ve eleştiren; sorumlu, toprağı seven, öğrenmek isteyen, âhlaklı insanlara ihtiyacımız var. İdeolojilerin âhlakı çok yara aldı. Almanya yenilince Osmanlı’nın da yenilmesi gibi. Bizim âhlakımız yenilmiş gibi davranmaya başladı. Liberaller, vahşi kapitalistler. Bu komik. İnsan, tabiat, evren, tanrı hepsi burada. Hâla iç içe yaşıyoruz. Hepsine karşı ruhlarımıza çeki düzen vermeliyiz. YARIN- Anadolu topraklarında, ilahlar neden hep kurban istiyor? Bu topraklarda ölüm arzusunun yaşam arzusuna galebe çalmasını nasıl anlamalıyız? NİHAT GENÇ- Anadolu toprakları üzerine konuşmak çok zor. Diyelim 9., 10. ve 11. asırlarda çok coşkulu insan kültürü vardı. At üstünde durmaksızın koşan, esrar içen, dua eden, dans ederek zikir eden kendinden geçmiş insanlar. Şehirleri koruyup haraç alan bu insanlar üç kıtaya saldırdı. 14., 15. ve 16. asırlarda yani Osmanlı-İstanbul iktidarını kurunca, Anadolu’da isyan kültürü hakim oldu. Önce Alevi Baba İshak İsyanları, peşinden Celaliler. 17. yüzyıldan sonra Anadolu’ya hakim insan tarzı; bastırılmış, sessiz, yoksul, açlıktan ve sefaletten ölen çaresiz insanlar. Oysa; 17. yüzyıldan sonra İstanbul’a bir yönüyle dingin, sâkin, mutlu, refah ve âsude insanlar hâkim oldu. Diğer yönüyle; bu sefil Anadolu’dan, alttan gelenlerin karıştırdıkları kazanlar. Bence; Anadolu yüzyıllardır İstanbul’dan iktidar istiyor. Bugün İstanbul iktidarı dört-beş holdingdir. Yüzyıllardır bu sistem değişmedi. İç savaştan çıkardığı dersleriyle en azından modernizmin TV görüntüsüyle, Anadolu artık kolay kolay bir kan kardeş kavgasına giremez. Yakın tarihteki kan davalarının sebebi; kapalı kasabaların ve kapalı cemaatlerin gençliği hızla tedrisata ve etki altına alabilme başarılarıydı. Ve gençliği ikna edecek tarihsel bir çarpıklık ortadaydı… Bu tarihsel geri kalmışlık giderilmese de 16, 17 ve 18 yaşındaki çocukları kandırmak güçleşiyor. YARIN- Türkiye’nin soğuk savaşında kurbanların karabudun olmasının diyalektiği nedir? Ak budun yaşam arzusu, kara budun ise düğüne gider gibi ölüme gitmek mi? NİHAT GENÇ- Karabudun; diyelim asırlar boyu isyan etti, ayaklandı. Ya da Osmanlı iktidarına asker verdi. Karabudun kalabalıktı, gençti, öfkeliydi, atları ve okları vardı. Ama son iki yüzyıldır; atların ve okların yerine yazarları matbuat geçmeliydi, olmadı. Karabudun bir nevi intikam alır gibi çakallaştı. Ağanın, beyin köpeği, mafyanın tetikçisi oldu. İktidarların bekçisi oldu. İdeolojik hareketlerin kitlesi oldu. Karabudun yüzyıllardır sahipsizliğe dayanamadı. Bu halkın bozulması demek. Artık kaynaşan, kıvıllaşan, can havliyle ona buna saldıran kalabalıktan söz edebiliriz. Haklı demek çok zor. Sağ iktidar elli yıldır karabudunla ayakta; onu cahil tutarak. Artık karabudun demiyoruz, “çakal kültürü” diyelim. Yine fedakar, sadık ama hepsi geçimini sağlamak için artık ağanın, beyin eşkıyalığını yapıyor. Hatta en acı şey karabudunun kendi yetiştirdiği evlâtları, yazarları; ağaya, paşaya kapıkulu olmuş durumda. YARIN- Türkiye hangi koşullarda barışa ve esenliğe ulaşabilir? NİHAT GENÇ- Etrafı ve içimizdekileri çok uzun süre daha düşman, hain ilân etmeye devam