Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

seviyeli

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  1. seviyeli şurada bir blog başlığı gönderdi: SEVİYELİ
    Bu gecenin tarifi imkansız... Acıların en koyusu yüreğimde,elime aldığım basit bir kalemle. Asilce seni anlatmaya,seni yaşamaya çalışıyorum.. SEN..deli mavi hoyrat esinti.. SEN..yüreğimin üstüne kapanmaz yaralar açan VE SEN.. aşk nedir bilmeyen yalancı varlık.. Kimbilir kimlerin dizinde uyuyorsun şimdi.. Ben bu gece biraz daha yorgun,huysuzum halbuki bu gece sensizliğin bilmem kaçıncı gecesi unutmalıyım seni öyle değil mi?Hatırlamamalı,ismini anmamalıyım..Ne zordur ki ! Böyle bir ihtimal bile yok.. Şimdi buraya yazıyorum seni benden sonra bir kaç kişi okuyup ellerine,yüreğine sağlık diyecekler..Bilmeyecekler ki bunlar benim sessiz çığlıklarım,sana yakınlığım,hepsi senden bir alıntı bir parça,ve bilmeyecekler ki.. Ben günlerce yitik rüzgarlarla uyandım.. Geceleri sen diye kapattım gözlerimi.. Ve nihayetinde uykuda terk etti beni..şimdi yapayanlızım! Gitmek neyi değiştirdi söylesene? O gördüğün düşler gerçeğe dönüştümü,ben karaları bağlarken sen pembe günler mi yaşıyorsun..peki mutlumusun söylesene..? Tamam.. Al işte bütün rüyaların gerçekleşti birer birer.Oysa ne sözler verilmişti değil mi???Mutluluk denen o zavallı varlığı yutan feleğe bir çomakta biz sokucaktık.Yıkıcaktık umutsuz yolları yerine yeni ümitler yapacaktık.. yürekler dolusu isyanım var sana anlasana..?? Affetmiyeceğim seni.. Sana her yazışımda birkez daha, Bir kez daha nefret edeceğim senden.. Sen beni kimlere,nelere değiştin.. Oysa sen canım,sevdiğim,sevgilim.. nelere değmiştin Nerden bilebilirdim ki sevmenin diğer adınında ayrılık olduğunu!..
  2. seviyeli şurada bir blog başlığı gönderdi: SEVİYELİ
    Sen üzülme bana sevgilim idare ediyorum işte İttire ittire götürüyorum hayatı bilinmezliği ile... Sen üzülme suskunum diye. Söküklerini dikiyorum gecenin. Ay ile yıldızları birleştiriyorum, Gök ile güneşi, martılar ile denizi, güzel ile çirkini... Yaşam ile ölüm arasındaki bu maratonun Son finalini koşuyorum nefes nefese. Sen üzülme ara sıra ağlıyorum diye Adına yazdığım tüm şiirleri fırlatıp attım da denize O canımı yaktı biraz.... Yoksa iyiyim ben. Kızma bana gecenin karanlığına takılıp kaldım diye Merak etme; güneş bana da doğacak Beni de yakacak, içimi yeniden ısıtacak Denizin tuzu tenimi ısıracak Huzur; giyilmemiş bir elbise gibi Ruhumu sımsıkı saracak. Gelmek istersen yeniden bana Kapım açık tüm sevdalara Geleceğin zaman haber ver Ya da dokun yüreğime Gün ışığı aydınlığında
  3. seviyeli şurada bir blog başlığı gönderdi: SEVİYELİ
    Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında... Geriye hiç bir şey kalmayacak... Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde -ki ben en çok onları duydum-... Gittin mi adamakıllı gideceksin !!! Hiç bir özlem kalmamalı dönüşleri emziren... Demem o ki... Böyle gidilmez!!! Büyük olmalı ayrılık !!! Uçsuz bucaksız, dursuz duraksız olmalı... Telefonun numaraları sesime düşmemeli... Yolların yoluma değmemeli... Hiç bir anıya, hiç bir dizeye, hiç bir şarkıya yenilmemeli ayrılık... Şiirler okununca unutulmalı... Hasret dokununca uyutulmalı... Rakının, şarabın diktasında titrerken yürek... Gözyaşlarının debisi arttığında... Gece inmişken ayak parmaklarına kadar... Yahut gün doğarken... Yatağının diğer yastığındaki boşluk tecavüz ederken gözlerine... Ne bileyim tek başına yiyeceğin sofrana iki kişilik servis açtığında... Susacaksın... Duracaksın... Gitmenin hakkını vereceksin !!! Ayrılık gurur duymalı seninle... Gidersen... Sözün ayaklarına geçiyorsa... Ayakların yakınımdan geçmeyecek... Ayrılığı seçtin mi büyük olacak ayrılık...