edeceğiz. Nerdeyse her ideolojinin kendine has bir “Sevr” haritası oluştu. Bir konferansa giderken, “özür dilerim, kendi Sevr haritamı göstermeyi unuttum.” deyip, espri yaptım. Sevr haritası göstermeden hiç kimse konuşamıyor. Türkiye Sevr haritası göstererek ayakta duruyor. Ama, mutluluk diye bir şey hâla var. Bunun yolu askerî ikna etmek. Askerîn yüzyıllık hastalıklarını ve saplantılarını tedavi etmek. Meselâ; asker cumhuriyete ve Anadolu’nun bütünlüğüne zeval gelmeyeceğini, bizleri açık yüreklilikle tanıyıp inanabilmeli. Askere; onlardan daha sert bir özlemle bu toprağın bekçisi bizler olduğunu anlatabilmeliyiz. Biz anlatamayınca, TÜSİAD anlatıyor ve her darbe sonrası Türkiye pastalarını TÜSİAD yiyor. O halde? Biz ne istiyoruz; gelir dağılımı, sosyal sigortalar, bireyin gelişimi… Bunlara inandıralım askerî. Cumhuriyete zeval gelmeyecek. Bize güvenin. Elimizden iktidarı her sefer asker alıyor. Yine gidip sağ iktidarlara, TÜSİAD’a teslim ediyor. Asker bizden öyle korkuyor ki; gidiyor milyar dolarları dünyanın en büyük silahlarına yatırıyor. Bizim kuşak askere düşman büyüdü. Askerle aramızda bitmeyen bir nefret, bitmeyen bir sürtüşme var. TÜSİAD bunun farkında… İçimizde askere nefret beslemeyen kalmadı. Bu nefreti hızla dargınlık ve küslük düzeyine çıkarmalıyız. Bizim kuşak ancak; düşmanlık ve nefreti dargınlığa dönüştürme gayretiyle, önümüzdeki kuşakları askerle konuşabilir bir seviyeye getirebilir. TÜSİAD’ın korkusu bu, medyanın korkusu bu; bizim kuşak askerle konuşup, halkın yanına askeri alabilir mi? Bu yüzden TÜSİAD yalakalıkla askerîn, Türkiye’nin değirmenini döndürdü. Bizim acil sıkıntımız, politika yapamayışımız yani; yalakalık yapamayız. Onur gibi, gurur gibi hastalıklarımız var. Ülke sevgimizi, halk sevgimizi; onurla, gururla ve hiç yalan söylemeden anlatarak îkna edebilmeliyiz. YARIN- Türk edebiyatı neden özgünlükten yoksun kaldı? Evrensel eserler yaratamamanın edebi bir anlamı da var mı? NİHAT GENÇ- Evrensel eserler evrende de yaratılamıyor. Edebi bir anlamı var şüphesiz. Medya dili, konuşma dili, çeviri dili eserlere hâkim olmaya başladı. Oysa; güçlü eserler ortaya koyabilmek için kültürün içinde gizlenmiş derin dil yapılarına uzanmamız gerekiyor. Böyle olduğunda da çeviri imkânsızlaşıyor. Sadece çok satmak, çevrilmek isteyen uyanıklar yazarlık yapıyor. Şöyle de söyleyebiliriz; artık dünyada, dünya çapında eserler evrenselleşmeyecek. Çünkü; o kültürün orijinal eseri olacak. O kültür dilinin özel şahikâsı. Sorunuzun ilk bölümüne gelince. Türk edebiyatından söz etmek gittikçe imkânsızlaşıyor. Holding edebiyatı başladı bile. Holdingler kendi yazar sözlüğünü, kendi edebiyat tarihini çoktan yazmaya başladı. Özgünlük kelimesini sevmem, kullanmam ama şöyle diyebiliriz. Bağımsız yazar yetiştirme kapasitemiz ölmüş durumda. Bu edebiyat zaten çok zor bir zanaat. Şimdi ölüyor. Sebebi: bağımsız, dik kafalı yazara kimse tahammül edemiyor. Edilmeyince edebiyat kurulmaz. Dandik; çevre, feminizm, eşcinsellik. Beyoğlu’nu kurtaralım mevzularının suyunun suyundan binlerce işe yaramaz tartışma, roman, edebiyat çıkmaz buradan. YARIN- Nihat GENÇ neden karamsar? Bu karamsarlık bu ülkede umudun tükenmesi mi? Bugün bir yazınızda anlattığınız Medine Müdafaası koşullarından daha beter bir durumda mıyız? Eğer değilse hâla bir yol var mı? NİHAT GENÇ- Hâlâ sabah oluyorsa, umut var demektir. Nihat GENÇ hiç karamsar değil.Yanlış okunuyor olmalıyım. Eleştirel kültürü karamsar diye okumak hatadır. Üstelik ben; naracı bir edebiyat yapıyorum, eyvallahı olmayan bir edebiyata çalışıyorum. Demek ki; kelimelerime ve kendime güveniyorum. Bu umutsuzluk değil;aksine coşkuyla kılıç sallama, nal seslerinin coşkusudur. Meselâ; derginiz bir umuttur.Burada onlarca zeki genç adam tanıdım. Her biri çok değerli bir yol haritası koymuş önüne. Ben kendime güvenimi inşa için yazar olmadım. Başkalarına güvenimi tazelemek için, başkalarına güveni inşa için; başkalarının filozofisini yapmaya çalışıyorum. Çünkü hepimiz netameli ideolojilerden geliyoruz. Birbirimize fazlasıyla eğlenip dalga geçtik. Hızla ideoloji dışını güçlendirelim. O’cu Bu’cu değiliz; bizi sakatlayan şey, bizim güvenimizi sarsmaktı. Yüzelli yıllık Batı’cılık macerasından hepimiz büyük sakatlıklarla çıktık. Ülkemizin üstünde devasa büyüklükte bir siyasî, ekonomik travma duruyor. Acilen toprağımıza, kendimize, bölüşümümüze ve kardeşliğimize itimadı yeniden sağlamalıyız…
  14. dosyaya sağ tık, arşive ekle, açılan pencerede an solda, altta bölmelerin ölçülerini yazacağın bir alan var. oraya 100m yaz. tamam de bu kadar basit..
  15. *Beyazın kaderi kirlenmek, siyahın kaderi suçlanmaktır. *Dünya bir gündür, o da bugündür! *Sen, sen ol! Asla biz olma. *Sakın 30 yıl hukukun olmayan birine, sakın deme! *Azdan az, çoktan çok gider. *sadece şahlar hamleleri önceden sezer. *hayat, ölümle kumar oynama sanatıdır *özgürlük, sonu meçhul bir firardır. *Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir. *Eğer birisi seni aldatmışsa bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur. *Asla birilerinin umudunu kırma, belkide sahip oldukları tek şey o'dur. *bela, kişinin sevdiklerinden gelir. *HERGÜN SENİ DÜŞÜNMEK VE YOKLUGUNU FARKETMEK NASIL ACI VERİYOR BANA BİLİRMİSİN..BİR GÜN SENDE SEVERMİSİN SENİ SEVMEK İSTİYORUM KALBİM DURANA KADAR PEŞİNDEN KOŞMAK İSTİYORUM DİZLERİM ÇÜRÜYENE KADAR SENİNLE KONUŞMAK İSTİYORUM DİLİM TUTULANA KADAR SENİ ÖPMEK İSTİYORUM DUDAKLARIM KURUYANA KADAR SENİNLE ÇIKMAK İSTİYORUM SONSUZA KADAR CAVEBINI BEKLİYORUM ÖLENE KADAR SEN VARYA SEVGİLİM. AVRUPA KADAR MODERN. *AMERİKA KADAR GÜZEL. AFRİKA KADAR SICAKSIN. NE VARKİ SEVGİLİM . ANTARTİKA KADAR UZAKSIN.. *Oyun bitince şah da, piyon da aynı kutuya konur... *Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir. *Belki dünya için önemli olmayabilirsin ama,Biri için dünyalar kadar önemlisin *Bir yağmur damlası seni seviyorum anlamı taşısaydı ve sen bana seni ne kadar sevdiğimi soracak olsaydın, inan ki birtanem her gün yağmur yağardı. *İnsanlar tanıdım yıldızlar gibiydi, hepsi parlıyordu, hepsi gökteydi. Ama ben seni, güneşi seçtim, bir güneş için bin yıldızdan vazgeçtim *Hani gözler vardır sözleri anlatır, hani sözler vardır gözleri anlatır, bir de aşk vardır seni