  4. seviyeli şurada bir blog başlığı gönderdi: SEVİYELİ
    Gitmek zorunda kalır bazen insanlar. Yüreğin haykırmaması için prangalarla bağlar onu. Giden her aman suçludur sevda mahkemesinin önünde. Hiç kimse bilmez gerçekleri. Kendini savunmaz giden. Çünkü bilir savunması hiçbir işe yaramayacaktır. Giderken omuzları dik görünür gidenin. Mağrur mağrur bakar eski sevgilinin suratına. Bitti der. Sevgili ne olduğunu anlayamaz. Çünkü onun sevdası bitmemiştir hala. İlk önceleri kendini suçlar nerde hata yaptım diye sonra gideni. Kaçtı der o. Savaşamadı. Duygusuz o, giderken gözlerinden bir damla yaş akmadı. Halbuki bilmez sevgili gidenin yüreğinden damlar yaşlar. Bilmez sevgili giden aslında ruhunu parçalara böler giderken. Gitmek zorundadır. Ruhu yorgundur çünkü. İki ruhu taşıyamaz onun bedeni,iki yüreği sığdıramaz içine. Bilmez arkada kalan sevdalı bunları... Sevmek bazen çekip gitmeyi bilmektir...
  5. Bilir misiniz yalnızlık nasıl acı verir insana? Soğuk bir oda da tek başına uyumak nasıl acıtır yüreğinizi… Yalnızlık çoğuna göre basit bir kelimeden ibarettir. Ama hiç düşündünüz mü sadece istediğinizde değil her zaman yalnız olsaydınız; yaşamınızın nasıl olacağını. Yalnızlık bir annenin karanlık geceler de okuyan çocuğunu düşünerek sabahlamasıdır. Yalnızlık bir askeri bekleyen genç kızın uyumadan önceki duasıdır. Yalnızlık dertlerini boş duvarlara anlattığında onların sana cevap vermesini istercesine boş boş duvarlara bakmandır. Yalnızlık eve döndüğünde sevdiğin kişinin cansız bedeniyle karşılaşmandır. Ölümdür yalnızlık; soğuktur... Ateş gibi yanan kalbinle sevdiğinin sana gelmesini beklemektir yalnızlık. Üşümektir onsuz boş yatakta, ağlamaktır. Özlemektir yalnızlık; hasretle beklemek. ‘Yalnızlık’ sadece bir kelime değil;bir yaşamdır. Umutla beklemek, gözyaşlarını tutmaktır…
  6. Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti. Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti. Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında, müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu düzelmis, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak: "Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?" Yaşlı doktor: "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!." diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!."
  7. bu sorunun cevabını gerçek aşıklar bilir sadece onu yaşamayan, gerçekten hissetmeyen anlayamaz zaten paylaşım için tşkler
  8. gerçekten duygu yüklü ifadeler. emeğinize yüreğinize sağlık
  9. KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar. Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde. • Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur. • Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler... • Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar. • Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların. Sık sık boynunu büker çiçekler. • teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının. • Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz. • Bir kadın gittiğinde... • Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci... • Bir anne gider...Bir dost...Bir arkadaş...Bir sevgili... • canımın sıkıldığı gün telefonda "Sana gelen bana gelsin" diyen sesini hiç unutmamıştım. • Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım. Sözcükler yetim kaldı. • Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır. • Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir "geç kalma" nın. • Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler. • Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. • Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında
  10. Bir düş kur; ille de toz pembe olması gerekmez düşlerinin rengi, en çok hangi renkte buluyorsan kendini, aldırmadan serpiştir düşlerine, bir düş kur ki; tepeden tırnağa senin olsun, her yerini güzelliklerle beze... Sevgilerin engin denizler gibi olsun, yüreğine sığmayacak okyanuslar kadar geniş olsun sevmelerin ve sevmenin tadına var yaratılan ne varsa yaratandan ötürü, sev! En güzel duygudur sevmek. Ardına bakma artık; sonsuz gibi görünen yollarda yol alırken, ulaşılmaz sandığın ufuklara dik o güzel gözlerini, her sabah uyanınca yarım ölümden; geç aynanın karşısına, önce kendine gülümse, sonra tüm insanlığa ve göreceksin gününün gülüşün kadar aydınlık olduğunu, tebessümünün büyüsünü göreceksin. Mutluluk kapısını açacak sana o zaman zahmete girişmeden, çünkü sen gülümsersen aynı karşılığı alacağın insanlar çıkacak gün içinde karşına ve unutma ki gülümsemenin vergisi yok. Hayat telaşında geçiyor ömür; zaman denilen nehir akıp giderken gözümüzün önünden, ânın tadına var. Dün çocuktuk, bak bugün gençlik çağlarındayız, ne olacağı belli değil yarının ama belli olan bir gerçek var: bizde yaşlanacağız. Daha dün gençtik, bir bakmışsın ki karlar yağmış olacak o sırma saçlarına, o nedenle bırak telaşları geçmişinde, en sevdiğin şey neyse onu yap, ne bileyim en sevdiğin şarkıyı söyle kendin için, mutlu olmak mı istiyorsun mutlu et sevdiğin birini, çocuklarına vakit ayır, -hayatın telaşında unuttuğumuz geleceğimiz onlar-, değerlendir vaktini onları dinleyerek yada içindeki çocuğun sesine kulak ver torununla çocuklaş, hayat takviminden bir yaprakta böyle kopar gün biterken, bir şey kaybeder misiniz? İçinden ne geçiyorsa yap haydi vakit kaybetmeden; şiirle karın doymaz deseler de insanlar aldırma ve dök içini mısralarla duygularının hamalı kağıtlara, kendince aşkın resmini yap ama tuvale hüzün renklerini yansıtma, doyasıya yaşa!.. muntazam tasarlanmış bir dünyada yaşıyorsun ki; aldığın nefesin değerinin farkına var, en basiti sevdiğini söyle korkusuzca, haykırırcasına yüreğinden yankılanarak gelen bir sesle "Seni Seviyorum"de, çünkü yarın çok geç olabilir bu güzel cümleyi söylemek için... Kim biliyor ki sonunu; bir taşın ayağımıza takılması, kalbimizin yorgun düşüp durması kadar yakın biz insanoğluna ölüm. Unutma! Emanet bir dünyada emanet bir canla yaşıyoruz ve bir gün gelecek ki, bu kavanoz dipli dünyadan zamanı gelince emanetimizi teslim edip ayrılacağız. Vakit kaybetme, erteleme hayallerini ve yaşamın tadını çıkar, bir düş kur; güzellikler üstüne... Güneş pencerenizden, sevgi ve aşk kalbinizden ve o güzel gülümsemeniz yüzünüzden hiç ama hiç eksik olmasın.
  11. Küçük bir erkek çocuk annesine sordu. "Niçin ağlıyorsun?". "Çünkü ben bir kadınım" diye cevapladı annesi. "Anlamadım!" dedi çocuk. Annesi çocuğu kucaklayıp, "Ve hiç bir zaman anlamayacaksın!" dedi. Babasına "Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu. Baba "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır" diye cevapladı. Küçük oğlan büyüdü, yetişkin adam oldu, hala kadınlarin niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldukten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu. "Allahım" dedi. "Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?" Allah dedi ki... "Ben kadınları özel yarattım!... Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim. Başkalarının kuvvetinin kalmadığında devam edecek azmi, ailesinin hastalığında yorgunluğa papuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü şart altında ve hatta annelerini çok kötü incitselerde, cocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarına tüm kusurlarıyla sevmek kudretini verdim. Erkeğin kaburgasından onları erkeğin kalbini korumaları için yarattım. Onlara iyi bir eşin asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim. Tek zayıflık olarak kadınlara birer gözyaşı verdim. Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere... İnsanlık için bir gözyaşı..." diye cevapladı.......