anlatır... *Ağırdır sevmelerim her yürek taşıyamaz, büyüktür umutlarım her omuz kaldıramaz, her şey olur da şu kalbim, bir tek sensiz olamaz. *Seni her düşündüğümde kalbime bir yıldız çiziyorum. Benim şimdi kaç yıldızım var biliyor musun? Benim artık bir gökyüzüm var.. İnsanlar tanıdım yıldızlar gibiydi, hepsi parlıyordu, hepsi gökteydi. Ama ben seni, güneşi seçtim, bir güneş için bin yıldızdan vazgeçtim *Ağzımdan çıkacak söz olsan konuşmam, gözümden akacak yaş olsan ağlamam, kalbime hapsettim seni hiçbir yere bırakmam! *Güneşin doğduğu da bir gerçek batdığı da... Kalbimin atdığı da bir gerçek, günün bitdiği de... Ne çıkar tüm gerçekleri saysak tek tek. Seni seviyorum, işte o en büyük gerçek... *Seni yıldızlara benzetiyorum onlar kadar uzak onlar kadar erişilmezsin ama bir farkın var onlar bin tane sen bir tanesin. *seni günde bir kez düşünüyorum o da benim 24 saatimi alıyoo *Eğer geceler uzun geliyorsa, sevgilin arayıp sormuyorsa, bir gün düşlerinde kavuşacağının yeminini vermişsen gönülden, işte o zaman sen deliler gibi seviyorsun arkadaş... *Martının denizi sevdiği kadar sevebilir misin ? Toprağın suyu sevdiği kadar sevebilir misin ? Leyla`nın Mecnun`u sevdiği kadar sevebilir misin? Hadi bırak butun bunlarıda, Benim seni sevdiğim kadar sen de beni sevebilir misin ? *Hayati gözyaslarinla ödüllendirecegine gülücüklerinle cezalandir.... *Dumanımda oyoktu sigarayı bıraktım kadehimde oyoktu içkiyi bıraktım rüyalarımda oyoktu uyumayı bıraktım baktımki onsuz olmuyor yaşamayıbıraktım *Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen vur kır kalbimi kalbimden akan kan yazacaktır ismini o zaman anlarsın sana olan sevgimi.. *Hepsi Gidici Sen Kalıcı , Hepsi Anlık Sen Hayat Boyu , Hepsi ÇocukçA Sen GerçEkçE , Hepsi Öylesine Sen Ölesiye.. *Küçüktüm, adam olmadı dediler, adam oldum, sevmedi dediler, sevdim, uğruna ölmedi dediler, Öldüm, iş işten geçti, dediler... *Yalnızım, yalnızlığım beni dinlemekte, yalanda olsa ne varki bu şarkıyı söylemekte, yalanda olsa içimden bir bulut akıp geçiyor, yalanda olsa MUTLUYUM bu bana YeTeR *Bazen anlatmak zor geldi korktum, bazen cesurdum sen yoktun, ve artık bir karar aldım söylüyorum. Seni Çok ama Çok Seviyorum. *Sana Ne Demeliyim Bilmiyorum GüneşIm Desem Güneş Batıyor, Hayatım Desem Hayat Kısa, Gülüm Desem Oda Soluyor, Sana Canım Demeliyim Çünkü Bu Can Seninle Yaşıyor.. *Aşkına döksem gözyaşlarımı, elinle bir defa silecek misin? Şu kalbimi sana versem, bir gün gelecek sevecek misin? *Sonbahara İNat AğAç Hala YeşErmekte, Geceye İNat Gün Hala AğArmakta, Ben İSe Kadere İNat Hala Senİ SevmekteyİM. İNat Bu Ya MahşEre Kadar Senİ SeveceğİM! *Bir çerçeve astım odama içi boş önemi yok, neden diye sorma neye baksam seni görüyorum nasıl olsa.. *Düşünüyorum da; düşüncelerin en güzeli senin beni düşünüp düşünmediğini düşünürken, düşünüyor olmanı düşünmek galiba Dünyada bir çok insan var.Kimi mutlu kimi mutsuz, Kimi ağlayıp kimi gülüyor ama güzelliklere ve mutluluğa layık bir insan var o da su an mesajımı okuyor... *Ne Güneşi İstiyorum Karanlığıma Ne De Yıldızları İstiyorum Gece Yarılarında... Çok Değil BirTek Seni İstiyorum Yalnızlığıma!!! *Gecenin sessizliğini dinle içinde beni bulacaksın.. Karanlığa bak yüzümü göreceksin.. Elini kalbine koy, gözlerini kapa ruhumu yolluyorum birazdan ÖPÜLECEKSİN.. *Bu gün bir meyhane keşfettim mezarlığın tam karşısında , Eğer ki bir gün beni ararsan ya meyhanedeyimdir yada tam karşısında... *BuGüNü yaşıyorsam yarının seni bana getireceğine inandığım içindir.... *Kalbim seni unutacak kadar adi ise ellerim onu parcalayacak kadal asildir. *Bir sevgi diledim gözyaşı buldum. Bir dost diledim sırtımdan vuruldum. Derdime derman diledim derdimin tiryakisi oldum. Bilki gerçek sevgiyi ben sende buldum! *Seven unutmaz unutansa sevmemistir eğer sevipte unutmusa sevmesini bilmemistir. Kül olmuş ateş yanar mı? Buz tutmuş su akar mı? Bu gözler seni sevdi başkasına bakar mı? Sevgini taşımak değil hasretini çekmek zor gülmeyi unutmak değil ağlamaya alışmak değil ölmekte değil özleyipte görmemek zor... *Sev ama yürekten olsun, gel ama ebedi olsun, gidersen benide götür, gittigimiz yer kara toprak olsun *Kızlar sevgiyi kalplerine,erkekler ise ceplerine koyar! benim ceplerim dolu sevgini bomboş olan kalbime yazıyorum *Seviyorum seviyorum haykırarak söylüyorum kimselerden korkmuyorum ölümüne seviyorum bigün bana soracaksin ben mi dünya mi diye.Ben dünya diyecegim ve sen küsüp gideceksinama bilmeyeceksinki benim bütün dünyam SENSIN! *gülmek icin mutlu olmayi bekleme, belki mutluluk gülüsünde saklidir. sakin aglayayim deme, kim bilir belki bir yerde senin bir tek gülüsün icin yasayan biri vardir. *Eger Son Nefesimi Vermeden Once Mutlu Olacagini Bilirsem Cehenneme Bile Gulerek Giderim.! *Seni ben değil gözlerim seçti , onlar sevdi onlar beğendi , banane gidersen ONLAR AĞLASIN !!! Zenginbir adam darbir sokaga girmis ayni anda yandan bir filozof gelmis,zengin adam demiski benbir serseri için yoldan çekilmem filozofda demisbençekilirim *Cicekler bahcesinde gecsede ömrüm senin üstüne gül koklamam gülüm seni koklamak olsada ölüm sen buna degersin be gülüm Düşlerim vardıgörmekten korktuğum,hislerim vardı söylemektenkorktuğum,şiirlerim vardı yazmaktan korktuğum,şimdisen varsın kaybetmekten korktuğum *Vücudun otobüs, beynin şöfördür kalbin şöför maaline geçerse aşık oldun demektir. Aşık bir insansan mantığını unut, mantıklı bir insansan aşkı unut. Hem aşık hem mantıklıysan kıskanırım seni ben. *Sen seni seveni göremeyecek kadar körsen seni sevende seni sevdiğini söylemeyecek kadar gururludur. *Gidene kal demeyeceksin.gidene kal demek zavallılar****alana git demek terbiyesizlere.dönmeyene dön demek acizlere yakışır... *Sadece çocuklar ağlar ve sadece Allah affeder eğer bir gün gidersen çocuk değilim ağlamam Allah değilim affetmem. *GözLerin daLarSa ßiLki dü$ündüm Seni, kuLagIn CInLarSa ßiLki aNdIm Seni, GeCe UyanIrsan ßiLki ReSMiNi Öptüm, GözLeriNden Ya$ damLaRSa ßiLki SenSiz ÖLdüM.. *DUNYADA UC SEYI SEVDIM. SENI, KALBIMI VE UMIT ETMEYI. SENI SEVDIM SENSIN DIYE, KALBIMI SEVDIM SENI SEVDI DIYE, UMIT ETMEYI SEVDIM BELKI SEVERSIN DIYE *seni denizdeki canlılara anlattım. benin canım sevgilim balıkları bile aglattın yetermi..
  16. griksiar