  12. Söyle Bana Gece; Nedir geriye kalan yaşanmışlık adına çekilen dertlerin biriktirdiği? Alnında biriken keşkelerin yırtık ayak izleri mi? Belkilerin sararttığı düşlerimizi iteleyen rüzgara ne demeli o halde. Umutsuzluk kötü şey bunu çoktan biliyorum, büyüdüm ben. Boşluğa düşer sesin ayakların kıpırdamaz bir zaman…çarparsın yüzünü uzaklara, en yakın sığınak her başın dardayken gelen türkünün dizelerinde saklı sadece. Söyle bana gece; Nerde masalların anlattığı o hiç gözyaşının olmadığı ülke, sınırlarında kalın duvarlar mı var, duvarlarında sınır bekçileri…açmazlar mı kapılarını dünya yanıyorken, saklamazlar mı çocuk korkularını savaşlar ortasından kaçırıp, susturmazlar mı bebekleri, doyurmazlar mı bereketli memeler üstünde,silmezler mi hapishane kapılarında hem içeriyi hem dışarıyı mahpus eden anaların gözlerindeki bulutları? Gerçek bir suskunlukla bekliyorum sabahı. Dilimde ucuz şarapların kekremsi sarhoşluğu geceyi dinliyorum. Penceremi yalayan rüzgarda üşüyüp daha bir sokuluyorum anılarıma. Ne kadar çıplak ve tatsız anılar, ne kadar fakir dilengeç mutluluklar biriktirmişim. Oysa daha dün dediğim yüzleri anımsamakta güçlük çekiyorum. Söyle bana gece; Kim giderken götürdüğü yalnızca kendisidir? Kimin bohçasında yarım kalmış gülüş izleri bulunmaz. Şimdi olsaydı demezdim şimdi olmadı. Şimdi olanlar şimdi olmasını istediklerim değil, aslında hangimizin şimdisi doğru? Ey hayat ben seni yaşamadıysam benim bu yaşadığım ne? Delişen bir ırmak mısın, içinde ağaç kabuğu muyum, hangi kayalıkta çürür bedenim su olurum, bende katarım yitik aşklar ülkesine kimliksiz sesleri? Sustuğumda bil yorgunum. Söyle bana gece; Adına sıfatlar takmaya çalışmak eş olmuyor yüreğimdeki yıkılmış evlerin yalnızlığına. Sırtımda tırnak izleri aç gecelerin boğuştuğu yastıklar. Derdim tasam son kez rastlamak sokak başında adına türküler yakılmış dost yüzlere. Ardından kopsun kıyamet. El ele verir yürürüz caddelerde. En hakiki aşk değil mi çocuk yüzlerindeki sevinç. Deviririz korkuları, devim yaparız, sevişmek deriz adına ölümün, ölürken mutlu ölürüz. Söyle bana gece; düşlerimi bölenler lal mi şimdi?
  13. Bulutları seyrettiniz mi hiç daha yakın olayım diye gökyüzüne çıktınız mı çatılara? Bulutlardan şekil çıkarmayı oynadınız mı hiç? Mesela kuşlara dokundunuz mu hiç? Avucunuzun içinde pır pır eden yüreğini sıcacık minicik yüreğini hissettiniz mi hiç? Ağaçlara tırmanıp dal oldunuz mu? Yaprak oldunuz mu? Çiçek açtınız mı hiç? Uğur böceği uçurdunuz mu mesela? Karıncalarla konuştunuz mu? Gül yaprağındaki su damlasının tadına baktınız mı hiç? Kasımpatının üzerendeki kırağıyı sildiniz mi? Yağmurlara karışıp su oldunuz mu ?aktınız mı hiç? Islandınız mı sırılsıklam? Seyrettiniz mi pencereden duydunuz mu damlaların sesini? Hiç balıklara dokundunuz mu? Mesela verdiniz mi özgürlüğünü öperek? Denizin dibini gördünüz mü hiç? En yüksekten atlayıp daldınız mı? Kar kaplamış toprağa bakıp gözünüz kamaştı mı? Alamadığınız oldu mu kendinizi bakmaktan kar tanelerine? Avuçlarınızda erittiniz mi hiç? Üşümeyi göze alıp yattınız mı karlar üstüne? Yıldız topladınız mı mesela? Kayan yıldızları dilek taşı yaptınız mı? Geceyi güne boyadınız mı hiç? Çimlerde uyuyakaldınız mı? Kokusu bitinceye dek içinize çektiniz mi? Çiçek topladınız mı? Papatya tarlasına girdiniz mi hiç? Papatya gibi durdunuz mu gelincik oldunuz mu mesela? Ateş böceklerini dinlediniz mi hiç? Yanıp sönen ışığını seyrederken öldüğünü anladığınızda sızladı mı içiniz? Kelebek peşinde koştunuz mu mesela? İpek böceği beslediniz mi? Tırtılın değişimini gördünüz mü hiç? Örümcek ağlarına takılıp kalan böceği kurtardınız mı mesela? Ve o ağlara güneş vurduğunda nasıl parlar bilir misiniz? Taş kınası yaktınız mı elinize kayalardan? Sabun çiçeği ile yıkadınız mı elinizi? Limon çiçeği yasemen kokladınız mı hiç? Dut ağacında kırmızıya boyandı mı elleriniz? Kirazdan küpe yaptınız mı mesela? Koştunuz mu tepelerden aşağılara tuttunuz mu rüzgara yüzünüzü? Atladınız mı yükseklerden kuş olup uçtuğunuzu hayal ettiniz mi hiç? Melek oldunuz mu mesela? Sihirli bir değnekle dokundunuz mu yüreklere? Farkında oldunuz mu yani kısaca hayatın? Farkına vardınız mı acıyla mutluluğun? Fark ettiniz mi hayat her şeye rağmen güzeldir... Acımak kendine hatadır ve suçlamak hayatı... Hayat insana sunulmuş en güzel armağandır. Acıyı da seveceksin hüznü de... Mutluluğu ve sevinci kucakladığın gibi kucaklayacaksın... VE HAYATI FARK ETMEZSEN HAYAT SENİ HİÇ FARK ETMEYECEKTİR... Ve ben farkındayım... Ve ben tüm yaşanmışlıklarımı sevdim... Ve ben yaşıyorum...