    AZİZ NESİNDEN

    BEN AZİZ NESİNİN ŞİİRLERİNİ SEVERİM ARKADAŞLAR SÖYLEYEYİM
  17. griksiar

    Spyware Doctor 4 -full-

    Spyware Doctor 4.0.0.2621 for Windows - 12-13-2006, 09:06 PM Spyware Doctor™ provides three-way spyware protection for your PC through real-time threat blocking, advanced system scanning and immunization against known browser infections. Spyware Doctor is a multi-award winning spyware removal utility that detects, removes and protects your PC from thousands of potential spyware, adware, Trojans, keyloggers, spybots and tracking threats. Protect your privacy and computing habits from prying eyes and virtual trespassers with the help of Spyware Doctor. Anti-virus software and firewalls do not fully protect your system against the majority of spyware and privacy threats. Because spyware is commonly bundled with software downloads, attached to e-mails, or transmitted through networks it can appear to be legitimate software, but once installed it can be nearly impossible to detect and remove without the help of a dedicated spyware removal tool like Spyware Doctor. Spyware Doctor has consistently been awarded Editors' Choice, by leading PC magazines and testing laboratories around the world, including United States, United Kingdom, Sweden, Germany and Australia. All current versions of Spyware Doctor have won Editors' Choice awards from PC Magazine in United States. In addition, after leading the market in 2005, Spyware Doctor was awarded the prestigious Best of the Year at the end of 2005. Spyware Doctor Tools: - Spyware & Adware Scanner Keylogger - Guard Popup - Blocker Phishing - Protector Real Time - Protection Browser - Guard Spyware Cookie - Guard Malware - Immunizer Spyware Doctor Features: * Detects and removes malware infections including spyware, adware, browser hijackers, Trojans, keyloggers, dialers and tracking cookies * Frequent Smart Updates to detect and guard against new infections as well as adding enhancements to Spyware Doctor * A wide range of sophisticated scanning tools including: --- A Hosts Scanner, which scans the Windows Hosts file for any mappings that may have been altered as a result of malware activities. --- A Browser Defaults, Favorites and ZoneMap Scanner, which determines if malware has altered your browser home page, favorites or has added any malicious sites to your Trusted Sites list. --- A Startup Scanner, which removes references to malicious programs that run at startup in the registry and Windows startup files, as well as malicious files in Windows startup locations. --- State-of-the-art scanning engines, including file scan, memory scan, registry scan, browser helper objects scan, cookie scan and much more. * The OnGuard feature, designed for continual protection against malware infections and associated activities on your computer --- A patent pending Keylogger Guard tool, which uses behavioral detection as opposed to signature-dependent methods to detect and block keylogger activities on your computer. --- An effective Browser Guard, which scans and removes unwanted Browser Extensions in addition to Browser Helper Objects. --- A powerful Immunizer tool to keep your browsing safe. --- An easy-to-use Popup Blocker. --- A Scheduler, to allow scheduling of a Quick Scan, Full Scan or Smart Update at specified times and intervals. --- A Site Guard tool (Anti-Phishing). --- A Process Guard tool, which prevents known malicious processes from running on your computer. --- A Startup Guard tool, which checks for and removes malicious files that attempt to run automatically on your system when Windows starts up. * Ability to quarantine and restore items that have been detected Spyware Doctor allows you to remove malware infections from your system that have been detected in a scan, or quarantine them into a contained area. The majority of infections that have been quarantined can be restored at a later time for example. You can customize Spyware Doctor to either remove or quarantine malware items fixed in a scan. What's New in Spyware Doctor 4.0 : - Instant Messenger (IM) Guard tool - Ability to remove challenging new threats designed to elude elimination - Enhanced Ignore List with added security features - Enhancements to scanning tools - A System Restore point feature Spyware Doctor™ provides three-way spyware protection for your PC through real-time threat blocking, advanced system scanning and immunization against known browser infections. Spyware Doctor is a multi-award winning spyware removal utility that detects, removes and protects your PC from thousands of potential spyware, adware, Trojans, keyloggers, spybots and tracking threats. Protect your privacy and computing habits from prying eyes and virtual trespassers with the help of Spyware Doctor. Anti-virus software and firewalls do not fully protect your system against the majority of spyware and privacy threats. Because spyware is commonly bundled with software downloads, attached to e-mails, or transmitted through networks it can appear to be legitimate software, but once installed it can be nearly impossible to detect and remove without the help of a dedicated spyware removal tool like Spyware Doctor. Spyware Doctor has consistently been awarded Editors' Choice, by leading PC magazines and testing laboratories around the world, including United States, United Kingdom, Sweden, Germany and Australia. All current versions of Spyware Doctor have won Editors' Choice awards from PC Magazine in United States. In addition, after leading the market in 2005, Spyware Doctor was awarded the prestigious Best of the Year at the end of 2005. Spyware Doctor Tools: - Spyware & Adware Scanner Keylogger - Guard Popup - Blocker Phishing - Protector Real Time - Protection Browser - Guard Spyware Cookie - Guard Malware - Immunizer Spyware Doctor Features: * Detects and removes malware infections including spyware, adware, browser hijackers, Trojans, keyloggers, dialers and tracking cookies * Frequent Smart Updates to detect and guard against new infections as well as adding enhancements to Spyware Doctor * A wide range of sophisticated scanning tools including: --- A Hosts Scanner, which scans the Windows Hosts file for any mappings that may have been altered as a result of malware activities. --- A Browser Defaults, Favorites and ZoneMap Scanner, which determines if malware has altered your browser home page, favorites or has added any malicious sites to your Trusted Sites list. --- A Startup Scanner, which removes references to malicious programs that run at startup in the registry and Windows startup files, as well as malicious files in Windows startup locations. --- State-of-the-art scanning engines, including file scan, memory scan, registry scan, browser helper objects scan, cookie scan and much more. * The OnGuard feature, designed for continual protection against malware infections and associated activities on your computer --- A patent pending Keylogger Guard tool, which uses behavioral detection as opposed to signature-dependent methods to detect and block keylogger activities on your computer. --- An effective Browser Guard, which scans and removes unwanted Browser Extensions in addition to Browser Helper Objects. --- A powerful Immunizer tool to keep your browsing safe. --- An easy-to-use Popup Blocker. --- A Scheduler, to allow scheduling of a Quick Scan, Full Scan or Smart Update at specified times and intervals. --- A Site Guard tool (Anti-Phishing). --- A Process Guard tool, which prevents known malicious processes from running on your computer. --- A Startup Guard tool, which checks for and removes malicious files that attempt to run automatically on your system when Windows starts up. * Ability to quarantine and restore items that have been detected Spyware Doctor allows you to remove malware infections from your system that have been detected in a scan, or quarantine them into a contained area. The majority of infections that have been quarantined can be restored at a later time for example. You can customize Spyware Doctor to either remove or quarantine malware items fixed in a scan. What's New in Spyware Doctor 4.0 : - Instant Messenger (IM) Guard tool - Ability to remove challenging new threats designed to elude elimination - Enhanced Ignore List with added security features - Enhancements to scanning tools - A System Restore point feature Homepage: Kod: http://www.pctools.com/spyware-doctor/ *****
  18. griksiar