  14. Gerçek hayatta yapılan bir anketten çıkan sonuçları yaşlara göre gruplandırdık vakti zamanında özetle aşağıdaki durum çıkmıştı sizlerle paylaşmak istedim • Evde bir değişiklik yapmaya kalktığımda, her şeyin düşünülenden iki misli daha pahalıya geldiğini ve iki misli daha uzun zaman aldığını öğrendim. Yaş: 48 • Tasalandıklarımın çoğunun gerçekleşmediğini öğrendim. Yaş: 64 • Evde yapılmış kurabiyelerin sıcakken yenmesi gerektiğini öğrendim. Yaş: 29 • Çocuksuz çiftlerin çocuğunu nasıl yetiştirmen gerektiğini daima senden çok daha iyi bildiklerini öğrendim. Yaş: 29 • Hiç bir kalite malın ucuz bir fiyata satılmadığını öğrendim. Yaş: 52 • İnsanlara iyi davranmanın hiçbir maliyeti olmadığını öğrendim. Yaş: 66 • Haklı olan insanlarla tartışmanın ne kadar zor olduğunu öğrendim. Yaş: 38 • İyi kalpli olmanın mükemmel olmaktan daha önemli olduğunu öğrendim. Yaş: 70 • Bir tartışmayı tatlıya bağlanmadan yatağa gidilmemesi gerektiğini öğrendim. Yaş: 73 • Bugün yediğim baklayı yarın üzerimde fazla kilo olarak göreceğimi öğrendim. Yaş: 39 • Biri “sorun para değil ilkelerdir” dediğinde, sorunun genellikle para olduğunu öğrendim. Yaş: 65 • Tepki göstermenin düşünmekten çok daha kolayımıza geldiğini öğrendim. Yaş: 55 • Yaşamın kimi zaman insana ikinci bir şans tanıdığını öğrendim. Yaş: 62 Resim Otomatik Küçültülmüştür. Bu yazıyı Tıklayarak Orijinal Halini Görebilirsiniz. Bu resim 640x480 Boyutlarında ve 75 KB dir. • Ailemin beni sevmesi için daima mükemmel olmam gerekmediğini öğrendim. Yaş: 18 • Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim. Yaş: 52 • Sevmek ve sevilmenin dünyadaki en büyük neşe kaynağı olduğunu öğrendim. Yaş: 78 • Uygun giyimim başarı için yardımcı olduğunu öğrendim. Yaş: 28 • Bir eşle tartışmada, ilk “Özür dilerim, kalbini kırdım, lütfen beni affet” diyenin kazanan taraf olacağını öğrendim. Yaş: 51 • Evlilik yıldönümünü unutmamın bir facia olabileceğini öğrendim. Yaş: 44 • Kimsenin sır saklayamadığını öğrendim. Yaş: 17 • İnsanların uçaktaki “Lütfen motorlar duruncaya kadar kalkmayınız” uyarısı hariç, her makul uyarıya uyacaklarını öğrendim. Yaş: 51 • Bir insanın en büyük ihtiyacının takdir edilmek olduğunu öğrendim. Yaş: 45 • Ne zaman acelem olsa, önümdekilerin acelesi olmadığını öğrendim. Yaş: 29 • Bütün kadınların çiçek yollanmaktan hoşlandıklarını öğrendim. Yaş: 33 • Seven, sadık bir eşin, bir erkeğin en değerli hazinesi olduğunu öğrendim. Yaş: 68 • Hiç bir erkeğin, bir kadının gözyaşları ile baş edemeyeceğini öğrendim. Yaş: 49 • Sevgi evde öğretilmemişse, başka yerde öğrenmenin zor olduğunu öğrendim. Yaş: 51 • Fikirlerin sorulmasından herkesin hoşlandığını öğrendim. Yaş: 38 • Para her şey değildir diyenlerin genellikle çok parası olan kimseler olduğunu öğrendim. Yaş: 66

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.