    3 BOYUTLU İMZA

    imzanızı 3 boyutlu yapin? http://www.3dtextmaker.com
  19. griksiar

    Mozart'ın 'Idomeneo'su tekrar Berlin'de

    Hz. Muhammed'in kesik başının görüldüğü sahne nedeniyle büyük tepki çeken Mozart'ın 'Idomeneo' adlı operası, geniş güvenlik önlemleri altında sahnelendi. 'Idomeneo', geçtiğimiz eylül ayında olası güvenlik tehdidi nedeniyle sahneden kaldırıldıktan sonra dün ilk kez yeniden sahnelendi. Deutsche Oper Berlin'de sahnelenen oyun öncesi açıklamalarda bulunan Berlin Başkonsolosu Ahmet Nazif Alpman, ''Sanata herhangi bir sansür uygulanmasını doğru bulmadığım için buradayım'' dedi. Gösterime katılanlar, sanat özgürlüğünün korunması gerektiğini savunurken, bazı Müslüman toplum liderleri de operanın politikaya alet edildiğini savundu. Operanın sahnelenmesine bazı Almanlar da tepki gösterdi. Oyun öncesinde çok yoğun güvenlik önlemleri alınması dikkat etti. Operaya dünyanın farklı ülkelerinden gelen medya mensupları da yoğun ilgi gösterdi. Oyunu İçişleri Bakanı Wolfgan Schaeuble, Berlin Eyaleti İçişleri Bakanı Ehrhart Körting, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Diyalog Sorumlusu Bekir Alıboğa, Berlin Eyalet Meclisi Türk Kökenli Milletvekilleri Bilkay Öney, Özcan Mutlu, Gıyasettin Sayan, Almanya Türk Toplumu (TGD) Başkanı Kenan Kolat, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Sekreteri Ali Ertan Toprak, Türk yazarlar Seyran Ateş ve Necla Kelek de izledi. Mozart'ın 'Idomeneo' operasının Berlin'deki gösterimi öncesinde Alman polisi, alarm durumuna geçti. Hem operanın içinde, hem de dışında geniş güvenlik önlemleri alındı. Hz. Muhammed'in yanı sıra, Hz. İsa ve Buda'nın kesilmiş başlarının da yer aldığı sahne, Mozart'ın orijinal eserinde bulunmuyor.
  20. griksiar

    KEMANNNNNNNNNN.jpg

    Şu albümden: KEMAN

  21. griksiar

    KEMAN

    KEMAN RESİMLERİ
  22. griksiar

    KTH.jpg

    Şu albümden: KEMAN

  23. griksiar

    Yaşlanan Faylar Gevşiyor

    Pasifik Okyanusu'nun kuzeyindeki tektonik plakaları incelelen bilim insanları, fay hatlarının zaman içinde şiddetlerin yitirdiğini savunuyor.Pasifik Okyanusu’nda üç ana tektonik plaka güneye doğru bir kayma yaparak, ABD-Kanada sınırı açıklarında birbirlerine giriyor. Aşamalı gerçekleşen bu kaymanın seyri milyonlarca yıllık bir süreye yayılıyor. Bilim insanları bu kaymanın bu kadar uzun bir sürede gerçekleşmesinin aynı zamanda fay kırığını gevşettiği ve gücünü yitirmesine neden olduğunu belirtiyor.Bilim insanları, ‘Üçlü Kavşak’ olarak adlarılan Kuzey Pasifik’te üç fay hattının birbirlerine girdiği bölgeyi, ABD Donanması’na ait özel dinleme cihazlarıyla inceliyor. Oregon State University profesörü Dr. Robert Dziak, fay hattına ait çalışmalarını Geology dergisinde açıkladı. Çalışma, deniz tabanı, su altı volkanları ve deniz tabanında meydana gelen depremleri inceliyor. DEPREM ‘ÜÇLÜ KAVŞAK’TA OLACAK Orijinal tabiriyle ‘Üçlü Kavşak’ adı verilen noktada, Juan de Fuca, Kuzey Amerikan ve Pasifik plakalarının ABD’nin kuzeybatısında Oregon eyaletiyle Kanada’nın Vancouver kenti arasında kalan bölgede birbirlerine giriyor. Tahminler, daha önce 9.0 şiddetinde bir deprem yaratan bu hattın, yakın zamanda yeniden depreme neden olması. DEPREMİN ŞİDDETİ DÜŞECEK ‘Üçlü Kavşak’ta deprem, Juan de Fuca plakasının Kuzey Amerikan plakasının altına girişiyle meydana gelecek. Uzmanlar, Juan de Fuca plakasının söz konusu hareketinde bir yavaşlama tespit etti; tahminlere göre bu kayma tümüyle de durabilir. Dr. Dziak, fayların birbiri altına girmesi sürecindeki yavaşlamanın depremin şiddetini düşüreceğini vurguluyor. Dr. Dziak, yeni duruma göre, Pasifik’te bir depremin fayların üstüste binmesinden değil, salt olarak teğet geçişte sürtünmesiyle kaynaklanacağını öne sürüyor; bu durumda deprem 9.0 yerine 7 veya 8 şiddetinde meydana gelecek.
  24. griksiar

    kemannnnnnn.jpg

    Şu albümden: KEMAN

  25. griksiar

    kemannn.jpg

    Şu albümden: KEMAN

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.